
Mustafa BOZACIO�LU
YANGIN VAR, �NSANLIK YANIYOR
Ülkede oldu�u gibi yak�n zamanlardan beri dünya gündemi yang�n olay ve afetleri ile dopdolu… Tüm gündemlerin ilk s�ras�nda… S�rayla da de�il, parayla da… Sun’i olu�u ile do�al olu�u aras�nda da sonuç olarak pek bir fark yok, neticede etkilenen yine bizzat insan�n kendisi… Dolayl� veya direkt konusu da kendisi, öznesi de nesnesi de… Sebebi de o, istese de istemese de sonuçlar�ndan etkilenen de… Sorunu ya�ayan da, ma�dur olan da…
Ülkemizin özellikle güney k�y�lar�n� ku�atan ve hem nicel hem de nitel boyutlar�yla cereyan eden bu yang�nlar�n can, mal, zaman ve maddi kay�plar kadar, ekolojik denge, biyolojik çe�itlilik üzerinde de olumsuz etkileri —ki bunlar zaman içinde daha çok hissedilecektir— olmu�tur, olmaktad�r. Sosyal/içtimai hayat ve be�eri unsurlar/demografi üzerindeki etkileri de keza… Esasen bu noktadaki etkileri daha a��r, y�k�c� ve onar�lmas� güç olacakt�r.
Olay çok farkl� boyutlar�yla ele al�n�p incelenebilir. Ki zaten bas�n yay�n üzerinden sosyal medya/mecra üzerinden sürdürülen payla��mlara bak�ld���nda meselenin çok daha girift, çok bile�enli, tek bir boyutta ele al�namayacak içerikte bir olay, olgu oldu�u görülecektir. Bu verilerin kayna��, isabetlili�i, kurgusal olup olmamas�, sadra �ifa sunup sunmamas� da ayr�ca dü�ünülüp de�erlendirilmelidir, pe�inen ötelenip yaftalanmadan…
Küresel �s�nman�n yang�nlara etkisi ile yang�nlar�n küresel �s�nmaya etkileri de masaya yat�r�lmal�d�r. �statistiklerden mi bilgi al�r�z, bilgiler mi bizi istatistiklere sevk eder ve bunlar nas�l okunur, sürece katk�s� nedir, tedbir ve önleyici çabalara ne kadar etki eder bilemiyoruz…
Malum olan �u ki önümüzdeki y�llar, küresel �s�nma, kurakl�k, g�da sorunlar�, temiz su, k�tl�k ve daha çok çevre sorunu gibi gündemlere gebe! Aleni ve gizli sava�lar, ajanl�k faaliyetleri, ulusal refleksler bu çerçevede �ekillenecek gibi… Bunun bütün fizibilitesi yap�lm��, ta�lar dö�enmi� (pandemi meselesi de bir a�ama gibi görünüyor, a�� olgusuyla beraber), senaryolar vizyona sürülmü�, roller taksim edilmi�, insano�lu ‘kendi virüsünü kendi çöplü�ünde üretip’ teknoloji, bilimsellik, deney ve ak�lc�l�k, yapay zekâ vs. diyerek kaosu üretip pazarlayarak, h�zland�r�p yayacak politikalara giri�erek ve ‘tarihin sonu’ diyerek kendi k�yametini haz�rlamakta, odununu, ate�ini biriktirmekte, y��maktad�r.
Dikilen a�aç türünden, yang�nlar�n ç�k�� sebeplerine, niye erken kontrol alt�na al�n�p söndürülemedi�ine, neden ve niçin ç�kt���na, varsa kas�t, kimlerin parma�� oldu�una, ekip ve ekipmanlara, ç�kt��� yerden oralardaki yap�la�malara, imar durumlar�ndan olay�n öncesinde, esnas�nda ve sonras�nda olmas� gereken planlamalar, varsa ihmal ve ihlallere, yap�lanlar, yap�lmayanlar ve yanl�� yap�lanlara, uça��ndan helikopterine, kimyasal mücadeleden denetimlere vs. birçok meselenin sükûnet ve �effafl�k içinde, tüm kesimlerin de fikri, önerisi al�narak bir çözüm süreci i�letilebilir, bu çok zor olmasa gerek!
Basit bir matematikle bu afetin akabinde devletin yapaca�� yard�m ve desteklerin yekunu ile bu bedelin, süreç öncesinde yap�lmas� gerekenler, al�nmas� gereken tedbirler ba�lam�nda de�erlendirildi�ini dü�ünsek, uygulasak, çözüm konusunda çok önemli bir ad�m at�lm�� olacakt�r. �nan�n çok daha ucuza mal olacak, bu badireler ve kaos da ya�anmayacakt�r. Kald� ki, hadi mallar�n bedelini, diyelim fazlas�yla ödediniz (veya yine millete ödettiniz) yitirilen canlar�n tazmini, ac�s�n�n telafisi var m�d�r? Acaba bundan sonras� için kulaklara küpe olabilecek midir, bu ya�ananlar ve öneriler?! ��in içinde ba�ka çapano�ullar� yoksa olmas� gereken, beklenen tav�r budur! Yaln�z gel gör ki bunun gibi hemen herkesin ve kesimin etkilendi�i, ki�isel olmaktan çok uzak bir millet meselesinde dahi bir ortak hareket hatt� olu�turulamay�p aksine kampla�malar�n, hiziple�menin, tefrikan�n de�irmenine su ta��nmas� —ki bu birilerine hep çok kolay ve nemaland�r�c� bir yol gelmi�tir, gelmektedir— görülen, ya�anan, bilinen durumlard�r. Daha önceki benzerlerine bak�ld���nda meselenin kendisi de çözüm yollar� da bu konudaki uygulamalar da daha çok su kald�raca�a benzer! Ne ay�kan var, ne ders alan! Elinde körük ile yang�nlar�n b�rak�n�z sönmesini daha da yay�lmas�n� isteyen bir kesim, küresel a�alar�n yerli ta�eronlar� hiç de az de�il! Ate� dü�tü�ü yeri yak�yor! �ki haliyle de ci�erlerimiz yan�yor! Sonra mesele yang�nlar akabindeki yaralar�n sar�lmas�, zararlar�n telafi edilmesi de de�il! Zira bu bir kör döngü de olabilir! Hani sava�lar olur, ölen ölür, �ehirler y�k�l�r, her �ey alt üst olur ve sava��n fitilleyicileri, körükleyicileri, hem sava� zarar�(!) diyerek maliyeti oran�n vatanda�lar�n�n üstüne y�kar hem de sözüm ona yak�l�p y�k�lan yerlerin dönü�üm i�ini, ihalesini de bila mecbur üstlenerek(!) bir ta�la pek çok ku�u vurmu� olur, insanl�k(!) gere�i!
Daha kötüsü nedir biliyor musunuz (asl�nda hepimiz biliyoruz); �imdi kalk�p bir ‘günah keçisi’ bulunacak, yang�n veya sel olsun, deprem, müsilaj veya y�k�lan bir bina olsun hemen bir iki suçlu bulunacak —ki bunlar cürmü me�hut ile yakalanan veya süreçte gerçekten suçlar� olanlar olabilir—, i�in tüm sorumluluklar� onlara ihale edilecek, as�l sorumlular, i�in ba��ndakiler, silsile içinde i�i tedvir edenler dikkatlerden kaç�r�lacak, bir kurban ile kamuoyunun diyeti ödenmi�, gaz� al�nm�� olacakt�r! Hat�rlay�n�z yak�n geçmi�i bu da genellikle müteahhitlerden olur! Mesele kestirmeden kapanm��, üstelik de buralardan kahramanl�k hikâyeleri ve devletlûlara da prim, oy dev�irilmi� bile olunacakt�r! Japonya örne�i malum oysa; en tepeden ba�layarak yetki kimdeyse (bak�n topu taca at�p reddi miras yapmadan, öncekileri vs. suçlamadan üstelik) hemen istifa ediyor, töresel bir ciddiyet içinde intihar� —ki bizde ne dinsel ne örfi bir temeli asla ve kat’a yoktur, suç ceza mümaseleti vard�r, olmal�d�r!— dahi dü�ünebiliyor. Evet; dedik ya, i�in ba��ndan sonuna, yetkilisinden etkisizine daha su kald�r�r yan� çoktur!
��in bir de ‘afakî/kevni’ ayetler de�imiz k�sm� var ki literal olanlar� do�ru okumad���m�z, tefekkür etmedi�imiz gibi ve onun uzant�s�, yans�mas� olarak, o tür ayetleri de do�ru okumuyor, onlar� da dikkate alm�yoruz. Bu sebeple de ne ders al�p tedbirlerimiz ne bugüne ne de yar�nlara dair projeksiyonlar�m�z olmuyor! Her türlü yang�nlara muhatap oluyoruz ve kalk�p sadece ah-vah ile üstlerini örtüyoruz, geçi�tiriyoruz! Daha dün müsilaj meselesinde gördük, deniz —bilenler bilir— belli aral�klarla içine boca edilen at�klar� d��ar� atar ve ‘Al�n pisli�inizi ba��n�za çal�n!’ der ve kendini temizler ya o kabilden insan�n d���ndaki tüm varl�klarda da bu kabiliyet ve donan�m vard�r, yeter ki biz sürece çomak sokmayal�m! Evrim mi dersiniz, determinasyon mu, sebep sonuç ili�kisi mi; e�yan�n kaderinde içkin olan bir �ekilde deveran ve cereyan ediyor, olacak olan oluyor ve olacak da! ‘A�aca niye kurudun, rüzgara niye estin, aslana niye yedin, ya�mura niye ya�mad�n?..’ denemeyece�i gibi bu sorular�n muhatab� olan insan, sorunlar�n da kayna��d�r, çözümü de üretecek olan oldu�u kadar! En genel anlam�yla ‘çevre sorunlar�’ olarak isimlendirilebilecek tüm olay ve olgular�n sebebinde de sonucunda da, sorununda da, sorunun çözümünde de merkezde olan insand�r. �nsan da ‘temizlenme’ yetene�ine haizdir, temizleme olgusunda da etkendir, yeter ki f�trat�na yabanc�la�mas�n, ‘kirlenmek güzeldir’ vesvesesine, �eytani dürtülere kap�lmas�n, kap� aralamas�n! Dahas�, kirlili�in fark�na varmay�p (asl�nda çok fark�nda olup fark ettirmeyenlerin) virüs üreten çöplüklerin sahibi ve i�letmecisi olan bu kirli zihin ve alg�, temizli�i, temizlenmeyi sal�k veren, arzulayan ve bu u�urda çabalayanlar� da engellemesin, karalamas�n yeter ki!
Bu arada pek orijinal, özgün politikalar üretemeyip küresel rüzgârlar�n etkisindeki yaprak misali oradan buraya savrulan, güdümlü ulusal piyon mu desek, aparat m� desek, at��t�rmal�k aperatifler mi desek, pek renksiz, omurgas�z, aidiyetlerini yitirmi�/s�rt dönmü� kitlelere —fayda verir mi bilmem amma— ‘Yusuf k�ssas�n�… Oradaki k�tl�k kar��s�ndaki okumay�’ çok geçmeden bir kere olsun okumay�, tefekkür etmeyi, tünel öncesi son ç�k�� imkân�n� kaç�rmamalar�n� sal�k veriyoruz! Tevbe 100’ü de hat�rlat�yoruz ki kimse sonra ‘Eyvah… Ke�ke!’ deyip dövünmesin, tekraren dövülmesin! Elbette k�ssadaki k�tl�k olgusu ve tedbirleri farkl� bir sömürü ve tekelle�meye yol açmamal�, insani hasletleri ve di�erkâml���, yard�mla�ma ve dayan��ma olgular�n� gölgelememelidir, çözüm de oradan do�ru okunmal�d�r. Bu belki küresel anafora, gel-gitlere, manipülasyonlara kar�� bir set ve liman olu�turabilir; insanl�k nefes al�r!
Evet, as�l gelmek istedi�imiz yere de gelmi� bulunuyoruz. ‘�nsanl�k yan�yor!’ desek yeridir. Yanl�� anla��lma ihtimali yüksek ama yine de söyleyelim, da� ta� yanm��, a�aç yanm�� ot yanm�� çok mu, insanl�k yang�n�n�n yan�nda! �nsanl�k yan�nca ot da yanar, a�aç da… Hatta ‘baz�lar� Allah korkusundan yuvarlanan’ ta�lar da yanar! Bu insanl�k yang�n� her �eyi yakar, kül eder, kendini bile… �nsan bozulunca, o müsta�nile�en ve müstekbirle�en, a�a��lar�n a�a��s�na dü�en insan�n/be�erin de�di�i her �ey, her yer yan�yor, kuruyor! Gerçi i�in ‘tavuk-yumurta’ ikilemine benzetilebilecek boyutu da dü�ünülmelidir. Bu ikilemin ana boyutu olarak, zaten insanl�k yand��� için —i�in ola�an ve do�al k�sm� bir tarafa— börtü böcek, ot çiçek, a�aç orman yan�yor, ‘ekin ve nesil’ helake sürükleniyor, küresel �s�nma ba�l��� etraf�ndaki bile�enler gün yüzüne ç�k�yor, afetler art�yor, daha y�k�c� ve yak�c� hal al�yor.
�ükrü Hüseyino�lu’nun ‘Yang�nda �lk Kurtar�lacak’ kitab�ndaki vurgular ve muhteva çerçevesinde meselenin bam teli dikkatlerimizi ba�ka yang�nlara, yang�nlar�n ba�ka ve ana yönlerine/kayna��na çevirmemiz, çekmemiz gerekti�ini hat�rlat�yor sarahaten… O yang�n sönmeden, söndürülemeden di�er yang�nlar sönmeyip sürecek, o ana yang�n bitmeden can ve mal yitimleri bitmeyecek artacakt�r! O yang�n�n do�ru te�his ve tedavisine yönelmeden, yönelinecek tüm maddi, biri bitti�inde öbürü ba�layan, bir yerde söndü�ünde di�er yerlere s�çrayan yang�nlar�n zararlar� azalt�labilse dahi sonu gelmeyecek, getirilemeyecektir! Pekiyi, diyeceksiniz, demelisiniz ki; insanl�k yang�n� biter, nihai olarak söndürülebilir, tedavi edilebilir mi? Evet, zor ama do�ru olan soru bu! Cevab� da maalesef kesinlikle ‘evet’ de�il! Tabi direkt olarak ‘hay�r’ da de�il! Bu dünya hayat�n�n imtihan oldu�unu, �eytanl�kla insanl�k, hak ile bat�l�n mücadelesinin k�yamete de�in sürece�i malumat�na binaen, insanl���n seçece�i, kanaat getirece�i, samimiyetle yönelece�i istikamet bunun cevab� için ana faktör olacakt�r! �yili�in ço�alt�lmas� do�al olarak kötülü�ü azaltaca��ndan ve K�z�lderili hikâyesindeki siyah (bat�l) ve beyaz (hak) köpeklerden hangisinin kazanaca��, bizlerin hangisini daha iyi beslememizle alakal� olarak de�i�kenlik gösterecektir. Lakin �u ahval ve �erait içindeki hal ve gidi�ata bak�ld���nda ümitvar olmam�z� gerektirecek olumlu i�aretler ne yaz�k ki çok uza��m�zda! �eytanl�k, cehalet k�talar geziyor! Üstelik böyle giderse, bu ivmeyle hak ve hakikatten kopu�, insanl�k yitimi sürerse bugünleri mumla (ç�rayla diyemiyoruz, a�açlar� tüketince…) ve daha beterlerinden kaçacak delik arar, o deliklerden de defalarca �s�r�lmaya/sokulmaya mahkûm oluruz! Ke�keler i�e yaramayacak, gelen gideni aratacakt�r!
�nsan az�p istikametini yitireli beri, müsta�nile�ip nereden gelip nereye gitti�ini unutunca hiç bir �ey eskisi gibi olmayacak! Kendine gelmezse, gitti�i yön ve çeldiricilerin de hayr�n� göremeyecektir. Bir e�ya, nesne, aparat, robot misali ça��r�c�lar�n�n elinde oyuncak olmaktan kurtulamayacakt�r! Yeri ve zaman� geldi�inde duçar oldu�u tüketim köleli�inin neticesinde kendisi de tükenecek, tüketilecektir!
‘Görünen köy k�lavuz istemezmi�!’ demiyoruz, k�lavuzunu yitirmek, insano�lunun en büyük kayb� zaten… Her �ey ters yüz olunca, ba� ve ba�lant�lar kopart�l�p yanl�� yerlere ba�lan�nca, i�e sekülerle�menin ve dolay�s�yla bireyselle�menin de tuz biber ekmesiyle uzak vehmedilen ahiret ertelenmi�, geçici ve imtihan mekân� ve esas�nda öteye k�yasla pek ucuz ve k�sa olan dünya hayat� öne al�nm��, ebedi ve kal�c� zannedilmi�tir. Ahiret çok az bir bahaya dünya ile de�i� toku� edilmi�tir! Tek dünyal�l�k yol olunca, art�k ne bir de�er ne bir hat�r ne bir ilke gözetilmeden her �eyi tüketen insan kendini, neslini de tüketmeye, zehirlemeye ba�lam��, ‘az gülünüp çok a�lan�lacak’ günlere erilmi� demektir! Böylesi bir vasatta e�yan�n, börtü böce�in, otun çiçe�in, a�ac�n orman�n esamisi okunur, bir k�ymeti harbisi olabilir mi, kal�r m�? Bu, insanl�k tarihinin bir serencam� ama inan�n �u son zamane zamanlarda ivme öyle artm��, ba�kala�ma öylesine h�zlanm��, de�erler o kadar alt üst olmu� ki yoku� a�a�� yuvarlanan ve ç��a dönü�mesi mukadder kartopu gibi daha y�k�c�/yak�c� bir hal alm��, h�z duvarlar� ve kritik e�ik a��lm��, ne dur-durak kalm��t�r, ne de fren! Ne de ‘dur!’ diyenlere kulak kabartan! B�rak�n�z bu uyar�lara kulak asmay�, kulaklar t�kanm��, gözler ba�lanm��, uyar�c�lar k�nan�r, ta�lan�r olmu�tur!
Dünya yang�n yeri! Memleket de öyle! Mahalle de öyle, sokak da öyle! �airin ‘Ah�ap Konak’ imgesiyle evler öyle, odalar öyle! Fikirler öyle, alg�lar öyle, e�ilimler öyle! Tevhid ilkesinin terki, �irkin farkl� renk ve tonlarda zaman ve mekânlara, zihinlere yerle�(tiril)mesi ile öyle! Her iki tarz yang�n da yak�yor, y�k�yor! �stanbul Sözle�mesi’nin geli�i ve gidiyormu� yap�p b�rakt�klar�yla öyle! Allah’�n hat�r� unutulup kula kulluk yol olal� öyle! Truva at� (Yine �ükrü Hüseyino�lu’nun ayn� adl� kitab�ndan mülhem…) tvler, diziler, filmler, sözüm ona edebiyat ürünleriyle öyle! ‘Haram ama yasal’ �irk mottosuyla öyle! E�itiminden siyasetine, ticaretinden yasas�na, hayat�n her alanlar�nda Allah’�n buyruklar�n�n terkiyle öyle! Öyle böyle de�il, yang�n yerine dönmü� dünya, gözü dönmü� insan marifetiyle! Elleriyle yapt�klar�n�n bir k�sm�n� tatsa, ya�asa, zarar�n� kendi de görse, öyle bir aymazl�k, uyu�ukluk sürmektedir ki akla zarar! Dumandan (zanlar, kuruntular, heva ve hevesler, nefsin egosuna tapmalar, alg� ve manipülasyonlar, kavurgala�ma, kanarala�ma vb.) göz gözü görmüyor, hakikat gölgelenmi�, üstü örtülmü�, dahas� kalpler körelmi�! Asl�nda son tahlilde bizde bir keramet gözükmemekle beraber Rabbimiz imhal etti�ine/mühlet verdi�ine göre bir imkân ve ihtimal vard�r demektir! Kimimizin lehine, kimimizin yap�p ettikleri sebebiyle aleyhine… Allah’�n mühlet verip toplu helak etmiyor olu�u, insan�n gözünün önünde sürekli vuku bulan bu küçük k�yametlerden ders almas�, akl�n� ba��na dev�irmesi, f�trat�na dönmesi uyar�c�lar� dikkate al�p istikamete yönelmesi içindir. Allah kullar�na zulmedici de�il, adil kar��l�k verendir.
Öyle veya böyle, az veya çok, �iddetli veya hafif, aç�k veya gizli, yak�n veya uzak, yava� veya h�zl�, öldürücü veya süründürücü, akut veya kronik, pansumanl�k veya ameliyatl�k farkl� boyutlar�yla bir yang�nd�r sürüyor! Yang�n mekânlardan zihinlere ve kalplere sirayet etmi� durumda ne yaz�k ki! �nsan, elleriyle yak�p tutu�turdu�u, körükledi�i, nihai yak�t� da kendisinin oldu�u bu yang�n�n fark�nda de�il ne yaz�k ki!
Ne gariptir ne paradokstur ki insan�n tutu�turdu�u ve kendini de helake sürükleyen bu yang�ndan kurtulu�un çaresi de kendi ellerinde, kendi tercihindedir. �nsan� bu yang�ndan kurtaracak olan yine insan�n kendisi, ‘insanl�k’t�r. �slam bunu içkin ve sal�k veren yegâne hak dindir. Görene, anlayana… Yeter ki bigâne kal�nmas�n, do�ru bilinsin!
Ha, bir de �u son zamanlar�n moda ak�m�, me�hur e�ilimi ‘deist’ söylem var ki ‘teodise/kötülük problemi’ çerçevesinde unuttu�u, görmezden geldi�i o Allah’tan ‘Hani nerede, niye söndürmüyor, niye can ve mal kay�plar�na, masum börtü böce�in, otun çiçe�in yanmas�na göz yumuyor?’ tarz�nda herze ve hezeyanlarla, kendi e�ilimlerini ispat etme sevdas�yla, mal bulmu� ma�ribi’ gibi ortal��� velveleye vermeleri de i�te o as�l yang�na, yan�lg�ya, istikametten sapma olgusuna ate�/yak�t ta��mak, körük tutmak mesabesindedir. Oysa kendilerine ‘Niye kötülükler yay�l�yor, ço�al�yor. Bizler iyili�i ço�altsak, onun yay�lmas� için çabalasak acaba sonuç nas�l olur?’ diye sorabilseler, bu dü�ünceyi yaysalar kar�nca misali taraflar�n� belli etmi� olur ve yang�n�n körükçüsü de�il, söndürücüsü vasf�n� kazanabilirler. Ama ideolojiler de i�te pratikten kopuk fikir/beyin(!) jimnasti�i tarz�nda, hayattan ayaklar� kesik bir vaziyette, kafalar�n� kuma gömüp arkalar�n�n aç�kta kald���n� unutarak, kendini öncelemeyen bir pozisyonda, sadece buyurgan içerikleriyle ‘�i�ede durdu�u gibi durmuyor’ sözünü ispatlar bir duru� içindedirler! Hak ve hakikatle bir ba�lar� da olmay�nca ‘ne olsa geçer’, ‘at�� serbest’ tarz�nda salt bir muhaliflik pozlar�na bürünmektedirler.
�nsanl�k tarihi hak ile bat�l�n bir mücadele sahnesi olarak sürmekte ve bat�l�n izalesinin hakk�n kaim k�l�nmas�na ba�lanm�� durumdad�r. Tarihe son ilahi müdahale ile ‘insanl�k’ yeniden uyar�lm��, geli� ve gidi� amac� kendine hat�rlat�lm��, do�ruya k�lavuzlanm�� ve bunlar teoride b�rak�lmayarak son elçinin hayat�yla da örneklenmi� olarak hakk�n kaim k�l�nmas� bat�l�n zail olu�u tekraren gösterilmi�tir. Bu ayn� �artlar�n tahakkukuyla ayn�yla, formuyla olmasa da içeri�i, de�erleriyle birlikte tekrarlanabilir bir durumdur. Yeter ki insanl�k zihnî dumur durumundan, akl� vahyin mihmandarl���ndan kopar�lm�� vaziyetten, as�lla irtibat� kesilmi� türedi tav�rlardan, �eytani dürtülerin i�vas�ndan koruyacak nitel bir donan�m�n yads�nmas�ndan, alg� sapmalar� ve manipülasyonlardan kurtulup hak ve hakikate yönelsin, f�trat�na dönsün, k�lavuzuna tâbi olsun!
Kelime-i tevhid deklarasyonundaki önce izale ve akabindeki ikame hakk�yla gerçekle�tirilip içtimai/sosyal görünürlük/bilinirlik/tan�n�rl�k tahakkuk etti�inde bu olgunun tekrarlanabilir oldu�u görülecektir. Bu, hakka aidiyet izhar edenlerin, bât�l� olanca boyutlar�, renk ve dokusuyla tamamen izale/ret etmesiyle, hak ve hakikati de olanca berrakl���yla, ayd�nl���yla teslimiyet akabindeki temsiliyet ile gerçekle�ebilecek bir durumdur. Sebep sonuç ba�lam�nda Allah’�n yard�m ve inayeti de itici güç olarak, �artlar� gerçekle�tiren, formülasyonu yerli yerinde uygulayan bir kadro, kitlenin teveccühünü de ard�na al�p bu i�i kotarabilecektir. Meseleyi ‘Biz sadece süreçten sorumluyuz, sonuç Allah’a aittir!’ diyerek o çift yönlülü�ü ihlal eden bir bak��, hatal�d�r. Allah niye kullar�na yard�m etmesin, kul elden geleni, olmas� gerekti�i gibi gerçekle�tirdi�inde —ki bunu yarat�c�m�z kendisi taahhüt etmi�tir—. Ama meselenin bizden sudur edecek k�sm�nda do�ru ölçüp do�ru biçmeli, bile�keleri do�ru hesap etmeli, imkânlar�m�z� olabildi�ince, gücümüzü sonuna kadar seferber etmeliyiz. Burada insani olan�n �slami olandan fark� yoktur ve bu bile�ke de i�e ko�ulabilir. Elbette s�n�r ve sorumluluklar�n ba�ta belirlenip bilinmesi do�ru olacakt�r. ‘H�lful fudul’ örne�i de burada do�ru okunarak bir yöntem f�rsat� sunabilir, keza �ran �slam �nk�lâb� denemesindeki vasat da…
Maddi, orijinal anlam�yla yang�nlar� söndürmek, önlemek ve dahi etkilerini minimalize etmek çok daha kolay, ucuz ve mümkün iken, ‘insanl��� yakan/katleden’, ‘ekini ve nesli ifsat eden’, kaos, kibir, zulüm ve fitne eken ve akabinde y�k�mlar, afetler, �eytanl�klar biçen süreç ve manevi yang�nlar —ki bunlar�n sonuçlar� da daha çok maddidir ve dönüp dola��p insan�n kendini sarmalar— hem uzun soluklu mücadeleyi gerektirir, hem sonuçlar� çok kolay görünmez (Belediyelerin hem zahmetli hem masrafl� hem de gözle görülemedi�inden alt yap� çal��malar�ndan ziyade, göze gönle hitap eden üst yap� çal��malar�n� öncelemesi gibi dü�ününüz!), te�hisi ve tedavisi (gönüllü olunmad���ndan) zor ve daha çok bedel isteyen bir karakterde, yap�dad�r. �nsan ise unutkan, somut ve acil çözüm bekleyi�inde, süreçleri yads�yan bir sonuç odakl�l�k içinde, bireyselli�i ön planda, çeldiricilere aç�k aceleci bir h�rs, haz ve h�z içinde meselelere bakma kolayc�l���ndad�r.
Evet, insanl�k yang�n�yla mücadele azim ister kararl�l�k ister, çaba ister bedel ister, fedakârl�k ister feragat ister, samimiyet ister liyakat ister, teslimiyet ister temsiliyet ister, birlik beraberlik yard�mla�ma ve dayan��ma ister, asla usule riayet ister… �hmal ve ihlallerin bedeli de a��r olur, y�llar�n emekleriyle, t�rnaklarla kaz�larak meydana getirilen hâs�la bir ç�rp�da bir kibrit çak�m�yla heba olabilir; o sebeple itina ister, devaml�l�k ister, muhasebe ve murakabe ister, muavenet ister…
��te bu aslî yang�nlar�n öncesini, sürecin, yap�lan ihlal ve ihmalleri iyi tahlil edip do�ru ve kal�c� dersler ç�kararak, esnas�nda gerekli yükümlülükleri yükten yüksünmeden hakk�yla ifa etmek, sonras� için de gerekli tecrübe aktar�m� için de kurumsalla�may� gere�i gibi temin edip sahih bir planlama, vizyon ile alt yap� öncelikli üst yap� tahkimini temin etmemiz gerekiyor. Geçmi�in ‘ke�kelerine’ ve gelece�in ‘kayg�lar�na’ kap�lmadan sahih bir muhasebe içinde, içinde bulundu�umuz anlara vaziyet edecek, nizam verecek bilgi temelli, iman ve teslimiyet temelli, emanet ve ehliyet öncelikleriyle, takvaya yönelik ahlaki bir olgunluk içinde ahiret odakl� bir duru� ve dü�ünü� �iar�m�z olmal�… Bunu kadrolara, kitlelere tahvil edemesek bile yönümüzü de�i�meden, özümüz ba�kala�madan, de�er odakl�, ilkelerle muttas�f sabitkadem (Bu sabitelik atalet meskenet de�il, de�erlere ilkelere aidiyet ve ba�l�l�k anlam�ndad�r, sa�a sola çekmeye gelmez! Son zamanlarda görülen sabit ayak, seyyar ayak metaforundaki bozulmalara, savrulmalara hiç tahvil edilemez!) olarak ya�amal�, ya�atmal�y�z…
Devenin k�l� tüyü (orman yang�nlar�) ile bütünü (insanl�k yang�n�) ikircikli�ine hapsedilen mefkûreye nazaran, biz ikincisini önceleyip birinci k�sm�n ihmalinden de uzak bir bütünlük sergilemeye çabal�yoruz, sizlerden de do�rular�m�zda destek, olursa yanl��lar�m�zda da uyar�, ikaz ve tashihlerinizi bekliyoruz. Bu yang�nlara beraber su ta��yal�m… Burada olanlar (takiptekiler) olmayanlara da duyursunlar hassasiyetlerimizi ki, iyilikler ço�als�n! Büyük resme odaklanarak oradan projeksiyon yapabilelim ayr�nt�lara, parçalara… Bak�� aç�m�z� geni�letelim, olgulara dikkat kesilelim; pür dikkat!