
"(s)" Arama Sonuçları

Hicret, öncelikle muhatap olunan bütün cahilî inanç ve düşüncelerden uzaklaşma ile başlar. Rasûlullah’ın (s) hicreti, bu anlamda mücadele ve dâvetin bütün aşamalarına renk ve yön veren mesajları muhtevîdir. Hicret, Mekke’nin darlığından Medînet’ül-İslâm’a yol alıştır.

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV, bir Eğitim Konferansını daha online olarak youtube sayfasından gerçekleştirdi.

Bilmeliyiz ki, hayatımız, ancak Allah’a teslim olup sadece O’na rükû ve secde ettiği, vahye ve Rasûlün sünnetine uygun yaşandığı zaman anlamlı ve değerli olur. Allah’ı unutan ve O’nun kitabına ve Rasûlün (s) güzel örnekliğine uymayan bir ömür, asla anlamlı ve değerli değildir. Tevhidî istikameti korumakta zaaflı bir “İslami kimlik” ve akıdevi ilkelerden tavizkâr bir hayat, hüsran sebebidir. Böyle bir ömür bin yıl sürse de, Allah yanında hiçbir kıymeti yoktur. Sadece tevhidî istikameti koruyarak Allah’a rükû ve secde ettirilen ve O’nun kitabına uygun yaşanan hayat ve ömür, çok kısa da sürse, Rabbimizin katında değerli, bereketli ve hayırlıdır.

Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ilk “Kur’an toplumu”nu oluşturan mü’minlerin hepsi Kur’an’ı anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyorlardı. İslami şahsiyeti ve hayatın bütün alanlarını vahiyle inşa etmek amacıyla tertil üzere Kur’an okuyor (Müzzemmil, 73/4; Ahzab, 33/34), Rasûlullah’tan (s) kitabın ve hikmetin eğitimini alıyorlardı. (Cuma Suresi, 62/2; Bakara, 2/129, 151; Âl-i İmran, 3/164). Bütün mü’minler okuyup eğitimini aldıkları Kur’an’dan anladıklarını, fıkhettiklerini hayatlarına taşımaya çalışıyor, birbirleriyle de fikir teatisinde bulunuyorlardı.

“Müslüman olduğunu” söylediği hâlde, bazı hayat alanlarında Allah’a ibadet/itaat ederken bazı alanlarda da hevaya ya da tağutlara uyanlar, hayat tarzı ve ameller alanında müslüman olmayanlardan ayırt edilmez bir hâle gelmişlerdir. Hâlbuki Rasûlün (s) önderliğindeki ilk Kur’an neslinin örnekliğinde, tevhidî imanın, İslami şahsiyetin ve İslamî toplumun inşası sürecinde, imanî, amelî ve toplumsal/yapısal planda üç hicret gerçekleştirilmişti

Vahyin belirlediği ve Rasûlün (s) sünnetinin güzel örneğini oluşturduğu sahih İslam anlayışıyla bağdaşmayan ve yüzyıllara sâri yozlaşma sürecinde üretilen birçok bid’at ve hurafelerle kuşatılmış geleneksel din anlayışında, yaşantısına bakılmaksızın lâfzen “kelime-i şahadet”i söyleyen ve “müslümanım” diyen herkesin Allah’ın rahmetine müstahak olduğu ve kurtuluşa ereceği zannedilir. Ve ölen herkese kolayca “rahmet ve mağfiret” duası yapılır. Hâlbuki Kur’an’daki birçok âyet, Allah’ın rahmetine ve kurtuluşa erebilmek için, kişinin Allah’ın azabından korkup sakınarak O’nun emir ve yasaklarına uyma sorumluluk bilinciyle Kur’an’a uygun takvalı bir hayat yaşaması gerektiğini ortaya koymaktadır. Allah’ın, ancak böyle bir hayatı yaşayarak kurtuluşu hak edenlere rahmet edeceği bildirilmektedir.

Kitabı “hakkıyla tilavet etmek” onu anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okumaktır. Bu durum, Cuma Suresi 5. ayetteki “kitap yüklü eşekler” olarak nitelenmenin tersidir. Rasûlullah da (s), “hakkıyla tilavet edenler” ibaresini tefsir ederken, “ona gereği gibi uyanlar” şeklinde açıklamıştır. (İbn Hanbel). Bu hal, kitaba iman etmenin temel gereğidir

Kur’an hakkıyla okunup öğüt alınmadığı ve gereğince hayata taşınmadığı için, “Müslüman” oluğunu söyleyenlerin çok büyük kısmı, “Müslim” olmanın şartlarından ve tevhidî imanın gerektirdiği ölçü ve ilkelerden habersiz bir konumda bulunmaktadır. Kur’an’ı “mehcur”/terk edilmiş bırakıp Rasûlün (s) güzel örnekliğinden uzaklaşılınca, Müslim olmak için ne yapılması gerektiğini ve nasıl yapılması gerektiğini bilemez bir duruma gelinmiştir.

17. 03. 2017 günü Cuma namazını müteakip Cuma cemaatinden bir grup ve İLKAV yetkilileri, Ankara Adliyesine giderek 10.03.2017 Cuma günü İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı´ndaki Cuma namazı sırasında yapılan provokasyon sürecinde Peygamberimiz´e (SAV) sinkaflı şekilde küfreden provokatörler hakkında ve haksız yere yapılan gözaltılar sebebiyle suç duyurusunda bulundu.

Ayşe Pamak Göksoy, Müslüman kadının geleneksel ve modern çerçeveleri aşıp, Rabbimizin vahiyle bildirdiği ve Allah Rasulü (s) öncülüğünde ilk neslin pratize ettiği hayatın öznesi konumuna talip olması gerektiğine vurgu yaptı.

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV)´nın düzenlediği "Alternatif Eğitim Konferansları"nın bu haftaki konuşmacısı İLKAV Başkanı Mehmet Pamak´tı. Mehmet Pamak´ın sunduğu " Kur´an´da Rasulullah´ın(s) konumu, Sünnetin Dindeki Yeri ve Önemi" konulu konferans İLKAV konferans salonunda 29.11.2015 Pazar günü saat 13.00´de gerçekleştirildi.

Diyarbakır'da DBP'li belediye tarafından asılan Hz. Peygamber’e hakaret içerikli billboardlar, Ulu Cami'de cuma namazı çıkışı bir araya gelen Diyarbakır’daki 72 sivil toplum kuruluşu, taşıdıkları pankart, döviz ve attıkları sloganlarla Peygamber Efendimize (S) yönelik hakaretleri lanetlerken Van'da da Cuma namazı sonrası Hz. Ömer Camii avlusunda toplanan İnisiyatif Üyeleri ve vatandaşlar, Peygambere hakaret içeren karikatürleri afişleri protesto etti.

Çağlayan Adliyesi önünde toplanan Müslümanlar, Cumhuriyet gazetesi ve yazarları Ceyda Karan ile Hikmet Çetinkaya hakkında suç duyurusunda bulunu; Allah Rasulüne (s) yönelik saldırıları protesto etti.

Biz biliyor ve tüm Rasullerin (s) mücadele sünnetinde de ortak olarak tanıklık ediyoruz ki, zamana göre davet ve mücadelenin araçları değişse de yöntemi asla değişmez, ilkeleri asla değişmez. Dün tağut dediğine bugün tağut değil diyen bu zihniyetin bu tür söz oyunlarıyla Müslümanları yanıltmaya çalışmalarına karşı duyarlı olmak gerekir.

Nebevi yöntemin Müslümanlara zor geldiğini, Resulullah (s)'in de Hud suresindeki "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" emri gelince, "Hud suresi beni kocattı" açıklamasıyla istikameti koruma konusunun ciddiyet ve önemine dikkat çekişini hatırlatarak, Müslümanların her şartta tevhidi istikameti koruma titizliği içinde olmaları gerektiğini, ama maalesef bu konuda büyük zaaf gösterildiğini, Nebevi yöntemin gereklerini taşımaktan bıkıp yorulduklarını, aceleyle iktidar nimetlerine ulaşmak ya da bir takım kazanımları elde etmek için batıl sistem içi siyasete eklemlenmekte bir sakınca görmediklerini ifade eden Pamak, konferansın sonunda Müslümanlara önemli bir çağrıda bulundu...

Mehmet Pamak, İLKAV konferansında "Mekke´den Medine´ye Resulün (s) Mücadele Sünneti"ni anlattı. İkinci bölümün videosunu yayınlıyoruz.

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı´nda (İLKAV) Mehmet Pamak tarafından 1. Bölümü daha önce sunulmuş olan "Mekke´den Medine´ye Resulün (s) Mücadele Sünneti ve Yoldaki İşaretler" konulu konferansının 2. Bölümü gerçekleştirildi.

"Mekke´den Medine´ye Resulün (s) Mücadele Sünneti ve Yoldaki İşaretler'' 2. Bölüm

Mehmet Pamak, İLKAV konferansında "Mekke´den Medine´ye Resulün (s) Mücadele Sünneti"ni anlattı. İlk bölümün videosunu yayınlıyoruz.

"Peygamberlere İman" konusunu anlatan Şükrü Hüseyinoğlu, Peygamberlere (s) iman etmenin, Yüce Allah’ın hayata müdahil olduğuna iman etmek ve bu müdahaleye kendimizi açtığımızı, gönüllü olarak Allah’a itaat dairesinin içine girmeyi kabullendiğimizi deklare etmek demek olduğunu kaydederek "Dolayısıyla Peygamberlere ve tabi Kitaplara iman, sekülerizm ve laiklik gibi yeryüzünü Allah’sızlaştırmaya yönelik anlayışların kökünden reddi anlamına gelmektedir. Peygamberlere gereğince iman eden bir kimse, Allah’ın yeryüzüne ve yeryüzündeki her şeye müdahil olduğunu tasdik etmekte ve Allah’sız bir yeryüzü iddiasını kesin olarak reddetmiş olmaktadır" ifadelerini kullandı.
Makaleler
Hava Durumu