KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYDİK

Hikmet ERTÜRK

12-09-2013 04:34


Yaklaşık 10-15 yılları bulan dostluklarımızın devam ettiği kardeşlerimizle geleneksel pikniğimizi bu yıl Mersin’in Silifke İlçesinde yaptık. Havalarında sıcak geçmesi sebebi ile Silifke’nin 1200 rakım yüksekteki yaylası diyebileceğimiz Uzuncaburç Köyünde idik.
 
Her yıl yapmaya çalıştığımız geleneksel pikniğimiz bu sene ümmet coğrafyasında çok büyük acıların yaşandığı bir zaman dilimine denk geldi. İnşallah kardeşlerimize dualarda bulunacak elimizden geldiğince bu konularda tecrübeli ağabeylerimizden, kardeşlerimizden tecrübeler edinecek bilinçlenmeye çalışacağız.
 
Bu tarz organizasyonları yapmak gerçekten de çok zor bir uğraş. Zaten çok sayıda kardeşimizi davet edemedik sayıyı biz belirlemek zorunda kaldık. Amacımızda bu değildi. Silifke’de ki ve çevre ilçe ve illerdeki kardeşlerimiz geldi. Birde her kesimin hayat şartları gereği planlanmış ya da hesapta olmayan işleri dolayısı ile gelememe durumları da oluşuyor. İşlerinin arasında bizleri kırmayıp gelen tüm kardeşlerimize ve gelemeyen tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Epey zamandır göremediğimiz birçok kardeşlerimizle bu vesile ile de görüşmüş olduk. Piknik alanımızın gerçekten çok rahatlatıcı serin bir havası iklimi vardı.

 
Bu seneki konuğumuz sağ olsun kırmadı bizi Hüseyin Alan’dı. Yaklaşık 2 saati bulan konuşmanın özetinde Hüseyin Alan şunları söyledi.
 
150 yıllık bizim kötü bir hikâyemiz var. Yaklaşık yirmi beş yılı bir nesil sayarsak 6 nesil demek bu. Altı nesil var ki birliğimizi kaybettik, vahtedimizi yitirdik ümmet olmaktan parça parça süreçler halinde ulus toplumları olmaya devletleri olmaya çabaladık. Bu bir anlamda çok geniş bir ailenin parça parça ayrılıp her bireyin kendi başına bir aile kurması gibiydi. Büyük bir ailenin parçalanması ümmetin parçalanması gibiydi. Her bir parçamız yeniden varoluşu ulus toplum olarak ulus kültür olarak dil olarak ulus din olarak yeniden inşa etti, yeniden tasavvur etti yeniden kurguladı. Dolayısıyla Müslümanların parçaları ki 50 den fazla devlet kurulduğu söyleniyor. Her bir devletin dostları kâfirler oldu ve Müslümanlar birbirlerine hasım oldular. Çünkü ulus olmanın bir kuralıda buydu diğer ulusu öteki olarak görmek, düşman olarak kodlayacaksınız kendinizi böyle inşa edeceksiniz başka turlu ulus olunmuyor. Bilgilerini değiştirdiler batı devletleri tarihlerini inançlarını ve yeni bir nesil oluşturdular. Bir süre sonra unuttuk başa geçen diktatörleri yık sakta yerine kimleri koyacağımızı bilemedik ve yeni kavgalar oluştu. İç savaşlar oluştu. Müslümanlarda bir dönem köleler gibi yaşadılar köleler gibi yaşayınca da köleler gibi düşünmeye başladılar. Nitekim bu iç savaşlarda dünyanın hiç bir toplumunda görülmeyen katliamları biz kendi kardeşlerimize yaptık. Mezhebi farklılık olarak etnik farklılık olarak bir şeyi meşrulaştırıyoruz ve katliamlar yapıyoruz. Katliamı ancak köleler yapar. Köle olmayan insan katliam yapmaz. Müslümanlar olarak siyasi bilgiye, sosyolojiye, psikolojiye zihinlerimizi yeniden inşa edecek bilgi kodlarına ihtiyacımız var. Beşeri ve sosyal bilimleri üretmeye ihtiyacımız var.
 
Uğraştılar didindiler ama bizleri ana damardan Müslümanlıktan dönüştüremediler. Düşündüler ve madem biz bu insanları dönüştüremiyoruz o zaman dediler Müslümanların dini terakkisini değiştirelim. Din algılarını değiştirelim. Geçmişteki Hıristiyan teorisi gibi. Bunları Hıristiyanlaştıralım ya da Yahudilik gibi Yahudileştirelim bunun başka bir yolu yoktu ve buna karar verdiler son yirmi yıldır bizim coğrafyadaki bütün çalışmalar buna yönelik bir planlamanın sonucu bu arada biz çok yakından hissediyoruz ki son dönemlerde Kur’an okuyarak televizyon kanallarında, basında medyada konferans salonlarında yazılan kitaplarda fark ediyoruz ki Müslümanların dini terakkisi değiştirildi. Buna karşı durmak zor o nedenle Kur’an’a dönüp yeniden kavimlerin başına gelenleri iyi terakki etmemiz lazım ki hissedilenleri. Kuran okuyan Müslümanlar en az bir o kadarda Peygamber (s) hayatını bilmek zorunda. Çünkü Kur’an teorik bir kitaptır. Bize bir çatışmayı öğrettiler hemen heveslendik atladık biz bu toplumda çatışma üreten bir nesle sahip olduk. O yüzden bir Kur’an okuduğumuz kadar bir siyeri de okumalıyız. Son Peygamberin (s) hayatı bütün peygamberlerin özet hayatıdır. O bakımdan onu tanımış olmak bütün peygamberleri tanımış olmaktır dolayısıyla kitabı da daha doğru anlamaktır. Medya ile bizi değiştirmeseler bile neslimizi çocuklarımızı değiştiriyorlar. Onları korumamız muhafaza etmemiz lazım. Biz müşrik bir toplumda yaşıyoruz kabul kâfir bir devlet var o da kabul çünkü küfürle hükmediyor. Allah’tan gelen bilgiyi reddedip onun dışında başka bir bilgiyle toplumu yönettikleri için böylesi bir sistemi kabul etmiyoruz.

 
 
Suriye şunu diyemez orda Müslümanlar örgütlendiler, belli aşamaları geçtiler, çeşitli sınavlarla imtihan edildiler imtihanlarında başarılı oldular ve en son toplumu değiştirmek üzere ayaklandılar, hayır böyle bir şey yok! Çünkü Suriye muhalefetine bakıldığında karışık bir muhalefet var bir örgütlülük yok bir iddia da yok! İddiaları şu: Babadan oğula geçen irsi yönetim biçimi bitsin halkın iradesiyle seçilen yönetici gelsin bunu söyleyen Müslüman şunu düşünmeli ya Türkiye’ye bak Türkiye’de 1950’den beri seçim sistematiğiyle insanlar halkın iradesiyle seçilen yönetimle yönetiliyorlar buraya İslam gelmiş mi? Yani bu İslamı getirmiş bir şey mi? Değil! O zaman orda iç savaş çıkartmaya niyetlenenler ki bizim tecrübemizde yoktu biz yaşamadık bunu tarihte yaşadık Emevi Abbasi hanedanlıklarında şeytan dansı yapılan isyanlardan biliyoruz. Suriye’de Müslümanların ayaklanması gerekmezdi. Başkaları ayaklanabilirdi. Çünkü buradan alınacak sonuç başarılı olsa bile İslam gelmeyecek. Elde bir ikincisi Suriye üçüncü seneye girdi katliam var iki taraftan da öldürülenler var insaflı olalım muhalefetin bütün toplantıları batı ülkelerinde yapılıyor. Silahı onlar veriyor en son diyoruz ki Amerika gel de şu işi bitir. Ya bu akılsızlığımızın idraksizliğimizin tescilidir aslında. Yani kendi işimizi kendimiz göremiyoruz elin gâvurundan yardım diliyoruz. Elin gâvuru yardım eder ama onun bedeli ağırdır. Dolayısıyla faturayı sunduğunda Müslüman o ilişkiyi kuramaz kurmamalı bu yanlış.
   Mısır farklı bu Fars, Tunus, Cezayir’e de benzemez. Ama bu şu değil Esad kalksın zulmüne devam etsin değil.
 
   Biz güzel bir kızız Müslüman olarak sokağa çıktık sarhoşu delisi velisi hırsızı bize sataşıyor. Bu şu anlama gelmiyor. Orda ölenlerin can verenlerin katliamlara uğrayanlarında boşu boşuna gittiğini filan da düşünmek istemiyorum. Ama biz başka bir şey konuşuyoruz. Okuduğunuz tebbet suresini hatırlayın.
 
Cihad ayetlerine genel itibari ile bakılırsa devletli bir döneme rastlar. Hicri 9.yüzyılda nazil olunuyor. Ultimatom gibidir 8.senede Mekke’yi feth etmişsiniz. Arabistan yarımadasında da tamamında hükümdar sizsiniz, tek söz sahibi Müslümanlar, her kararı verirsiniz her kuralı koyarsınız diğerleri size uymak zorundalar. Şimdi ayetleri gerçek hayatla karşılaştırırken uyarlamayı doğru yapalım aksi halde yanlış iş yapabiliriz ve oradan meşruiyet alırız ki o bizim hatamız olur zararlı biz oluruz. Şimdi orta doğudaki Arap baharı diyelim kışı diyelim önemli değil bu dünyada ki dönüşümü anlamak için evele birde küreselliğin ne olduğunu anlamak lazım ki Müslümanlar bu konuda kafa yormuyorlar küresellik sadece sınırların kalkması işte ekonomik fikri hareketlerin serbestçe dolaşması filan değil bu kadar basit bir şey değil. Bunun ekonomik açıdan açıklaması var ve siyasi açıdan açıklaması var. Yani bu değişimi Müslümanların kendisi başlatmış filan değiller. Şimdi oturup belki onu konuşmak lazım ama farklı bir alana kayar diye başka bir örneğe geçeceğim. Hasan El Basri’yi hatırlarsınız İslam ulamasından sahici adamlardan bir tanesidir O, O’nun zamanında otoriteye isyan edecek ehlibeytten Zeyd bin Zeynel Abidin vs. Emevi hanedanına hilafeti saltanata dönüştürmüş zalime isyan edecek saltanatı yıkacak onun yerine hilafeti getirecek ayaklanma çabası gayreti var. Hocaya elçi gönderiyor Hasan El Basri’ye diyor ki imam bize destek versin yani fetvalarıyla konuşmalarıyla cemaatiyle etrafıyla bize destek versin bizi desteklediğini söylesin. Hoca diyor ki destek vermem, teşvikte etmem sonra elçi gidiyor kendisi geliyor bir gece gizlice. Oturup konuşuyorlar diyor ki ya imam sen bizim ayaklanmamızdan davamızdan haklı olduğumuza dair şüphen mi var? Hayır diyor şüphem yok davanızda haklısınız. Peki niye destek vermiyorsun o zaman diyor muhalefetin ne? Diyor ki üç sebepten dolayı size destek vermem hatalısınız. Talep dava olarak haklı olmanız başka bir şey bu işi gerçekleştirip gerçekleştirmemekle ilgili yapacağınız şeylerde sorun var diyor o da şu:
 
1-Dedenden ve babandan ders çıkarmamışsın. Küfe ehline çok güveniyorsun aynı hataya düşüyorsun diyor.
 
2-Senin yanında olanların zalimi indirip adili getireceklerini mi zannediyorsun? Bu sebeple mi acaba.-evet diyor.-hayır diyor bir bak etrafına çoğu çapulcu bunların diyor. Emevi hanedanının yolluk vermediği para vermediği,  ödenek vermediği işsiz kalan bu adamlar senin davan için değil kendi davaları için buradalar.! O nedenle destek vermem bunu da görmüyorsun.
 
3-Yeterince hazırlığın yok ayaklandığın zaman bunların katline sebep olacaksın çünkü bu adamlar çok zalim.
 
Şimdi Müslüman coğrafyasında da böyle şeyler olabilir. Cemaatsen kendini korurusun. Namusunu iffetini kutsalını korursun. Cemaat korur değilsen o zaman işin gâvura kalır. Nasıl koruyacak birileri benim namusuma göz dikti, bilmem ne yaptı doğal savaş böyle olur zaten iç savaş böyle olur kimin eli kimin cebinde belli olmaz bunu görmüyorsan nerde taraf tutacağını bilmiyorsan en azından sana ait bir strateji değilse söyle düşünmek lazım. İran devrimi olalı çok olmadı hatırlayalım geriye dönelim komünistler mollalara destek verirken sonradan eleştirdiler kendileri dediler ki bu molla yönetim bilmez, siyaset bilmez bunlar ayaklandılar biz bunlara destek verelim yönetmeyi biz biliriz idareyi biz biliriz. Bunlar ne bilir bunlar gitsin medresesine dediler ama hesaplamadıkları bir Humeyni diye adam vardı ve yanıldılar ondan sonrada on seneden fazladır daha çok zarar verdiler. Şehid verdiler oradaki devrimci Müslümanlara, hatırlayın Cumhuri İslam partisinin merkez karargâhını bombaladıklarında birinci derecelik yetişmiş kutsal sayıları var ya 72 o Kerbela’dan kalma sayısı daha fazlada öyle söylediler. Yani sizin vereceğiniz destek sizin lehinize dönmüyor, dönmez. Yani Müslümanlar ayaklanacaksa kendileri karar verip ayaklanmalılar hesabı kitabı doğru yapmalılar bunu derken her şeyi matematik anlamında söylemiyorum her işin bir ilmi var bu işinde ilmi var tarihte bize bu konuda birçok şey öğretiyor kaldı ki iç savaş çıkan bir yerde İslam gelmez kanın bulaştığı yere adalet gelmez yüz senedir Kürtlerle Türkler savaşıyor değil mi? Nasıl barıştıracağız mümkün atı var mı? Asla yok! Herkes ulusal çözüm arıyor. Müslümanlık yok. Yesinler dursunlar birbirlerini. Suriyede’de böyle bir şey var. Doğuda ki ayaklanma İslam adına bir ayaklanmamıydı şeyh Said gibi bir ayaklanması mıydı? Hayır değil! Ya orda zulüm varmış, batıda zulüm yok mu orta Anadolu’da yok mu? Allah zalimi başka tanımlıyor biz başka tanımlıyoruz. Yani TC şimdi Osmanlı’ya dönse oraya eyalet verse dillerini eğitimlerini serbest bıraksa istediğini yap dese zulüm bitmiş olacak. Zulüm bu mu yok onların algısı mı? Oysa asıl zulüm Allah’tan geleni reddetmek değil miydi? Asıl zalim bu değil miydi? Mesela Fransızlar bir devrim yaptı ve bütün dünyayı etkilediler mi ve İran’da da Müslümanlar devrim yaptılar sadece kendisi etkilendi. Onların devrimi bütün dünyayı değiştiriyor bizim ise sadece kendimizi. Biraz dönüp kendimize bakmamız lazım o açıdan Kur’an’ı okurken de siyasi okumayı yapmamız lazım. Ekonomik okumayı yapmamız lazım yapamazsak bizi dalgaya düşürürler biz çok duygusal insanlarız çok romantik insanlarız Müslümanlar olarak çok safız, kelime-i şahadet getiren herkes kardeşimizdir ama bu işler böyle değil. Hiç olmazsa Müslümanlar Çanakkale savaşından gerekli dersi almalılar arkadaşlar ümmetin evladı orda cumhuriyeti kurmak için hilafeti yıkmak için ölmedi Sarıkamış’ta 70 bin 90 bin Müslüman çocuklar boşuna değil bunlardan halen akıllanmadıysak biz ve bizi böyle kullanırlar. Artık Müslümanların kendi davası olmalı kendi davası için savaşmalı ve ölmeli.
 
Ama Mısır farklı bakın neden farklı. Orda 85 yıllık bir cemaat var 85 yıldır verilen bir mücadele var.  Kesintisiz bir biçimde krallıklar devrildi üç tane diktatörlük geçti yani 85 yıl boyunca görmedik eziyetler kalmadı kendilerini yeniden üretmeyi nesillerini korumayı bildiler nerden biliyoruz bunu Mısır zindanları Müslüman kardeşlere mezar oldu. On binlerce insan katledildi oralarda ama İhvan bunların hepsini atlattı sabrederek atlattı başararak atlattı. Yahu meydanlarda yüz binler var. İhvan bu işi başarmalı. Çoluk çocuk kadın oraya ölmeye gidiyor. Evet ihvan silaha sarıldı şiddet yok siz öldürürseniz biz öldürmeyeceğiz diyor. Hatırlayın İran devrimi gibi Humeyni’nin orda harika bir stratejisi var tam Peygamberi (s) bir stratejidir bu şahın son iki yıl içerisinde sıkıyönetimden dolayı sokağa çıkma yasağında damlara çıktı Müslümanlar en son dediler ki askerin bir kısmı Müslümanların safına katıldığında bizde silahlanalım iç savaş çıkacaksa iç savaş yapalım Humeyni dedi ki hayır iç savaştan kimin galip çıkacağı belli olmaz kan gölünden de İslam istemiyorum ben dedi. Ne yapacağız onlar silah kullanacak biz gül atacağız dedi. Şahın ordusu silahlarla kurşun sıktı Müslümanlar saf saf şehid oldular uçuncu safta bitti iş. Müslümalar gül atmaya devam ediyorlar asker silahı bıraktı. Böyle bir devrim işte. Dünya’da ne Fransız devrimi böyle oldu ne Rus devrimi. Şimdi Mısır’a baktığınız zaman Peygamberi(S) bir strateji var bide başka bir şey var şu anda dünyada Suudi finansıyla kaynaklarıyla dünya kadar para harcanıyor. Vahabilik ve selefilik yaygınlaştırılıyor. Suud islamını propaganda ediyor. Türkiye cumhuriyetinde, orta asyada, Balkanlar’da ve Afrika’da hatta Avrupa’da. Bunun karşısında İran şia dinini yaymak için benzeri çalışmaları devam ettiriyor ikisinin rekabeti var. Uçuncu rekabete Türkiye katıldı Fethullah tarzı Süleymancılık tarz islami anlayışı yaymak için Anadolu İslam tipini yaymak için Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri açıldı. Bunları Türkiye’nin dışında Türkiye Cumhuriyeti yapıyor. Eğer ihvan bu sureci aşarsa Allah onları sınadığında başarırlarsa ne Suudi İslamı kalır ne Türk Anadolu islamı kalır nede İran şialığı kalır Müslümanlar sahici dinini ilk defa ortalığa dökerler. Biz şuanda islamı biliyorsak unutmayalım bilgi kaynaklarımızın tamamı ihvana aittir. Şu anki demokrasiciler demokrasiyi istemiyorlar kavga yönetme kavgası. Şu anda demokrasi lafını yapan sadece ihvan. Bu ihvanın çok büyük bir ayıbı yani ihvan gibi islamcı bir cemaatin örgütün, hareketin demokrasinin karşısında islami bir kavram üretememesi ihvanın ayıbıdır. Bunu kınayabiliriz. Yani islami bir literatürümüz yok mu bizim.
 
Biz doğruyu tam olarak yakalamış değiliz aslında böyle bakmak lazım yani her bir kanadımız İran’daki, Mısır’daki, Suriye’deki ne bileyim Fas, Tunus, Cezayir vs. Yani tam böyle Peygamberi(S) motomot üretebilir bir harekete sahip değiliz bir fazla bir eksik gidiyoruz böyle. Bunların içinde en ehil olanı İhvan. Yani yaşadığı süreç itibariyle. Bu İhvan’a yakışır ama üretemediğiyse Müslumanların ayıbı. İslam devleti yok diyenler, buğun Türkiye’de bu konuşuluyor ya dünkü radikaller İslam devleti yok diyor. ‘Kur’an’da devlet mi var bana söyler misiniz ?’ diyor değil mi? Yani 10 sene önce ne söyleyen adam şimdi ne söylüyor. Mesele birilerinin meselesi değil böylesi bir radikalcinin söylediği lafa bak. Türkiyeli Müslümanlar olarak yeterli donanıma sahip değiliz biz dil devrimi yaşamış nesillerimizi unutmuş nesiliz biz. Tarihten kopmuş bir nesiliz. Demokrasinin kuralları vardır yani mesela laiklik demokrasinin olmazsa olmazıdır. İhvan demokrasi derken laiklik demiyor sadece seçimli bir yönetim diyor. Zaten insanlık seçimli yönetimi demokrasiyle öğrenmedi. Demokrasi yokken bile insanoğlu kabile aşiret devletlerinde bile vardı. Bunlar bizim kafamızı bozuyorlar. Bir yerde seçim varsa demokrasi var.
 
Son olarak eğer ihvan davasında kazanılsın Türkiye inanın 3 sene içinde değişir. İslamcılar yeniden Müslümanlığını hatırlarlar.
Pikniğimize Gurup Günışığından kardeşimiz Murat BOZKURT’ ta vardı.
 
Kardeşlerimiz gurup olarak geçmiş yıllarda çıkarttıkları kasetleri var. Ayrıca düğünlerde İslami ezgiler söylüyorlar.
Kendilerini şöyle tanımlamışlar.
 
“Grup Günışığı 1993 ten bu yana iyi ve güzel olana muhabbetimizi zalimlere ve yardakçılarına olan nefretimizi sazıyla ve sözüyle araçları amaç edinmeden anlatması kaygısıdır.”
 
Gerçektende Murat kardeşimizin güzel bir sesi var. Hasan kardeşimizde kendisine güzel eşlik etti. Gündeme uygun güzel eserler sundular. Özellikle istek üzerine söyledikleri Kürtçe eserlerde çok güzeldi. Kendilerinden Allah razı olsun. Herhal de pikniğimize gelen kardeşlerimiz de çok memnun kalmışlardır.
 
Bu sene gerçekleştirmiş olduğumuz pikniğimizde tüm İslam coğrafyalarında şahadete kavuşmuş Müslümanlar için gıyabi cenaze namazı kılarak Rabbimizden mekanlarının cennet olmasını diledik. İnşallah kardeşlik bilincimiz de gelişmiştir. Tanışmalarımız bizlerde bilince dönüşmüştür. Tekrar bizleri kırmayıp gelen Hüseyin Alan ve tüm misafirlerimize teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN