D�zg�ner: Mutluluk diye bir �ey yoktur, mutluluk ki�inin a��r�l�klardan uzak olmas�d�r
Mutluluk nedir? �sl�m dini mutlulu�a nas�l bakar? Psikoloji mutlulu�a nas�l bakar? Din psikolojisi alan�nda �al��malar yapan Marmara �niversitesi �lahiyat Fak�ltesi ��retim �yesi Dr. Sevde D�zg�ner ile mutluluk �zerine konu�tuk.

�slâm dinine göre mutlulu�un formülü nedir?
�slâm’a göre diye ba�lad���m�za göre ilk olarak Kur’an-� Kerim’e sonra da Peygamber Efendimizin (s.a.) sünnetine bakmam�z laz�m. Her iki kaynakta da mutluluk kelimesi “saadet” olarak geçer. Efendimizin (s.a.) ya�ad��� dönemdeki bütün hayata Asr-� Saadet dönemi deriz. Demek ki mutluluk bizim için yani �slâm için önemli bir kavram. Peygamber Efendimizin (s.a.) ard�ndan bugüne kadarki bütün �slâm külliyat�, bütün büyük dü�ünürler, âlimler, hepsi mutlulukla ilgili bölümlere kitaplar�nda, eserlerinde yer vermi�lerdir. Kur’an ve sünnet ba�ta olmak üzere bütün �slâm gelene�inin topluca mutluluk tan�m�na bak�nca bir tek noktay� görürsünüz. Mutluluk ki�inin a��r�l�klardan uzak olmas�d�r.
Nas�l bir a��r�l�ktan söz ediyoruz?
A��r�l�k her iki uç için ve her durum için geçerlidir. Biz mutlulu�u bugün maalesef daha çok bir duygu olarak anl�yoruz. Ama bizim gelene�imizde mutluluk sadece bir duygu de�ildir. Psikoloji, duygu, dü�ünce, davran�� kavramlar�n� ayr� ayr� inceler. Ama �slâm gelene�inde bu ikisi zaten birbirine mecz olmu� durumdad�r. Duygu, dü�ünce, davran�� üçlüsünün tamam�nda orta yolu bulabilme becerisinin ad�d�r. O yüzden Farabi der ki “Ö�renmek, bilgi edinmek mutluluktur.” Bir dersimde bu konuyu anlatt�m. Ders ç�k���nda bir ö�rencim bana “Hocam ben bu ifadeyi anlayamad�m. Nas�l bir ö�renme faaliyeti, bili�sel bir süreç, mutluluk olabilir? Bu ikisi birbirinden farkl� de�il mi?” diye sordu. Ben de ona “Hay�r de�il, �slâm’a göre insan bir vahdet bir bütünlük içerisindedir. Bir birlik vard�r. Mutluluk da onun tamam�na yay�lm��t�r.” dedim. Ö�rencilere ö�renmenin tad�n� da, mutlulu�unu da anlatmam�z gerek. Mutluluk, duygular�nda, dü�üncelerinde, davran��lar�nda iki uca gitmemenin tan�m�d�r. Ama bu iki a��r� uç dedi�imiz hem olumsuz hem olumlu yönde. Mesela biraz hüzün insana yak���r. Ama biraz fazlas� üzüntüdür. Üzüntünün uzun sürmesi depresyon, depresyonun kronik hâle gelmesi major depresyon. ��te bu insan� y�kan bir �ey. Orta hâlden biraz da pozitif bir tarafa gidelim. Mutluluk ne�e, büyük ne�e, sonra “ya�as�n dünyaya bir kere geldik” deyip buradan da savrulur gider. Bunu her �ey için yapabilirsiniz. Sevgi için, üzüntü için, kayg� için yapabilirsiniz.
Hz. Peygamber döneminde de böyle a��r�l�klar var m�yd�?
Vard�. O dönem a��r� Müslüman olmaya kalkanlar var. “Ben hiç iftar etmeyece�im, ömür boyu oruç tutaca��m” diye gelen, “Hiç gece namazlar�n� geçirmeyece�im, hiç evlenmeyece�im” diyen sahabe var. Peygamber Efendimiz, “Hay�r bu kadar uca gidemezsiniz” diyerek onlar� makul bir zemine çekiyor. Mutluluk �slâm’da ölçülülük üzere kuruludur. Orta yolu bulmakt�r.
Mutlulukla sa�l�k aras�nda bir ili�ki var m�?
�slâm gelene�ine göre mutlu insan, sa�l�kl� insan, ahlakl� insan e� anlaml�d�r. Bu Kur’an’da da sünnette de böyledir. Bizim gelene�imizdeki külliyatta da bu böyledir. Bir insan mutlu olmak istiyorsa e� zamanl� olarak sa�l�kl� da olur. Bu ikisini yakalamas�n�n yolu da ahlâktan geçer. O yüzden bizim külliyat�m�zda mesela kalbin hastal�klar�ndan bahsederken a��r� mutsuzluk ve üzüntü hâlinden, kalbin hastal�klar�ndan, a��r� öfkeden, ba��ml�l�ktan, ölüm korkusundan bahseder. Onun yan�na kibir, haset, k�skançl�ktan da bahseder. Biz buna bugün bakt���m�z zaman �öyle bir ayr�m yapabiliriz. Bugün Bak�rköy Ruh ve Sinir Hastal�klar� Hastanesi’ne, ba��ml�l�k belirtileri gördü�üm ki�ileri yönlendirebilir miyim? Evet. Öfke kontrolünde zorlanan ki�iyi yönlendirebilir miyim? Evet. Ama kibir, haset, k�skançl�k için hastaneye yönlendiremem.
Neden?
Çünkü biz bugün ahlâk ile psikolojiyi birbirinden ay�rd�k. Psikoloji ile fizyolojiyi de birbirinden ay�rd�k. Sa�l�kl� insan deyince bedenen sa�l�kl�y� kastediyoruz. Bir insan�n bedenen sa�l�kl� olmas� e�zamanl� olarak, psikolojik olarak sa�l�kl� olmas�, mutlu, huzurlu olmas� anlam�na gelmiyor. Mutlu, huzurlu olmas� sa�l�kl� olmas� anlam�na gelmiyor. Ama yeni yap�lan bütün bilimsel çal��malar, bir insan�n psikolojik dünyas�nda bir problem varsa ve uzun süreli çözüme kavu�turulmazsa, bu o ki�inin bedenine tesir etti�ini gösteriyor. Bu mide a�r�s� olarak, ba� a�r�s� olarak kar��m�za ç�karabilir. �lk etapta sindirim sisteminde kendisini hissettirir, mesela haz�ms�zl�k olarak ç�kar. Asl�nda bugün psikoloji bunu söylüyor. Fiziksel bedenimiz ile psikolojik taraf�m�z aras�nda bir ba� var. �kisinin de dengede olmas� gerekir. Psikoloji bugün söylüyor ama psikoloji bugün daha yeni yeni manevi dünyay� ve ahlakl� dünyay� ke�fedecek. Bunlar� birbirine ba�lamay� daha yeni yeni ke�fedecek.
Türk-�slâm medeniyeti yüzlerce y�l mutluluk kavram�n� anlamaya ve anlatmaya çal���yor. Gazali Kimya-i Saadet ad�yla mutlulu�un kitab�n� yazm��. Bu medeniyet mutlulu�a nereden bak�yor?
Türk-�slâm medeniyetinin dü�ünce yap�s� vahdet üzerine kuruldur. Bir bütündür. O yüzden insana da mutlulu�a da do�aya da bir bütün olarak bakar. Evrene de öyle bakar. �nsan�n en temelde üç boyutu vard�r. Bir kendisi, iki çevresi, üç inand��� yüce varl�k. Müslüman olarak söyleyelim; kendi ile kurdu�u ili�kide benlik alg�s� vard�r, özgüveni vard�r. Öz de�eri vard�r. �ki çevresi ile kurdu�u ili�kide ba�ta ailesi olmak üzere akrabas� arkada�lar�, bitkiler, hayvanlar�n yan� s�ra fiziksel çevre ile kurdu�u ili�kiler vard�r. Üçüncü boyutu ise Allah ile kurdu�u ileti�imdir. Manevi boyut budur. Müslüman kendisi ile çevresiyle ve Allah ile bar���k olan ki�idir. Net. Burada kendisi ile kurudu�u ili�kide bir problem ortaya ç�karsa bu onun sosyal ili�kilerine yans�r. Kendisini ifade edemez ve ezik bir tip olur veya sosyal ili�kilerde bir problem ortaya ç�karsa bu onun manevi dünyas�na yans�r. Allah “s�la-i rahim yani akraba ziyareti önemli” diyor. Allah ile aras� bozulan birisi ibadetlerini düzgün yapm�yorsa, onu kendine yak�n hissetmiyorsa, özgüveni ile çevresi ile kurdu�u ileti�imde problem ya�ar. Bu üç boyutu bir bütün oldu�unu görmek zorunday�z. Ki�i kendiyle, çevresiyle bar���k olmay� ba�ar�rsa mutluluk kendili�inden gelir. �slâm bunun üzerine kuruludur.
Peki, Asr-� Saadet’te, nas�l bir mutluluk anlay��� vard�?
Biz bugün o kadar mutlulu�un pe�ine dü�tük ki mutluluk bizim için bir amaç hâline geldi. Ama Asr-� Saadet’te asl�nda ad�nda saadet olmas�na ra�men mutluluk hiç bir zaman amaç de�ildir. O yüzden Asr-� Saadet’te özel olarak mutlulu�un �öyle ya da böyle alg�land���n� söyleyemem. Bizim de bugün böyle bir problemimiz yok. Mutluluk diye salt bir �ey yoktur.
Neden yoktur?
Bir insan bir i� yaparsa, bir tecrübe ya�arsa, bir iyilik yaparsa, mutluluk kendili�inden ortaya ç�kar. Psikolog Victor Frankl’in der ki: “Mutluluk bir amaç de�il yan üründür. Mutluluk ufuk çizgisi gibidir. �nsan mutlulu�a do�ru ko�arsa onu yakalamaya çal���rsa ayn� h�zla mutluluk ondan kaçar ama bir insan mutlu olmay� istiyorsa, mutlu olma amac�n�n d���nda, kendi hayat�n�n d���nda güzel bir i� yapmal�.” Aynen kat�l�yorum. Bir ba�kas�n� mutlu edecek bir i� yararsan�z, bir hay�r i�i yaparsan�z, sokakta bir teyzeyi görüp koluna girer ve ondan “Allah raz� olsun” duas� al�rsan�z ve mutlu olursunuz. �nsano�lu birini mutlu etti�i zaman, mutlulu�u kendi içinde birden bulan bir varl�kt�r. Mutluluk ula��lacak bir hedef de�ildir. Kendi içimizde, kendili�inden ortaya ç�kar. Frankl “Bir insan� güldürmek isterseniz ona gülün derseniz gülmez.” der. Gülmeyi amaç hâline getirin, gülme hedefine ko�un gülemezsiniz. Bu kadar basit. Mutluluk da böyledir. Mutlulu�u amaç hâline getirirseniz mutlu olamazs�n�z. Bir insana gerçekten çok ince esprileri olan bir f�kra anlat�rsan�z f�kran�n sonunda adam üç gün gülebilir. F�kra anlat�m� olmas� gülmeyi beraberinde getirecektir. Gülmek hiç bir zaman amaç de�ildir. Ama siz bir eylem yaparsan�z bir f�kra dilerseniz gülme kendili�inden gelir. Mutluluk da ayn� bunun gibi bir yan üründür. Amaç hâline gelirse asla ula�amazs�n�z.
Peki, mutlulukla ilgili hadis ve ayet var m�?
Çok. Tabii ki. Öyle direkt somut örnek verilebilir. Ama neden Kur’an-� Kerim’de ve hadislerde mutluluk �udur, diye bir aç�k tan�mlama yok. Çünkü Kur’an-� Kerim’de ve Peygamberimiz’in hadislerinde bir zemin olarak bulursunuz bunu. Mutlulu�un Efendimizin hayat�nda ayr� bir yeri yoktur. O bir zemin hâlidir. Yani “e�yada asl olan ibahad�r” diyoruz ya. Yani e�ya normalde mubaht�r, kullan�m� caizdir. Baz� �artlar meydana gelirse o haram olabilir. �nsanda da aslolan mutluluktur. Günlük bilincimizde genel olarak mutlu olan ve ba��na bir olay geldi�inde mutsuz olan bir insan m�y�z yoksa genel olarak mutsuz olan ama ba��na bir olay geldi�inde mutlu olan bir insan m�y�z? Soru bu.
Sizce bu sorunun cevab� nedir?
“Eh i�te ayn� ya evden okula okuldan eve…” diyenler ço�unlukta olacakt�r. Burada mutluluk ifadesi yok. Genel olarak mutsuz olan, ba��na bir �eyler gelirse mutlu olaca��na inanan ki�i hep bunu arar, “Ayette ne var?” veya “Hadiste ne var?” der. Mutlulu�un tan�m�n�n pe�ine dü�er. Bu insanlar�n en kolay mutlulu�u buldu�u yer neresidir biliyor musunuz?
Neresi?
Mutlu insanlar� takip ederler. Sosyal medyada mutlu insanlar� takip ederler. Onlar�n hayat enerjisi onu mutlu eder. Kur’an ve sünnette aslolan insan�n genel olarak tevekkül sab�r �ükür hâli olmas�d�r. Sonra Allah’tan ona bir zorluk, güçlük gelirse bunun Allah’tan geldi�ini fark edip içsel bütünlü�ünü bozmadan kalbindeki huzur ve sekineti bozmadan onun üstesinden gelebilir. O yüzden bence bizim ilk etapta Kur’an ve sünnetteki mutlulu�u anlamak için, oradaki mutlulu�u bulmak için bak�� aç�m�z� de�i�tirmemiz laz�m. “Kur’an’daki mutluluk ayeti budur” ya da “Peygamber Efendimizin mutluluk ile ilgili hadisi budur” dersem ben size ikincisini yapm�� olurum. Bu zaten Kur’an ve sünnete ayk�r�. Allah’�n var oldu�unu biliyor mu bir insan? Her yerde onu görebiliyor mu? Daha nerde mutluluk ar�yorsun? Ba��na bir �ey geldi�inde dönüp içinden “Rabbim senden geldi �ükürler olsun” diyebiliyor musun? Bir söz var; “Ba��na bir dert geldi�inde Allah’a dönüp ne kadar büyük bir derdim var deme, derdine dön ne büyük bir Allah’�m var de.” ��te mutluluk budur. Biz de fark�nda olmadan bugünün Müslümanlar� olarak �slâmî ba�lamda mutlulu�u arayan bir motivasyonla yola ç�kmayal�m. Bunu yapt���m�z zaman, modern hayat�n elinde bireyselle�mi�, materyalist hâle gelmi�, kendi içsel bütünlü�ünü kaybetmi� ve bunu tekrar bütünle�tirmeye çal��an insanlar oldu�unu kabul etmi� oluruz. Peygamber Efendimizin hayat�nda da hüzün hep var ama sürekli de mütebessim. Ac� s�k�nt� çok çekmi�, kendi eliyle kaç çocu�unu topra�a vermi�. Ama hiçbir zaman kalp sekinetini kaybetmemi�.
Postmodern insan mutlulu�a nas�l bak�yor, onu nerede ar�yor?
Postmodernizm, insanlar�n ortak iyi, do�ru, güzel çizgilerini tamamen kaybetmesidir. Postmodernizm ortak ilkelerin tamamen ortadan kalk�p, sana göre öyle, bana göre böyle, �una göre böyle demektir. Olgular�n yok olup alg�lar�n sadece esas kabul edildi�i bir dünyada her bir birey kendi do�rular�yla ya�arsa, ba�kalar�yla ortak do�ru kuramazsa bir arada olamaz ki. Buna ben de kalabal�k diyorum. �nsanlar bir aradalar fiziksel anlamda ama birlikte de�iller. Neden? Çünkü birlik, ortak de�er, ortak hedef ve ortak davran��la olur. Bu birli�e size örnek vereyim. Mesela camiye giden insanlar dü�ünelim. Bizim camimiz kalabal�k de�il mi? �ki yüz ki�i. �ehrin caddelerine gidelim. Sokakta dola�an insanlar iki yüz ki�i. Camideki için biz “bir grup”, “bir cemaat” ifadesi kullan�r�z. Sokaktaki insanlar için kullanmay�z. Sebep? Rakam ayn� rakam. Sebep �u; camideki insanlar için ortak de�er var m�? Var. Ortak amaç var m�? Hepsi niye geldi camiye cuma vakti? Ortak davran�� var m�? ��te bunlar birle�tirir onlar�. Birlik olur. Bu birlik oldu�u an siz orada bir tak�m grup ruhundan bahsedebilirsiniz. Sokak’ta bu yok. Grup de�il ama birey, cemaat de�il ama kalabal�k.
Postmodernizm yüzünden mi kendimizi yaln�z ve mutsuz hissediyoruz?
�nsan kendisini çevresindeki insanlar�n kalabal�kl���yla do�ru orant�l� olarak yaln�z hisseder. Neden bu dönü�üm oldu? Bunun bir tek sebebi var. Biz ortak ilkelerle hareket etmeyi kendimiz istemiyoruz. Senin bir kom�un olsa o kom�un ile ortak ili�kileriniz olsa, o ili�kilerinize her ikinizde emek vermi� olsan�z. Fedakârl�k yaparak bir al��veri�te bulunsan�z. Bu oldu�unda kendini yaln�z hissetmeyeceksin. Ama sitelerde hiç kimse kimseyi tan�m�yor. Bundan �ikâyet eden herkes, ilk ta��nd���nda kap� kap� dola��p, “merhaba ben geldim” dedi mi? Yap�n. Ben yapt�m. Apartmanda on ki�i mi var? �ki tanesi ç�k�yor. Biz hep istiyoruz ki insanlar bize gelsin. Biz hiç ad�m atmayal�m. Bu asla Peygamber Efendimizin uygulad��� bir metot de�ildir. Postmodern insan�n mutsuzlu�u da yaln�zl��� da ortak ilkelerle bir arada ya�amak istemeyi�inden kaynaklan�yor. Mahalleler pek güzeldi, harikayd�. Ama mahalle beraberinde bask� getirir. Hiç kimse mahalle bask�s� ya�amak istemiyor. O zaman oradan uzakla��rsan bedelini de ödeyeceksin. Bu, bu kadar basit bir gerçektir. Yine söylüyorum mutluluk, birey ve toplum olman�n dengesini de sa�lamakt�r. Mahalleden kaçmak de�il mahalle bask�s�nda ezilmek de de�il. Birlik ruhunda yeti�en mutlu birey olabilmek.
Postmodernizm bir tehdit mi?
Postmodernizm, sen istemedi�in sürece senin zihnine giremez. O yüzden ben, bireyselle�me, materyalle�me, maddile�me, postmodernizm, modernizm, sosyal medyan�n bizi etkisi alt�na almas� gibi durumlar�n bir d�� tehdit olarak alg�lanmas�na ve gelip hayat�m�z� mahvediyormu� gibi bir söyleme �iddetle kar��y�m. Çünkü bu ak�mlar�n hepsi biz izin verdi�imiz zaman biz etkiliyor.
Bir program�n�zda “Tüketim ça�� içinde bize neyle mutlu olaca��m�z� dikte ettiren sistemin içindeyiz” diyorsunuz. Bu dikteden kurtulman�n yolu nedir?
Coca Cola reklam�ndan örnek vereyim. Coca Cola hiç zaman hiçbir reklam�nda asla sadece kola satmad�. Mutluluk satt�. De�i�ik mutluluk sahneleri koydu oraya. Sofra koyar, bisiklete binen dede koyar, sahilde yürüyen çiftler koyar. Bunlar�n hiçbirisinde de kola aktif bir ürün de�ildir. Sahilde yürürken illa içmen gerekmez. Coca Cola mutluluk vadediyor. Bunu al�rsan mutlu olursun. Mesela güzellik vadeden reklamlar var. Güzel bir kad�n yak���kl� bir erkek olursan, toplumda herkesin hayran oldu�u ki�i olursan, mutlu olursun diye bir alg� olu�turur. �u markay� kullan�rsan mutlu olursun. �öyle bedenin olursa mutlu olursun. �öyle bir evin, araban olursa mutlu olursun. �nsanlar da bunlara ula�t���nda mutlu olaca��n� zanneder. Bir k�sm� u�ra��r u�ra��r bunlara ula��r. Ama hiçbir �ekilde mutlu olamaz. Bu sefer de ben “niye mutlu olmad�m?” der. Bunlar i�te bize mutluluk için dikte ettirilen �eylerdir.
Ne yapabiliriz?
Çok basit. Az�c�k üstüne dü�ünün. Bir insan karn� ac�kt���nda ne yapacak? Yemek almaya kim gidecek deyip �uradaki saks�dan al�p toprak yiyor mu? Yese karn� doyar m�? Doyar. Toprak midede yer etti�i için, mide de asit salg�lamaz ve doyar�z. Ama toprak bizi mahveder. Peki, bizim zihin dünyam�z, bizim duygu dünyam�z, midemizden daha m� az k�ymetli? Oraya her gelen bilgiyi al�yorsun? Al�yor, al�yor çöplü�e dönüyor. Sonra bana geliyor diyor ki; “Hocam bundan nas�l kurtulabilirim?” Hocam bunu içine alma. Buldu�un her �eyi yersen mideyi bozars�n.
Uzmanlar Türkiye’de antidepresan ilaç tüketiminin son 5 y�lda 7 milyon kutudan 12 milyon kutuya ç�kt���n�, ruh sa�l��� hastanelerinde doluluk oran�n�n da yüzde 100’e ula�t���n� belirtiyor. Yani her 10 ki�iden 1’i ilaç kullan�yor. Din psikolojisi bu soruna nas�l bak�yor?
Günümüz insan� art�k bu ya�ad��� dünya içerisinde karma�a içinde. Postmodernizm gelmi�, materyalizm gelmi�. Eline bir de interneti vermi�. Her an istedi�i �eyi yapaca�� noktaya gelmi�. Bunun içerisinde de kaybolmu�, odak noktas�n� da kaybetmi�. Bu adam ne yaps�n? Bu adam do�al olarak psikolojik s�k�nt� ya�ad���nda gidiyor psikiyatrlara, oradan al�yor ilaçlar�. Çünkü psikoloji, psikolojik rahats�zl�k diye tan�mlad��� hemen her �eyi az�c�k bir mutsuzluk hâlinde bile bunu bir depresyon olarak görüp hemen ona bir çözüm üretme yoluna girmi� durumda. Ac� çekmenin, mücadele etmenin ve bunun üstesinden gelmek için kendini paralaman�n hayat�n içindeki do�al süreçlerden biri oldu�u fikrinden uzakla�t���m�z sürece buna çözüm üretemeyiz.
Dayan�kl� de�iliz…
Psikolojik dayan�kl�l�k dedi�imiz bu hâl nesilden nesile giderek daha çok dü�üyor. Kurtulu� sava�� sürecinde Anadolu insan� kad�n erkek çok büyük zorluklar ya��yor. Yani kaç tane çocu�u do�mu�, ölmü�, tarlas� yanm��, devlet ine�ini alm��. Bir insan bu kadar üst üste travmaya nas�l dayan�r? Ben o teyzeleri buldum. O amcalar� buldum onlarla mülakatlar yapt�m. Nas�l dayand�klar�n� sordum. “Biz bilmiyorduk ki” diyorlar… Depresyona girmek ve y�llarca orada kalmak lükstür. Bunu yapacak imkân� olan adam bunu yapar. Bizim imkân�m�z var bugün. Ama orada çocuk bekliyor, burada tarla bekliyor. Sen o tarlay� bu y�l ekmezsen önümüzdeki y�l yiyecek ekme�in yok. Depresyona nas�l gireceksin? Burada depresyondan kast�m, uzun süreli içe kapanma ve sosyal ili�kileri tamamen terk etme hâli. Tabii ki tarih boyunca depresyona giren insan var ancak bugün say�n�n artt���n� söylüyorum. Sebebi ise psikolojik dayan�kl�l���m�z�n zay�flamas�.
Küreselle�me ça��nda her �eye daha çabuk ula�an insano�lunun eskiye göre daha kolay mutlulu�u yakalamas� gerekmez mi?
Hay�r, tam tersi. Frankl’den örnek verece�im. Der ki; “�nsan�n en temel ihtiyac� yeme, içme, sosyalle�me vesaire de�ildir. �nsan�n en temel ihtiyac� ki�inin kendi hayat�na bir anlam bulmas�d�r. Ki�inin kendisinin bu hayatta ya�amak için bir nedeni varsa, ya�ad��� hayata bir anlam yükleyebiliyorsa en zor �artlarda dahi anlam dolu ya�ayabilir. Böyle bir nedeni yoksa en iyi �artlarda dahi hayat�na devam edemeyecek büyük depresyonlar ya�ayabilir ve hatta intihar edebilir.” Sonra Frankl sorar “Peki insan nerelerde hayat�na anlam yükler?” Frankl’�n buldu�u üç madde var. Biri bir i�e odaklanmak. Kafas�na bir i� koyar ve ben bunu yapaca��m derse o i�i yapmadan ölmeyece�i için ya�am için bir sebep bulur. Bu bir da��n tepesine t�rmanmak olabilir, bir hal�y� dokuyup bitirmek olabilir. Hayat�na bir hedef koymu� bir insan, hayat�na anlam yükler.
�kincisi sevgi. Kendi d���nda bir varl��a, bir insan veya bir canl�ya sevgiyle yönelmi� ki�i ya�am�nda anlam bulur. Bebe�ine bakmak veya köpe�ini sevmek olabilir mesela. Bir insan�n hayat�na anmak yükledi�i ana karakterlerden üçüncüsü ise ac�d�r. �nsan�n anlam bulmas� için ac� çekmesi �art de�ildir. Ama elinde olmayan sebeplerden dolay� ba��na zor bir olay geldiyse bir ac� ya�ad�ysa, bu ac�yla yüzle�ip üstesinden gelmesi gerekirse, mücadele etmesi gerekirse, bu ki�i bununla hayat�na bir anlam yükler ve ya�ayabilir. Hem de bu ki�inin hayat�, çok zengin, her türlü imkân� olan bir insandan çok daha fazla anlam yüklüdür. Ya�am mücadelesi gücünü kaybederse, mücadele zay�flarsa �artlar�n�z çok iyile�ir ve bir �eylere ula�mak için mücadele etmeniz gerekmezse “ne için ya��yorum?” sorusu birden ortaya ç�kar. Ve o ki�i bununla yüzle�emezse mutsuz olur, devrilir.
Mutluluk kimileri için dünyevi bir tan�mken, huzur manevi yani ilâhî bir duygunun kar��l��� gibi zannediliyor. Ne�e, mutluluk ve hüzün aras�ndaki fark nedir?
Ne�e bir durum kar��s�nda aniden verilen olumlu tepki. Ya�an�r ve bir süre sonra da biter. Ne�enin gelip geçici ve belli bir olaya ba�l� olu� hâli vard�r. Mutluluk ise genel olarak insan�n kendisinden, çevresinden ve Allah’tan raz� olmas�na ba�l� olarak ya�ad��� bir hâldir. Asl�nda mutlulu�un tam tan�m� bu, içinde bulundu�u iyiliklerin fark�nda olan insan. Yani hepimizin hayat�nda olumlu �eyler var. O hayat�n�n olumlu taraflar�n� görüp bunlara de�er verip bunun fark�nda olan ki�i, otomatik olarak mutlu birey olur. Yoksa herkes ayn� �artlardad�r da baz�s� içinde bulundu�u �artlar�n iyi taraflar�n� görme yetisine sahip de�ildir. Bu �artlarda üç birey anlatay�m size. Birisi içinde bulundu�u �artlar�n olumlu taraflar�n�n fark�nda oland�r. Bu mutlu birey. Birisi içinde bulundu�u �artlar�n olumlu olumsuz taraflar�n�n fark�nda de�ildir. Bu ortalama ruh hâli olan birey. Evden okula okulda eve, rutin bir hayat� vard�r. Birisi de içinde bulundu�u �artlar�n olumsuz taraflar�n�n fark�ndad�r, olumlular� göz ard� etme e�ilimindedir. Bu da kötümser tip i�te. Bunlar�n hepsi tipoloji olarak kar��m�za ç�kar.
Peki, huzur?
Huzur ise çok daha derin ve çok daha geni� alana yay�lm�� bir kavramd�r. Huzur, huzurlu hissetmek demek tek bir olay ya da tek bir ki�iden dolay� de�il daha genel anlamda mutluluk duymak memnuniyet duymak demektir. “Elhamdülillah hayat�mda her �ey yolunda”n�n biraz daha ötesinde var olu�la ilgili bir hâldir. Huzur hâli. Var olmu� olmak, yarat�lm�� olmak ve bunun fark�nda olup Allah’a �ükretme hâlidir. Bir de kalp sekineti vard�r. “Kalpler ancak Allah’� anmakla mutmain olur”daki o mutmainlik. Peygamberlerde olan hâlin ad�d�r, itmi’nan. Zorluk, güçlük en a��r imtihan s�ras�nda onlar da üzülür, a�lar. Efendimiz çocu�u topra�a verirken a�l�yor. Ama kalbi mutmain olmu�. Bütün hayata yans�yan bir fark�ndal�k hâli var. O da Allah’tan geldik Allah’a gidece�iz bilinci.
�yi insan olmak, dindar olmak mutlulu�un formüllerinden midir?
�yi insan� ve dindar� nas�l tan�mlad���n�za ba�l�. Gerçekten Allah’�n varl���n�n, birli�inin, bizi yaratt���n�n ve bizi asla yaln�z b�rakmayaca��n�n fark�nda olan insan mutlu insan�d�r. Do�ru ama bu bugün iyi ve dindar insan olarak tan�mlan�yor mu? Oray� size b�rak�yorum. Benim ki�isel görü�üm; dindar insan, Müslüman, iyi insan tan�mlar�m birbirinden uzak de�ildir. �slâm literatüründe de bu böyledir. Kendisiyle, çevresiyle, Allah ile bar���k ise bir insan, mutludur. Bunu yapm�yorsa bu insan bence dindar da de�ildir. Bugünün dindar tan�m� çok de�i�ik bir yere evrildi. Namaz k�l�yor ama sokakta trafikte kald���nda kar��s�ndakine küfrediyor. Bu insan dindar de�ildir. Yani dinden ç�kt���n� iddia edemem ama içsel bütünlü�ünü sa�lam�� bir dindar de�ildir. Dindarl���n de�i�ik görünümleri var. Bugünün insan�n� da geçmi�in insan�n� da en güzel anlatan kitap Kur’an-� Kerim’dir. Allahu Teâlâ’n�n tan�mlar� hepsinin tan�mlar�n�n üstünde. Benim içimi ac�tan din e�itiminde de bu tan�mlar kullanm�yor. Kur’an-� Kerim’de inanan insan tan�m�na bak�n: “�nananlar, ancak Allah an�ld��� zaman yürekleri titreyen kimselerdir.” (Enfal Suresi 2. Ayet) Ö�rencilerime bu ayeti, “onlar Allah’�n ad� an�ld���nda ‘hi!’ derler.” �eklinde aç�kl�yorum. Bunu diyorsan dindar insans�n. Bunu demiyorsan bir dü�ün derim.
Sümeyye Ertekin (röportaj), “Mutluluk Diye Bir �ey Yoktur”, Bilimevi Kad�n dergisi, Ocak-�ubat-Mart 2019, say� 8.