
B�nyamin ZERAN
FEM�N�ZM -II-
Varolu�çu Feminizm
Varolu�çu feminizm dedi�imizde ku�kusuz akla gelen isim Simone de Beauvoir’dir. “Kad�n do�ulmaz, kad�n olunur” aforizmas�yla me�hur bir isimdir. Simone de Beauvoir, kad�n�n tüm tarihini yapanlar�n erkekler oldu�unu söyler. Kad�nlar�n tarihte bir iz b�rakmama sebebi olarak y�llarca ezilmi� ve kötü ko�ullar içinde hapsolmu� olmalar�na ba�lar. Koç Üniversitesi yay�nlar�nca yay�mlanm�� iki ciltten olu�an “�kinci Cinsiyet” kitab� varolu�çu feminizmin oldu�u kadar di�er feminist türlerin de ba�ucu kitaplar� aras�ndad�r. Simone de Beauvoir, biyolojik olarak kad�n ve erke�in varoldu�unu ama kad�n olmay� toplumun dayatt���n� söylemektedir. Kad�n erkek için cinsiyettir, do�al olarak da mutlak öyledir. Kad�n kendini erke�e göre belirler ve farkl�la�t�r�r, erkek kad�na göre de�il; kad�n, özsel olan kar��s�nda özsel olmayand�r. Erkek Özne’dir, Mutlak oland�r, kad�n Ba�ka‘d�r. Her �ey onun dü�lerinde, görkemli bir gökyüzüne götürülmek üzere kendisini erke�in kollar�na teslim etmeye davet eder. Mutlu olmak için sevmek gerekti�ini ö�renir. Sevilmek içinse a�k� beklemek gerekir. Kad�n uyuyan güzeldir, E�ek Derisi’dir, Kül Kedisi’dir, Pamuk Prenses’tir, kabul eden ve maruz kaland�r. �ark�larda, masalllarda genç adam�n kad�n� aramak için yollara dü�üp çe�itli serüvenler ya�ad���n� görürüz. Ejderhalar� alt eder, devlerle dövü�ür. Kad� ise bir kuleye, saraya, bahçeye, mahzene kapat�lm��t�r. Bir kayaya zincirlenmi�tir, tutsakt�r, uykudad�r. Do�al olarak kad�n hep edilgen erkek ise etken bir varl�k olarak tarihsel ö�retide �ekillenmi�tir. Anne olman�n çok da matah bir �ey olmad���n� ifade etmektedir. Bir kad�n anne olurken geçirdi�i biyolojik evrelerin kad�n�n sa�l���na oldukça zarar verdi�ini ve kad�n bedenini çökertebildi�ini ifade etmektedir. Çocu�a süt verilmesini de süt verme köleli�i olarak tan�mlamaktad�r. Ayn� zamanda kad�n e�cinselli�ini kad�n özerkli�i ile teninin edilgenli�ini uza�t�rma yolu olarak görür. Do�al olarak kad�n�n kürtaj hakk�n� savunmu� ve evlilik kurumuna kar�� ç�km��t�r. Evlilik De Beauvoir’e göre erkekler için bir ya�am tarz�, egemenlik alan�n�n geni�lemesi iken kad�n için yaln�zca bir yazg�dan ibarettir. Ona göre evlili�in kad�n için dram� evlili�in kad�na vadetti�i mutlulu�un güvencesini vermemesi de�ildir -mutlulu�un güvencesi olmaz- onu sakatlamas�, tekrara ve al���lm�� bir düzene yarg�l� k�lmas�d�r. Kad�nlar�n ya�am�n�n ilk yirmi y�l� çok üretkendir der. Sonras�nda evlenir ve bir erke�e ba�lanarak bundan sonraki hayat�n�n tamam�n�n tek düze bir hayat içinde kayboldu�unu ifade eder. Ekonomik aç�dan fahi�enin durumunun evli kad�n�n durumuyla simetrik oldu�unu kabul eder. Kendilerini fuhu� yoluyla satan kad�nlarla evlilik yoluyla satanlararas�ndaki tek fark, sözle�menin süresi ve saptanan bedel oldu�unu iddia eder.her ikisi için de cinsel edimbir hizmettir diye devam eder. �kinciler hayat boyu tek erke�e ba�lanm��ken, birincilerin ise parça ba�� ücret ödeyen bir çok mü�teriye sahip oldu�unu savunur.
Bu eserinde Freud’un psikanalitik yakla��m�n� ele al�r ve Freud’un kad�n�n üstünlü�ünü sembolize eden cinsel organdan mahrum oldu�u için, toplumsal olarak ikincili�e mahkum oldu�u biçimindeki tezini �iddetle ele�tirir. Biyolojik kad�n ve erkek olman�n Darwin’in aç�klad��� gibi evrimsel süreci takip ederek olu�tu�unu ve kad�n ile erke�in ayn� türün ikiye bölünmesi oldu�unu bir tak�m bilimsel tezlerle savunur. Erkeklere tan�nan ayr�cal�klar�n kad�na da tan�nmas� durumunda durumun farkl� olaca��n� söyler. Üstelik erkeklere ayr�cal�k sa�layan �eyin, onlar�n cinsellikleri de�il cinselliklerini üstünmü� gibi gösteren sahip olduklar� iktidaroldu�unu söyler. Kad�nlar�n yoksun oldu�u �ey erkeklerin cinselli�i olmay�p onlar�n sahip oldu�u güç oldu�unu vurgular.
Simone de Beauvoir, psikanalistlerin anlad��� anlam�yla anne ya da baba ile özde�le�mek, kendini bir modelde yabanc�la�t�rmakt�r. Kendi varolu�unun kendili�inden devinimi yerine yabanc� bir imgeyi tercih etmektir, varolmay� oynamakt�r der. Kad�n bize iki yabanc�la�ma kipi aras�nda kalm�� olarak gösterilir; çok aç�kt�r ki erkek olmaya öykünmek de bir tuzakt�r. Kad�n olmak, nesne olmak, Ba�ka bir anlama gelecektir ve Ba�ka geriye çekili�inin ortas�nda özne olmaya devam eder. Kad�n için gerçek sorun bu kaç��lar� yads�yarak kendini a�k�nl�k olarak gerçekle�tirmektir der.
Beauvoir, tarihsel materyalizmi inceledi�i bölümde Engels’in özel mülkiyeti elinde tutanlar�n s�n�fsal çat��malar� ve sömürüyü de yapt�klar�n� söylemesini yüzeysel bir aç�klama olarak ele al�r. Kendisinin belirtmi� oldu�u sorunlara birçözüm getiremeyece�ini savunur. Çünkü mevcut sorunlar�n sadece Homo Economicus’un de�il tüm insanl���n sorunu oldu�unu söyler. �nsan�n özünde Ba�ka‘ya egemen olma iddias�ndan kaynaklanan sorun olmasayd� erkek kad�na sahip olmak istemezdi ve kad�n�n ezilmi�li�ine yol açmazd� der. Bu yüzden kad�n�n t�pk� kapitalist toplumda oldu�u gibi komünist toplumda da Ba�ka olarak kalaca��n� söyler. Kitab�n ilerleyen bölümlerinde ise erkek egemenli�inin tarihsel süreç içerisinde nas�l içselle�tirildi�ini çe�itli anlat�larla dile getirir.
De Beauvoir’e göre insan bilincinin üretti�i dünya modeli, daima di�er insanlar�nkiyle uyumlu olmayaca��n� bilir. Bu durum do�al olarak bir çat��maya sebep olacakt�r. Yani insan bilinçleri aras�nda bir rekabet olacakt�r. ��te insan kendi özünü kurarken ba�kalar� üzerine yapt��� vurgu “kendi” ve “ba�kas�” ayr�m�, kad�n ve erkek aras�ndaki ili�kiyi de aç�klar. “Kendi” daima” ba�kas�n�n” tehdidi alt�ndad�r. �nsanl�k tarihi boyunca erkekler “kendi”, kad�nlar da “ba�kas�” oldu�u için erkekler kendilerini daima kad�nlar�n tehdidi alt�nda hissetmi�lerdir. Bu yüzden özgür olmak isteyen erkek kad�n� kendine tabi k�lma yolunu tercih etmi�tir. Burada temel sorunun erkeklerin bunu nas�l ba�ard��� de�ildir. As�l sorun bu durumu kad�nlar�n nas�l özümsedikleridir.
Simone de Beauvoir, varolu�çu bir anlay��tan hareketle, onlar� birer “kendi ba��na varl�k” (nesne) ile “ba�kalar� için varl�k” aras�nda bir yerlerde tutmaya çal��an her türlü uygulamaya kar�� ç�karak, kad�nlar�n da ayn� erkekler gibi ve onlar kadar, “kendi için varl�k” olduklar�n� ortaya koymaktan geçti�ini söyler. Bunun için kad�na ili�kin tüm özcü yakla��mlardan vazgeçerek toplumsal rollerin yeniden kurulmas� ve i�e öyle ba�lanmas� gerekti�ini savunur. Çünkü kad�nlar için bundan ba�kaca bir ç�k�� yoktur.
Varolu�çu feminizm postmodern feminizme bir zemin haz�rlam��t�r. Varolu�çu feminizm kendinden önceki feminist türleri sorgulay�c� ve umutsuz yanlar�n� ortaya koymas�yla, kad�n ve erke�e dair özsel yakla��mlara kar�� ç�k���yla, kendi/ba�kas� analizini ilk kez kullanmas�yla ve son olarak da kad�nlar aras�nda genelleyici ve homojenle�tirici varsay�mlar yerine farkl�l���n öne ç�kar�lmas� ve kad�nlar aras� farkl�la�man�n teorile�tirilmesine katk�da bulunmas�yla postmodern feminist yakla��ma öncülük etmi�tir.
Postmodern Feminizm
Postmodernist feminizm ak�m�nda toplumsal cinsiyet de biyolojik cinsiyette reddedilmi�tir. Bunun yerine ne kadar çok insan varsa o kadar fazla kimlik vard�r der. Böylelikle cinsiyetsiz bir toplumu kabul eder. Biyolojik bir cinsiyetten ziyade herkesin kendini hissetti�i, kabul etti�i cinsel kimli�ini merkeze al�r. Postmodern feminizmi di�er feminizm türlerinden ay�ran belli ba�l� konular vard�r. Özcülü�ün reddi bunlardan biridir. Toplumda �rk, s�n�f, cinsel kimlik, cinsel e�ilim, ki�ilik gibi çe�itli kategoriler vard�r. Bir toplumdaki kad�nlar bu kategorilerden hepsine de�il, yaln�zca birine yahut bir kaç tanesine dahil olabilirler ve zaman içinde bu kategorilerin de anlamlar� de�i�ebilir. Bu yüzden postmodern feminizm olgular� tek bir kategoriye indirmeye kar�� ç�karlar. Judith Butler postmodern feminizmin önemli temsilcilerinden biridir. “Cinsiyet Belas�” isimli kitab� ile olu�turmu� oldu�u Queer kuram� bu alanda önemli kuramlardan biri haline gelmi�tir. Butler, Queer kuram� çerçevesinde kimli�i önceden sabitleyen bir kurucu simgesel yasa bulundu�u görü�ünü bir kenara b�rak�p, kimli�i olu�turan özde�le�melerin tarihini sabit ve kurucu bir yasay� ön kabul olarak almaks�z�n yeniden de�erlendirmeyi deneyebilmeyiz der. Böylelikle toplum taraf�ndan normal olarak kabul edilen �eyi sorgulayarak cinsel kimlik üzerindeki her tür kategoriye kar�� ç�kar.
“Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayr�m�, Judith Butler’�n radikal bir �ekilde ele�tirdi�i feminist söylemdir. Cinsiyetin biyolojik ve de�i�mez oldu�u, toplumsal cinsiyet ise, kültürel olarak in�a edildi�i, sabit olmad��� ve cinsiyete getirilen çoklu yorum oldu�u �eklinde bir ayr�m vard�r. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet aras�ndaki bu ayr�m, feministler taraf�ndan ‘biyoloji kaderdir’ ifadesine itiraz etmek için ortaya at�lm��t�r. Bu ayr�m toplumsal cinsiyetin, cinsiyetin nedensel sonucu olmad��� ve onun gibi sabit bir �ey olmad��� anlam�nda kullan�lm��t�r.
Butler, toplumsal cinsiyetin, cinsiyete getirilen çoklu yorum olarak tan�mlanmas�na f�rsat veren ayr�m�n, feminist öznenin bölünmesine neden oldu�unu ve onu tart��maya açt���n� söyler. E�er toplumsal cinsiyet, cinsiyetli bedenin üstlendi�i kültürel anlamlar bütünüyse, toplumsal cinsiyetin herhangi bir cinsiyetten tek bir �ekilde kaynakland��� söylenemez der. Toplumsal cinsiyetin ikiyle s�n�rl� kalmas�n� varsaymam�z için hiçbir neden olmad���n�, toplumsal cinsiyetin in�a edilmi�li�ini cinsiyetten tümüyle ba��ms�z bir �ey olarak kuramsalla�t�rd���m�zda toplumsal cinsiyetin yüzergezer bir yap�nt� haline geldi�ini savunur ve ekler; “böylece erkek ve eril, erkek bedeni imledi�i gibi pekâlâ di�i bedeni de imleyebilir, kad�n ve di�il de, di�i bedeni imledi�i kolayl�kla erkek bedeni imleyebilir.” (Ömer Turanl�, Kaos GL dergisi, Cinsiyet Belas�’nda Feminizm ve Cinsiyet/Toplumsal Cinsiyet Ele�tirisi)
Butler: “E�er cinsiyetin de�i�mezli�ine itiraz edilirse belki de “cinsiyet” denen bu in�an�n da toplumsal cinsiyet denli kültürel bir in�a oldu�u; hatta belki de “cinsiyetin asl�nda zaten ba��ndan beri toplumsal cinsiyet oldu�u, yani cinsiyet ile toplumsal cinsiyet aras�ndaki ayr�m�n asl�nda ayr�m falan olmad��� ortaya ç�kar.”
“Toplumsal cinsiyet yaln�zca bir cinsiyetle özde�le�me de�ildir, ayn� zamanda cinsel arzunun öteki cinsiyete yönlendirilmesini gerektirir. Cinsel i� bölümü toplumsal cinsiyetin her iki taraf�nda da rol oynar -onlar� erkek ve kad�n olarak, dahas� heteroseksüel olarak yarat�r.” Yani deneyim söylemsel olarak �artlanm��t�r, cinsiyet daha ba��ndan, yeni do�mu� bir bebe�e ‘k�z’ ya da ‘o�lan’ denildi�i andan itibaren, bedenin toplumsal varolu�unun ko�ullar�n� belirler. Bu noktada Butler biyolojik cinsiyetin iki ile s�n�rl� oldu�u verisi do�al kabul edildi�inde bile, toplumsal cinsiyeti iki ile s�n�rland�rmak için hiçbir sebep olmad���n� savunur. Toplumsal cinsiyet ile i�aretlenmeden evvel bedenlerin varolu�lar� isimsizdir. Beden, toplumsal cinsiyet, �rksalla�ma, bir s�n�fa ait olma, vb. den önce anlam ifade eden bir varolu� de�ildir. Kimli�i istikrarl� ve idrak edilebilir k�lan, cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel pratik ve arzu aras�ndaki tutarl�l�k ve sürekliliktir. Bu do�rultuda, cinsiyet tan�m� itibar� ile asl�nda hep toplumsal cinsiyettir.
Butler, toplumsal cinsiyetin nereden ba�lam�� olabilece�ini ve bunun öncesinden söz edilip edilemeyece�ini de tart���yor. Toplumsal cinsiyetin bir ba�lang�c�ndan ve ilerleyi�inden söz edilebiliyorsa de�i�tirilebilirli�inden de söz edilebilece�ini ancak bu noktan�n da imkânl�l���n�n söz konusu olup olmad���n� tart�yor. Bu durumun imkâns�zl��� kar��s�nda da toplumsal cinsiyet de asl�nda bir “kader” oluyor.
Söylem öncesi bir anaerkil yap�n�n olup olamayaca�� sorular�na da cevap arayan Butler, bu görü�ün de asl�nda içinde bir taktik bar�nd�rd���n� ve ataerkil düzenin bir oyunu oldu�undan söz eder ve feminist kuram�n bir aldanmaca içinde oldu�unu vurgular. Söylemin içinde bar�nd�rd��� taktik �udur: Anaerkil yap� düzen içinde yerini ataerkiye b�rakmak zorunda kalan güçsüz bir yap�d�r ve y�k�lmaya mahkûmdur. Bu söylemin gizliden gizliye bilinçalt�m�za ezilmeyi kabul ettirici bir yan� ve cinsiyetsiz dünyan�n imkâns�zl���n� savunan bir dü�ünce oldu�unu belirtir. Düzen gizliden gizliye anaerkil yap�y� bilincimizden silmektedir.
Postmodern feminist teori totaliterizme ve evrenselcili�e de kar��d�r. Kad�nlar aras�ndaki kültürel farkl�l�klar� esas almayan ve tek tip bir bak��la gerek cinsel kimli�i gerekse etnik kimli�i merkeze alan bir bak��� totaliter bulmaktad�r. Yine postmodern feminizm pragmatist ve yan�labilircidir. Postmodern feminizm bir feministin hangi bak�� aç�s�na sahip oldu�una bakmaks�z�n yaln�zca kad�n�n ezilmi�li�inin sona erdirilmesini arzu etmektedir. Bu anlay��ta ço�ulculuk önemliiken ayn� anda yerel olana sayg�, özgüllük ve görecelilik de kabul görmektedir. �nsanl���n toptan kurtulu�u, �slah�, ilerlemesi gibi büyük meta anlat�lara kar��d�r. Yine bu bak�� aç�s�na göre erkek/kad�n, aktif/pasif, güne�/ay, baba/anne, zihin/beden gibi düalist bak�� aç�s�na ikinciler hep kad�na tekabül etmekte oldu�u için kar��d�r.
Yap�salc�l�k, Postyap�salc�l�k, Frans�z Feminizmi
Yap�salc�l�k terimi ilk defa �sviçreli bilgin Ferdinand Saussure taraf�ndan kullan�lm�� olup psikanaliz, dilbilim, antropoloji ve di�er be�eri çal��malarda kullan�lan ve kültür,ki�ilik, siyaset ve di�er alanlarda olgular aras�ndaki ili�kileri veya yap�lar�n iç düzenlerini ortaya ç�karmay� öngören bir yakla��m tarz� ve çözümleme yöntemidir. Yap�salc�l�k sosyal bilimlerin hemen hemen her alan�nda kullan�lm���r. K�saca özetleyecek olursak bu bak�� aç�s�n�, bir �eyin toplam� onu olu�turan toplamlardan farkl�d�r. Buna göre bir cümlenin anlam� o cümleyi olu�turan kelimelerin anlamlar�n�n toplanmas� ile de�il fakat tam tersine kelimelerin anlamlar�n�n o dilin bütünlü�ü içinde olu�abilece�i gibi toplumsal olaylar ve kurumlar da içinde yer ald�klar� toplumsal yap�n�n bütünlü�ü ile ili�kileri çerçevesinde anla��labilir.
Yap�salc�l�k daha sonra postyap�salc�l��a evrilerek feminis söylemi dil üzerinden incelemeye, ele�tirmeye tabi tutmu�lard�r. Feminist söylem, dil çözümlemesini üç biçimde kullanm��t�r: birincisi, kad�n ve erke�in nitelik ve özelliklerinin metinlerde nas�l dile getirildi�inin çözümlenmesi üzerine odaklanmak. �kincisi, kad�n ve erkeklere ili�kin kültürel tipleme ve söylemlerin nas�l ikilemler biçiminde ele al�nd���n� incelemek. Üçüncüsü, bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde yerle�mi� bulunan toplumsal cinsiyet ili�kilerinin retorik yoluyla nas�l kullan�ld���n� ortaya koymak. Postyap�salc�l�k, “gerçek”, “hakiki” ve “arac�s�z” formlar içinde bulunabilecek sabit, tekil ve mant�ksal bir düzenin varoldu�unu kabul eden söz merkezcili�i ele�tirmi�lerdir. Sosyal olgular�n anla��lmas�nda farkl�l�klar�n, yerelliklerin ve özgüllüklerin önemini kabul etmi�lerdir. Kad�n/erkek, mat�k/duygu gibi kavramlar birbirinin z�tt� olmay�p birbirini tamamlayan ögeler olarak kabul edilmi�lerdir. Yap� sökümde postyap�salc�l�k erkek egemen dili incelemi� ve erkek egemen dilin üretti�i de�erleri ele�tirmi�tir. Örne�in Türkçe’de, adam olmak, bilim adam�, devlet baba, toprak ana, k�z gibi olmak ifadeleri gibi. �ngilizce’de ise, ba�kan “chairman”, insan haklar� “rights of man”, insan anlam�nda “man” ifadeleri gibi.