

"bil" Arama Sonuçları

Zaten Yahudiler uzunca bir zamandır Batı’da bir sorun olarak görülüyordu ve onların Filistin’e taşınmasının zemini rahatlıkla kurulabilirdi. Siyonizmin en önemli temsilci olarak kabul edilen Theodor Herzl’in 1896’da basılan kitabının adının “Yahudi Devleti” olması şaşırtıcı değildir. Fakat konunun burada bırakılmaması gerekirdi. Zira İsrail, İngiltere’nin yirminci yüzyıla taşınmış yeni bir kolonyalist girişimiydi.

Grant’ın özel bir misyonla gönderildiğini tahmin eden resmî makamlar Türkiye’nin din hususunda Lozan’da verdiği sözü tutmaktaki sebatının sınanmak istendiğini düşünmüş olmalıdır. O yılların bazı uygulamaları bu çerçevede atılmış adımlar olarak görülebilir.

Siyonistlerin bazıları da “aşırı siyonist” olarak nitelendiriliyor. Bu biraz normal olmakla birlikte, bundan siyonistin mutedilinin de olabileceği sonucu çıkarmak doğru olmaz. Çünkü siyonizmin bir tür ırkçılık olduğu tescillenmiştir. Irkçılık ise insanlık açısından bir ayıp ve ideolojik yönden de bir aşırılıktır.

Ayeti kerimenin verdiği diğer bir mesajı düşündüğümüzde anlıyoruz ki toplumun en küçük birimi olan aile fıtrî bir kurumdur.

Samimiyetle söylüyorum ki eğer bize ‘‘İslami kuruluşlar’’ diye lanse edilen yapıların yöneticileri kendilerini kutsallıktan azade kılıp aradan çekilebilmeyi göze alıp da bu halden kurtulmaya azcık da olsa gayret etseler, bu topraklarda yaşayan Müslüman kardeşler çok daha rahat bir istişare ile “Tevhidde vahdet, vahdette uhuvvet, uhuvvette devleti oluşturabilirler.”

18 Aralık’ta başlayıp sekiz gün süren Hanuka (Işıklar) Bayramı günlerinde baskınların artırılması çağrıları neticesinde bu günlerde düzenlenen baskınlara katılanların sayısının 1797’ye ulaştığı bilgisi verildi.

Bir insanın İslam gibi bir nuru yaşadıktan sonra Kemalizm gibi bir karanlığa saplanması, o insanın iyi ve kötü, hayır ve şer algılarının tamamen mefluç olmasıyla izah edilebilir.

Ercümend Özkan: Bu engel öylesine insanımızın üzerinde gölge etmektedir ki onların gelişmelerine imkân vermemekte, bilakis (tabiri mazur görünüz) mumyalaşmalarına, bilinçsizleşmelerine ve hemen hiçbir zaman İslâm’ın aslını öğrenememelerine sebep olmaktadır…

Çin yönetiminin, Müslümanların yoğunlukla yaşadığı Uygur bölgesine baskılar bugün pek çok şehirde protesto edildi, Kovid-19 kapsamında bölgede uygulanan eve kapatma zorunluluğuna tepki gösterildi. Okunan bildiride ise, Birleşmiş Milletler’in daha aktif sorumluluk alması istenirken, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın adeta yok hükmünde olduğu vurgulandı.

İşte bu laik sistem ve kesimler, Müslümanlara belli alanlarda, birtakım haklar vererek! sistemin genel gidişatına, özüne, putlarına, batıl hükümlerine "dokunmadan" yaşayabilecekleri, bireysel birtakım ibadetlerini yapabilecekleri, özgürlük alanları belirlemişler ve bunun dışına asla çıkılmaması gerektiği savını ileri sürmüşlerdir...

İnsan, Allah’tan gelmiştir ve O’na dönecektir. Eninde sonunda bu yolculuk yine Rabbe dönmekle son bulacaktır. Mesele bu yolculuğun farkında olarak yapılmasıdır. Farkında olan insanın hayreti artar. Hayreti arttıkça kendi güç yetirebildiğini ve asla güç yetiremeyeceği şeyleri tecrübe eder.

Batıyı kuşatan düşünce ve inanç sisteminin tahrif edilmiş olsa bile Hristiyanlıktan almadığını, Roma merkezli bir akidenin oluşturduğunu savunur. Kutub’a göre (ki bizde aynı kanaatteyiz) İslam, geleneksel ve modern bütün cahiliye düşüncelerini kökten reddeder. Oysa Batı dünyası modern cahiliyeyi tüm imkanları ile kuşanmış durumdadır ve Kutub hayata yön veren tüm prensiplerin oluşturduğu kaynağı Mekke cahiliyesi ile bir tutar.

Tarihî tercübe, "İsrail’de" hâkim trend haline gelen bu durumun, devletin ömrünü de kısaltacağını gösteriyor. “Nasıl”ını ve “niçin”ini görebilmek için, biraz tarih bilgisi yeterli. Nitekim aklı başında "İsrailli" tarihçiler ve sosyal bilimciler, göz önünde duran bu hakikati kendi toplumlarına duyurmaya çalışıyor. Ancak onların çabaları da gürültülü hezeyanların ve faşizm nöbetlerinin içinde kaybolup gidiyor.

Bu sürece girildikten sonra, Seyyid Kutub’un altını çizdiği cahiliyeyle uzlaşmazlık ve akidevi ayrışma “engelinin” aşılıp, entegrasyonun tevhidi bilinçlenme sürecinde yer almış kesimler nezdinde meşrulaştırılması için iki tutumun öne çıktığını görmekteyiz.

Türkleştirilmiş Müslümanlıkta itikada, ibadete kadar varan birtakım değişiklikler hedeflendiği görülebilmektedir. 20. Yüzyılda Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra çeşitli seviyelerde bu denenmiştir. İbadet pratiği üzerinde bazı tecrübeler yapılmak istenmiştir, camileri kiliselere benzetmek, musiki âletleri koymak, bunlar arasındadır. İbadet dilinin türkçeleştirilmesi ise başlıbaşına mühim bir operasyondur.

İşgal güçlerinin bu gece Nablus'a düzenledikleri baskında 5 Filistinli genç katledilirken, Filistin Sağlık Bakanlığı'nın son verdiği bilgilere göre 5'i ağır olmak üzere 22 kişi de yaralandı. Katledilenlerden birinin Aslanlar Yuvası komutanlarından Vedi' El-Huh olduğu belirtildi.

Mescidi Aksa'nın hatiplerinden Şeyh İkrime Sabri, Kudüslülerin güçlü bilinçlerinin, işgal rejiminin Kudüs'ün tamamına hakim olmayı ve orayı bütünüyle Filistinlilerden almayı amaçlayan planlarının önünde güçlü bir duvar oluşturduğunu dile getirdi.

Bütün bu alanlarda yapılan dualar ve kullanılan İslâmî şiarlar, bu laik kurumların mevcut halleriyle devam etmelerini “dindar” kitleler nezdinde meşrulaştırmaktan başka bir anlam taşıyor mu? Bu uygulamalar, bizi İslâmî kimlik ve temel ilkelerimiz bakımından çok rahatsız edip İslam’ın laiklikle hükmeden bu Atatürkçü kurumlar için kullanılmasına itiraza sevk ederken, neden geçmişte aynı çizgide olduğumuz Haksöz Haber’i çok memnun edebiliyor?

Yüreklerimizi parça parça etmiyorsa bu söz, gözlerimizden yaşlar akıtmıyorsa ve bizi hala harekete geçirmiyorsa ne hakiki bir iman’dan, ne kuvvetli bir İslam’dan ve ne de temiz bir vicdan’dan söz edebiliriz.

Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvi’nin Kur’an’a Göre Dört Terim kitabını eleştirmesi sırf eleştiri için yapılmış intibaı vermektedir. Mevdudî’nin dört terimle ilgili oldukça köklü, sağlam, ayağı yere basan tezini asla çürütmemiş, bilakis güçlendirmiştir. Mevdudî ilah, ra., din ve ibadet terimlerinin kökenindeki asli anlamı açığa çıkartıyor, yegâne ilah olarak Allah’ın kozmik alemdeki hakimiyetinin insan hayatında, sosyal hayatta da geçerli olması gerektiğini bu terimlere dayandırıyor. Nedvi ise daha çok namaz ve daha fazla Allah aşkı öneriyor.
Makaleler
Hava Durumu