"Dâvet aynı dâvet, insan aynı insan"

Resullerin aidiyetinin ve davetinin ilahi öğreti olduğunu, Mü’minlerin de aynı şekilde aidiyetinin ve davetinin ilahi öğreti olması gerektiğinin altını çizen Songür; Resullerin karşılarındaki inkarcıların itiraz argümanları ne ise, bugünün mü’minlerinin de karşılaştıkları-karşılaşacakları itiraz söylemlerinin de özde aynı olduğunu ve aynı olacağına dikkat çekti.

03-02-2012


Kemal Songür, Cumartesi günü Balıkesir - Edremit'te Kardeşlereli Derneği’nde “Tevhidi mücadelede peygamberlerin örnekliği” konulu sunum gerçekleştirdi.

Program, Harun Bayrak'ın genel bilgilendirme ve değerlendirmesi ile başlarken, Mehmet Topal'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Ardından Kemal Songür, "Tevhidi mücadelede peygamberlerin örnekliği" konulu sunumunu gerçekleştirdi.

İlahi kaynaktan, vahiyden bahsederek başladığı konuşmasında; geçmişte toplumlara elçi gönderildiğini, bunların sayısının bilinemediğini fakat her topluma mutlaka Resul gönderildiğini (Nahl 36) ifade etti.

Peygamberliğin çalışılarak, cehd ederek ulaşılabilecek bir durum olmadığını; Allah tarafından seçilmesinin peygamberlikte en önemli husus olduğunu ve seçilen beşerin peygamberlikten önce her anlamda örnek bir şahsiyet olduğuna da dikkat çekti.

RESUL - NEBİ – PEYGAMBER

Resul-Nebi-Peygamber kavramlarına da değinen Songür,

“Peygamber” kelimesinin Farsça haber ileten anlamına geldiğini, Arapçada nebinin karşılığı olduğunu ve Allah’tan aldıkları vahyi insanlara ulaştırma noktasında risalet görevini yerine getirme bağlamında kullanılan Resul-Nebi-Elçi-Peygamber gibi terimlerin Rahman tarafından seçilip insanlara ilahi öğretiyi götüren kişilikler olarak tanımlandığını ifade etti.

Resul ve Nebi terimleri âlimler tarafından asırlar boyunca tartışıldığını fakat Nebi ile Resul’ün iki ayrı kişilik olmadığını, iki vasfı olan tek kişi olduğuna vurgu yaptı. Elçilerin haberi alma boyutuyla nebi, aldığı haberi ulaştırma noktasında Resul olduğunu sözlerine ekledi.

Resul-Nebi-Elçi-Peygamber terimlerinin buluştuğu anlam bütünlüğünün Rahman’dan aldığı vahye sadık kalarak, nefislerinde bunu en güzel şekilde örneklendirerek, ilahi öğretiyi insanlara götüren davetçiler olduğunu ve tamamının görevinin uyarmak ve vahyi tebliğ etmek olduğunun altını çizdi.

DAVET HEP AYNI DAVET

Tüm peygamberlerin insanlara ilettikleri ana mesajın Tevhid olduğuna; farklılığın yalnızca bazı şeriatlar olduğuna vurgu yaptı.

Resullerin aidiyetinin ve davetinin ilahi öğreti olduğunu, Mü’minlerin de aynı şekilde aidiyetinin ve davetinin ilahi öğreti olması gerektiğinin altını çizen Songür; Resullerin karşılarındaki inkarcıların itiraz argümanları ne ise, bugünün mü’minlerinin de karşılaştıkları-karşılaşacakları itiraz söylemlerinin de özde aynı olduğunu ve aynı olacağına dikkat çekti.

Tarih sahnesinde yer alanların  ‘’yaşamış kişilikler olarak’’ tarihsel olduğunu söylerken, sözlerine yüklendikleri mesajın evrensel ve zamanlar üstü olduğunu ekledi.

Hz. İbrahim’in Nemrut’a götürdüğü davet, Hz. Musa’nın Firavun’a götürdüğü davet, Hz. Muhammed’in (a.s.) toplumuna götürdüğü davet ne ise yaşadığımız çağdaki mü’minlerin daveti de özde aynı olduğunu ve aynı olmak zorunda olduğunu söyledi.

MEKKE MÜŞRİKLERİ

İlahi mesaja karşı duranların da zihin yapılarının günümüz ile aynı olduğunu; sanılanın, bilinenin aksine Mekke müşriklerinin sosyal anlamda seviyelerinin üstlerde olduğunu ifade etti. Mekke müşriklerinin meclis sahibi olduğuna, dünya ticareti yaptıklarına dikkat çekti.

Peygamberin ağzından çıkan her sözün Mekke halkı tarafından çok iyi anlaşıldığını ve Mekke müşriklerinin ilahi mesajın kabulünün neleri getirdiğinin farkında olduklarını Peygamberimize verdikleri cevaplardan anladığımızı ifade etti. Müşrikler; sınırsız, sorumsuz, istikbara dayanan sistemlerinin barınamayıp yerle yeksan olacağını bildiklerinden Peygambere karşı durduklarına dikkat çekti.

“LA”SIZ BİR SÖYLEM İKTİDARLARI RAHATSIZ ETMEZ

Tağutu göz ardı eden, “la ilahe”yi göz ardı eden ve “illallah” üzerine inşa edilmiş bir dinin veya bir söylemin, dünyada iktidar sahiplerini rahatsız etmeyeceğini vurguladı. Allah’ın bu durumdan razı olmayacağını da sözlerine ekledi.

Songür; imtihana tabi tutulma yönüyle bütün insanlığın dün de bugün de özünde aynı olduğunu, yarın da aynı olacağını yineledi ve konuşmasına şöyle devam etti:

“İlahi mesaja karşı olumlu-olumsuz tepki vermede, algılarıyla-tasavvurlarıyla hayatı inşa etmede, iyilik veya kötülük yapmada, adaleti ayakta tutmada veya zulüm uygulamakta, hesaba çekileceğini idrak etmede veya göz ardı etmede kısaca insana ve hayata dair her ne varsa özde aynıdır; beş bin yıl önce yaşayan ile bugün yaşayanlar ve bundan sonra da yaşayacak olanlar hep aynı insandır.”

“DEMOKRASİ İLAHİ ÖĞRETİYİ YOK SAYAR”

İlahi öğretinin hayatı inşa etme yetisine-yetkisine karşı çıkanların, aciz beyinlerinden ürettikleri batıl din ve ideolojilerin özünde, kalkış noktasında farklılık olmadığını söyleyen Songür şunları aktardı:

“Firavunizm, Nemrutizm, Karunizm, Faşizm, Sosyalizm, Liberalizm, kapitalizm, Kemalizm, laisizm, demokrasi ve yüzlerce izmlerin ortak noktası İlahi öğretiyi inkar ve yok saymaktır.”

GEÇMİŞLE GÜNÜMÜZÜN AYNILIĞI

Kemal Songür, konuşmasına geçmiş ve günümüz ile ilgili verdiği örneklerle devam etti.

“Firavun’la Hitler’in, Nemrut’la Stalin'in, Karun’la Soroz’un, Ebu Cehil’le Bush’un, Ebu Leheb’le Şaron’un, köleler ile sömürülen proleteryanın, Lut kavmi ile eşcinsellerin, Mekke cahiliyesinde onlarca erkekle beraber olanlarla günümüz cahiliyesinde yüzlerce erkeğe kendilerini sunan kadınların, Darun nedve ile günümüz meclislerinin, büyücüler ve kâhinlerle günümüz falcı-medyumlarının, güçlülerin gölgesinde olan şairlerle günümüz medyasının, elinde kılıç-mızrak olan katillerle elinde füze olan katillerin; kullandıkları eşyalar ve kılık kıyafetleri dışında ne farkları vardır.”

Binlerce yıl önceki tağutiyet; şekilsel ve kullandıkları dil açısından farklılık arzetse de özünde hala aynı olduğuna; tuğyan ederek azgınlaşıp-sapkınlaşan ve bir adım daha ileri giderek bu azgınlıklarını diğer insanlara dikta ederek tağutlaşanların dün de, bugun de aynı olduğuna vurgu yaptı.

İnsanlığın yaşadığı tekamül-gelişim-değişim onun özde-özünde olan arzularını, korkularını, istikbale dönük endişelerini, mal/servet yığmasını, egosunu/bencilliğini, saldırganlığını, aceleciliğini, cimriliğini, cahilliğini, sınır tanımaz sorumsuzluğunu, zalimliğini, nankörlüğünü, kendini müstağni gören böbürlenmesini, yalancılığını ve çok yüzlülüğünü değiştirmediğini, değişenin yalnızca kullanılan araçlar-eşyalar olduğunu sözlerine ekledi.

İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ ALDATMACASI

“İlahi öğretiyi dikkate almayanlar, fücur yönlerinin dürtüleriyle zulüm üretmeye devam edecekler ve bunu da yaparken insan hakları, özgürlükleri gibi her türlü kılıfı, maskeyi, yalanı, aldatmayı kullanacaklar. Çünkü onların aidiyeti şeytan ve dostlarıdır”

İnkaredenlerin akıbetini Allah bizlere Âli İmrân (3/21)de ilettiğini;

“Allah’ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler, işte onlara acıklı bir azabı müjdele” Âli İmrân (3/21) ayetinden anladığımızı belirtti.

Müminlerin, vahye sadık kalarak ömrünü devam ettirdiğinde ve müslüman olarak canını teslim ettiğinde ise inşallah cennete nail olacağını söyleyerek konuşmasını tamamladı.

(Kaynak: Özgün Yürüyüş)

Etiketler : #Dâvet   #aynı   #dâvet   #   #insan   #aynı   #insan   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN