
"(R" Arama Sonuçları

Kur’an mehcur bırakılınca, ister ifraten, ister tefrit olarak ekseninden kaydırılınca, başka ne bekliyorsunuz ki?! İbadetlerin arasındaki bağ kesilince ve yanlış yerlere bağlanınca onlardan beklenen murad ortaya çıkmıyor, hikmet tahakkuk etmiyor ve beklenen hasıla da gerçekleşmiyor. ‘Beklenen hasıla’ derken bunun kişinin lehine kaydedilecek sevap kısmı bir tarafa öncelikle ‘rıza-i ilahiyi’ celp etmek ve cemaat/toplum olarak istenen yönde, nefislerimizdekini değiştirerek (Rad/11) ve bahşedilen nimet asliyle muhafaza edilmiş olarak (Enfal/53), sırat-ı müstakim üzre olup kalmak kastımız malumunuzdur.

Rasulullah (a.s.)'ın Mekke'den Medine'ye hicreti milat alınarak Ömer (r.a.) döneminde belirlenen hicri takvimde 1445. yıla girmiş bulunuyoruz. Rabbimizden yeni yılın tüm Müslümanlara ve insanlığa hayır getirmesini niyaz ediyoruz.

Kur'an'ın temel bazı konularına ters olan, sadece Rabbimize tahsis edilmesi gereken hususlarda, başkalarını araya koymak, başkalarıyla sürekli irtibat (rabıta) haline bulunmak, başkalarından manevi anlamda kurtuluş ve yardım isteneceği düşünce ve inancı "Tevhide" aykırı ve imanı bozacak fiil ve söylemlerdir...

Söz konusu firmanın ve benzeri seyahat firmalarının alçaklığı bir yana, meselenin yalnızca "bir" (rakamla "1") yolcu tarafından mesele ve gündem edilmesi üzerinde durmak gerekir esas olarak.

Vahyin, ilmin, âlimin, okumanın ve yaratılış gayesinin önemini doğru anlamak istiyorsak Kur’an’a kulak vermek zorundayız. “(Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Rutin ve alışılmış geleneğin sıradanlaştırdığı bir ramadan ayında, sayılı günlerin tamamlanmasını beklercesine hak edilmeyen bir fıtır (Ramadan) bayramı ile buluşma hesabı içine girmek elindekinin kıymetini tanımamayı ifade eder.

Lakin burada gözden kaçırılan çok temel bir nokta vardı ki, o da sözü edilen “merhale”nin, câhiliye düzeninden (ruczdan) akidevi kesinlikte teberrisini/hicretini ortaya koymuş olup, kendi özgün hareket hattını aşama aşama inşa etmeyi değil, câhili sistem içi demokratikleşme merhalelerine atıf yapıyor olmasıydı.

Biz, “müslümanım” diyenlere, terbiyecimiz olduğunu kabul ettiğimiz Allah’ın elçileriyle gönderdiği vahyi, yine elçilerinin takip ettiği metot ile uygulamaları halinde Allah’ı razı edebileceklerini tavsiye ederiz. Hak, budur. Ve bizler ancak hakkı-sabrı tavsiye edenleriz…

Kur’an’ın mutluluk ve mutsuzluk tanımı maddi bir temele dayanmaz; bedeni değil ruhu muhatap alır. Ruh için mutluluğu temin eden; hayvani gücün (nefsin) melekî güce (ruha) boyun eğmesi ve melekî gücün (ruhun) telkini doğrultusunda hareket etmesidir.

Asr-ı Saadet'te vukû bulan birçok önemli hadisede ismi geçen Temim ed-Dârî (r.a) Medine’de, mescidin aydınlatılması, minberin yapılması gibi hizmetlerde bulunmuş.

Resulullah vefat ettiğinde Ummu Eymen(ra) ağlar. Ona derlerki neden ağlıyorsun? Resulullah arzuladığı yere gitti. O da şu cevabı verir. Ben Resulullahın varacağı yeri biliyorum. Ben onun ölümüne değil, vahyin semamızdan kesilmesine ağlıyorum. Evet vahyin kesilmesi bizi bu hale getirdi. Ve bu hal vahye dönünceye kadar devam edecektir.

Kendisine kız verilmeyen Sahabenin muhteşem akıbeti: Sad El Esved Es-Sulemi(ra) TÜRKÇE ALTYAZILI

İnsanların, Âlemlerin Rabbi'ne endad (ortaklar) edinmelerinde sevgi, ümit, endişe (rızık endişesi gibi), korku duygularının rolü büyüktür. Konuyla ilgili Şükrü Hüseyinoğlu'nun Kur'an Nesli İlim Merkezi'nde Perşembe akşamı yaptığı sohbetin videosu...

Eşini gerdekten şehadete yollayan kutlu hanım… Hanzala’nın eşi Cemile… Medine’de doğup büyüdü.

Kur’an anlaşılmaz diyenlerden sadece biz ve belirli (ruhban) kişiler anlar ifadelerine kadar; yine onca ayet ortada iken (haram ama yasal formunda) yokmuşçasına, onlarla hükmedil(e)memesinden, ‘Kur’anı kabirlerde okuyunuz!’ hükmüne kadar bir sürü aykırılık ve aşırılık Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda ‘içten’ ve ‘müslümanım’ diyenlerce, üstelik üst perdeden ve sıklıkla, öteden beri dillendirilmekte değil midir?! Şimdi kalkıp elin Fransızına ne adına, nasıl kızacaksınız?

Arz, insan için halifeliği deruhte edeceği yerdir. Onun için, Kur’an’da insan, arzın halifesi olarak isimlendirilmiş-görevlendirilmiştir. Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu. Arzda esma şuuru ile görev yapmak gerekir. Sonraki ayette Adem’e Esma’nın öğretilmesinden bu sonuca ulaşabiliriz. Yani Esma’yı bilmeyen arza halifelik yapamaz.

Meselemizin düğümlendiği nokta tam da burasıdır. Sistemin kendine dair chek-up’ı, birtakım insanları heyecanlandırmakta, bunun İslam yönünde bir değişimin belirtileri olduğu zehabına kapılmaktadırlar. Hakla batıl da tam olarak burada karıştırılmaktadır. Halbuki İslam’ı inançlardan bir inanç, dinlerden bir din (religion) olarak konumlandırmış olan Sistemin tam bir genetik değişikliğe giderek, İslam’ı tek Din, yegane hakikat, geçerli olan tek yaşam biçimi / dünya düzeni olarak intihap ve ilan ettiğini sanmak büyük bir aldanıştır.

Arakan (Rohingya) Birliği Genel Direktörü Dr. Wakar Uddin, Myanmar’ın Arakan eyaletindeki Müslümanları hedef alan şiddet olaylarının katliama dönüştüğünü vurgulayarak, uluslararası toplumun duruma derhal müdahale etmesini istedi.

İşte Ortasu (Roboski) köylülerinin başına gelen büyük acının temelinde bu gerçek yatmaktadır. En doğal hakları olduğu üzere, hemen yanı başlarındaki coğrafyadan ticaret yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan bu mazlum insanlar, ulusal sınırları kutsayan zihniyet tarafından “kaçakçı” olarak yaftalanmakta ve adeta katledilmeleri meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Makaleler
Hava Durumu