
��kr� H�SEY�NO�LU
�SLAM�IN �LK �ARTI C�DD�YETT�R!
�slam’�n insanlar için öngördü�ü hayat ölçülerinin belli say�daki emir ve yasaklarla s�n�rland�r�lmas�n� ve böyle bir s�n�rland�rmaya dayal� “�slam’�n �artlar�” �eklinde bir s�n�fland�rmaya gidilmesini do�ru bulmad���m� bir kere daha belirtmeme gerek var m� bilmiyorum. Bir ritüel dini de�il hayat dini olan, hayat�n her an ve alan�na dair sözü olan �slam’�n “5 �art”, “32 farz”, “54 farz” gibi s�n�rlay�c� ve indirgemeci yakla��mlarla anla��lmaya ve anlat�lmaya çal���lmas� yanl��t�r. Temel �artlar�n öne ç�kar�lmas� anlam�nda bu tür bir s�n�fland�rma olabilecekse de, mevcut s�n�fland�rmada bu anlamda da bir isabet kaydedilmedi�i aç�kt�r. Zira mevcut s�n�fland�rmadaki “�slam’�n be� �art�” içinde �slam’�n en temel �artlar�ndan cihad ve iyili�i emr kötülükten nehy yükümlülü�ü bile bulunmamaktad�r. Bu da söz konusu s�n�fland�rman�n asl�nda kas�tl� bir “s�n�rland�rma” çabas�n�n ürünü oldu�unu ortaya koymaktad�r ki, bunun failinin, hayat dini �slam’� hayattan uzak bir ritüel dinine indirgemeyi amaçlam�� olan Emevi-Abbasi sultalar� oldu�u konuya vak�f olanlarca bilinmektedir.
Ba�l���n zorunlu k�ld��� bu girizgahtan sonra yaz�m�z�n konusuna geçebiliriz. Alemlerin Rabbi yüce Allah’�n insanl��a sundu�u alternatifsiz mutluluk reçetesi olan �slam, insanlardan öncelikle �u iki tutumu talep eder: Birincisi, her türlü kirlili�e, sapmaya ve tüm put ve putla�t�rmalara kar�� “la” kelimesinde kar��l���n� bulan aç�k ve kesin bir reddiye; ikincisi ise, bu reddiye ile tertemiz k�l�n�p iman�n ihya ve in�as�na haz�r hale getirilen yüreklerde
“illa” vurgusuyla iman�n iktidar�n�n ilan�. �slam’�n bu giri� kap�s�n�n birincil anahtar� ise ciddiyettir. Zira ciddiyet olmadan ne “la”n�n bir anlam� olur, ne de “illa”n�n.
“La” ve “illa”y�, hayat� yeni ba�tan kuran, hurafenin yerine sahih bilgiyi, kötülü�ün yerine iyili�i, haks�zl���n yerine adaleti, tu�yan yerine alemlerin Rabbi’ne itaati, ölçüsüzlük yerine ölçülülü�ü netice veren bir kutlu ink�lab�n giri� kap�s� olarak alg�lay�p dillendirmek yerine, hiçbir pratik kar��l��a sahip bulunmayan törensel bir söyleyi�e indirgemek, dünyan�n bu en ciddi ifadesini ciddiyetsizli�e mahkum etmek demektir. Ve ne yaz�k ki �slam toplumlar�na musallat olan sulta rejimleri bunu ba�arm��lard�r! “La” derken neleri reddetti�ini, nelerden beri olup nelere muhalif kalmaya söz verdi�ini, “illa” derken neye söz verdi�ini, neye vurgu yapt���n� bilmeyen, bilmek �öyle dursun merak bile etmeyen birinin “la”s� ve “illa”s� ne kadar ciddi olabilir?
�slam insandan öncelikle ciddi olmas�n� ister. Ciddiyet, esas�nda t�pk� güçsüzlere merhamet ve ya�l�lara �efkat gibi insan�n f�tri olarak beraberinde getirdi�i bir özelliktir. Ciddiyetsizlik ise t�pk� merhametsizlik gibi olumsuz etkile�imlerin sonucu ortaya ç�kan marazi bir durumdur. Yani ciddiyet as�l olan, ciddiyetsizlik ise türedi oland�r.
Ciddiyetsizlik ilk elde vurdumduymazl�k ve “adam sen de”cili�i sonuç verir. Ciddiyetsizli�in en uç noktas� ise laubaliliktir. Vurdumduymazl�k hayat�n anlam�na kapal� kalmay�, laubalilik ise hayat�n anlam�n� suland�rmay�, hayat�n anlam�n� bildiren Rabbani ölçüleri oyun ve e�lence edinmeyi do�urur. Laubalili�in kayna�� ise, Rabbani ö�retileri tahrif etmeye yönelik �eytani sapt�rmalard�r. Nitekim, Kur’an-� Hakim’de Rabbimiz, önceki ümmetlerin kendilerine bildirdi�i hükümlere tabi olma konusunda laubali davranmaya yönelmelerinin sebebi olarak bu hususa vurgu yapmaktad�r:
“Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralar�nda Allah'�n Kitab� hükmetsin diye ça�r�l�yorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, i�te böyle arka dönenlerdir.
Bu, onlar�n: 'Ate� bize say�l� günler d���nda kesinlikle dokunmayacak' demelerindendir. Onlar�n bu iftiralar�, dinleri konusunda kendilerini yan�lg�ya dü�ürmü�tür.” (Ali �mran 3/23-24)
“Onlar�n ard�ndan yerlerine kitaba mirasç� olan bir tak�m 'kötü kimseler' geçti. (Bunlar) �u de�ersiz olan (dünya)�n geçici yarar�n� al�yor ve: 'Yak�nda ba���lanaca��z' diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da al�yorlar. Kendilerinden Allah'a kar�� hakk� söylemekten ba�ka bir �eyi söylemeyeceklerine ili�kin Kitap sözü al�nmam�� m�yd�? Oysa içinde olan� okudular. Korunanlar için ahiret yurdu daha hay�rl�d�r. Hâlâ ak�l erdirmeyecek misiniz?” (A’raf 7/169)
Evet, “ate� bize say�l� günler d���nda dokunmayacak” ve “nas�l olsa ba���lanaca��z” gibi kendi uydurduklar� safsatalar önceki ümmetleri Allah’�n ölçülerine tabi olma konusunda laubalili�e sevk etmi� ve duyars�zla�t�rm��t�. Rabbimiz bu durumu Kur’an’da haber vererek bizleri bu tür sapmalara kar�� uyarm�� ve sair ayetlerle, Rabbani ölçülere s�ms�k� sar�lmaya, bildirdi�i hayat ölçülerine kar�� duyars�z kalmamaya ça��rm��t�r.
“Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah an�ld��� zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okundu�unda imanlar�n� artt�r�r ve yaln�zca Rablerine tevekkül ederler.
Onlar, namaz� dosdo�ru k�larlar ve kendilerine r�z�k olarak verdiklerimizden infak ederler.
��te gerçek mü'minler bunlard�r. Rableri kat�nda onlar için dereceler, ba���lanma ve üstün bir r�z�k vard�r.” (Enfal 8/2-4)
“Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hat�rlat�ld��� zaman, onlara kar�� kör ve sa��r davranmazlar.” (Furkan 25/73)
Bugüne geldi�imizde, Rabbimizin Kur’an’da “Mü’minlerin vas�flar�” olarak bildirdi�i bu temel vas�flardan uzak, �slam’a inanma iddias�nda olmakla birlikte �slam’a ait neredeyse hiçbir de�er ta��mayan, namazs�z-niyazs�z y���nlarca insan�n varl���n� ac� bir gerçek olarak mü�ahade etmekteyiz. Oruç ve Cuma namaz� gibi belli dönemlere ait ibadetleri aksatmay�p be� vakit namaza ise yana�mayanlar, Cuma namaz�ndan ç�k�p veya iftar sofras�ndan kalk�p solu�u kahvehanelerde kumar oyunlar�n�n ba��nda alanlar…
�öyle bir bakal�m çevremize: �slam üzere oldu�unu söyleyen insanlar aras�nda Kur’an’�n zikretti�i vas�flar� ta��yanlar m� daha fazla, yoksa �slam’�n ölçülerine kar�� duyars�zla�m��, be� vakit namaza yana�may�p oruç ve Cuma namaz� gibi belli zamanlara has ibadetleri kaç�rmamak örne�inde oldu�u gibi yüce Allah’�n hükümlerine kar�� keyfi ve laubali bir tutum içinde olanlar m�?
“Ate� bize say�l� günler d���nda dokunmayacak”, “Nas�l olsa ba��zlanaca��z”, “�nand�ktan sonra ne yaparsan yap eninde sonunda cennettesin” gibi aldat�c� ve duyars�zla�t�r�c� anlay��lar�n önceki ümmetlerde oldu�u gibi Müslümanlar aras�nda da yay�lmas� beraberinde Allah’�n hükümlerine kar�� ciddiyetsizli�i, duyars�zl��� ve hatta laubalili�i do�urmu�tur. Oysa Rabbimiz Kitab-� Keriminde “ate� bize say�l� günler d���nda dokunmayacak” gibi aldat�c� ve duyars�zla�t�r�c� inan��lar�n bir safsatadan ibaret oldu�unu bildirmi� ve kurtulu�un ancak iman-amel bütünlü�ünde �slam’a tabi olmakla mümkün oldu�unu beyan etmi�tir:
“Dediler ki: 'Say�l� günlerin d���nda, ate� asla bize de�meyecektir.' De ki: 'Allah kat�ndan bir ahid mi ald�n�z? -ki Allah asla ahdinden dönmezYoksa Allah'a kar�� bilmedi�iniz bir �eyi mi söylüyorsunuz?'
Evet; kim bir kötülük i�ler de günah� kendisini ku�at�rsa, (art�k) onlar, ate�in halk�d�rlar; orada süresiz kalacaklard�r.
�man edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halk�d�rlar; orada süresiz kalacaklard�r.” (Bakara 2/80-82)
Rabbimiz Mü’minleri vasfederken “Onlar ayetlere kar�� sa��r ve kör davranmazlar” buyuruyor. Hz. Peygamber’in öncülü�ünde olu�an ilk Kur’an nesli Rabbimizin buyurdu�u bu vas�f üzere idiler. Onlar Allah’�n ayetleri kar��s�nda ha�yet ve teslimiyet hali üzere idiler. Onlar�n ayetler konusunda parolalar� “i�ittik ve itaat ettik” �eklindeydi. Ayetlerle ya��yor, ayetlerle kendilerine çeki düzen veriyor, ayetlerle istikamet belirliyor, ayetlerle yanl��lar�ndan vazgeçiyorlard�. �çkiyi haram k�lan Maide Suresi 90. ayet inzal olundu�unda Medine sokaklar�nda içkiden dereler olu�tu�u haber verilmektedir kaynaklarda. Zira onlar Allah’�n ayetlerine ciddiyetle yöneliyor, ciddiyetle kulak veriyor ve ayetlerin gere�ini tereddütsüz olarak yerine getirmeyi Müslüman olman�n olmazsa olmaz� biliyorlard�. Onlar ciddiyetsizli�e, duyars�zl��a, laubalili�e asla prim vermiyorlard�. Hayatlar�nda ciddiyetle güler yüzlülü�ü, net olmakla yumu�ak huylu ve �efkatli olmay� çok iyi �ekilde formüle etmi�lerdi. Gayet ciddiydiler fakat asla as�k yüzlü ve somurtkan de�ildiler.
Allah’�n ayetleri kar��s�nda duyars�zl���n ve onun da ötesinde laubali davranman�n tohumlar�, Hz. Peygamber sonras� dönemde ya�anan çe�itli sorunlar�n do�urdu�u f�rkala�malar ve bu f�rkala�malarla birlikte ortaya ç�kmaya ba�layan konjonktüre dayal� farkl� itikadi yorumlarla Kur’ani ö�retinin d���na ç�k�lmaya ba�lanmas�yla at�lm��t�r. Bu süreçlerde, Rabbimizin Kur’an’da s�k� s�k�ya ba�lad��� iman ve amel ba�� kopar�l�p amelsiz bir iman�n makbuliyeti anlay��� ortaya at�lm��, bunun yan� s�ra kadercilik ve �efaatçilik anlay��lar� üretilerek insanlar�n �slam’la olan ba�� ciddi �ekilde sakatlanm��t�r. Rabbimizin Kur’an’da Nisa Suresi 17-18, Nisa 146, En’am 154, Nahl 119, Meryem 60, Furkan 71, Tahrim Suresi 8 gibi ayetlerde bildirdi�i “makbul tevbe”nin s�n�rlar�n� gözetmeyip önceki ümmetlerde oldu�u gibi “Nas�l olsa ba���lanaca��z” �eklindeki duyars�zla�t�r�c� anlay��a kaynakl�k eden “kurtulu� kap�lar�” icad edilmi�tir. Hiçbir pratik ba�lay�c�l�k içermeyen bir iman iddias�n� makbul gören ve sahibini cennetle müjdeleyen bu tür aldat�c� anlay��lar, beraberinde Allah’�n hükümlerine kar�� ciddiyetsizli�in, duyars�zl���n ve daha da ötesinde laubalili�in boy verip yayg�nla�mas�n� getirmi�tir.
Günümüzde söz konusu ciddiyetsizlik, duyars�zl�k ve laubalilik sorununun çok yayg�n bir halde ya�and��� a�ikard�r. Milyonlarca namazs�z, taats�z, �slam’a inanan ama �slam’la ya�amayan “Müslüman” var bugün yeryüzünde. �ayet, iman iddias�nda oldu�u halde �slam’�n kap�s�ndan geçmeyen, namaza-niyaza yana�mayan bu “�slams�z Müslümanlar”�n hastal���na çare olmak, onlar�n �slam’la tan��mas�nda ve sahiden �slam’�n insan� olmas�nda bir öncülük i�levi görmek istiyorsak öncelikle meselenin kayna��n� te�kil eden ciddiyet sorununu çözmeye çal��mam�z gerekir. Ciddiyet sorununu çözmenin ilk ad�m� ise, insanlar� kulaktan dolma/zanna dayal� iddialar�n karanl���ndan, vahyi bilginin ayd�nl���na ta��mak ve ciddiyetsizli�in kayna�� olan “Ate� bize say�l� günler d���nda dokunmayacak”, “Nas�l olsa ba��zlanaca��z”, “�nand�ktan sonra ne yaparsan yap eninde sonunda cennettesin” �eklindeki Kur’an d��� anlay��lar� bertaraf etmektir.