B�nyamin ZERAN

30 Haziran 2023

HAYAL �L KURGU ARASINDA

�nsan�n içinde ya�ad��� ça�� tan�mlamas� gerekseydi nas�l tan�mlard�? Bu sorunun iki türlü cevab� olabilir ku�kusuz. Birinci cevap kitabi olan yani okullarda ö�retilen tarih dilimi çerçevesinde olurdu. Bu tan�mlamaya göre postmodern bir ça� yahut 21. as�r olarak ifadelendirilebilir. �kinci cevap ise insan�n ac�lar�na ya da sevinçlerine göre, yani hissetti�i duygulara göre olabilir. �lk cevab� a�a�� yukar� hepimiz biliyoruz. Mesele ikinci cevab�n bizdeki yans�mas�n�n ne oldu�udur.

Kurgu ve hayalin birbirine kar��t��� bir ça�day�z diye dü�ünüyorum. Peki, bunun ne sak�ncas� var diyeceksiniz? Hayal bana ait bir �eyken kurgu bana dayat�lan bir �ey oldu�unu dü�ünüyorum. Bu aç�dan bakt���mda hayal öz olarak iyi iken kurgu özünde kötücül gelmekte bana. Hayatta iyi kurgular ya da iyi niyetli kurgular yok mu dedi�inizi duyar gibiyim. Elbette olabilir bunda bir s�k�nt� yok. Ama ne kadar iyi niyetli olursa olsun özünde kurmaca oldu�u için yapayd�r. Kurgu bir kaç farkl� �ekilde örneklendirilebilse de en fazla sanat alan�nda kullan�lan bir terimdir. Sanat için kurgusal ve kurgusal olmayan eserler vard�r. Kurgusal eserden kas�t semantik özellikleri olmayan yani gönderim ve do�ruluk de�eri ta��mayan eserlerdir. Kurgusal olmayan eserler ise semantik özelli�i olan yani gönderim ve do�ruluk de�eri olan eserlerdir. Kurgusal eserleri özellikle fantastik edebiyat alan�nda ve sineman�n baz� türlerinde görme imkân�m�z vard�r.

Hayal dedi�imiz �ey bana ait oland�r. Yaln�zca beni ilgilendiren bir �eydir. Benden ta��p ötekine ula�t���nda kurguya dönü�me imkân� bulunur. Peki, hayal sadece hayal olarak m� kalmal� yoksa hayalin hayata geçirilebilmesi için yap�lacak bir eylem plan� kurgudan muaf tutulabilecek mi? E�er muaf tutulamayacaksa bir dayatma ile kar�� kar��ya kalacak m�y�z? Zira dünyada milyar say�da insan�n varoldu�unu dü�ünürsek her insan�n hayali hayat bulma yoluna girdi�inde milyar say�s�nca bir dayatma da söz konusu olabilir. Öyleyse hayalin kurguya dönü�mesinin kaç�n�lmaz oldu�u bir alanda dayatman�n da imkân dahilinde oldu�unu görebiliriz. Bir roman yaz�l�rken yazar bir karakter kurgular. Bu karakter örne�in madenci olsun. Okuyucu bu karakteri madenci olman�n d���nda ba�ka bir karakterle okuyamaz. Bu kurgu okuyucuya dayat�lm�� bir kurgudur. Bu yanl��t�r anlam�nda söylemiyorum ama kurguyu tan�mlama aç�s�ndan böyle. Sanat�n olu�umunda, vücut bulmas�nda, if�a olmas�nda kurgu kaç�n�lmaz olarak kar��m�zda duruyor. Peki, kurgu yaln�zca sanat alan�nda m� oluyor? Ba�ka alanlara geçti�inde kurgu nas�l bir güce dönü�üyor? Sanat alan�nda dahi okuyucusunu, izleyicisini bir çerçeveye hapseden kurgu, bir �eyi takipçisine dayatan kurgu; siyaset, din ve psikoloji alanlar�nda da kullan�ld���nda ayn� �eyi yapamaz m�? Bu aç�dan bakt���m�zda kurguyu tart���rken ister istemez sanat�n yan�nda, din, siyaset ve psikoloji üzerinde de dü�ünmemiz gerekmektedir.

Avrupa dü�üncesinin geli�im a�amas�na bakt���m�zda skolastik dü�üncenin ard�ndan gelen rönesans, reform hareketleri ve sonras�nda sanayi devrimi bir hayalin ürünü müydü yoksa bir kurgunun sonuçlar� m�yd�? Avrupa tarihine çok girmeden meram�m�z� anlatacak kadar bir hat�rlama ya�ayal�m. Rönesans, sanat alan�nda ba�layan bir geli�medir. �talya’da dönemin ekonomik ve siyasal anlamda güçlü olan Medicini ailesi sanatç�lara kol kanat germektedir. Sermayenin emrinde bir sanat, sermayenin hayalini kurgulamakla me�guldür. Asl�nda sanat dedi�imiz �ey sipari� üzere yap�lan bir etkinlik de�ildir. Sanatç�n�n hayal dünyas�nda olan �eyin vücut bulmas�d�r. Bir gerçekli�e tekabül etmesi �art� yoktur. Ama sanat, rönesans ile birlikte toplumlar� dönü�türen bir ayg�t görevi üstlenmi�tir. Shakespeare’nin tiyatrolar�, Michelangelo’nun ç�plak Davut heykeli, Dante’nin “�lahi Komedya”s�, Boccaccio’nun “Decameron”u incelendi�inde Tanr�’dan ve kraldan ba��ms�z hümanist bir insan tipinin yarat�ld���n� görebiliriz. Sanat bu alanda kurgu yoluyla toplumu terbiye eden bir araç olarak kullan�l�rken “sanatç�lar” ise sermayenin dü�ünü gerçekle�tiren büyücüler olmu�lard�r.

Avrupa’da burjuva, sonraki tan�mlamas�yla kapitalistler kiliseyi ve kral� güçten dü�ürüp kendi egemenlik alanlar�n� ve pazar paylar�n� art�rmak maksad�yla sanat� ve onu yaratan sanatç�lar� (büyücüleri) kendi hayallerini gerçe�e dönü�türecek kurgular�n araçlar� olarak kullanm��lard�r. Kurgu sadece sanat alan�nda kalabilseydi, birilerinin dünya görü�ünü topluma dayatan bir ayg�ta dönü�memi� olsayd� mazur kar��lanabilirdi belki. Lakin kurgunun özünde bir gerçe�i kendince yeni bir forma çevirmek vard�r. Yani kurgu, hayalin d���nda mevcut bir durumu farkl� bir gösterimle istedi�in yöne çevirebilme becerisini ifade eder. E�er, hayalin olan �eyi kurgularla istedi�in yöne çevirecek olursan o saf ak�ldan ve f�trattan uzakla�man gerekir. Mesela halk aras�nda “Yine ne kurguluyorsun?” cümlesi “Akl�ndan ne fesatl�klar geçiyor?” �eklinde kötü bir anlama tekabül eder. “Bunlar�n hepsi senin kurgun!” ifadesi de yine kurgunun kötücül bir anlam�n� ifade eder. Avrupa’n�n ideolojik bask�lar� da tam bu kurgular eliyle oldu. Amerikan rüyas� da ideolojileri kald�rarak sadece kurgunun kendisiyle bir dönü�üm ya�att�. Üstelik bir varl��a gerek olmaks�z�n bunu yapt�. Sadece kurgular vard�. �nsanlar�n gerçek sand��� ama asl�nda olmayan bir dünyay� bir semptomu gerçekmi� gibi insanlara sat�verdi. Adeta uyu�turucunun etkisinde kalan insan misali kurguyu gerçek zannedip hakikate sava� açan yeni bir insan tipi olu�turuldu. Hakikat olan ne varsa kar��s�na yasalarla dikilen devletler varedildi. G�dalar�n imitasyonu yap�ld�. Bal yerine glukoz/fruktoz �urubu, peynir yerine soya, et yerine labaratuvarda üretilen yapay et geçti. Güne�te bronzla�an ten, solaryumla bronzla�maya ba�lad�. �nsanlar�n bir araya gelerek kucakla��p gözlerinin içine bakarak muhabbet etti�i ortamlar sanal camlar�n ard�ndan yahut kablolar�n ucundan yap�lmaya ba�land�. Giderek kurgular�n egemen oldu�u dünyada hayal insan� terkediverdi. Daha bir sürü örne�i vermek mümkün. Tüm bunlar kurgular vas�tas�yla yap�l�verdi. ��te bunun için rönesans sonras� sanat� büyü; sanatç�y� ise büyücü olarak tan�mlamak mümkündür diye dü�ünüyorum. Belki Firavun’un büyücülerini bu gözle okuyabiliriz.

Hayal ile plan� birbirine kar��t�rd���m�z� dü�ünüyorum. Misal, bir çocu�a ya da yeti�kine senin hayalin ne diye sordu�umuzda doktor olmak, hâkim olmak, ya da zengin olmak gibi cevaplar alabiliriz. Bu cevaplar bir hayalden çok gelecekle ilgili bir planlamay� i�aret eder. Ne olmak istiyorsak o alanla ilgili okumalar, pratikler yaparak kendi mesle�imizi seçebiliriz. Hayal daha çok ula��lmas� çok zor olan bir �eyi ifade ediyor gibi. Gerçekle�mesi mümkün olmamakla birlikte gerçekle�mesi de ihtimal dahilindedir. Gerçekle�mesi hiç/asla mümkün olmayan hayali kategorik olarak ütopya �eklinde tan�ml�yoruz. Planlama bir gerçekli�e tekabül ederken hayal illa bir gerçekli�e tekabül etme zorunlulu�u ta��maz. �nsan bir ku� gibi gökyüzünde uçmay� hayal edebilir. Hayalde bir bilinç elbette vard�r. �nsan hayal kurarken argo tabirle söyleyecek olursak ay�k kafayla hayal kurar. Hayal ve ümit birlikte yol al�r. Hayal etti�iniz �eyi ümit edersiniz. Öyleyse insan�n umudu olacak hayalleri her daim olmal�d�r. �nsan hayal etti�i �eyi gerçekle�tirmek için çaba sarfeder hatta sarfetmelidir de. Ancak nas�l bir çaba sarfetmeli ki kendi hayali ba�kalar�na dayat�lm�� bir kurguya dönü�mesin?

Tolstoy’a nazire olsun diye bir soru soral�m. Hani Tolstoy, “�nsan Ne ile Ya�ar?” diye soruyor ya, biz de “�nsan ne ile hayal kurar?” diye soral�m. �nsan elindeki olan �eylerle hayal kurar san�r�m. Nedir insan�n elinde olan peki? �nsan�n elinde içine do�du�u toplumun örfleri, inançlar�, öfkeleri ve ortak paydalar� vard�r. Kurgu tüm bu ortak paydalar� yerle yeksan ederek tek bir kal�p içinde bir insan varedebilme gücüne sahiptir. T�pk� post truth (gerçek ötesi) ça�� insan�nda yapt��� gibi. �nsan, içine do�du�u toplumun kendisine miras b�rakt��� kelime ve duygularla hayal kurar. Asl�nda insan� Allah yaratt���nda ona yükledi�i kelimeler var. Bu kelimeler içine do�du�u dünyay� anlama k�lavuzu gibi �eylerdir. �nsan bu kullan�m k�lavuzu içinde anlar, dü�ünür ve hayal kurar. Felsefede tart���lan s�n�rl� varl�k/s�n�rs�z varl�k ya da kelamda tart���lan mümkün varl�k/zorunlu varl�k uyar�nca insan mümkün varl�kt�r. Mümkün varl�k zorunlu varl���n ona çizdi�i alan içinde kalmakla yükümlüdür. Oysa rönesans sonras� insan kendini zorunlu varl�k yerine koyma arzusundad�r. Hal böyle olunca arzu, hayal ve kurgu birbirinin içinde kar��maktad�r. �nsan da Allah’�n kendisine yükledi�i e�yan�n isimlerini do�ru okuyamad��� zaman tersinden bir modernle�me ya�ayabilmektedir. Yani insan dindarl�k ad�na kendini Allah’�n yerine koyabilmektedir. T�pk� rönesans sonras� hümanist insan gibi ama biçimsel olarak farkl� bir �ekilde. Bunu dini ideolojikle�tirerek yapmaktad�r. Her �eye bir s�n�r, bir çerçeve çizerek kendi kafas�nda kurgulad��� dinî ya�am� bir ba�kas�na dayatabilmektedir. Peygamberlerin mücadelesine bakt���m�zda �unu irdeleyebiliriz: Allah’�n gönderdi�i vahyi toplumlara dayatm��lar m�d�r yoksa tebli� mi yapm��lard�r? Peki, bir iktidar olma yoluna girdiklerinde yolda kulland�klar� araçlar bir dayatma mahsulü kurgular m�yd� yoksa kendilerine dayat�lan kurgulara itiraz eden bir duru�tan m� ibaretti? Bu sorular�n cevaplar� bizi kurgu ile hayalin bahçesinde gezdirecektir.

Allah, insan� yaratan ve onu hükümleriyle ku�atan olmas� hasebiyle insana s�n�r çizmeye muktedirdir. �nsana çizdi�i s�n�r insan�n f�trat�n� gürle�tirebilmesi için bir imkândan, lütuftan ibarettir. Dolay�s�yla insan Allah’tan kendini ba��ms�zla�t�rd��� sürece girdi�i her yol, kurdu�u her hayal kurguya, kurmacaya mahkûmdur. �nsan, kendisini yaratan rabbiyle ba��n� güçlü tuttu�u sürece hayal dünyas� da ebedi olan�n raz� olaca�� s�n�rlar içinde kal�r. Hayal kurmak insan�n ilahi bir yasaya ba�l� kalarak yapt��� bir �ey oldu�u sürece güzelle�ecektir. Böyle oldu�u takdirde ne dini ideolojikle�tirerek bir kal�ba sokacak ne de dünyay� tekdüze yapman�n derdine dü�ecektir. Allah’�n insana vahyetti�i haliyle olmas� gereken bir insan tipi vard�r. Cömert, affeden, zulme kar�� duran, kendisi zulmetmeyen, tek olan Allah’a sadakatle ba�l�, muttaki, adil vs. Tüm bu say�lanlar bir kurguya gereksinim duyar m�? Muttaki olmay� kurgular m�y�z, hayal mi ederiz? �nsan hayali olarak en muttaki kul olma arzusunda olabilir. Ama bunu �öyle yapay�m diye kurgulayamaz. Onun ya�am formu zaten yarat�c� taraf�ndan belirlenmi�tir. �nsan, bu tan�mlaman�n içinde kalarak yapar bunu. Ama insan muttaki olmay� kurgulamaya ba�lad���nda i�ler de�i�ebiliyor. Ruhbanl�k denilen bir mefhum do�abiliyor. O vakit çerçeveler ard� ard�na gelmeye ba�layabiliyor. Mesela, sakall� olunmal�, sakal �u kadar uzat�lmal�, �u kadar zikir çekilmeli, çilehanede kal�nmal�, tesettürün ölçüsü �u olmal�, rengi �u renk olmal� vs… Biz buna tersinden modernle�me diyebiliriz. ��in içine kurgu girince t�pk� modern insanda oldu�u gibi tanr�l�k iddias� ba� gösteriveriyor.

Peki, hayal kurmak güzelse ve insan için gerekliyse Allah insana hayal kurdurur mu? Bu soruya olumlu cevap verebilmek için hayal kurman�n iyi bir �ey oldu�una inanman�z gerekiyor. Aksi takdirde bu sorunun cevab� ba��ndan bellidir. Din yaln�zca Allah’�n oluncaya kadar küfredenlerle sava� halinde olmam�z� istemesi bize sunulan büyük bir hayal midir? Ya da mümin kullar�na vadetti�i geni�li�i yerle gök kadar büyük olan cennetin tasvir edilmesi müminlerin oray� hayal etmesi için midir? Yahut tam tersi, cehennemi tasvir etmesi onun deh�etini hayal etmemiz ve ya�am�m�za bu hayalle çeki düzen vermemiz için midir? Veyahut �smet Özel’in “Ta�lar� Yemek Yasak” kitab�nda belirtti�i gibi “hayal, ipleri elden kaç�rmak” m�d�r? Bu sorular�n cevaplar� da elbette okuyucudad�r.

�ktibas Dergisi May�s Say�s�