B�nyamin ZERAN

03 A�ustos 2022

�NSANIN, ALLAH �LE OLAN �L��K�S�

�nsan do�umundan ölümüne kadar olan süreçte yaln�zca ya�am�n� sürdürecek fizyolojik ihtiyaçlar�n� kar��lamakla kalmay�p ayn� zamanda zihnini beraberinde kalbini in�a edecek olan bilgi, fikir ihtiyac�n� da kar��lamak için bir çaba içerisine girer. Hayat�n ak��� içinde insan birçok fikre kap�labilir ve birçok ideolojik forma sahip olabilir. En nihayetinde insan ak�l bali� olduktan sonra kendini ait hissetti�i bir inanc�n içinde varolmak ister. �nsandaki de�i�im bir anda olmaz. Onun aray��� uzun y�llara dayan�r. Kalbine de�en bir ses, bir dokunu� onu zamanla bir aray�� içine sokar ve arad��� �eyi bulmak için fikrin diyar�nda bir oradan bir oraya dola��r durur. Bu dola�malar bir yerde nihayete erer ve bir fikirde karar k�lar. �nsan, neyi arad���n� bilebilmesi için öncelikle kendinde olan yiti�i farketmesi laz�m. Neyi kaybettik ki onu aramakla me�gulüz!

Herkesin yiti�i farkl�d�r diyebiliriz. Aslolan, yiti�ini do�ru tespit edebilmek ve onu bulmaya yarayacak yollar�, yöntemleri de ona göre belirleyebilmektir. �nsan nedir, s�n�rlar� var m�d�r, insan için iyi/kötü, do�ru/yanl��, faydal�/zararl� ölçütleri neye göre belirlenir gibi birçok sorunun cevab�n� iyi tahlil etmemiz laz�m. Kur’an okuyanlar iyi bilirler ki �brahim’in y�ld�zlarla ba�layan, ay ile devam eden ve güne� ile sonlanan bir yarat�c� ilah aray���n� anlatan bir k�ssa vard�r. Bu k�ssa asl�nda insanl��a ait bir k�ssad�r. �nsan e�er bir yarat�c� taraf�ndan yarat�lm��sa kapasitesi yaratanca belirlenmi� ve s�n�rl� bir varl�kt�r. Zira insan� ve evreni yaratma kudretini elinde tutan bir varl�k insan�n tahayyül edemeyece�i ve asla s�n�rlar�n� bilemeyece�i büyükükte s�n�rs�z bir varl�k olmal�d�r. �nsan nas�l ki kendini tan�yabilmesi için ötekine ihtiyaç duyarsa insan neslinin s�n�rlar�n� bilmesi aç�s�ndan da kendisinin yarat�lm�� oldu�unu ve kendisini yaratan�n kudretinin kendinin çok çok üstünde oldu�unu farketmesini sa�lar. S�n�rs�z bir varl�kla s�n�rl� olan varl���n birbiriyle ili�ki biçimi de elbette de�erlendirilmek zorundad�r.

Yaratan ile yarat�lan aras�nda hiyerar�ik bir ili�ki olmak zorundad�r. Nas�l ki bir insan bir makine icat etti�inde onun tüm çal��ma program�n�, yaz�l�m�n�, mekani�ini vs i�leyi�ini kendisi kodluyor ve amac� içinde çal��mas�n� sa�l�yorsa yarat�c� ve yarat�lan aras�ndaki ili�ki de bu biçimde yürür. E�er ki makine kendi fonksiyonunun d���na ç�karsa ar�za vermi� say�l�r. Makineyi icat edenin ya da bilen bir ustan�n elinden makine tamir görerek yeniden kendi varolma amac�na uygun hale getirilir. Yok tamiri mümkün de�ilse hurdaya ç�kar�larak de�ersizle�ir.

�nsan�n yarat�c�s�yla ili�kisi hiyerar�ik olmal�d�r demi�tik. Çünkü yaratan varl�k yaratt��� varl��� belli bir amaç için yaratm��t�r. Onun bir sorumlulu�u ve yapmas� gereken ödevleri vard�r. Öyleyse yaratan ayn� zamanda yaratt��� varl��a bir amaç ve ödev yükleyendir. Peki ödev yükleyen bir yarat�c� ödevin ne oldu�unu da insana bildirmez mi? Hatta ödevin nas�l yap�laca��n� insanlara ö�reten bir ö�reticinin de varl���n� gerekli k�lar. Kur’an bu ö�reticilere resul/nebi kavram�n� kullan�r. Tarih boyunca ilk yarat�c� meselesi insanlar�n hep gündemini me�gul etmi� bir meseledir. Yunan felsefesi “arkhe” sorunu ba�lam�nda bu konuyu ça�lar boyunca tart��m��t�r.

�slam, insan� yaratan�n Allah/Rab oldu�unu deklare etmi�tir. Rab, insan� yaratt��� gibi ayn� zamanda onu terbiye etmi�tir. �nsan yarat�ld���nda ba�� bo� b�rak�lmam�� ve ona yarat�l�� gayesini yükleyen bir terbiye de yarat�c�s� taraf�ndan verilmi�tir. �nsana takvay� da fücuru da vahyeden Allah’t�r. Yani insana yürüyece�i hayat yolunda neyin Allah’a kar�� sak�nma duygusu oldu�unu neyin de fücur oldu�unu ona göstermi� olmas� aç�s�ndan önemlidir. �nsan, kendisine ö�retilen kelimelerle (dünyay� anlama ve amac�na uygun kullanma ruhsat�) bir hayat in�a eder. �slam’a iman etmi� her birey Allah ile olan ili�kisini bu kelimeler yani vahiy üzerinden yapmaya gayret eder.

�nsanlar geçmi�ten bu güne gelene kadar Allah ile olan ili�kilerinde farkl� seyirler ya�am��lard�r. Muhafazakarlar�n Allah ile kurdu�u ba� farkl�, modernistlerin Allah ile kurdu�u ba� farkl� olmu�tur. Muhafazakarlar Allah’� daha çok suç orta�� olarak görüp öyle ili�ki kurmu�larken, modernistler ise Allah’� kendilerini her �eyi yapmaya tam yetkili k�lm�� ve i�lerine kesinlikle kar��mayan etkisiz bir eleman gibi bir ili�ki kurmu�lard�r. Oysa Allah ne birilerinin suç orta�� ne de birilerinin �rgat�d�r. Yaratan, düzenleyen, �ekil veren ve kanun koyan bir Allah oldu�unu farketti�imiz anda ili�ki biçimimiz de de�i�ecektir ku�kusuz.

Müslümanlar�n Allah ile olan ili�kilerinde netle�memi� ya da bir zamanlar net olan ama zamanla flula�an bir ili�ki biçimi mevcut oldu�u görülmektedir. Müslüman her birey için Allah sadece yaratan de�i ayn� zamanda yaratt���n� ku�atan, onu terbiye eden, ona kanunlar koyan tek bir ilaht�r. Ondan ba�ka kanun koyucu, terbiye edici, hayat� düzenleyici bir ba�ka ilah�n varl���n� kesinkes reddeden bir Allah’t�r. E�er ki bir kimse vahyin anlatt��� ilah�n d���nda bir ilah benimseyecek, onun ya�am formunun d���na ç�karak kendi keyfince bir ya�am sürecek olursa, ya da az�c�k vahye göre az�c�k nefsine göre hareket edecek olursa, müslümanlar�n yan�nda farkl� davran�p küfredenlerin yan�nda farkl� davranacaksa k�sacas� m�� gibi müslüman olacaksa tüm bu hayat biçimlerini; kafir, zalim, mü�rik, münaf�k, fas�k, mücrim gibi olumsuz tan�mlamalarla tan�mlayacak olup herkesi tek ilah�n buyru�u alt�nda iman etmeye davet edecektir. Allah, kendisiyle kurulacak ili�ki biçimini kopmaz bir ipe tutunmayla tasvir edecektir. Allah, yaratt��� kullar�n� kendini büyütmeye, ona tazimde bulunmaya ve kendi hükmünce ya�amaya ça��rmaktad�r. Çünkü Allah insan� yaratmakla birlikte onun ya�ayabilece�i tüm imkanlar� ona sundu�u gibi kendisine iman etmede ise hür b�rakm��t�r. Seçme hakk�n�n insana verilmi� olmas� ondaki sorumlulu�u kald�rmamaktad�r. Zira ki�i hangi yolu seçecek olursa olsun (iman/küfür) seçti�i yolun sonuçlar�na da en ba�tan raz� olacakt�r. �man etmeyi seçmek yeryüzünü hay�rla ve ihsanla in�a etmeyi seçmek demek oldu�undan Allah’�n ifadesiyle sarp yoku�a t�rmanmay� göze almak demektir. Küfrün her türüne kar�� hem �ahsi hem de toplumsal olarak kar�� durmak ve küfrün belinin k�r�lmas� için gece gündüz çal��mak demektir. Tüm bu çal��man�n kar��l��� da ku�kusuz Allah’�n vadetti�i ma�firet ve cennettir.

Küfredenlerin kurdu�u ili�ki biçimi ise Allah’�n kudretini tan�may�p kendilerini ilah yerine koyarak vahye tamamen z�t, kendi arzular�nca bir hayat ve toplum in�a etmeyle nihayetlenir. Allah böylesi bir ya�am� tercih edenler için e�er ki ölmeden önce hatalar�n� anlay�p tevbe etmemi�lerse gazap vadetmektedir. Çünkü insana dü�ünebilece�i kadar bir süre verildi�i belirtilmektedir. Bu süreyi iyi kullanamayan, dünyay� kaos ve karma�aya sürükleyen Allah’�n kadrini gere�ince takdir edemeyen herkesin kar��la�aca�� sondur. Kur’an’�n Allah/insan ili�ki biçimine bak�ld���nda genel olarak iman edenler ve iman etmeyenler diye ayr�ld���n� görürüz. Ayr�ca iman edenlerin Allah ile kurdu�u ili�ki biçimini sürekli gözden geçirmesi gerekti�i de dikkatlerden kaçmaz. �man edenlerin yeniden imana davet edilmeleri, ibadi yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenmesi, haram ve helallerin s�n�rlar�n�n çizilmesi, aile ve çocuk ili�kilerine var�ncaya de�in birçok konu genel hatlar�yla tan�mlan�r ve bu tan�mlaman�n sürekli olarak içinde kal�nmas� buyruk verilir.

Son dönem müslüman anlay��a bak�ld���nda insanlar�n Allah’a kar�� daha lakayt oldu�u görülmektedir. Adeta yap�lan her günah� ba���layacak bir Allah varm�� gibi davran�lmaktad�r. Geçmi�te �slami hassasiyet sahibi kimseler bile bir süre içinde mücadele azmini yitirmi�, siperlerini terk etmi� ve mevcut ak��a kat�larak halinden memnun bir ya�am� tercih etti�i görülmektedir. Küfür tüm azg�nl��� ile gerek bireyi gerekse tüm evreni sararken bir k�y�ya çekilip bu tufan bana ula�maz  diyen Nuh’un o�lu misali bir tav�rla, aymazl�kla durum seyredilmektedir. Oysa bu tufan ba�ta bizi olmak üzere herkesi ku�atacak ve yok edecek bir tufand�r. Allah, nas�l ki bozgunculu�u sevmezse bozgunculu�a sessiz kalmay� da sevmez. Müslüman bir bireyin Allah ile kurdu�u ili�ki biçiminde her daim diri, uyan�k olmak ve Allah’tan sak�nmak esas olmak zorundad�r. Allah’tan sak�nmak onun yolunda gerekti�i gibi bir duru� sergilemekten geçmektedir. Allah’� hakk�yla takdir etmek küfrün ne kadar kof ne kadar çürük bir yap� oldu�unu da ikrar etmek demektir. Çünkü Allah’�n kudreti kar��s�nda hiçbir �eyin gücü esamesi okunamaz. Öyleyse müslümanlar�n Allah ile olan ili�kilerinde Allah’� yeniden ama acilen yeniden tan�maya ihtiyaçlar� vard�r. Küfre en ufak bir sempati beslemeden, onun oyunlar�na kanmadan, onlar� bat�l i�lerinde asla ama desteklemeden yaln�zca Allah’�n raz� olaca�� hay�rlar� üretmek ad�na gece gündüz emek sarfedilmelidir. Muhafazakarlardan ve modern liberallerden farkl� bir Allah inanc� yani vahyin tarif etti�i Allah/insan ili�kisi genel olarak mevcut gözükmemektedir. Son dönem “�slamc�lar” aras�nda da muhafazakar ve modern liberal anlay�� içindeki Allah/insan ili�kisi tevarüs etmi� gözükmektedir. Bu ili�ki biçiminin varaca�� son durak Allah’�n gazab�d�r Allah’ü a’lem.

Allah/insan ili�kisi vahiyle beslenip desteklendi�i sürece insan�n dili, insan�n ameli ve insan�n mücadele azmi sürekli olarak olumlu anlamda katlanarak devam eder. Nitelikli bir duru� nitelikli bir ya�am� pe�inden getirir. Bunun için Allah’� vahiy yoluyla tan�maya ve insan� da yine vahiy yoluyla in�a etmeye ihtiyac�m�z vard�r. Allah’s�z insan toplulu�u bütün gücünü kullansa da Allah’a hiçbir zeval veremez. Lakin Allah tek ba��na kudreti her �eyin ve herkesin üstündendir. �nsan�n Allah ile olan il�ikisinde ö�renmesi gereken en önemli �ey haddini bilmesidir. Haddini bilmeyen insan ne kendini ne de kendisini yarat�p �ekil veren ve onu terbiye edeni bilemez.

(Bünyamin Zeran / �ktibas Dergisi)