

"sonra" Arama Sonuçları

Cuma hutbesi: Üç Bin Yıl Sonra Mücadele Aynı Aktörler Farklı I Şükrü Hüseyinoğlu I Kur'an Nesli İlim Merkezi

İslâm dininde teşhircilik haramdır. İslâm bunun için işe hâin bakışların önüne geçerek başlıyor. Sonra hem kadını, hem erkeği, hem nesli korumak için erkeğe ve kadına tesettürü emrediyor. İslâm dini dünya ve ahiret saadeti için kurallar koymuştur. Tesettür de bu kurallardan birdir.

Bir de, demokrasi kötüdür, laiklik şöyle şöyle din dışıdır vb. demek aslında bir şey demek değildir. Esas belirleyici olan, “demokrasi kötüdür”den sonra kuracağımız cümledir. Devamında “İslam iyidir” cümlesini kurarsak, yerde ve gökte, âfakta ve enfüste, ezelde ve ebette en büyük doğruyu söylemiş olacağız. Platon’dan bu yana pek çok demokrat da demokrasiyi eleştirmektedir. Demokrasi için “yetmez ama evet” diyenler azımsanmayacak kadardır ama bu insanlar seçimlerini Allah ve Rasûlden/Rasûllerden yana yapmadıkları müddetçe, bir şey demiş sayılmazlar.

Geçen hafta Cuma günü Addis Ababa'da Cuma namazı sonrasında kentin en büyük camisinin yakınında, kentsel proje kapsamında camilerin yıkılmasına tepki gösteren Müslümanlara silahla karşılık veren Etiyopya güvenlik güçleri 5 kişiyi katletti, onlarca kişi de yaralandı.

Müslüman Kur'an ahlakıyla inşa olur. Bu ahlak önce kendinden başlayan ve sonra en yakınını inzar etmeyle devam eden bir ahlaktır. Topu taca atmadan “ama, lakin...” demeden ertelemeden hemen şimdi değişime başlamaktır... Herkes bir seçim yapıyor muhakkak. Peki bizler, kendini İslam’a nispet etmişler şimdiye kadar nasıl bir seçim yaptık ve bundan sonrası için seçimimiz nedir?

Şükrü Hüseyinoğlu: Bugün yaygın bir istikamet krizi yaşandığı, maalesef acı bir gerçektir. Rabbimiz “Haktan sonra dalâletten başka ne vardır?” (Yunus 32) buyurarak, hak ile dalâlet arasında bir “ara form” olmadığını, bir anlayış ve işleyişin ya hak, ya dalâlet olduğunu bildirdiği halde, bugün maalesef İslami bağlamından koparılmış ve tamamen reel politik bir yaklaşıma indirgenmiş bir “maslahat” algı ve söylemiyle, bâtıl bir işleyişe destekçi ve taraftar durumuna düşen ciddi bir potansiyelin varlığına tanıklık ediyor ve gerçekten çok üzülüyoruz.

İktibas Dergisi YouTube kanalında 11 Nisan Salı gecesi düzenlenecek programda, Ramazan ayı başta olmak üzere, deprem ve sonrası, ayrıca siyasete ilişkin görüşlerini paylaşmak üzere dergimiz yazarları bir araya geliyor.

Kur'an Nesli İlim Merkezi "Yakın Dönem İslami Davet Önderleri" seminerlerinde bu ay konu "Ahmed Kalkan'ın Hayatı ve Mücadelesi". Asım Şensaltık'ın konuk olacağı program, inşallah bugün (5 Nisan 2023 Çarşamba) iftar sonrası 20.30'da. (Not: İftar ikramı vardır.)

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında “Şanlıurfa’da 3 bina daha yıkıldı” paylaşımını yapan Hayati Sedef dün mahkemeye bile çıkarılmadan tutukluluk süresi uzatıldı.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler sonrası İslam dünyasının gösterdiği duyarlılığın, ümmetin “tek vücut” olduğunu kanıtladığını savunan Mescid-i Aksa’nın imam hatibi İkrime Sabri, bu depremin İslam ümmetinin duygularında birleşmesi ve birbirinin yanında olması için adeta bir “uyarı” niteliğinde olduğunu söyledi.

Yazmayı bitirdikten ve İslam'ın doğru olduğunu anladıktan sonra, onu hâlâ kabul edemedim. Müslüman olmak istemedim. Artık masamdan tüm kitaplarımı kaldırırken bazıları raftan düştü. Ve bu kitaplardan biri de Kur’an'dı. Elime aldığımda baş parmağım Hac Sûresi’nin 46. âyet-i kerîmesindeydi...

Ahmed Kalkan Hoca, tevhid anlayışına sahip olduktan sonra bu anlayışında istikametini hiç bozmadı. Zaten önemli olan da doğru bir çizgiye girdikten sonra bu çizgiyi korumaktır. Nitekim tevhidî anlayışta olup ta bu anlayışta istikametini koruyamayan birçok insanlara ve kanaat önderlerine şahit olduk.

Bir insanın İslam gibi bir nuru yaşadıktan sonra Kemalizm gibi bir karanlığa saplanması, o insanın iyi ve kötü, hayır ve şer algılarının tamamen mefluç olmasıyla izah edilebilir.

Bu sürece girildikten sonra, Seyyid Kutub’un altını çizdiği cahiliyeyle uzlaşmazlık ve akidevi ayrışma “engelinin” aşılıp, entegrasyonun tevhidi bilinçlenme sürecinde yer almış kesimler nezdinde meşrulaştırılması için iki tutumun öne çıktığını görmekteyiz.

Türkleştirilmiş Müslümanlıkta itikada, ibadete kadar varan birtakım değişiklikler hedeflendiği görülebilmektedir. 20. Yüzyılda Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra çeşitli seviyelerde bu denenmiştir. İbadet pratiği üzerinde bazı tecrübeler yapılmak istenmiştir, camileri kiliselere benzetmek, musiki âletleri koymak, bunlar arasındadır. İbadet dilinin türkçeleştirilmesi ise başlıbaşına mühim bir operasyondur.

Taliban iktidarının birinci yılında Afganistan’a giden Habertürk yazarı Nagehan Alçı, “Bugün size hayatım boyunca dinlediğim en ilginç hikayelerden birini yorumsuz anlatacağım. Okuduklarınıza hayret edebilir, kızabilir, öfkelenebilir ve isyan edebilirsiniz. Gerçek öyle çarpıcı ki değerlendirmesini şimdilik size bırakıyorum…” diye yazdı.

Mehmet Pamak, 12 Eylül darbesi sonrasında Çanakkale ili üyesi olarak yer aldığı Danışma Meclisi'nde yaşadıklarını şiir formatında kaleme aldı...

Oysa 2010'da 10 vatandaşı uluslararası sularda siyonist alçaklarca hunharca katledilirken, Türkiye olayı izlemeyle yetindi ve sonrasında da siyonist işgalcilerle anlaşmalar yapıp, katillerin yargılanmasını engelledi, kısacası siyonist katilleri "ak"ladı. Şüphesiz ki Mavi Marmara olayı bir utanç vesikası olarak Türkiye'nin boynunda asılı kalacaktır.

Siyonist işgal güçleri, birkaç gün süren teyakkuz döneminden ve tehditçi açıklamalardan sonra bugün (5 Ağustos Cuma) ikindi vakitlerinde Gazze Şeridi'ne hava saldırılarında bulundu.

Ne tesadüftür ki Abant Platformu, 28 Şubat’ın hemen sonrasında kurulup faaliyetlerine başlamış, postmodern darbe ile hemen hemen aynı yaşta ve de benzer misyonlar icra etmişlerdir. Ama metot olarak birbirinden farklı olarak, ilkinde, baskı, zorlama, şiddet ve katılık hakimken, Abant’ta ılımlı, yumuşak, gönüllü bir mühendislik icra edilmiştir.
Makaleler
Hava Durumu