��kr� H�SEY�NO�LU

17 May�s 2025

AKP S�REC�NE M��DE S�RES� 105. AYETTEN BAKMAK

Fert ve topluluklar�n zaman zaman geçmi� ve bugünlerine dair muhasebe yapmalar�, hallerini gözden geçirip “Z raporu” ç�kararak durum de�erlendirmesinde bulunmalar�, içinde bulunduklar� zaman ve gelecekleri için çok önemlidir.

Muhasebe; muhakeme ve murakabenin ön �art�d�r. Hatalardan ders ve ibretler ç�kar�p ayn� hatalara dü�meme bilincine ula�man�n ve do�rularda daha azimle sebatkâr olman�n zeminini te�kil eder.

Belki de bugün yo�un ve yayg�n istikamet krizlerine tan�kl�k ediyorsak, bunun bir sebebi Kur’ani/Nebevi sâbitelerle irtibat�n yetersizli�i oldu�u gibi, bir sebebi de bu sâbitelerin bize ö�retti�i muhasebe eksikli�idir.

Biz Türkiyeli Müslümanlar son 30 y�l içinde iki önemli sürece tan�kl�k ettik, dahas� maruz kald�k: 28 �ubat darbe süreci ve ard�ndan gelen AKP süreci. �ayet bu süreçler ve bu süreçlerde �slami kesimlerin verdi�i imtihan� önemle ele al�p muhasebesini yapmaz ve gerekli dersleri ç�karmaz isek pay�m�za dü�en ziyandan ba�ka bir �ey olmaz.

Öncelikle zaman zaman konuyla ilgili sohbetlerimizde vurgulad���m�z bir hususu bu vesileyle de ifade etmi� olal�m ki, hemen her Nebi (a.s.), “28 �ubat süreci”ne de “AKP süreci”ne de muhatap olmu�tur. Yani dâvet ve mücadeleleri kar��s�nda fiili bask�ya muhatap olup maruz kald�klar� dönemler oldu�u gibi, �l�ml� tutumlara muhatap olup ilkesel uzla�ma aray��lar�na maruz kald�klar� dönemler de olmu�tur.

Rasulullah (a.s.) ve güzide ashab�n�n (r.a.) dâvet ve mücadele süreciyle ilgili ayet-i kerimeler ve siyer bilgileri bu konuda bize mü�ahhas bilgiler sunmaktad�r. �slam dâveti Mekke’de uzun süre Dar’un Nedve yöneticilerinin aç�k reddi ve fiili bask�lar�na maruz kalm��, bu bask�lar kendileri aç�s�ndan netice vermeyip bilakis dâvete ilgi ve yönelimi art�r�nca, dâvete kar�� politika ve tutum de�i�ikli�ine gidilip kar��l�kl� ilkesel tavizler çerçevesinde bir uzla�ma, orta yol aray��� söz konusu olmu�tur.

“Onlar, senin kendilerine yaran�p uzla�man� arzu ettiler, o zaman onlar da sana yaran�p uzla�acaklard�.” (Kalem, 68/9)

“Onlara ayetlerimiz apaç�k bir �ekilde okundu�unda bize kavu�may� ummayanlar: Bundan ba�ka bir Kur'an getir veya bunu de�i�tir, derler. De ki: Benim onu kendili�imden de�i�tirmem söz konusu olamaz. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. Rabbime kar�� gelirsem büyük bir günün azab�ndan korkar�m." (Yunus, 10/15)

Bu ve benzeri ayet-i kerimeler, Rasulullah (a.s.) ve ashab�n�n muhatap oldu�u “AKP süreci”ni ifade etmektedir. �nsanlar için bütüncül bir hayat nizam� ve ahkâm bildiren, bât�l�n tüm çe�itlerini reddedip hakk� hâkim k�lma hedefini dile getiren Kitab-� Kerim yerine, bât�lla uzla�m��, bât�l� izale hakk� ikame gayesinden vazgeçmi�, egemen cahiliyenin belirledi�i s�n�r ve çerçevede bir “dini hayata” r�za gösteren bir Kitab-� Kerim ve din alg�s� ile, uzla��p “orta yolu” bulma perspektifi…

Bir defas�nda Darun Nedve önde gelenlerinden olu�an on ki�ilik heyet, ilkesel uzla�ma aray��� gayesiyle Rasulullah (a.s.)’�n amcas� Ebu Talib’e gelerek, Rasulullah’�n putlar�n� “diline dolamaktan” vazgeçmesi talebini ilettiler ve bu durumda kendilerinin de ona dü�manl�k etmeyecekleri taahhüdünde bulundular.

Ebu Talib, Rasulullah’a bu talebi “Karde�imin o�lu, kavminin ileri gelenleri bana gelerek senin söylediklerini dile getirdiler ve bu sözlerden vazgeçmeni istediler. Ne olur, bana ve kendine ac�. �kimizin de alt�ndan kalkamayaca��m�z i�leri üzerimize yükleme. Kavminin ho�una gitmeyen sözleri söylemekten art�k vazgeç” �eklinde iletti.

Rasulullah’�n bu teklife cevab�,“�unu bilesin ki ey amca, güne�i sa� elime, ay� da sol elime verseler, ben yine de dâvâmdan vazgeçmem. Ya Allah bu dini hâkim k�lar, yahut ben bu u�urda can�m� veririm” �eklinde oldu.[1]

Konuyla ilgili olarak Kur’an’da �öyle buyurulmaktad�r:

“E�er biz sana sebat vermi� olmasayd�k, az kals�n onlara biraz meyledecektin.” (�sra, 17/74)

Bu ayet-i kerimede bildirildi�i ve siyerden de ö�rendi�imiz üzere Mekke oligar�isinin ilkesel uzla�ma aray�� ve çabalar� Rasulullah (a.s.) ve ashab�n�n istikamette sebatkâr olu�lar�yla sonuçsuz kalm��, bunun üzerine de fiili bask� dönemi yeniden ba�lam��t�r. Ta ki Medine hicretine kadar.

Nebiler (a.s.), “28 �ubat Sürecinde” de “AKP Sürecinde” de Müstakim Olmu�tur

Evet, tüm Nebiler (a.s.) ve beraberlerindeki mü’minler gibi Rasulullah (a.s.) ve beraberindeki ilk nesil de dönemlerinin “28 �ubat süreci”ne de “AKP süreci”ne de Rabbani ilke ve ölçüler üzere sebat ederek direnmi�ler, istikamette istikrar üzere olmu�lar, Âlemlerin Rabbi’nin ol dedi�i yerde olup dur dedi�i yerde durmay� bilmi�lerdir.

��te bugünün Müslümanlar�n�n ve k�yamete kadar gelecek olan tüm Müslümanlar�n istikameti de bu Kur’ani/Nebevi istikamet olmal�d�r. 28 �ubat sürecinde do�ruyu söyleyip AKP sürecinde �a�an bir yakla��m istikametsizliktir, �slam’�n mahiyetini ve güncel cahiliyenin mahiyetini gere�ince bilmiyor olman�n ac� neticesidir.

Zaman zaman ifade etmeye çal��t���m�z üzere 28 �ubat sonras� AKP sürecinde ya�anan�n özeti, jakoben/dayatmac� Frans�z laikli�inden 1950 sonras� yap�ld��� gibi yeniden Anglo-Sakson �l�ml� laikli�e geçi�ten ibarettir.

Kur’an’la sava�an yöneticiler format�ndan, cenaze taziyesi gibi çe�itli vesilelerle Kur’an okuyan lakin Kur’an’la hükmetmeyen yönetici format�na geçi�tir. Ba�örtülü ö�renciye tahammülsüzlük ve fiili zulüm format�ndan, ba�örtülü ö�rencinin ötesinde memur, subay, hakim, vali format�na geçmek, lakin bu ba�örtülülere laik düzenin laik yasalar�n� uygulatmak, onlar�n muhaf�z� k�lmakt�r.

28 �ubat’�n jakoben laiklik uygulamas�yla AKP sürecinin Anglo-Sakson laiklik uygulamas�n� ba�örtülü hakimler misali üzerinden mü�ahhasla�t�rabiliriz. “Ba�örtülü hakim” 28 �ubat sürecinde rüyan�za girse inanamazd�n�z, ancak AKP sürecinde art�k bu s�radan bir hal. Lakin 28 �ubat süreciyle ortak bir noktas� var ki, o da her ikisinde de hükmedilen yasalar�n laik yasalar olmas�d�r. Dolay�s�yla her ikisindeki durum da �slam’�n onaylayabilece�i bir durum de�ildir.

��te bu süreçte, jakoben 28 �ubat sürecine azimle direnmi� olan �slami kesimlerin ço�unun geldi�i nokta, Kur’an okuyan fakat onunla hükmetmeyen yöneticilere r�za göstermektir. Rabbimizin emri gere�ince ba��n� örten, lakin O’nun ahkâm�yla de�il laik yasalarla hükmeden hakimlere râz� olmak, bu durumla k�vanç duymakt�r.

Kitab-� Kerim’in bize ö�retti�i ç�ta “�üphesiz, Allah'�n sana gösterdi�i gibi insanlar aras�nda hükmetmen için Kitab’� sana hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma.” (Nisa, 4/105), “Aralar�nda Allah'�n indirdi�iyle hükmet, onlar�n arzular�na uyma ve seni Allah'�n indirdi�i ölçülerin bir k�sm�ndan uzakla�t�rmalar�ndan sak�n.” (Maide, 5/49), “Sonra seni de bu i�te bir �eriat üzere k�ld�k. Ona uy, bilmeyenlerin arzular�na uyma.” (Casiye, 45/18),  ayet-i kerimelerinde beyan edilen ç�ta iken, ya�ad���m�z süreçte �slami kesimlerin önemli k�sm�n�n ç�tas�, yukar�da söz etti�imiz üzere Kur’an okuyan fakat onunla hükmetmeyen yöneticilere r�za ç�tas�d�r.

��te biz bu duruma istikamet krizi diyoruz. Söz konusu krizin derinli�i konusunda bir hat�ram� zikretmekte fayda görüyorum, halin tesbiti ve �slah�n gereklili�ine bir kez daha vurgu yapmak dü�üncesiyle.

2015 y�l�nda Zonguldak'tan arkada�lar “Kur’an K�ssalar� I����nda �slami Mücadele F�kh�” kitab�m ba�lam�nda sohbet için dâvette bulundular. �lk olarak Ere�li’de, sonra da Zonguldak merkezdeki Ça�r�-Der'de Nebilerin (a.s.) k�ssalar�n�n bugün için bize hat�rlatt��� yoldaki i�aretler çerçevesinde Kur'ani/Nebevi hareket yöntemini anlatmaya çal��t�m.

Ere�li’deki sohbet gayet güzel bir ortamda gerçekle�mi�ti. Lakin Zonguldak’ta k�yamet kopmu�tu! Ça�r�-Der’deki sohbetteki bir cümlem, salondaki kimi arkada�lar� çok k�zd�rm�� olacak ki, fikri itiraz�n ötesinde sert bir refleksle an�nda tepki göstermi�lerdi. Mustafa Bozac�o�lu karde�imiz o günün, sohbette ya�ananlar�n tan�klar�ndand�r.

Ya�anan �uydu: Ben Kur’an’daki Nebi k�ssalar� çerçevesinde �slami mücadele yöntemine de�indikten sonra Türkiye’deki �slami mücadele sürecinde 80’li 902l� y�llarda söz konusu Kur’ani/Nebevi yöntemin güçlü bir temsiliyete ula�t���ndan söz etmi�, ard�ndan da 2002 y�l�nda ba�layan AKP sürecinde bu noktada savrulmalar ya�anmaya ba�land���n�, az say�daki istikamet sahibi çevre d���nda tutumlar�n de�i�meye yüz tuttu�unu, “cahiliyeden ilkesel ayr��ma ve kopu�” söylem ve duru�u yerine, “merhale f�kh�” ad� alt�nda “cahiliye sisteminin içeriden dönü�türülmesi” yakla��m�n�n benimsendi�ini ve bu çerçevede muhafazakâr demokrat kadrolara aktif destekçi durumuna gelindi�ini dile getirmeye çal��m��t�m.

Bu ba�lamda da �u cümleyi kurmu�tum ki k�yamet de buradan kopmu�tu:

“1839 Tanzimat Ferman� sonras� Osmanl� toplumunda �slami hassasiyetleri önde olan çevrelerde bir serzeni� dile getirilmeye ba�lam��t�r. Tanzimat Ferman�’yla içine girilen “Bat�l�larla dost olma” süreci sebebiyle art�k Bat�l�lara gâvur demenin ho� kar��lanmad��� bir ortam söz konusudur ve bu durumdan rahats�zl�k duyan �slami hassasiyet sahipleri “Art�k gâvura gâvur diyemez olduk” �eklinde serzeni�te bulunmaktad�rlar. �imdi benzer bir durumu bizler de ya��yoruz. AKP iktidar� sebebiyle ta�uta ta�ut diyemez olduk.”

Bu son cümlenin, kökenleri itibariyle tevhidi uyan�� sürecinin bakiyesi olan dinleyici kitlesinin bir k�sm� nezdinde üstelik son derece sert bir tepkiyle kar��lanaca��n� nereden bilebilirdim ki? Köprülerin alt�ndan nice dereler akt���n� biliyordum lakin bunun “bizim mahalle” için de bu derece geçerli olaca��n� hiç dü�ünememi�tim do�rusu.

Sohbet sonras� otobüsle �stanbul’a do�ru yola ç�kt���mda tan�mad���m bir numaradan arama geldi. Zonguldak’taki sohbeti dinleyenler aras�nda bulunan bir karde�imiz imi�, “Hocam �u an burada gündem sizsiniz. Bir arkada� sosyal medyada hakk�n�zda payla��m yapm�� ‘Zonguldak’tan bir Harici geçti’ diye” �eklinde bilgi verdi ve üzüntülerini dile getirip sohbette dile getirdi�im hususlar için te�ekkür etti.

Evet, durum buydu. O’nun bildirdi�i ölçü ve ilkelere her �art ve ortamda sadakat üzere Rableriyle yapt�klar� akitle�mede zaafa dü�en, sert rüzgârlara kar�� direnen fakat �l�ml� rüzgârlarda ilkeler yerine reel politi�i ve Kur’ani ilkelerden ba��ms�z bir “maslahat” alg� ve söylemini tercih eden arkada�lar, Kur’ani/Nebevi ilkeleri hat�rlatt���n�zda size “Harici” yaftas� vurmaktan da geri kalm�yorlard�.

Hal-i pürmelal maalesef budur. 80’li 90’l� y�llarda hak sözü söyleyen lakin 2000’li y�llarda �a�an, düzen asli mahiyeti itibariyle oldu�u gibi yerli yerinde dururken, durmas� gereken yerde durmay�p Kur’ani ba�lam� olmayan bir maslahat alg�s�yla “Okçular Tepesi”ni terk eden, teberri bilincini kaybedip düzenin sa� veya sol kanatlar�na taraftar olan, izzeti ve zaferi tevhidi ilkelere sadakat ve sebat yerine düzen aktörlerinin yan�nda arayan dünün yol arkada�lar�…

90’l� y�llarda �slam co�rafyas�na yönelik emperyalist i�gal giri�im ve sald�r�lar�na kar�� meydanlar� doldurup, sald�rgan ça��n Firavunlar�na ve onlar�n yerli i�birlikçilerine kar�� hak sözü hayk�ranlar�n önemli bir k�sm�n�n bugün, ayn� ça��n Firavunlar� ve onlar�n arz-� mukaddes Filistin co�rafyas�ndaki i�gal aparat� siyonazi çetesi Gazze’de aleni bir soyk�r�m gerçekle�tirirken onlarla kanl�m petrol ticaretini sürdüren, limanlar� ve karayollar�n� onlar�n kanl� lojistik �irketlerine aç�k tutan, �ncirlik ve Kürecik ba�ta olmak üzere i�gal ve katliam üslerini aç�k tutmay� sürdüren mevcut i�birlikçi iktidar� telin etmekten, dahas� ona söz söylemekten bile imtina eden bir zillet tutumu içinde olmalar�, ya�anan istikamet krizinin çok ac� bir ç�kt�s� olarak önümüzde durmaktad�r.

Maide 105. Ayet Her �eyi Anlat�yor

Bu hali mü�ahede ediyor ve üzülüyoruz. Hakikaten kahroluyoruz desek yeridir, lakin “durun kalabal�klar, bu cadde ç�kmaz sokak” diye feryat etsek de dinleyen olmuyor, Sâlih (a.s.)’�n o içler ac�s� ifadesiyle[2] insanlar kendilerine nasihat verenleri sevmiyorlar, bilakis “Harici” diye yafta vurup bir de mahkûm etmeye çal���yorlar.

��te bu durumda bir hususu tesbit etmemiz gerekiyor. O da Rabbimizin Maide Sûresi 105. ayet-i kerimede beyan etti�i temel bir ilke olarak; ortada bir sapma, savrulma söz konusu ise bu durumun sorumlusunu d�� aktörlerde aramak yerine, projektörü bizatihi kendimize çevirmek gerekti�idir.

Rabbimiz �öyle buyurmaktad�r:

“Ey iman edenler! Siz kendinize bak�n. Sizler do�ru yolda olursan�z, sapan ki�i size zarar veremez. Hepinizin dönü�ü Allah’ad�r. O, yapt�klar�n�z� size haber verecektir.” (Maide, 5/105)

Bu ayet-i kerimenin de bize ö�retti�i üzere, bugün AKP sürecinde gerçekle�en yayg�n bir istikamet krizinden söz ediyorsak bunun sorumlusu öncelikle AKP de�il, uzun y�llara sâri tevhidi bilinçlenme sürecinde ö�renip kabullenerek y�llarca savunuculu�unu yapt�klar� Kur’ani/Nebevi ilkeler apaç�k orta yerde dururken, süreç odakl� ilkesel mücadele yerine AKP sürecinin cazibesiyle sonuç odakl� mücadele alg�s�na yönelen ve böylece Anglo-Sakson laisizmi çerçevesinde laik bir hareket olan muhafazakâr demokrat kadrolar�n aktif destekçisi haline gelen “�slami mücadele süreci bakiyesi” kesimlerdir.

�ayet bu kesimler, ahde ve akde sadakat bilincinde sebatkâr olsalar ve Rabbimizin ol dedi�i yerde olmak, dur dedi�i yerde durmak tutumuyla hareket etmi� olsalard�, AKP’nin açm�� oldu�u görece özgürlük alan� �slami dâvet ve mücadele için çok verimli �ekilde kullan�labilirdi.

Lakin bu yap�lmak yerine, “Okçular Tepesi” terk edildi, “�slami kazan�mlar” elde etmek ad�na cahili sistemin anayasa referandumu, parlamento ve hükümet seçimi gibi süreçlerinde düzen aktörlerine vekâlet verme gibi �slami aç�dan asla me�ru kabul edilemeyecek ad�mlar at�lmaya ba�land�.

Bu makas de�i�imi, teberriye, cahiliyeden akidevi/ilkesel ayr��maya[3] dayal� �slami mücadele yönteminin terk edilip, cahili sistem içi bât�l siyaset zemininde merhale tan�mlamalar� yapmay� ve bu zeminde hareket etmeyi netice verdi.

Tabii ki olmas� gereken bu de�ildi. �slam’�n ar�-duru mesaj�yla bulu�mu� ve onu bütüncül bir hayat nizam� olarak benimsemi� fert ve topluluklar�n, neticede eklektik bir kimlik ve be�eri ideolojilerden bir ideoloji olan muhafazakâr demokrasi üzere hareket edenlere taraftar olmas� de�il, onlar� tevhide (bütüncül hayat nizam� olarak �slam’a) ça��ran dâvetçiler olmas�, o konumda kalmas� gerekirdi. De�il mi ki ta� yerinde a��rd�.

Hep söylüyoruz; son 23 y�l�n �slami kesimler nezdinde temelden bir muhasebesinin acilen yap�lmas� ve nasuh bir tevbe ile ar�nma sürecine girilmesi gerekmektedir. Bu hal hal de�il, bu gidi�at gidi�at de�ildir. Çetin Hesap Günü gelip çatmadan bu muhasebenin ve tevbe sürecinin ya�anmas� elzemdir. Aksi durum, maalesef ziyand�r. Dost ac� söyler ve evet biz bu ac� gerçekleri dost olarak söylüyoruz. Umulur ki kulak verilsin, dikkate al�n�p de�erlendirilsin.  


[1]Sîretu �bn Hi�am, 1/266

[2] Bkz: A’raf, 7/79

[3] Bkz: Müzzemmil, 73/10; Müddessir, 74/4-5 vb ayetler

(Not: Bu makale, �ktibas Dergisi'nin May�s 2025 say�s�nda yay�nlanm��t�r.)