Alan: Kur�an varken siyere ihtiyac�m�z�n olmad��� iddias� modern zihne dayan�yor
�ktibas Dergisi yazarlar�ndan H�seyin Alan�la �Siyerin G�lgesinde� kitap serisi �zerine bir s�yle�i ger�ekle�tirdik. Alan, `Siyerle irtibat�m�z�n zay�fl��� yahut Kur�an varken siyere ihtiyac�m�z�n olmad��� gibi bir d���n�� nebevi �rnekli�e ve modele g�re de�il modern zihne, bilimsel bilgiye, h�manizm temelli ele�tirel okumaya, tarihselcili�e, sek�ler veya �o�ulcu bak��a vs dayan�yor. Esasta yanl�� olansa budur` diyor.

�ktibas Dergisi yazarlar�ndan Hüseyin Alan’la “Siyerin Gölgesinde” kitap serisi üzerine bir söyle�i gerçekle�tirdik. Üç ciltten olu�an eserini yazma sürecinde Seyyid Kutub, Takiyyuddin En Nebhani ve Ercümend Özkan’�n, Rasulullah (a.s.)’a ve onun Sünnetine yakla��mlar�ndan faydaland���n� ifade eden Alan, “�slam �ayet ‘iman-�slam-ihsan’ üçlemesinde özetlendi�i gibi imani unsurlar�n toplumsal hayatla bütünle�mesi ise ki öyledir; �u halde bu bütünle�menin nas�l olmas� gerekti�ini, zaman ve �artlar de�il Sünnetin liderli�i ve me�ruiyeti sa�lamal�d�r” vurgusunu yap�yor.
Alan: Kur’an varken siyere ihtiyac�m�z�n olmad��� iddias� modern zihne dayan�yor
Öncelikle �u soruyla ba�lamak istiyorum: Niçin "Siyerin gölgesi" ve niçin "Siyerin gölgesinde"?
Siyer, bilindi�i üzere Hz. Muhammed’in ya�ad��� tarihsel dönemi ve hayat�n� anlatan tarihe verilen add�r. Tarih, eni sonu geçmi�e, geçmi�e dair yaz�l� sözlü verilere, kay�tlara, nakillere dayal� bir anlat�m; yazar�n dünya görü�ü, de�er yarg�lar� ve referans ald��� dayana��yla yeniden yaz�md�r.
Allah, ‘onlarda sizin için güzel örneklik vard�r’ derken kendilerine bak�p dinimizi do�ru ö�renip uygulayaca��m�z Peygamberlere i�aret eder. Son Peygamber Hz. Muhammed’in hayat�, ki�ili�i, tav�r ve tarz� dolay�s�yla Sünneti, kendisinden sonra ya�ayacak olan insanlar içinden Müslüman olanlar�n yol ve yöntem olarak takip edece�i, do�ru ve yanl��� ay�rt edece�i, ona bakarak kendini düzeltece�i onayl� son otoritedir.
Onun hayat�n� yazarken Sünnetinin esas�n� te�kil eden toplumsal alandaki vaziyetini, münasebetlerini, stratejisini, tepkilerini de yazm�� olacakt�k dolay�s�yla, isabet etti�imiz kadar etmeyebilece�imizin de bilincindeydik. Kur’an’� baz alarak siyere dair nakillerden bulduklar�m�z�, duyduklar�m�z�, tercihlerimizi, anlad�klar�m�z� ve tahlillerimizi de yazacakt�k. Sorumluluk �uuruyla‘hepsi burada’ manas�na iddial� olmak yerine ‘siyerin gölgesi’ diyerek kendimize geni� alan bulabildik.
Seyyid Kutub, Takiyyuddin En Nebhani ve Ercümend Özkan gibi ya�ad�klar� sosyal �artlara ve tarihsel döneme �ahitlik etti�ini bildi�imiz üç salih kulun etkisi ve onlar�n kendilerini adad�klar� fikri ve hizbi çal��malara vefa duygusu da bizi bu yola sevk etti; ilk ciltte belirtti�im halen de ya�ayan ihlasl� bir dostumun te�vik ve deste�iyle de bu i�e ‘bula�t�m.’
Bunlar�n Hz. Peygambere ve Sünnete yayg�n olarak bilinenlerden farkl� ama sahih buldu�um yakla��mlar� vard�; Allah’�n bize örnek, rehber, lider olarak gösterdi�i son Peygamberin sahici ve gerçekçi olarak tan�nmas�na, rol model olarak günümüze ta��nmas�na ve onun izinden nas�l gidilece�ine dair sürekli vurgu yapm��lar; Kur’an’�n do�ru anla��lmas�n� da siyerin do�ru bilinmesine ba�lam��lar; bu bilgiyi harekete geçirip toplumsal ve siyasal alana ta��m��lard�.
Onlardan istedikleri halde f�rsat bulup yazamayanlar�n ‘siyer’ alan�ndaki eksikli�ini cürmümüzce ikmal etmeye cüret ettik. Bu hususta son sözü söyleyecek hak ve yetkide de�ildik. Fakat bu alanda (ülkemizde) yaz�lan kitaplar�n, yeri geldikçe referans olarak nakledilenlerin sahici Peygamberi tan�ma, rol model olarak günümüze ta��ma, sahih Sünneti ya�anan hayat�n bütünüyle irtibatland�rma hususunda yetersiz oldu�unu biliyorduk. Klasik olsun modern olsun mevcut siyer yaz�mlar�, toplumsal hayat�n d���nda bir Peygamber tan�t�yor, Sünneti dar bir alana s�k��t�r�p hapsediyordu.
Farkl� bir yakla��m gerekliydi; günümüz insan�n�n, gruplar�n�n, hareketlerinin ya�ad�klar� toplumsal �artlarda ve tarihsel dönemde de ihtiyaç duyulacak modeli ortaya ç�kartan siyer yaz�lmal�, her a�amada, her karara referans olacak Sünnet prati�i ortaya ç�kmal�yd�. Bu iddial� bir anlat�m olacakt�, ‘siyerin gölgesinde’ ifadesiyle önümüzü açt���m�z� dü�ündük.
Eseriniz geni� bir kaynakçaya ve onlardan elde edilen bilgilerin güncel boyutlar�yla yorumlanmas�na dayanan ciddi bir eme�in ürünü. Haz�rl�k ve yaz�m süreci nas�l oldu, bu konuda k�saca bilgi verebilir misiniz?
Tarih bilgisi geni� bir aland�r; insanl�k tarihinden bilimler tarihine, icatlar tarihinden sosyal geli�im tarihine, milletler ve devletler tarihinden dinler ve do�a tarihine kadar geni� bir alan.
�üphesiz hepsi bizi ilgilendiriyor ama günümüz bilgi edinme usulüyle bu kadar geni� alanda yeterli bilgi sahibi olmak ve bunlar� birbirileriyle irtibatland�rmak zorlu bir i�tir. Uzmanl�k bilgisi denen her alan� kendi içinde dahi parçalayan daha dar kapsaml� bilgi edinme ça��nda i�, daha da zorla��yor.
Tarih felsefesi konusunda genel bir bak�� aç�s� olu�turmak ve özelde siyere yo�unla��p alan daraltmak icap ediyordu. Kur’an k�ssalar� bu hususta rehberimiz oldu, okuma biçimimiz farkl�la�t�. Türkçe yaz�l� kaynaklar, bas�l� akademik makaleler ve ecnebilerden tercümeler dahil ne bulduysak, ne kadar�na eri�ebildiysek istifade ettik.
�lk cilt ç�kmadan evvel ‘�slam ve hayat sitesinde’ yazd���m�z k�sa de�inilerde, muhtelif sohbetlerde, uzman oldu�unu bildiklerimizle yapt���m�z görü�melerde konuya dair tart��ma f�rsat� ürettik. Bu vesileyle yakla��m biçimimizi ve kanaatlerimizi test ettik. Malumatlar�n çoklu�u hayrete �amildi lakin usül, de�erlendirme ve yakla��m olarak ne o günün ne de bu günün gerçekli�iyle alakas�zd�; bunu fark etti�imizde cesaretimiz artt�.
Bizi en çok motive eden sebepse ülkemizde uzun y�llara sari yap�lan Kur’an çal��malar�na laz�m �art gördü�ümüz siyer bilgisinin eksikli�iydi. Bu bilgi olmazsa Kur’an soyut bir okuma metni ve gramer tahlilinden öteye geçmeyecekti. Eksikli�i tamamlamak, Kur’an’�n her durumda toplumsal bir hayat nizam� in�a etti�ini modellemek dü�üncesindeydik.
Niçin yazmak gerekti�ine karar verdi�imizde Kur’an usulünü siyere ta��d�k, malumatlar� anlaml� bir dizili�le ayetlerle bulu�turduk. Özellikle surelerin ve ayetlerin inzalinde Peygamber ve arkada�lar�n�n hangi pozisyonda olduklar�n�, nas�l bir tav�r sergilediklerini göstermeye çabalad�k. Ve elbet Peygamber öncesi iktisadi, siyasi, hukuki, dini, ahlaki toplumsal �artlar�, becerebildi�imiz kadar�yla (ki bu hususta eksi�imiz var) kar��la�t�rmal� tarih anlat�m�na önem verdik ki Peygamberin ne yapt��� ortaya ç�ks�n. Allah lutfetti, Peygamber öncesi cahiliye dönemi, Peygamberli Mekke ve Medine dönemi olmak üzere üç cilt yazmay� ba�ard�k.
�slam’� do�ru ö�renmek ve anlamak çabas�ndaki insanlar�m�z�n Siyer’e gereken önemi verdi�ini dü�ünüyor musunuz?
Bu soru için müte�ekkirim; hay�r dü�ünmüyorum. Buna sebep, fark�nda olmasalar da Müslümanlar�n kendi tarihlerinden kopmas�, �bn Haldun’dan bu yana kendi tarih felsefesine yabanc�la�mas� hatta ecnebilerin de�erlendirmelerini marifet bilmesidir. Yabanc�s� kald���m�z tarihe dönüp tahliller yapmak, günümüz tarihsel sosyal a�amas�n�n dayatt��� toplumsal ve siyasal �artlar�nda takip edilecek bir yol haritas� ç�kartmak yerine, Protestanl��� üreten iktisadi �artlar�n yönlendirmesiyle Kur’an’� tek kaynak olarak bilip soyut bir ‘metin okumas� yapmak’ kolay�m�za geliyor.
Ayd�nlanma ça��yla birlikte egemen olan modern tarih anlat�s�nda tarih, (kendi içinde farkl� sosyolojik ve siyasal a�amalar ta��sa da) kabaca ‘ilkel dönem, klasik dönem ve modern dönem’ olarak üçe ayr�l�yor. �lkellikten mükemmelli�e do�ru ama hep olumluya ve ileriye do�ru ilerliyor. Bu sebeple geride kalan her dönem de�ersiz, geli�erek gelecek olan ileriki dönem de�erli olacakt�r.
Bu tasnif ho�umuza gitmeyebilir lakin akl�m�z�n böyle kodland���n�n fark�nda de�iliz.Bunun anlam� �u; modern anlat�, dinleri bir önceki tarihsel ve toplumsal a�amaya has k�ld�, orada b�rakt�; kendi bilgisi ve de�erler sistemiyle kendisi din’le�ti; toplumsal hayat� kendince yeniden kurdu. Dindarlar fark�nda olmadan halihaz�rdaki tarihsel ve toplumsal a�amay� reel gerçeklik sayd�, bu hayata dayanarak bilgilerini yenilemeye, dinlerini yeni bilgi biçimiyle yeniden anlamaya koyuldu.
Nitekim �slam’�n toplumsal ve siyasal hayattan yani kamusal hayattan; bilgi alan�ndan, e�itim, iktisadi, mesleki, sanat, üretim, tüketim, kent, kariyer, kazanç, kom�uluk ve aile hayat� ve düzeninden ç�kart�l�p vicdanlara, bireysel ahlak ve ibadetlere has k�l�nmas� peydahland�.
Kur’an’i temelde, her toplumsal ve tarihsel �artlarda takip edilecek bir yol haritas�n�n yoklu�u, do�al olarak �a�k�nl��� getirdi. Hacim olarak üçte ikisini k�ssalara ay�ran Kur’an’�n tarihe ve topluma yönelik i�aretleri bu �a�k�nl�ktan pay�n� al�nca, yol haritas� mesabesindeki k�ssalar edebi metinlere yahut kurgu anlat�lara dönü�tü.
Kur’an ve Sünnet temelli �slam dü�üncesi ve tarih anlay���nda tarih, devran edip dönen, dairesel biçimde dönemlerini tamamlayan, ileriye do�ru gittikçe geriye yahut referansa ba�lanan zamansal bir döngüdür. T�pk� güne�in her sabah do�up her ak�am bat���; mevsimlerin her y�l ayn� döngüyle tekrarlan���; insan�n do�up büyüyüp ya�lan�p ölmesi; milletlerin ve devletlerin kurulup güçlenip ya�lan�p çökmesi vs gibi benzer �eyler tekrar edip duruyor; nesiller kendi tarihsel zaman ve toplumsal �artlar�yla imtihanlar�n� verip gidiyor.
�u halde ellerinde �slami bir tarih �ablonu olanlar hangi tarihsel zaman dilimi ve sosyal �artlar�nda ya��yor olursa olsunlar �a�k�nla�mayacak, aciz kalmayacakt�r dolay�s�yla modern tarih anlat�s�n�n etkisiyle ‘de�i�im her �eydir’ esas�yla çürümeyi yüceltmeyecektir.
Bu ba�lamda modern anlat�daki klasik dönemi ‘gelenek’ olarak kodlayan ak�l ve bilgi, geçmi�i de�ersizle�tirip bu günü yüceltti�ini fark etmeden sahih gelenekle dahi çat��arak ‘ilerleme rotas�na’ girdi�inin bilincinde olmayacakt�r.
�slam nedir, neye dayan�r dedi�imizde hepimiz Kur’an ve Sünnettir deriz; Kur’an bozulmam�� haliyle eldedir bu tamam ama i� Kur’an’�n hayat� düzenlemesi hususunda Sünnetin otoritesine gelince i�ler çatalla��r. Çatalla��r çünkü �slam �artlar�n ve zaman�n bir ürünü müdür yoksa,zaman ve �artlardan ba��ms�z olup tüm zamanlar�n �artlar�n� yönetmek için midir dedi�imizde modern hurafeye müracaatta gecikmeyiz!
�slam �ayet ‘iman-�slam-ihsan’ üçlemesinde özetlendi�i gibi imani unsurlar�n toplumsal hayatla bütünle�mesi ise ki öyledir; �u halde bu bütünle�menin nas�l olmas� gerekti�ini, zaman ve �artlar de�il Sünnetin liderli�i ve me�ruiyeti sa�lamal�d�r. Kitap atmosfere inmedi; vahiy insan d���ndaki varl�klar� yahut toplumsal sosyal �artlar� muhatap almad�. Kitap ya�anan bir hayata indi, vahiy insan� muhatap ald�, halife k�ld��� insana toplumsal ve sosyal �artlar� düzenlemesi, yeryüzünü imar etmesi sorumlulu�u yükledi. Ve bu insan yarat�l�� olarak, f�trat olarak de�i�medi.
Kur’an geçmi� milletlerin hayatlar�n� anlatt�; salihlerin ve azg�nlar�n yollar�n� ve hallerini nakletti;bunlardan do�ru ve yanl��ta olanlar� gösterdi;iki halde de ak�betten haberdar etti. Bu hususta da de�i�me olmad�. O halde Hz. Muhammed’den sonra gelecek olanlar, hangi zamanda ve hangi sosyal �artlarda olursa olsun fert ve toplum baz�nda ne durumda olduklar�n�n, pozisyonlar�n�n, ili�ki biçimlerinin do�ru mu yanl�� m� oldu�unu test etmek istediklerinde ona bakacak, ona göre bir hareket metodu geli�tirip hallerini düzelteceklerdir.. Biz de mu�lak kalan �ey budur; telaffuz edilip durulsa da.
Siyerle irtibat�m�z�n zay�fl��� yahut Kur’an varken siyere ihtiyac�m�z�n olmad��� gibi bir dü�ünü� nebevi örnekli�e ve modele göre de�il modern zihne, bilimsel bilgiye, hümanizm temelli ele�tirel okumaya, tarihselcili�e, seküler veya ço�ulcu bak��a vs dayan�yor. Esasta yanl�� olansa budur.
Risalet'in Mekke ve Medine dönemlerine oldu�u gibi, Risalet öncesi döneme de bir cilt ay�rm��s�n�z. Siyer yaz�m�nda çok rastlanan bir tarz de�il bu. Bu tür bir tercihte bulunman�z�n sebebini ö�renebilir miyiz?
Tarih önemlidir; bu günü dün kurdu, yar�n� bu gün kuracakt�r. �u halde dünü olmayan�n bu günü, bu günü olmayan�n yar�n� olmayacakt�r. Bu sebepledir ki risalet öncesi dönem bilinmezse risalet dönemi de do�ru anla��lmaz çünkü risaletin nereye müdahale etti�i, neyle çat��t��� ve ne yapt��� bilinmez.
Hz. Muhammed’in vahiy öncesi hayat�yla ilgili olarak ‘bundan önce aran�zda k�rk y�l ya�ad�m, o vakitler hiç böyle �eyler söyledim mi, dü�ünmüyor musunuz?’ diyor ya hani, o misal diyelim; Peygamber olmadan önce bir toplumun üyesidir. 35 ya��ndan sonra toplumsal ya�amdan, ahlaks�zl�ktan, haks�zl�ktan ve genel gidi�attan rahats�zl�k duysa da o toplumun bir parças�d�r.
O toplum dedi�imiz sosyo-politik ve dini ahlaki yap�sall��� bilmeye ihtiyac�m�z var zira, risaletle birlikte geçmi�te parças� oldu�u o toplumdan niye koptu�unu bilmeye ihtiyac�m�z var. Kurey� toplumu, dinsiz bir toplum de�ildi. �çinde bidat ve �irk unsurlar� kar��m�� olsa da �brahim’i dinden gelen inanca mensuplar, o inanca dayal� ibadetlerini de yap�yorlar. Bu hususta tarihsel referanslar� var. Dini hayatlar� böyle.
Ayn� toplumun ‘atalar�na’ dayand�rd�klar� bilgi biçimi, kabile asabiyesi, do�ru yanl�� ölçüsü, hukuk ve ahlak kurallar�yla i�leyen toplumsal düzenleri var; ticaret, siyaset, zanaat, sava�, bar��, kom�uluk, aile, kazanç, harcama gibi toplumsal i�lerini de bu referansa göre yürütüyorlar. �ki hali de Kurey� suresi özetlemektedir. Burada �irk dedi�imiz olgu ortaya ç�k�yor çünkü hayat esas olarak ikiye parçalanm��, iki parçan�n ayr� rableri var, rablerin kurallar� farkl�.
Peygamber böylesi bir toplumda vazifelendirilmi�; onlar yüce bir Allah’a inan�yor, ibadetlerini de yap�yorlard� ama di�er i�lerine Allah’� kar��t�rm�yorlard�. Peygamber ‘bir tek rab var o da Allah’t�r, tüm i�lerinizi bu rabbe göre düzenleyin di�erleri sahtedir’ dedi�inde olur mu öyle �ey diye itiraz edecekler, çat��ma da buradan ba�layacakt�r.
Buray� kavrayamazsak ne onlar� ne Peygamberi, ne çat��ma sebeplerini dolay�s�yla da Kur’an’� do�ru anlayamay�z. Peygamberin orada ne yapt���n�n ve niye öyle yapt���n�n anla��lmas�, ayn� zamanda Kur’an’�n o dönemde indirilen ayetlerinde anlat�lanlar�n do�ru anla��lmas� demektir çünkü tüm i�aretler ve ifadeler bu ba�lamla irtibatl�d�r.
Peygamberlik öncesi dine ve din d��� dayana�a ba�l� toplumsal hayat do�ru anla��labilirse, Peygamberin orada ne yapt��� da anla��labilir. Bu örnekli�i anlamak ayn� zamanda Kur’an’� anlamakt�r. Bundan ondan sonraki zaman ve �artlarda ya�ayan toplumsal biçimlerle irtibat kurulabilmesi, buradan bir yol haritas� ç�kartmay�, ne durumda oldu�umuzu anlay�p ne yapmam�z gerekti�ini anlamay� icap ettirir.
Do�rudan olaylar�n anlat�m ve yorumuna girmek yerine, öncelikle tarih felsefesi, bilgi kuramlar�, iktisadi sistemler, sosyo-politik ve jeo-politik süreçler ve bu süreçlerin tarihten bugüne yans�yan etkileri gibi konular üzerinde de�inilerde bulunuyor, siyer anlat�m�nda da güncel ba�lant�lar kurmay� önemsiyorsunuz. �öyle rahatça ve a��z tad�yla okunup geçilecek, al���lm�� �ekliyle hikâye tad�nda bir siyer yerine niçin yaz�m� aç�s�ndan da okumas� aç�s�ndan da yorucu olan bu yolu seçtiniz?
Evvel emirde ilk soruda zikri geçen salih kullardan ö�rendi�imiz �eylerdir buna sebep. Allah lütfetti onlardan dini do�ru ö�renme ve Peygamberi ahlak� ve yöntemi tan�ma f�rsat�m�z odu. Ayn� �ahitli�i gösteremesek de Kur’an okuyu�umuzun, dü�ünü� biçimimizin, yap�p ettiklerimizin Sünnetle teyidinin ne kadar sa�l�kl� oldu�unu ö�renmi� olduk, elhamdülillah.
Ard�ndan okuduklar�m�zdan edindi�imiz ve bildi�imiz �eyler devreye girdi. Hz. Muhammed bilginin ve do�runun kayna��n� de�i�tirmi�; yeni bir de�erler sistemi getirmi�; varl���n amac�n� ve sebebini de�i�tirmi�; yeni bir toplum ve ya�am tarz� in�a etmeye giri�mi�ti. Do�al olarak eskiden kopup ba�ka bir toplumsal ve siyasal hayat�n varl���n� gerçekle�tirecektir. �ura suresi 38-42. Ayetlerin ba�lam� bu hali özetlemektedir.
Buradan anla��l�yor ki di�er Peygamber karde�leri gibi Hz. Muhammed’de ba�lataca�� hareketle eskinin �slah�n� istemeyecek, bir parças� olmay� reddedecek, iki �eyi birbirine kar��t�rmayacakt�. O halde getirdi�i de�erler sistemiyle mevcuttan kopu� gerçekle�meli, yeni bir toplumsal yap� ve siyasal düzen in�a edilmeliydi.
Bize dü�ense bu geli�meyi, �artlar�, güç dengelerini ve siyasal tavr� kavrayabilmek, örnekli�i kendi ça��m�za aktarabilmektir.
Bu hareket daha ilk do�du�u yer olan Mekke’de sosyal bir varl�k olarak te�ekkül etti�inde, sadece kendi kavmi de�il, yak�n uzak çevrede hükümran olanlar�n tümü taraf�ndan dü�man ilan edilecekti. Bu do�ald� çünkü daha evvel benzerleri olmu�tu.
�slam hala tek do�ru din ise; inzal edilen son kitab�yla k�yamete kadar geçerli, her �artta ve ça�da ya�anabilir tek hakikatse, bu i�lerin nas�l oldu�unun bilinmesi önemliydi zira, hem Kur’an’�n do�ru anla��lmas� ve hem de dini telakkinin sahihle�ip hayat�n salihle�mesi buna ba�l�yd�.
Buysa rehberli�in ve liderli�in sadece inanç ve ibadet taraf�yla de�il di�er toplumsal taraf�yla da bilinmesine ba�l�yd� zira; çok dinli, çok tanr�l�, ibadetlerde özgürlükçü Kurey� toplumu Muhammed’in dinine ve Allah’�na neden kar�� ç�kt��� anla��labilsindi.
Bildiklerimiz, bilmediklerimiz hususunda bize yol gösterecekti lakin; çok daha fazla bilgiye, veriye, dokümana, olumlu olumsuz görü�e ihtiyac�m�z vard�. Neticede kendi fikrimizi yazacakt�k ama öncekilerin bilerek yahut bilmeden yok sayd�klar�, görmezden geldikleri gerçekler ortaya ç�kmal�yd�. Siyer yaz�lacaksa bu gerçeklikten kopuk yaz�lmamal�yd�. Umar�m eksikli�i ikmal etmi�izdir.
Çal��man�zda ana kavram olarak "itaat" kelimesi ve "itaat ili�kileri" terkibi öne ç�k�yor. Dünyada olup-biten her �eyin ve tabii ki Rabbimizin Risalet'le yeryüzüne müdahalesinin de temelinde bu kavram�n oldu�unu söyleyebilir miyiz?
Varl�k alemi ‘insan-toplum-do�a’dan ve içindekilerden ibarettir; dünya hayat� bunlar aras�nda kurulan münasebetlerle devran eder; münasebetler ‘do�ru-yanl��, iyi-kötü, güzel-çirkin’ olarak tezahür eder. �nsana tan�nan k�smi serbesti d���nda her �ey yarat�l���na uygun olarak hareket eder. Burada bir denge vard�r. Bu dengeyi toplumsal planda sadece insan bozabilir. Dengenin bozulmas� zulümdür, fesatt�r.
Fesat, karalar� ve denizleri ku�att���nda Allah müdahale eder; müdahale ya Peygamberlerle yahut onlar� takip eden salihler eliyle olur. Son Peygamber geldi�ine göre vazife halife nitelikli kullara dü�er. Bu da olmazsa Allah do�rudan müdahil olur ama bu �artta denge yeniden kurulur; güçlü ve hükümran olan zalim ba�ka bir zalim eliyle cezaland�r�l�r. Bu geli�melerde insan topluluklar�n�n (kent devletleri-devletler-imparatorluklar) hangi kurallara itibar etti�i, toplumsal düzenlerini neye dayand�rd�klar� esast�r; nesillerin imtihanlar� bu �ekilde gerçekle�iyor, i�ler böylece �ahitlendiriliyor.
Mesele, ferdin ne yap�p yapmad���ndan çok toplumsal düzeyde ne olup bitti�inde; düzenin sa�land��� kurallar�n neye dayan�p dayanmad���ndad�r. �ktidar-itaat ili�kisi burada cereyan eder; fesat burada söz konusu olur; �irk, zulüm, zorbal�k, haks�zl�k, ahlaks�zl�k bu bazda aç��a ç�kar. Bildi�iniz gibi �slam dininin temeli ‘La �lahe �llallah, Muhammed’un Resulullah’ (tevhid) kelimesine �ahitlik etmek, �ahitlik etti�i kelimeye göre kendisini, hayat�n�, toplumsal ve siyasal münasebetlerini yeniden düzenlemektir.
Hz. Muhammed, Mekke dönemi boyunca olsun di�er zamanlar da olsun, gerek dinini duyurur, gerek risaletini tasdike ça��r�rken olsun herkese; s�radan olanlara da elbette ama özellikle liderlere (s�radan olanlar güce taparlar, liderler düzen kurar ve korurlar); toplumu çekip çeviren söz sahiplerine; ileri gelenlere; ekonomik gücü dayal� maddi çokluk ve siyasal ve askeri güce dayal� say�sal çoklukla övünenlere; cahiliye inanc� ve de�erler sistemine dayal� toplumsal düzen kuranlara vs hep “bir kelimeye gelin tamam’ diyecektir; o kelime tevhid kelimesidir.
Tevhid; öz olarak, ilkin ba�ka ilahlar� reddetmek (ba�ka rablerin kurallar�n� terk edip �irkten ar�nmak), akabinde yaln�zca Allah’� ilah kabul etmek (Allah’a göre niyetini, halini, münasebetlerini de�i�tirmek, yaln�zca Allah’a itaat etmek); ilah�n Peygamber olarak seçip vazifelendirdi�ine kalben sevgi duyup �eklen tabi olmakt�r (�ahadetin ikinci k�sm�).
Tevhid; literatürde bir ‘iktidar itaat’ ili�kisine tekabül eder; uluhiyet ve rububiyetin Allah’a, ubudiyetin insana has oldu�unu belirtir. Hiçbir Peygamber, hiçbir kafire ve mü�rik’e itaat etmemi�tir. �ktidar ve itaat ili�kisi, Kurey� toplumunda oldu�u gibi ‘yüce bir Allah inanc�na’ dayal� yaln�zca ibadet, fazilet, erdem, vicdan, ahlak taraf�yla s�n�rl� olmay�p, Kurey� liderlerinin, sözü geçenlerinin, ileri gelenlerinin çat��ma sebebi sayd�klar� ve ölümüne kar�� ç�kt�klar� ‘siyasi ve toplumsal alan� da’ da ku�at�r.
‘Rabbim Allah’t�r diyenler, hallerini, hayatlar�n� ve münasebetlerini yegane rab ve ilah olan Allah’a göre tevhid edenlerdir. �nanç unsurlar�yla toplumsal hayat böyle bütünle�ir. Bunlar; hayat� bireysel inanç ve ahlak, ibadet ve erdem olarak dini; siyaset ve ticaret, sanat ve edebiyat, kom�uluk ve aile, özel ve kamusal diye dinsiz hayat olarak parçalamaz, parçalar�n ayr� rableri ve o rablerin kurallar�na itaat ederek ya�amaz.
Eserinizde modernist ak�mlar�n hem Vahiy hem de Peygamber alg� ve anlat�mlar�na yönelik ciddi ele�tirilerde bulunuyorsunuz. Tarihselcilikten Mealcili�e modernist ak�mlar�n s��, yüzeysel ve tutars�z yakla��mlar�n� Kur'an ve ona dayal� Nebevi örneklik (Sünnet) bütünlü�ü ba�lam�nda hangi zemine oturtabiliriz? Temel motivasyonlar� sizce nedir bu yakla��mlar�n?
Devran edip dönen tarihsel ve toplumsal hayatta k�r�lma zamanlar� vard�r; bu zamanlar fesad�n karalar� ve denizleri kaplad��� zamanlard�r; cahiliyenin her yerde hükümranl�k kurdu�u zamanlard�r. Allah, bu zamanlarda müdahale eder; ama Peygamberleri eliyle ama sorumluluk yükledi�i kullar� eliyle.
Hz. Muhammed eliyle yap�lan müdahaleye herkes �ahittir. Ondan k�sa bir süre sonra bozulma tekrar ba�lam��, giderek referanstan sapmalar artm��t�. Ayd�nlanma ça��na kadar geçen zaman içinde insanlar dinlerini bozmu�lar, ondan k�sa bir süre sonra da dünya cehaletin karanl�klar�na bürünmü�tü. Burada da müdahale oldu; müdahalede, hükümran zalimin devrilip fesad�n dar bir alana hapsedildi�ini, dengelerin yeniden kuruldu�unu gördük. Bunun yan�nda zalimleri etkisizle�tirmesi beklenenlerin vazifelerini yapmad�klar�n� da gördük.
Günümüze gelene kadar ayd�nlanma dü�üncesi ve projesi etkinle�ti ve yayg�nla�t�; bilgi biçimi, do�ru-yanl�� ölçüsü, ak�l yap�s�, dünya görü�ü de�i�ti; de�erler sistemi maddi temele oturdu; toplumsal yap� ve siyasal düzen liberal kapitalist ilkelere göre yeniden �ekillendi. Üç yüz y�l var ki böylesi bir dünya gerçekli�i söz konusu. �lk bak��ta uzun gibi gözüken bu süre asl�nda insanl�k tarihinde k�sa bir süreye tekabül eder. Bu sürede nesiller imtihan�n� verdi, i�ler �ahitlendirildi, ecelleri gelenler hesap vermek üzere geri döndüler.
Sorunuzda bahsetti�iniz ak�mlar�n tümü bu ça��n fikirleridir; mevcut toplumsal ve siyasal düzeni, sosyal �artlar� veri kabul ediyor; ‘do�a-toplum-insan’ kaynakl� dü�ünüp bilgi üretiyor ve hareket ediyorlar; Kitap ve Sünneti de bu gerçeklik temelinde yeniden yorumluyorlar.
Motivasyonlar�n�, reel gerçeklik sayd�klar�, normal kabul ettikleri bu hayattan al�yor, kitap ehlinin ba��na gelenleri tekrar ediyorlar. Çünkü bu hayat� veri kabul ederek yola ç�k�yorlar. Bu hususta ba�ka bir gerçeklik daha var; cahiliye kökenli ayd�nlanma fikri ve projesi paradigma olarak iflas etti; de�erler sistemi çöktü; kurdu�u zalim uygarl�k dünyay� ya�anmaz hale getirdi; insan� kendine yabanc�la�t�rd�; müesses k�ld��� diktatörlük oligar�ileriyle do�ay�, ya�anabilir çevreyi, herkese ait olan� sömürdü ve tüketti.
Bu durum bu tarihsel döngünün tamamland���na, tarihsel ve toplumsal k�r�lma an�n�n yeniden geldi�ine i�aret eder. Bu hal �ayet k�yamet vakti de�ilse yeniden yükseli�e geçi� f�rsat�d�r da. Fakat bu arada Allah’�n dinini bozanlar yani suçlular aras�na girenlerde, ta�utlara itaat ederek sürelerini tamamlam�� oldular.
Benî Kureyza Gazvesi ve sonucuna dair anlat�m�n�z örne�inde, klasik eserlerin birbirine dayal� olarak aktard��� rivayetleri, Kur'an ve ona dayal� Nebevi çizgi süzgecinden geçirme gere�i duymadan kaydetme zaaf�na dü�tü�ünüzü bir ele�tiri olarak ifade etmek isterim. �bn �shak'a dayanan ve 700 Yahudi'nin Sa'd b. Muaz'�n verdi�i hüküm gere�i, kaz�lan hendeklerde öldürüldü�ü rivayetini aktarmak yerine, bu rivayete dair çok önemli ilmi itirazlar� (Mesela W. N. Arafat'�n 1970'lerde kaleme ald��� ve Nida Dergisi taraf�ndan birkaç y�l önce çevirisi yay�nlanan konuyla ilgili bir makale bu konuda çok önemli bilgiler içeriyor) ve daha önemlisi Ahzab Sûresi 26-27. ayetleri göz önüne almak gerekirdi. Bu konudaki anlat�m� yeni bask�larda gözden geçirmeyi dü�ünür müsünüz? Miraç rivayetleri konusunda Kur'ani çerçevedeki de�erlendirmeleriniz önemli bir misal.
Bu hususta size kat�lmad���m� söylemek isterim; hakikat illa benim görü�üm diyemem ama fikrim de bir de�i�iklik olmad���n� söylemeliyim. �slam ve Hayat sitesinde naklettiklerinizi ve yorumunuzu okumu�tum, ba�ka yerlerde de benzer görü�lerden haberdar olmu�tum ama bana sevimli gelmemi�ti.
Size mahsus olarak alg�lamay�n ama sordu�unuz için demeliyim ki, bu gibi hususlarda özetle �öyle dü�ünüyorum; fark�nda olmasak da modern akl�n ve ya�am tarz�n�n etkisindeyiz, �u kadar yahut bu kadar ama etkisindeyiz. Etkinin derecesine göre Peygamberi kendi tarihselli�ine, ya�ad��� döneme has sosyal �artlar�na hapsetmek isteyenler kadar, bu hayata uygun Peygamber in�a ediyoruz gibi geliyor bana.
Bu türlü bak�� aç�s�ndan ikincisi, Peygamberden, ya�ad���m�z ça�a, ça�da� anlay�� ve yakla��m biçimine ve kabullerimize uygun tepki vermesini beklemek gibi gözüküyor. Biliyoruz ki Peygamberin bizzat yaralad��� hatta öldürdü�ü mü�rikler var. Kureyza olay�nda say� konusunda ihtilaf olsa da olay olmu�tur. Olmam�� gibi görmek istemek, modern anlay�� ve yakla��m� önemserken Peygamberi önemsemeyi de terk etmemek gibi bir riski ta��yor. Kald� ki o olay� sadece �bn �shak aktarm�� de�ildir; birçok hadis kitab�nda yer ald��� gibi daha ba�ka siyer kaynaklar�nda da zikredilmi�tir.
Konuyla ilgili ele�tirimin, asla modern akl�n etkisiyle de�il, bizatihi Kur’an naslar� ve Nebevi prati�e dayal� oldu�u dü�üncesindeyim ve bu konuda okuyucuyu aram�zda hakem tayin ederek söyle�iye devam etmenin en do�ru tutum oldu�u kan�s�nday�m. Günümüz Müslümanlar�nda, bugünün câhiliyesi kar��s�nda Mekke ve Medine süreçlerini ya�ay�p pratize ederek Nebevi örnekli�e dayal� bir sosyal-siyasal in�ay� gerçekle�tirebilecek bir istidad görebiliyor musunuz?
Toplumsal resme bak�l�rsa, tüm dünyaya ve insanl��a kar�� Müslümanlar�n söyleyip yapt�klar�na dikkat edilirse öyle bir �eyden bahsetmek mümkün de�ildir. Bu i�lere kategorik kal�plarla bakmak ne kadar do�rudur onu da kestiremiyorum do�rusu.
Kuramsal bak�ld���nda nebevi örnekli�e dayal� bir sosyal siyasi in�ay� gerçekle�tirecek istidat olmal�, toplumsal ve siyasal organizasyon gerçekle�meli;i�in do�as� bu çünkü. S�kl�kla benim de moralimin bozuldu�u oluyor, üslubumu da bozuyorum ama bu benim aczimdir sadece. �ahsi gözlemimdir genele �amil k�l�nmas�n lütfen; tüm kullar� gibi Müslümanlar da Allah’tan birçok �ey istediler, Allah’ta kullar�na yak��anlar� yahut hak ettiklerini verdi; kimilerine belli bir ölçüyle kimilerine ölçüsüzce. Adalet buydu.
S�kl�kla istenenlere dikkat etti�imde �ahit olduklar�m ‘iyi bir e�itim ve diploma, rahat bir i� ve güzel bir e�, yeterli bir kazanç, sa�l�kl� ve uzun bir bir hayat, refah ve mutluluktan’ ibaretti. ‘Cenneti bu dünyada kurmak isteyenlere ve iktidar isteyenlere’ de istediklerinin verildi�ini hep birlikte gözlemledik.
Müslümanlar, bu dünyada varl�k gerekçelerini yeniden hat�rlar; neleri eksik gördüklerini, nelerin pe�inde olmalar� gerekti�ini gözden geçirir; varl�klar�n� adayacaklar� iman ve salih amel hususunda titizlik gösterir, titizli�in haram ve helal konusunda olaca��n� bilir; bu dünyada imandan verip sat�n al�nacak hiç bir �ey olmad���n� dü�ünürse; örgütlenip hakka �ahitlik edecek gücü, yeryüzünde olmasa da hükümranl�k edece�i alanda adaleti ayakta tutacak devleti olur. Allah, bunlar� vermediyse ya dualar�m�zda i� yoktu yahut da bizde i� yoktu. Raz� olmasa da kafirlerin isteklerini veren Allah, raz� olaca�� Müslümanlara cimrilik edecek de�ildi.
Kul, haddini bilip kendi i�ine bakmal�, istikametten sapmadan haram ve helal ölçüsüne titizlikle riayet etmeli, �irke ve küfre destek olmadan yarat�ld��� gibi temiz kalmay� ba�armal�, ba��na geleceklere kar�� sab�rla direnip Allah’�n takdirine katlanmal�, mümin karde�inin aynas� olmal�, cenneti ahirette bilip ihsan sahibi olmaya dikkat etmeli. Aceleci yarat�l���na aldan�p illa belli ba�ar�lar ve kazan�mlar elde etmek isteyenlere aldanmamal�, ‘hepsi elde edilmeyenin hepsinden vaz geçilmez’ �eytani sözlere kulak vermemeli, kati hükümlerle çat��an maslahatlar� �slam’dan bilmemeli.
Unutmayal�m ki biz istemezsek hiç bi güç bizi sapt�ramaz, haram i�letemez; Allah buna izin vermedi. Haram i�lenecek yegane yolu ve �artlar�n� zaten Allah bildirdi; bu �artlarla imtihan edildi�imizi de dü�ünmüyorum.
(Söyle�i: �ükrü Hüseyino�lu / �ktibas Dersisi - Aral�k 2019)
-
mehmed ali Ibrahimoglu 26-05-2021 18:38
Tesekk�r ederim H�seyin Alan bey ve s�kr� bey kardesime degerli bir r�portaj olmus.. Kitabiniz hen�z elime gecmedi .. g�zel bir degerlendirme olacagina inaniyorum.. Kendi alaninda belki ilklere dair bir kitapdir insaallah.. merhum Izzet Derveze ninde bu ilklerden 3 cilt bir kitabi yayinlanmisti "Kurana g�re hz Nebinin hayati" adi ailtinda.. Makleninizin basligi degisik olmaliydi yada s�yle d�s�n�rsek yanlismi d�s�nm�s oluruz? Bilindigi gibi sevgili Nebi (s) nin hayati kalin bir sis perdesiyle �rt�lm�s bir durumda.. Asil onu �rnek alisimizin yolu kesilmis, Asiri bir sevgi tutkuya d�n�sm�s ve insanimizi zehirlemistir.... Mesela en �nemli siyaseti anlatilmiyor bile.. Sahih bir siyeri Kurana arzederek okumak anlamak yasamak herhalde modernizm olmaz diye d�s�n�yorum. Acaba yaniliyormuyum? tekrar tesekk�r ederim h�rmetler..
-
Ferhat Karasari 24-05-2021 16:17
Tek kelimeyle "Biz Ona benzemekle emrolunmadik, onu TEK �RNEK Tek �LC� Tek MODEL almakla emrolunduk"..Salat ve selam olsun T�m resul ve Nebilere ailelerine ve ashablarina... Onun yolundan sisteminden d�zeninden nizamindan Siyasetinden baska yollari LA diyerek reddeden ve ILLA ALLAH MuhammedurResullullah diye kabul edenlerede bin selam olsun.. Burada sevgili kardesimiz merhum Erc�ment �zkan kardesimizide Rahmetle aniyorum. Ondan cok sey �grendik Rabbim firdevs cennetlerini nasip etsin.. R�portaj yapan kardesime degerli H. Alan bey kardesimede selam olsun saglik olsun sihhat ve afiyet olsun . Tesekk�r ederim.. Rabbim emeklerinizi zayi etmesin.. selametlae insaALLAH...