
"OK" Arama Sonuçları

İşte bu noktada “gidenin yerine neyin geleceği” sorusu Suriye açısından da karşımıza çıkmaktadır. Görebildiğimiz kadarıyla, muhtemel Baas sonrası döneme ait iki yaklaşım öne çıkmaktadır: “Özgür Suriye” vizyonu ve “İslami Suriye” vizyonu.

Amerikan paralı askerleri gözetiminde, büyük şeytan ABD ve finosu siyonazi çetesi komutasındaki vakfın yardım dağıtımı için, Filistinlilerin tel örgülerle ayrılmış bölümlere sokulduğu fotoğraflar, siyonaziler tarafından dolaşıma sokuldu.

Akif Emre: Bazen bakıyorum, yahu bu insanlar hiç Kur’an okumuyor mu diyorum. Çok açık, net hükümlerde bile, bırakın fıkhî yorumlar veya içtihatları, çok açık, net ilkelerde bile insanlar bir sivil toplum savaşçısı olarak çıkıyor karşımıza. Yahut Batılı herhangi bir hümanist insan tipi çıkıyor karşımıza Müslüman kılıklı, Müslüman olduğunu söyleyen, ama dünyaya bakışı, olaylara modernitenin paradigmalarıyla yaklaşan tipler var. Peki, bu Kur’an ne diyor? İslam liberalizme karşı değil, liberalizmi kabul ediyor dendiğinde, İslam’dan neleri feda ettiğini düşünmüyor mu insanlar?

Bu eksende Netanyahu alçağına yer olmayacaktır, lakin siyonazi çetesi bir kez daha "ak"lanacak ve bize "Netanyahu tu kakaydı, siyonazi çetesi ise aslında çok cici" propagandası bizzat iktidar temsilcileri ve medyası eliyle yapılacaktır.

“Demir Duvar” adlı kült eserinde Siyonist tarih anlatısını boks ringine çıkarıp yumruklayan Avi Shlaim, “Üç Dünya, Bir Arap-Yahudi’nin Anıları”nda aynı şeyi kendi aile öyküsünün altını çizerek yapmış. Bu da, muhtevanın tesirini ve akılda kalıcılığını artırmış.

Ramazan Yazçiçek: “Her imtihan gibi depremlerin de, tasavvurdan taakkul ve tezekküre varıncaya dek, hakikat ekseninde değerlendirilecek yönleri vardır. Ve her yeni günün; yaşanan her musibet ve imtihanın yeni okuma ve tanımlamaya; hülasa fıkhedilmeye; tecdit bilinciyle değerlendirilmeye ihtiyacı vardır.”

İçinde bulunduğumuz zamanlarda, Türkiye Cumhuriyetinin 1974 yılından beridir dış politikasının stratejik hedefleri arasında bulunan ‘Kıbrıs Meselesi’, ciddi yara almış gözüküyor. Yaklaşık 50 yıldır birçok başbakan, bakan, bürokrat, general eskitmiş olan ve ‘Türk kardeşliği’ ve ‘Turancılık’ üzerinden halklara acılar yaşatılmış bu topraklarda bir arpa boyu yol alınamamış gözüküyor.

Gelin toplum olarak tercihlerimizi açıklıkla ve samimiyetle yapalım ve çok dinlilikten, çok kıblelilikten (dolayısıyla çok yüzlülükten) sakınalım... "İkisi bir arada", "üçü bir arada" gibi şeylerin kahve tercihleri için geçerli olacağını, lakin din tercihinde asla meşru olmadığını bilelim.

Vav Tv ve Radyo ile insanları Allah’a itaate, haramlardan kaçınmaya çağırırken, ATV ile her türlü fahşa ve münkerin propagandasını yapan, müfsit dizileri ve programlarıyla gayri meşru ilişkileri teşvik ederek aileyi ve toplumu ifsat edip çökertmeye çalışan bir medya organizasyonu.

Türkiye, çok dinlilik, çok kıblelilik sorununun yoğun olarak yaşandığı bir ülke. İnsanlar aynı anda hem Müslüman (!), hem kapitalist, hem Kemalist, hem Şamanist vs olabiliyorlar.

BAE İstanbul Konsolosluğu önünde, işbirlikçi rejimleri telin amacıyla Filistin'e Yürüyüş Platformu tarafından gerçekleştirilen eylemde Şükrü Hüseyinoğlu, yazdığı Gazze şiirini okudu ve işbirlikçi yöneticilere nasihatta bulundu.

Birkaç gün önce bir yerde TRT'nin tarih (!) dizisi "Fetihler Sultanı Mehmet" dizisine denk geldim ve 5-10 dakika izledim. Denk geldiğim sahnede ilginç bir ifade kullanıldı, "fena fi'd-devle / devlette fena (yok) olmak" şeklinde. Adeta Son 23 yılın istikamet krizini özetleyen bir terkip...

Katil İsrail savaş uçaklarının okulu üç füze ile vurduğu saldırıda en az 19 kişinin hayatını kaybettiği, 100 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Başta Gazze olmak üzere Müslümanlar dünyanın birçok köşesinde zulüm altında iken duamız ve çabamız, İslam'ın hâkim olduğu günlere kavuşmak ve bayramları şevk ve sevinçle yaşamaktır.

İnananların sayısı, tüm Rasuller ve Nebiler dönemlerinde tarih boyunca genelde azınlık olarak kalmıştır. Ancak Rabbimizin hiçbir buyruğunda kemiyeti, Allah’a ‘gönülden’ boyun eğen az sayıdaki kimselere tercih ettiğine dair bir delil yoktur.

Avrupa'da neşet eden ulus-devlet anlayışı, zamanla dünyanın geri kalanına yayılmış, teker teker bütün toplumlar bu yola bile isteye girmişlerdir. Çünkü uluslararası düzende bir devlet olarak kabul edilebilmek için başta BM'nin onayından geçmek, bunun için de ön şart olarak, bir ulusa dayanmak, laiklik ve demokrasiyi kabul etmek, insan hakları, eşitlik, uluslararası hukukun üstünlüğünü kabul etmek gibi ‘amentü’ye katılmak gerekmektedir. Yola çıkan veya çıkmayı düşünen her toplumun önderleri ya bunun farkında olarak işe başlamakta ya da bir şekilde kendilerine öğretilmektedir.

Hep sorarım neden bir İslam beldesinde ramazan ayı gelince fiyatlar hep tavan yapar? Merhametin ve adaletin kaynağı olan bir din Ramazan’da nerede? İslam’ın ticaret ahlakı, tüketim ahlakı oruçlu iken olmayacaksa ne zaman olacak? Neden? Neden? Neden? Çünkü içimizde İslam’ın üflediği ruh değil, kokuşmuş kapitalizmin daha çok kazanma ruhu hüküm sürüyor. Hiç kusura bakmayın sokakta ve alışverişte gördüğümüz manzara bu.

Cuma sohbeti: Güncel Bir Hac ve Umre Fıkhımız Yok I Şükrü Hüseyinoğlu I Kur'an Nesli İlim Merkezi

Kısacası tarihsel anlayış ve kimlikler üzere rekabet yerine, Kitab-ı Kerim'in öğrettiği velayet bilinci (Bkz: Tevbe 71. ayet) üzere hareket etmekten başka çıkar yol yoktur.

İmran’ın karısı bize şunları öğretiyor; birincisi, alemlere üstün kılınan bir ailenin temsil ettiği izzet ve şeref bayrağını ilerilere taşımak. Yani davayı yere düşürmemek için evladını Allah’a adamak/kurban etmek. İkincisi, İmran’ın karısının aileden ve atalarından devraldığı iman, sadakat, teslimiyet ve kulluk bilinci. Üçüncü şık belki çok daha önemli, çünkü çocuğunuzu teslim edeceğiniz kişi veya kurum Zekeriyya (as) gibi güvenilir olması.
Makaleler
Hava Durumu