Ramazan'ın festivalleştirilmesine karşı çıkalım

Son yıllarda bir Ramazan modası oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunu gerçekleştirmek isteyenleri deşifre edip, onlara fırsat vermeyelim. Bu hale maalesef kendilerini muhafazakar demokrat diye tanımlayan sözde dindar kesimlerde alet olmaktadırlar. Ramazan takva ayıdır, karnaval ayı haline dönüştürmek isteyenlere karşı direnelim.

11-06-2016


“Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı.”

“Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır.”  BAKARA 183-185

Değerli Müslümanlar,

Yeni bir rahmet ayına kavuşmanın sevincini yaşıyoruz. Rabbimiz bizlere razı olacağı bir Ramazanı idrak etmeyi kolaylaştırsın, daha güzel Ramazanları göstersin.

Ramazan denince hemen oruç, teravih, Kur’an, iftar, sahur, infak gibi değerlerimiz akla gelmektedir. Bunların her birini elbette Kur’an ölçeğinde değerlendirmek durumundayız. Konuyu atalarımızdan böyle gördük edebiyatıyla geçiştirmek ve hala öyle zannetmek insanları hüsrana sürükler. Oruç belli zaman diliminde aç ve susuz kalmaktan ibaret değildir. Orucu tüm bedenimizle akıl ve gönlümüzle yani tüm benliğimizle tutmalıyız. Yani imanımızı şirkten arındırmalı, şirk şüphesi olan düşünce ve davranışlardan uzak durmalıyız. Yalan, gıybet, alay ,hile, aldatmaca gibi günahlardan kaçınmalıyız. Tüm gönlümüzle O’nu tekbir etmeli, O’na yönelmeliyiz. Kur’an okumalarımız anlamaya ve yaşamaya dönük  olmalıdır. “Hançerelerden aşağı geçmeyen okumalarda hayır yoktur”

Teravihlere, gece namazlarına ve kıraatlara önem vermeliyiz. Ancak hatmedeyim aceleciliği ile ne okuduğumuz belli olmayan okuyuşlar ve rekatları tamamlayım hızlılığında kılınan namazların gerçekten de faydası yoktur. Kur’an’ı  öngördüğü şekil ve kıvamda okuyup,tertil üzere kıraat etmeliyiz. Namazlarımızı ikamayi içeren bir manada  kılmalıyız.

İftar ve sahurlarımız da lüks ve israftan uzak ölçüyü aşan bollukta ve oburlukta olmamalıdır. Mümkünse her gün mutlaka bir misafiri de soframızda ağırlayalım. Ama bir birlerimizden çok öğrenci, muhacir, garib ve ihtiyaç sahiblerine yönelik olsun sofralarımız. Sahurları da ihmal etmemeliyiz. Rasul (a) “ Sahura kalkın zira sahurda bereket vardır “ buyurmuşlardır. Hatta mümkünse küçük çocuklarımızı da bu bereketten mahrum etmeyelim. Sahurlara erken kalkıp tefekkür, tezekkür ve teşekkürü gerçekleştirmeli,  gece kıraatini ihmal etmemeliyiz.

İnfak ve Zekat ile paylaşmanın en üst seviyelerine ulaşmanın hazzından benliğimizi mahrum bırakmayalım. Unutmayalım ki verdiklerimiz bize kalacak olanlardır ve bunlar yani verdiklerimiz zaten Rabbimizin zenginlerin malına koyduğu fakirlere ait bir haktır.

Kıymetli Müslümanlar,

Ramazanı festivalleştirmek isteyenlere prim vermeyelim. Son yıllarda bir Ramazan modası oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunu gerçekleştirmek isteyenleri deşifre edip, onlara fırsat vermeyelim. Bu hale maalesef kendilerini muhafazakar demokrat diye tanımlayan sözde dindar kesimlerde alet olmaktadırlar. Ramazan takva ayıdır, karnaval ayı haline dönüştürmek isteyenlere karşı direnelim. Konuyu bir yazarımızın  kaleminden sizlerle paylaşmak isterim.

“Ramazan Ayı sabır ayıdır ve tefekkür ayıdır. Rasul-u Ekrem Hirasına yürürdü çokça bu ayda. Derin tefekküre dalardı orada. Yalan dünyanın, hevanın bütün bukağılarını kırarak giderdi. Bütün törenlerin, şölenlerin, nümayişlerin uzağında. Bir başına derin bir yürüyüş, derin bir düşünüş. Evet, bir kez daha geldi Ramazan dünyamıza. Renklerin, reklamların, imajın, yalanın içinde kaybolup giderken bir kez daha geldi Ramazan. Hep geliyor aslında. Gösterinin, gösterişin içinde yitip giderken Müslümanlar zengin iftar sofralarında tıka basa doldururken mideleri, mazlumları hatırlamazken beş yıldızlı salonlarda geçip gidiyor aslında Ramazan-ı Şerif. Geçip gidiyor Ramazan geride hiçbir şey bırakmadan. Kişiliğimiz değişmeden, ahlakımız güzelleşmeden.

Bize benliğimizle, dünyayla hesaplaşmanın imkânını veren bu ayda ne yazık ki en az yaptığımız ya da hiç yapmadığımız şey kişiliğimizle,  dünyayla muhasebe. Aslında muhasebe yapanlar var bu ayda. Ekran başlarına geçip milleti hurafelerle, yalan dolanla kandıran, uyuşturan hocalar kazanacakları paraların muhasebesini yapıyor, televizyonlar ise ceplerinden çıkacak paranın. Evet, televizyonların, belediyelerin, zenginlerin, gürültü patırtı içinde kurdukları iftar sofralarında, dinin terbiyesiyle uzaktan yakından alakası olmayan eğlencelerle Ramazanın ruhu gizleniyor, yok ediliyor. Reytinge ayarlı, ağlatmaya kurulu bütün programlar üzerimize boca ediliyor. Milyonlar, milyarlar havada uçuşuyor. Din tamamen ekonomi temelli bir enstrümana dönüştürülüyor ve buradan en yüksek kârı elde edebilmek için bütün aygıtlar seferber ediliyor. İlahiyat hocaları, sanatçılar, otomatik semazenler, yazarlar, çizerler.…

Ekranlarda sahte yüzler vıcık vıcık konuşmalar, samimiyetsizlikler kitleleri en çok gaza getirenler kimlerse hepsi mikrofon başında. Din pazarlama, dini değerleri pazarlama…Kimse Mü’min’in yitik malıhikmetin peşinde değil, kimse kendi arayışının izinden yürümüyor. Bir güçgösterisi, bir gürültüpatırtıiçinde yitip gitme. Dini söylemler bir meta mesabesinde

Son zamanlarda Müslümanların dünyasından çekip giden kavramlardan biri de Allah rızası. Ya da yalnızca bir laf olarak dilimize pelesenk olmuş Allah rızası. İçeriği, imlediği hiçbir şey yok. Allah rızası gözetilerek yapılmıyor işlerimiz. Hep bir karşılık bekliyoruz. Dini anlatan, insanları bilgilendiren hocalar da bir karşılık gözeterek yapıyor bu işi. Ücretsiz vaaz ve irşat vazifesi işlemiyor ne yazık ki! Din satıcılığı kitlelerin isteğine, arzusuna göre bir din uydurma ve anlatma Ramazanlarda en fazla karşılaştığımız manzara bu. Dindar bir ruhun yokluğu, insanlığın yoksunluğu.…

Ramazanlarda ekran şövalyeleri garibanlara öğütler veriyor. Dünya nimetlerinden uzak kalmanın faziletlerinden bahsediyorlar ama kendileri pazarladıkları din üzerinden büyük paralar kazanarak en güzel şekilde yaşıyorlar. Aynı müritlerine bir lokma bir hırka tavsiyesinde bulunup da kendileri saraylarda yaşayan tarikat şeyhleri gibi. Büyük bir yalanın, desisenin din kılığında dolaşıma sürüldüğü zamanlardayız. Bundan kazananlar var tabii ki. Hiçbir yeteneği olmayanların mazereti haline geliyor yüce İslam.

Bir Ramazana daha ulaştık. İslam dünyasıparamparça, kan kokuyor her yer.  Ümmetin bir yanıyersiz yurtsuz.  Bir yanıda kâşanelerde, beş yıldızlı otellerde Allah rızası peşinde. Lüks iftarlar, sazlı sözlü Ramazan kutlamaları.……Şuurdan uzak, dini ahlaktan beri bir takım MüslümanAllah Müslümanlara yeniden düşünme ve var olanıgörebilme yetisi versin.

Rabbimiz  hayatımızın tamamını razı olacağı gibi en güzel şekilde değerlen dirmemizi kolaylaştırsın. Günahlardan arınmış olarak Bayramlara kavuştursun. 

İLKAV- Cuma Hutbesi/10 Haziran 2016

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN