
Kemal SONG�R
09 Ekim 2013
�HVAN'IN M�CADELES� ''DEMOKRAS�YE'' �ND�RGENEB�L�R M�?
Son zamanlarda �hvan'a ve M�s�r'daki geli�melere nas�l bakmal�y�z üzerinden tart��malar�n yo�unla�t���n� görmekteyiz. Bu tart��malar�n odak noktas�n� demokrasi/seçim kavramlar�, ihvan'�n söylemleri ve durdu�u yere yönelik analizler olu�turmaktad�r.Öncelikle a��r imtihanlar geçiren, ölümlerin/�ehadetlerin, y�k�mlar�n, mahpusluklar�n, i�kencelerin çok yo�un olarak ya�and��� ümmet co�rafyas�nda ve konu edinece�imiz M�s�r'da ya�ayan müslümanlara yönelik kullan�lacak dile dikkat edilmesi gerekmekte ve hele bu dilin sahipleri ölümlerin/y�k�mlar�n ve mahpusluklar�n ya�anmad��� bir ortamda ya��yorlar ve de bu a��r imtihan farkl�l���n� dikkate almadan ve dahi pervas�zca konu�abiliyorlarsa bunun çok dü�ündürücü oldu�u söylenilmesi gerekir.Seçim ve demokrasinin tarihçesine k�sa bir göz atarak günümüze ���k tutmaya çal��aca��z:Yönetici-lider-öncü seçimi/kabulü insanl�k tarihi kadar eskidir, en ilkel kabilelerden günümüze kadar insanlar�n oldu�u her yerde bu söz konusudur, bu ister özgür ortam/ihtiyari seçim olsun, ister zora dayal� ya da �eklen/aldat�c� olsun, ister sevilerek kabul edilsin ister korku temelli kabul edilsin ya da içine do�ulan siyasal i�leyi�e boyun e�ilsin, yöneticinin olu�(turul)mas�, belirlenmesi ve ona uyulmas� 'genel olarak' ya�anagelinmi�tir.Nebiler ve onlara tâbi olan mü'minler d���nda, insanl�k tarihine bak�ld���nda üretilen dü�üncelerin, insana ve hayata dair tan�mlar�n, ahlaki ve dü�ünsel doktrinlerin kurucu ve öncüleri genelde, soylu, güçlü ve varl�kl� s�n�flardan ç�km��t�r.�nsanl�k tarihine bak�ld���nda 'genelde' egemen ve iktidar sahipleri �u üç gruptan olu�mu�tur: 1- Güçlüler 2- Zenginler 3- Din adamlar�/ruhban s�n�f�. Bunlar, insanlar�n toplumlar�n/halklar�n politik, ekonomik ve inançsal güçlerini ellerinde bulunduruyorlard�. Bu egemen ve iktidar sahipleri kendi aralar�nda anla�abilse de anla�amasa da dertleri/tasalar�, insan için halk için de�il, halk� yönetmek/sömürmek ve kendilerine hizmetçi/köle k�lmak içindi.Bu egemenler, felsefi dü�ünce ve doktrin üretenler, Hindistan’dan ba�layarak Çin ve Yunan’a dek anne veya babadan ya da her ikisinden; krallar, din adamlar� ve soylu tabakadan gelirdi. Konfüçyüs, Buda, Sokrat, Eflatun ve Aristo… bu öncülerin tümü bu noktada birle�ir.Aristo ve Eflatun’un ''Do�a insanlardan bir bölümünü köle bir bölümünü özgür yarat�r’' demelerinin arkas�nda, kölelerin önemsiz a��r i�lerin yükümlülük ve güçlüklerini yüklenmeleri, özgürlerin de ahlak, sanat, �iir, müzik, uygarl�k, siyasi ve ekonomi gibi yüce i�lerle u�ra�malar� gerekti�i kabulü/alg�s� yatmaktad�r.Demokrasinin tarihçesi:Eski Yunan'da 'demos’ halk ‘kratos’ iktidar ya da egemenlik anlam�nda kullan�l�rd�. Buna göre demokrasi ''teoride'' halk�n egemenli�ini ifade eder. Demokrasinin ilk ortaya ç�kt��� ülke eski Yunanistan’d�r. M.Ö. 450: Atina’da Aristo Eflatun ve Sokrates gibi dü�ünürlerin dü�ünce olarak katk�da bulunduklar� bir çe�it yönetim sistemi siyasi tarihteki yerini ald�. Demokrasi ilk olarak eski Yunanistan’da, �ehir-devletlerinde uyguland�. ''Demokratik'' haklar genellikle sosyal s�n�f ayr�m�na göre �ekillenirdi ve güç elitlerin elindeydi ve bu yönetim gücünün varl�kl� ve asil az�nl�klar�n aralar�nda dola�t��� gerçe�idir. Bu sistem Atina demokrasisi olarak da an�l�r. Kad�nlar, köleler ve o �ehir-devletinde do�mam�� olanlar (metikler, yerle�ik yabanc�lar) oy verme/seçim haklar�na sahip de�illerdi. Bu sistemin en güçlü uygulay�c�s� olarak Atina’y� ele al�rsak: M.Ö. 4. yüzy�lda nüfusun 300.000 civar�nda oldu�u tahmin edilir. Bu nüfusun 100.000′i Atina vatanda�� ve Atina vatanda�lar� aras�nda da sadece 30.000′i oy verme hakk�na sahip yeti�kin erkek nüfusu bulundu�u tahmin edilir. Yani, yakla��k üçyüzbin nufuslu bir yerde bunun yüzde onu olan otuzbin ki�i fikir belirtme ve seçme hakk�na sahipti, muhtemelen i�i götüren de bunun yüzde on'udur yani üçbin ki�idir ya da daha az�d�r. Asl�nda bu oran(s�zl�k) ya�ad���m�z yüzy�lda da geçerlidir denilebilir, i�i götürenlerle i�e sürülenlerin/sürülerin oran�n�n 1'e 100 oran�na ya da çok daha aza tekabül etti�i söylenebilir.Orta ça�da demokrasinin geli�me süreci içindeki en büyük olay �ngiltere’de kral�n yetkilerini din adamlar� ve halk ad�na s�n�rlayan Magna Carta Libertatum’un (Büyük sözle�me) ilan edilmesidir. Bu belge do�rultusunda ilk seçimler 1265 y�l�nda yap�lm��t�. Fakat bu seçimlere, yap�lan k�s�tlamalar sebebiyle, halk�n çok az bir bölümü kat�labilmi�ti.1450 y�l�nda Alman Johann Gutenberg modern matbaay� geli�tirdi. Matbaan�n geli�tirilmesiyle birlikte insanlar duygu dü�ünce ve bilgilerini birbirleriyle yo�un/h�zl� olarak payla�maya ba�lad�. Bu da demokratik hak ve özgürlük taleplerini h�zland�rd�. Matbaan�n geli�tirilmesi Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin ba�lamas�na neden oldu.Pavlus ile ba�layan tarihsel serüvende Ruhban s�n�f�n�n üretti�i zulümle in�a olunmu� ''din'' tasavvurunun hegemonyas�na kar��l�k duyulan tepkiler kartopu gibi büyümekteydi. Bu tepkilerin sonucu Ateizm do�du. 1789 y�l�nda Fransa halk� krala kar�� ayakland�. Bunun sonucunda Frans�z �nsan Bildirgesi yay�mland�. Bu bildiri temel insan haklar�n� “hürriyet mülkiyet güvenlik ve zulme direnme” olarak tespit etmektedir. E�itlik özgürlük ve adalet dü�üncesinin kitleler taraf�ndan telaffuz edildi�i ilk siyasal örnektir.1930′lar Diktatörler ça�� olarak nitelendirilir. �kinci dünya sava��ndan sonra ''demokrasi ve insan haklar�'' ka��t üzerinde yeryüzü ölçe�inde yayg�nl�k kazanmaya ba�lad�.Bu günden geriye dönük insanl�k tarihine bak�ld���nda ''insan haklar�/insani de�erler'' ''seçim hakk� ve yönetime kat�l�m'' gibi bat� taraf�ndan kullan�lan ve insanl��a yutturulan söylemlerin kocaman bir yalan oldu�u somut tarihi ya�anm��l�klarla ispatlanmaktad�r. Bat�; insan hakk�/de�eri ve demokrasi derken sadece kendi insan�n� ve kendi beldelerinde ya�ayan insanlar� ve dahas� onlar�nda seçkinlerini kastetmektedir, bat� için yegâne de�er; çarklar�/ç�karlar� ve hedonist bir hayat�n güvenli�ini sa�lamaktan ibarettir. Bütün bunlar� sa�layabilmek için kendi türünden olan fakat bir e�ya/mal ve hizmet arac� olarak gördükleri (kendi tasvirleriyle) üçüncü dünya insanlar�n� gerekti�inde topluca k�y�ma tabi tutmaktan çekinmeyen ''hayvanlara rahmet'' okutabilecek bir a�a��l��a/zelilli�e dü�en mahluklard�r. Yani bir Frans�z'�n/Amerikal�'�n/�talyan'�n/�ngiliz'in refah içinde ya�ayabilmesi için binlerce-milyonlarca üçüncü dünya insan�n�n ölmesinde ve k�y�ma tabi tutulmas�nda bir beis yoktur. Onun için bat�; insan haklar� derken kendi insan�n� kastetmekte ve bugüne kadar da bu kast�n� binlerce kez yapt�klar� vah�et ve katliamlar�yla ispatlamaktad�r.Yeryüzü ölçe�inde demokrasinin üzerine in�a edildi�i temel, seküler kalk�� noktal�d�r, din-mutlak-dogma-de�i�tirilemez ölçütler, seküler temelli demokrasiler taraf�ndan reddedilmekte ve hatta insan akl�n� s�n�rlad���, özgürlükleri daraltt���, ya�am tarz�na yönelik seçimlerini/ tercihlerini bitirdi�i sav�yla ''din tasavvuru'' marjinalli�e mahkum edilmesi gereken dü�man ilan edilmektedir. Ayr�ca hayat�n tümüne (siyasi-sosyal-ekonomi) müdahil oldu�u gerçe�i üzerinden yürürlükte olan tek ilahi din olan �slam'a yönelik seküler dünyan�n tolerans�/izni Kanada'l� bir prof'un F. Gülen taraf�ndan yans�t�lan din tasavvuruna yönelik �u veciz! tespitleriyle kabul görülebilece�i ve müsamaha gösterilebilece�i gerçe�idir, o da �udur; renksiz-tads�z-tuzsuz-kokusuz ve i�levsiz bir din/islam anlay���. Yani, din ya hayattan sürgün edilecek ya da renksiz-tads�z-kokusuz ve i�levsiz olarak insanlar�n kalplerine ve bireysel ritüellere hapsedilecek, bunun d���nda seküler/demokrat dünyan�n �slamdan/müslümanlardan raz� olmas� ve tolere etmesi asla söz konusu de�ildir ve olmayacakt�r. Sözün özü; paradigmalar�n� ilahi olan� tümüyle yok sayma üzerine in�a eden demokrasi ve di�er be�eri ideolojiler hiçbir �artta ve zeminde vahyin gölgesinde hayat� okuyan müslümanlardan raz� olmayacaklar ve her �artta ve zeminde has�m olarak göreceklerdir.Seküler/demokrat dünyaya ait serüven ve i�leyi�e k�saca de�inmemizin nedeni �udur; insanl���n vahye ra�men insan/toplum hayat�na yönelik üretti�i her ne varsa (diktatöryal ya da demokrasi yöneli�i) tonlar� farkl�la�sada zulüm üretmeye mahkum olu�lar�d�r, vahyin in�a etti�i ak�llar�n d���nda in�a olunan ak�llar�n adalet üretemeyece�i tart��madan varestedir, çünkü; beklenti, ç�kar, kay�rma, korkma, istikbal endi�esi, ego, yan�lma, �a��rma, unutma, tekâmül zorunlulu�u/ihtiyac�, zafiyet, kin-nefret, acziyet, mutlak ilimden yoksun olma, gayb� bilememe, hayat�n tümünü görememe-okuyamama, duygular� kontrol edememe, imtihan� gere�i fücur ve takvay� ayn� bünyede ta��ma, ölümlü ‘fani’ olma, k�saca ‘haza’ be�er olan insan�n sahip oldu�u-olamad��� donan�mlarla vahye ra�men ve onu yok sayarak üretti�i-üretece�i her ne varsa ''farkl� tonlarda da olsa'' zulüm üretmektedir ve hüsranl��a gitmektedir-götürmektedir. Yeryüzü ve onun ak�ll� sakinleri olan insanl���n ya�ad��� ifsad-zulüm-vah�et-sömürü-adaletsizlik ve bozulu� hep vahye ra�men üretimlerin kaç�n�lmaz sonucudur.Son tahlilde, demokrasinin varolu�sal kalk�� noktas�n�n ilahi olan� tümüyle yok sayd���n�, hegenomik zihinlerin kulland�klar� bir araç oldu�unu, bu arac�n gelinen noktada halklar� en ikna edici bir yöntem görülerek zulümlerine k�l�f olarak kullan�ld���n�, insani de�erlerin ve tercihlerin müstekbirler taraf�ndan asla dikkate al�nmayaca��, demokrasi/insan haklar� gibi söylemlerin halklar�n önüne at�lm�� bir kemik mesabesinde oldu�u, müstekbir-ta�ut-zalim ve a�a��l�k mahluklar için yegane yüce de�erin kendi hevalar�, hazlar�, ç�karlar�, çarklar� oldu�u gerçe�i bütün ç�plakl���yla ortadad�r.Müslüman ve demokrasi:Biz müslümanlar�n demokrasiyi bât�l görmemizin nedeni yukar�da özetlemeye çal��t���m�z tarihsel serüveni, seküler temelli olu�u, seçeneklerin bat�ll��� ve bat�l olan seçeneklerin yüzdeler üzerinden iktidara ge(tiri)li�i, i�leyi�i, en önemlisi müslümanlar�n hakikatten ba�ka bir seçene�e/seçime ya da alternatife geçici de olsa asla raz� ol(a)mayaca��d�r. Çünkü müslüman için (33/36) ilahi beyan� gere�i hükmü belirlenmi� ö�retiler d���nda ve ona ra�men seçim/tercih hakk� yoktur.Müslümanlar�n seç(il)meye yönelik yakla��m� ve s�n�rlar� �udur; ilahi ö�retinin vaaz etti�i toplumsal hayat�n düzenlenmesindeki temel kurallara, emir ve yasaklara, adalet, ahlak, insan onuru vb. k�staslara uyulmas� kayd�yla Müslümanlar�n kendi aralar�ndan �ura ile seçecekleri (yani seçimlerle) bir yönetimle hayat� düzenlemelerini ve aralar�nda isti�areyle hareket etmeleridir. Vahye göre Müslümanlar�n kendi aralar�nda her türlü problemin hallinde ve yönetim mekanizmas�n�n te�kilinde �ura ile haraket etmeleri gerekti�i ve bundaki k�stas�n da vahyi dikkate alan ehil mü’minlerin seçilmesidir.Vahiy, insan üretimi bir ö�reti de�ildir ki, insanlar istedi�i gibi anlayarak, istedi�i yere çekerek menfaatlara/ç�karlara, korkulara, me�reblere çe�ni yap�labilsin, vahiy hayat�n tümünü in�a eden bir ilahi projedir, de�i�mez-de�i�tirilemez temel kurallar�/yasalar� vard�r. �mtihan gere�i dileyen inan�r dileyen inkar eder, kar��l���n� da vahyi gönderen Allah’dan ceza veya mükafat olarak al�r. Vahiy, insanlar�n hayata dair kar��la�t�klar� problemlere dönük üretilen dü�ünce ve pratiklerin arz olunaca�� k�stas merciidir.Yoksa vahiy, ne trafik kurallar�na:):), ne �ehir yap�lanmas�na, ne belediye hizmetlerine!, ne ticari üretim araçlar�na, ne sosyal hayat�n i�leyi�indeki detaylara, ne insanlar�n nerede nas�l oturup-kalkacaklar�na, neleri yiyip-içeceklerine (haram olmamak kayd�yla), nas�l seyahat edip nas�l dinleneceklerine, aslolan mübahl�kt�r kural�ndan yola ç�karak alabildi�ine çok yo�un olarak bah�edilen helal olan dünya nimetlerinin kullan�lmas�na (israf olmamak kayd�yla), me�ru olan her türlü sevgiye, muhabbete, helal olan cinsel hazza, her türlü insan�n yarar�na olan e�yaya/metaya, k�saca toplumsal hayat�n i�leyi�ine dair üretilen me�ru/maruf olan kurallara/yöneli�lere müdahale etmemektedir.Yani vahiy, k�saca hem bireysel hem de toplumsal yöneli�te insan/toplum için temel kurallar/yasalar koyar ve bu yasalara sad�k kalarak insanlar�n bütün dinamikleriyle, özgünlükleriyle her türlü üretimde bulunabilece�ini, hayat�n in�as�na yönelik zamana ve zemine göre dü�ünce ve pratik üretimlerinde serbest olduklar�n� ifade eder.�imdi gelelim �hvan üzerinden M�s�r'a ve ya�an�lanlara:M�s�r toplumunun k�lcal damarlar�na kadar uzanm��, yirmi iki ülkede te�kilatlanm�� ve yetmi� ülkede müntesipleri/ba�l�lar� olan seksenbe� y�ll�k bir harekettir �hvan; içinden Benna'lar�, Kutup'lar�, Zeynep Gazali'leri, Abdulkadir Udeh'leri, �slambuli'leri ç�karm�� ve ümmet co�rafyas�nda dü�ünsel öncülük/örneklik yapabilmi�, dü�ünsel aktivite ve birikim boyutuyla mümbit olan, pratik hayatlar� yönüylede �slam'�n bariz emir ve yasaklar�na büyük ölçüde sadakat gösteren müntesiplere sahip bir harekettir, sonraki dü�ünsel bölünmeler (50-60-70'li y�llar� kapsayan) uzun tart��ma konusudur.M�s�r'da laiklik ve demokrasi bilinen ve de dikta edilen genel içeri�iyle kabul görmez, ka��t üzerinde de olsa anayasalar� da pratik hayat�n yans�malar� da bunun aç�k delilidir. Örne�in; milletvekili seçimlerine girecek adaylar putla�t�r�lm�� ki�i ve semboller üzerinden sadakat yeminleriyle prangalara tabi tutulmazlar. Ö�retmenler ba�ta olmak üzere memurlar putla�t�r�lm�� ki�i ve sembollerin önünde görev! icra etmeye zorlanmazlar. Yani, M�s�r ile Türkiye aras�ndaki hem ka��t üzerindeki kabuller hem de pratik yans�malar çok farkl�d�r. Bu farkl�l�k farkl�l��� 'bütünsel/yeterlilik boyutuyla' olumlamak için de�il fark� fark ederek do�ru analiz yapmak için dile getirilmek zorundad�r. Yoksa birilerinin yapt��� gibi s��-�ablonik ve adeta ''kavram feti�izmi'' kalk�� noktal� analizler yap�larak her demokrasi sözcü�ünü kullanan� aynile�tirerek tekfirci/aforozcu çukuruna dü�ülebilinmektedir. Hatta bu birileri daha da ileri giderek bu bizim yapt���m�z analizden dolay� (dik duru� vehmiyle/hülyas�yla) �irk pisli�ine bula�t���m�z� iddia/zan da edebilir. Bu yakla��m sahiplerine kar�� üzülmekten ba�ka elden bir�ey gelmemektedir.(Ümmet co�rafyas�nda �slami yönetim özlemleri ta��malar�na ra�men) Demokrasiyi iktidara ula�ma noktas�nda seçim �ekline indirgeyenlerin ve kullan�lmas�nda mahsur görmeyenlerin savlar�n� �öyle özetleyebiliriz; demokrasin�n paradigmas� seküler temelle bütünlük kazand��� tart��madan varestedir, bu temelden kopar�ld��� zaman demokrasi büyük ölçüde varolu�sal kar��l���n� ve buradan hareketle istenilen i�levini (müstekbirlerin kullan�� amac�na tam hizmet edemeyece�i için) kaybetmektedir, yani bir ''ideoloji'' hüviyetinden çok yönetime ula�mada teknik bir araçsall��a dönü�mektedir, dolay�s�yla demokrasiyi seküler dayatmalardan azade k�l�nd��� takdirde araçsal olarak kullan�lmas�n�n mahsuru yoktur �eklinde yakla��m sergilemektedirler. �hvan'�n, Hamas'�n, cemaati-�slaminin ve ümmet co�rafyas�nda daha birçok hareketin demokrasi ''seçene�ine'' kendilerince yükledikleri anlam (maalesef) budur.M�s�r örne�ini baz al�rsak görülen odur ki, demokrasi seküler dayatmadan azade k�l�narak kullan�labilir bir araç olarak görülmektedir. ''M�s�r Devrim Süreci’nde �hvan-� Müslimin’in Genel Mür�idi Muhammed Bedia, yard�mc�s� Isam Aryan ve daha birçok üst düzey yöneticisinin demokrasiyi “seçim” anlam�nda “ödünç bir kavram” olarak kulland�klar�n� ifade etmektedirler.'' Bütün bunlar� ifade etmemizin nedeni bu yakla��mlar� do�ru buluyor olu�umuzdan de�ildir, aksine tehlikeli ve çok yanl�� buluyoruz, söylemek istedi�imiz ümmet co�rafyas�nda bunun maalesef bir vak�a olu�udur.Ümmet co�rafyas�nda bu örnekleri ço�altmam�z mümkündür, örne�in; nam� di�er Bilge Kral Aliya �zzetbegoviç'in de Bosna Hersek eyaletinde Demokratik Eylem Partisi (SDA) ad� verilen bir siyasi parti kurmas� ve bu partinin Bosna-Hersek'te Aral�k 1990'da gerçekle�tirilen genel seçimleri kazanarak cumhurba�kan� seçilmesi, Tunus Hizb't Tahrir partisinin kurulmas�, Cezayir'in Fis'i, Filistin'in Hamas'�, Yusuf el Karadavi'nin; ne do�unun ne bat�n�n demokrasisini istiyoruz, biz �slam demokrasisini istiyoruz demesinin, Mevdudi'nin ''teo demokrasi'' terkibinin ve �ran'l� cuma imamlar�n�n bölgedeki geli�melere yönelik ''dini demokrasi'' tavsiyelerinin arkaplan�nda hevay� ilahla�t�ran ve dini sürgün eden yakla��mlar�n�n olmad��� ortadad�r, buna ra�men böyle bir eklentiyi asla do�ru bulmuyoruz ve böyle bir eklentiye müslümanlar�n ihtiyaç duyabilece�i dü�üncesini de çok yanl�� görmekteyiz, fakat her demokrasi sözcü�ünü a�z�na alanlar�n kalk�� noktalar�n� ve anlam yüklemelerini tefrik etmeden ve buna yükledikleri anlamlar�n arkaplan�n� dikkate almadan bütününü ayn� sepetin içine koyarak yap�lan de�erlendirmeleri de insaftan/vicdandan/iz'an'dan yoksun yakla��mlar olarak görüyoruz. Yani, yukar�da örneklendirdi�imiz yap�lar�n demokrasiye yükledi�i anlam ile, sekülerlerin demokrasiye yükledi�i anlam ayn� olabilir mi? Biri silme �slam dü�man� seküler/demokrat, di�eri yan�lg�lar�yla/hatalar�yla müslüman cenah/taraf. Daha aç�k bir ifadeyle, hayat tarzlar�yla, pratikleriyle, özlemleriyle, zihinsel kodlar�yla �slam'a bütünüyle ayk�r� ve de has�m olan seküler taraf, di�eri de hayat tarzlar�yla, pratikleriyle, özlemleriyle, zihinsel kodlar�yla (eksi�iyle-gedi�iyle) �slam'a h�s�m olan taraf...��te bu fark� farkeden emperyalistler bunun için Cezayir'de Fis'i, M�s�r'da �hvan'� darbeyle uzakla�t�rd�lar ve Hamas'� terörist ilan ettiler. Bu farkl�l���n tescili M�s�r'daki darbenin arkas�ndaki apaç�k gerçeklik yeryüzü ölçe�inde darbeyle ilgili sergilenen tepkilerden kolayl�kla anla��lmaktad�r. Bu alçak/vah�i darbenin arkas�nda ABD-AB ba�ta olmak üzere do�usundan-bat�s�ndan bir bütün olarak seküler dünyan�n bütün zelilli�iyle/h��m�yla durmas� ve seküler dünyan�n bölgesel i�birlikçileri taraf�ndan darbenin ba�ar�ya ula�mas� için keselerinin a��zlar�n� sonuna kadar açmas�d�r.Birilerinin sürekli/�srarla s��/�ablonik yakla��mlarla �hvan'�n derdi �slam de�il demokrasidir �eklindeki söylemlerini asl�nda bütün dünyan�n gösterdi�i darbeye yönelik destekler tekzib etmektedir, bu birileri her f�rsatta ''�hvan’�n Sözcüsü Cihad El Haddad’�n bir Türk gazeteciye söyledikleri ''demokrasi/özgürlük'' için mücadelemiz sürecektir'' minvalindeki söylemlerini dillerine/kalemlerine pelesenk etmeleri fakat ba�ta Mursi'nin seçildikten sonra yüzbinlere hitap etti�i �u söylemini; ''Kur'an anayasam�zd�r ve öyle kalacakt�r, Anayasam�z Kur'an'd�r, Hz. Muhammed önderimizdir, cihad yolumuzdur, Allah yolunda �ehadet en büyük arzumuzdur, tümünün üstünde, Allah'�n r�zas� amac�m�zd�r, �eriat, sonra �eriat, sonra yine �eriat, halk�m�z onunla rahmete ve tazeli�e kavu�acak, �slam �eriati olmadan bu ümmetin hayr� yoktur, önce Allah'�n huzurunda sonra da sizin önünüzde yemin ediyorum, Allah'�n izniyle anayasa metninde de dahil olmak üzere �slam �eriati kesinlikle, gerçekten uygulanacakt�r, sevinin ve rahatlay�n, bu halk �slam �eriatini tam anlam�yla yans�tmayan bir anayasa metnini asla kabul etmeycektir.'' görmezden gelmekteler ve dahas� k�rkbe�gün Adaviye ba�ta olmak üzere M�s�r'�n genelinde gösterilen direni� söylemlerindeki �slami kayg�ya da kulaklar�n� t�kamaktad�rlar.Parti ya da siyasi olu�um gibi yöneli�lerin neli�i-nas�ll��� üzerinde kafa yorulmadan yap�lan ''ezber'' itirazlar� do�ru bulmayanlardan�m, giri�ilen ve olu�turulan her ''resmi hüviyeti/kayd�'' olan araçsall��� dernek/vak�f v.b. gibi yöneli�lerin (sistemle uyumluluk zann�ndan) gayr� islami görülmesini yanl�� bulmaktay�m. �slami olmayan bir yap�da yasama-yarg� gibi hükmetme (islam ile hükmedilemeyece�inden dolay�) makam�nda olunmamas� gerekti�ini müslümanlar�n k�rm�z� çizgileri olarak görülmeli ve reddedilmelidir. Ancak, söylemlerimize/kabullerimize/duru�umuza pranga vurul(a)mayan sahalar�n kullan�lmas�n� indi ç�kar�mlarla daraltmay� da kendi aya��m�za s�kma mesabesinde görmekteyim. Bu co�rafyada Allah'�n verdi�i akl� vahyin gölgesinde i�letenlerin öncülerinden olan Ercüment a�abeyden bir al�nt�yla meram�m� anlatmaya çal��ay�m. Yaz�lar�ndan/söylemlerinden çokça istifade etti�im ve 1990 y�l�nda da �ran'a yap�lan ziyarette ayn� kafilede yirmi gün birlikte oldu�um rahmetli Ercüment Özkan a�abeyin parti kurma çal��malar�na yönelik bir gazetecinin sorular�na verdi�i cevapta �unlar� ifade etmi� idi. ''Ezcümle Partimizin hedefi, Türkiye'den ba�layarak insan�m�z� �slâm’� anlatmak, ana kavramlar�n� aç�klayarak benimsemelerini ve kat�l�mlar�n� sa�lamak, nefislerindekileri �slâmdakilerle de�i�tirmeleriyle ula��lacak kitlesel mutabakatla laik demokratik rejimi la�vedip �slâm Devleti kurmakt�r. Bu ça�r� sadece müslümanlara de�il, bütün insanlara yap�lacak ve ula�t�r�lacakt�r.'' Soru: Partinizin kurulu�u için �çi�leri Bakanl���na ne zaman ba�vuracaks�n�z? Cevap: ''�u anda kesin tarihi belirlemi� de�iliz. Lâkin san�yorum bu ba�vuru fazla gecikmeyecektir. Dilekçemize ekleyece�imiz tüzü�ümüz ve program�m�zla bakanl��a beyanda bulunurken bir de bas�n toplant�s� yapacak, tüzük ve program�m�z�n birer nüshas�n� bas�n mensuplar�na da verece�iz'' demekteydi. Rahmetlinin �slami Parti kurma giri�imi asla gayri �slami olan bir yap�da iktidar olmak de�ildi, onun amac� hiç bir prangay� kabul etmeden �slami de�erleri yal�n/apaç�k bir �ekilde daha büyük kitlelere ula�t�rmak ve bu �emsiyede müslümanlar� toplamak için partiyi ka��t üzerinde kullanmaktan ibaretti. Bu örne�i vermemin nedeni, bir �eyi kabul ya da reddederken onun içeri�ine ve nas�ll���na bakmak ve de ona göre tav�r belirlemek içindir.Bu co�rafyada Tevhidi dü�üncenin dü�ünsel/eylemsel ve ku�at�c� duru�unu sergileyenlerin ba��nda gelen �lkav'�n yöneticilerinden Emrullah Ayan karde�in bir miting konu�mas�nda ''M�s�r'da demokrasi direni�i de�il insanl���n onuru ve �slami bir duru�un sözkonusu oldu�unu, zulme kar�� Müslümanlar�n hep birlikte hareket etmesi gerekti�i'' �eklindeki söylemlerine kat�lmaktay�z. Burada söylenilmesi gereken �ey, �hvan'�n �slami yönetime ula�ma noktas�nda demokrasinin araçsall�k boyutuyla bile olsa kullan�lmas� tercihini ele�tirmek ve bu yan�lg�lar�n� terk ederek Nebevi mücadele çizgisini sab�rla ku�anmalar�n� dile getirmektir.''�hvan demokrasiyi savunuyor/istiyor'' �eklindeki �erh dü�ülmeye tenezzül edilmeden geli�tirilen söylemleri asla vicdani ve gerçekçi bulmuyoruz, bu söylem sahiplerine �u soruyu yöneltsek?! �hvan'�n zihinsel kodlar�, özlemleri, hayat tarzlar� tipik ''seküler demokrat''lar�n konumlar�yla ayn� m�d�r ve dahas� �slama has�m olan ve de hevas�n� ilahla�t�ran tipik ''seküler demokrat''lara benzemektemidirler? Muhtemelen gelecek cevap, ayn� de�illerdir olacakt�r, ayn� de�iller ise niçin �erh dü�ülmeye ve aç�klamaya tenezzül edilmeden hoyratça/pervas�zca ''�hvan demokrasiyi savunuyor/istiyor'' denilebilmektedir. ��te bu yakla��m sahiplerinin en büyük handikap� hayat�/olaylar� salt siyah-beyaz okumalar�, bardak ya doludur ya bo�tur �eklindeki ölçüsüz yakla��mlar�, ya hep ya hiç'ci kabulleri, 'adeta'' yan�lg�lar�/hatalar� hiçe/s�f�ra indirgeyen karde�lik kabulüne yönelik k�staslar�, ehemleri mühimlere kurban eden f�k�hs�zl�klar�, fail fiil ay�r�m� yap(a)madan ve buradan kaynakl� muhataplar�/olaylar� mümeyyiz ak�ldan yoksun/yoksul tan�mlamalar-tasvirler yapmalar�d�r.Ayr�ca; ''De�il Esma, M�s�r’�n bütün Esmalar� da öldürülse, Mursi’nin/�hvan’�n davas� s�rf bu ölümler nedeniyle me�ruiyet kazanmaz. Mursi’nin davas�, ancak kendi temel nitelikleri vesilesiyle me�ruiyet kazanabilir'' �eklinde var olan yakla��mlar� da do�ru bulmuyoruz, (Esma'lar�n öl(dürül)me nedeni müslüman olmalar�ndan ba�ka ne ola ki?! yoksa, bat�n�n sahiplendi�i! 'demokrat' olu�lar�ndan dolay� m� katledildiler) çünkü; Mursi'nin/�hvan'�n davas�/özlemi �slami bir yönetime ula�makt�r, bu özleme ula�ma noktas�nda demokrasiyi araçsalla�t�rmas�n� (hakl� olarak) ele�tirmek ba�ka bir �ey, z�mnen �hvan'�n davas�n� gayr� me�ru görmek/göstermek ba�ka bir �eydir, bizler de ya�ad���m�z cahiliye ortam�n�n pisliklerine ihtiyari olsun/olmas�n bula�maktan ''bütünüyle'' azade de�iliz, örne�in memuriyetimizle, ''asla faize bula�madan da olsa'' yapt���m�z ticaretimizle/vergilerimizle, okulumuzla, ö�retmenli�imizle v.b. Bunlar� k�rm�z� çizgilerimizle orant�l�yor de�ilim ve dinin as�llar�na gölge dü�ürüyor dü�üncesinde de de�ilim, fakat arzulamasak da içinde oldu�umuz ve içine do�du�umuz durumlar� ''makbuliyet'' olarak de�il makuliyet/mazuriyet zümresinden görenlerdenim.Bir de hakikati empatiye kurban eden yakla��mlar söz konusudur ki, bu da ayr� vahim/yanl�� yakla��mlar üretebilmektedir. Örne�in; ümmetin bir parças� ve karde�ler olarak görülen �hvan'�n do�rular�yla beraber yanl��lar�n� da sahiplenmek ve yanl��lar�n� dillendirmekten geri durmak, demokrasiyi seçime indirgeyen yakla��mlar� da olsa bunun ümmetin asla hayr�na olmayaca�� uyar�s�n� ve tehlikeleri içinde bar�nd�rd���n� ve de ya�an�lm�� ac� örneklerden ders ç�kar�lmas� gerekti�ini dillendirmemek. Hatta daha ileri giderek sahiplenme içgüdüsüyle yanl��lar� olumlamak ya da tevil etmek ve yanl��lar�n yayg�nla�mas�na neden olmak. Karde�lik bilincinin en zirve noktas� olan yanl��lar� dillendirmeyi gözard� ederek ya da öteleyerek karde�li�in ve yard�mla�man�n tesis edilebilece�i zehab�na kap�lmak. Fiilin yanl��l���n� yok say�p failin samimiyetine kurban etmek, empatiyle yakla�ay�m derken do�ruyu gölgelemek... Bu nevi yakla��mlarda ba�ka bir körlü�ü, barda��n hep dolu taraf�na bak�p bo� olan taraf� gör(e)memeyi, i�in en vahim taraf� da nebevi mücadele çizgisini (arzulanmasa da) buland�rmak gibi büyük bir vebalin üstlenilmesidir.Bizlere dü�en özelde ya�ad���m�z beldelerde genelde ümmet co�rafyas�nda ya�anan yanl��lar�/yan�lg�lar� asla olumlamadan ve mutlaka dillendirerek, ku�at�c� ve hayra dönük söylemler geli�tirmektir, do�ru/hay�rl� cehdleri desteklemek ve yanl��lardan beraati ilan etmektir.�srail'in adeta bir yerlerine k�na yakt���, seküler dünyan�n olanca alçakl�klar�yla arkas�nda durdu�u ve onlar�n bölgesel kemik yalay�c�lar� taraf�ndan keseler sonuna kadar aç�larak desteklendi�i, gerekçesinin sadece bölgedeki islami geli�melere yönelik oldu�u apaç�k olan, daha gerçekle�eli üç ay olmas�na ra�men 1055 adet Gazze'nin hayat damar� olan tünelleri y�kan, be�bin müslüman� katleden, �hvan'�n öncüleri ba�ta olmak üzere binlercesini zindanlara mahkum eden ''lanet/alçak'' darbenin kar��s�nda durmak ve M�s�rl� karde�lerimizin yan�nda olmak �slami bir zorunluluktur diye dü�ünmekteyim.Özetle;muhataplar� ve olaylar� de�erlendirirken ilkelerle vicdan�, empatiyle adaleti, duygular�m�zla akl�m�z� birbirine dü�man etmeden, k�saca e�ip bükmeden ve ama mutlaka müslümanca bir duyarl�l�k sergileyerek yakla�mal�y�z, ifrat ve tefrite dü�meden vasat� (vasat/dengeli/ölçülü ümmeti) in�a etmenin mücadelesini vermek hepimizin sorumlulu�udur.Vahiyden ve onu pratize eden Rasulün sünnetinden anlad���m budur. Do�rusunu en iyi bilen Allah't�r. vesselam.