B�nyamin ZERAN

15 A�ustos 2024

YA EYY�HEL M�ZZEMM�L

 

Bir ak�am vakti günün son demleri elinde biriktirdi�i k�r çiçekleri ile ko�up geldi bahçe kap�s�ndan içeri. Yüzü solgun, kederleri çehresinin k�r���kl�klar�na kadar i�lemi�ti. Bu çiçekleri nereden bulmu�tu,  toplam�� m�yd� ya da nas�l eline geçti bir fikri yok gibiydi. Ço�u zaman sessizdi.  Konu�mas�, susmas�ndan daha azd� her daim. Bazen yüzünde tebessüme dair bir iz arard� insanlar. Sanki keder ona do�u�tan yap��m�� gibiydi. Öyle miydi bilinmez tabi. Ama bilinen �ey onun k�r çiçeklerine olan dü�künlü�üydü. Belki hayat�ndaki tek lüksü k�r çiçeklerini evinde, odas�nda, bahçesinde ve elinde sürekli ta��mas�yd�. Konu�tu�u da olurdu onlarla ama kimse anlamazd� ne dedi�ini. �ehrin kiri, pas�, gürültüsü onu yormu� olmal� ki da��n bir kenar�nda kendi eliyle yapt��� küçük bir kulübeyi and�ran ve küçücük bahçesi olan bir evde ya�amaktayd�. �nsanlar onun ya�ad��� yere ev demiyorlard� tarif ederken birilerine kulübe olarak tan�ml�yorlard�. Bu onun umurunda bile de�ildi. Çünkü ya�an�lan yerin ev olmas� ya da saray olmas� oray� de�erli k�lm�yor gibiydi. Ona sorsalard� ya�ad��� yeri sadece mekan olarak tarif ederdi belki de, kim bilir…

Ne zamandan beri burada ya�amaktayd� kendisi de bilmiyordu. Belki de bilmek istemiyordu. Her sabah erken kalkar namaz�n� k�lar ve uzunca bir süre seccadesinin üstünde a�lamakl�, s�zlamakl� bir sesle bir �eyler m�r�ldan�rd�. Ço�u zaman göz ya�lar� seccadesini �slat�r ve zaman�n neresinde oldu�unu unuturdu. Kimi zaman güne� epey yükselmi� olur, kimi zaman da güne� yüzünü yeni göstermekte olurdu. Evini güne�e kar�� kurmu�tu. Belli ki içinin karanl�klar�ndan güne�in �avk�yla ar�nmak ister gibi bir hali vard�. Kimi kimsesi var m�yd� bilinmiyordu. O yörenin insanlar� ad�n� “Yaln�zlar�n Garib” diye koymu�tu. Hem yapayaln�zd� hem de bir garib insand�. Kimileri arada s�rada konu�tu�unu duymasalar, göz ya�lar�na tan�k olmasalar onun insan oldu�undan bile �üphe duyacaklard�. Elbette insand� çünkü çiçekler buna �ahitti…

Herkes hakk�nda bir �eyler söylüyordu. Kimisi dervi� diyordu kimisi ise meczup… ama o ne dervi�ti ne de meczup. Kendi aray���n� tamamlama arzusunda olan biriydi belki de. Gecenin bir vakti kalkar uzun uzun Kur’an okurdu. Bazen yorgunluktan bitap dü�erek oturdu�u yerden uykuya dal�p giderdi. Sanki uzunca bir yolculu�un henüz ba��nda bir yolcuymu� gibi sade ve gösteri�sizdi. Bundan önce nas�l bir hayat ya�am��t� kim bilir… kendi anlatmad��� sürece oralarda kimseciklerin bilece�i bir �ey de�ildi. Kulübesinin hemen önünde bir selvi a�ac� vard�. Gündüzleri selvi a�ac�n�n alt�nda gölgelenmekten ho�nut olurdu. Yaz günleri ço�u zaman ak�amlar� da o selvi a�ac�n�n alt�nda y�ld�zlara bakarak hamdederdi. Çok fazla misafiri olmazd�. Gelenlerin say�s� bir elin parmaklar�n� geçmezdi. Kimi “gariptir bir kap yemek götürelim sevab�na, aç kalmas�n” derdi, kimisi de “hayat� hakk�nda acaba bir �eyler ö�renebilir miyim” diye a�z�n� aramak için giderdi. Belki geçmi�inde çok konu�tu�undan olacak en çok susmay� bilirdi. Susmak gecenin yar�klar�ndan gönlüne dolan bir huzur gibi onu ayd�nlatmaktayd�.

Gecenin karanl���nda geçmi� hayat� hakk�nda uzun uzun dü�ünürdü. Hayat ne garip bir �eydi. Dün pe�inden i�tahla ko�tu�u, sahip olmaya çal��t���, sahip olduklar�yla övünme tela��ndaki hayattan �imdi sadece pi�manl�k duyuyordu. Ömrünün son demleri olmasa da hayat�n�n yar�dan fazlas�n� tüketti�ini dü�ünmekteydi. Ne u�runa! Bu soru onu her daim me�gul etmekteydi. Çok çal��m��t�, çok kazanm��t� ama kimseyi memnun edememi�ti. Çünkü performans toplumu içinde sürekli daha fazlas�n� ondan bekleyenler vard�. Hep daha fazlas�, hep daha fazlas� ama niçin!… gerçekten gerekli bir �ey miydi? Yoksa bu duygu toplumun herkese dayatt��� bir zorbal�k m�yd�? Bütün bunlar� derin derin dü�ünecek nice gecelere sahipti art�k. Performans toplumundan kendini d��ar� atmay� becermi� kimsenin kendisine dair beklenti duymad��� �ss�z say�labilecek bir mekana at�vermi�ti kendini. Peki onu ne etkilemi�ti de kendine dair bir anlam aray��� yolculu�una ç�kma gere�i duymu�tu. Kendisini etkileyen �eyi ömrünün sonuna dek unutmayacakt�. Zira hayat�nda belki de en net hat�rlad��� �ey oydu.

Bir insan�n sahip olmay� arzulad��� birçok �eyin sahibiyken sürekli içini kemiren bir kasvetle ya�amaktayd� epeydir. Ne oldu�una anlam veremedi�i s�k�nt�lar giderek içini kemirmekte ve mutsuzlu�u yüzüne yans�maktayd�. Ailesi onun için endi�elenmekte idi. Hat�rlad��� kadar�yla kendisi için endi�elenmekten çok kazand�klar� �eyin ellerinden uçup gitmesinden endi�eleniyor gibiydiler. Birçok psikolo�a götürdüler. Major depresyon diyen de oldu, anksiyete bozuklu�u diyenler de, bipolar rahats�zl��� diyenler de… ama o biliyordu ki bu ba�ka bir �eydi. Uzun bir süre ilaçlar da kulland� ama ilaçlar akl�n� uyu�turmaktan ba�kaca bir i�e yaram�yordu. Oysa akl�na en çok ihtiyaç duydu�u zamanlar� ya��yordu. Ye�il reçeteli ilaçlar� kullanmamaya karar verdi. Mümkünse e�er bir süre herkesten uzakla�may� diledi. Ama yapabilece�inden pek de emin de�ildi. Çünkü y�llard�r o �a�al� hayat�n içinde olmu�tu. Tüm çevresi, ailesi o hayat�n bir ferdiydi. �imdi ise hepsi ona yabanc� gelmeye ba�lam��t�. Sanki bir yarat�l�� amac� vard� da ne oldu�unu bulamamaktayd�. �nsanl�k alemini bir paz�l gibi dü�ünmekte ve kendisini nereye konu�land�rabilece�ini bilememekteydi. Bir gündüz vakti odas�na girdi ve yata��na uzand�. Odan�n tavan�ndaki ah�ap i�lemeleri seyreder buldu kendini. Bir süre sonra can s�k�nt�s�ndan kafas�n� sa� tarafa çevirdi�inde yatak odas�ndaki küçük kitapl��� gözüne ili�iverdi. Usulca do�ruldu ve kitapl��a do�ru ilerledi. O kadar bunalm��t� ki kitaplara isteksiz göz gezdirdi. Aralar�nda Kur’an dikkatini çekti. Kutsal bir kitap oldu�unu hayal meyal hat�rlad�. Kitaba kar�� nas�l davranaca��n� bilemeden bir süre bekledi. Sonra almaya karar verdi. Elini uzatt� biraz ürkek, biraz tedirgin bir vaziyette Kur’an’� kavray�p raftan çekiverdi. Gözünü kapatt� ve rastgele sayfay� açt�. O an� hiç unutam�yordu. O an� ne zaman hat�rlasa göz ya�lar� kendili�inden bo�al�veriyordu. Alak suresinin 6, 7, 8. ayetleri onu derin bir bo�lu�a sürüklüyordu. “Hay�r �üphesiz ki insan, kendini zengin gördü�ü için azar. �üphesiz ki dönü� Rabbinedir.”

��te onun hikayesi tam bundan sonra ba�l�yordu. Çölde devesini yitirdikten sonra yeniden bulan bir bedevinin sevinci gibi yüzü ayd�nlanm��t�. Art�k nereden ba�lamas� gerekti�ini biliyordu. �çindeki koyu karanl�klardan ayd�nl��a kavu�mas�n� sa�layacak bir ipucunu yakalay�vermi�ti. Ama nas�l olacakt� �imdi? Tüm hayat� �ehirde geçen birinin, toprakla, tabiatla ba��n� kesmi� birinin Allah’a dair birçok meseleyi, mucizeyi anlamas� mümkün olmayacak gibiydi. Evinde onun için en de�erli �eyi yani Kur’an’� al�p kendini �imdiki ya�ad��� mekana at�vermi�ti. Toprakla, tabiatla hemhal olarak kendi anlam�n� bulman�n tela�� içindeydi. Gece ona çok iyi gelmekteydi, güne� ona farkl� bir anlamla do�maktayd�. Topra��n ham kokusu, çiçeklerin rengarenk desenleri, kokusu ona tabiat�n dengesini ö�retmekteydi. Ya�an ya�mur, esen rüzgar, karlar�n topra�� bir örtü gibi örtmesi ve daha birçok �ey ona hayat�n anlam�n� ö�retmekteydi. �nsan d���nda her varl�k hayat�n anlam�n� bilmekte ve kendisini varedene kar�� ko�ulsuz itaat etmekteydi. Hayat denen �eyin kendisi bir mucizeydi. Yürümesi, konu�mas�, görmesi, duymas�, gözleyebilmesi, umut edebilmesi vs. ama insano�lu dünyaya dair isteklerini gemleyememesi yüzünden bunlar�n fark�nda bile olmuyordu. “Nereye bu gidi�!” ça�r�s� bu ko�turmacalar�n içindekilere ula�madan sönüp kaybolmaktayd�. Evet kendisi bir karanl���n içindeydi ve ayd�nlanmak için tefekkür etmekteydi.

Nereden ba�layaca��n� tam olarak bilmese de gecenin anlam� üzerinde durmaktayd�. Bütün tabiat�n dinlenmeye çekildi�i bir zamanda uykusundan kalk�p gecenin sessizli�inde tefekkür edip bundan sonraki ya�am�n�n izlerini bulmakla me�guldü. Yaln�zlardan bir garipti. Her geçen gün içindeki karanl�k biraz daha kaybolmakta idi. Evet �imdilik pek kimseyle konu�muyor olabilirdi zira kendisini dinleyip, anlamakla me�guldü. Etraf�ndaki çiçekler, kulübesinin önündeki selvi a�ac�, kulübesini ve ruhunu ayd�nlatan güne�, tenini ok�ayan rüzgar, ya�an ya�mur ve kar ona kim oldu�unu ve ki�isel nüzul sebebini ö�retmekteydi. Art�k nereden ba�lamas� gerekti�ini ö�renmi�ti. Kendini �slah ve in�adan ba�lamal�yd�. Bunun yolu da geceden geçmekteydi. Gecenin derin sessizli�i içinde kendini arama ve bulma tela�� ona yepyeni kap�lar aralamaktayd�. Gecesini farkl�la�t�rmayan gündüzünü nas�l de�i�tirebilirdi ki! Gündüzün konu�ma cesaretini bulmak ancak gecenin sessizli�inde cümle dev�irmekten geçmeliydi. Ya eyyühel müzzemmil demeden ya eyyühel müddessir nas�l söylenebilirdi ki…