Mustafa BOZACIO�LU

04 May�s 2024

TAR�H GAZZE'Y� YAZACAK!

 

�ktibas dergimizin 541/Ocak 2024 say�s�n�n kapak man�eti ve o say�n�n yorumu �u ba�l�kla ç�km��t�: ‘Gazze Tarih Yaz�yor, Tarihi De�i�tiriyor’… Giri� cümlesi de �u �ekilde; ‘�slam, tarihi yorumlamak için de�il, tarihi bizatihi yazmak, belirlemek için Rabbimiz taraf�ndan kullar�na bildirilmi� hayat nizam�n�n ad�d�r…’. Ba�ka söze ne hacet, her �ey aç�k ve net!

Gazze’de tarih yaz�l�yor… Bu hengamede nihai galip belli de taraflar�n di�erlerinin ak�beti, bertaraf olu�lar�n�n te’hiri veya üstün gördükleri de�erlerin görecelili�i zaman içinde anla��lacak. Belki birilerince hiç ve de asla anla��lmayacak! Zira as�l de�erlerden, aslî de�erlerden, asalet verilerinden bîhaberler! Sonuç ne olursa olsun, her iki halde de ‘Allah taraftarlar�na’ ahirî galibiyet, kesintisiz ecir ve nihayetsiz nimetler Rabbimizin va’didir. Di�er taraflar�n, taraf�n� bat�ldan yana seçenlerin, gözünü yaln�z bu dünyaya dikenlerin, sömürü ve ya�ma düzeni sahiplerinin, Allah’�n kullar�n� kul, nefislerini, heva ve heveslerini ilah edinenlerin te’hirli ak�beti ise ‘cehenneme zümera’! Bu yeryüzünün tüm zalim ve müfsitlerine Rabbimizin bir vaididir! Temenni ve sa’yimiz bu dünyada da cezalar�n� Müslümanlar�n ellerinden tatmalar�d�r. Elbette azg�n, zalim, iflah olmaz taifeden bahsediyoruz.

Hayat bir imtihan sahnesi… Herkes kendi zaman�n�n s�nav�na tabi! Kimse ba�kas�n�n hesab�n� veremeyece�i, yükünü yüklenemeyece�i gibi, ba�kalar�n�n iyilikler olarak ortaya serdiklerinden hiçbir çaba ve katk� sunmadan nemalanamayacakt�r da! Güzel, iyi, mahza hayr olana �efaat ayr�! Rabbimizin kimseye çekemeyece�inden fazlas�n� yüklemedi�i, teklif etmedi�i de izahtan varestedir! Hepimiz kendi rollerimizi oynuyoruz, kendimize dair senaryo çerçevesinde. Bu senaryonun f�trata dair bir d��, genel dairesi, çerçevesi, senaryosu oldu�u kadar, ki�inin kendince ve zaman�n�n, döneminin seyr-ü seferindeki ak��, kültürel bak��, yönelim ve e�ilimleri dahilinde ald��� pozisyon ve verdi�i kararlar neticesinde belirlenen ve kulun edimlerine b�rak�lan bir iç dairesi, çerçevesi ve senaryosu da vard�r.

Ve bunlardan hesaba çekilece�iz…

Tarihin bu evresinde hakikaten çok büyük ve etkileri yayg�n gündemlerle kar�� kar��yay�z. Bunlara bigane kalmak olas� de�il! Evet, mesafeleri metrelerle ifade ediliyor olsa da buradaki uzakl�k ve yak�nl�k gerçekten izafi bir durumdur ve oldukça yapayd�r! Bu yak�nl�k ve uzakl�klar, nicelikten ayr� olarak niteliklerle, aidiyetlerle alakal� bir durumdur. Kimlik ve ki�iliklerle yakinen alakal�d�r. Bak��, duru� ve dü�ünü�le…

Yeryüzünün her hangi bölgesinde ve her ne uzakl�kta olursa olsun insan� ilgilendirmeyen, hele Müslüman olanlar�n� alakadar etmeyen bir durum olgu ve olay olmasa gerektir. �nsanî olan baz� yönleri ile �slamî olsa da, �slamî olan her hâl-ü kârda insanîdir. Bunlar� birbirinden ay�rmak k�ldan ince dokuma, k�l�çtan keskin bir bak�� gerektirir! Esasen biri (�slam) burada norm, di�eri (insan) ise formdur. Etle t�rnak gibi birbirinden ayr�lmaz ve birbirlerinin laz�m�, melzumudurlar ya da zarf ve mazruf… As�l olan�n norm oldu�u da izahtan varestedir.

Bizler ki hemen hiçbir gündemden muaf ve ilgisiz de�iliz, olamay�z. Ve fakat bu hakikat ortada iken ayn� oranda da yetkin ve de etkin de�iliz!  Zira yetkin olmad���m�zdan etkin de�iliz! Dahas� bu gündemlerin çözümü, tekrarlanmamas�, bir daha bunlara tevessül edilememesi noktalar�nda yetkinlik ve etkinli�imizin olmamakl���ndan daha vahim ve incitici olan� ‘bu gündemlerdeki edilgenli�imiz’ meyan�nda, bu gündemlerin çok büyük oranda ‘Müslüman�m diyenler’ üzerinde cereyan ediyor olu�udur. Onlardan ‘götürüyor’ olmas�d�r! ‘Müslümanl�k bilmem ama galiba göklerdedir.’ diyen merhum Akif hakl� ç�kmaya devam ediyor…

Evet, Gazzeli Müslümanlar duru�, direni� ve k�yamlar�yla el’an tarih yaz�yorlar. Birilerinin, egemenlerin, medyaya da tahakküm eden bat�l güçlerin dezenformasyonlar�na ra�men bu böyle… Bakmas�n� görmesini bilen, duymas� i�itmesi sa�l�kl�, daha do�rusu kalpleri körelmemi�, duyarl�, irkilme melekesi sa�lam ki�ilikler, kimlikler için. Kalbi körelenlere de kimsenin, hiçbir �ey duyurabilmesi olas� de�il!

Bu, ‘Öküzler kendi tarihçilerini bulana de�in, tarih hep aslanlar�n zaferini yazacak!’ deyi�iyle de örtü�en bir vak�a! ‘Öküz’ ve ‘aslan’ figürleri örne�imiz ölçe�inde ters ve yanl�� anlamalara mahal vermeyecek, meram�m�z do�ru anla��lacakt�r umar�m! Hem ‘te�bihte hata olmaz!’ da demi�ler de�il mi? Ayr�ca sava� sadece meydanlarda kazan�lam�yor! Sonra ‘kazanma’ denilen olgu da nerede duruldu�u, nereden ve hangi duyarl�l�kla bak�ld���yla alakal� da bir durumdur! Alg� yollar� enfeksiyonu, zihinsel dumur hali bu fark�ndal��� gölgeleyip ketmeder!

Meselenin bir boyutu böyle iken ileriye, gelecek zamanlara dönük boyutlar�nda da tarih (öküzlerin tarihçileri!) gerçekleri, dahas� ‘hakikatleri’ yazd���nda, yani tarih Gazze’yi yazd���nda kar��m�za nas�l bir tablo ç�kacak, bir bakal�m:

Tarihin bu an�na de�in, hal-i haz�rdaki dezenformasyonlar�, subliminal mesajlar�, kli�eleri, alg� manipülasyonlar�n�, kendi ellerimizle ve egemenler marifetiyle örülmü� zindanlar�m�z�, dogmalar�m�z� bir tarafa b�rak�rsak –ki bu çok kolay bir süreç de de�ildir, üstelik �eytan ve avanesi (insan k�l�kl� yaverleri) bu konuda çok da mahirken…- kar��m�za, gelece�in �ahitlerinin kar��s�na �öyle bir tablo ç�kacakt�r; o malum vaidi hak eden taifenin durumlar� zaten ortada, onlar rollerini oynamaya, yalana-talana devam edecek, yeryüzünü ifsat için ko�u�turmaya gayret edeceklerdir. Gazzeleri bulmaya, olmad� icat etmeye, ‘kurtla kuzu’ hikayesindeki gibi hiçbir me�ru mazereti kabul etmeden, kendi kuruntu ve zehaplar� ile çald�klar� minarelerin k�l�flar�n� haz�rlamaya, üstelik o k�l�f�n bedelini de yine sömürdüklerine, mal ve canlar�na kast ettiklerine fatura etmeye devam edecekler. Ta ki ‘Müslüman�m diyenler’ de topluca, ümmet bilinciyle hak ve hakikat u�runa hareket edene de�in… Öncesinde hakk�yla, hakikaten teslim olup iman edinceye kadar! Bunda ne �ek var ne �üphe! Zira tüm insanl�k tarihi bunun örnekleriyle dolu… Yeter ki do�ru okumalar, do�ru kaynaklara müracaatlar yap�labilsin! Kitab-� Kerimimiz de bunun örnekleriyle dolu! �nsanl�k tarihi ‘hak-bat�l’, ‘tevhid-�irk’, ‘adalet-zulüm’ ve ‘�slah/ihya/imar-ifsat’ mücadelesinin örneklerinin bir sahnesidir. Bu, k�yamete de�in de böyle olacakt�r; el’an tüm dünyada, hasseten Gazze’de ya�ananlar özelinde oldu�u gibi… Ve maalesef ço�unluk da hep bu ‘bat�l, �irk, zulüm ve ifsat’ taifesinin öyle veya böyle yan�nda, taraf�nda olanlar olmaktad�r!

Mücadelenin di�er taraf�nda da maalesef bir yeknesakl�k, böylesi bir ço�unluk, birörneklik bulunmamaktad�r. Her ne kadar amaç, hedef, istenen, arzulanan, dahas� bizlere müktesebat�m�z�n sundu�u, Rabbimizin emri (Enfal 73 gibi…) o meyanda olsa da! Rabbimiz bu az�nl�k k�sm�n farkl� tutumlar�na, farkl� ecir ve kar��l�klar vaadiyle nihai bir kurtulu�, ecr-i mensubat, felah sunsa da ‘asgari mü�terek’; ‘hak ve hakikate �ahitlik’, ‘emanete sadakat’, ‘gücünce mücadele ve mücahede’, ‘ihlas ve samimiyet’, ‘sahih bir iman ve salih amel’ fark�ndal��� olarak dikkatlerimize sunulmu�tur. O ince nüans� Bat� �eria ile Gazze ikileminde dahi görmek mümkün! Bir k�sm� ne yaz�k ki tecavüze ve zulme direkt veya dolayl� ses ç�karmay�p r�za gösteriyor olsa (birilerinin zevk almaya bakt�klar�n�, devam ettiklerini -ki hiç de az de�iller, az�msand�klar�n� fark etmeseler de!- anmaya bilmem gerek var m�!? Bunlar an�lmaya de�er mi!?) da di�er k�sm� ölümüme de olsa itiraz ediyor, zulme ve tecavüze kar�� direniyor; insanl�k, dirilik, �slaml�k örne�i gösteriyor.

Evet, ‘Gazze’de yaz�lan tarih’, ‘Gazze’de verilen mücadele ve mücahede’ vesilesiyle bir turnusol ka��d� gibi, neyin hay�r ve neyin �er do�urabilece�i ortaya ç�kt�, ç�kacak… Kimler diri, kimler ölü ortaya ç�kt�, ç�kacak! Müslümanlar için as�l kay�p, yitim ve son kertede ölümün, izzet ve �eref kayb� oldu�u ve bunun da �slam’�n gereklerinden, vücup ve laz�mlar�ndan uzak, bunlara bigane kalmak oldu�u ortaya ç�km�� oldu. Ölüm zaten insano�lunun kaçamayaca�� mukadderat�! Lakin bunun nas�ll���, niceli�i, ne ad�na verildi�i, sonucu de�i�tiriyor, hükmü de! Ya hayvanat gibi bedenle ruhu amaçs�zca harcam�� ve le� oluyorsunuz ya da ‘emrolundu�umuz vechile bir ömürle’ ilahi r�zaya mazhar oluyorsunuz. Bu bir tercih ve fark�ndal�k meselesi.

Nas�l cephenin bir taraf�nda yeknasakl�k yoksa; iman d��� bir süreçte bat�l�n müntesipleri de farkl� kriterlerle ayr��t�r�labiliyor; bir k�sm� en �edid haliyle zulmün taraf�nda iken, di�er kesim ya tarafs�zl�k içinde veya vicdan�n�n sesini dinleyerek bir �ekilde o zulme kar�� bir duru� ve tutum içinde, ma�durlar�n yan�nda bulunabiliyorsa, di�er/bu tarafta da bu yeknesakl�k yok; birileri, Gazze’deki karde�lerimiz canlar�yla ve mallar�yla bu zulme kar�� direniyor, tarihe �ahitlik ediyor, �ehadetle bulu�uyorlarken, di�erleri de ya gerçekten bir çaresizlik içinde sadece dualar�yla, zulme ve zalime kar�� bu�zlar�yla, ula�t�rabilecekleri k�smi yard�mlar�n pe�inde olarak taraflar�n� belli ediyor, ya�ad�klar� bölgelerde elinden ve dilinden daha çok yapt�r�mlar gelebilecek kesimleri, i� ba��ndakileri elden, dilden geldi�ince de uyarmaya çaba gösterirken, di�er kesim de deve ku�u misali ba��n� kuma gömüp üç maymunu oynamaya devam ediyor. Hatta oradaki zulüm ve katliamdan, soyk�r�mdan nemalanmaya gayret ediyor. Üstelik ‘günah ç�karma’ i�ini de gayet mahirane i�e ko�arak! �ki yüzlü siyaset de cabas�!.. Bir taraftan kitlenin gönlünü alacak hamasi, duygu sömürüsüne dayanan söylemler, nutuklar, tertipler ve di�er tarafta zalimle ve i�birlikçileriyle sürdürülen, siyaset ve ticaret!.. Merhum �eyh Ahmet Yasin’in ve Aliya’n�n dedikleri, �ikayetleri gibi; ‘…En kötüsü dostlar�n (bilinenler!)/ümmetin sessizli�i ve suskunlu�udur!’, bundan daha büyük ah m� olur, sitem mi olur! Hala da ayn� aymazl�klar, vurdumduymazl�klar, ‘m�� gibi’ davranmalar sürüyor. Bu ar, bu utanç Müslüman�m diyenlere yeter! Öncelikle ellerinde imkan ve yetki olanlara…

Bir taraf�nda da bu yamulman�n, yine o malum güç sahiplerini sahiplenen, onlara o f�rsatlar� elleriyle, defaaten sunan, ‘aç�k çek’ veren, ço�u akredite, bir k�sm� da sessiz sadas�z, iki arada bir derede, sakal b�y�k aras�na s�k��m�� stk, vak�f ve dernekler! Tencere kapak misali… Hangisine daha çok k�zacak, vebal atfedip kahredece�iz! Daha ne olmas� gerekiyor ibret almak için, bundan daha kötüsü ne ola ki? Bunda elbette y�llara sari irtifa kayb�, ba�kala��m, ahlaki de�erlerde çöküntü, dini de�erlerde tahfif ve tahrip söz konusu, o tencere kapak misali simbiyotik ili�ki neticesinde!..

Birilerince çizilmi� s�n�rlar�, daha dünkü gerçeklikleri görmezden duymazdan gelerek bir halt say�yor, meseleyi, �rka, yerelli�e, d���m�zda bir meseleye, tarihi müstehakl��a(!) (Araplar�n güya Osmanl�ya ihanetleri!), daha kötüsü �ii-sünni kampla�malar gözlü�üyle bakarak çözümsüzlü�e, ötesinde devletlerin –sözüm ona- ticari/ekonomik, siyasi anla�malar�, ç�karlar� aç�s�ndan bakarak mevcut ikircikliliklerine/ihanetlerine farkl� bir me�ruiyet aray���nda bulunuyor birileri, baz� akl-� evveller! Tarih bunlar� da yazacak; birilerini övgü ve sitayi�le, birilerini de yergi ve kalle�likle…

Bu bir Müslümanl�k s�nav� oldu�u kadar insanl�k s�nav� da! Herkes oldu�u, durdu�u yerden bak�yor elbette… Gerçi ‘bu bir Müslümanl�k s�nav�’ dedikten sonra ‘insanl�k s�nav�’ diye eklemeye bilmem gerek var m�? Bir gerek varsa o da bahsetti�imiz üzere imanî bir fark�ndal�k izhar etmeyen, imani/itikadi/inançsal ideolojik tercihi farkl� da olsa ‘vicdani duru�u çürümemi�’, sa�duyu sahibi, f�trat�n� tam olarak örtmemi� ve yeryüzünün bir kesiminin içinde bulundu�u, bu süreçte görülebilen ‘insanl�k’ olgusudur. Filistin davas�n�n belki de en büyük faydas� bu kesimin aray���na, belki hidayetlerine, �slam ve Müslümanlar üzerindeki mevcut önyarg�lar�n�n k�r�lmas�na ve yeryüzü egemenlerini sorgulamalar�na vesile olmas� olacakt�r. Di�erleri ise zaten ‘bel hüm edall’ cinsinden ‘kel en’am’ durumundad�r! Ama meseleyi salt ‘insanl�k meselesi’ olarak vasfetmek, resmetmek, biraz resmî bir a�za kaç�yor ve Müslüman�m diyenlerin süreçteki ekstra, din, iman karde�li�i vesilesiyle farkl�la�acak ilave sorumluluklar�n� gölgelemi�, ketmetmi� oluyor.

Tarih, bundan önce oldu�u gibi bundan sonra da ‘hak-bat�l’ mücadelesi olarak devam edecektir. Birilerinin bunu farkl�/gri alanlara çekmesi neticeyi de�i�tirmemekte ve fakat bu tan�mlama maalesef yine müslüman�m diyenleri, içinde bulunduklar� edilgen, reaksiyoner, eklektik, ve ba�kalar�nca tan�mlanm�� rol ve pozisyonlara tav olmu� hallerini daha da kan�ksamaya, kavurgala�maya, dikkatlerin ba�ka yöne çekilmesine sebep olacakt�r. Gri alan meselesi elbette insanî ili�kilerde, hayat�n serencam�nda olas� bir durumdur, muamelatlarla alakal� olarak… Lakin bu durum, saflar� ayr��t�ran, dünyay� okuma biçimimizden kaynaklanan, ahiret olgusuna yer veren aslî bak���n netli�ini ve niteli�ini kabul ve fark etmekten sonraki bir durumdur.

Meselede içimizi ac�tan, zulmün kabal��� ve zalimlerin kalabal�kl���, yapt�klar�n�n çirkeflikte had tan�maz boyutlar� –ki peygamberler tarihi bunun daha feci yönlerini bize aktarmaktad�r, hele Ben-i �srail taifesinin akla iz’ana s��maz edimleri, has�l� peygamberlerini dahi öldürecek hadsizlikleri dü�ünüldü�ünde- de�il, sözüm ona b�rak�n�z Müslümanl��� insanl�ktan bile nasiplenememi�çesine ‘bizden’ denilen, üstelik meselenin hemen çevresinde ya�ayan halklar�ndan yönetenlerine -ki cürümleri güçleri oran�nda farkl�la�sa da- de�in meseleye �ahit olanlar�n kör, sa��r, dilsiz kesilip umars�zl�klar�, duyars�zl�klar�d�r. Süreçte ‘ölen-öldürülen’ kim, iyi bakmak, anlamak laz�m! ‘Diri’ kim, �ahitliklerini hakk�yla yapan �ehitler kim (Bakara 154), sürünen kim!?

Verilen tepkiler o kadar c�l�z ve yapt�r�mdan uzak ki ne zalimi t�rst�r�yor, geri ad�m att�r�yor ne de dostlara güven veriyor! Aksine oradaki karde�lerimiz o zulümlere maruz kal�rken, bizlere de aba alt�ndan da de�il üstünden sopa gösteriliyor, hepimiz hizaya getiriliyoruz! Var m� böyle bir acziyet, var m� böyle bir atalet, bunun bir izah� var m�!? Üzerimize ölü topra�� at�lm�� durumda! Ölmü�üz de a�layan�m�z yok! ‘Kusura bakma Filistin, biz de i�gal alt�nday�z!’ diyerek vicdanlar�m�z� rahatlatmaya, zalimlerden zaten uza��z da, ‘’O zalimlere öyle veya böyle, örtülü-örtüsüz deste�e devam eden Müslüman�m diyenlerin co�rafyalar�nda i� ba��ndaki egemenlerin, ‘bizden!’ olarak yapt�klar�ndan da uza��z!’’ asgari seviyesinden bir niyaz ile Rabbimizden af dilenmeye devam ediyoruz! Allah sonumuzu hayreyleye, süreçle ilgili suallerini âsân eyleye…

Ancak; hani bize dü�en bu�z dedik ya, o kadar da de�il! Ellerimizden de dillerimizden de gelen, gelmesi gereken bir �eyler oldu�u kesin, boykot, protestolar yan�nda… �u henüz gerçekle�en seçim sath-� mailinde bu elden ve dilden gelenleri in�allah �skalamam��, ihmal etmemi�izdir! Zira egemenler, devletlular, iktidar sahibi ve adaylar� için en büyük yapt�r�m gücü halk, kitle aç�s�ndan bu! Yeter ki bu durum hakk�yla ihsas ettirilebilsin! Görsünler bakal�m kitlenin as�l boykotu; birilerine konfor alanlar�, istedikleri gibi cirit oynama imkan� sunan �u sand�k protestosu olsun topyekün veya ekseriyetle! Al�n t�marlar�n�z�, atlar�n� terk ederek, görelim bakal�m neler oluyor!? Oyun alan�n�n d���na bir ç�kal�m, oyuna dahil olmayal�m hele bir!..  Demokrasi, insan haklar�, özgürlük maskeleri bir dü�sün hele!

�badetler, ki�iden topluma farkl� boyutlar� olan ibadetlerimiz, yükümlülüklerimiz… Biz bunlar�n hakk�n� da verebilseydik ‘Müslüman’ kimli�ini hak etseydik, hakk�yla tahakkuk ettirseydik durum böyle mi olurdu, en az�ndan bu boyutlar�yla m� kar��m�za ç�kard�, hem de biteviye…

��te ramazan-� �erifi idrak ettik, ediyoruz! Geldi, gidiyor! O kendi �ahitli�ini bu defal�k da yapt�, acaba onun tuttu�u raporda yüzleri a�aranlar kim, kararanlar kim!? Art�k ne kadar bir idrakse! Burada da durumumuz Rabbimizin merhametine kal�yor! Ferdi ibadetlerimizin, oruçlar�m�z�n semeresini her türlü noksan�m�za ra�men Rabbimizden temenni ediyoruz! Zira toplu ibadetlerimizin (zekat, Hacc ve Cuma özelinde) hayr�n�n, sosyal uzant�lar�n�n hiç fark�nda ve lay���nda de�iliz! Getirisi de olmuyor, götürüsü de bu sebeple! Götürüsü derken, masivadan, isyan ve nisyandan, günahtan uzak tutan boyutundaki katk�s� olmak gerekirken, bizden bir �eyleri eksiltti�i, terazinin bir kefesini bo�altt��� kesin; götürüsü oluyor yani!

�imdi, karde�lerimiz de oruç tutacak, ramazan-� �erifi idrak edecekler, ediyorlar! Amma nas�l, ne halde, hangi duygularla! Bomba sesleriyle mi sahura kalk�yor, enkaz parçalar�yla sahur edip mermilerle mi iftar ediyorlar acaba!? Onlar�nki ‘oruç’ ise bizimkisi ne!? Onlar� tutan oruç, Allah yolunda y�lmadan mücadele ve mücahedeye sevk eden oruç, bizi de tutar m�, ne zaman tutar!? Birileri, sair müslüman beldesi için oruç, imsak, iftar vakti iken Gazzeli karde�lerimiz için mahza ‘iftihar’ vakti!.. Onlar�n metanetlerini ‘Hasbunallah’ dediklerini duyuyor, görüyoruz; bu onlara yak���yor da! Lakin ulu orta, yerli-yersiz, ne dedi�imizin fark�na varmadan terennüm etti�imiz bu ve benzeri ifadeler, nidalar bizde niye ‘s�r�t�yor’, niye menzile varm�yor acaba!?  Söylem de mi yok keramet, söyleyende mi!? Hak edi� mi yok, yoksa! Hani bizler ‘Bünyanün mersus’ olacak idik! Bize, bizden birine bir �ey oldu�unda vücudun azalar� gibi tepki verecektik! Hani ‘mazlumun dini sorulmazd�’ ya, bunlar Müslüman karde�lerimiz üstelik!

Bak�n�z mesele, insani yard�m boyutunu çoktan a�t�! G�da tedariki, su takviyesi, ilaç temini evet, elbette mühim gerekli! Ama bu, neticeyi de�i�tirmiyor, de�i�tirmeyecek; açl�ktan, susuzluktan, ilaçs�zl�ktan ölümler vaki ve ço�al�yor, ama netice de�i�iyor mu!? Günü kurtaran da, toplama kamp�na s���nan da, ibadethanelere s���nan da, bilmem hangi kurumun neyine güvenip emana girdi�ini sanan da ayn� ak�betle yüzle�iyor! Onlar �ehadete yürüyor, �ereflerini kurtar�yorlar! Bize kalansa ‘ah vah’ edip karanl��a küfretmek, zalimi lanetlemek sadece… �eref, izzet ayaklar alt�nda!

Tamam, bir yere kadar aradaki mesafeler el vermiyor, eldeki imkanlar yetmiyor, farkl� kayg�lar(!) buna f�rsat sunmuyor diyelim, ama bir de bu mazeretlerimizin Allah indinde kabul görüp görmeyece�ini bir dü�ünelim, as�l bunun kayg�s�nda olal�m! Hiç olmazsa ya�ad���m�z beldelerde teyakkuz halini canl� tutal�m. Taraf�m�z belli olsun! O zaman belki Rabbimize bir mazeretimiz olabilir, iletilebilecek… As�l oyun, ondan sonraki ad�mda görülebilecek, baz� �eylerin fark�na ancak o zaman var�labilecektir, bu, hesaplar�n üzerine yap�ld���, oyunun onlar üzerine kurguland��� ço�unluk için… O zaman oyunu bozabiliriz belki! Biz, bize dayat�lan kurmaca, düzmece ve tuzaklar�n fark�na var�rsak, onlara dü�mekten kurtulabiliriz. Küresel oyunun, bizlere dü�(ürül)en yerel diliminde ne haltlar döndü�ünü, nelere av ve tav k�l�nd���m�z� anlayabiliriz. Kendi merhemlerimizi bulursak yak�ndan uzak aleme, aç bîilaç çevremize, yeryüzünün ma�dur ve mazlumlar�na belki o zaman el uzatabilir, omuz verebiliriz. Yoksa; yok!