Mustafa BOZACIO�LU

31 Ocak 2024

SEYAHAT�M�ZDEN SADRA D��ENLER

Rabbimize yine, yeniden �ükürler, hamd-ü senalar olsun ki bizlere bir seyahatimizi daha gerçekle�tirme ve tamamlama f�rsat� verdi. Dost ve karde�lerimizle hasbihal edip gönendik. Yeni dost ve karde�lik köprüleri kurduk. �slam ailesinin farkl� kimlik ve ki�ilikleriyle farkl� mekanlarda ‘ru be ru’ görü�me, sohbet ve fikir teatisi, isti�are f�rsat� bulduk. Ne kadar �ükretsek azd�r. Rabbimizden bu seyahatlerimizi kar��l�kl� olarak gerçekle�tirme ve tamamlama konusundaki niyet ve çabalar�m�z� daim ve diri k�l�p kolayla�t�rmas�n� temenni ediyoruz bu vesile ile…

Dostlar, inan�n�z, biliniz ki her �ey o fikri karardan, niyetten sonra, azm ile o karar�n ard�nda durup ilk ad�m� att���n�zda kolayla��yor, hal yoluna giriyor zaten i�ler… Bir bak�yorsunuz gözünüzde büyüttü�ünüz i�ler kolayla��yor, yollar k�sal�yor. Zorluklar�n üstesinden bir �ekilde geliniyor, yeter ki üstüne gidin, geri ad�m atmay�n! Ha, �u da var ki ‘geri ad�m’ atmak da bazen olas�d�r. Size farkl� de�erlendirme ve bak�� aç�lar� sunar, nefeslenme f�rsat� verir ve daha bir pür dikkat meseleye odaklanma olana�� verir. O manada bazen geri ad�m bir kay�p, ma�lubiyet de�il, aksine ‘mevzi de�i�ikli�i’ sadedinde bir ç�k�� kap�s�, yeniden ba�lama, daha bir azim ve kararl�l�k, �artlar�n de�erlendirilip yeni bir strateji uygulama imkan� olabilir. Yeter ki fikriyatta bir ba�kala��m, ideolojik safiyetten uzakla�ma, küskünlük, umutsuzluk ta��mas�n! Fark�nday�m ‘fikriyatta ba�kala��m’ derken, bunun da aç�l�m ve izaha muhtaç taraflar� vard�r. Fikirlerde tashih süreci, tedebbür, taakkul, tefekkür ve nihayetinde bir tefakkuh süreci olmas�, ihmal edilmemesi gereken, yabana at�lamayacak bir olgudur. Bu asla ve kat’a ikircikli�i, �üphecili�i, ‘ne olsa geçer’ bo�-bele�çili�ini, hakikatin görecelili�i ve ço�ulculu�unu gerektirmez zinhar!

Bilgi-birikim-bilinç ve bunlardan mütevellit bir sahih mücadele hatt�… Teori ile pratik uyum ve senkronizasyonu… Kaal ile halin örtü�mesi…

Bu seyahatimiz meyan�nda �stanbul, Zonguldak menzillerinden ç�k��la ilk bulu�ma Ankara’da gerçekle�tirildi. Oradan sonra Kayseri istikametinden bir refikimizi yolda Ni�de’de alarak �ktibas dergimizin yazarlar�, çizerleri olarak olu�an dörtlü ile yola revan olduk. �lk mola yerimiz Silifke’ye ö�len vakti sular�nda ula�t�k. Orada farkl� beldelerden dostlar�n kat�l�mlar� tamamland���nda namaz�n ikamesinin ard�ndan hasbihale ve muhabbete ba�lad�k, devam ettik. Dostlardan gelen suallere diller döndü�ünce beraberce cevaplar bulmaya çal��t�k. Görünen o ki Türkiye co�rafyas�n�n beklentisinden me�guliyetlerine, açmazlar�ndan eksikliklerine hali pür melalleri üç a�a�� be� yukar� ayn�! Tabii olarak �slami hassasiyetlerin do�al uzant�s� olarak bizlerin ve dostlar�n endi�eleri, sual ve yan�tlar�, aray�� ve odak noktalar� da o minvalde oluyor, ayn� do�all��a istinaden! Yani asli gündem ve konular�m�z, yol-su-elektrik, köprü-tünel-otoyol meseleleri de�il! Futbol, festival, �ölen-tören, aktüalite hiç de�il! Bunlar�n insan do�as�na de�en, temas eden k�s�mlar�n� yads�yor de�iliz; ama bu tür malaya’ni �eylerin ‘alg� manipülasyonu’ çerçevesinde öne ç�kar�lmas�na, gündemi me�gul etmesine a��r� itiraz ediyoruz.

��te bizler kendimize ait ve asli gündemlerimizi olu�turup bunlara yo�unla�madan maalesef her ne kadar itiraz edip uzak durmaya çal��sak da bunlar dönüp dola��p bir �eklide, bir yerlerde kar��m�za ç�k�yor, ayaklar�m�za dolan�yor. �ki ayl�k bir süreçte Filistin k�yam�n�n sebep ve sonuçlar�yla hemhal oluyoruz. Sair co�rafyalardaki önceki zulümler raflara, donduruculara kald�r�ld� �imdilik! Bat�l�n varl���, sözüm ona farazi gücü, malumaliniz ki hak ve hakikatin olmay���ndan, teslimiyet ve temsiliyetindeki ihmal, ihlal ve nak�salardan, unutma ve ertelemelerden, hak edi� olu�mamas�ndan, liyakatsizlik ve duru� kifayetsizli�inden de�il midir?

Ak�am vaktine de�in yap�lan isti�arelerimizde �u an itibariyle hissetti�im yanl��, yanl�� demesek bile eksiklik ‘suallere cevap verme’ durumunda kalan bizlerin ‘soru sorma’ noktas�ndaki çekimserli�idir. Aslen bu seyahati gerçekle�tiren, sahadaki dostlarla tan�k ve dan���k kalmay� sürdürme ve yenilerine kap� aralama amac�nda olan bizlerin sual sorma konusunda da bir önceli�imizin olmas� gerekti�i fikridir. Bilmem kat�l�r m�s�n�z? Zira bir dergi vesilesiyle kamuoyuna fikri mihmandarl�k, dan��manl�k, örneklik sergilemeye çal��an bizlerin, sair beldelerdeki i� ve i�leyi�lere, ili�ki ve beklentilere, hal ve gidi�ata bir projeksiyon ile bu çerçevede bir gündemle�tirme, bunlara çözüm sadedinde öneri ve aç�l�mlar olu�turma, stratejiler geli�tirme durumumuz, ihtiyac�m�z var. Bu sebepten cevap makam�ndan(!) sualleri de sorma ameliyesini de ku�anarak bir bütünlük izhar� daha do�ru olacakt�r diye o hissiyat�m� da payla�mak istedim. Sürç-i lisan olduysa affola!

Derdimiz sadra �ifa bulmak ve sunmak, yak�ndan uza�a, bizden di�erlerine, tüm muhataplara… Bu manada seyahatlerimizin, öncelikli amac� da aslen gelen sualleri cevaplamak ve sualleri muhataplar�m�za ileterek nab�z yoklamak da de�ildir. Ç�k�lan bu dünya yolculu�unda, kulluk serüvenimizde yolculu�un ve kullu�un hakk�n� verebilmek, akabinde taraf�m�za yöneltilecek tüm ahvalimizi ortaya serecek suallerin do�ru cevaplar�n� burada iken haz�r edebilmektir. K�saca Rabbimizin r�zas�d�r. Tüm yap�p etmelerimiz, aray���m�z, bulduklar�m�za s�k�ca sar�lmam�z, kelamlar�m�z, yaz�lar�m�z, duru� ve dü�ünü�ümüz, sak�nmalar�m�z bu minvaldedir. Bu konuda yol refiki aray���, bulduklar�m�zla geli�tirmeye çal��t���m�z ünsiyet, bu ünsiyetin yard�mla�ma ve dayan��maya dönü�erek halkalar�n olabildi�ince geni�letilmesi çabalar� bazen ihmal edilse, ertelense de, bazen yol ve yolculuk kazalar�/sapmalar�(!) da ya�ansa niyet ve sa’yimiz budur.

Derginin ç�k��, yay�mlan�� amac� da bu kamuoyu fark�ndal���, bilgi-birikim ve bilinç edinimi amac�na matuftur. Elbette o da ‘Rabbimizin r�zas�’ çerçevesinde olu�mu� do�ru bilgi, do�ru davran�� eksenli olmak niyet ve gayretiyle… Bu süreçte tüm dost, karde� ve refiklerimizin ve her halkas�yla tüm muhataplar�m�z�n öneri, katk�, teklif ve ele�tirilerine de aç�k oldu�umuzu bilmenizi isteriz. Ama insan� üzen ve k�ran, dahas� yoran sair yerlerde, farkl� ki�ilerden duydu�umuz ‘Dergi hala ç�k�yor mu?’ tarz�ndaki tabirimi mazur görün, ama ‘sirkatin söyleyen k�pti’ gibi bir yakla��m, duyars�zl�k ve umars�zl�kt�r. Akabinde ‘Dergi kaç adet bas�l�yor, kaç abonesi var?’ �eklinde süren sorular, insana ‘ ört ki ölem!’ dedirten bir tutars�zl�klar ve tuhafl�klar, dahas� sorunlar yuma�� içinde oldu�umuzu resmediyor adeta! Bu nice bir de�i�im ve ba�kala��md�r! Deveku�u misali gibi, ba��n� kuma gömmek aymazl���n�n d���nda; deve mi, ku� mu, deveku�u mu belli olmayan/etmeyen, renk vermeyen, dahas� duruma ve ortama göre renk, konum ve biçim alan bir evrimle gerçekten izah� zor bir durumdur, hele kabullenilmesi; imkans�zd�r!

Dergimizin banisi merhum Ercümend Özkan’�n rahle-i tedrisat�ndan geçmi�, ayn� havay� solumu�, bir �eklide ondan ve fikriyat�ndan haberdar olmu�, temasta bulunmu�, hala da ondan sitayi�le bahsederek, onun ayr� bir yerinin oldu�unu ifade edenlerin bugünlerde içinde bulunduklar� ahval, ald�klar� renk ve biçim, taraflar�ndaki/taraftarl�klar�ndaki de�i�kenlik, oynakl�k insan� gerçekten sükût-u hayale u�rat�yor. Hadi bize dü�en k�sm�n�, ev sahibinin ihmallerini kabul ettik de �u say�lar�, cesametleri hiç yabana at�lmayacak kitlenin/h�zs�z�n, suçu, sorumlulu�u ne olacak? Bunun hesab�n� kim, nas�l verecek? Hani �u Hz. Hüseyn’e yöneltilen ‘Gönlümüz senden, k�l�çlar�m�z Yezid’den/güçten/egemen elitlerden/ç�kardan/dünyadan/menfaatten/ço�unluktan/ço�ulculuktan… yana!’ ikircikli�i, kaypakl���, dönekli�i… �stikametsizlik ve istikrars�zl���… Keza �srailo�ullar�n�n Hz. Musa’ya söyledikleri ‘Sen geldikten sonra da s�k�nt� çekiyoruz/ Görüyoruz, biliyoruz, ama karn�m�z� Firavun doyuruyor!’ Var m� bunun bir izah�; bilen varsa beri gelsin!

Araya ald���m�z son iki paragraf�n son seyahatimizle direkt ili�kisi yok; esnas�nda bahsi geçen baz� isimlerin ve daha önceki ya�anm��l�klar�n bizi bu sitemlere götürdü�ünü söylemeliyim. Dahas� hem dergimizin yay�m hayat�na ba�lamas�n�n 44. y�l� ve özellikle merhum Özkan’�n hem do�um hem de vefat tarihlerinin bu ayda olmas� (23 Ocak/24 Ocak)(Buna dair yaz�m�z� dergimizin 2014 Ocak say�s�nda ve sitemizde https://iktibasdergisi.com/2018/01/25/mustafa-bozaci-bir-gunluk-hayat/ linkinde bulabilirsiniz.) münasebetiyle, münasebetsizlik etmeden bu konulara da parmak basmak lüzumu gördük, aff�n�za s���narak! Malumunuz, merhum son nefesini yine son seyahatinde -ki bu seyahatlerin bir tatil form ve amac�nda olmad���n�, hep bir tan���kl�k, dan���kl�k, fikir teatisi, tedrisat, mensup ve ilgili olanlarla ileti�im ve kayna�ma amaçl� oldu�unu bilenler bilir; bilmeyen ne bilir, bilse sorar, sorsa bilirdi- bizim de bu son seyahatimizin ikinci ve son aya�� Adana’da vermi�ti! Özellikle merhumun belli bir yo�unlukta önem ve de�er verdi�i, ses veren noktalardan olan belli ba�l� merkezlerin �imdiki hal ve gidi�atlar� insana ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana tur�usu!’ dedirtiyor. Onca emek ve çaban�n, bari bir hat�r�n�n olmas� gözetilmesi gerekmez, yak���k almaz m�yd�?!

�imdilerde dergi abonelerine, en az�ndan say�sal olarak bak�larak var�lacak hüküm, rahmetlinin zaman�nda yapt��� etki ve olu�turdu�u çekim merkezi olma durumu ile günümüz aras�ndaki irtifa fark�, çok ciddi analizlere tabi tutulmal�. Bu sadece rahmetlinin, nitelik, karizmatik etki, yo�un çabalar� ile aç�klanamaz san�r�m. Bunlar� asla yads�madan, ev sahibi olarak bizlerin ihmal ve ihlalleri de kabullenilse bile yine gerçekçi bir gösterge de�ildir bugünkü vaziyet! Ba�ka bile�enler de hesaba kat�lmal�, h�rs�z�n/mensup/müntesip ve zaman�nda yak�n ilgide bulunanlar�n sorumluluklar�, a��r kaçabilir ama vefas�zl�klar� da masaya yat�r�lmal�d�r. 28 �ubat süreci ile sonraki past�rma dönemleri kayganl�klar� belki konuya ���k tutabilir! Turnusol ka��d� neticede e�yadaki/sizdeki/bizdeki veriyi, potansiyel durumu aç�k eden bir olgudur! Talut-Calut k�ssas�ndaki nehir imtihan� gibi! Zaman�n verili dönemi, belki ‘sözün bir ederi kadar ve daha çok bedeli ve de�eri oldu�u’ dönemlerdi, bu da hesaba kat�lmal�! Zaman�n de�i�mesiyle b�rak�n hükümleri, her �ey de�i�ti. Ba�kala�t�! Hele yeni yay�n döneminde dergimizin fiyat�nda yap�lan zorunlu güncelleme –ki hepinizin malumali oldu�u, bildi�i, gördü�ü, hissetti�i, ya�ad��� ve elde olmayan sebeplerden dolay�- zaten k�t olan aboneli�in, üstelik bizlerin nitel evsaf ba�ta, nicel olarak da abonelik say�s�n�n art�r�lmas� dü�ünülüp planlanan vasatta daha da kay�plar, eksiklikler, yitimler ya�ayacak olmas� hakikaten izah� güç bir durumdur… Bu bir tahmin de�il, �ahit oldu�umuz, bizzat ya�ay�p tan�kl�k etti�imiz bir durumdur. Bunun bir k�sm� yine malum ekonomik sebeplere ba�lan�p mazur görülebilse, bir k�sm� da malum edinmi�likleri aç�k eden bir içerikten dolay� dergi aboneli�in do�urdu�u ikilemin dayatmas� olarak okunsa da birço�unun bir makul ve mant�kl�, kabul edilebilir, iler tutar bir yan� olmasa gerektir. Üstelik rahmetlinin ‘yan gider’ olarak tavsif etti�i bu dergiyi kamuoyu ile bulu�turma faaliyetinin �imdilerde daha a��r bir ekonomik yük olarak sürdürülmeye çal���ld��� unutulmamal�d�r. Dahas� bizler hala, ‘ekonomik gücü olmayan ve dergiyi okuma bilinç ve kararl��� gösterenlere bunu bilabedel göndermeyi taahhüt etmi� durumday�z.

Hani nitelik dedik ya, misalen söylüyorum, dergimizde fikirlerini bizlerle payla�ma cehdini sürdüren üstad�m�z, a�abeyimiz Atasoy Müftüo�lu’nun (Aff�na s���narak… Kendilerine selam sayg�lar�m�z� iletiyor, sa�l�k, afiyet ve hay�rl� ömürler diliyoruz bu vesileyle…) varl���, duru� ve dü�ünü�ü, bizler için çoktan daha çok bir art� de�er olsa gerektir; hani o nitelik vs. vurgusu yap�p bunu mazeret k�lmaya çal��anlara sözümüz! Yani ‘lahana tur�usu’ meseli! �unu da ekleyelim vefa, sahibinin hat�r� demi�ken; üstad� programlara davet etti�imizde (Ankara büromuzda ve/veya canl� yay�nla internet üzerinden) di�er zamankilerle k�yasla a��r� bir teveccühü görebiliyoruz, ya��yoruz. Pekala bu kitlenin, üstad�n, ayl�k yaz�p bizlerle payla�t�klar�n� ayn� oranda merak edip takip etme kararl�l��� göstermiyor olu�u hayretamiz bir durum de�il midir?! Niye acaba?! Bunu sorgulamak dedikoduya m� girer acaba?!

Dergi bir aidiyet beyan�d�r! Taraf olmakt�r! Dosttan gelen bir mektup mesabesindedir! Ayl�k bir duygu ve dü�ünce payla��m�d�r! Yüz yüze görü�ememenin aç���n� kapatmak imkan�, ayn� hissiyat�, hassasiyetleri payla��yor olmak deklarasyonudur. Bu duygusal/kalbi boyutun yan�nda, ‘fikir vermek’, bilgi, birikim payla��m�, gündemin s�cak ve bize dokunan k�s�mlar�n�n bir bütünlük içinde payla��m�, oradan bir bak�� ve duru� ç�kar�l�p sergilenmesi, zihinlerimize de temas� i�levleri de asla yabana at�lmamal�d�r. Bugünün ‘pdf’ gerçe�i bu durumlar� gölgelememelidir, diye dü�ünüyoruz!

Bizler Rabbimize çok �ükür ki hala sözün de�erine inan�yor, aya�a dü�ürmemek için çaba sarf ediyoruz. Dilimizin döndü�ü, elimizin yetti�i kadar! Vüs’atimizce… Burada bir de�er gören, en az�ndan sahibinin hat�r�n� gözeten sab�k ve yeni fark�ndal�k gösterecek tüm dost ve karde�lerimizi birlik ve beraberlik içinde, ayn� yolculu�a bekliyoruz! Kap�lar�m�z, gönüllerimiz ard�na kadar aç�k olarak. Neticede hepimizin gözetmek zorunda oldu�umuz ilk ve as�l hat�r Rabbimizinkidir, bunu biliyor, bunu söylüyoruz; buna inan�yor, buna davet ediyoruz. El ele, omuz omuza engeller daha kolay a��l�r biliyorsunuz! Yoksa, bundan da hesaba çekilece�iz, unutmayal�m! Sözün, davan�n, hakikatin bizlerin vesilesiyle bir ki�iye daha ula�t�r�labilmesi, ne büyük devlettir, hayali bile cihan de�er!

�nsan; unutur, yan�l�r, durur duraksar, dü�er kalkar, bazen dünyaya, �eytan ve avenesine kanar, aldan�r, çeldiricilerin cazibesine kap�l�r, geldi�i yeri ve istikametini unutabilir. Bunlar olas�d�r, imtihan�n bir parças�d�r. Burada da bizlere hem ki�isel hem de cemaat/grup olarak dü�en sorumluluklar vard�r! Birilerinin ‘Ne olursan ol, yine gel!’ dedi�i ve bunun matah bir �eymi� gibi sunuldu�u zamane zamanlarda, bizler ‘tövbe’ ile Rabbimize yönelelim istiyoruz. Bunu sal�k veriyoruz! Geçmi�, geçti! Önümüze bakal�m; duru� ve dü�ünü�ümüzü, hal ve gidi�at�m�z� bir tashih edelim, kendi muhasebe ve murakabemizi yapal�m. Att���m�z ta�lar�n ürküttü�ümüz kurba�alara de�ip de�medi�ini bir kontrol edelim. Ne ad�na, ne bedelle nelerden vazgeçti�imizi iyi dü�ünelim. Bu al��veri�in Rabbimizin r�zas�na m�, itab�na m� yol açaca�� kayg�s�n� diri tutal�m, endi�esini gözetelim. Fikirler de de�i�ir; belki ba�kala��r, belki olgunla��r! Çek etmek, tashihte bulunmak, teatide bulunmak önemli. Bu konuda da birbirimize muhtac�z, unutmayal�m!

Evet, seyahatimizin ikinci gününde Adana’daki karde�lerimizle bulu�mak üzere, Mersin’deki dostlardan bir dahaki görü�melere kadar, esenlik dileklerimizi ileterek, kucakla�arak, onore olmu�, gönenmi� olarak ayr�ld�k! Bir anekdotu payla�al�m da bir tebessüm olu�sun, nüktenin alt�ndaki ironiyle beraber. Bölgeden bir dost aktard�: Civarda bir vaazda ‘Muttakiler cennete gidecek!’ sözünü i�iten bir bölge/yurdum insan�, ‘Hadi biz yak�n�z, Mut’a gideriz, ya uzaktakiler ne olacak!’ demi�… Ayn� misale biz de, ‘takva elbisesi’nden bahsedilen bir hac ibadeti vaaz�n�n akabinde bizim hac�lar�n sokak sokak, ma�aza ma�aza ‘takva elbisesi’ arad�klar� ya�anm�� hat�ras�n� ekledik; gülü�tük ister istemez!

Adana’ya vas�l oldu�umuzda ikram edilen kahvalt�n�n akabinde ayn� mahalde bayan karde�lerimizin daha yo�un kat�l�m�nda bir sohbet gerçekle�tirildi, sorular cevaplanmaya çal���ld� Mehmed Durmu� ve �ükrü Hüseyino�lu karde�lerimiz, refiklerimizce… Bu, vaktin ve mekan�n bereketine art� katan sohbetin ard�ndan di�er bir mekana intikal ettik. Midelerin bayram� bir tarafa zihinlerimiz, gönüllerimiz de doydu, bayram etti!

Sonraki mekanda da bayan karde�lerimizin ev sahipli�inde ve yo�un kat�l�ml� dinleyiciliklerinde yine Mehmed Durmu� ve �ükrü Hüseyino�lu karde�lerimizin, bu sefer bir konferans formunda ve gönüllerimize, zihinlerimize dokunan, ‘israil zulmü’ kar��s�nda Filistinli karde�lerimizin onurlu, izzetli, �anl� direni�/dirili� ve k�yamlar�na i�aret ettikleri, hakikatleri payla�t�klar� sunumlar� her türlü sitayi� ve övgünün üzerindeydi. Tekraren karde�lerimize duyarl�k, fark�ndal�k ve bu isabetli sunumlar� için çok kere çok te�ekkürler, Allah ecirlerini versin.

Bu sunumun öncesindeki konu�malar, sinevizyon, slayt gösterileri ve ev sahibelerimizden olu�an bir grubun Ankara’da melun israil zulmüne dair gerçekle�tirdikleri vefakâr ve cefakâr giri�imleri, sa’yi me�kurlar� ve orada gördükleri tüm olumsuzluklara ra�men geri ad�m atmayan dik duru�lar�, as�l k�rm�z� çizgileri ö�retici cehdleri de her türlü takdire �ayan olarak bizleri duyguland�rd�, k�vançland�rd�, mesrur etti. Övülesi, imrenilesi, ne güzel bir çabad�r bu! Allah raz� olsun, Rabbimiz ecirlerini zayi etmeyecektir. Konferans� veren refiklerimizin bu cehd-ü gayretin sahibelerine kendi yazd�klar� kitaplar� imzalay�p hediye etmeleri de ba�ka bir güzellikti; ne de�erliydi!

Oradan ayn� ev sahip ve sahibelerimizin gerçekle�tirdikleri, ‘Filistinli karde�lerimiz yarar�na’ düzenledikleri kermeslerine i�tirak ettik. �kramlarla kar��land�k, kar��l�kl� ikramlarda bulunduk. Bu bulu�ma da bizler için her aç�dan ‘s�hhat’ vesilesi olmu�tur. Anlat�lacak o kadar çok enstantane, an� ve duygu var ki, tam da ‘Anlat�lmaz, ya�an�r!’ hali…

Rabbimize bu seyahatimizi niyetinden ifas�na de�in gerçekle�tirme f�rsat� verip bölgedeki karde�lerimizle tan��ma dan��ma, kucakla�ma, hasbihal imkan� sunmas�ndan, karde�lik hukuku ve duygusunu fiili olarak tahakkuk ettirip tatt�rmas�ndan dolay� ne kadar �ükredip hamd etsek azd�r. Tekrarlar�n� da kar��l�kl� yineleme f�rsat� vermesi, kolayla�t�rmas� duas�yla Allah yar ve yard�mc�m�z olsun… ‘�mkan’ demeyeceksiniz, biliyorum; o bir �eklide bulunuyor! �llâ niyet ve samimiyet…

(�ktibas Dergisi, Ocak 2024 Say�s�)