Ankaralı Müslümanlar Halep için bir araya geldi (VİDEO)

Halep’e düzenlenen hain saldırılarda hayatlarını kaybedenler için Ankara Hacıbayram Camiinde, Cuma Namazı çıkışında gıyabi cenaze namazı kılındı. Cenaze Namazına çok sayıda duyarlı Ankaralı Müslüman iştirak etti. Gıyabi Cenaze Namazını Müslümanlarla Dayanışma Platformu (İlim ve Kültürel Araştırmalar Vakfı, Kardelen Derneği, Medeniyet Vakfı - Ankara (Genç Birikim), Vahdet Vakfı) organize etti.

11-12-2016


Halep’e düzenlenen hain saldırılarda hayatlarını kaybedenler için Ankara Hacı Bayram Camiinde, Cuma Namazı çıkışında gıyabi cenaze namazı kılındı. Cenaze Namazına çok sayıda duyarlı Ankaralı Müslüman iştirak etti. Gıyabi Cenaze Namazını Müslümanlarla Dayanışma Platformu (İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV, Kardelen Derneği, Medeniyet Vakfı – Ankara (Genç Birikim), Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi, Vahdet Vakfı) organize etti.

Gıyabi Cenaze Namazını kıldırmadan önce Şeyho DUMAN Hocamız, Dünyadaki katliama ve haksızlığa uğrayanlar için tüm Müslümanların yardıma koşması gerektiğini, aksi takdirde Allah nezdinde bunun sorumluluğundan kurtulamayacağımızı söyledi. Daha sonra gıyabi cenaze namazına geçildi.

Gıyabi Cenaze Namazından sonra Genç Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ali KAÇAR bir basın açıklaması yaptı. Basın Açıklamasında Ali Kaçar; “Suriye halkının, yedi düvele karşı benzerine az rastlanır destansı bir mücadele verdiğini, Suriye’de haklarını, topraklarını, onurunu ve namusunu savunan masum Suriye halkının katil Esad rejimi ve destekçisi Doğulu ve Batılı bütün emperyal işgalci güçler ve bölgesel işbirlikçi yönetimlere karşı çetin bir savaş verdiğini, kim ne derse desin, bu savaşın, Hakla batılın, İman ile küfrün, Tevhid ile şirkin savaşı olduğunu, masum ve mazlum bir Müslüman halkla, emperyal ve Siyonist güçlerin; ABD’nin, Siyonist İsrail’in, Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın, Çin’in ve üzülerek söyleyelim ki isminde “İslam” olan İran’ın savaşı olduğunu,

Ne yazık ki, bir zamanlar başarısı ile sevindiğimiz, sıkıntılarıyla üzüldüğümüz İran’ın, Irak’ta, büyük şeytan dediği ABD ile Suriye’de ise, Nusayri Baas rejimi ve kızıl emperyal ülke olan Rusya ile mazlum Müslüman halka karşı iş birliği yaptığını oysa ABD’nin de Rusya’nın da İslam düşmanı ve bölgede terörü üreten ve besleyen ülkeler olduğunu, bu iki ülkenin; ABD ve Rusya’nın terörün beslendiği bataklık olduğunu bu bataklığın kurutulmadan da bu coğrafyada ne işgallerin ne de darbelerin sona ermeyeceğini, 15 Kasım’dan bu yana Rus ve Esad uçaklarının vurduğu, İran ve güdümündeki Şii milislerle karadan kuşatma altında tuttuğu Doğu Halep’te artık fırınların ekmek çıkaramadığını, yaralıları tedavi edecek hastane bulunamadığını, ameliyatların bodrumlarda en ilkel şekillerde yapılmaya çalışıldığını, katiller güruhunun havadan ve karadan bilinçli bir şekilde fırınları, hastaneleri, okulları, camileri, pazaryerlerini, kısacası halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için bulunmak zorunda olduğu bütün mekânları yerle bir ettiklerini masum sivil halkın sığındığı sığınaklara bile sığınak delici bombalar atıldığını ve enkazların altından her gün onlarca kadın ve çocuk cesedi çıkarıldığını, bu tablo karşısında ise bütün dünyanın sessizliğe gömülmüş ve hiç kimse insanlık adına bir tepki göstermediğini,

Bir an önce, hatta hemen bugün, Türkiye olarak bütün imkânlarımızla Halep’in mazlum halkına ve direniş gruplarına elimizi uzatmamız gerektiğini, aksi halde yarın çok geç olacağını” ifade etti.

Gıyabi Cenaze Namazı ve Basın Açıklaması, Muhittin Özdemir Hocamızın Halep’de ve Dünyanın diğer tüm bölgelerindeki Müslümanlar için dua etmesi ile son buldu.

HALEPLİ 7 YAŞINDAKİ KIZ, BİZDEN DUA BEKLİYOR

BASIN AÇIKLAMASI

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: ‘Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla’ diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa, 4/75)

15 Mart 2011’de Suriye’nin Dera kentinde başlayan Suriye halkının haklı ve onurlu direnişi 6’ncı yılına girmek üzeredir. Bu süreç içerisinde insanlık, Suriye’de, yüzyılın (belki de son yüz yılların) en vahşi, en barbar ve en ahlaksız katliamlarına şahitlik etmiştir ve halen de etmektedir. Suriye halkı ise bütün yokluk ve yoksulluğuna rağmen bu kirli ve paylaşım savaşına karşı onurlu direnişini boyun eğmeden devam ettirmiştir ve halen de ettirmektedir.

Suriye halkı, yedi düvele karşı benzerine az rastlanır destansı bir mücadele vermektedir.

Ne mutlu onlara!

Evet, Suriye’de bir savaş verilmektedir; bir yandan başta katil Esad rejimi ve destekçisi Doğulu ve Batılı bütün emperyal işgalci güçler ve bölgesel işbirlikçi yönetimler, diğer yandan ise haklarını, topraklarını, onurunu ve namusunu savunan masum Suriye halkı! Kim ne derse desin, bu savaş, Hakla batılın, İman ile küfrün, Tevhid ile şirkin savaşıdır. Masum ve mazlum bir Müslüman halkla, emperyal ve Siyonist güçlerin; ABD’nin, Siyonist İsrail’in, Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın, Çin’in ve üzülerek söyleyelim ki isminde “İslam” olan İran’ın savaşıdır.

Ne yazık ki, bir zamanlar başarısı ile sevindiğimiz, sıkıntılarıyla üzüldüğümüz İran, Irak’ta, büyük şeytan dediği ABD ile, Suriye’de ise, Nusayri Baas rejimi ve kızıl emperyal ülke olan Rusya ile mazlum Müslüman halka karşı iş birliği yapmaktadır. Oysa ABD de Rusya da İslam düşmanı ve bölgede terörü üreten ve besleyen ülkelerdir. Biz, Rusya’yı, Çeçenistan, Kafkasya, Afganistan işgallerinden tanıyoruz. Biz, ABD’yi, Afgan işgalinden, Irak işgalinden, Ebu Gureyb Cezaevinden, Gutanamo’dan, Filistin’den, Vietnam’dan, Kamboçya’daki katliamlardan, Mısır’da Sisi’yi ve bölgedeki diğer diktatörleri desteklemesinden tanıyoruz. İşte asıl terörist bu ülkelerdir. Bu iki ülke; ABD ve Rusya terörün beslendiği bataklıktır. Bu bataklık kurutulmadan da bu coğrafyada ne işgaller biter, ne de darbeler sona erer.

Evet, Suriye halkı “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için bu emperyal ve işbirlikçi güçler tarafından katledilmektedir; Aylan Kurdi, Umran, Bana el Abed ve ismini bilmediğimiz on binlerce bebek bunun için katledilmiştir ya da katledilmektedir. Suriye halkı boyun eğseydi, İran gibi, Mısır gibi ve diğer ülke yönetimleri gibi işbirlikçilik yapsaydı, PKK/PYD gibi ABD’nin kucağına otursaydı, bunların hiç birisi başına gelmeyecekti. Ama o zaman onurunu, şeref ve haysiyetini yitirmiş bir halk olarak yaşamış olacaklardı. Bu ise, nesiller boyu alınlarında silinmeyecek kara bir leke olarak kalacaktı. Suriye halkı onuru ile şerefi ile bütün dünyaya örnek olacak tarzda direnmekte ve adeta bir tarih yazmaktadır.

İran’ın, Afganistan, Pakistan ve dünyanın dört bir yanından getirttiği Şii milisler ile Hizbullah’ın ve ABD’nin ayak oyunlarıyla Suriye direnişi kırılamayınca devreye diğer kızıl emperyal ülke Rusya sokulmuştur. Bütün bu güçlere rağmen diz çöktürülemeyen Suriye direnişi, katil Rusya’nın savaşa tüm gücüyle 30 Eylül 2015’de dahil olmasıyla çok daha yıkıcı, ahlaksız bir katliama maruz kalmıştır. Rusya, Esad, İran şer ittifakının en yoğun şekilde saldırıp katliam yaptığı şehir ise, Suriye cihadının kalesi, direnişin sembolü hâline gelen Halep olmuştur. Halep direnişini kıramayan bu katil ittifak, dünyanın da kahredici sessizliğinden güç alarak, uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış olan kimyasal silahlara, misket bombalarına, vakum ve varil bombalarına kadar katliamın boyutunu yükseltmiştir.

15 Kasım’dan bu yana Rus ve Esad uçaklarının vurduğu, İran ve güdümündeki Şii milislerle karadan kuşatma altında tuttuğu Doğu Halep’te artık fırınlar ekmek çıkaramıyor, yaralıları tedavi edecek hastane bulunamıyor, ameliyatlar bodrumlarda en ilkel şekillerde yapılmaya çalışılıyor. Katiller güruhu havadan ve karadan bilinçli bir şekilde fırınları, hastaneleri, okulları, camileri, pazaryerlerini, kısacası halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak için bulunmak zorunda olduğu bütün mekânları yerle bir ediyorlar. Masum sivil halkın sığındığı sığınaklara bile sığınak delici bombalar atılıyor ve enkazların altından her gün onlarca kadın ve çocuk cesedi çıkarılıyor. 15 Kasım’dan bu yana katledilen sivil sayısı 1000’i geçerken, yaralı sayısı ise 3000 civarında olduğu söylenmektedir. Bu saldırılar neticesinde ise Halep’in doğusunda 30 Km karelik bir alana 300 bin civarında insan sığınmış ve ne gidecekleri bir yerleri, ne yiyecekleri yiyecek, ne de içecekleri suları bulunmaktadır. Barışı sağlamak, savaşları önlemek, sivillere dönük katliamları engellemekle yükümlülüğü bulunan BM’nin sözcüsü ise Temmuz ayının başından beri yiyecek gelmediğini söyleyerek Halep’e utanmadan ‘yiyeceksiz kent’ diyebilmektedir.

Bu tablo karşısında ise bütün dünya sessizliğe gömülmüş ve hiç kimse insanlık adına bir tepki göstermemektedir. Tarih bir kez daha göstermektedir ki emperyalistler, küresel güçler için söz konusu Müslümanlar olunca ölümler ve zulümler sadece birer istatistikî bir bilgi ve savaş zayiatı olmaktan başka hiçbir anlam ifade etmemektedir. İnsan hakları, evrensel değerler, hümanist söylemlerin sadece batılıların kendileri için olduğu bu vesileyle bir daha ortaya çıkmıştır.

Evet, Halep tüm dünyanın gözleri önünde yanıyor… Yeni silahlar, bombalar, füzeler, Halep, Hama, İdlip’teki ve Bayırbucak bölgesindeki çocuklar, kadınlar ve yaşlılar üzerinde deneniyor. Halep yanıyor, ama boyun eğmeden, onuruyla direnerek çoluk, çocuğu ile kadını ile ve yaşlısı ile adeta şehadete yürüyor. Bombardımanlarda enkaz altından kurtarılanlar ertesi gün bir başka bombardımanla katledilmektedirler. Bombardımandan sağ kurtulmayı başaranların önünde ise ya sürgün ya da açlık ve sefalet gibi insanlık dışı seçenekler bulunmaktadır.

Kısacası Esad rejiminin ve işbirlikçilerinin kuşatması altında bulunan Halep’te yaşayanlar ise hem açlıkla ve kış şartlarıyla, hem de savaşın ağır şartlarıyla boğuşuyor. Suriye’de yaşanan acıyı dünyaya duyurmaya çalışan en küçük Suriyeli ise 7 yaşındaki Halepli Bana El-Abed olmuştur. El-Abed, sosyal medyada yaşadıklarını dünyaya şöyle duyurmuştur:

“Bu gece evimiz yok, bombalandı ve moloza döndü. Ölümleri gördüm ve neredeyse öldüm. Şu an ağır bir bombardıman altındayız. Şu an ölümle yaşam arasındayız, lütfen bizim için dua edin.” Evet, henüz oyun çağında olan bu küçücük kız böyle haykırıyordu dünyaya, özellikle de İslam dünyasına! Kim bilir, belki bizler şimdi buradayken o küçücük kız Bana el Abed katiller güruhu tarafından katledilmiştir.

Biz biliyor ve inanıyoruz ki, Suriye ve Suriye halkı boyun eğmeden direnecek ve leş kargaları gibi Suriye’ye üşüşen ABD, Rusya, İran ve diğer işbirlikçi bütün küresel ve bölgesel yönetimler mutlaka yenileceklerdir. Tıpkı Firavun gibi, Nemrut gibi tarihin karanlık çöplüğüne gömüleceklerdir. Çünkü bu, Rabbimizin buyruğudur:

“Kâfirlere de ki: Siz mutlaka yenilgiye uğrayacaksınız ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır.” (Âl-i İmrân, 3/12)

Ahrar’u-ş Şam Genel Emiri Abu Ammar göreve geldikten sonra yaptığı ilk açıklamada ise şöyle demiştir:

“Bugün Kutlu devrimimiz zor günler geçiyor. Düşmanlarımızın sayısı saymakla bitmez, üstelik Suriye direnişine destek her gün azalıyor.

Bütün bunlara rağmen biz ilk gün olduğu gibi umudumuzu Allaha bağladık. Yalnız yeterince birlik olamadığımız için bu gerilemeler yaşanıyor. Dolaysıyla bizim, Suriye direnişinin sahada gerilemesi mazlum ve mağdur halkımıza tarifi imkânsız acılar yaşatıyor.

Allah’a Ahd ediyoruz, Halkımızın hizmetinde bulunacağız ve üstlendiğimiz misyonun hakkını vereceğiz, biliyoruz Suriye devrimi bütün gruplardan büyüktür.

Suriye devrimi, ümmetin devrimidir, dolayısıyla ümmetimiz, halkımız, silahlı güçlerimiz bu devrime sahip çıkıp gerektiği gibi yardım etmesi lazım.

Biz, ümmetimizle, Halkımızla ve askeri güçlerimizle birlik olup Suriye’yi yabancı işgalcilerden ve bu zalim rejimden kurtarmamız lazım.

Mücahitlerimize ve Halep’teki halkımıza diyorum ki; yangınlara ve bu baskılara rağmen her zorluğun ardında bir kolaylık vardır, Suriye devrimimiz zayıflayabilir ama bitmez, göreceksiniz, Suriye sokakları mücahitlerle dolacak ve İnşaallah Şam bizim olacaktır.”

Ey Müslümanlar!

Allah korusun, Halep düşerse Şam da düşer, Şam düşerse, Suriye de düşer, Suriye düşerse sıra Arakan’a, Bağdat’a, Tahran’a, Kahire’ye, Riyad’a, İstanbul’a da gelecektir. Bu, asla unutulmamalıdır. Ya da, Halep özgürleşirse -ki İnşaallah özgürleşecektir- Şam da, Suriye de, Arakan da, Bağdat da, Tahran da, Kahire de, Riyad da ve İstanbul da özgürleşecektir. Bu ise bütünüyle ümmetin özgürleşeceği anlamına gelmektedir.

Değerli Müslümanlar,

Başta, Bana el-Abed olmak üzere Suriyeli çocuklar, kadınlar, yaşlılar bizlerden yardım beklemektedir. Elimizi, kendilerine uzatmamızı istemektedir. Gücümüz onları bu leş kargalarının elinden kurtarmaya yetmeyebilir, topraklarını işgalden kurtarmaya da gücümüz yetmeyebilir. Peki, ekmeğimizi paylaşmaya, bu kış günlerinde onlara bir battaniye göndermeye de mi gücümüz yetmez? Bana el Abed’in dediği gibi dua da mı edemeyiz?

Hani Müslüman’dık, kardeştik, hani bir vücudun organları gibi idik. Hani bizim de onların da peygamberi olan Hz. Muhammed (as) ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ demişti! Kardeş olmanın, komşu olmanın, Müslüman olmanın gereğini bugün değilse, ne zaman yerine getireceğiz? Halep yerle bir olduktan ve Halepliler öldükten sonra mı? Gün, bugündür, kardeş olmanın hatırlanacağı ve gereğinin yerine getirileceği gün de bugündür. Unutmayalım ki yarın çok geç olacaktır. Aksi halde Allah’a bunun hesabını asla veremeyiz.

Ortadoğu halkları nezdinde C. Başkanı Erdoğan’ın sevilmesinin sebebi, mazlum halkların haklarını savunmasıdır. Oysa uzun bir zamandan beri özellikle de 15 Kasım’dan bu yana burnumuzun dibi Halep’te, katil Putin’in uçakları tarafından mazlum bir halk soy kırıma tabi tutulmaktadır. Katil Rusya ile birlikte İran, Baas rejimi ve ırkçı faşist PKK/PYD Halep’te ahlaksızca, barbarca ve alçakça katliam gerçekleştirmektedir. Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar kısacası Halepliler, yavaş yavaş yok edilmektedir. Yolunu bulup dışarı çıkanlar ise, ya açlıktan ya da ağır kış şartlarından dolayı ölmektedirler.

Halep halkı soykırıma uğrarken, çocukların, kadınların feryatları arşı alayı inletirken Türkiye yetkilileri neden ciddi önlemler almıyor? Halep’te her gün yüz civarında çocuk, kadın, yaşlı masum Halepli sivil; katil Putin’in uçaklarından atılan bombalarla katledilirken Rusya ile ilişkileri geliştirmek adına mı ses çıkarılmıyor? Neden Halep için gerekli duyarlılık gösterilmiyor? Halep ve Halep halkı, Rusya ile ikili ilişkileri geliştirme adına mı kurban edilmektedir? Eğer yardım eli uzatılmazsa, mazlumların duası yerine ahı tutacaktır, bu ise hiç kimseyi ama özellikle de yöneticileri iflah etmeyecektir.

Bir an önce, hatta hemen bugün, Türkiye olarak bütün imkânlarımızla Halep’in mazlum halkına ve direniş gruplarına elimizi uzatmalıyız. Aksi halde yarın çok geç olacaktır.

img_6640img_6641img_6643img_6644img_6645

img_6731img_6725img_6724img_6720img_6719img_6717img_6714img_6703img_6700img_6697img_6683img_6680img_6679img_6678img_6657

Etiketler : #Ankaralı   #Müslümanlar   #Halep   #için   #bir   #araya   #geldi   #(VİDEO)   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN