

"Ayet" Arama Sonuçları

Kur'an'ın inzal olunmaya başladığı ay olma özelliği ve bu itibarla "Kur'an ayı" vasfı taşıyan Ramazan ayı nihayet yeniden bizleri selamladı. Hoş geldi, sefalar getirdi.

Deprem bölgesindeki izlenimlerini paylaşmak üzere İktibas Dergisi lokalinde düzenlenen programda konuşan derginin yazarlarından Şükrü Hüseyinoğlu, depremlerin temelde bir ayet olma vasfına değindi ve yaşananların insanoğlu için dünyada mutlak güven ve rahatlık olmadığı gerçeğini de tekrar hatırlattığını vurguladı.

Cübbesiyle nam salmış bir kişi şeytanın bütün bu görevlerini fazlasıyla yerine getirmektedir. Bu cübbeli İblis Kur’an’dan istediği ayeti ahlaksız ve ahmakça safsatalarına alet edebiliyor, İslam’ın tertemiz akidesine karşı istediği imansızlık zehrini kusabiliyor, istediği zaman istediği hezeyanı savurabiliyor. Kur’an’ın tanımıyla, kendisi gibi cin ve ins şeytanları zümresine vahiyler indiriyor / telkinlerde bulunuyor.

İktibas Dergisi’nin 530. sayısı, İslam’ı hedef alan İsveç’teki saldırıya atıfla, Saff suresi 8. ayete vurgu yapan kapağı ile okurlarının karşısına çıktı.

Yazmayı bitirdikten ve İslam'ın doğru olduğunu anladıktan sonra, onu hâlâ kabul edemedim. Müslüman olmak istemedim. Artık masamdan tüm kitaplarımı kaldırırken bazıları raftan düştü. Ve bu kitaplardan biri de Kur’an'dı. Elime aldığımda baş parmağım Hac Sûresi’nin 46. âyet-i kerîmesindeydi...

Kur’an-ı Kerim'i yakmak büyük bir cinayettir. Ancak hükümlerini uygulamamak, icra sahasından uzaklaştırmak, alternatif kanunlar ihdas etmek, rafa kaldırmak, camiye mahkum kılmak, vicdana hapsetmek ya da mahkeme salonlarından tart etmek daha büyük bir cinayettir.

Yargıtay Üyesi Abdullah Yaman, 2017 yılı 10 Kasım'ı öncesi, “Zorunlu ibadete hayır” ifadeleriyle uzun bir yazı paylaşmıştı. Yaman, Anıtkabir ziyaretlerini türbeciliğe benzetmişti. Kemalist vesayetin toplumun üzerine daha koyu şekilde çökmekte olduğu bu dönemde, söz konusu yazıyı tekrar hatırlatmak istedik.

Ercümend Özkan: Kur’ân tefsir edilirken imana tealluk eden hususlarda Kur’ân’ın dışına çıkılmamalı, Kur’ân dışı rivayetlere itibar olunmamalı ve Kur’ân dışı şeyleri Kur’ân’ın tefsirinde kullanmamalıdır… Amelî hususlarda ise aslolan yine kat’iyet ve buna ek olarak da zannı gâlib olduğundan Kur’ân’ın ruhuna uygun rivayetler ile Kur’ân’ın açıklanması (tefsiri) mümkün ve caizdir.

Kur'an Nesli İlim Merkezinde bu hafta Haftanın Sohbetinde İsmail Hakkı Güleç "Mekke Sahne ve Sahası" başlıklı bir sunum yaptı. Cuma Hutbesinde ise Şükrü Hüseyinoğlu "Bir Âyetle İslâm'ın Özeti" başlıklı bir hutbe irat etti.

Prof. Dr. Nusret Çam’ın bu mealini derinlemesine okuyan birisi olarak, tüm ayetlerde anlamın ön planda olduğunu, şiirsellik uğruna anlamdan ödün verilmediğini, ayetlerin şiirsel görselliğinin okumayı özendirdiğini ve kolaylaştırdığını özellikle vurgulamak istiyorum.

Ayeti kerimenin verdiği diğer bir mesajı düşündüğümüzde anlıyoruz ki toplumun en küçük birimi olan aile fıtrî bir kurumdur.

Siyonizm insanlık suçudur, siyonistler insanlık düşmanı caniler ve zalimlerdir. Siyonizm yeryüzünden kazınıp atılmadıkça insanlığa huzur gelme imkanı yoktur. Siyonist işgal çetesinin kuruluş dönemini yaşayan dönemin işgal askerleri, işledikleri cinayet ve tecavüz suçlarını nasıl nasıl gülüp eğlenerek anlatıyorlar:

Kur'an Nesli İlim Merkezi'nde Haftanın Sohbetinde Şürkü Hüseyinoğlu iki âyet çerçevesinde "Gündem Değerlendirmesi" yaptı. Hutbede ise Rıdvan Dinçer, "Rabbimize Kulluğun Güncel Gerekleri" başlıklı bir hutbe irad etti.

"İbrahim'de ve onun beraberinde bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar toplumlarına demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan beriyiz..."

Allah Rasûlü'nün hidayet çağrısını kabul etmek, şirk ve küfre ait olan işlevlerden (boş ve yararsız işlerden) yüz çevirmek ile mümkündür. “Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmek” iman edenlerin bir vasfı olduğu gibi, iman etmiş olmanın da bir gereğidir.

Yüreklerimizi parça parça etmiyorsa bu söz, gözlerimizden yaşlar akıtmıyorsa ve bizi hala harekete geçirmiyorsa ne hakiki bir iman’dan, ne kuvvetli bir İslam’dan ve ne de temiz bir vicdan’dan söz edebiliriz.

İslam hak ve ona dayalı adalet eksenli bir öğretidir ve İslam'ın iktidarı da Allah'ın tüm kullarına merhamet üzere adaleti sağlamayı esas alır. Fakat bu coğrafyada yaşayanlar, bir kişinin putlaştırılıp topluma dayatılması demek olan Kemalizm dininin, batıdan ithal bâtıl öğretisi adına ne cinayetler işlediğini, ne büyük zulümler irtikap ettiğini çok iyi bilir.

Şayet kişisel saltanat ve zevkü sefadan söz edilecekse, Kemalistler aynaya bakmalıdırlar. O saltanat ve zevkü sefa aynasında ulusal putlarını göreceklerdir.

Oysa hayır, Müslüman dediğin öyle olmaz. Bir Müslüman, kapitalizmin kitle uyuşturma, sevk ve idare aracı durumundaki, aynı zamanda aleni bir kumar endüstrisi olan futbolizm organizasyonu içinde yer almaz. Rabbimizin nüzul sürecindeki ilk emirlerinden olan "Ruczdan hicret" (Bkz: Müddessir, 5. ayet) ilkesi gereği, bu tür ortam ve organizasyonlardan uzak durur, hevasını ilah edinmiş insanların arasında mahcup şekilde poz verme zilletine düşmez.

Mesele şayet İslam ise, rahmet duası ise, bu durumda ölçüyü ancak bu dinin sahibi Yüce Allah belirler. Nitekim bu din, baştan sona bir ölçü dinidir. Temenni ve varsayım dini değildir. Bu durumda Yüce Rabbimize, kimlere rahmet okunup kimlere okunamayacağını soralım ve cevabı Kitab-ı Kerim'den hep birlikte okuyalım...
Makaleler
Hava Durumu