
��kr� H�SEY�NO�LU
K�TAB�IN ORTASINDAN KONU�ANLARA KULAK VERMEK
Ercümend Özkan’� Türkiye’deki �slami uyan�� süreci aç�s�ndan özel ve özgün k�lan çe�itli özellikleri söz konusuydu. Bu özelliklerden biri de, hem modern cahiliyeye hem de geleneksel cahiliyeye tutarl� ve net bir tav�r içinde olu�uydu. Tabi burada kulland���m�z “geleneksel cahiliye” terkibine dikkat etmek gerekir. Zira �imdilerde sahih gelenek - muharref gelenek ayr�m� yapmadan bütün bir gelene�i hâ�â hurafe olarak damgalama ölçüsüzlü�üne tan�kl�k etmekteyiz. Oysa Özkan ve onun gibi, Kur’ani uyan�� sürecinin asli temsilcileri, sahih gelene�i muharref gelene�in tortular�ndan ar�nd�rma mücadelesi vermi�lerdir, vermektedirler ve bizim kulland���m�z� söz konusu terkip de muharref gelenek kar��l���ndad�r.
Modern cahiliye ve geleneksel cahiliyeye bütüncül itiraz, asl�nda Nebevi bir tutum, Nebevi bir gelenektir, tevhid dâvâs�n�n önderleri tüm Nebilerin (a.s.) dâvetlerinin esas�n� te�kil etmedir.
De�il mi ki Rabbimiz, biz kullar�ndan “dini kendisine has/hâlis k�lmam�z�” istemektedir. Rabbimizin bu beyan�n�n, hem muharref gelene�in hurafelerinden, hem de ba�tan sona bir hurafeler bütünü olan modern cahiliyeden beri olarak, dini inzal edilmi� saf/kat���ks�z haliyle do�ru anlamay�, hem de egemenli�i/hükmü âlemlerin Rabbi’ne has k�lmay� kapsad���n� kavrayanlar ne yaz�k ki hep az olagelmi�tir.
Modern cahiliyeden kast�m�z, Allah’�n yol göstericilik ve ahkâm�na tâbi olmak yerine, insan hevas�na dayal� olarak ihdas edilen dünya görü�leri, ideolojiler ve egemenlik biçimleridir. Dolay�s�yla bu durum, sadece son birkaç asr�n meselesi de�ildir. Mekke’de mesela, hem arraflar�n, kâhinlerin temsil etti�i geleneksel cahiliye vard�, hem de Ebu Cehillerin, As b. Vaillerin temsil etti�i modern cahiliye. Rasulullah (a.s.) ve güzide arkada�lar� her iki cahiliyeye kar�� mücadele veriyorlard�.
Günümüz modern cahiliyesi, üretti�i birtak�m kavramlar üzerinden i�letilmekte ve toplumlara benimsetilmeye çal���lmaktad�r. Bu kavramlar�n en önemli ve etkili olanlar�ndan biri demokrasidir. Müslümanlar�n co�rafyas� yak�n tarihte Irak ve Afganistan’a “demokrasi getirilmesi”yle bu kavram�n ne menem bir �ey oldu�unu fiilen tecrübe etmi� olsa da, baz� akl� evveller, asl�nda küresel emperyalizmin egemenlik ve vesayet düzene�i olan bu mefhuma kendilerince anlam ve i�lev yükleyerek onu me�rula�t�rmaya çal��maktad�rlar.
Bu noktada Ercümend Özkan’�n, modern cahiliyenin kavramlar� kar��s�ndaki net duru�u öne ç�kmaktad�r. Mesela demokrasiyi “Hevaya uyma rejimi” olarak tan�mlam��t�r ki, bu tan�ma 12’den vurmak desek yeridir.
Evet, demokrasi, meselelere yüzeysel bakmakla malul olanlar�n zannetti�i gibi bir yönetici seçme tekni�i de�il, hevaya tâbi olma esas�na dayal� bir dünya görü�ü, bir egemenlik biçimidir.
Nitekim bugünlerde üç ay� doldurmakta olan bir me�um süreçte “demokrasi”nin ne oldu�unu, demokrat ABD, �ngiltere, Fransa, Almanya ve onlar�n �slam co�rafyas�ndaki i�gal aparat� durumundaki siyonist i�gal rejimi bir kez daha tüm insanl��a aç�k �ekilde tefsir etmektedirler.
Bat�l�lar�n sürekli olarak “Ortado�u’daki tek demokrasi rejimi” olarak niteledi�i siyonist i�gal rejimi, Gazze’ye sürekli demokrasi ya�d�rmaktad�r, ya�an demokrasi bomba ve füzelerini de bilabedel ABD ve müttefikleri temin etmektedir.
Siyonist i�gal �efleri de, Gazze’ye yönelik soyk�r�mlar�n� “Bat�l� de�erler için sava�” olarak tan�mlamaktad�r. Evet, “Bat�l� de�erleri”, “demokrasi”yi, “insan haklar�”n� tan�mak, kavramak isteyenler Gazze’ye bakabilirler.
Oysa Bat�y�, “Bat�l� de�erleri”, “demokrasi”yi, “insan haklar�” söylemini kavramak, tan�mak için illaki soyk�r�mlara tan�k olmaya gerek yoktu. Ercümend Özkan gibi, Kitab’�n ortas�ndan konu�an müminlere kulak vermek yeterli olurdu.