

"ameller" Arama Sonuçları

Allah korkusu hani önceliğimizdi? Ümit ve korku ile yaşayacaktık! Adem ve eşi gibi dünyada endişe taşıyıp Allah'a kul olup, O'nu razı edecek amellerle takip edecektik. "Hani ölümden değil imansız ölmekten korkacaktık." Hani kendimizi, bize verilenleri israf etmeyecektik.

Tüm bu kesimler, ölüm gelmeden önce hallerini, sorduğumuz sorular çerçevesinde sorgulayarak kendilerini hesaba çekmeli ve ıslah ederek Kur’an merkezli ve sünnet eksenli sahih İslam’a ulaşmalı ve tevhidi bir iman üzere hayatlarını salih amellerle ibadet kılarak Allah’ı razı etmek suretiyle, Müslim olarak yaşayıp Müslim olarak ölmeye çalışmalıdırlar.

Hutbe: İsra 13-14. Ayetler Bağlamında; Her Birimiz Amelleriyle Kendi Kitabını Yazan Yazarlarız - Şükrü Hüseyinoğlu - Kur'an Nesli İlim Merkezi - 11 Safer 1441 / 11 Ekim 2019

İman ettikten sonra, imanın gereği olan amelleri tamamen ya da kısmen ama sürekli yapmayanlar, süreklilik arz edecek biçimde bazı günahları ısrarla işleyenler, zamanla imanlarını kaybedip şirke bulaşırlar.

“Müslüman olduğunu” söylediği hâlde, bazı hayat alanlarında Allah’a ibadet/itaat ederken bazı alanlarda da hevaya ya da tağutlara uyanlar, hayat tarzı ve ameller alanında müslüman olmayanlardan ayırt edilmez bir hâle gelmişlerdir. Hâlbuki Rasûlün (s) önderliğindeki ilk Kur’an neslinin örnekliğinde, tevhidî imanın, İslami şahsiyetin ve İslamî toplumun inşası sürecinde, imanî, amelî ve toplumsal/yapısal planda üç hicret gerçekleştirilmişti

Sadece iman ettim diyenlerin kurtuluşa ereceğine dair bir tek ayet yoktur. İman ve salih amelin hep ard arda zikredilmesi, salih amel olmaksızın sadece iman ettik demekle kurtuluşun mümkün olmaması sebebiyledir. İman olmadan yapılan amel salih amel olmaz. Bu kişilerin yaptıkları zahiren hayırlı ve olumlu ameller bile boşa gider. Bu tür ameller, yalanlayanlara ancak dünyada ve insanlar nezdinde bir olumlu görüntü ve itibar sağlasa da, Allah nezdinde hiçbir karşılığı olmaz. Kur’an’da inkârcıların, yalanlayanların amellerinin boşa çıktığı haber verilmektedir.

Şirk küfürdür, müşrik aynı zamanda kâfirdir. Şirk kavramı, insanların uydurdukları dinleri tanımlama açısından son derece önemli kavramlardan biridir.

Venhar Kur'an Evi cumartesi etkinliklerinde Mehmet Kantar "Müminler ve Salih Amelleri" konusunu işledi. Programın videosunu yayınlıyoruz...

Tezkiye-i Nefs yani insanın kendisini arındırması, temizlemesi; kişinin kendisini her türlü kirden, küfr, cehalet, kötü duygular, yanlış itikadlar ve fücur gibi edepsizlik ve kötü ahlâktan uzak olma, bunlardan korunma ve ilim, hayırlı ameller ve güzel huy gibi takva hasletleriyle donatıp hayır ve bereket yayacak, iyiliği artıracak hale gelmektir. Yani, tezkiye kişinin kendisini sırf temizlemesi, arındırması değil, aynı zamanda ricsden korumak, sonra da kendisini hayır, bereket ve birr yayan, hayrı sürekli artıran bir mertebeye getirmesidir.

"İman edip salih amellerde bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır." (Bakara, 25)

İlmi ve Kütürel Arştırmalar Vakfı-İLKAV’ın Alternatif Eğitim konferansları, Şükrü Hüseyinoğlu’nun ‘Kur´an Açısından Nazar, Büyü ve Cinlerle İrtibat İnançlarının Değerlendirmesi’ başlıklı sunumu ile devam etti.

Nasıl denir; Rasulullah’ın sireti/sünneti ordaysa Erdoğan’ın ortaya koymuş olduğu siyasi ameller de buradadır. Başta da ifade etmeye çalıştığım gibi, söylenen söz amel ile karşılık bulmalı ki bir kadri kıymeti olsun…

Politik Telegram”a uğrarsa kişi, ya da kendini kendi elleriyle böyle bir akıma kaptırırsa; hal ve gidişatının, duygu ve düşüncelerinin, eylem ve söylemlerinin, inanç ve amellerinin, istikamet ve ilerleyişinin esaslarını başındaki başörtüsü emrinin yazılı olduğu Kur’an’dan ve o Kur’an’ın yaşayan örneği Rasulullah’tan almazsa, bunun sonu böyle olur işte.

Mustafa Bozacıoğlu, yaratılışımızın bir imtihan olduğunu, kendisinden kaçıp durulan ölümün vaki oluşuna kadar bu imtihanın süreceğini, ‘mal mülk’ ve ‘boş zaman’ dolayımında bir serencamın sürdüğünü ve bunlardan hesaba çekileceğimizi, her boyutu ile ‘okumak’ mükellefiyetimizin neticede, ellerimizle, amellerimizle yazıp buradan doldurduğumuz, sıratı buradan geçmek mücadelesinin akabinde ‘Oku’ hitabıyla hesap görücü olarak yetecek bir kitabı/defteri karşımızda bulacağımızı belirtti.

Müzzemmil Suresi'nin yorumunda bizleri örten örtüleri daha geniş anlatmaya çalışmıştık. Yine kendimize soruyoruz; ne gibi şeyleri örterek, Allah’a kendimize ve toplumsal sorumluluklara karşı duyarsız kalıyoruz? Üzerimizi örten şeyler, gaflet uykusu olarak da adlandırılabileceğimiz şeyler, korkularımız, dünyevi kaygılarımız, geçim derdi, mal ve evlat sevgisi mi? Bizleri her türlü kulluktan ve Salih amellerden uzaklaştıran şeyler en büyük örtülerimizdir.

Hayatımızda tüm amellerimizi Rabbimizin razı olacağı temel ilkeler üzerine kurmalıyız. Her zaman ve her daim Rabbimizi zikretmeliyiz. Yani; okurken, yazarken, yaşarken Allah ne der deyip hesabın yalnızca O’na verileceği bilincinde olmalıyız. Kendimizle, ailemizle, akrabalarımızla ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizde hep Allah’ın rızasını gözetmeliyiz.

Kur’an’ın anlam dünyasında iman/mü'min, küfür/kafir, şirk/müşrik, nifak/münafık, fısk/fasık gibi kavramlar yalnızca inançla ilgili soyut nitelemeler olarak karşımıza çıkmaz. Bu nitelemelerin her biri, insanların inançlarının yanı sıra pratikte yapıp ettiklerini, fiil ve amellerini tanımlayan ve bu tanımlamaya göre insanların tarafını belirten kavramlardır.

Takva, sadece psikolojik anlamda bir korku(havf) olmayıp; Allah’a karşı derin bir şekilde saygı duymak, her türlü tutum ve davranışlarda Allah’ın rızasını herşeyin üstünde tutmak, irademizi O’nun iradesine dolayısıyla O’nun hükümlerine bağlı tutmak, O’nun razı olacağı salih amelleri/davranışları yapmaktır.

İzzet ve onur ancak Müslümanca yaşama mücadelesinde kimliklerinden, ibadetlerinden ve değerlerinden utanmayan Müslümanlarındır. Kimliğini açıkça savunmak yerine gizlenenler, amellerini saklayıp ibadetlerini gözlerden uzaklaştıranlar, varlık sebeplerini inkarın derin açmazları içinde yaşadıkları savrulmalardan geriye anlamlı ve değerli ne kalacağını iyi hesap etmelidir. Ve asıl değerin, Müslüman kalmakta, Müslümanca yaşamakta ve bu güvenle dinini, ibadetini ve taleplerini yüksek sesle savunmakta olduğunu görmelidir.
Makaleler
Hava Durumu