Kemal SONG�R

10 Eyl�l 2013

AD KAVM� VE HUD (A.S.) KISSASI

    Hz. Hud (a.s) ve Ad Kavmi konusuna geçmeden önce, Kur'an'�n k�ssalar� anlat�� nedenlerini, k�ssalar� nas�l okumam�z ve günümüze ta��mam�z gerekti�i konusu üzerinde durmam�z gerekmektedir. K�ssalar�n kalk�� ve var�� noktas� tevhiddir, tevhidin merkeze al�nd��� bir hayat�n ku�an�lmas� ve yeryüzünde adaletin tesisine yönelik ya�an�lm��l�klar üzerinden örneklendirilmesine matuftur. �nsan� etkileyen/yönlendiren, sorumlu tutan, insan ile yarat�c� ili�kisinden tutun, insan toplum ili�kisine, bât�l�n do�urdu�u/do�uraca�� olumsuzluklar�n hakikat ile nas�l izale edilece�ine, k�saca insana dair dü�ünsel/eylemsel her ne varsa her ne ya�anacaksa bütün imtihan çe�itlili�ini ya�am�� olan nebilerin üzerinden anlat�lmakta, aktar�lmaktad�r, yani insanl���n hayat�na ���k tutacak rehberlikler yine insan olan nebiler üzerinden ve bizzat ya�an�lm��l�klar ile örneklendirilerek aktar�lmaktad�r, insan�n örnek alabilmesi ve hayat�na yans�tabilmesi için örneklerinde kendi cinsinden olma zorunlulu�u tart��madan varestedir.
 
     K�ssalara yönelik �unlar söylenebilir:
 
    1- Rabbimiz, k�ssalar hususunda; ‘’Andolsun Biz bu Kur’an’da, (hakikati) insanlara her türlü dolayl� anlat�m tarz�n� kullanarak aç�klad�k, zira insan, bütün varl�k (içerisinde) tart��maya en dü�kün oland�r.’’ 18/54
 
    ‘’Andolsun, onlar�n k�ssalar�nda temiz ak�l sahipleri için ibretler vard�r.’’ 12/111 Temiz ak�l sahipleri için k�ssalar�n anlat�m�nda hayat�n in�as�na dönük yol gösterici doneler-i�aretler-tabelalar vard�r.
 
    2- Kur'an'�n yar�s�ndan fazlas�n� k�ssalar�n anlat�m� olu�turmaktad�r. K�ssalar�n konusu-içeri�i-mesaj� hayat�n dü�ünsel-eylemsel bütün alanlar�n� kapsayan/ku�atan imtihan çe�itlerini kapsamaktad�r. Hayat�n saha ve safhalar�na dönük ya�anm��-ya�an�labilir-ya�an�labilecek örneklerle ve ibretlerle doludur, çünkü vahiy bu anlat�mlar�n� insan olan nebiler ve onlara itiraz eden ''insan'' olan sapk�nlar üzerinden anlatmaktad�r.
 
    3- Zaman�-mekan�-hayat� yaratan Rabbimiz insanl���n ya�ad��� serüvenleri anlatarak, insanl���n imtihan� gere�i f�trat�na ilham edilen (91/7,8) fücur-takva yönünün ve dürtülerinin hiçbir zaman de�i�meyece�ini, özde-özünde hep ayn� insan olduklar�n�, sünnetullah�n belirli bir zamanla s�n�rl� olmad���n�, k�yamete kadar birbirine has�m ve z�t iki kutbu bünyesinde ta��yan insanlar�n imtihanlar�n�n da özde-özünde ayn� oldu�unu bizlere hat�rlatmaktad�r. Yani binlerce y�l önce Muvahhid kimli�i ya da ta�ut/müstekbir kimli�i ne ise �imdi de ayn�d�r, de�i�enler-de�i�kenler f�trat ve ona ilham edilen dürtüler de�il, kullan�lan araç-gereç, zaman ve mekanlard�r..
 
    4- K�ssalar�n kalk�� ve var�� noktas� tevhiddir, önermeler-yönlendirmeler ve yön-yol göstermelerin özeti tevhiddir. �ki aidiyetten, iki yoldan, iki kabulden, iki ak�betten bahsetmektedir. Nebilerin ve onlara itiraz edenlerin söylemlerinden yola ç�karak, �ah�slar�n ve olaylar�n tarihsel olarak ya�anm��l���na vurgu yap�lmas�, sonra gelen nesillerin-takipçilerin de (iman edenler ve inkar edenler) ayn� kalk�� noktalar�ndan hareketle benzer yollarda yürüyeceklerine-ya�ayacaklar�na ve kar��l�klar�n�n-ak�betlerinin de ayn� olaca��n� hat�rlatmaktad�r. Dolay�s�yla k�ssalar�n ön plana ç�kard��� ana mesaj, iman edenlerle inkar edenlerin mücadelelerini anlatmas�d�r.
 
    5- K�ssalarda geçmi� kavimlerin ya�ad�klar� hayat serüvenleri, kendilerine verilen nimetlerin hat�rlat�lmas�, nankörlüklerinin ve inkarlar�n�n neticesinde düçar olduklar� zelil durumlar� ve helak edili�leri aktar�larak-hat�rlat�larak, bundan vahyin ilk muhatab� olan Mekke toplumunun ve daha sonra geleceklerin ibret almas� istenmektedir.
 
    6- Vahyin ilk muhataplar� olan Mekke toplumunun geçmi� kavimlere dönük alg�lar�nda-duyumlar�nda-bilgilerinde yanl��-eksik-fazla-tutars�z ve hakikatle taban tabana z�t olan anlat�mlar�n-aktar�mlar�n düzeltilmesi ve ya�an�lan gerçeklerin öz-özet olarak anlat�lmas�d�r. Yani belleklerde var olan kal�nt�-hurda-menk�be-hikaye ve mitolojilerle örülmü� tarihsel bilgilerin-kabullerin hak-do�ru haberlerle-gerçeklerle düzeltilmesi.
 
    Dolay�s�yla k�ssalar konusunda vahye muhatap olan toplum ‘’s�f�r bilgi’’ konumunda de�ildi, Derveze'nin ifadesiyle, k�ssalarda anlat�lanlar� vahyin ilk muhataplar� olan Mekke toplumu, ya bunlar� duymu�lar ya tarihi kal�nt�lar� gözlemlemi�ler ya da ba�ka toplumlardan iktibas etmi�lerdi. Daha önce inen ve Kur'an'da anlat�lanlar�n içerik olarak benzerini, eksi�ini, fazlas�n� veya farkl�s�n� içeren kitaplar� duymu�lard� ya da görmü�lerdi.
 
    Arap toplumundaki konu zemini, geçmi�e ait tarihi olaylarla ilgili bilgilenme yolu iki ayr� unsurdan olu�maktayd�. 1- Mekke toplumuna ait nesilden nesile anlat�m-aktar�m yolu olan sözlü-hurafe-hurda rivayet kültürü. 2- Medine toplumuna ait tahrifatlarla (ilave ve ç�kar�mlarla) dolu olan yaz�l� Ehl-i Kitap kültürü.
 
    Mekke toplumunun bildikleri-duyduklar� Ashab-� Kehf, Alim kul-Musa, Zükarneyn k�ssalar� gibi anlat�lar Ehl-i kitap kökenli k�ssalard�r.
 
    Mekke toplumunun arkaplan�n� olu�turan sözlü/�ifahi kültür olan rivayet kültürü Kabe dolay�s�yla Kabe'nin kurucusu olan �brahim, �smail gibi resuller ve onlar�n kal�nt�s� dini ritüelleri, Mekke'ye çok yak�n bölgelerde ya�am�� olan Arap etnik men�eli Ad, Semud, Sebe gibi kavimler ve bunlarla alakal� ki�i ve olaylar� kapsamaktad�r. Bunun yan� s�ra kervanlarla uzun soluklu ve uzak bölgelere yap�lan  ticari seyahatler ve çe�itli sosyal vesilelerle kar��la�t�klar� bilhassa Medine Yahudilerinin kitabi bilgileri vesilesiyle Tevrat ve �ncil kitaplar�ndaki k�ssa bilgilerine de uzak de�illerdi.
 
    7- K�ssalar, fragman/parçal� olarak ve ço�unlukla mücmel/k�sa öz anlat�lmaktad�r, Kur'an k�ssalar� tarih kroni�i de�ildir, vahyin ini� ortam�na-zaman�na ve ya�anan olaylara uygun uyar�c�-sars�c�-edebi bir tarzda anlat�lmaktad�r, Kur'an k�ssalar�n�n hedefi tarihi malumat ya da hikaye anlatmak de�ildir, k�ssalar�n hedefi muhataplar�na verece�i ö�üt, insan�n kendi kendisine zulmetmemesi ve  ebedi saadetini/felah�n� kendi eliyle yok etmemesi, gösterece�i yol ve yöneltece�i dosdo�ru istikametini, nuzül ortam� ve i�lenen konulara dönük veciz vurgularla anlatmas�d�r.
 
    K�ssalar, �ahsiyeti ve toplumu in�a eden hikmetlerle doludur. Her bir k�ssa hayat�n nas�l okunaca��na dair önerilerle ve yönlendirmelerle ���k tutmaya devam etmektedir, tabi temiz ak�l sahipleri için.
 
   Günah�n içselle�tirilmemesi:
 
    Örne�in, Hz. Musa'n�n i�ledi�i kaza cinayetinin ard�ndan ''bu �eytan i�idir'' diyerek tevbe etmesini hat�rlayal�m. Yumru�u atan �eytan olmamas�na ra�men neden böyle söylemi�ti. M�s�r'l� genci �eytan öldürmemi�ti, Musa a.s devam�nda ''Rabbim ben kendime kötülük ettim!'' itiraf�nda bulunmu� ve ''Ne olur beni Affet diye tevbe etmi�ti. Rabbimiz Musa özelinde bütün iman edenlerin tasavvurlar�n� nas�l in�a etmeleri gerekti�ini bu olayda hem vahyin ilk muhataplar�na hem de bizlere anlatmaktad�r. �öyle ki: Günahkâr�n, kendini i�ledi�i günah�n bir parças� haline getirmemesi, günah� içselle�tirmemesi. E�er günahkâr i�ledi�i günah�n parças� haline gelir, günah�n� içselle�tirirse, nas�l tevbe edecek, ondan nas�l kurtulacak? Bu takdirde günah�n� atmak, kendisinden bir parçay� atmak manas�na gelece�i için, tevbe edip ondan kurtulmak yerine günah�n� savunmaya ba�layacak ve hepten çamura batacakt�r. ��te ''bu �eytan i�i'' ifadesiyle vahyin in�a etmek istedi�i muhte�em tasavvur budur. Günah� kurtulunmas� gereken bir yük, y�kan�p at�lmas� gereken bir kir gibi göstermekle vahiy günahkâra en büyük ikram� yapmaktad�r. ''Rabbim! Bundan böyle suçlu ve haks�z kimselere asla arka ç�kmayaca��m!'' 28/17 Yani demek ki Musa'n�n as�l günah� suçlu ve haks�za arka ç�kay�m derken suçsuzun can�na k�ymakt�r. Kaza cinayeti sonuçtur, fakat sebep suçluya arka ç�kmakt�r. Peki neden? Elbette ''bizden'' gerekçesiyle. Bu olay üzerinden tüm asabiyetlerin (kavim/�rk/soy-sop v.b) cinayetle e�de�er oldu�u ima edilmektedir.
 
    Bir ba�ka örnek, Firavun'nun sembolize etti�i müstekbir/ta�ut tipolojisini ki; ‘’(me alimtü leküm min ilehin gayri) sizin için benden ba�ka ilah oldu�unu bilmiyorum(28/38), (ene rabbükümül a�le) sizin en yüce rabbiniz benim’’ (79/24)  diyebilecek kadar azg�nla�an ve kendini müsta�ni gören Firavun’u tan�mlamakta ve zulümle icra etti�i yönetim mekanizmas�n� anlat�rken, toplumu s�n�flara ay�rarak ve ayr�lan s�n�flar� güçsüz/zay�f dü�ürerek kolayca sömürmesi ve yönetmesi anlat�lmaktad�r, Firavun-haman-karun ‘’�eytan’’ üçgeninin, yani siyaset-bürokrasi-sermaye üçlüsünün zulüm mekanizmas�n� icra etti�i hat�rlat�lmaktad�r. Buradan hareketle ‘’dünün-bugünün-yar�n�n’’ bütün zalimlerin foto�raf� çekilmektedir. Bu uyar�lar� dikkate alan mustazaflar da ayaklar�n� denk ald�klar�nda yeryüzüne varis k�l�nacaklar� ilahi müjdesiyle kar��la�maktad�rlar. (28/4,5)
 
    Bir di�eri, �uayb a.s’� ya dinlerine geri dönmesini ya da sürüleceklerini söyleyerek tehdit eden kavmin ileri gelenleri, yani ya yerle�ik hayat tarzlar�n� onaylayacaks�n ya da sürüleceksin. Hz. �uayb’�n cevab�, sizin dininize geri dönmek-onaylamak Allah’a kar�� iftira etmek olur diyerek reddetmesi. 7/88,89 Dikkat edilirse, Hz. �uayb’�n kar��t��� ve müdahale etti�i alan hayat�n merkezindeki ticari-ekonomik i�leyi�tir. Din kavram� kullan�larak kar��l�kl� davet ve itiraz konusu i�lenmektedir.
 
     KISSALARI NASIL OKUMALIYIZ VE GÜNÜMÜZE NASIL TA�IMALIYIZ:
 
    1-K�ssalar�n vahiyde anlat�l�� biçimiyle-yönüyle yetinilmesi, dersler ç�kar�lmas�, nebevi mücadele çizgisinin-duru�unun, davetlerinde neyi öncelediklerinin ve her �eye ra�men vahye sadakat gösterme örnekliklerinin �imdiye/buradaya ta��n�lmas�, vahyin anlat�m�yla yetinilerek ‘’vahyin anlatmad��� hususlarda’’ asla gayba ta� (racmen bil gayb) at�lmamas� gerekti�idir. (Ashab� Kehf örne�inde oldu�u gibi.)
 
    2- K�ssalarda anlat�lan, nebilere gönderildikleri toplum nezdinde desteklenmeleri için verilen mucizelere eklemeden-ç�karmadan görmü�cesine iman edilmesi. Denizin yar�lmas�ndan sonra Hz. Musa ile birlikte geçmi�cesine iman etmek.
 
    3- Kur'an k�ssalar�nda anlat�lan olaylar�, mucizeleri tarihselci okumalarla ve bilimsel kabullere onaylatmaya çal��maktan ya da tenezzül etmekten kaç�nmak durumunday�z. Denizin yar�lmas�n� Med-cezirle aç�klamak v.b.
 
    Mistik-tasavvufi zihinlerin ürettikleri k�ssalara dönük bat�ni yorumlar� da hakikate at�lan iftiralar zümresinden görmek durumunday�z. (Musa'n�n �eytanla yolda kar��la�mas� hikâyesi ve say�s�z üretimlerde oldu�u gibi)
 
    4- K�ssalarda Rasullere verilen mucizeleri zorlama yorumlarla enflasyona tabi tutarak üretimler-eklemeler yapmaktan kaç�nmal�y�z. Örne�in, Zülkarneyn'nin Hz. Süleyman'�n s�fat� oldu�unu söylemek, Zülkarneyn'nin/Süleyman'�n k�yamet öncesi gelece�ini varsaymak, emrine verilen rüzgârla saatte 6000 km. h�zla uçan bir ayg�t içinde zamanda seyahate ç�kar�p bulundu�u ça�dan k�yamet öncesi son ça�a gitti�ini ve yine bulundu�u ça�dan 6000 y�l öncesi buzul ça��na gitti�ini varsaymak gibi vahyin bizatihi anlatmad��� boyutlar� üretmekten de kaç�nmal�y�z.
 
    Rabbimiz, k�ssalarla ilgili bilmemiz gerekenleri bildirmi� ve bildirmedikleriyle ilgili de gabya ta� at�lmamas� hususunda bizleri uyarm��t�r.
 
    Özetle, K�ssalara yönelik ifrat ve tefrite dü�ülmeden okumalar yapmak, k�ssalar�n kalk�� ve var�� noktas�n�n tevhid oldu�undan hareketle vahyin anlat�m�yla yetinmek durumunday�z. Son nebi ve son vahiy, k�yamete kadar insanl���n tan�k olduklar� gördükleri-i�ittikleri-dokunduklar�-faydaland�klar� güne�-ay-yer-gök-denizler-da�lar-canl�lar�n yarat�l��� ve insanl���n hizmetine sunulan say�s�z nimetlerin fazlas�yla birer ayet/mucize oldu�una iman etmek ve önceki nebilere verilen ‘’ola�anüstü-s�rad���’’ mucizelerin, son nebiye benzerlerinin verilmeyece�i-gönderilmeyece�i, Kur’an’�n ve afakta-enfüste gösterilenlerin yeterli oldu�u ''Bizi ayetler/mucizeler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamas�ndan ba�ka bir�ey al�koymad�'' (17/59) ilahi hitab�n� dikkate alarak hareket etmeliyiz.
 
Veselamün alel mürselin/resullere selam olsun.
 
O’nun elçileri aras�nda hiç birini (di�erinden) ay�rdetmeyiz. 2/285
 
Andolsun, onlarda sizin için, Allah’� ve ahiret gününü umud edenlere güzel bir örnek vard�r. 60/6
 
 Kur’an da kimi elçilerden uzun uzad�ya bahsedilmi�, kimisinin sadece ismi yadedilmi�, kimilerinden de hiç bahsedilmemi�, fakat bütün elçilerin gönderili� gayesi beyan edilmi�tir.
 
 ''Andolsun, biz her ümmete: Allah'a kulluk edin ve ta�uttan kaç�n�n (diye tebli� etmesi için) bir elçi/resul gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, kiminin üzerine sap�kl�k hak oldu. Art�k yeryüzünde dola��n da yalanlayanlar�n u�rad�klar� sonucu görün'' (16/36)
 
   Son Nebiye hitaben ‘’Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona �unu vahyetmi� olmayal�m: Ben’den ba�ka ilah yoktur, öyleyse bana ibadet/kulluk edin’’ (21/25)
 
   Allah'a kullu�a davet ve ta�uttan uzakla�t�rmak, Nur'un/ayd�nl���n ve dostlu�un-yard�m�n-deste�in yegane adresi olan Rahman'a kul/teslim olmak ve ilahi ö�retisine davet etmek, karanl���n ve sahte dostluklar�n adresi olan ta�uttan uzakla�mak-uzakla�t�rmak, i�te nebilerin misyonunun özeti budur.
 
    Buradan hareketle k�ssalar�n bizlere anlatt��� gerçeklik �udur ki; bütün nebiler yeryüzünün ve onun sakinleri olan insanlar�n ifsat olmamas� için, siyaseti-ahlak�-hukuku içinde bar�nd�ran Din’e ba�l� �ahsiyetler-toplumlar-çevreler olu�turmak için mücadele etmi�lerdir. Çünkü toplumun adalet üzre ya�ayabilmeleri, fesaddan uzak tutulabilmeleri için, ifsad edicilerin-zalimlerin-müstekbirlerin engellenmesi gerekmektedir, Nuh’un a.s duas� da bu endi�e kaynakl�d�r. ‘’Nuh: Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi b�rakma dedi. Çünkü Sen onlar� b�rakacak olursan, Senin kullar�n� �a��rt�p-sapt�r�rlar ve onlar, kötülükte s�n�r� a�an (facir’den) kafirden ba�kas�n� do�urmazlar.’’(71/26,27)
 
    �lahi ö�retiyi insanlara ula�t�ran nebilerin söylemi-yönlendirmesi ve apaç�k davetlerinden anla��lan �udur ki, taraf�n seçilmesi, dost-yard�mc� olarak ya Allah seçilecek ya da ta�ut, biri karanl�klardan ayd�nl��a di�eri ayd�nl�klardan karanl��a götürür ‘’Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onlar� karanl�klardan nura ç�kar�r; inkar edenlerin velileri ise ta�ut’tur. Onlar� nurdan karanl�klara ç�kar�rlar. ��te onlar, ate�in halk�d�rlar, onda süresiz kalacaklard�r.’’ 2/257
 
     Kur'an'n�n anlatt��� k�ssalar�n öznesi olan resullerin, vahyin diliyle söylemlerini, kendilerini tan�mlamalar�n�, mücadelelerini, beklentilerini ba�l�klar halinde �öyle özetleyebiliriz.
 
    1- Allah'tan ald�klar� vahiyden, önce ‘’bir kul olarak’’ kendilerinin sorumlu tutulmas�.
 
    2- Gönderildikleri kavimlerin diliyle hitap etmeleri. Yani mesaj�n anla��lmama ihtimalinin olmamas�. 14/4
 
    (çünkü anla��lmayan-anla��lamayan-anla��lamayacak olan bir mesaj�n gönderilmesinden Rabbimizi tenzih ederiz) Dolay�s�yla vahiy de onu ula�t�ran nebilerin dili de apaç�k anla��lmaktad�r.
 
    3- Ald�klar� vahye ekleme-ç�karma yapmadan mutlak sadakat göstererek, kendi hayatlar�nda bizzat ya�ayarak-örneklendirerek davette bulunmalar�.
 
    4- Kendilerinin de bir be�er/insan olduklar�n� ve di�er insanlardan farkl�l�klar�n�n vahiy almakla s�n�rl� olduklar�n� beyan etmeleri. 41/6 Sevgilerini zehirleyenlerin nebileri ilahla�t�rmalar�, hem nebilere hakarettir hem de Allah’�n gazab�na düçar olmakt�r.
 
    5- Gayb� bilmediklerini (7/188) ve mucizelerin Allah'a ait oldu�unu ifade etmeleri. (6/109)
 
    6- Davetlerine kar��l�k bir ücret istemediklerini ve ücretlerinin-beklentilerinin Allah'a ait oldu�unu söylemeleri. (�slami davetle ilgili bütün yap�p-etmelerden dolay� dünyevi beklenti-kazanç v.s �iddetle uzak durman�n zorunlulu�unu anlamaktay�z ve bilakis kendimizden harcamal�y�z)
 
    7- Davetin konusunu-mesaj�n� vahye yap�lan aidiyetle sunmalar�, say�sal kazan�mlar� de�il vahye sadakat� öncelemeleri. ‘’Onlar neredeyse, sana vahyetti�imizden ba�kas�n� bize kar�� düzüp uydurman için seni fitneye dü�üreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi. E�er biz seni sa�lamla�t�rmasayd�k, andolsun, onlara az bir �ey (de olsa) e�ilim gösterecektin. Bu durumda, biz sana, hayat�nda kat kat, ölümünde kat kat (ac�s�n�) tatt�r�rd�k; sonra bize kar�� bir yard�mc� bulamazd�n.’’ (17/73...75) Hz. Nebinin �ahs�nda bütün iman edenler uyar�lmaktad�r. Neye iman etti�imiz de, bu iman u�runda nas�l mücadele etti�imiz de önemlidir.
 
    Firavun'un koltu�una-kurumlar�na oturarak ya da onun belirledi�i s�n�rlara sad�k kalarak ya da sadakat gösteriyormu� gibi yaparak mücadele edilemeyece�ini kendi örneklikleriyle göstermeleridir. Nebilerin takipçileri olan mü'minler de toplan�lan taraftarlar�n say�lar�yla de�il vahye sadakat gösterip-göstermedikleriyle sorguya çekileceklerini unutmamak durumundad�rlar.
 
    8- �lahi ö�retiyi inkar edenleri, kendi sahip olduklar� �eylerle de�il Allah'�n azab�yla tehdit etmeleri.
 
    9- Soy-sop-aile-kavim aidiyeti gözetmeden adalete-erdeme ve üstünlü�ün ancak takvada olaca��na vurgu yapmalar�. �brahim as'�n babas�na dönük (19/47) (9/113,114), Nuh a.s'�n evlad�na dönük (11/45..47) (iman etmemelerine ra�men) aile ba�� kaynakl� yöneli�lerinin-beklentilerinin yanl�� oldu�u noktas�nda, Rabbimiz taraf�ndan uyar�lmalar� ve resullerin tevbe etmeleri. Anne-baba-evlat gibi en yak�nlar�m�z dahi olsa inkarlar�nda inat ettikleri müddetçe Allah’tan ma�firet dilenilemeyece�i, ancak hidayeti bulmalar� noktas�nda dua edilebilece�ini anlamaktay�z. ''Mü'minler ancak karde�tirler'' (49/10) ilahi beyan� gerçek yak�nl���n-dostlu�un-karde�li�in müminler olmakla anlam kazanaca�� gerçekli�idir.
 
    10- Ölümün ve dirimin Allah'�n takdirinde oldu�una kesin iman etmekten hareketle, inkarc�lar taraf�ndan yap�lan bütün tehditler kar��s�nda y�lmadan/korkmadan ve asla önemsemeden mücadelelerine devam etmeleri. Yani her �eyin sahibine mutlak güvenilmesi. (E� ko�anlar korkmuyorken, nebiler ortak ko�ulanlardan ne diye korksunlar ki. 6/81)
 
   11- En yak�nlar�ndan ba�layarak davette bulunmalar�. (26/214 ve enzir a�iratekel egrabin)
 
   12- Önderli�i-örnekli�i-fedakarl���-cefakarl��� öncelikle kendilerinin ku�anmalar�.
 
     AD KAVM� VE HUD (a.s)
 
    Kur'an'da anlat�lan k�ssalar içinde, Nuh a.s'dan sonra gelen en eski kavim ad ve ona gönderilen Hud a.s'd�r. ''Sonra onlar�n (Nuh kavminin) ard�ndan bir ba�ka nesil yarat�p in�a ettik'' 23/31
 
    Ad kavminin, bilinen Arap tarihinin en eski toplumu oldu�u söylenegelmi�tir. Nuh as'dan sonra var edilen kavimdir. Ad kavmi, Güney Arabistan yani Yemen ve Umman bölgesinde ya�am��t�r. Bu bölgenin ad� Ahkaf olarak adland�r�l�r. Ahkaf kum tepeleri-kum çölü demektir.
 
     Bu bölge Arap yar�madas�n�n en büyük en tehlikeli çölü olan Rub'ul Hali'nin bitti�i noktada yer al�r. Hint okyanusu sahiline paralel olarak uzanan bölgeye Hadramevt (ölü ye�il) ad� da verilir. Ahkaf tepeleri, bir zamanlar dillere destan �rem ba�lar�n�n yer ald��� Ad uygarl���n�n ya�ad��� bölgedir. Bu kavim deh�etli bir kum f�rt�nas�yla tarih sahnesinden silinmi�tir. Bu uygarl���n kal�nt�lar� 12-18 metrelik kum y���nlar�n�n alt�ndan ç�kar�ld��� söylenmektedir.
 
      Gönderilen bütün elçilerin ortak-öncül cümleleri ve öncelikli söylemleri Hz. Hud örne�inde de geçerlidir. Allah'tan ba�ka ilah yoktur ve Allah'a kulluk etmeleri gerekti�ine davettir. ''Ad (halk�na da) karde�leri Hud'u (bir elçi olarak gönderdik. Hud kavmine:) Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan ba�ka ilah�n�z yoktur. Hala korkup-sak�nmayacak m�s�n�z? dedi'' 7/65
 
    Bütün resullerin ifade etti�i gibi Hz. Hud' da davetlerine kar�� �ahsi ç�kar beklentisi içinde olmad�klar�n� söylemektedir. ''Ey kavmim, ben bunun kar��l���nda sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan ba�kas�na ait de�ildir. Ak�l erdirmeyecek misiniz?'' 11/51
 
     Hz. Hud sürekli ve �srarla (‘’Ben size gönderilmi� güvenilir bir elçiyim’’ 26/125) diyerek Allah'�n bah�etti�i nimetleri hat�rlatarak Rablerine tevbe etmelerini ve bunca nimetler kar��s�nda nankörlük etmemelerini, inkarlar�nda inat etmeleri halinde (‘’Do�rusu, ben sizin için büyük bir günün azab�ndan korkuyorum’’ 26/135) ihtar�yla azabla kar��la�acaklar�n� hat�rlatmaktad�r.
 
     Hz. Hud’un canh�ra� uyar�lar�na kar�� tehditle kar��l�k veren Ad kavminin ileri gelenlerine cevaben Hud a.s: ‘’Ben sizin �irk ko�tuklar�n�zdan uza��m’’ ‘’Hepiniz bana tuzak kurun, sonra bana süre de vermeyin’’ diyerek onlara meydan okumu�tu ve Allah’a tevekkül ederek kendisine vahyedileni tebli� etti�ini kavmine son kez hat�rlatarak, Rabbim de sizden ba�ka bir kavmi yerinize geçirir 11/57 demi�ti.
 
     Ad kavminin özelliklerini, elçiye itiraz argümanlar�n� ve inkarlar�nda �srar etmeleri neticesinde düçar olduklar� ak�betlerini �öyle s�ralayabiliriz.
 
    1- Kuvvetli/güçlü, yetenekli, zeki ve bununla böbürlenen bir kavimdi. ''Nuh kavminden sonra sizi halifeler k�ld���n� ve sizin yarat�l��ta geli�iminizi art�rd���n� (veya üstün k�ld���n�) hat�rlay�n.'' 7/69   ''Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haks�z yere büyüklendiler ve dediler ki: Kuvvet bak�m�ndan bizden daha üstünü kimmi�?''  41/15
 
    2- Bulunduklar� yerleri imar ediyorlar, ba�lar-bahçeler meydana getiriyorlar, yüksek sütunlar yap�yorlar ve evlerini sa�lam kayalar üzerine in�a ediyorlard�. ''Rabbinin Ad kavmine ne yapt���n� görmedin mi? Yüksek sütunlar sahibi �rem'e? Ki �ehirler içinde onun bir benzeri yarat�lm�� de�ildi'' 89/6..8
 
    3- Malzemeyi ve onu kullanabilecek olan akl� yaratan Rabbi inkar ederek sahip olduklar� her �eyi kendilerinden biliyorlard�. Hiç ölmeyeceklermi� gibi dünya h�rs�yla hayat� kurgulayan bir kavimdi. ''Siz her yüksekçe yere bir an�t in�a edip (yarars�z bir �eyle) oyalan�p e�leniyor musunuz? Ölümsüz k�l�nmak umuduyla sanat yap�lar� m� ediniyorsunuz?'' 26/128,129
 
    4-  Nebinin be�er olmas� ve kendileri gibi yiyip-içen-dola�an birisine inanman�n anlams�zl���n� ifade ederek bunu topluma empoze ediyorlard�. ''Bu, sizin benzeriniz olan bir be�erden ba�kas� de�ildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir. E�er benzeriniz olan bir be�ere boyun e�ecek olursan�z, andolsun, gerçekten hüsrana u�rayanlardan olursunuz.'' 23/33,34
 
    Bütün inkarc�lar�n yanlar�nda-üzerlerinde yürüdükleri say�s�z mucizelere ra�men, (''Göklerde ve yerde nice ayetler/mucizeler vard�r ki, üzerinden geçerler de, ona s�rtlar�n� dönüp giderler'' 12/105) elçilerden -inanma gibi bir dertleri tasalar� olmamas�na ra�men- (Musa örne�inde oldu�u gibi ‘’Onlar: Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak de�iliz dediler’’ 7/132) sürekli ilave mucizeler istemeleri tabi ki Ad kavmi için de geçerlidir. ''Ey Hud dediler. Sen bize apaç�k bir belge (mucize) ile gelmi� de�ilsin ve biz de senin sözünle ilahlar�m�z� terketmeyiz. Sana iman edecek de de�iliz'' 11/53
 
    5- Yeniden dirili�i ve hesaba çekileceklerini inkar ediyorlard�. ''O, öldü�ünüz, toprak ve kemik haline geldi�iniz zaman, sizin mutlaka (yeniden diriltilip) ç�kar�laca��n�z� m� va'dediyor? HEYHAT, S�ZE VA'DED�LEN �EYE HEYHAT.. O (bütün gerçek), yaln�zca bizim (ya�amakta oldu�umuz bu) dünya hayat�m�zdan ibarettir; ölürüz ve ya�ar�z, biz diriltilecekler de�iliz'' 23/35..37 (T�pk� Ebu Cehil’in küçük kemik parçalar�n� Hz. Nebiye gösterip bu hale geldikten sonra m� tekrar diriltilece�iz dedi�i gibi)
 
    6-  ï¿½ehirlerde azg�nla�an ve fesad� yayan bir kavimdi. ''Ki onlar, �ehirlerde azg�nla�m��lard�. Böylece oralarda fesad� yayg�nla�t�rm��-art�rm��lard�'' 89/11,12
 
    7-  Zorbalar gibi yakalayan bir kavimdi ''Tutup yakalad���n�z zaman da zorbalar gibi mi yakal�yorsunuz?''26/130
 
    8-  Her gönderilen nebiye oldu�u gibi ilk yüksek sesle/tonla itiraz edenlerin kavmin meleleri-seçkinleri/önde gelenleriydi. Kendilerine elçi olarak gelen Hz. Hud'u budalal�kla-akli yetersizlikle ve yalanc�l�kla suçluyorlard�. (Galel meleüllezinestekberu veya keferu ‘’büyüklük taslayan ve inkar eden önde gelenler) ''Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki: Gerçekte biz seni (budalal�k) 'akli bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve do�rusu biz senin yalanc�lardan oldu�unu san�yoruz.'' 7/66
 
    9-  Hayatlar�na müdahale etmeyen ''uzak tanr�'' anlay���yla tanr�lar�n� güya savunan-koruyan durumundayd�lar. ''Dediler ki: Sen, bizi ilahlar�m�zdan çevirmek için mi bize geldin? 46/22
 
 Hz. Hud inkarc�lar�n ilahlar�na dokunmadan onlar�n yan�na bir yeni ilah daha katm�� olsayd� itiraz gelmezdi elbette. Onlar�n derdi yapt�klar� bütün zulümlerin k�l�flar� durumunda olan ve asla kendilerine müdahale etmeyen ilahlar�na ses ç�kar�lmamas�yd�. Yoksa ilahlar�n say�s� ismi-cismi önemli de�ildi, yeterki ses ç�karmayan-kar��mayan ilahlar olsunlar. Fakat Hz. Hud'un davet etti�i ilah tasavvuru bütün ilahlar� reddeden ve teke indiren dahas� hayat�n tümüne müdahale eden bir tek ilah tasavvuruydu.
 
    10- Ö�üt versen de vermesen de birdir diyebilecek kadar hidayete sinelerini kapatan bir kavimdi. ''Dediler ki: Bizim için farketmez; ö�üt versen de, ö�üt verenlerden olmasan da'' 26/136
 
    11- Hz. Hud'u Allah'a kar�� yalan uydurmakla suçlayabilecek kadar z�vanadan ç�km��lard�. ''O ise, yaln�zca bir adam (insan)d�r, Allah'a kar�� yalan uydurmaktad�r, bizler de ona inanacak de�iliz'' 23/38
 
    12-  Azab�n kendilerine ula�aca��n� ummayan-inanmayan bir kavimdi. ''Biz azap görecek de�iliz'' 26/138
 
    13-  Elçilerine hitaben, seni tanr�lar�m�z çarpt� diyorlard�. ''Biz: Baz� ilahlar�m�z seni çok kötü çarpm��t�r (demekten) ba�ka bir �ey söylemeyiz''11/54
 
    14-  ï¿½nkarc� bütün kavimler ve zihinler gibi onlar da melek elçi beklentisi içindeydiler. ''E�er dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi'' 41/14
 
    Oysa kendileri melek olsayd� Rahman da elçi olarak melek indirirdi. 17/95
 
    15-  Rablerinin ayetlerini bile bile inkar eden ve elçilerine ba�kald�ran, �srarla her inatç� zorban�n emrine amade olan bir kavimdi. ''��te Ad (halk�), Rablerinin ayetlerini tan�may�p reddettiler. O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatç� zorban�n emri ard�nca yürüdüler'' 11/59
 
    16-  Azab� acele isteyerek istihza ediyorlard�. ''�u halde e�er do�ru söylüyorsan, tehdit etti�in �eyi bize getir'' 46/22
 
    17- Dünyada da k�yamet gününde de lanet pe�lerinde olan-olacak bir kavimdi. ''Ve bu dünyada da, k�yamet gününde de lanete tabi tutuldular'' 11/60
 
    18- Korkunç bir -azabla-helakla yok oldular. ''Ad (kavmi)de yalanlad�. �u halde Benim azab�m ve uyarmam nas�lm��? Biz, o u�ursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine kulaklar� patlatan bir kas�rga gönderdik. �nsanlar� söküp at�yordu, sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmu� hurma kütükleriymi� gibi.'' 54/18...20 Hani onlar�n üzerine kökleri kesen (akim) bir rüzgar gönderdik. Üzerinden geçti�i hiçbir �eyi b�rakm�yor, mutlaka çürütüp kül gibi da��t�yordu.'' 51/41,42   ''Ad (halk�n)a gelince, onlar da, u�ultu yüklü, azg�n bir kas�rga ile helak edildiler. (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aral�ks�z üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymi� gibi çarp�l�p yere y�k�ld���n� görürsün. �imdi onlardan hiç arta kalan (bir �ey) görüyor musun? 69/6..8
 
    19-  Mekke toplumuna ve k�yamete kadar gelecek insan nesillerine ibret almalar� için geçmi� kavimlerin k�ssalar�n�n anlat�lmas�. ''Andolsun, onlar� sizleri kendisinde yerle�ik k�lmad���m�z yerlerde (size vermedi�imiz güç ve iktidar imkanlar�yla) yerle�ik k�ld�k ve onlara i�itme, görme (duygular�n�) ve gönüller verdik. Ancak ne i�itme, ne görme (duyular�) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir �ey sa�lamad�. Çünkü onlar, Allah'�n ayetlerini inkar ediyorlard�. Alay konusu edindikleri �ey, onlar� sar�p-ku�att�.
 
     Andolsun biz çevrenizde bulunan �ehirlerden (bir ço�unu) y�k�ma u�ratt�k ve belki dönerler diye ayetleri çe�itli �ekillerde aç�klad�k.
 
    Bu durumda, Allah'� b�rak�p yak�nl�k (sa�lamak) için edindikleri ilahlar, ONLARA YARDIM ETSELERD� YA. Hay�r, onlar, kendilerinden kaybolup gittiler. Bu (yalanc� ilahlar ve onlara yükledikleri), onlar�n yalanlar� ve uydurduklar�d�r.'' 46/26...28
 
    Vahyin ilk muhatab� olan Mekke toplumu özelinde bütün insanl��a ve ça�lara hitap eden ilahi ö�reti, geçmi�te ya�an�lanlardan örnek ve ibret al�nmas�n�, imtihana tabi tutulan insanl���n hak-do�ru yolu bularak adaletle davranmas�n� ve ak�betinin hay�r olmas�n�, bat�l�n pe�inden giderek hem bu dünyas�n� hem de ahiretini kaybetmemesini hedeflemektedir.
 
    ÖZETLE: Dü�ünen-akleden ve fark�ndal���n� yitirmeyen insanlar ba�kalar�n�n ya da öncekilerin ya�ad�klar� musibetlerden ders al�rken; akl�n�/kalbini gere�i gibi kullanmayanlar b�rak�n ba�kalar�n�n ya�ad��� musibetlerden ibret-ders almay� bizatihi kendi ya�ad��� musibetlerden bile ders almaktan uzakt�rlar. Hani bir atasözü ya da halk aras�nda kullan�lan ''bir musibet bin nasihattan evlad�r'' sözü akl�n� kullanabilenler için geçerli bir sözdür. Akl�n� kullan(a)mayanlar için geçerli de�ildir. �nsanlar kendi hayatlar�nda nice uyar�c� musibetlerle/nasihatlerle kar��la��rlar ve bizzat ya�arlar da bundan ö�üt almazlar.
 
     Hiç ölmeyecekmi� gibi dünya h�rs�yla hayatlar�n� ya�ayan ve kendi muhte�em yarat�l��lar� da dahil hizmetine sunulan say�s�z nimetlere nankörlük göstererek ahireti gözard� edenler, t�pk� atalar� ‘’azaba u�rayan kavimler’’ gibi onlar da azaba u�rayacaklard�r. Oysa vahyin ifadeleriyle birgün ya da yar�s� mesabesinde olan dünya hayat�n� ebedi olan ahiret hayat�na tercih etmeleri, s�k�nt�l�-cefal� üçbe� saat mesabesinde olan dünya hayat�n�-yolculu�unu rahata çevirmek ad�na yolculu�un sonundaki ebedi hayat olan cenneti bu dünyan�n rahat�na-sefas�na kurban etmek ne büyük bir ziyand�r.
 
     Ad kavmi ve benzeri toplumlar-insanlar gibi bir sonla kar��la�mamak için Hz. Hud'a ve onun da tabi oldu�u ilahi ö�retiye akl�m�z�/kalbimizi/idrakimizi vererek hayat�m�z�n merkezine oturtmal�y�z.
 
    K�ssalar�n ya�an�lanlardan yola ç�karak bizlere anlatt��� hakikat �udur:
 
    Allah, yoktan var etti�i varl�k alemine hükmeden-düzenleyen ve her an/her daim yaratmakta olan bir ilah oldu�u gibi, imtihana tabi tutmay� murad etti�i insanlar�n da nas�l dü�ünmesi-inanmas�-ya�amas� gerekti�ini bilen-belirleyen-bildiren-emreden bir ilaht�r.
 
    K�ssalar�n öznesi olan nebilerin ve onlara itiraz eden inkarc�lar�n mücadelesinin temel noktas�, yeryüzünde hayat�-hayat tarz�n�, hayat�n i�leyi�ini (bireysel-toplumsal-siyasal) Allah m�? �nsan m�? bilecek-belirleyecek-önerecek-emredecek, bütün mesele bu sorudan ya da kabulden kaynakl�d�r.
 
    Gerçek �u ki, rasuller sadece yarat�c�l�kla s�n�rland�r�lan ve hayata müdahale etmeyen bir ilah tasavvuruyla toplumlara daveti götürmü� olsalard�, yani bireysel-toplumsal ve dü�ünsel-eylemsel k�saca hayat�n i�leyi�ine kar��mayan ve ne yap�l�rsa yap�ls�n uhrevi olana dönük hesab� olmayan, yarat�p geri çekilen bir ilah tasavvuru söz konusu olsayd�!!!…
 
    Hz. Hud ile Ad kavmi, Hz. �brahim ile Nemrut, Hz. Musa ile Firavun, Hz. Muhammed ile Ebu cehil sorun ya�amadan geçinirlerdi ve birbirlerine müdahale etmeden-kar��madan ‘’ho�görü’’ içinde hayatlar�n� ya�arlard� ve bunca mücadele de kavga da ya�anmam�� olurdu.
 
    La ilahesi olmayan ve sadece illallah üzerine in�a edilen bir ilah tasavvurundan asla hiçbir inkarc�-zalim rahats�zl�k duymazlard�.
 
    Firavun’un toplumuna hitaben, Musa sizin dininizi/yolunuzu/hayat tarz�n�z� de�i�tirmek istiyor diyerek (40/26) toplumunu uyarmas�-yönlendirmesi ve aksi takdirde Musa’n�n getirdi�i mesaj�n toplum içinde makes bulmas� durumunda kendinin ve zulüm sisteminin son bulaca��n�, çünkü Musa’n�n mesaj�nda kuru-soyut bir inançtan ibaret bir din/yol olmad���n�, hayat�n tümüne müdahale eden mesajlar içerdi�ini çok iyi bilmekteydi. Elçilere itiraz eden bütün önde gelen inkarc�lar�n ilahi mesaja yükledikleri anlam (hayat�n tümüne müdahil olan bir din’e itiraz ediyorlard�) buydu, aksi takdirde itiraz etmezlerdi.
 
    Ayr�ca müstekbirlerin temel vasf�, sömürdükleri-yönettikleri toplumun nas�l ne �ekilde inanacaklar�na-dü�üneceklerine-ya�ayacaklar�na müdahil olmalar� ve kendilerinden izin al�nmadan ba�ka bir inanca-dü�ünceye-hayat tarz�na tevessül edilmemesidir. Toplumu aldatmalar� ve zulümle hükmetmeleri sadece geçici bu dünya hayat� için geçerlidir. (20/72) Bu yakla��mlar� k�ssalardaki anlat�mlarda çokça görmekteyiz. Günümüzün ‘’toplum mühendisleri’’ olan müstekbirler de atalar�n� takip etmektedirler.
 
    Ad kavminin, Semud kavminin, Mekke mü�riklerinin ve ça��m�z�n melelerinin/seçkinlerinin/önde gelenlerinin itiraz�, müdahil olan-hüküm vaaz eden ve hayat�n i�leyi�ine kar��an bir ilah tasavvurunad�r.
 
    Tarihin çöplü�üne at�lm�� inkarc� kavimlerin kaba-ilkel putperest alg�lar�yla-kabulleriyle in�a ettikleri ve ilahl�k taslayarak kurduklar� zulüm düzenleri neyse, ça��m�z�n modern putperestlerinin ilahl�k taslayarak ürettikleri-kurduklar� bütün zulüm sistemleri (kapitalizm-sosyalizm-liberalizm-laisizm-demokrasi v.b) de ayn�d�r. �lahi olan� gözard� eden bütün zihinlerin tarihin hangi döneminde ya�am�� olmas� ya da ya��yor olu�u meselenin özünü de�i�tirmemektedir. F�trat� yaratan�n müdahilli�ini gözard� etmek ba�l� ba��na zulümdür ve bu müsta�nilik zulüm üretmeye mahkumdur. ‘’Allah’�n ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haks�z yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; i�te onlara ac�kl� bir azab� müjdele’’ (3/21) Allah’�n elçilerini öldürenler (2/91) ‘’Onlara ne zaman nefislerinin ho�una gitmeyen bir �eyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanlad�lar, bir bölümünü de öldürdüler’’ (5/70)
 
    Büyüklenmek zulmü do�urmaktad�r, Allah’�n ayetleri/mucizeleri kar��s�nda vicdanlar�/iç dünyalar� kabul etmesine ra�men, zulüm ve büyüklenme dolay�s�yla bile bile inkar ettiler. (27/13,14)
 
    Bütün mesele hangi tarafta oldu�umuz-olaca��m�z meselesidir.
 
    F�trat� yaratan ve ona fücur ve takvas�n� ilham ederek imtihana tabi tutmay� murad eden Rabbimizdir. Dolay�s�yla benli�indeki fücur yönünü tetikleyenlerin �irki-küfrü ve bunun do�al sonucu olan zulmü in�a edeceklerini, buna kar��n benliklerine ilham edilen takva yönünü tetikleyerek Rablerine iman eden ve ilahi hükümlere teslim olan mü’minlerin zorunlu/kaç�n�lmaz olarak kar�� kar��ya geleceklerini ezel-ebed ilmiyle Rabbimiz bilmektedir.
 
    S�n�rs�z-doyumsuz bir hayat� kurgulayan müstekbirlerin-zalimlerin zulmü in�a edecekleri, fesad� yayacaklar� ve buna kar��n adaleti ayakta tutmak isteyen mü’minlerin mücadelesi, insanl���n imtihan�n kaç�n�lmaz gerçekli�idir.
 
    ‘’Bir imtihan olarak sizi iyilik ve kötülükle deneriz. Sonunda Bize geri döndürüleceksiniz.’’ 21/35
 
    ‘’Hanginizin daha iyi i� i�leyece�ini denemek için, ölümü ve ya�am� yaratan O’dur. O güçlüdür, çok ba���lay�c�d�r.’’ 67/2
 

    Rabbimiz, ayaklar�m�z� 's�rat-� mustag�m'de sabit kadem k�ls�n duas� ile.