İslam Yoksa Çözüm de Yok! 

Ersin Eryılmaz / Özgün Duruş  / Özgün Duruş

Seçimler bitti, sorunlar bekliyor.

Birçok bileşeni olan, birden çok elin işin içinde olduğu, çözülmeye çalışıldıkça kör düğüm olan girift sorunlar…

İçte Kürt sorunu, dışta İslam ülkelerindeki halk ayaklanmaları ve yapılan katliamlar…

Seçimden büyük bir başarıyla çıkan Ak Parti’nin bu anlamda işi -içte de dışta da- gerçekten çok zor.

Bir de toplumsal talebi karşılayabilecek bir sivil anayasa… Bu konuda, seçim meydanlarında uçuşan tozpembe vaatlerin, mevzu masaya yatırıldığında nasıl uçuşup yok olduğunu göreceğimiz hayal kırıcı günler bizi bekliyor gibi… Özellikle statükonun devamı için saf tutanların,  sivil anayasa konusundaki vaatleri noktasında verecekleri samimiyet sınavından başarıyla çıkmalarını beklemek safdillik olur.

Sorunların çözümü -mevcut şartlarda- gerçekten çok zor! Zira sorunların temelinde, İslam ülkelerindeki sorunlara “İslamsız bir çözüm arayışı” yatıyor!

Halk ayaklanmalarının gerçekleştiği İslam ülkeleri açısından meseleye bakarsak, nükseden ayaklanmaların ve bunları bastırmak için rejimlerin yaptığı katliamların ana nedeninin, halkın değerleriyle örtüşen adil bir İslami yönetimden yoksunluk olduğunu görürüz. Ve mevcut şartlarda da sorunun halkların lehine çözülememesinin, ülkelerin emperyalist güçlerin müdahalesine açık hale gelmesinin temelinde, ümmetin sorunlarını iyi niyetle çözecek bir İslam Birliğinden yoksunluk yatmaktadır. Müslüman toplumların, kendi hak ve maslahatlarını gözeteceğinden emin olduğu, devletlerin bu konuda meşruiyetini tanıdığı, hak ve adalet ilkeleriyle hareket edecek bir İslam Birliği…

Evet, İslam ümmeti olarak bu mahrumiyetimiz devam ettikçe, sorunlarımızın çözümsüzlüğe mahkûmiyeti de hep devam edecektir.

Meseleye ülkemizdeki Kürt sorunu açısından baktığımızda da aynı tabloyla karşılaşırız. Kürt sorununu doğuran neden, halkların üzerindeki “İslam kardeşliği” şemsiyesini parçalayarak bunun yerine etnisiteye dayalı bir birliği hedefleyen “Türkçülük anlayışı” ve bu zihniyetin diğer etnik kimlikleri yok sayan/yok etmeye çalışan uygulamalarıdır. Temel haklar bağlamında, mutlaka çözülmesi gereken bu sorunun kördüğüm haline gelmesinin ana nedeni ise, sorunu yine ulusçuluk bağlamında ele alan “Kürt milliyetçiliği”dir.

Zira bu konuda olumlu adımlar atmaya çalışan Ak Parti Hükümeti’nin, temel haklar anlamında atması gereken her adım, “Kürt” kimliği üzerinden siyaset yapan PKK/BDP çizgisinin artı hanesine yazılarak, “Kürt” kimliğinin ayrıştırıcı bir şekilde ön plana çıkarılması sonucunu doğurma riskini taşımaktadır. Çünkü bu konuda ön plana çıkan unsur yalın olarak “Türk ve “Kürt” etnik kimliğidir. “İslam” üst kimliği ve “İslam kardeşliği” şemsiyesi altında olmadığı müddetçe, Kürt sorununun çözümü için atılacak her adım tabii olarak “ulusçuluk siyasetinin” kök salmasına ve o da bu ülkede Türküyle Kürdüyle toplumun asla arzulamadığı, bu ülkenin ve halklarının menfaatine olmayan bir ayrışmaya doğru sürüklenmeyi doğuracaktır. Bu önemli bir açmazdır.

Bu anlamda, baştan beri Kürt sorununu sahiplenen ve Kürtlerin fıtri haklarının önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğini dillendiren İslami camia da sorunun çözümünde İslam’ı temel belirleyici kılma gücüne sahip olmadığı için, bu ilkesel yaklaşımının siyasal olarak “Kürt ulusçuluğuna” hizmet edebileceği endişesini sürekli taşımaktadır.

Hükümet de bir anlamda bu ikilemin içerisinde zikzaklar çizmektedir. Laik bir devletin hükümeti olarak “İslam kardeşliği” şemsiyesi altında bu sorunu çözme imkânına sahip olmayan iktidar, bunun yerine ikame etmeye çalıştığı “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” şemsiyesinin asla “İslam kardeşliği” gibi kaynaştırıcı bir güce sahip olamayacağını çok iyi bilmekte ve siyasal olarak “kaş yapayım derken göz çıkarma” endişesini çok derin bir şekilde yaşamaktadır.

Hülasayı kelam; hem Türkiye’de hem de İslam Coğrafyasında sorunlar girift ve acilen çözüme muhtaç! Fakat iş işten geçmeden herkes şunu çok iyi anlamalıdır ki; sorunun çözümünde “İslam yoksa çözüm de yok!”