
B�nyamin ZERAN
FEM�N�ZM -I-
Feminizm, 18. yüzy�ldan itibaren kad�nlar�n e�itimden, ticarete, oy verme hakk�na var�ncaya kadar toplumsal alanlar�n bir ço�unda varolan cinsiyet e�itsizli�ine kar�� mücadeleye verilen isim olarak ortaya ç�km��t�r. Ataerkil düzenin tüm de�erlerine kar�� ç�kan toplumsal bir hareketi merkeze al�r. Kad�n dayan��mas�n� önceleyerek cinsiyet ayr�mc�l���na kar�� mücadele eder ve erkeklerle her alanda e�it olman�n mücadelesini verir. “Feminizm terimi köken olarak, Latince “femina” sözcü�ünden türeyerek 1837’lerde Frans�zca’da daha sonra 1890’l� y�llarda �ngilizce’de kullan�m alan�na girmi�tir. Feminizm sözcü�ü ilk önce 1880’lerde Fransa’da, 1890’larda Britanya’da ve 1990’larda Birle�ik Amerika’da kendini gösterdi. Okford �ngilizce sözlük feminizmi 1894’de, feministi 1895’de listeler. Genel tutum olarak feminizm, kad�nlar�n durumu, deneyimleri ve bunlar�n iyile�tirilmesi yolunda tan�mlarda bulunan bir kavramsal sistem olarak kurama gönderme yapar.” (Ayla O�uz, Feminizm, Postkolonyal Feminizm ve Toplumsal Cinsiyet) Feminizm, kavram olarak ayd�nlanma dönemi sonras� bir kavramd�r. Do�al olarak sanayi devriminin getirmi� oldu�u bozuk düzenin bir kar�� hareketi olarak da de�erlendirilebilir. Piyasan�n ucuz i� gücüne duydu�u ihtiyaçtan ötürü kad�n� kamusal alana çekmek için ev içindeki kad�n� üretken olmayan, erke�e ba��ml� bir nesne konumuna indirgeyen bak�� aç�s�n�n beraberinde getirdi�i yap�sal sorunlar do�al bir �ekilde kad�n� erke�e kar�� mücadele konumuna itmi�tir. Kapitalizm böyle bir sorunu varetmi� olmas� ayn� zamanda bu sorunu kendi lehine olarak kullanmaya devam etmesi bu feminist hareketin gözden kaç�r�lmamas� gereken bir yönüdür.
Genel olarak bu konu üç temel terim üzerinden incelenmesi gereken bir konudur. Bunlardan ilki kad�nl�k, ikincisi feminist, üçüncüsü ise feminizm terimidir. Kad�nl�k terimi daha çok biyolojik bir durum olup, toplumsal üremeyi ve ço�almay� ifade eden bir terimdir. Feminist, kad�nlar�n sosyal ve kültürel olarak ataerkil bir düzene kar�� yap�lanmalar�n� ifade eder. Feminizm ise bu sosyal ve kültürel yap�lar�n belli pratikler arac�l���yla siyasal bir mücadeleye evrilmesini konu edinir. Feminizmin bütün tart��malar�n� cinsiyet kavram� üzerinden yapar. Biyolojik anlamda insan� kad�n ve erkek olarak ay�ran bir cinsiyet (sex) var iken bir de toplumsal olarak kad�n ve erke�in rollerini belirleyen toplumsal cinsiyet (gender) tan�m� vard�r. Feminizm en çok da toplumsal cinsiyet kavram�n� ele�tiriye açm��t�r. Nitekim bu tan�mlamalarda duygusal olma, zay�f olma, ba��ml� olma, edilgen olma gibi bir tak�m özellikler di�ilik özelli�i olarak tan�mlan�rken güçlü olma, cesur olma, ba��ms�z olma, h�rsl� ve sald�rgan olma gibi özellikler de erkeklik özelli�i olarak tan�mlanm��t�r.
Feminizm tarihsel sürecin içinde dönemin �artlar�na göre veya lokal yahut global olarak bir tak�m de�i�ikliklere u�ram��t�r. Feminist hareket birinci dalga feminizmiyle ba�lar ve onsekizinci yüzy�lda ortaya ç�kar. Feminizm üç a�amada kendini ifade eder ve her dalga kendi içerisinde farkl� konulara odaklan�r. Birinci dalga feminizm ondokuzuncu yüzy�l ile yirminci yüzy�l�n ilk dönemlerinde etkin olup kad�n�n seçme yani oy verme hakk�n� savunur. �kinci dalga feminizm 1960’lar ve 1980’leri kapsar ve kanunlar�n e�itsizli�ini konu edinir. Kad�n�n kamusal alanda erkeklerle ayn� haklara sahip olarak görünür olmas� ve varolmas� hakk�n� savunur. Simone de Beauvoir en önemli temsilcisikonumundad�r. Üçüncü dalga feminizm ise 1990’lardan günümüze kadar uzanan sürece kar��l�k gelir ve ikinci dalgan�n b�rakt��� bo�lu�u doldurmaya çal���r. Yaln�zca heteroseksüelli�i de�il ayn� zamanda biseksüelleri, transeksüelleri de kapsayacak biçimde cinsiyetsiz bir toplum mücadelesi verir.
Birinci Dalga Feminizm
Feminist hareket birinci dalga feminizmiyle ba�lar ve 19. yüzy�lda ortaya ç�kar. Mary Wolstonecraft’�n dü�ünsel/felsefi olarak besledi�i birinci dalga feminizmin temel savlar�ndan biri kad�n�n e�itim yoluyla erke�in kafa arkada�� olacak �ekilde yeti�tirilmesidir. Hakikat herkes için ula��labilir olmal� ki bilgi ve erdemin yay�lmas�n�n önündeki tüm engeller kalkabilsin diye dü�ünür birinci dalga feministler. Wolstonecraft, “kad�nlar�n zihinlerini geli�tirerek onlar� güçlendirirseniz, kör itaatin de sonu gelecektir. Ama iktidar her zaman kör itaat arad���ndan tiranlarla hazc�lar kad�nlar� karanl�kta b�rakmaya çal���rken do�ru �eyi yapmaktad�rlar. Ne de olsa tiranlar köleler ister, hazc�larsa oyuncaklar. Asl�nda hazc�, tiranlar�n en tehlikelisidir; kad�nlar sevgililerini, prensler bakanlar�n� yönettiklerini san�rken, asl�nda onlar taraf�ndan aptal yerine konulurlar” der. Birinci dalga feminizmde evlilik kurumuna bir kar��tl�k durumu söz konusu de�ildir. Yaln�zca kad�n�n süse dü�kün, a�k pe�inde ko�an bir varl�k olmas�n� yad�rgar. Kad�n�n hem bedenen hem de zihinsel iradesini güçlendirerek aile içindeki görevlerini lay�k�yla yerine getirebilecek çe�itli erdemler sergileyerek kocas�na ba�l� bir yarat�k olmaktan kurtulmas� gerekti�ini savunmaktad�r. Ancak o zaman kad�n�n kocas�n�n gözünde yücelece�ini ve onun dostu, yak�n arkada�� olabilece�ini savunmu�lard�r. Tanr�’n�n her �eyi olmas� gerekti�i gibi yaratt���n� ama insanlar�n türlü oyunlarla onun bu yap�t�n� bozdu�unu öne sürmü�lerdir.
Bilgi olmadan ahlak�n olmayaca��n� savunurlar. Kad�n�n erke�e de�il akla boyun e�mesi gerekti�ini ve bilgiyi erke�e egemen olmak için de�il kendi üzerlerinde güç sahibi olabilmek için isterler. Bu feminist dü�ünceye göre iki cins kar��l�kl� olarak birbirlerini iyile�tirebilir de yozla�t�rabilir de. Kad�nlara tan�nacak e�itim f�rsat�n�n cinsleri kar��l�kl� olarak iyile�tirece�ine vurgu yaparlar. Kad�nlara e�itimde erkekler gibi �ans verilmesi ve onlar�n ak�llar�n� kullanmalar�na f�rsat verilmesi ailenin daha sa�l�kl� olmas� için de �art oldu�unu öne sürerler. Pek çok erke�in taylar�n büyümesini yak�ndan takip etti�ini ve bu yüzden ah�rda daha fazla zaman geçirdi�ini ama tuhaf bir duygusuzlukla çocuklar�n odas�nda hiç zaman geçirmediklerini ifade eden Wolstonecraft bu nedenle neslin yeti�mesinde bir çok kötülük tohumlar�n�n bizzat erkek taraf�ndan at�ld���n� ifade eder. Erdemin özgürlükle beslenmedi�i sürece hiçbir zaman güçlenmeyece�ini bu yüzden de kad�nlar�n erkeklerle e�it haklara sahip olmas� durumunda ancak bu erdemlerin ortaya ç�kaca��n� savunur.
Kad�nlar�n u�runa sava� vermesi gereken �eyin imparatorluk de�il, e�itlik olmas� gerekti�ini savunurlar. Kad�nlar egemenlik alanlar�n� geni�letmek istiyorlarsa d�� görünü�lerini güzelle�tirerek yaln�zca ona güvenmemeleri gerekti�ini akla ihtiyaç duymalar� gerekti�ini savunurlar. Kendilerini güzel bir ak�lla donatan kad�nlar�n a�k pe�inde ko�arak evlenmeden önce kibirli ve gösteri�çi tav�rlar tak�nmayaca�� gibi evlendikten sonra da e�ine kölece itaat etmeyece�ini savunurlar.
�kinci Dalga Feminizm
�kinci dalga feminizm 1960’l� y�llardan sonra ba�lar. �kinci dalga feminist hareket içinde liberal feminizm, sosyalist ve marksist feminizm ile radikal feminizm türleri s�n�fland�r�l�r.
1- Liberal Feminizm
Liberal feminizm, liberal felsefenin ideallerinin yaln�zca erkekler için geçerli olmad���n� kad�nlar içindegeçerli oldu�unu savunur. Liberal felsefenin zaman içindeki de�i�imleri liberal felsefenin de ayn� parelelde de�i�imine sebep olmu�tur. Liberal feministler t�pk� liberal erkekler gibi do�u�tan gelen haklara sahip olduklar�n� savundular. Birinci dalga feministler oy verme hakk�, kanun önünde e�itlik, ve mülkiyet hakk�n� savunuyorlarken liberal feministler bu haklar�n yan�nda do�um izni ve çocuk emzirme için devletin devreye girmesi gerekti�ini savundular. Ayr�ca erkeklerle e�it ücret alman�n mücadelesini verdiler. O dönemde çal��an �ehirde ya�ayan bir kad�n ortalama olarak �ehirde ya�ayan ve çal��an bir erke�in ald��� ücretin yar�s�n�, e�er ta�rada ya��yorsa üçte birini almaktayd�.
Liberal Feminizmin temel özelliklerine bak�ld���nda öncelikle e�itimde f�rsat e�itli�i istedi�ini görürüz. Do�al nitelikleriitibariyle erkeklerle aralar�nda fazla fark olmad��� dü�ünülen kad�nlar�n ayn� e�itimi almalar� durumunda erkeklerin yapt��� tüm i�leri yapabileceklerini savunurlar. Liberal feministler kad�n�n ve erke�in karakter olarak yatk�n oldu�u alanlar�n varoldu�u tezine kar�� ç�karlar. Mesela kad�nlar�n, dans, müzik yahut edebiyat alan�na yatk�n oldu�u erkeklerin de be�eri bilimler, sosyal bilimler ve do�a bilimlerine yatk�n oldu�unu kabul etmezler. Kad�n ve erke�in yarat�l�� olarak farkl� e�ilimlere sahip oldu�unu savunan ve bu görü�ün sonucu olarak kad�n� hostes, erke�i pilot; kad�n� hem�ire, erke�i doktor; kad�n� sekreter, erke�i patron gibi ikilemlere sokan anlay��� �iddetle ele�tirirler. Böylesi bir bak���n toplumun geli�mesinin önünde engel olaca��n� savunurlar. Bu durumda yaln�zca zarar görenler kad�nlar olmayacakt�r ayn� zamanda erkekler de zarar göreceklerdir.
Liberal feminizmin bir ba�ka iste�i kad�n�n kamusal alana ç�k���d�r. Kad�n� evde üretimden yoksun, e�yalar�n ve evlerin kölesi olmaktan kurtar�p ev d���nda çal��mas� için mücadele etmektedir. Evde çocuklar�n�n annesi, mürebbiyesi olan kad�n köle olarak görülürken ayn� i�i ba�ka birinin ya da birilerinin çocuklar� için ücret mukabilinde yapt���nda üretken kad�n olarak betimlenmektedir. Bir ba�ka istekleri erkeklerle ekonomik anlamda e�itli�i arzu etmektedirler. Liberal feministler kad�n�n tamolarak özgürle�ebilmeleri için erkekten ba��ms�zbir ekonomik güce ula�malar� gerekti�ini savunur. Hem bedenen hem zihnen güçlü, e�inin ve çocuklar�n�n kölesi olmayan bir kad�n�n varolabilmesi ancak kendi ayaklar� üzerine durmas�yla mümkün oldu�unu savunur. Kamusal alana ç�kmak kad�n özgürlü�ünün teminat� say�l�rken bu teminat� ayakta tutan �eyin de ekonomik özgürlük oldu�u vurgulanmaktad�r. Kad�n� de�erli k�lan onun zekas�, bilgisi, ailesine göstermi� oldu�u ihtimam olmaktan ç�km�� olup art�k kad�n�n de�erlilik ölçütünün yaln�zca parasal bir boyuta indirgendi�i bir bak�� ortaya ç�km��t�r. Liberal feminizmin bir di�er mücadelesi erkeklerle siyasal ve hukuki e�itlik istemesidir. Liberal feministler her alanda kad�nla erke�in hukuki olarak e�itlenmesini istemektedirler. Bunun için de yasalarda kad�nlar�n aleyhine varolan ayr�mc�l��� kald�rmak, i�e al�nmalarda liyakat esas�na dikkat edilerek cinsiyet ayr�mc�l��� yapmamak ve son olarak da ki�iler aras� ayr�mc�l��� kald�rarak k�z ve erkek çocuklar�n� yeti�tirirken kad�n ya da erkek olarak de�il insan/birey olarak yeti�mesini sa�lamak gerekti�ine inanmaktad�rlar. Kad�n�n tüm gün d��ar� çekildi�i bir zaman diliminde ailenin durumu ne olacak sorusunu liberal feministler cevaps�z b�rakm��lard�r. Muhtemelen e�er bir ailenin gereklili�ine inan�l�yorsa o zaman erkeklerin eve çekilmesi gibi ironik bir tablo ortaya ç�kmaktad�r.
2- Sosyalist ve Marksist Feminizm
Marksist feministelere göre kad�n�n ezilmesinin alt�nda yatan sebep cinsiyet farkl�l��� olmay�p tamamen s�n�fsal farkl�l�kt�r. Bir di�er ezilmenin sebebi yabanc�la�ma duygusudur. Yabanc�la�ma, ki�inin hayat�n� anlams�z bulmas� ve yapt��� i�leribir bütünlük içerisinde kavrayamamaktan ötürü hissetti�i bölünmü�lük duygusudur. Kapitalizmin do�al bir sonucu olan uzmanla�ma ve i� bölümü ki�ileri emeklerine, di�er insanlara ve içinde ya�ad�klar� sisteme yabanc�la�t�rmaktad�r. Marksist yabanc�la�ma teorisine göre eme�ini satarak hayat�n� sürdüren insanlar, yapt�klar� i�ten hiçbir tatmin almaman�n yan� s�ra, ne yapacaklar�na, nas�l yapacaklar�na ve ne kadar yapacaklar�na ba�kalar� karar verdi�i için kendi emeklerine yabanc�la�maktad�rlar.
Marksist feministler liberal feministlerin iddia ettikleri gibi kad�n sorununun reformlarla çözülemeyece�ini savunurlar. Onlara göre reformlar kad�n�n durumunu görece olarak iyile�tirir ama sorunlar� tam olarak ortadan kald�ramaz. Mesela evlilik ekonomisi de�i�medi�i sürece temelde sorun ayn� kalacakt�r. Kad�n�n fahi�elik yapmas� ahlaki bir sorun olmay�p temelde ekonomik bir sorundur. Bu durumda çal��an kad�nlar�n hepsi ekonomik güçsüzlükten dolay� çal��maktad�r. Bu dü�ünceye göre evli kad�nlar�n durumu da fahi�elik kurumundakilerden farkl� de�ildir. Onlar da ekonomik zorunluluktan dolay� kocalar� ile beraberliklerini sürdürüp bunun kar��l���nda cinselliklerini sunmaktad�rlar. Bu yüzden Engels tek e�li evlili�in bile kad�n� özgürle�tirece�ini savunur. Çünkü tek e�li evlilik bile s�n�fl� bir topluma s�k� bir ba�l�l��� ifade eder. Kad�n�n tam ba��ms�zl��� ancak s�n�fl� bir toplumun ortadan kald�r�lmas�yla mümkünür ki bu da ancak kapitalizmin tamamen yok olmas�yla mümkündür. Marksist feminizm kad�n�n yapm�� oldu�u ev i�lerinin toplumsalla�t�r�lmas� ya da ev i�lerinin ücretlendirilmesi gibi bir yolla kad�n�n yapt��� i�lerin ikincile�tirilmesinin önüne geçilece�ini savunur.
Sosyalist feministler kad�n�n yabanc�la�mas�na marksizmden farkl� olarak üç olgu eklerler. Bunlardan ilki cinselliktir. Kad�n�n vücut bak�m�, kilo vermesi, makyajla süslenmesi, moday� takip etmesi ve vücut egzersizleri gibi �eyleri kendisi için yapt��� söylense de asl�nda böyle olmad���n� savunur. Kad�n�n kendini ötekine yani erke�e be�endirmek için süslenmekte oldu�unu söyler. Bu durum i�çinin eme�ine yabanc�la�mas� gibi kad�n bedeninin ba�kalar�n�n be�enisine sunulan bir metaya dönü�mesinden ötürü kendi cinselli�ine yabanc�la�t���n� savunur. Bir di�er yabanc�la�ma olgusu anneliktir. Kad�n�n t�pk� cinsellikte oldu�u gibi kaç çocuk do�uraca��na kendisi karar vermeyip kocas� yahut ekonomik �artlar gere�i verilen kararlar etkin oldu�unu savunmaktad�rlar. Kad�n kendi iste�i ile kaç çocuk do�uraca��na veyahut do�urmayaca��na karar verememesinden dolay� annelik olgusuna da yabanc�la�t���n� savunmaktad�rlar. Bir di�er yabanc�la�ma olgusu da entelektüel aland�r. Kad�nlar kendi duygu ve dü�üncelerini kamuoyu önünde ifade etmekten korkmaktalar ve erkeklerin dü�üncelerini benimsemeye zorlanmaktad�rlar. Bu durum da onlar� kendi zihinsel yeteneklerine kar�� yabanc�la�t�rmaktad�r. Sosyalist dü�ünceye gör i��çilerin yabanc�la�mas� nas�l ki emekleri yoluyla oluryorsa kad�nlar�n yabanc�la�mas� da bedenleri yoluyla olmaktad�r. Kad�nlar bedenlerine yabanc�la�t�r�larak ezilmektedirler.
3- Radikal Feminizm
Radikal feminizm 1960’l� y�llar�n sonunda ortaya ç�km�� bir hareketir. Dünyada radikal siyasal olaylar�n ço�ald��� bir zamanda ortaya ç�kmas� harekete bu ismi vermi� olmal�d�r. Bu döneme damgas�n� vuran baz� hareketleri s�ralayacak olursak: 1968 ö�renci hareketleri, anti nükleer protestolar�, çevreci protesto hareketleri ve Vietnam sava�� kar��tl��� ve bilime kar�� ku�kular�n artt��� anti bilim hareketlerini sayabiliriz. ��te bu radikal giri�imlerde kad�n hareketlerine yans�m�� ve radikal feminizm do�mu�tur. Bu hareket o döneme kadar varolan kad�n hareketlerinin marksist/sosyalist teori de dahil olmak üzere kad�n� özgürle�tirmeye yetmedi�ini savunmu�tur. Radikal feminizmin ilk temel eserini Shulamith Firestone’nun “Cinsiyet Diyalekti�i” (Dialectic of Sex) kitab�d�r. Frestone kad�n ve erkek aras�ndaki biyolojik farkl�l��a dikkat çekerek insanlar aras�ndaki çat��man�n s�n�f çat��mas� da dahil olmak üzere en büyük çat��man�n cinsiyet çat��mas� oldu�unu iddia etmi�tir. Feminist devrim gerçekle�ti�inde hem biyolojik üreyim hemde sanayi üretimini kontrol alt�na alaca��n� ve böylece kad�nlar�n tam olarak özgürle�ebilece�ini savunmu�tur.
Radikal feministlere göre tarihin çark�n� marksistlerin iddia etti�i gibi s�n�f çat��mas� de�il cinsiyet farklar� aras�ndaki çeli�ki olu�turmaktad�r. Farkl� toplumlarda kad�n ve erkek aras�ndaki ili�kilerin do�as�n� anlamak için bu toplumlarda kad�n ve erke�in yeniden üretimde (biyolojik üreme) üstlendi�i rollere bakmak ve onlar� analiz etmekten geçti�ini savunmaktad�rlar. Do�al olarak bu cinsiyet farkl�l��� çat��mas� incelendi�inde görülecektir ki en büyük problem “patriarki”dir. Radikal feministlere göre hem kapitalizm hem de patriarki hepten yokedilmelidir. Feminist devrimle patriarki ortadan kald�r�ld���nda sorun kendili�inden ortadan kalkacakt�r. Radikal feminist devrimin amac� cinsiyetsiz bir toplum in�a etmektir. Bu toplumda biyolojik olarak kad�n kad�n olarak, erkek de erkek olarak kalabilecek ama erkeksilik ve kad�ns�l�k diye bir �ey olmayacakt�r.
Radikal feministlerin üzerinde dikkatle durdu�u belli ba�l� konular vard�r. Bunlardan ilki cinsiyetçi s�n�f sistemidir. Yukar�da da belirtti�imiz gibi radikal feministler için esas sorun patriarki sistemidir ve onun ortadan kald�r�lmas� �artt�r. Peki ama bu nas�l olmal�d�r? Kad�n ve erke�in aras�nda biyolojik farkl�l��� minimize edecek biyolojik üreme (üreyim) teknolojilerinin geli�tirilmesi gerekmektedir. Kad�n� “anne”, erke�i “baba” yapan biyolojik farkl�l�k, gebelikten korunma, kürtaj, k�s�rla�t�rma ile geli�tirilen yeni teknolojilerle eski anlam ve i�levini kaybedecektir. Suni döllenme, ta��y�c� annelik gibi yöntemleri me�rula�t�racak yasalar�n ç�kar�lmas�yla çocu�u dünyaya getiren anne ona bakmak zorunda kalmayacak ve anne olmak isteyen biri de çocuk do�urmak zorunda kalmayacakt�r. K�sacas� teknolojinin yard�m�yla kad�nlar�n özgürlü�ü kar�nlar�ndan ba�layacakt�r.
Radikal feministlerin üzerinde durdu�u ikinci önemli konu anneliktir. Bunlara göre yerle�ik anne anlay��� üç farkl� mite dayan�r. Onlara göre bu varsay�mlar sorgulanmal�d�r. E�er ataerkil bir düzenin normlar�na göre çocuk yeti�tirilmezse örne�in k�zçocuklar�na oyuncak bebek almazlarsa, evde, okulda, çar�� pazarda cinsiyete dayal� normlar üzere çocuklara davran�lmazsa kad�nlar�n anne olmak isteyecekleri �üphelidir. Anne olma iste�i k�z çocuklar�na medya ve di�er kurumlar arac�l���yla toplumsal olarak dayat�lmaktad�r. K�sacas� annelik toplumsal dayatman�n bir sonucu olarak varolmu�tur. Di�er mit, bütün annelerin çocu�a ihtiyaç duydu�unu ileri sürer. Oysa bunun do�ru olmad���n� iddia ederler. Onlara göre annelik güdüsü toplum taraf�ndan kurulur ve annelik bu sayede ö�renilen bir �eydir. Ba�ka bir ifade ile bir kad�n anne olmak isteyerek do�maz fakat anne haline getirilir. Üçüncü mit ise, çocuklar�n anneye ihtiyaç duydu�u mittir. Burada bahsedilen annelik biyolojik anneliktir. Elbette her bebek büyüyüp yeti�mek için bir anneye muhtaç oldu�unu kabul ederler. Ama bu annenin illa biyolojik anne olmas� �art de�ildir. Ta��y�c� anne do�urur, onu büyütecek ba�ka bir kad�n da çocu�a bakabilir. Radikal feministler çocu�un büyütülmesinde biyolojik annenin sosyal anneden daha iyi olaca�� tezini kabul etmezler. Aksine bir annenin de�il de çoklu annenin çocu�un toplumsalla�mas�nda daha verimli olaca�� kanaati ta��rlar.
Bu kanaatler neticesinde cinsiyete dayal�, annelik düzenine dayal� olarak kurulan toplum düzeninin y�k�lmas�, cinsiyete dayal� i� bölümünü de ortadan kald�raca��ndan cinslerin rollerine dayal� imgeler de yeniden gözden geçirilecektir. Böyle olunca biyolojik i� bölümüne dayal� evlilikler, aileler ortadan kalkacakt�r. Tabii ki cinsellik de anlam de�i�ikli�ine u�rayacak, homoseksüellik, heteroseksüellik, biseksüellik veya lezbiyenlik gibi kavramlar da anlamlar�n� yitirece�inden toplumda her türlü azg�nl�k pedofili de dahil olmak üzere normalle�ecektir.
Bir di�er üzerinde durduklar� konu evlilik kurumudur. Ço�u radikal feministler evlilik kurumuna kar��d�rlar çünkü evlili�in kad�n� bask� alt�nda tutan bir kurum oldu�una inan�rlar. Bunlara göre feminist diye tan�mlanan her kad�n�n evlilik kurumunu teoride de, pratikte de reddetmi� olmas� gerekti�ine inan�rlar. Zira kad�n, evlilik kurumuyla birlikte hem anneli�e, hem de cinsel köleli�e zorland���na inan�rlar. Bu yüzden ataerkillik düzenini temsil eden evlilikten kurtulmak kad�n�n kurtulu�u için �artt�r.
Bir di�er üzerinde durduklar� konu kad�nlar�n bedeni konusudur. Kad�nlar�n haklar�n� düzenleyen, do�urganl��� üzerine yap�lan yasalar, kürtaja ait konular tamamen erkekler taraf�ndan belirlenen �eyler olup bunlar�n kar��s�nda olmak gerekmektedir. Taciz, tecavüz, kad�n kaç�rma gibi �eyler tamamen kad�n bedeni üzerinden yap�lan haks�z eylemlerdir. Kad�n bedeninin nesnele�tirildi�i bir di�er konu pornografidir. Pornografi ile kad�n bedenini pasif, mazo�ist gösterip erkek bedenini ise aktif ve sadist oldu�u imaj�n� yaymaktad�rlar. Do�al olarak kad�n bedeni üzerinden yap�lan her türlü nesnele�menin kar��s�nda olduklar�n� ifade ederler.
Radikal feministlerin üzerinde durdu�u son konu ise kültür anlay��� üzerinedir. Radikal feministlere göre kültürel kimlikler patriarki düzenden ar�nd�r�l�p yeniden in�a edilmelidir. Siyasal iktidar da ayn� kimlik üzerinden yeniden �ekillendirilmelidir. Böylece insan do�as� yeniden biçimlenmi� ve geleneklere meydan okumu� olacakt�r. Radikal feminizmin uzun dönemdeki amac�, kad�n kültürlü yenibir toplum in�a etmektir. Liberal yahut marksist feministler kad�n� erkek standard�na getirip ya�atmay� hedeflerken radikal feministler erkek standartlar�na kad�n� uydurmaya çal��maz. Çünkü onlara göre kad�n zaten üstündür ve erkekten farkl� olmal�d�r. Fakat bu farkl�l�k anlay��lar� f�trata dayal� bir anlay�� de�ildir. Kad�n�n her �eyi üstündür bu yüzden bir kad�n erkekle birlikte olmak yerine onlara göre lezbiyenli�i tercih etmelidir.
Radikal feministlere göre toplumsal bilinç gere�i erkek merkezlili�in yerini kad�n merkezli kültürel ideoloji almal�d�r. Kad�n�n engellenmesini her türlü ele�tirmi�lerdir. Onlara göre yuva bireyselli�in engellendi�i yerdir. Her �ey ekonomik gücü elinde tutan baban�n tekelindedir ve bu durum toplumsal geli�meyi engeller. Onun için yuva geli�mi� ve modern bir sistemdir. Fakat bu sistemin kad�n�, “toplumsal aptal” konumuna indirgemesi onu devre d��� b�rakacak yeni bir sistemi gerekli k�lar. Bu anlamda da kad�nlara cinsel özgürlük tezini savunurlar. Kültürel anlay��taki feministler “serbest a�k” kavram�n� kullanarak bir kad�n�n ba�ka bir kad�na, bir erke�in de ba�ka bir erke�e ilgi duymas�n� normal kar��layarak homoseksüelli�i ve lezbiyenli�i de savunmu�lard�r.
Radikal feministlerin kulland��� önemlibir slogan vard�r: “Ki�isel olan siyasald�r.” Bu slogan ilk defa 1970 y�l�nda Carol Itanisch taraf�ndan dile getirilmi�tir. Bu sloganla kamu- özel alan ayr�m�n� reddetmekte olup her alanda kad�nlar�n kendi ya�amlar�n� belirleme haklar�n� elinde bulundurmak istediklerini deklare etmi�lerdir. Radikal feministler �rk, renk ay�rmaks�z�n dünyadaki tüm kad�nlar� erkeklerin bask� alt�nda tutu�u “k�z karde�ler” olarak tan�mlamaktad�rlar. Radikal feministlere göre güzel bir dünya in�a edebilmek için yaln�zca kapitalizm ve patriarkiden kurtulman�n yetmeyece�ini ayn� zamanda onlar�n uzant�s� olan sava�lardan, çevre kirlili�inden ve �rkç�l�ktan da kurtularak yeni, güzel bir dünya kurulaca��n� dü�ünmektedirler. Sistematik bir teoriden yoksundurlar.