Ramazan Yaz�i�ek`le `Milli Din Aray��� ve T�rk M�sl�manl���` kitab� �zerine
Anadolu Gen�lik Dergisi, Ramazan Yaz�i�ek ile Ekin Yay�nlar�`ndan ��kan �Milli Din Aray��� ve T�rk M�sl�manl���� kitab� �zerine bir r�portaj ger�ekle�tirdi.

Ramazan Yaz�i�ek, Milel ve Nihal, Tezkire, Fikir D�nyas�, Haks�z ve �ktibas gibi akademik ve sosyal bilim dergilerinde ara�t�rmalar� yay�mlanan, a��rl�kl� olarak Modernizm, Gelenek�ilik ve D�nyevile�me ba�lam�nda konferanslar� olan bir ara�t�rmac�-yazar. Yaz�i�ekin son olarak Ekin Yay�nlar�nda "Milli Din Aray��� ve T�rk M�sl�manl���" isimli bir de kitab� yay�mland�. Yaz�i�ek ile kitab� �zerine yapt���m�z r�portaj� sunuyoruz.
Kur�an�daki sahih �sl�m anlay���n�n �n�ndeki engeller nelerdir?
Kur�an, �lemler i�in bir zikir, hakk� bat�ldan ay�ran bir fikir, hidayet ve m�jdedir. Rabbimizin insanl��a en b�y�k l�tf�; s�zlerin en g�zeli olan Kur�an, g�n�llere �ifa, ihtilaflara ��z�md�r. Kur�an, ge�mi�e ve gelece�e bir mucizedir. O, yol g�sterici, hikmet ve �lemlere rahmet olarak g�ndermi�tir.
Sahih �sl�m anlay���na sad�k kal�nmas� ancak Kur�an mesaj�n�n do�ru anla��lmas� ile m�mk�nd�r. Kur�an��n do�ru anla��lmas�n�n �n�ndeki en ciddi engel, kalplerdeki e�riliktir. Kalbinde e�rilik olanlar, fitne ��karmak i�in u�ra��r dururlar. Bu, bir anlamda Kur�an�a kar�� pozisyon almad�r. Allah��n emirlerini sorgulamak, onu reddetmek veya onunla birlikte ba�ka h�k�m kaynaklar� da kabul etmek, sahih �sl�m anlay���ndan uzakla�man�n a��k g�stergeleridir.
Rabbimiz, "Kur�an�� a��r a��r, d���ne d���ne oku." diye buyurmaktad�r. Burada �mmetin ilk e�itiminin, Kur�an�� tertil (anlayarak, d���ne d���ne, bilin�li ve d�zenli) �zere okunmas� emriyle ba�lad���n� g�r�yoruz.
Sahih �sl�m anlay���ndan uzakla�man�n �zeti, Kur�an�a, Kur�ani olamayan bir tutumla y�nelmektir. Vahiyle gelen mesaj� tam ve do�ru bir �ekilde anlaman�n �nc�l�, vahyi kendi ger�ekli�i i�erisinde kabul etmektir. Keza Kur�an�a yakla��mda Kur�an� olmayan tav�rlar�n ilh�d� d���nceleri besleyen sapmalara d�n��mesi ka��n�lmazd�r. Bu sapma, Kur�an��n "uyulan" olmaktan ��kart�l�p "uydurulan" olarak konumland�r�lmas� ile olur.
Hz. �mer (r): "Siz Kur�an�a uyun; Kur�an�� kendinize uydurmay�n. Kim Kur�an-� Kerimi kendisine uydurursa Kur�an onu Cehenneme kadar s�r�kler, fakat kim Kur�an�a t�bi olursa, Kur�an onu firdevs cennetlerine g�t�r�r." demektedir.
Y�ce Allah, "ileride ondan sorumlu tutulacaks�n�z." diye buyurmu�tur. Demek Kur�an, s�nav kitab�d�r. Dolay�s�yla iman edenlerin Kitaba yakla��m�, hakk�n� g�zeterek okumalar�d�r. Kur�an� bir okuma, kendilerine ve i�inde bulunduklar� topluma, Allah��n ne buyurdu�unu, kendilerinin ve toplumun ya�ad��� hayat hakk�nda Allah�n ne dedi�ini ��renmek i�in yakla�makt�r. Dolay�s�yla do�ru okuma, Kur�an�� ve onunla amel etmeyi birlikte ��renmedir. Kur�an�a, bat�n� manalar y�klemek, isteyenin istedi�i anlamlar� ��karma �abas� da tahrife kalk��man�n bir ba�ka �eklidir. Bat�n�lik, Hurufilik nevi hurafelerin b�y�k bir k�sm�n�n �srailiyattan �mmetin k�lt�r�ne ge�ti�i a��kt�r. Bu nokta da sahih �sl�m anlay���n�n �n�ndeki �nemli engellerdendir.
Kur�an��, salt gramer kitab�, l�gat�e gibi g�rmek, onu anla��lmaz kabul etmenin, adeta bilimsel(!), �a�da� savunuculu�udur. Kur�an�� belli bir z�mrenin anlayabilece�i bat�n� yorumlardan ibaret bir kitapm�� gibi g�ren gnostik yakla��mlar ile iman�n amac� olan amel� y�k�ml�l�kleri erteleyen modern e�ilimlerin �ak��t���/�rt��t��� g�r�lmektedir. Oysa Kur�an��n muhatap ald��� insan, �zel bir kabiliyette veya ihtisas sahibi insan de�ildir. Kur�an��n muhatab� standart her insand�r. Bu, �kil ve b�li� olmu� her insand�r.
Kur�an�daki belli k�ssa ve ayetleri, haberi ge�en mucizeleri, bilimsel bulu� ve ilmi neticeler ile izaha kalk��arak, ilmi sonu�lara endeksleme de yanl�� yakla��mlardand�r. Bu yakla��m�n ba�ka sebepleri olmakla birlikte daha �ok Bat� k�lt�r� ve bilimsel geli�meler kar��s�nda eziklik duygusu ile tak�n�lan tav�r oldu�u izlenmektedir.
Kur�an�a, d���nceleri, ideolojileri, yakla��mlar� teyid eden de�il, uyulan, ba�vurularak kendisinde ar�n�lan olarak yakla��lmal�d�r. Modern d�nemin problemlerine y�nelik ��z�m aray��lar�nda daha �ok Hr�stiyan teolojisi merkezli �retmelere kar�� Kur�an�dan izd���mlerle nazireler geli�tirmek de Kur�ana yanl�� y�nelimlerdendir. Bu nev� yeni paradigmalar�n gelece�in ciddi ve tehlikeli alan�n� olu�turdu�u kana�tindeyiz.
Bidat ve hurafelerin maalesef sahih din diye ya�and��� g�n�m�zde "Kur�an" vurgusu olumlu kar��l�k bulmu�tur. Bu, sevindiricidir. Zaten olmas� gereken �nce ve sonra Kur�an��n esas al�nmas�d�r. Her M�sl�man�n kayg� ve �abas� bu noktada yo�unla�mal�d�r. Toplumun koku�mu� dini anlay���, bidat ve hurafelerle d�r�l� din telakkisi, do�rular� Kur�an� olan s�ylemlerin ilgi ile izlenilmesine imk�n haz�rlam��t�r. Ancak(!) "Kur�an" vurgusu, insana, Allahtan ba�ka edinilen il�hlar�n, rable�tirilen �ah�slar�n reddini, ta�utun b�t�n �e�itleriyle ink�r�n� ve de fitne kalmay�ncaya; din b�t�n�yle Allah�n oluncaya kadar Allah yolunda m�cadeleyi emretmektedir. Oysaki �uras� da bir ger�ek ki, "Kur�an�daki �sl�m" vurgusuyla birileri "geleneksel din anlay���"n�n reddi ile elde ettikleri primi, �eytanizme, profan (dind���) sistemlere me�ruiyet tan�makta kullanmaktad�rlar. Oysa kof k�lt�r dininin iflas�, Kur�an��n b�t�n boyutlar�yla hayata ikamesini zorunlu k�lmaktad�r. Hakl� bir noktadan hareket, var�lan yanl�� noktay� me�rula�t�rmaz. ��k�� noktas�n�n do�rulu�u, alternatif ��z�m�n de do�rulu�uyla bir anlam ifade eder.
�slam��n amac� ana hedefi nedir?
�slam��n ana hedefi sa�lam bir inan� sistemi olu�turmakt�r. Kur�an, insanl�k i�in �ncelikle sa�lam bir inan� sistemi getirmi�tir. Bu inan� sisteminin temel karakteristi�i, kullu�un Allah�a has k�l�nmas�d�r. Dolay�s�yla �l�hi mesaj�n hedef kitlesi, evvelemirde hakk� bat�l ile kar��t�ranlar, kullu�u Allah�tan ba�kalar�na payla�t�rmaya kalk��anlar olmu�tur. Bu ba�lamda s�regelen problem, Allah��n varl���-yoklu�u, hatta Allah�n evrenin yarat�c�s� olup olmad��� problemi olmam��t�r. Kur�an mesaj�, insanlara Allah�n var olup olmad���n� bildirmekten �te, Ondan ba�ka �l�h olmad���n� bildirme eksenlidir. Problem, tamamen kime, ni�in ve nas�l kulluk edilece�i problemidir. Zira sapma genellikle bu minv�l etraf�nda olmu�tur. Nitekim tarih boyunca esas m�cadele muvahhidler ile muharrifler aras�nda ya�anm��t�r. K�biller, Nemrudlar, Firavunlar, Ebu Cehiller bu zorlu m�cadelenin hep tahrif edici taraf� olmu� ve yetki gasp�nda bulunmu�lard�r. Esas itibariyle bu yetki gasp�, insanl���n, ge�mi�te oldu�u gibi bug�n de i�inde bulundu�u sorunlar�n �z�n� te�kil etmektedir.
Tevh�d ve �irk insanl���n g�ndeminden hi� d��memi�tir. Bu olgular insan�n yarat�l���yla birlikte hep olagelmi�tir. Zira �irk, insan i�in tevh�din z�dd� olarak imtihan gerek�esidir. Bu ameliyyenin insan ya�am�nda de�i�ik etki tezah�rleriyle bulunmas�, onun ertelenir oldu�unu g�stermez. ��nk� Allah�tan ba�ka ilah edinmenin bir�ok yolu vard�r ve bu insan ya�am�nda de�i�ik �ekillerde ortaya ��km��t�r.
Allah�tan ba�ka il�h edinmenin somut tezah�rlerinden birisi, g�kte �l�h kabul edilenin yerde il�h kabul edilmemesidir. Bu tarz il�h edinme Allah�tan ba�kas�n� yarat�c� olarak kabul etme de�il, Allah�a ra�men ya�ama y�nelik kurallar vaz etme �eklinde ortaya ��kmaktad�r. Bununla gelinen nokta, �retilmi� de�erlerin mutlakla�t�r�lmas� yani akl�n il�h edilmesidir. G�n�m�z toplumlar�n�n en belirgin sapmalar�ndan biri ku�kusuz bu noktad�r. Bununla, �lemlerin Rabbi olan Allah, sadece g�klerin Rabbi kabul edilmekte, sosyal-siyasal alana ait yetkileri ise reddedilmektedir.
Ris�letin �ncelikli hedefi dini Allah�a has k�lmakt�r. Allah�tan ba�ka edinilen sahte il�hlar�n ya�amda h�k�mferma olu�u, bu hedefi dikkate almamak, s�n�r� ihl�l etmektir. Bireysel ve toplumsal ya�am�n bozulmas�, Allah�a ait yetkilerin yarat�lm��lara verilmesinin ka��n�lmaz sonucudur. Oysaki hukuk� ve sosyal hayata y�nelik emir ve yasalar�n sahibi olarak Allah�� bilmek, birleme (tevh�d) ta�hh�d�n�n kendisidir. Bu durum, insan�n kullu�u a��s�ndan, i�inde bulundu�u an�n vacibini mudr�k olmas�; fitnenin kald�r�l�p dinin Allah�a has k�l�nmas�d�r.
Tevh�d, Kur�an��n hedefledi�i sa�lam bir inan� sisteminin esas�d�r. Keza �sl�m��n �z�n� tevh�d te�kil eder. �nsan� i� �at��maya d��mekten (ikilem) kurtarmak i�in d�nya ve ahiret i�leri hep ayn� il�h� otorite yani Allah (c) taraf�ndan d�zenlenir. Bir kulun iki Rabbi olamaz. Bu anlamda �sl�m hukuku bir b�t�nd�r, asla b�l�nme (tecezz�) kabul etmez. �nsan� ruh, beden ve duyular diye ay�rmay�p bir b�t�n olarak ele ald��� ve ona g�re d�zenlemelerde bulundu�u gibi, hayat� da bir b�t�n olarak ele al�r tanzim eder. Dolay�s�yla O, hem dindir, hem devlettir. H�lasa �sl�m��n amac� ana hedefi bu b�t�nl��� sa�layacak sa�lam bir inan� sistemi olu�turmak d�nya ve ahiret mutlulu�unu ayn� yarat�l�� gerek�esinde (kulluk) aramakt�r.
�sl�m anlay���nda problemlerin ��z�m� nerede aranmal�d�r?
Kulluktan ka����n, hakka ba� kald�rman�n, kendini b�y�k g�rerek tu�yana y�neli�in tarihi, insanlar�n il�h� mesaj ile tan��mas� kadar eskidir. Cahil� stat�kolar, insan-vahy aras�n� kopuk tutabilmek i�in vahy ile tan��man�n �n�ne engeller koymu�lard�r. Zira vahy ile yeniden tan��an insan�n ya�am�n� bu merkezden �ekillendirmeye y�nelece�i bilinen bir konudur. F�tratlar�n �n�ndeki engellerin kald�r�lmas� ile Allah��n dininin uydurulagelen dinlere tercih edilece�i de tarihsel olarak da teyid edilmi�tir.
Musa(a)n�n kavminde �ne ��kan �� g�� oda��, hemen t�m Cahiliyye sistemlerinde de vard�r. Karun, Firavun ve Haman. Bunlar�n her biri ta�utun bir g�r�nt�s�d�r. Haktan sap���n ve/veya sapt�rman�n bir boyutudur. "Karunu, Firavunu ve H�m�n� da (hel�k ettik). Andolsun ki, Musa onlara apa��k deliller getirmi�ti de onlar yery�z�nde b�y�kl�k taslam��lard�. Halbuki (azab�m�z� a��p) ge�ebilecek de�illerdi." Bu ayet dikkatimizi Kur�an�da bahsi ge�en g�� odaklar�na �eker. Bunlar�n ortaya ��k�� sebepleri; ba�y, tu�yan ve istikbard�r. Bunlar i�in se�ilmi� �rnek tipler ise Firavun, Mele, H�man, Belam, M�trefun ve Karundur. Bu tiplemeler bug�n de do�ru tan�nd��� takdirde hem �slam anlay���ndaki bozulmalar�n �n�ne ge�ilecek hem de yeniden �a�� �ekillendirme a��s�ndan bunal�m i�inde olan cahili hayat tarz�na alternatif olunacakt�r. B�ylece M�sl�manlar insanl��a yeni bir ��z�mle gidebilecektir.
��z�m: "Bug�n size dininizi ikmal ettim, �zerinize nimetimi tamamlad�m ve sizin i�in din olarak �sl�m�� be�endim." Art�k hel�l ve haram h�km� koyma yetkisi, uyulmas� veya sak�n�lmas� gerekli kanunlar� vaz etme merci� ancak kendisine kulluk edilmesi gereken Allah�t�r. Bunun anlam� ise sosyal-siyasal, hukuk�, iktisad� ve ahl�k� yani insan ya�am�n�n her an�n�/alan�n� ku�atan kanunlar�n Aziz ve H�kim olan Allaha b�rak�lmas�d�r. Farkl� bir ifadeyle insan�n hev�n�n ve yarat�lm��lar�n egemenli�inden kurtar�lmas�d�r.
"H�k�m sadece Allah�a aittir. O size kendisinden ba�kas�na ibadet etmemenizi emretmi�tir. ��te dosdo�ru din budur. "G�kteki �l�h da, yerdeki �l�h da O�dur." "Bilesiniz ki yaratmak da emretmek de Ona mahsustur!" Zira Onun M�lk ve saltanat�nda orta�� yoktur.
Bu s�n�rlar� ihl�l edenler, ister g�k tanr�s�, ister iyilik/k�t�l�k tanr�s� isterse g�n�m�z siyasal tanr�lar� olsun fark etmez. Bunlar�n t�m� sahte tanr�lard�r. Yap�lan h�kimiyet gasp�d�r ve ad� �irktir, k�f�rd�r. Bu yetkiyi ba�kalar�na -ta�lara, a�a�lara, ruhlara, meleklere, kurumlara, peygamberlere k�saca canl�-cans�z, �l� veya diri- nispet edenler veya bu yetkiyi talep edenler, sapk�nl�k olarak ayn� noktadad�rlar.
Sorun nas�l ki Kur�an mesaj�ndan uzakla�mayla ba�lad�ysa ��z�m de vahy ile yeniden tan��mak ve gere�ini yapmaktad�r.
Tarihsel s�re� i�erisinde �slami y�netim �eklinden teokratik veya saltanat denen y�netim sistemine ge�i�i �rneklerle anlat�r m�s�n�z?
Buna siz ister teokratik deyin ister saltanat veya benim tabirimle "il�h� kanunla y�netmekten il�h� yetkiyle/s�fatla y�netmeye" kalk��ma halleri s�yleyin netice de�i�mez. -Hatta bu laik y�neticiler i�in dahi paradoksal olarak b�yledir- Bunun ge�mi�te veya g�n�m�zde M�sl�man toplumlarda ya�an�lm�� olmas� da sonucu de�i�tirmez. Bir kez nirengi noktas� Kur�an ve S�nnet de�ilse bunlar�n yerine ne koyarsan�z koyun sonu� fasittir. Akt�rler de m�fsittir. Bizce Laiklik de, demokrasi de bu i�erikte birer sapmad�r. Tarihteki her bir sapmay� bu �l�� ekseninde siz �rneklendirin.
T�rk M�sl�manl���na gelinceye dek T�rklerde ba�layan, geli�en ve nihayetini bulan ak�mdan bahseder misiniz?
T�rkler, �sl�m �ncesi d�nemde temasta bulunduklar� �amanizm, Budizm, Zerd��t�lik, Mazdeizm, Maniheizm ve H�ristiyanl�k gibi birbirinden farkl� dinlere girmi�lerdi. T�rklerin ya�ad�klar� b�t�n m�nt�kalarda ve �zellikle Anadolu�da kabul g�ren inan� ve vel� k�lt� tahlil edildi�inde, bunlar�n, kayna��n� �sl�m �ncesi eski T�rk inan� ve vel� telakkisinden ald��� g�r�lmektedir. Farkl� k�lt�rleri maalesef yeni mecras�na ta��yan bir havza olarak kar��la�t���m�z tasavvufun vel� anlay���, burada eski inan�lar� perdeleyen bir vazife g�rm��t�r.
Orta Asya�dan Balkanlara kadar b�t�n T�rk topluluklar�nda, tabiat ve atalar k�ltlerini ve di�er �nceki dinlerinin farkl� izlerini g�rmek m�mk�nd�r. T�rk vel� k�lt�, �amanizm d�nemine giden bir tarihi ser�vene sahiptir. �amanizm�deki �aman�n sahip oldu�una inan�lan ola�an�st�l�klerin sonraki d�nemlerde T�rk vel� k�lt�ne yans�d��� g�r�lmektedir. Hatta yeni inan� sisteminde, �amanizm �ncesi eski T�rk inan�lar�ndan olan atalar k�lt�n�n ayinlerine var�ncaya dek rastlanmaktad�r. T�rklere bu �sl�m anlay��� �ran vas�tas�yla Maver��nnehre kadar yay�lm�� Horasan tasavvuf mektebi arac�l���yla ula�m��t�r. Bu anlay��, ilk T�rk mutasavv�f� Ahmet Yesev�nin halifeleri arac�l���yla g��ebe T�rk boylar� aras�nda yay�lma�a ba�lam��t�r. T�rkler, bu inan� mozai�ini �slamiyeti kabullerinde tasavvuf kanal�yla devralm��lar ve g�n�m�ze kadar da b�y�k �l��de bu minval �zere inan�p ya�am��lard�r. Bug�n ya�an�lan �sl�m d���l�klara �sl�m�dir vehmiyle devam edilmesi, bu inan�lar�n vaktizamanda �sl�m diye kabul edilmi� olmas�ndand�r. Haliyle bug�n bu �ekilde inan�l�p ya�and��� da sosyolojik bir ger�ektir.
Hi�bir tasavvuf cereyan� �slamiyetin be�i�i olan Arabistan�da do�mam�� ve yerle�ip geli�memi�tir. Bu tespit, tasavvufun yap�s� itibariyle �slamiyeti eski k�lt�rleri d�hilinde alg�layan Mev�l� orta tabakas�n�n kitab� ve nas�� �sl�m anlay���n� temsil eden h�kim Arap M�sl�man s�n�f�na kar�� geli�tirdi�i mistik bir tepki hareketi olmas�n�n a��k bir delilidir. T�rklerin �sl�miyeti tasavvuf kanal�yla alm�� olduklar� ve bunun da esas itibariyle kitab� bir �sl�m anlay���na muhalif mistik hareket oldu�u tekrarla zikre de�erdir. Binaenaleyh bu anlay�� do�ru okunmad��� s�rece g�n�m�z varislerinin ellerinde bulunan bakiyenin niteli�i de do�ru anla��lamayacakt�r.
Mo�ollar�n sald�r�lar� neticesinde Anadolu�ya ka�an farkl� z�mrelerin varl��� ve ard�ndan Babailer �syan� sonras�nda olu�an Bekt���lik kurumsal�, T�rklerin eski inan�lar�n� yeni bir �slam anlay��� �eklinde s�rd�rmelerine zemin haz�rlam��t�r.
T�rk M�sl�manl��� tabiri ise kavramsal olarak son d�nemde ortaya ��km��t�r. Bu kavramsalla�t�rma ile sistem veya ak�l veren hocaefendileri bir anlamda sistemin k�reselle�meyle orant�l� olarak Protestan din �zlemine cevap aram��lard�r. Bununla Alev�lik/Bekt���lik d��lanm��l�ktan sahiplenilmeye kayd�r�lm��t�r. Kur�an �sl�m� veya siyasal �sl�ma kar�� Alev�lik, dengeleyici bir unsur olarak tercih edilmek istenmi�tir. G�n�m�z ger�ekli�inde Alev�lerin Kur�an tasavvurlar� Kur�ana ra�men oldu�u halde siyasal bir talep olarak T�rk M�sl�manl��� bu merkez �zerinden talep edilmi�tir. Sistem, ulusal din aray���nda T�rk M�sl�manl��� paradigmas�n� kullanmak istemi�, de�i�imin y�n�n� ulus�u din istikametinde talep etmi�tir. T�rk M�sl�manl��� paradigmas� bir anlamda Alev�li�e ihale edilmi�tir. Alev�li�in kavramsal ve tarihsel analizi ayr� bir konudur. Ancak bu �zerinde �nemle durulmas� gerekli bir olgudur.
T�rk �sl�m� veya Arap �sl�m� gibi lokal �sl�m anlay��lar� nas�l de�erlendirmeli?
Bu sorunuzun cevab�n� m�saadenizle yay�mlanan Milli Din Aray��� kitab�mda sons�z olarak s�ylediklerimi tekrarlayarak vermek istiyorum: D���nce treni raydan her sapt���nda, onu, vahye y�nelerek tekrar zeminine oturtmak m�mk�nd�r. �sl�m tarihi boyunca m�cedditler hep bunun �abas� i�inde olmu�lard�r. Tecdit ehli, Kur�an bilincini yeniden ihya etmeye �al��m��, problemlerin ��z�m�n� Kur�an�da arama gayreti i�inde olmu�lard�r. Hil�fetin saltanata d�n��t���, ind� kanaatlerin din diye dayat�ld���, k�r mukallid mant���n iradeleri t�kad��� her d�nemde ihya �nc�leri hep ayn� noktay� i�aret etmi�lerdir. Bu, vahyi merkeze alarak dinin/ya�am�n ihyas� noktas�nda yo�unla�mak, problemlerle y�zle�mekten sak�nmadan Kur�an�a bir daha m�racaat etmektir. Bu bir ke�iftir. Ancak bu ke�if, yeni de�il var olan� yeniden ke�iftir. G�n�m�zde b�t�n s�cakl���yla ya�anmakta olan �sl�m d��� modern problemlerin a��lmas� da Kur�an��n ayd�nl���nda pek�l� m�mk�nd�r. Dinsel �rk��l�k, ge�mi�te �meyyecilik, �u�biyye idi, bug�n T�rk M�sl�manl���. Belki yar�n, bir ba�ka teoloji denemesi veya felsef� doktrin olarak kar��m�za ��kacakt�r. Ayn� kast�n farkl� ifadelerle isimlendirilmesi kabul ve redlerin de�i�mesi i�in yeter sebep de�ildir. M�sl�manlar a��s�ndan konunun �z� �udur: Mensubiyet Arap M�sl�manl���na olmad��� gibi r�c� da T�rk M�sl�manl���na veya ba�ka bir kavmin M�sl�manl���na olmayacakt�r. Aslolan inan�ta tevhid �mmette vahdettir.
"O kitap (Kur�an); onda asla ��phe yoktur. O, m�ttak�ler (sak�nanlar ve ar�nmak isteyenler) i�in bir yol g�stericidir."
(R�portaj: Mehmet Baydemir / Anadolu Gen�lik Dergisi, s: 92)