

"ilde" Arama Sonuçları

Yusuf S. Kamadan, siyonist işgal rejiminin Filistin'in kültürel mirasına nasıl tecavüz ettiğini inceliyor. Bu inceleme, siyonist rejimle Kemalist rejim arasındaki bir benzerliği de ibretlik şekilde ortaya koyan bir içeriğe sahip.

Hangi dilden, hangi ırktan, hangi renkten, hangi yaştan, hangi meslekten ve hangi ülkeden olursa olsun aynı inanca sahip insanları aynı şemsiye altında; ayırımları, makamları, diplomaları ortadan kaldırarak aynı hedef doğrultusunda bir araya getirebilen ibadettir hacc.

Yıllar bu şekilde geçip giderken sırat-ı müstakim olan yolumuzun üzerine hem küresel şeytanlar hem de yerel işbirlikçileri demokrat, liberal ve muhafazakâr müslüman adı altında revize edilmiş yeni bir tuzak kurdular. Müslümanların birçoğu sanki Kur’an’ı ve siyer-i nebiyi hiç okumamışlar gibi Lokman suresi otuz üçüncü ayete muhatap olmaktan kurtulamadılar. Yani aldatıcılar Allah’ın adını kullanarak müslümanları aldatmıştı.

İşte buyrun. Bu fotoğraf, ülkede yükselen toplumsal trendin ne olduğunu net şekilde ortaya koyan bir belge niteliğindedir.

Kahramanmaraş'ta meydana gelen 7,7'lik deprem 10 ilde büyük yıkıma yol açtı. Depremin ardından dün meydana gelen Elbistan merkezli 7.6'lık deprem yıkımı artırdı. Kahramanmaraş'ta yıkılan yüzlerce binanın dışında çevre illerde de yüzlerce yıkım haberi geldi. Depremde Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Kilis ve Şanlıurfa'da yüzlerce bina yıkıldı. Şu ana kadar 3 bin 419 kişinin hayatını kaybettiği, 20 bin 426 de yaralı olduğu açıklandı.

Yargıtay Üyesi Abdullah Yaman, 2017 yılı 10 Kasım'ı öncesi, “Zorunlu ibadete hayır” ifadeleriyle uzun bir yazı paylaşmıştı. Yaman, Anıtkabir ziyaretlerini türbeciliğe benzetmişti. Kemalist vesayetin toplumun üzerine daha koyu şekilde çökmekte olduğu bu dönemde, söz konusu yazıyı tekrar hatırlatmak istedik.

Çin yönetiminin, Müslümanların yoğunlukla yaşadığı Uygur bölgesine baskılar bugün pek çok şehirde protesto edildi, Kovid-19 kapsamında bölgede uygulanan eve kapatma zorunluluğuna tepki gösterildi. Okunan bildiride ise, Birleşmiş Milletler’in daha aktif sorumluluk alması istenirken, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın adeta yok hükmünde olduğu vurgulandı.

Mesela, kitapta yer alan "Sekülerleşen Dil", "Uluhiyyet ve Rububiyyet", "Cahiliyye", "Atalar Dini - Ata Dini", "Şehadet", "Zikr", "Hicret" "Kıssa-Menkıbe", "Başöğretmen" vs gibi konu ve kavramların maruz kalmış olduğu tahrifatın yeterince anlaşılmaması, üzerinde yeterince durulmaması, düşünüyorum ki İslam'ı doğru şekilde anlamanın başında duran engellerden ve Ümmetin kırılma noktalarındandır.

HAMAS'a çağrımız, "fabrika ayarlarına" dönmesi ve İslami direniş hareketi niteliğine ciddi şekilde halel getirecek bu adımdan vazgeçmesidir.

İzmir Büyükşehir belediyesi başkanının İzmir'in kurtuluş gününde savaşılan düşmanın ismini telaffuz bile etmeden şedit bir Osmanlı aleyhdarlığı yapması konuyu alevlendirdi. Abdülhamid üzerinden yürütülen düşmanlık bu defa Vahidettin üzerinden sürdürüldü. Kemal Tahir bu konuya kafa yormuş, ciddi şekilde araştırmış bir yazarımız. Onun bu konudaki tesbitlerinin yabana atılamıyacak değerde olduğunu düşünüyoruz.

Oysa hayır, Müslüman dediğin öyle olmaz. Bir Müslüman, kapitalizmin kitle uyuşturma, sevk ve idare aracı durumundaki, aynı zamanda aleni bir kumar endüstrisi olan futbolizm organizasyonu içinde yer almaz. Rabbimizin nüzul sürecindeki ilk emirlerinden olan "Ruczdan hicret" (Bkz: Müddessir, 5. ayet) ilkesi gereği, bu tür ortam ve organizasyonlardan uzak durur, hevasını ilah edinmiş insanların arasında mahcup şekilde poz verme zilletine düşmez.

Kimi İslami çevreler, o günlere kadar istikrarlı bir şekilde, sebat üzere sürdürdükleri söz konusu akidevi/ilkesel tutumu, 28 Şubat döneminde uygulamaya konulan zulümlere son verilmeye başlanmasıyla birlikte, akidevi7ilkesel tutumu arka plana atarak yaşanan sürecin cazibesine kapıldı ve o güne kadar savunulan Kur’ani/Nebevi ilkelerle bağı koparılmış, reel politik bir düzleme oturan “maslahat”, “merhale fıkhı” gibi söylemlerle giderek Ak Parti’nin aktif destekçisi haline geldi. 2009 yılında Davos’ta yaşanan “van minut” olayı, İslami çevrelerin o güne kadar haklı olarak câhiliye kavramı çerçevesinde değerlendirdikleri mevcut sistem içi politik süreçler ve aktörlere “İslami anlamlar” yükleme noktasında etkili bir olay oldu.

Oy hesabıyla panelde övgü ve sitayişle bahsettikleri Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın, parti kurucularını ve onun açtığı bâtıl yolda yürüyen kendilerini açık şekilde tağut olarak tavsif ettiklerini bilmiyorlar tabi. Gerçi bilseler de, bilmezden gelip, oy hesabıyla onun adını istismar etmekten geri durmazlardı.

Siyonist işgal rejimi, Filistinlilerin mezarlıklardaki kemikleri üzerine tatil köyleri, araç parkları kurdu. Aynı şekilde (Filistin halkına yönelik yaptığı katliam ve etnik temizlik üzerine) varoluş hikayesiyle sahte demokratik yapısının hikayesini inşa etti.

Müslüman olduktan sonra Ömer ismini alan Andera Lazaro, İtalyan bir faşistken yaptığı araştırma ve okumalar sonucu İslam’ın hakikat olduğuna iman etmiş. İyi bir kitap kurdu ve ilim aşığı olan İtalyan genç; “İslam bana niçin yaratıldığımı, hayatımdaki gayemin ne olması gerektiğini net bir şekilde açıklıyor. Yeryüzünde neler yapmalıyız ve nasıl yapmalıyız meselesinde de bana yol gösteriyor. Ölümden sonraki hayatla ilgili sorularıma da cevaplar veriyor. Bu sorulara verilen cevaplar Kierkegaard veya Nietzsche gibi yaratılmış insanların verdiği cevaplar değil. Bizzat yaratanın, herkesi ve her şeyi kuşatan Allah’ın verdiği cevaplar.” diyor. Fatih’teki Şekerci Han’da saatler süren sohbetimiz esnasında kendisinden İslam, Batı, Müslümanlar ve mühtedilerle ilgili önemli tespitler dinlediğimiz Ömer’le yaptığımız röportajı ilginize sunuyorum.

Cihad kelimesinin karşılığı "savaş" değildir! Burası iyi anlaşılmalıdır. Cihad, yukarıda da açıkladığımız gibi, Allah'ın dinini O'nun rızası için ve razı olduğu şekilde her tarafa ulaştırmak için yapılan her türlü faaliyet ve harekettir. Savaşmaya ise Arapça “kıtal” denir ve kıtal, Cihadın sadece bir bölümünü ihtiva eder.

Hayvanlar, kendilerine sınır konulamaz, dokunulmaz “kutsal varlıklar” haline getirilince de, insanın hizmetinde olması gereken hayvanlar, önü alınmaz bir şekilde insanlar için tehlike haline gelmektedir. Kısacası, yaşanan bu tür sorunların temelinde, Rabbimizin belirlediği ve vahiyle bize bildirdiği varlık hiyerarşisine ittiba etmek yerine, o hiyerarşiyi alt üst etme tuğyanı yatmaktadır.

AKP hükümeti, bir taraftan "naslara göre hareket ettikleri" gibi akıllara ziyan bir söylemle kapitalist düzenin bir aktörü olduğu ve 19 yıldır rantiyeye dayalı üç kağıt ekonomisi uygulamasını devam ettirdiğini perdelemeye çalışırken, diğer taraftan yeni adımlarıyla da açık şekilde nasların "Allah ve Rasulü ile savaşmak" olarak tavsif ettiği faize sığınmaktan kaçınmıyor.

Özet olarak Zümer suresinin 18. ayetini şu şekilde anlamak isabetli olacaktır: Tağuta kulluktan kaçınan müminler, doğal olarak ve müminin tanımı gereği, “söz” demeye tek layık olan Kur’an’ı dinler ve Kur’an’ın “en güzel” olan emir ve nehiylerine, öğütlerine, uyarılarına vd. tabi olurlar. Söz Kur’an’dır, “ahsen” olan da Kur’an’dır. “Söz” de, “en güzel” de Kur’an’a işaret etmektedir.

Fransa ve İngiltere’nin, Manş Denizi'ni geçmeye çalışırken boğulan 31 mültecinin ölümlerini saatlerce seyrettiği ortaya çıktı. Faciada sağ kalan iki mülteciden biri olan M. İbrahim Zada korkunç saatleri şu şekilde anlattı: İngiliz polisini aradık, yardımcı olmadı. Fransızlar ‘İngiliz bölgesindesiniz’ dediler. Birbirimizin ellerini tuttuk. Şafağa kadar kimse ölmedi, sonra çoğu can verdi. Artık dayanamayarak botu bırakan kişiler birer birer öldü.
Makaleler
Hava Durumu