�Modern Tasavvura, Ya�am Tarz�na, Davran�� Kal�plar�na �tiraz Ediyorum�
D��er: En ba�tan Allah�� ve O�nun hayat nizam� olarak vazetti�i dini yok sayan bir hayat tarz�na kar�� ��kmak, M�sl�manlardan bir M�sl�man olarak benim imana tekab�l eden itiraz�md�r. Bu sebepten modern tasavvura, onun dayatt��� ya�am tarz�na, davran�� kal�plar�na itiraz ediyorum.

Ça��m�zda Modernizm dini, toplumun her kesimini içine alacak �ekilde hükmünü icra etmektedir. Bu öyle bir fitne ki, sadece müntesiplerine eri�mekle kalm�yor, müslüman�m diyenleri dahi yaprak gibi savuruyor. Peki bu zakkum a�ac�n� müslüman topraklar�na kim, nas�l ekmi�, kim sulam��, ye�ertmi�, meyvesini kim toplam��? Mahsulunü toplay�p yiyenlerin ahvali nice olmu�? Sorular�m�z� Modern dünyaya itiraz� ile tan�d���m�z, bu alanda ara�t�rmaya ve yazmaya gayret eden Yakup Dö�er karde�imize sorduk.
Yakup karde�im okuyucular�m�za biraz kendinden bahseder misin?
Selamün aleyküm. Öncelikle de�er verip benimle böyle bir söyle�ide bulundu�unuz için te�ekkür ederim. Rabbimizden söyle�imizin hay�rl� olmas�n�, hay�rlara vesile olmas�n� niyaz ederim.
1968 Çanakkale Yenice do�umluyum. Ben alt� ayl�k iken, ailem Bal�kesir’in Edremit ilçesine hicret etmi�. �lk, orta ve lise tahsilimi Edremit’te yapt�m. Halen de Edremit’te ikamet etmekteyim. Evliyim ve üç çocu�um var. Çocuklar�m�n üçünü de evlendirdim ve Allah’�n lûtfu olarak alt� torunum var. �n�aat sektöründe so�uk demir, kaynakç�l�k i�iyle me�gul oluyor, mai�etimi bu yolla temin ediyorum. Genellikle çelik çat�, ferforje i�leri yapmaktay�m. ��ten arta kalan zamanlar�mda da kendi çap�mda bilgi edinmeye, ayl�k olarak �ktibas Dergisinde yaz�lar yazmaya gayret ediyorum.
Dünyevi iktidardan ba��ms�z ve hiç kimseye bir minnet borcumuz olmadan bilgi üretmeye devam etmeliyiz.
Modern dayatmalara inat, üniversite ve üzeri tahsil gerekmeden de fikir ve ilim sahibi olunabildi�ini, hatta kitap bile yaz�labilece�ini �ahsen ispat etmi� oldun. Senin itiraz�n da; Modern kabullerle ki�ilere, topluma, dine, hayata bakmaya ça��ran modernle�en dünyaya. Bu tav�r al���n nedenleri üzerine neler söylersin?
Esta�furullah. Bu durum sadece bana has de�il. Hepimizin etraf�nda benim gibi acizane çabalayanlar oldu�u malumdur. �lim ve fikir sahibi olman�n, üniversite okumadan da mümkün olaca��n�, çok daha ciddi ve üç boyutlu çal��malar yaparak topluma göstermeliyiz. Modern ulus devletlerde, “bilgi ve fikirde söz sahibi olmak” akademik gelene�in iddias�d�r. Tabii bu da müsta�nilik içeren bir tav�r olarak kar��m�za ç�k�yor.
Üniversiteler, akademya, resmi kurumlar, sürekli olarak devlet lehine bilgi ürettiklerinden dolay�, kendi d���ndakileri korsan olarak niteler. Ulus devletler Rabl�k ve �lahl�k iddias�nda bulundu�undan, bilginin üretilmesi de kendi ilahl���n� peki�tirmesi aç�s�ndan önemlidir. Bu sebepten kendinden ba��ms�z bilgi üretilmesini sak�ncal� görür ve yer yer de tehdit edici tav�r al�r. Bunun böyle oldu�unu dü�ünce ve fikir suçundan dolay� zahmet çekmi� ceza yatm�� insanlardan biliriz. Benim yine acizane dü�üncem, çok cüz-i bir k�sm�n� istisna ederek söylemek gerekirse, akademik gelenek içinde yer alanlar�n genelde insanlar, özelde ise Müslümanlar için sadra �ifa bir kurtulu� dü�üncesi üretemeyece�i yönündedir. Bu sebepten iktidardan ba��ms�z bilgi üretmeyi çok önemli görmekteyim. Yani eski deyimle bilgi, alayl� kesim taraf�ndan, kimseye bir minnet borcu olmadan üretilmelidir.
Tanzimat sonras� ba�layan modernle�mede, taraflar aras� çat��man�n en yo�un olarak ya�and��� alan, bilgi üretmenin usulü üzere ya�anan çat��ma idi. Yani medreseler ve mektepler aras�nda ya�anm��t�. Alayl� ve mektepli kavgas�, mekteplilerin alayl�lar� sürekli olarak a�a��lay�p hakir görmesi, modernle�menin iktidar gücüyle mekteplileri yukar� çekerken, medreseleri a�a�� itmesi, bilginin neye ve kime göre üretilece�ini de belirledi. Osmanl� sonras� kurulan yeni cumhuriyette, üniversiteler ile birlikte ortaya ç�kan akademik gelenek, iktidar�n kal�plar� içinde, iktidar için bilgi üretmeye ba�lad�. �ktidar�n güdümüne girmeyen, iktidardan nemalanmayan ki�ilerde hep oldu. Fakat ne yaz�k ki geni� kitlelere hitap edebilecek imkâna hiçbir zaman sahip olamad�lar. Bizlerde in�allah, a�z�nda Hz. �brahim’in ate�ine su ta��yan kar�nca misali çap�m�z kadar, saf�m�z belli olsun diye, dünyevi iktidardan ba��ms�z ve hiç kimseye bir minnet borcumuz olmadan bilgi üretmeye devam etmeliyiz.
Nereden nereye geldik. Umar�m meram�m� anlatabilmi�imdir.
Sorunuzun ikinci k�sm�na gelirsek, bir �eye kar�� ç�kmak veya taraf olmak için, öncelikle o �eyin ne oldu�unu anlamakla mümkündür diye dü�ünüyorum. Hepimizin bildi�i gibi modernizm kutsala ve kutsal olan ne varsa, bunlara muhalefet etmek için ortaya ç�kt�. Temel esprisi, eskinin terki, gelene�in reddi, ya�am tarzlar�n�n ve davran�� kal�plar�n�n de�i�mesi, toplum iktidar ili�kilerinin yeniden düzenlenmesiydi. Fakat bütün bunlar�n illaki kutsaldan – Allah’tan – dinden ba��ms�z yap�lmas�n� sa�lamakt�. Müslümanlar için iman ettikleri Allah’�, “Hadi” olan kitab�n� referans almayan hiçbir dü�ünce ve eylem kabul edilebilir de�ildir. En ba�tan Allah’� ve O’nun hayat nizam� olarak vazetti�i dini yok sayan bir hayat tarz�na kar�� ç�kmak, Müslümanlardan bir Müslüman olarak benim imana tekabül eden itiraz�md�r. Bu sebepten modern tasavvura, onun dayatt��� ya�am tarz�na, davran�� kal�plar�na itiraz ediyorum. Kald� ki, ya�ad���m�z ça�da modernizmin, Müslümanlar bir tarafa, onu savunanlar�n bile ba��na ne i�ler açt���n� görmekteyiz.
Modernle�me Müslümanlar için, esasa dair problemler ç�kard�, itikadi boyutta telafisi mümkün olmayan i�ler açt� ba��na.
Modernizmden Müslüman toplumlarda nasibini alm�� ve hatta ilk ortaya ç�kt��� yer haliyle Hilafetin merkezi Osmanl� olmu�. Senin de üzerinde çal��t���n alan buras� oldu�u için soruyorum, Modernle�me, ba�ta hilafete ve ecdad�n ba��na ne i�ler açm��?
Bu meseleyi anlatmak için sayfalarca yazmak gerekir. Öncelikle modernle�menin günahlar�ndan evvel, Müslümanlar�n günahlar�n� izah etmemiz gerekir. Dilimiz kalemimiz döndü�ünce ifade etmeye çal��acaklar�m�z�n, Müslümanlar� a�a��lama hakir görme ya da yüceltmeye yönelik olmad���n� söylemeliyim. Tarihe ibret nazar�yla bakmak, günümüzde dahi Müslüman’�n yiti�idir. Burada esas soru: “Müslümanlar neden modernle�erek Avrupal� olmak istediler?” olmal�d�r. Bu soru önemlidir, fakat konumuz bu de�il.
Benim anlad���m, modernle�me Müslümanlar için, esasa dair problemler ç�kard�. Yani �unu demek istiyorum, itikadi boyutta telafisi mümkün olmayan i�ler açt� ba��na. Avrupa askeri, siyasi ve iktisadi olarak yükselirken, dünyan�n her yerindeki Müslümanlar bu alanlarda sürekli gerileme ve büyük kay�plar ya�ad�. Bu dönemlerde ise baz� kurtulu� dü�ünceleri üretildi. Asrile�mek de bu dü�üncelerin ba��nda gelenlerden ve dahi tercih edilenlerden oldu. Kendine özgüvenini kaybeden Müslümanlar dinlerinden �üphe etmeye ba�lad�. Avrupal�lar�n dini bir kenara b�rakarak terakki ettikleri kanaati Müslümanlar aras�nda kabul gördü. ��te Müslümanlar�n vard��� bu kanaatte onlar� hayal dahi edemeyecekleri, telafisi mümkün olmayan yerlere götürdü.
Müslümanlar, hem Müslüman kalmak hem de Avrupal� olmak istiyordu. Ecdad�n kendi ba��na ördü�ü ilk çorap siyaseten oldu. As�rlard�r süre gelen geleneksel devlet yap�s�ndan uzakla��p, Avrupa’dan ithal me�rutiyeti, devlet idaresinde siyasi usul olarak tercih ettiler. Me�ruti idareyi de dinin kavramlar�yla me�rula�t�rd�lar. Ba�lar�na resmi anlamda açt�klar� ilk i� siyasi alanda oldu ve bu olu�, di�er olacak olanlar�n tamam�na zemin haz�rlad�. Zira art�k Müslümanlar�n meclisinde, Müslümanlara has�m olanlar�n da söz söyleme hakk� do�mu�tu. Modernle�me, siyaseten hilafetin ve ecdad�n ba��na telafisi imkâns�z i�ler açt�. Halifenin art�k sembolik bir temsili, Elmal�l�’n�n deyimiyle me�ruti hükümetin ba�kan� olmaktan ba�ka bir i�levi kalmam��t�.
Siyaseten modernle�en Osmanl�, iktisaden de modernle�meye ba�lad�. Avrupal� finans kurumlar�, yabanc� banka ve bankerler, önceden de var olan faizli i�lemleri yasal zeminde yapmaya ba�lad�. Meclisin yar�s�ndan fazlas�n� ilmiye s�n�f� olu�turmas�na ra�men, meclis tart��malar�nda faizin haraml��� de�il de, yüzde kaç faiz ile para al�n�rsa daha uygun olaca�� konu�ulmaya ba�land�. Hilafetin merkezi uluslar aras� faiz lobilerinin, Ermeni bankerlerinin yuvas� haline geldi. Modernle�me iktisadi alanda ecdad�n ba��na çok büyük dertler açt�.
Siyaseten ve iktisaden modernle�en Osmanl�, ba�ka bir alanda da modernle�mekle kar�� kar��ya kald�. Bu analda hukuki aland�. Avrupa, Müslümanlarla münasebetlerinde ortaya ç�kan anla�mazl�klar�n çözümünde �er’i hukuku kabul etmiyor, kendi hukuki müeyyidelerinin cari olmas�n� istiyordu. Ticaret hukuku ba�ta olmak üzere hemen bütün alanlarda hukuki de�i�ikliklere gidildi. Hem de meclis onay�yla. Osmanl� modernle�mesi hukuki alanda Müslümanlar�n ba��na çok büyük dertler açt�.
Fakat as�l büyük dert, içtimai – toplumsal alanda ya�and�.
Me�rutiyet usulünü savunanlar�n “Hürriyet, adalet, müsavat” olmak üzere üç talebi vard�. �stisnas�z bütün kesimler bu talepler üzerinde karar k�ld�. Abdülhamid’in tek adam rejimi, zalimce siyaseti ve merhametsiz tavr�, her kesimi kendisine dü�man etmi�ti. Me�rutiyetle birlikte hürriyet geldi, fakat di�er ikisi – günümüzde de dahil olmak üzere – hiçbir zaman gerçekle�medi. �ktidara gelen ittihatç�lar, Abdülhamid’i mumla arat�r bir siyaset güttüler. Hürriyet gelmi�ti, lakin sadece Müslümanlara de�il, sapk�n bütün ak�mlara da gelmi�ti.
Burada bir parantez açmak gerekirse, 20. yüzy�l�n ba��nda Müslümanlarca talep edilen hürriyet ile 21. yüzy�l ba��nda Müslümanlarca talep edilen bireysel özgürlük aras�nda hiçbir fark yoktur. Yüz y�l önce gelen hürriyet bütün kesimlere gelmi�ti, günümüzde gelen bireysel özgürlük de bütün kesimlere geldi. Yani ne yüz y�l önceki hürriyet, ne de günümüzdeki bireysel özgürlük, Müslüman menfaati dü�ünülerek sahaya sürülmedi. Tam aksine, Müslümanl�k ya�am tarz�n�n ifsad�na dönük, toplumsal çözülmeyi sa�lamak ve bireyselle�tirmek için tasarlanm��t�.
Modernle�meyle gelen hürriyet, Müslüman toplum içinde saklanm��, gizlenmi� ne kadar fuh�iyat varsa hepsini birden bire ortaya ç�kard�. Modernle�me döneminde Müslümanlar hürriyet taleplerinin nereye varaca��n� kestirememi�ti. Avrupa destekli bas�n yay�n, iktidar�n gücüyle Müslüman memlekette ak�l almaz ne�riyat yapmaya ba�lad�. Avrupa merkezli e�itim kurumlar�, k�zl� erkekli karma okullar, toplumda kad�nlar�n aç�k saç�k alenen dola�maya ba�lamas�, davran�� kal�plar�n�n de�i�mesi, toplumsal çürümeyi h�zland�rd�. Modernle�me içtimai alanda hilafetin ve ecdad�n ba��na büyük dertler açt�.
Yüz elli y�ld�r ya�anan sürecin sonunda geldi�imiz yer günümüzdür. Yüz elli y�l önce Müslümanlar�n dinlerine olan güvenlerinin kaybolmas�, özgüvenlerini de kaybetmelerine neden oldu. Müslüman olman�n utan�lacak bir �ey oldu�unu dü�ünmeye ba�layanlar, Avrupa’ya gittiklerinde Avrupal� gibi giyinmeye, Avrupal� gibi davranmaya ba�lad�. �lmiye s�n�f�nda Avrupa’ya gidenler, sar�klar�n� ç�kard�lar, �apka giyerek, Frenk k�yafetleriyle dola�t�lar. Avrupa’n�n ruhsuz, merhametsiz, mekanik ihti�am� kar��s�nda ezilenler, kim olduklar�n� ve neye inand�klar�n� unuttular. Müslüman zihninde “Va Esefa, Va Hasreta” denilecek büyük k�r�lma ya�and�. F�k�hi gelene�inde “Diyar-� küfür” olan Avrupa, “Düvel-i Muazzama,” gavur milletlerde “Milel-i Mütemeddine” oldu.
Dönemin ulemas� kendilerini var eden de�erlere s�rt çevirerek, laik seküler zihniyetli �ttihatç�lar�n kullan��l� bir malzemesi oldu.
Tespitine göre genelde ulema, istisnalar olmakla beraber modernle�meye ön ayak olmu�lar. �ttihat ve Terakki’ye yükledikleri kurtar�c� misyonu ile Abdulhamid’in tahttan indirilmesi için verdikleri fetvalar ve sonradan eyvah etmelerine buradan bak�l�nca tam anlam�yla basiretsizlik sergiledikleri görülüyor. O günlerde uleman�n ayaklar� nas�l kayd�?
Burada Abdülhamid portresine, O’nun despot siyasetine ve tek adam rejimine göz atmak gerekir. 1876 y�l�nda tahta oturan Abdülhamid, 1908 Temmuzuna kadar tek adam iktidar� kurdu. Abdülhamid öyle bir iktidar kurmu�tur ki, hiçbir muhalifine göz açt�rmam��, biraz sesini yükseltenleri en a��r �ekilde cezaland�rm��t�r. Sultan Abdülaziz’i tahtan indiren ulemad�r, V. Murat’� tahta ç�karan ulemad�r ve O’nu tahttan indirip Abdülhamid’i tahta ç�karan da yine ulemad�r. Bu sebepten Abdülhamid, iktidar� boyunca ulema s�n�f�na mesafeli durmu�, onlara hiç güvenmemi�tir.
Tanzimat’tan ba�lay�p Abdülhamid’e gelinceye kadar da ulema s�n�f� gerek devlet kat�nda gerekse toplum kar��s�nda sürekli itibar kayb�na u�rad�. Ulema ve medreseler a�a�� itilirken, yeni mektepler ve Osmanl�n�n yeni ayd�n tipi sürekli yukar� çekilmi�tir. Bu itibar kayb� ulemada psikolojik bir yenilgi, ruhsal bir eziklik ortaya ç�kard�. Kendine olan güvenini kaybetti. Tabi bu itibar kayb�nda uleman�n da büyük pay� vard�r. Kendilerini yenileyememeleri, yeni geli�melere f�khi çözümler üretememeleri, �eriata ayk�r� birçok uygulamaya da me�ruiyet sa�lamalar�, itibar kayb�n� h�zland�ran etkenler oldu. Uleman�n ku�and��� ezik ruh hali onlar� pasif, sessiz, tepkisiz bir s�n�fa dönü�türdü. Oysa tarihi süreçte uleman�n toplumu yönlendiren, kuran, örgütleyen yönü –öyle ya da böyle tart���lsa da– vard�. Abdülhamid, itibar kayb�na u�rayan ulemay� iktidar� boyunca sürekli gözetim alt�nda tutarak, iyiden iyiye pasif hale soktu.
Abdülhamid’e iktidar� boyunca Osmanl� mülkü içinde ya�ayan hiçbir ulema muhalefet etmedi, edemedi. Zira Abdülhamid’e muhalefet etmek demek can�ndan olmak gibi bir sonuç ortaya ç�karmaktayd�. Abdülhamid’e muhalefet edemeyen ulema, kendi aras�nda da birlik sa�lay�p, ba��ms�z bir muhalefet olu�turamad�. Abdülhamid’e muhalefet edip yurtd���na kaçan ittihatç�lar Avrupa devletlerinin de deste�iyle yurtd���nda örgütlenerek seslerini yükseltmeye ba�lad�.
�ttihatç�lar�n istedi�i, Abdülhamid’in tek adam rejiminin y�k�lmas�, me�rutiyetin ilan edilmesi, hürriyet, adalet ve müsavat�n sa�lanmas�yd�. Ulema s�n�f� da �ttihatç�lar�n ça�r�s�na, bask� rejimini ortadan kald�rmak, me�rutiyet-i me�ruay� tesis etmek, me�veret usulünü canland�rmak, hürriyeti ve müsavat� sa�lamak gibi gayelerle olumlu yan�t verdiler. Oysa ça�r�s�na olumlu cevap verdikleri cemiyet, bahsi geçen bütün kavramlar�n ihtiva etti�i mahiyeti tamam�yla laik seküler zihniyetle yorumlamakta, Bat� merkezli bir düzen in�as� yönünde çabalamaktayd�. Bu hakikat gizlenen, saklanan bir hakikat de�ildi. Te�kilat�n önde gelenlerinin pozitivist dü�üncelerde oldu�u bilinmekteydi. Buna ra�men ulema s�n�f� te�kilat�n esas gayesini görmezden geldi.
Ulema, Abdülhamid’in sallanmaya ba�layan saltanat� kar��s�nda yol ayr�m�na geldi. Kar��lar�nda iki ��k görmekteydiler. Ya Abdülhamid despotizmini ya da �ttihatç�lardan taraf olup me�rutiyet usulünü tercih etmek zorunda olduklar�n� dü�ündüler. Ak�llar�na üçüncü bir yol gelmedi. Kar��lar�na ç�kan iki kötüden birini tercih etmek zorunda kald�lar. Oysa öyle yapmamalar� gerekirdi. Fakat ne yaz�k ki, itibar� yerle bir olan ve Abdülhamid’in zulmünden b�kan ulema, ittihatç�lar� kurtar�c� birer kahraman olarak gördü. Tabii �ttihatç�lara omuz vermenin dünyevi kar��l���n� da ald�lar.
�ttihatç�lar tam bir �ngiliz akl�yla hareket etmekte, ulema s�n�f� üzerinden kendi ç�karlar�na plan kurmaktayd�. Basireti kapanm��, dünyevile�meye ba�lam�� olan ulema, aleyhlerine i�leyen süreci analiz edip çözemedi. Her biri dünyevi kazanç olarak mebuslu�u kazanm��, fakat bunun kar��l���nda, meclislerinde gayrimüslimlerinde oldu�u parlamenter sistemi dini aç�dan me�rula�t�rm��lard�. Çok büyük oyuna geldiler.
�ttihatç�lar ilk ad�mda ulemadan faydalan�p yeni düzeni me�rula�t�rmay�, ikinci ad�mda ise i�i biten ulemay� tasfiye etmeyi planlam��t�. �kisi de oldu. Mebus olman�n ba� döndüren imkânlar�, y�llard�r yoksulluk içinde ya�arken dolgun maa� sahibi olmalar�, gelecek mebus seçiminde ba�lar�na ne gelece�ini, kendilerinin nas�l kullan�ld�klar�n� anlamalar�na mani oldu. Abdülhamid dü�manl���ndan gözü kararan ulema, i�i bitip kenara at�l�nca, Abdülhamid’den çok daha kötü, çok daha yaman bir dü�man edindiler.
Evet, Abdülhamid’in kötü, bask�c�, zalim, despot, müsrif, sefahat dü�künü biri oldu�u do�ruydu. Fakat Abdülhamid’e muhalefet eden ve O’nu uleman�n deste�iyle taht�ndan indiren �ttihatç�lar�n, zihniyet bak�m�ndan ulema ile kesi�ecek hiçbir noktalar� yoktu. Ulema Abdülhamid’in zulmünü, zalimli�ini, müsrifli�ini, adaletsizli�ini gördü, me�rutiyet sonras� k�yas�ya ele�tirdi. Fakat �ttihatç�lar�n laik seküler, la-dini zihniyetini hiç görmedi, görmezden geldi. Onlar�n kat�ks�z birer Avrupa hayran� olduklar�n� bildikleri halde, muhalefetleri süresince �ttihatç�lar� ele�tirmediler, onlar�n zihin yap�s�na muhalefet etmediler. Abdülhamid gitsin de nas�l giderse gitsin, Abdülhamid’i devirsin de kim devirirse devirsin dü�üncesinde karar k�ld�lar. Abdülhamid’in kötülü�ünü sürekli görenler, �ttihatç�lar�n gavur zihniyetini hiç görmediler. Ulema bu basiretsiz davran���yla büyük hata yapt�.
Konu biraz uzad� ama burada belki ba�ka bir tart��maya sebep olacak sözlerde söylemek gerekiyor. Onlar� da �öyle ifade edebilirim. Uleman�n ifadelerinde, Abdülhamid bütün kötülük vas�flar�n� üzerinde ta��maktayd�. Fakat böyle olmas�na ra�men ba�ka bir �ey daha vard�. Nas�l yorumlan�rsa yorumlans�n, �slam Dünyas�n�n ba��nda siyasi, iktisadi, hukuki, içtimai birli�ini sa�layan bir halife vard�. Kanaatimce Halifenin ve hilafetin varl��� dönemin küresel konjektörü aç�s�ndan çok önemliydi. Yine belki bu sözümde tart���labilir, fakat kim nas�l yorumlarsa yorumlas�n, Halife ve hilafet �slam Devlet �eklini temsil ediyordu. ��te bu temsilin, Müslümanlar için maddi ve manevi bir kuvvetin kayna��n� te�kil etti�i aç�kt�.
Dönemin ulemas� ne yaz�k ki bu hakikatleri göremedi. Asl�nda yapabilece�i çok �ey vard�, yapacaklar�n�n gerek �er’i gerekse toplumsal me�ruiyeti de vard�. Fakat onlar kendilerini var eden de�erlere s�rt çevirerek, laik seküler zihniyetli �ttihatç�lar�n kullan��l� bir malzemesi oldu.
Benim edindi�im kanaat, gerek �ttihatç�lar�n gerekse Avrupa’n�n amac�, Osmanl� sultan�n� tahttan indirmekten ziyade, Müslümanlar�n birli�ini sa�layan halifeyi ve hilafeti bertaraf etmekti. Bunu ilerleye süreçte hepimizin malumu oldu�u üzere ba�ard�lar.
Buras�n� çok uzatt�m kusura bakmay�n, lakin mesele izaha muhtaç oldu�undan dolay� böyle oldu. Soruya cevap verebilmek için bu izahlar� yapmam gerekti�ini dü�ündüm. Tabii Abdülhamid devrilip �ttihatç�lar i� ba��na gelince, Abdülhamid’e rahmet okutacak siyaset gütmeye ba�lad�lar. Dönemin önemli bürokratlar�nda olan Hüseyin Kaz�m Kadri hat�rat�nda, Abdülhamid’in ad�n�n bile an�lmas�n�n büyük sorun ç�kard���n� ifade eder. Mustafa Sabri, Elmal�l� Hamdi, Mehmet Fatin, Mehmet Arif, Hüseyin Hâz�m gibi ki�ilerin ba��nda bulundu�u Cemiyet-i �lmiye-i �slamiyye ve dergileri olan Beyanülhak, dört ay sonra �ttihat ve Terakki ile hiçbir ba�lar�n�n kalmad���n� ilan ettiler. Fakat ne yaz�k ki yapacak hiçbir �ey kalmam��t�r.
Rahmetli annem 1927 do�umluydu ve yasaklar� çocukluk ve gençlik dönemlerine kadar ya�am��t�. Allah’a, Allah’�n dinine ve kitab�na kar�� Kemalizm taraf�ndan aç�lan sava�� detay�na kadar ya�am�� bir Müslüman idi. Zaman zaman sorar, birinci a��zdan dinlerdim.
Cumhuriyet dönemine gelelim istersen, y�k�lan imparatorlu�un, kald�r�lan hilafetin bakiyesine. Burada rejim öylesine �edid ki, �slam’a ve �iarlar�na kar�� alabildi�ine yasakç� ve yok etmek için çal���yor. Tek adam, tek parti bunun neticesi olan Kemalizm’in laik k�l�c� toplumun tepesinde sallan�yor. Bu dönemde siyaseten aktif bir ulemadan bahsetmek imkâns�z. O vakit �slami mücadele nas�l gerçekle�ti? Ferdi boyutta m� kald�?
Bu sorunuzu çok önemli görüyorum, lakin sa�l�kl� bir �ekilde cevaplayabilmek için dönemin ar�iv kay�tlar�n�n aç�lmas� gerekir. Cumhuriyetin ilan�yla çok partili hayata geçinceye kadar, Kemalizm’e muhalefet eden dergi, gazete, risale, kitap diye bir �ey yok. Hatta bu dönem aras�nda ad�n� zikredebilece�im ulema, ayd�n, dü�ünür, kalem ve kelam erbab� da yok. Neden yok peki? Sesini ç�karan kim varsa �stiklal Mahkemelerince yarg�lan�yor, idam ediliyor, idam�n gerekçesi bile idamdan sonra tasarlan�yor. Dü�ünsenize, Mustafa Kemal en yak�n silah arkada�lar�n� bile �stiklal Mahkemelerinde yarg�lat�yor. Buna misal Kaz�m Karabekir’dir. Adam ipten son anda kurtuluyor. Bunun gibi idam edilmekten son anda yurtd���na kaç�p kurtulanlar, Halide Edip Ad�var ve e�i Adnan Ad�var. Daha bunlar gibi birçok ki�i var. Ki bu ki�iler Milli Mücadelede Anadolu’yu dola�m��, halk� örgütlemi�, Mustafa Kemal’in iktidar�n� tahkim etmi� ki�ilerdir.
Tek adam, tek parti bunun neticesi olan Kemalizm dönemi ve çok partili siyasete geçinceye kadar ki zaman�, �slami Mücadele ekseninde de�erlendireceksek olursak e�er, akl�m�za ilk gelenler Nurettin Topçu ve O’nun Hareket Dergisi, Cemil Meriç ve eserleri, Necip Faz�l ve Büyük Do�usu’nu söyleyebiliriz. Nurettin Topçu ve Cemil Meriç’e bakt���m�zda, paradigman�n esas�na dair ele�tiriden öte, ülkemizde postmodernizmin temsilcili�ini yapt�klar�n� ve ne hikmet ise Türkçülük belas�na bula�maktan kurtulamad�klar�n� görüyoruz. Necip faz�l ise iktidarla ili�kisi pragmatist–ç�karc� olmu�tur. Dü�ünsenize, adam CHP saflar�nda milletvekili olmak için ba�vuruyor. Dergiyi ç�karmak için iktidardan para istiyor. Hatta daha deh�et verici bir �ey, CHP iktidar�na, Kemalizm’e yaranmak için “Atatürk Dirilecektir” diye Büyük Do�u’nun onuncu say�s�nda yaz� yaz�yor. Sa�l��� boyunca bütün siyasi partilerle �ahsi ç�kar merkezli ili�kiler içinde bulunuyor.
�eyhülislam Mustafa Sabri 1922 de, Mehmet Akif 1925 de ülkeden ç�km��lar. Me�rutiyet döneminden cumhuriyete intikal eden ulema susturulmu�. Elmal�l� Hamdi Yaz�r tefsir yazmakla görevlendirilmi�. Ahmet Hamdi Akseki yeni kurulan Diyanet te�kilat�nda görev alm��. Babanzade Ahmed Naim, �zmirli �smail Hakk� üniversitelerde müderrislik yapm��. Bunlar gibi ulemadan baz�lar� cumhuriyet kadrolar�nda görev alarak yeni düzene uyum sa�lam��. Tabii ki�ilere haks�zl�k etmemek için dönemin �artlar�n� göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Sesi ç�kabilme ihtimali olan hemen herkes bir kez de olsa �stiklal Mahkemelerinin tezgah�ndan geçmi�, yarg�lananlar�n tamam� idamla yarg�lanm��, sonra beraat etmi�tir.
Fakat �öyle bir gerçek var ki, bu müthi� bir �ey. O da halk�n ulemadan, ayd�ndan ba��ms�z sessiz direni�i. Ezan Türkçele�iyor, ibadetler Türkçele�iyor, din a�a��lan�p hakaret ediliyor, Kur’an’� Kerim okuyup ö�renmek yasaklan�yor. Yasaklar� ihlal edenler en a��r cezalara muhatap oluyor. Buna ra�men Müslüman halk, Müslümanl���n� unutmamak, kitab�n� ö�renmek, dinini gelene�ine göre ya�amak için her türlü riski göze al�yor. Rahmetli annem 1927 do�umluydu ve yasaklar� çocukluk ve gençlik dönemlerine kadar ya�am��t�. Allah’a, Allah’�n dinine ve kitab�na kar�� Kemalizm taraf�ndan aç�lan sava�� detay�na kadar ya�am�� bir Müslüman idi. Zaman zaman sorar, birinci a��zdan dinlerdim. Uleman�n, ayd�nlar�n ya sessiz kald�klar�, ya da Kemalist iktidarla ili�ki içine girdikleri dönemde, cahil olarak adland�r�lan halk, kendi içinde organize olarak, Allah’�n kitab�na ve dinlerine sahip ç�kt�lar.
Öyle görünüyor ki, Müslümanlar�n acilen internet ve sosyal medya f�kh�na ihtiyaçlar� var. Ne hikmet ise Müslümanlar art�k ne yap�p ederler, ne söylerlerse, sosyal medyada if�a ediyorlar.
Günümüzü sormaya, konu�maya dilimiz varm�yor. Teknolojinin tanr�la�t���, her �eyin sanala, dijitale döndü�ü bir ça�day�z. Münkerin hüküm sürdü�ü, fuh�iyyat�n ellerimizdeki telefonlar ile yak�n edildi�i bir dönemdeyiz. Her yan�m�z� sarm�� olan bu dü�manla nas�l mücadele edece�iz? Müslümanlar kendilerini ve �slam davas�n� nas�l savunacaklar?
Sordu�unuz sorunun içinden birkaç kelimeyi ç�kar�p, ba�ka birkaç kelime ile de�i�tirsek, emin olun ki yüzelli y�ld�r süregelen problemlerle mahiyet bak�m�ndan ayn� oldu�unu görece�iz. Yani Müslümanlar�n endi�eleri, s�k�nt�lar�, problemleri modernle�me sürecinde hep ayn� olmu�. Bugün konu�up tart��t���m�z, içinden ç�kamad���m�z, birbirimizi anlayamad���m�z siyasi, iktisadi, hukuki, içtimai ve dahi Müslümanl�k vasf�n� korumaya dönük endi�elerimiz, seleflerimizden bize kalan kadim miras�m�z oldu. Tabii geçen geçti, onlar�n yapt�klar� onlarad�r. �imdi bir ne yapmal� ona bakmal�y�z.
Ça��m�z itibar�yla teknoloji art�k hayat�m�z�n bir parças� oldu, bundan kaç�namayaca��m�z kesin. Yani hangimiz olursak olal�m teknoloji hayat�m�z�n merkezinde yer al�yor. Bir gün boyunca internetinizin kesildi�ini, cep telefonunuzun çal��mad���n�, sosyal medyaya giremedi�inizi, sohbet programlar�ndan sohbet yapamad���n�z� dü�ünün… Tabi ki ayn� zamanda büyük bir imkân� da içinde bar�nd�r�yor. Fakat modernle�me süreci boyunca ve günümüzde de Müslümanlar�n kavrayamad��� ya da görmezden geldi�i bir �ey, bizim d���m�zda ba�ka bir yerden gelen ne varsa ahlak�n�, karakterini, davran�� kal�plar�n� da beraberinde getiriyor. Teknolojide maalesef böyle geldi.
Art�k muhalefet etti�imiz, haram dedi�imiz, kar�� ç�kt���m�z, lanetledi�imiz ne varsa cebimize girmi� durumda. Özellikle sosyal medya, üretildi�i ideolojik kültür kal�plar� içinde bize ahlak�n� da getirdi. Öyle görünüyor ki, Müslümanlar�n acilen internet ve sosyal medya f�kh�na ihtiyaçlar� var. Ne hikmet ise Müslümanlar art�k ne yap�p ederler, ne söylerlerse, sosyal medyada if�a ediyorlar. Kendilerine ait hiçbir mahremiyetleri kalmad�. Az önce dedi�imiz gibi, teknoloji kendi ahlak�n� da bize dayatt�. Özellikle sosyal medya denen platformlar, enaniyeti ve kibri körükleyen, egoyu besleyen ve “benmerkezcili�i” öne ç�karan davran��� bize dayat�yor. Söylenen sözden daha çok, sözü söyleyen gündeme gelmeye çabal�yor. Hakeza yard�mla�ma faaliyetleri de böyle. Bir paket g�dan�n eline tutu�turuldu�u bir aile, bütün yeryüzü insanl���na if�a ediliyor. Sorsan�z çok önemli bir i� yapt�klar�n� söylerler. Evet, yap�lan i� önemli lakin usul ba�tan sona yanl��, hatal�. Yanl�� usulle do�ru sonuca var�lm�yor ne yaz�k ki.
Müslümanlar�n kendilerini ve �slam davas�n� nas�l savunacaklar�na dair laf etmek benim çap�m� a�an bir durum. Acizane kanaatim, öncelikle ilerleme sa�layamasak bile, durdu�umuz yerde sabit kadem durabilmeyi becermeliyiz. Kaygan bir zeminde ilerleyemeseniz de ayakta durabilmek büyük ba�ar� olarak görülür. Kimliklerin, �ahsiyetlerin, ideallerin dünyevi menfaatler kar��l���nda sat�ld��� ortamda, Müslümanlar�n asla sat�lamayacak, pazara ç�kar�lmayacak de�erleri olmal�d�r. �slam Davas�n� savunabilmemiz için, öncelikle kendimize sahip ç�kmal�y�z. Her Müslüman bulundu�u yerde bir de�er olarak kalabilmeli. Bugün geldi�imiz yerin, yüzelli ikiyüz y�ll�k geçmi�i var. Yeniden eski yere gelebilmek için de, nesillerin de�i�mesi gerekmektedir. Bu i�in s�rr� da kullukta sabr� gerektirir.
Bütün bunlardan öte, Müslümanlar�n birbirleriyle bar���k olmas� gerekmektedir. Bu kadar ihtilaf, bu kadar da��n�kl�k, bu kadar husumet varken, ne kendimizi ne �slam Davas�n� savunabiliriz. K�sa süre içinde ya�anan birçok birle�me çabalar� ve da��lmalar gösterdi ki, i�e öncülük etmeye çal��anlar henüz kendi egolar�n� yenememi�tir. Kendi kibrine ve egosuna yenilmi�lerin, Müslümanlara ya�att��� ac� tecrübeler unutulmu� de�ildir.
Müslümanlar�n kendilerini ve �slam davas�n� savunabilmeleri birlikte hareket etmesiyle mümkündür. Yoksa Müslümanl�kta �slam davas� da ferdi mücadelelerin mahkûmu olur ki, bu da davaya zarar vermekten ba�ka bir i�e yaramaz. Peki birlik olam�yor, birlik olmay� beceremiyorsak? O vakit kendimize sahip ç�kmaya, yak�n�m�zda olanlarla birlikte olmaya, kar�nca karar�nca kendi çap�m�zda mücadele etmeye çal��aca��z. Sad�k olmam�z yetmiyor, sad�klarla da beraber olmam�z gerekiyor.
Konuyu çok uzatt�m kusura bakmay�n. F�rsat bulmu� iken, içimdekileri nasihat bab�ndan söylemek istedim.
Yakup karde�im bize zaman ay�rd���n için te�ekkür ediyoruz. Allah çal��malar�na hay�rlar ve bereketler versin.
De�er verip söyle�ide bulundu�uz için, as�l ben sizlere te�ekkür ederim. Umar�m emeklerinizi bir nebze olsa da kar��layacak bir söyle�i olmu�tur. Rabbimiz sizlerin ve Ümmet-i Muhammed’in çabalar�n� hay�rl� ve bereketli k�ls�n.