
��kr� H�SEY�NO�LU
�DETTEN �BADETE: �SADE RAMAZAN� �A�RISI
Farkl� vesilelerle ifade etmeye �al��t���m�z bir hakikat vard�r: Ba�lam�ndan kopar�lan herhangi bir de�er anlam�ndan kopar�lm��t�r. Evet, her �ey ba�lam�yla anlaml�d�r. Rabbimiz her neyi her ne ba�lamda var etmi�se, her ne ba�lamda bildirmi�, her ne ba�lamda te�ri k�lm��sa o hususiyet o ba�lam �er�evesinde anlam bulmu�tur.
Bu itibarla s�z konusu ba�lam g�zetilmedi�inde, yok say�ld���nda o hususiyet anlams�zl��a mahkûm edilmekte, dahas� anlam�n�n tersy�z edilmesine, de�er olmaktan ��kar�l�p ara�salla�t�r�lmaya a��k hale getirilmektedir.
�rne�in, d�nya hayat� onu var eden Rabbimiz taraf�ndan âhiret ba�lam�yla anlamland�r�lm��t�r. Bu ba�lam�ndan kopar�ld���nda neler olaca��n�, ne oldu�unu bug�n�n yayg�n toplum ve fert hayat�na bakarak m��ahede etmek m�mk�nd�r.
Evet, ba�lam anlam demektir. Ba�lams�zl�ksa anlams�zl�k…
Bizi yaratan, ya�atan ve Kitab-� Kerim’iyle bize yol g�stermi� olan Rabbimiz, bize yine bizim hayr�m�za, d�nya ve âhiret saadetimiz i�in bildirdi�i emir ve yasaklar�, te�ri k�ld��� ibadetleri hep takva ba�lam�nda zikretmi�tir.
Bizim taat ve ibadetlerimizi rit�el olman�n �tesine ta��y�p, bir b�t�n olarak hayat� Rabbimize ibadet/kulluk k�lma �abam�z�n bir c�z�/�ubesi k�lan takva ba�lam�d�r. Takva ba�lam� ��kar�ld���nda ibadet adete ve rit�ele d�n��mektedir.
Bu durum s�z konusu taat ve ibadetlerin (n�suklar�n) anlamlar�n�n tersy�z edilmesi ve ara�salla�t�r�lmas�na zemin haz�rlamaktad�r.
“Bizim taat ve ibadetlerimizi rit�el olman�n �tesine ta��y�p, bir b�t�n olarak hayat� Rabbimize ibadet/kulluk k�lma �abam�z�n bir c�z�/�ubesi k�lan takva ba�lam�d�r” dedik. Kitab-� Kerim bir�ok ayetinde bu duruma vurgu yapmaktad�r.
Namaz�, infak�/zekat� (Bkz: Bakara, 1-5); kurban� (Bkz: Hac, 22/37); tesett�r� (Bkz: A’raf, 7/26); orucu (Bkz: Bakara, 2/183) ve genel anlamda b�t�nc�l anlamda Rabbimize kullu�umuzu/ibadetimizi, yani her an ve alandaki taat ve itaatimizi (Bkz: Bakara 2/21) Rabbimiz takva ba�lam�yla anlamland�rmaktad�r.
�slam’�n bir r�kn�n�n takva ba�lam�ndan (yani ubudiyyet b�t�nl���nden) kopar�lmas� ne gibi neticelere yol a�maktad�r, bu durumu mevcut tesett�r alg�s� ve yayg�n prati�i �zerinden m��ahhasla�t�rmak m�mk�nd�r.
Rabbimizin “Ey Ademo�ullar�! Size avret yerlerinizi �rten giysi ve giyinip s�slenece�iniz elbise indirdik. Takva elbisesi ise en hay�rl� oland�r. ��te bunlar Allah'�n ayetlerindendir. Umulur ki ���t al�rlar.” (A’raf, 7/26) ayet-i kerimesinde vurgulad��� “libas’ut-takva/takva elbisesi” terkibi, tesett�r�n ba�lam�n� haber vermektedir ki, o da yukar�da zikretmeye �al��t���m�z gibi takvad�r (hayat� Hududullah �er�evesinde ya�ama bilin� ve �abas�d�r).
Tesett�r, elbise ve �rt� ile takva elbisesi b�t�nl���nden olu�an bir paket programd�r. Elbise ve �rt� bu b�t�nl�k i�inde anlam kazan�r, tesett�r vasf�na haiz olur. Aksi halde, ubudiyet b�t�nl���nden kopar�l�p adetle�tirilen bir �rt�nme bi�imi tesett�r olarak nitelenemez.
Bug�n varl�klar�na tan�kl�k etti�imiz namazs�z-niyazs�z �rt�l�ler, kad�n-erkek aras�ndaki mahremiyet �l��lerinin g�zetilmedi�i sosyal ortamlarda yer alan, takvan�n gerektirdi�i vakar� ta��mayan, faiz kurumlar�nda veznedarl�k yapan �rt�l�ler, maalesef takva ba�lam�ndan kopar�lm�� �rt�n�n su-i misallerini te�kil etmektedirler.
Tesett�r bu co�rafyada takva ba�lam�ndan o derece kopar�lm��t�r ki, ar�k yayg�n �ekilde “tesett�r modas�”ndan s�z edilebilmekte, “tesett�r defileleri” dahi tertip edilebilmektedir. “Tesett�r” ve “moda”, “tesett�r” ve “defile” gibi bir araya gelmeleri, birbirlerine tahamm�l etmeleri imkân dahilinde olmayan kelimeler bug�n bir araya getirilmi�se, bu durum �slam’�n r�k�nleri takva ba�lam�ndan kopar�ld���nda ortaya ne gibi feci sonu�lar ��kaca��n�n ibretlik bir misalini te�kil etmektedir.
Bug�n Kur’an ay�, oru�, takva ve sab�r ay� Ramazan s�kl�kla “festival”, “ziyafet”, “e�lence” gibi kelimelerle birlikte an�l�yor, “Ramazan festivali”, “iftar ziyafeti”, “Ramazan e�lenceleri” gibi terkipler kurulabiliyorsa ayn� me�um durumun Ramazan ve oru�la ilgili de ya�anm�� ve ya�anmakta oldu�unu g�r�r�z.
�badet ay�n�n festival ve e�lence kelimeleriyle an�lan bir aya, kanaat ay�n�n ziyafet ay�na d�n��t�r�lm�� olmas� tabii ki b�y�k bir cinayet, Rabbani hayat nizam� �slam’a b�y�k bir ihanettir.
Sadece ge�en ayki (�aban 1446/�ubat 2025) baz� g�zlemlerimden hareketle ifade edecek olursam, Ramazan’a iki hafta gibi bir s�re kalm��ken bir grosmarket taraf�ndan �stanbul’un bulvarlar�na “Ramazan Festivali Ba�l�yor” diye afi� as�yor ve Ramazan gelmeden onun (hâ�â) festivalini getiriyorsa, dindar kesimlere hitap eden gazeteler “Ramazan’a haz�rl�k” ad� alt�nda sayfalar a��p t�rl� yemek tarifleri yay�nlamaya ba�lam��sa, �e�itli otel ve restoranlar “iftar men�s�” ad� alt�nda ziyafet men�lerini reklam edip m��teri av�na ��kmaya ba�lam��larsa, orada gelenin Kur’an’�n oru� ay� Ramazan m�, yoksa insan hevas�na hitap ve hizmet eden bir e�lence ay� m� oldu�u nas�l ay�rt edilecektir?
Ramazan’� Nefislere De�il, Nefisleri Ramazan’a Uydurmal�
Ge�mi�ten g�n�m�ze fert ve toplumlar�n Allah’�n dini kar��s�ndaki tav�rlar� �� farkl� temelde ger�ekle�mi�tir: Birincisi, “i�ittik ve itaat ettik” bilin� ve duru�uyla kalbi, kavli ve fiili ittiba; ikincisi, “i�ittik ve isyan ettik” �eklinde s�rt d�nme tavr�; ���nc�s� ise ona cepheden kar�� ��kmak yerine onun ��retilerini hevaya tâbi k�lmaya y�nelik sapt�rma ve tahrif yakla��m�…
�nsanl�k tarihinin tan�kl���yla ifade etmeliyiz ki maalesef ge�mi�ten g�n�m�ze en yayg�n tutum ���nc�s� olagelmi�tir. M��rik Mekke �nderlerinin, dâvetin bir merhalesinde Rasulullah (a.s.)’a hitaben dillendirdikleri �u uzla�ma teklifinde oldu�u gibi:
“Onlara ayetlerimiz apa��k bir �ekilde okundu�unda bize kavu�may� ummayanlar, ‘Bundan ba�ka bir Kur'an getir veya bunu de�i�tir’ dediler…” (Yunus, 10/15)
G�r�ld��� gibi burada, hevay� ve hevaya dayal� i�timai-siyasi i�leyi�i Kitab-� Kerim’e tâbi k�lmaktan imtina edip, Kitab-� Kerim’i hevaya tâbi k�lma istek ve talebi s�z konusudur. A��k �ekilde “Biz Kur’an’a uymay�z, Kur’an bize uysun” denmektedir. Tabi bu uzla�ma teklifi kar��s�nda Rabbimizin beyan�yla Rasulullah (a.s.)’�n cevab� net olmu�tur:
“De ki: Benim onu kendili�imden de�i�tirmem s�z konusu olamaz. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. Rabbime kar�� gelirsem b�y�k bir g�n�n azab�ndan korkar�m." (Yunus, 10/15)
Mekkeli m��rikler “Biz Allah’�n dinine de�il, Allah’�n dini bize uysun” yakla��m�n� bu �ekilde gayet a��k�a dillendirmi�lerdi, lakin ge�mi�ten g�n�m�ze daha yayg�n tutum, ayn� yakla��m�, bu �ekilde dillendirmek yerine fiilen g�stermek olagelmi�tir.
Bug�n, yukar�da tesett�r ve Ramazan ay� misalleri �zerinden dile getirmeye �al��t���m�z �zere �slami de�erlerin ubudiyet ba�lam�ndan kopar�larak maruz b�rak�ld��� tahrifat ve tahribat�n temelinde de zaten “insan hevas� Allah’�n dinine de�il, Allah’�n dini insan hevas�na uysun” �eklindeki habis, m�fsid yakla��m bulunmaktad�r.
Ramazan ay�, hayat� Rabbimize b�t�nc�l bir ibadet/kulluk s�reci bilen biz m�’minler a��s�ndan s�z konusu tahrifat ve tahribata (hafazanallah) payda� olmak de�il, akidevi temelde kar�� koymak, �slam’�n de�erlerini k�fr�n cepheden sald�r�lar� kar��s�nda savundu�umuz gibi bu t�r anlam sapt�rmalar� kar��s�nda da savunman�n tahkim edildi�i bir ay olmal�d�r. De�il mi ki Ramazan Kur’an ay�d�r, Kur’an’la daha yo�un bir �ekilde donanma, onunla ku�anma ay�d�r…
Rabbimiz bize Ramazan’� ve onda oru� ibadetini �u �ekilde te�ri k�lmakta ve onun �er�evesini �u �ekilde �izmektedir:
"Ey iman edenler! Sizden �ncekilere farz k�l�nd��� gibi, ittika eder, sak�n�rs�n�z diye oru� sizin �zerinize de farz k�l�nd�.
Say�l� g�nlerde. Sizden kim (bu g�nlerde) hasta veya yolculukta olursa tutamad��� g�nler say�s�nca ba�ka g�nlerde tutar. Art�k onu hi� tutamayacak kadar d��k�nle�mi� olanlar ise (her bir g�n i�in) bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler. Kim g�n�lden fazlaca bir iyilik yaparsa o kendisi i�in hay�rl� olur. E�er bilirseniz oru� tutman�z sizin i�in daha hay�rl�d�r.
Ramazan ay�, i�erisinde insanlar i�in hidayet rehberi, do�ruyu g�steren a��k belgeleri kapsayan ve hak ile bât�l� birbirinden ay�ran kitap olarak Kur'an'�n indirilmi� oldu�u ayd�r. Sizden kim bu aya eri�irse onda oru� tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa tutamad��� g�nlerin say�s�nca ba�ka g�nlerde tutar. Allah sizin i�in kolayl�k ister, zorluk istemez. Bu, belirlenen say�y� tamamlaman�z, sizi do�ru yola eri�tirdi�i i�in Allah'� tekbir etmeniz i�in ve olur ki ��kredersiniz diyedir." (Bakara, 2/183-185)
Bu ayet-i kerimelerde �ncelikle dikkatimizi �ekmesi gereken husus, Rabbimizin Ramazan ve oru� ibadeti ba�lam�nda zikretti�i kavramlard�r: Takva, hidayet, beyyinat, furkan, Allah’� tekbir etmek, ��k�r… �slam binas�n�n �zerine in�a edildi�i �ok temel kavramlar.
Rabbimiz, 183. ve 185. ayet-i kerimelerdeki bu yo�un kavramsal vurgularla bize, Ramazan’� ve orucu nas�l anlamam�z ve nas�l ihya etmemiz gerekti�ini talim etmektedir.
Hayat� takva bilinciyle (ubudiyet b�t�nl���nde) anlay�p ya�amaya gayret etmek, apa��k beyanlar�yla bizim i�in Rabbani hidayet rehberi olan, hakla bât�l� kesin �izgilerle ay�rt ederek bize bât�l� bât�l bilip ondan teberri, hakk� hak bilerek ona ittiba imkân� kazand�ran Kitab-� Kerim’le daha fazla te�rik-i mesaide bulunmak, onun bir sâbite ��retisi oldu�u bilinciyle ona s�ms�k� sar�lmak ve b�ylece g�ncelin savurgan r�zgârlar�na kar�� sars�lmaz bir dayanak edinebilmek, Ramazan ve oru�la �lemlerin Rabbi’ne daha fazla yak�nl�k kesbetmeye �al���p yaln�z O’nu tekbir etmek (O’nun s�z� �st�nde s�z, O’nun �l��leri �st�nde �l��, h�k�m tan�mamak) ve O’na ��k�r �zere bir hayat ya�amaya cehd etmek…
Ba�tan sona bir “kulluk kamp�” olan Ramazan’�n bizim i�in ifade etti�i anlam, i�te bu kadar yo�un bir anlamd�r. B�ylesine muhte�em bir ubudiyet taliminin, d�nyada izzet, âhirette cenneti kazanma yolunda bulunmaz bir f�rsat olan kulluk kamp�n�n, insan hevas�n�n ��mart�lmas�na, tamaha, �atafata kar��l�k gelen ziyafet ve festival gibi mefhumlarla birlikte an�l�r olmas� nas�l bir sapt�rma, nas�l bir tahrifatt�r.
Sadelik, kanaat, nefsin tezkiyesine dayal� Rabbani bir terbiye ��retisi olan �slam’�n de�erlerinin bu �ekilde tahrip edilmesi, anlamlar�n�n tersy�z edilerek tahrifata maruz b�rak�lmas�, �slam’a y�nelik cepheden sald�r�lardan daha y�k�c�d�r. Dolay�s�yla m�’minler olarak bu konuda duyarl� olmak ve duyarl�l�k �zere hareket etmek mecburiyetindeyiz.
�slam’�n de�erleri bu �ekilde tahrif edilirken tepkisiz kalmak, bu tahrifata kar�� m�cadele etmek yerine, iftar ad� alt�nda sergilenen ziyafet sofralar�na oturup tamakârl��a ortak olmak, “Ramazan festivali”, Ramazan e�lencesi” gibi terkiplere tepkisiz kalmak ciddi savrulmalard�r.
Bu fasid gidi�e dur demek, ma’rufu emredip m�nkeri nehyetme y�k�ml�l���m�z�n bir gere�idir. Bu Ramazan ay�, bu konuda bizler i�in bir milat olabilir. Fert, aile ve bu bilin�teki topluluklar olarak bu Ramazan’da “Sade Ramazan, Sadece Ramazan” �eklinde bir �iarla hareket edebiliriz ve etmeliyiz. Bu bizler i�in bir tercih meselesi de�il, imani bir sorumluluktur.
Gelin bu Ramazan’da Kitab-� Kerim’in sadelik ve kanaat �l��lerini hat�rlayal�m. Kur’an’�n ilk talebesi ve en iyi m�fessiri olan Rasulullah (a.s.)’�n sadelik ve kanaat �zere bina edilmi� hayat�n� hat�rlayal�m. O’nun hurma ve suyla an�lan, bu ikisinin yan�na zaman zaman �ok az �e�it yiyece�in eklendi�i o kanaat sofralar�n� g�z�m�z�n �n�ne getirelim.
O �yle bir sadelik ve kanaat anlay���d�r ki, yokluk d�neminde oldu�u gibi varl�k d�neminde de tavizsiz olarak uygulanm��t�r. �nce Ahzab Sûresi 53. ayet-i kerimeyi ve ard�ndan yine Ahzab Sûresi 28-29. ayet-i kerimeleri okuyal�m ve Rasulullah (a.s.)’�n, evinde s�rekli olarak m�’minlere ikram ama�l� yemekler pi�mekte oldu�u o varl�k d�neminde dahi nas�l bir kanaat ve sadelik tercihi i�inde oldu�unu hat�rlayal�m.
Varl�k d�neminin nimetlerinden daha fazla yararlanmak isteyen e�lerinin (r.a.) bu talebi kar��s�nda Rasulullah’�n sadelikten ve kanaattan yana tutumunu Rabbimiz ayet-i kerimelerle �u �ekilde takviye etmektedir:
“Ey Nebi! E�lerine de ki: E�er d�nya hayat�n� ve s�s�n� istiyorsan�z gelin size bo�anma bedellerinizi vereyim de sizi g�zel bir �ekilde sal�vereyim. Yok e�er Allah'�, Rasul�'n� ve âhiret yurdunu istiyorsan�z, art�k hi� ��phesiz Allah, i�inizden g�zellikte bulunanlar i�in b�y�k bir ecir haz�rlam��t�r.” (Ahzab, 33/28-29)
�unu bilmeliyiz ki, bug�n iftar sofras� ad� alt�nda donat�lmakta olan ziyafet sofralar� d�nya s�s�ne talip olmaya kar��l�k gelmektedir. Kitab-� Kerim’in bizden istedi�i ise; Allah'�, Rasul�'n� ve âhiret yurdunu istemek, tercihlerimizi bu y�nde yapmakt�r.
Allah'�, Rasul�'n� ve âhiret yurdunu istiyorsak yeniden sadeli�e, kanaate y�nelmek durumunday�z.
Gelin Bu Ramazan'da bir devrim yapal�m. Ramazan'� nefislerimize uydurma halini terk edip, nefislerimizi Ramazan'a uydural�m. Bunun i�in de iftarlarda ziyafet sofralar� yerine kanaat sofralar� kurmak, iyi bir ba�lang�� olacakt�r.
Gelin bu kez sade Ramazan, sadece Ramazan bilinciyle Kur’an ay�n� ihya edelim.
(Not: Bu makale �ktibas Dergisi Mart 2025 say�s�nda yay�nlanm��t�r.)