Mustafa BOZACIO�LU

12 A�ustos 2024

SON SEYAHAT�M�ZDEN YANSIMALAR

 

Bayram öncesi hafta sonu, çok daha önce planlanm�� ve fakat ancak f�rsatlar� denkle�tirebildi�imiz seyahatimizi gerçekle�tirmemiz mümkün oldu. Bu niyeti amele dönü�türme f�rsat�, imkan� veren Rabbimize ne kadar �ükretsek azd�r. Asl�nda öncesindeki hamd-ü sena bu niyetlilik içinde bulunabilecek bir duygu, dü�ünü� ve duru�u veren Allah’�m�zad�r.  Binlerce �ükürler olsun!

Bu son seyahatimiz dergimizin de yazar� olan, Edremit’te mukim daha ziyade yak�n ve son dönem okumalar� ve yaz�lar� (makale ve kitaplar) tan�yaca��n�z Yakup Dö�er karde�imizi ziyarete yönelik idi. Ba�tan sona, do�umdan ölüme hep ve daima bir seyahat içinde oldu�umuz malum. Yol, yolculuk, hadef/var��… �ster durdu�unuz yerde durun, isterse ters yöne hareket edip ko�un, ‘kaç�n kaçabildi�iniz kadar’; malum ak�bet hepimizi bulacak. Ve bizler, istisnas�z, akl�m�z�n erdi�i, gücümüzün yetti�i her �eyden ama her nimetten sorguya çekilece�iz.

��te bizler de bu minvalde hesap kitab�m�z� kolayla�t�rmak ve tutturmak ad�na, tan���kl�klar�m�z� ve dan���kl�klar�m�z� art�rmak, peki�tirmek ad�na bu seyahatleri önemsiyor, f�rsat bulmaktan ziyade f�rsat olu�turmaya, vesileler bulmaya gayret ediyoruz. Bunun çok yönlü ‘s�hhat’ sundu�unu da biliyor, an be an ya�ayarak görüyoruz. Tavsiye de ediyoruz!

�nan�n gözlerde büyütülen bir sürü sebep, mazeret yola revan oldu�unuzda uçup gidiyor, önemsizle�iyor. Uzaklar yak�n oluyor, yak�nl�klar perçinleniyor. Yeni tan�kl�klara kap� aralan�yor. Gözlerdeki ���lt� gönüllere yans�yor. ‘Ne iyi etmi�iz!’ diyerek, ‘Geç bile kalm���z, ke�ke daha önce gerçekle�tirilse ve mutad halde kar��l�kl� ve farkl� aç�l�mlarla, yeni ufuklara yelken açarak sürüp gitse!’ diye de dü�ünmeden edemiyorsunuz. Bunun ilk olmas�yla tekrarlanm�� olmas� da ‘süreç okumalar�’, ‘seyahat amaçlar�’ anlam�nda pek de fark etmiyor; f�rsat bulan�n, imkanlar� denkle�tirenlerin asla ihmal etmemeleri gereken bir durum bu! Yaz�lar�n�zla, g�yabi söylemlerinizle dokunamad���n�z yüreklere dokunmak, gönüllere girmek çok daha kolay oluyor ve çok daha kal�c� bir neticeler has�l ediyor.

Hedefe vas�l oldu�umuzda oradaki muhabbet ve fikri diyalog s�rf bilgilenme, bilgi yükleme, tek tarafl� dikteden ziyade göz göze, nefes nefese, ‘ru be ru’ görü�melerin önemini ve yerini bir kez daha yakinen mü�ahede etmemize vesile oldu. ‘Bilgi ve görgü’ meselesi iç içe…

Oradaki farkl� bir anekdot da iki boyutuyla önemli: Bir camideki vakit namaz�n� edam�z esnas�nda, bizden önce namaz� ikame eden oral� biri bizi –yabanc� olarak!- görünce (o esnada oradaki refiklerimiz yan�m�zda de�illerdi); ‘Namazdan sonra bekliyorum, buyurun çay içelim’ teklifini sunmu� ve bizleri memnun etmi�ti. ��te bu, camilerin fonksiyonelli�ini hat�rlatmas� anlam�nda dikkate de�er bir durumdur. O esnada refiklerimizin kat�l�m�yla geçirilen k�sa bir diyalogun ard�ndan meselenin arka plan� da ya�an�lan son süreçler hakk�nda bizleri farkl� duygulara, farkl� tepkilere sevk etti. O enstantanenin ard�ndan çok farkl� okumalar ve analizler ç�kabilir elbet, her meselenin ard�ndan oldu�u gibi… Baz� �eyler anlat�lam�yor; ya�amak gerek!

O meselenin ikinci boyutu da; ayn� caminin ismiyle alakal�… Osmanl� son dönemlerinin o bölgedeki etkili ve yetkili bir ki�isi, yöre halk� taraf�ndan, i�ledi�i yüz k�zart�c� suçlardan dolay� infaz ediliyor ve makam-mevki ve itibar yitimine u�ruyor. Gel gelelim cumhuriyet serüveni tüm rüzgarlar�yla esip tozu dumana kat�nca çok y�llar sonra o �ahs�n ismi o bahsetti�imiz camiye veriliyor! O isim hala o camide serlevha olarak duruyor! �imdi yeni süreç mi, eski sürecin yeni devam� m�; siz okuyun, ç�k�n i�in içinden ç�kabiliyorsan�z!

Bu son seyahatimizde gördü�ümüz �u ya�anm��l�k da bu seyahatlerin hesap edilemeyen yeni ve farkl� durumlara kap� aralad��� gerçe�idir: Çok önceleri yine Edremit’e yapt���m�z seyahatimizde, Yakup karde�imizi görmü�, konu�mu� ve orada bir ba�ka tan�d���m�za  (o seyahatte beraber gezdi�imiz Bart�n’dan bir karde�imizin tan�d���) misafir olmu�tuk. Bu vesileyle kendilerine tekrar selam vermek üzere arad���m�zda, kendilerinin köyde oldu�unu ö�renip selam-kelam fasl�nda, bu seferki seyahatimizde refikimiz Mehmed Durmu�, o ismi hat�rlay�p/tekrarlay�p tan���kl���n� izhar ederek, kendisiyle bir hasbihal f�rsat�, araya giren onca y�l sonra yeniden görü�me, irtibat kurma imkan� bulmu� oldu. ��te bu seyahatlerin böylesi faydalar� da oluyor! Farkl� ki�i ve ki�ilikler farkl� kanallardan irtibat noktalar� olu�turarak, tan���kl�klar� art�r�yor, yenilerine imkan bulurken, eskilerini de güncelleme, bir �ekilde yitirilenleri yenileme f�rsat� buluyorlar. Gözden �rak olanlar�n gönülden �rak olmas�n�n da önüne geçilmi� olunuyor.

Son seyahat karar�m�z� gerçekle�tirmek üzere sözle�ti�imizde Kayseri (Mehmed Durmu�) – Ankara (Tar�k Özkan) ve Zonguldak (�ahs�m) istikametinden harekete ba�layarak Düzce’de ekibi üçleyerek tamamlam�� olduk. Yolculu�umuz bu üçlü ile ba�lam�� ve dönü�te yine ayn� hatta kalarak Düzce’de benim ini�imle di�er güzergahta devamla, bir dahaki bulu�maya kadar sorunsuz bir �eklide Rabbimize bitmez ve ödenmez �ükür borçlar�m�z dahilinde kendi vüs’atimizin terennümleri, niyazlar� ile tamamlanm�� oldu.

Öncesinde çok detayland�r�lmam�� olmas� hasebiyle –ki bu biraz da o an için bizde bulunmayan zamanla alakal� bir durumdur-, sa�a sola sapmadan, zorunlu molalar d���nda ilk hedef Edremit’ti. Lakin yol refiklerimiz bizi k�rmayarak ve zaten güzergahta bizi yoldan ç�karmayan(!) bir ‘es verme’ iste�imize onay verdiler. Mudanya istikametinde, peyzaj i�leriyle i�tigal eden -ki bu konuda da, ortak hassasiyetlerle ortakl�klar� sürdürme azim ve kararl�l�klar� (iyi ki) süren ve övgüyü hak eden- karde�lerimizi ‘bir soluklanma aras�yla’ ziyaret etmi� olduk. Orada da ikramlarla kar��lan�rken, ne tevafuktur ki ba�ka bir ziyaret esnas�na denk gelerek k�sa bir hasbihale de imkan bulduk. Esasen i�te o malum zaman darl���/mazereti(!) sebebiyle daha koyula�mas� beklenen muhabbet ve aç�lm�� farkl� kap�lara hem itirazî hem cevabî kayd�m�z eksik kald� desek yeridir! Bu da bize bir dert/ders olsun! Her ne olursa olsun oradaki dostlar�m�za da tekraren ve daima ‘selam’ olsun!

Mesela, o esnada tan��ma fasl�nda Tar�k Özkan ismi dolay�s�yla merhum Ercümed Özkan’�n ad� zikredilip rahmetle, sitayi�le, medh-ü sena ile an�ld�ktan sonra, ayn� kelamlar�n, te�his, tan�m ve çözüm sadedinde çok daha farkl� ve z�t yerlere ge(tiri)lip ba�lanmas� oldukça manidar ve dü�ündürücüydü; üzücü oldu�u kadar! Elbette konular, gündemler konu�ulup tart���lacak, ele�tiri mahza olacak ve fakat meselenin iki boyutu ve taraf� oldu�undan hareketle kendi bak�� aç�m�z ve vard���m�z sonuçlar, kendi ba�lam�, kendi serüveni, nereden nereye geldi�i, evrilmesi, dönü�ümü, me�galeler ve mazeretler, gelinen nokta son çözüm olarak okunup sunulmamal�d�r. Halimiz, bu tarz kaal ile me�ruiyet kazanmaz, kazanamaz! Kald� ki genellemeler yap�labilsin! Ve dahi bu, tek tarafl� monologla zinhar olacak �ey de�ildir! Esasen bu konudaki bir yakla��m�m� önceki seyahat de�erlendirmemde de yazm��t�m; bizler cevaplar konusundaki etkinlik ve yetkinli�imiz –evsaf�, boyutlar� elbette tart���labilir, ancak söyleyeceklerimiz kadar, söylediklerimiz de ortadad�r; keza duru� ve dü�ünü�ümüz…- kadar, hatta daha öncelikli ve önemli olarak do�ru sorular� sorup gündemi çekip çevirmekteki liyakatimizle bilinip tan�nmal�y�z. ‘De�i�im’ söylemlerinin ayyuka ç�kt���, bunun matah bir �ey say�ld���, �imdiki söylemlerin ve iddialar�n (asl�nda kay�ts�zl���n!) ne ad�na ve bahas�na sahiplenildi�i, terk edilen söylem ve yerlerin kim ve niçin yanl��land��� sa�lam bir muhakeme ve do�ru bir ölçekle ölçülüp biçilmelidir. Sonra çuvald�z, ba�kas�na (bize!) bat�r�lacaksa bat�r�ls�n! �yi ki durdu�umuz yerde duruyoruz! ‘Dön baba dönelim’ demiyoruz! Üstelik eski söylem ve yaz�lanlarla yüzle�meden, onlarla dokuz talakla (esas� üç) bo�anmadan, onlar� hala kay�tta tutuyorken, bu de�i�im, dönü�üm, evrim, evrilme, sürece ve dün ‘tu kaka’ denilenlere eklemlenme nas�l olacak?! Bu nas�l bir aymazl�kt�r?! Nice bir vurdum duymazl�kt�r?! Bu mudur matah olan?! Bu mudur tavsiye edilen?! Bizler ne kadar genel kitleden hallice olsak da, kendi duru�umuzu bozmasak da bu hal ve gidi�attan memnun olan varsa beri gelsin! Hani nerede din/ahlak, nerede adalet, nerede emniyetler (5E; din, can, mal, ak�l, nesil), nerede liyakat, nerede Rabbimizin emir ve nehiylerine hassasiyet, haydi en özeliyle söyleyelim; nerede tesettüre riayet (s�rf ba�örtüsünü tesettür zannedenler ba�ta!)! ‘Felek her türlü esbab-� cefas�n toplas�n gelsin/Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten!’ demi� ya Nam�k Kemal, aynen o kabilden ‘millet/din’ malum kayd�n� dü�erek, tekrarl�yoruz!

Ba�ka bir pi�manl���m�z da -yol refikimiz Mehmed Ali Durmu�’un da ikrar�yla- esasen ba�ta planlanmayan ve fakat süreçte olmas� kanaatinin has�l oldu�u, bir zamand�r bir rahats�zl�k(!) sarmal�ndaki karde�imiz, dergimizin yazarlar�ndan �ükrü Hüseyino�lu’nu ziyaretimizi gerçekle�tiremeyi�imizdir. Kald� ki yolculuk güzergah� zaman darl��� söz konusu olsa da buna f�rsat veriyordu. Lakin biz farkl� denemeler, �srarlar gerçekle�tirsek de karde�imizin buna çok aç�k kap� b�rakmayan, içinde bulundu�u halin belki kendince hakl� (!) mazeretinden dolay� bunu gerçekle�tiremedik. �imdi buradan bak�nca bu da içimize bir ‘uhde’ oldu’! Bu karars�zl���, daha do�rusu yanl�� karar� içimize sindiremedik! Bir emr-i vaki, bir bask�n ziyaret çok daha isabetli olurmu�! Gel gör ki ‘ke�ke’ demenin bir anlam� ve önemi kalmad�. Art�k farz oldu bu ziyaret; tabi duam�z odur ki karde�imiz bizden önce davran�r, kendine gelir ve onun da çok kifayetle fark�nda oldu�u ‘fiili duas�n�’ kendisi zaman�nda ve acilen yapar da bize farz olan vacibe/mendupa döner diye umuyor, bekliyoruz!

Dönü� yolunda orada ‘es verememenin’ –ki bu es vermenin çok ötesinde bir ses verme, el verme, omuz verme say�labilirdi- telafisini(!) Yalova’da ba�ka bir karde�imizi ziyaretle gidermeye çal��t�k. Fakat bunlar öyle birbirinin yerine ikame edilebilecek �eyler de�il, itiraf etmesi zor olsa da! Elbette her biri ayr� de�er ve önemde olan bu ziyaret aralar�n�n, yine Rabbimizden niyaz�m�z odur ki bol ve geni� zamanlarda daha planl� programl�, güzergah noktalar� iyice tesbit edilmi� –kald� ki o zamanlarda dahi istisnai ve o anki �artlar gere�i yeni ve ilave rotalar, güncellemeler vaki olabilecektir-, kararlar� ve ba�lant�lar� yap�lm�� bir �ekilde örgün ve yayg�n olarak gerçekle�tirilebilmesi azim ve kararl�l���d�r.

Yalova’da ço�u kat�ld���m�z da olsa yine itirazî k�s�mlar� olan ve aç�l�mlar�, izahlar� ve bir ba�lama oturtulmalar� gereken fikir teatimiz oldu. Fikir al�� veri�imiz oldu. ��te bunlar, bir yaz�, bir makale ve hatta bir kitap ölçe�inde bile bazen kotar�lmayacak i�ler. Siz yaz�yor, söylüyorsunuz, ama muhatap acaba ne anl�yor?! Durumu ne, hangi �artlar ve �artlanm��l�klar içinde okuyor, haz�r bulunu�u ne, hangi çeldiricilerle kar�� kar��ya, psikolojik, sosyal, ekonomik hangi �artlarla ku�at�lm�� durumda?! Bütün bunlar üstünkörü, çalakalem üzerinden geçilebilecek, görmezden gelinebilecek, yok say�lacak, etkileri yads�nabilecek durumlar de�ildir. Söz, üslup ve ba�lam, muhatab�n alg�, ilgi ve dikkati mutlaka hesaba kat�lmal�d�r; elbette bu �art �urt denen �eylere mahkum kalmadan! Sözü eksiltmeden, art�rmadan ve her hal-ü karda ‘yere dü�ürmeden’! ��te bu manada ‘vicahi’ bulu�malar önemli! Sözün karar�nda ve tekrarlanarak, muhatapla ili�kiler bir yaz�/söylem muhatapl���na, al�� veri�ine dü�ülmeden! Hele asla ve kat’a tek tarafl� bir yükleme moduna girilmeden!

Has�l� bizler esasl� bir has�latla (gönül ve yüreklerimizi sa�alt�p doldurarak), dost ve karde�lerimizle yeniden görü�me, dan��ma f�rsat�m�z� kuvveden fiile ç�kararak gönenmi�, sad�rlar�m�zda �ifaya ula�m��, olanca mazeret sarmal�na ra�men o geni�li�i bularak menzillerimize intikal ettik. Tekrarlar�n� nasip etmesi duas�yla, dar�s� hepimizin ba��na… Biz erdik murad�m�za, siz ç�k�n kerevetine!