
"vaz" Arama Sonuçları
İŞBİRLİKÇİLİK SUÇUNDAN VAZGEÇMEK YERİNE, GÜZERGÂH DEĞİŞTİREREK HAK SÖZLE YÜZLEŞMEKTEN KAÇINMAK
Çünkü iktidar suçlu olduğunu biliyor. Kürecik'iyle, Bakü-Ceyhan'ı, limanları, büyükelçilik ve konsolosluklarıyla vs işbirlikçilik suçunu işlemeye devam etmenin suçluluk psikolojisini yaşıyor.
Herkesin bir kıblesi vardır
Şeklen aynı yöne, aynı Allah’a yönelmemize rağmen düşünce ve eylemlerimizin pusulası farklı yönleri göstermektedir. Kalıcı olan ahir hayatını değil dünya hayatını öncelediğimiz için daha dün Kur’an’ın elinin tersiyle ittiği bir toplumun kıblesine bugün şeklen olmasa da düşünsel, karakter ve mizaç olarak teslim olmuş vaziyetteyiz. Bu acınası durumdan bizi kurtaracak olan reçete malum, Allah’ın Kitabı ve Rasulün bizzat yaşadığı sünnetidir.
"İran-Türkiye-Suriye" hattında savaş mı sağduyu mu?
Zalimlerimiz, katillerimiz belli iken birbirimizin zalimi ve katili olmayalım. Zalim ve katillere karşı savaşırken yanlış siyasi hareketlerle, söylemlerle kendi zalim ve katillerimiz büyütmeyelim. Birbirimizi şeytanlaştırarak şeytanla mücadele ettiğimizi zan etmekten vazgeçelim.
Abdurrahman Arslan: Din hayattır
“Biz biliyoruz ki ne İslam siyasetten vazgeçebilir, ne de siyaset kendinde içkin herhangi bir dünya görüşü olmaksızın var olabilir. Zira her düzenleme faaliyeti ideolojik bir özellik taşır.”
Aksa’da silahların gölgesi altında Cuma namazı
Mescid-i Aksa İmam Hatibi Şeyh İkrime Sabri cuma hutbesinde, işgalci İsrail’in kısıtlamalarına rağmen Aksa’ya akın edenlerden övgüyle söz ederek, şu ifadeleri kullandı: “Bu mübarek yürüyüşünüz, Aksa’ya göz dikenlere onun bölünemeyeceği, sadece Müslümanlara ait olduğu, üzerinde pazarlık yapılmasına izin verilmeyeceği ve toprağının zerresinden vazgeçilemeyeceği mesajını veriyor."
"Direnmekten vazgeçmeyeceğiz"
İşgal çetesinin, Gazze Şeridi’nde 4 ayı aşkın süredir devam eden saldırılarında evi yıkılan ve yaralanan Filistinli Eymen Ehil, “Ölüyoruz, sesimizi duyan yok” sözleriyle dünyaya seslendi. Ehil, “Direnmekten vazgeçmeyeceğiz. Bütün çocuklarımızı da öldürseler direnmeye devam edeceğiz. Burası bizim vatanımız, onu kimseye bırakamayız” diye konuştu.
“Modern Tasavvura, Yaşam Tarzına, Davranış Kalıplarına İtiraz Ediyorum”
Döğer: En baştan Allah’ı ve O’nun hayat nizamı olarak vazettiği dini yok sayan bir hayat tarzına karşı çıkmak, Müslümanlardan bir Müslüman olarak benim imana tekabül eden itirazımdır. Bu sebepten modern tasavvura, onun dayattığı yaşam tarzına, davranış kalıplarına itiraz ediyorum.
Kurban İçin, Bıçağından Önce Bilincini Bile!
Şimdi sen ey Müslüman! Kurban Bayramı için bıçağını bileme derdine düşecek yerde, bilincini bilemeyi öncelemelisin. Bıçağı bilemek, kurbanlık alıp boğazlamak vs bunlar işin madde ve biçim boyutları. Kurbanın neye tekabül ediyor, hayatında Allah için feda edeceğin hangi vazgeçilmezini sembolize ediyor? İşin bu anlam ve bilinç kısımlarına odaklan ve bilincini bilemeye bak.
Duyanlara duymayanlara... Yine demokrasi kazandı
Demokrasi adı altında bütün bir ümmete Allah’sız bir hayatın dayatıldığını anlama vakti hala gelmedi mi? Kur’an’ın bizi kullara kulluktan vazgeçip, kulların Rabbi Allah’a kul olmaya çağırdığını hatırlama zamanında değil miyiz? Duyanlara, duymayanlara, sağır ve kör sultanlara duyurmak isteriz.
Şahitlik nedir, ne değildir?
Müslümanlar açıklıkla insanları Allah’ın dinine çağırır, İslam’dan başka hiçbir düzen, sistem, ideoloji ve yaşama biçiminin yeryüzüne hayır, bereket, kardeşlik, saygı ve sevgi getiremeyeceğini, avazları çıktığı kadar söyleyebilirlerse, o zaman bir şahitlikten bahsedilebilir. Yoksa mevcut siyasi partilerden birine eklemlenip, rejimin ‘güvenlikli’ mekanlarını siper edinerek, sisteme göz kırpan aktivitelerle şahitlik yapmak pek sahici görünmemektedir.
İsmailağa, Ehl-İ Sünnet anlayışı üzere bir topluluk mu?
Kutub, gavs gibi, kainat ve insanlar üzerinde (haşa) tasarruf etki ve yetkisine sahip olduğu kabul edilen "ricalul gayb" şirk inancının tam göbeğinde bulunan, yaşayan veya ölmüş şeyhlerden istimdadda bulunmayı dini bir öğreti olarak vaz eden, rabıta inanç ve pratiğiyle "aracı ilah" şirk anlayışını yaşatan batınilik temelli inanç sahibi bir topluluğun "Ehl-i Sünnet anlayışı" çerçevesinde değerlendirilmesi, tabii ki abesle iştigal, maalesef apaçık bir cehalet ürünüdür.
HAMAS'A ÇAĞRIMIZDIR
HAMAS'a çağrımız, "fabrika ayarlarına" dönmesi ve İslami direniş hareketi niteliğine ciddi şekilde halel getirecek bu adımdan vazgeçmesidir.
Bilge Kağan, Tonyukuk Kağan ve M.Kemal
Teoman Duralı, Bilge Kağan'ın söz konusu tercihini ve gerekçesini söylediğinde, aklıma doğrudan 1920'li yıllar, M.Kemal, etrafındaki kadro ve batılılaşma/bâtıllaşma tercihleri geldi. "Keşke o gün M.Kemal'e hayır diyecek, onu bu ilhad ve irtidattan vazgeçirmek, değilse engellemek için tavrını koyacak bir "Tonyukuk Kağan" bulunsaydı Ankara'da" diye düşündüm.
Hakkı arayanlara nasihatler
Öncelikle samimi bir tevbe gereklidir. Tevbe: günahlarımızdan, isyan, yanlış ve suçlarımızdan pişman olup onları yapmaktan vazgeçip o yoldan doğruya, Allâh’a dönmemizdir. Hiçbir zaman murakabeden (kulun, sürekli biçimde Allah'ın gözetimi altında bulunduğunun şuur ve idrakinde olması) geri durmamalıyız.
Seküler-laik anlayış insani bir değer üretemez
İslâm ahlâkı Kur’ân’a dayanır. Yani her yönüyle Allah Teâlâ tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş davranışlar manzumesidir. Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazîfe ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır. Zirâ Kur’an-ı Kerim’deki her emir, mü’minler için bir görev belirlemiştir.
Hz. Ömer’in Bazı Uygulamaları Bağlamında Ahkâmın Değişmesi Tartışmalarına Bir Bakış
Modernist/tarihselci akımın Kur’ân hükümlerinin değişebileceği iddiasına dayanak yaptığı Hz. Ömer’in bazı uygulamaları, bu akımın en temel hareket noktasını oluşturuyor. Makalede, en fazla referans verilen dört örnek üzerinden konu incelenerek, Hz. Ömer’in nasslarda öngörülen hükümler dışında bir hüküm vazetmediği ortaya konuluyor.
Ürdün veliaht prensinin Aksa'ya girişinin engellenmesi üzerine
Veliaht Prens Hüseyin’in Kudüs yolundan geri çevrilmesi, odağında BAE’nin bulunduğu krizde yeni bir aşamaya işaret ediyor. Gözler şimdi, Ortadoğu’daki eski dengeleri yeniden kurma vaadini sürekli tekrarlayan yeni ABD yönetiminde. Ancak, Joe Biden ve ekibinin Ürdün’ü ne kadar “vazgeçilmez” gördüğü, bu noktada en önemli soru. Washington’dan gelen işaretlere bakılırsa, muhtemel cevap şu yönde: “İsrail’in güvenliği sağlandıktan sonra, ha Ürdün ha BAE, bizim için fark etmez.”
Neden, birbirimizi ıslah etmekte başarısız olduk?
Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmekte örneklik ve öncülük edecek “vasat ümmet” birlikteliğinin oluşup sürdürülebilmesi ve yozlaşmalara kapının kapatılabilmesi için en önemli görevimiz, diğer kesimlere yapmakla yükümlü kılındığımız “emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l münker” vazifemizi öncelikle birbirimize karşı kendi içimizde gerçekleştirmemizdir.
Kendimizi ve ailemizi ateşten korumak
Çabanın başlangıcı eve; zevceye, anaya, çocuklara ve bundan sonra da tüm aileye yönelik olmalıdır. Müslüman kadın yetiştirmeye fazlasıyla önem verilmelidir. Çünkü bu, “Müslüman bir yuva” oluşturmanın vazgeçilmez bir gereğidir. “Müslüman bir yuva” kurmak isteyen kimse, öncelikle Müslüman bir hanım bulmak zorundadır. Aksi takdirde Müslüman cemaatin kuruluşu gecikip uzayacaktır. Çünkü Müslüman hanımı olmayan bir evin, pek çok boşluk ve gediği olacaktır.
İslâm’a adanmış bir ömrün mottosu: İstikbal, İslâm’ındır!
İslâm, sadece vicdanların huzura erdirileceği bir yol ya da bir inanç sistemi değildir. Bu vicdani vazifeyi, sadece ibadete sığdırmak da doğru değildir. Seyyid Kutub, herkesten davayı sahiplenmesini, bunun için de aksiyon bekliyor. Kendi üzerinde taşıdığı özellikleri tüm Müslümanlar’dan beklemesi elbette tartışılır. Çünkü Seyyid Kutub, geçtiğimiz yüzyılın en bilge kişilerinden biri idi. Onun acılara katlanma, güçlüklere göğüs germe ve gerektiğinde davası uğruna ölme şuuru herkeste olsaydı herhalde yaşadığımız sorunları yaşıyor olmazdık.
Makaleler
Hava Durumu



























































