VEHN HASTALIĞI (ÖLÜM KORKUSU)

Hızır YILDIRIM

30-06-2025 13:59


Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler."

Birisi: "Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v.); "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak." buyurdu.

Yine bir adam: "Vehn nedir ya Rasûlullah?" diye sorunca:

"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir” buyurdu. (Ebu Davud, Melahim, 5)

'Vehn hastalığı nedir? ' diye soruyorlar diyor ki; 'Ölümden korkmak, kaçınmak ve dünyaya muhabbet etmek. ' Bu iki hastalık varsa o vehn hastalığıdır o zaman Müslümanlar ahir zaman Müslümanı olmuştur. Alıntı.

Günümüz insanın... en büyük hastalığı vehn'dir. Ölümle barışık bir hayatı ötelemek demek; geçici dünyayı sevmek ölüm sonrası endişeleri taşımak şeytanın ağına düşmek demektir ki! Umutsuzluk girdabı... Mal ve mülk sevgisi, makam ve koltuk sevdası insanı, felaket deryasına götürür.

Keşkelerin fayda vermeyeceği ahiret yolculuğunu iflasla tamamlamak anlamına gelir.

Dünya adlı bu imtihan dünyasında ne çok şey bizleri oyaladı. Oysa bir kefen alacaktık oda nasip olur mu Alahû âlem.

Bütün kavga bir kefen için mi? Dünyaya geldik, gittik pazara, aldık bir kefen girdik mezara.

Ne ruhumuzu besledik ne de bizi Yaratanı tesbih edebildik. Midemiz doydu, fakat gözü aç olanlar doymak bilmedi. Korktuk korktuğumuz şeyler başımıza geldi. Yaratılışımızın gayesini unuttuk ve dünyaya daldık birde baktık ki ölüm kapımızı çalmış.

57 İslam ülkeleri ne yaparlar? Liyakatsiz yöneticiler... Batı'nın ve Siyonizmin emrinde korkak liderler neyin peşindeler? Firavun kavmini nasıl aptallaştırdıysa günümüz yöneticileri de aynen öyle yaptılar.

Yüce Allah İsrailoğulları’na birçok nimet verdiği halde, yeryüzünde bozgunculuğu tercih ettiler. Allah (c.c.) sayısız iftira attılar.

Ama onlar yine; “Ey Musa!” dediler. “Ötekiler orada oldukça, biz o topraklara asla girmeyeceğiz. Şu halde sen ve Rabbin gidin, birlikte savaşın, biz burada oturup kalacağız.” (Maide, 24.) dediler.

“Talut ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabredenlerle beraberdir." (Bakara 249.)

Yüce Allah nimeti onlardan aldı ve Tih çölünde helak oldular. Nimet Müslümanlara geçti, lakin bizler de çakılıp  kaldık, oysa biz hayırlı ümmettik.

“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Al-i İmran 110.)

Bu nimette elimizden alınır ve layık olan topluma verilir. Oysa müslimler en hayırlı ümmettir. Çünkü bizler hayatı hikmetle okur, ferasetle bakar, İslam'ın güzel ahlâkını kullanır; şefkat, merhamet, adalet ve disiplinli hareket metoduna sahibiz. Bu kadar güzel hasletle toplum ihya olur. Ne çok şey kaybetmişiz.

Dünya zulmün pençesinde ise, Müslümanlar görevlerini yapmıyor demektir. Göçebe hayat yaşayan malımız bir deve yükü, üstümüzdeki elbise kefen, ölümle barışık, sermayemiz ahiret kazancı, Kur'an ile büyük cihad eden bir nesilden; oturan, biriktiren, zevkten taviz vermeyen, dünyaya aşırı bağlanan, sermayesini dünyaya yatıran nesil vehn hastalığına yakalanmıştır.

Ölüm korkusu ahiret yatırımını yapmamış her bireyde hastalık halini alır. Emel ve arzusu bitmez ama kendisi biter de farkına varamaz.

Mezarlıklar “keşke” seslerin yükseldiği ama dirilerin duymadığı ve duymak istemediği hakikatle bir gün tanışacak. Kendi kabrimizi diri iken ziyaret etsek ve konuşsak! “Hazır mısın” diye sorsak kendimize, hergün yeni bir hayat lütfeden Rabbimizi gündemimizden hiç düşürmesek ve razı olduğu salih ameller işlesek, tevbe imkânı veren Rabbe teşekkür etsek! Keşke değil de iyi ki yapmışım, iyi ki yapmamışım tarzında bir hayat sürsek. Ölümün sadece bir geçiş olduğunu idrak edip erken dönemde tedbirimizi alsak.

Kendini İslam'a nispet eden ülkeler batıl zihniyetle yarışır haldeler, birçoğu büyük şeytan ABD'nin kölesi durumundalar. Gazze'yi kim düşünür ve kim yardım eder diye sorsak! Vicdanını kaybetmemiş her birey. Duamız odur ki; İslam'la tanışmamış her vicdanlı insana hakiki iman bu vesileyle nasip olsun.

Zengin olan Müslüman hep şunu der; Allah nimetini kulun üstünde görmek ister der; ama o nimet onu zehirlemiş altından kalkamayacak, hesabını veremeyecek boyuta düşer. Nimetin hakkını vereni ayrı tutuyor ve malın kazancının bereketli olmasını niyaz ediyorum.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN