İskilipli Atıf Hoca'nın Fatiha Tefsiri

İskilipli Mehmed Âtıf’ın Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri geçen yılın sonlarında yayımlandı. Mehmed Ali Seraceddin ile Mustafa Çiçekler’in neşre hazırladığı eserin girişinde İskilipli Mehmed Âtıf’ın hayatı ve eserlerini tanıtan bir metin yer alıyor. Bunu ufarak bir takdim yazısı izliyor

22-02-2016


İskilipli Mehmed Âtıf, Türkiye’de şimdiki yakın tarih telakkisinden evvelki, ana hatlarıyla 1980 sonrası yakın tarih eleştirilerinin köşe taşlarından biridir. Şimdilik miadını doldurmuş gibi gözüken birinci tek parti devrine dair tartışmaların alevlendiği her dönemde adı muhakkak anılır. Necip Fazıl, Son Devrin Din Mazlumları’nda fert çerçevesinde ilk din mazlumluğunun onda görüldüğünü belirtir. Bir yanıyla sarıklı ulema tipiyle Cumhuriyetin aradığı günah keçisidir o. Diğer yandan tek parti devrinde, düşüncesi ve inanış biçimi bakımından sindirilmek istenen bir figürü temsil eder. Bu yönüyle etkisi muhalifler ve mazlumlar katında kalıcı olmuştur. [Geçerken, yakın dönemde bu bağlamda yapılan bir çalışmayı hatırlatmak isterim: Bülent Gökgöz-Bahadır Kurbanoğlu, İskilipli Atıf Hoca -İstiklal Mahkemeleri'nin Tarihi Misyonu ve Şapka İnkılabı, Ekin Yayınları, 2013.]

Dolayısıyla kimi zaman tarihi kimi zaman hissi gerekçelerle gündemde tutulan İskilipli’ye ve dünyasına ilişkin her yeni keşif, bulgu, iz bir şekilde heyecan dalgası doğurur ya da böyle olması beklenir. Sözgelimi Cemiyet-i İlmiyye-i İslâmiyye tarafından yayınlanan Beyanü'l-Hak dergisinde 1911-1912 yıllarında "Medeniyet-i Şer'iyye ve Terakkiyat-ı Diniyye" başlığı altında yazdığı makalelerinden oluşan Medeniyetimizin Sosyal Dinamikleri önceki yıllarda günümüz Türkçesiyle yayımlanmıştı. Fakat memleketin hararetli ve hareketli günlerinin zifiri karanlığında bir türlü fark edilmedi bu eser.

Eser, İskilipli Mehmed Âtıf’ın İslâm, şeriat ve yaşadığı zamanın günlük meselelerine, siyasetine bakışı hakkında fikir edinmek bakımından önemliydi. Zira İskilipli burada medreseden eyleme geçen yeni dönem ulema aydın tipinin ilk örneklerinden biri olarakİslâmcılık düşüncesinin klasik tezlerini savunarak “İslâm ilerlemecidir” der. Bir yanıyla savunmacı İslâmcılığın temsilcisi olarak İslâm’ı çağın tezleriyle eşitlerken modern bakışa göz kırpar, öbür tarafıyla şekli muhafaza ve şeriat savunusu üzerinden geleneksel İslâmcı olarak anılır. Hiç şüphesiz bunlar abartılı ve ölçüsüz bir yaklaşımdan kaynaklanmıyor. Bu çerçevede Necip Fazıl’ın, Âtıf Hoca’nın Yıldız Sarayı’nda Sultan Vahdettin’in iftar sofrasında tam bir Avrupalı edasıyla yemek yemesini, çatal ve bıçağını bir diplomat itinasıyla kullanışını aktardığı faslın son kısmına bakılabilir.

Türk okuru “hayatı baştanbaşa macera ve çile dolu” İskilipli Mehmed Âtıf’ı tanımıyor diyemeyiz fakat Frenk Mukallidliği ve Şapka risalesi dışında yeterince tanındığını söyleyemeyiz. Burada tasa bağcı dövmek değil. İçi körlerin, ruhu körelmişlerin rehber kesilebildiği dönemlerdi ne de olsa bahsettiğimiz zaman dilimi. Dahası kültürel hayatımızın gönül kırıcı boşlukları var; bu yüzden kişiler üzerine ciddi monografiler yazılamıyor.

İşte bu noktada İskilipli Mehmed Âtıf’ın yadigârı eserlerinin neşrinin dahi henüz derli toplu bir biçimde yapılmamış olması kendisine dönük heyecan dalgasının niteliği üzerinde düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Katledilmesinin yasını tutmanın ötesine geçilebilmiş değil. Ama bundan sonra yapılması gerekenler arasında eserlerinin özenli bir biçimde basımı ilk sıralarda yer almalı. Elbet gün gelecek bu da olacak.

 

İskilipli Mehmed Âtıf’ın Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri geçen yılın sonlarında yayımlandı. Mehmed Ali Seraceddin ile Mustafa Çiçekler’in neşre hazırladığı eserin girişinde İskilipli Mehmed Âtıf’ın hayatı ve eserlerini tanıtan bir metin yer alıyor. Bunu ufarak bir takdim yazısı izliyor. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ile Ebül’ulâ Mardin’in Huzûr Dersleri’nden yararlanılarak hazırlanan bu biyografi çok genel. Bilinenlerin ötesinde yeni bir bilgi yok. Üstelik İskilipli Mehmed Âtıf’ın eserleri arasında Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri yer almıyor. Eserlerine dair dökümde dahi birtakım eksiklerin bulunduğu düşünülürse besbelli henüz yasla sarmalanmış alacakaranlık bir dünyayla karşı karşıyayız.

MÜMİN VE MUVAHHİDİNİ MÜSTEFİD ETMEK

Modern zamanlarda, bilhassa yirminci yüzyılda âlimlerin her dönemdekinden daha çok tefsir yazdığı, Kur’an-ı Kerim üzerine çeşitli görüşler serdettiği bilinen bir gerçek. Bu çerçevede ilk çırpıda ciltlerce tefsiri sayabilir ikinci kümede pek çok ismin kaleme aldığı mealleri anabiliriz. Bu iki uç dışında sure tefsirleri için de ayrı bir bölüm açılabilir. İskilipli Mehmed Âtıf’ın Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri’nin yerini tayin etmek babında bu kavşak dikkate alınabilir. Bir şah eser, opus magnum değil bu eser, farkındayım. Bu yazının muradı da eserle ilgili kimi noktalara dikkat çekmekle sınırlı zaten.

Eserin takdim kısmında, bu tefsirin özellikleri hakkında bilgiler sunuluyor. Ayrıca eserin Ahmet İncemaya’nın koleksiyonunda bulunan eserlerden biri olduğunu öğreniyoruz. İskilipli Mehmed Âtıf eserin girişinde lisanı Türkîye vakıf olup da Arabîye vukufu bulunmayan mümin ve muvahhidini müstefid edip onların hayır dualarını almak maksadıyla tefsirini kaleme aldığını belirtiyor. Yayınevinin takdim kısmında eserin hususen öne çıkarılan yönleri şöyle:

“Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerinden her biri insanları doğru yola erdiren, belki her âyeti insanları irşada kâfi gelen hayat düsturlarıdır.

Kur'ân-ı Kerîm'in ilk sûresi olan Fâtiha'nın lâfızları her namazda tekrar edilmekte, manâsı dikkatlice düşünüldüğünde ibadete devama ve günahı terketmeye sebeb olmaktadır. Bir şeyi ifade etmek için birçok isim verilmesi o şeyin şerefine delâlet ettiğinden, Fâtiha sûresinin de "Fâtihatü'l-kitâb" ve "el-Fâtiha" gibi birçok ismi vardır.

İlim ve irfan coğrafyamızda belki de en çok tefsiri yapılan sûrelerden biri Fâtiha'dır.

İskilipli Mehmed Âtıf Hoca da Türkçeye vakıf olup da Arapçayı bilmeyen mümin ve muvahhidinin istifade etmeleri için her yönüyle Fâtiha sûresini tefsir ve tercüme etmiştir.”

Ayrıca İskilipli Mehmed Âtıf’ın bir fakih, bir müfessir, bir muhaddis, bir mutasavvıf olarak tefsirinde takip ettiği usul babında birtakım yönelişler kaydedilmektedir. Zikir mevzusu başta olmak üzere tasavvuf kökenli yorumlara geniş yer açar İskilipli Mehmed Âtıf. Bu bahiste değindiği kimi noktalar, onun Nakşî- Hâlidî meşrebinden olduğuna yorulur. Bütün bunların bir temeli olduğu söylenmeliydi ama bunun daha detaylı yapılması gerekirdi. Burada ilgi çekici olan satırlar şöyle:

“Mehmed Âtıf Hoca tefsirinde kıraat imamlarının, mezhep imamlarının, hadis âlimlerinin, müfessirlerin ve mutasavvıfların görüşlerine başvurmuş, zamanının ve günümüz insanının karşılaştığı ve karşılaşabileceği meselelere reçete sunmuştur. İbadet murad eden kimseye şeytanın hile ve desiseleri, iğva ve vesveseleri çok olduğundan, uyanık olmak için bazı vesveseleri ve hileleri ve bunların def edilme şekillerini maddeler halinde sıralamış, mümin ve muvahhidlere hatırlatmada bulunmuştur.

(…)

Hz. Peygamber ve ümmeti için ‘ihsân-ı ilâhî’ oldupu bildirilen besmele bahsinde, meşru olan işlerin hiç birisinde besmelenin terk edilmemesi gerektiğini vurgular. Bu bahiste bir fakih olarak fıkhî meselelere temas eder. Okuyucuya hamd’i anlatır, şükür hakkında mufassal bilgiler verir. Nakşî- Hâlidî meşrebinden olduğu anlaşılan Âtıf Hoca zikir bahsinde, zikrin adabını, faziletlerini öğretir. Ayrıca ibadeti ve ibadetin sırlarını, takva ve mertebelerini, ihsanı, adaleti ve daha birçok şeyi bu eserinde okuyucuya aktarır.”

DAİMA MÜTEYAKKIZÂNE HAREKET

Eserin yazılış sebebinin açıklanmasının ardından gelen kısmında Fatiha Suresinin genel özellikleri anlatılıyor. İstiâzenin keyfiyeti, şeytanın vesveseleri ve besmele faslından sonra ayet ayet surenin tefsiri yapılıyor. Kelime tahlilleri de geniş yer tutar. Takvanın üç mertebesinden bahsederken korkunun değil, sakınmanın ön planda olması, muttakinin ise “Kendini ahirette muzırr olacak şeylerden koruyan kimse” olarak tarif edilmesi dikkat çeker. İskilipli Mehmed Âtıf, istiâze bahsinde hatırımıza gelen şeyleri endaze-i şer’i şerifle ölçmek gerektiğini, derhal harekete geçilmemesini tavsiye eder:

“Derhal yapmaya kıyam eylememeliyiz. Yani evvelâ hatıra gelen şeyi, şer’-i şerîfe muvafık olup olmadığını tedkik etmeli, muvafık olduğu surette yine düşünmeliyiz. Meselâ hatıra gelen şey bir nafile ibadet ise onunla meşgul olduğumuz takdirde farz olan bir ameli işlememize mani olup olmayacağını düşünmeliyiz. Mani olmazsa işlemeli, mani olursa terk edip farz ile meşgul olmalıyız. Hâsılı daima müteyakkızâne hareket etmeliyiz.”

Buna benzer yorumları ilminin sadece ezberleme değil, “tefekkür hassası” ve ince hikmetlerle dolu olduğunu ispatlar. Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri adlı eserin bir başka mühim yönü nazım bölümleri. Tenbih alt başlığını taşıyan kısımlarda daha çok bu bölümler. Giriş bölümünde eserin hangi maksada binaen telif edildiğine dair bölümde yer alan dizelerden bir bölümü şöyle:

“Bir muvahhid düşünün ki o muvahhid kılıyor

Beş namaz hâlıkımın emri diye rûz u şebân

Her namazda okuyor Fâtihayı tekraren

Anlıyor söylediği şeyleri bî-reyb ü gümân

Haşrı mîzânı, hesâbı ve sırâtı düşünüp

Niam-ı ehl-i cinânı görüyor bî-pâyân

Bakıyor bir de dönüp hâline ehl-i nârın

Vâ ‘sübûrâ’ diye feryad ediyorlar her ân

Sûre-i Fâtihada bunları bir bir düşünen

Cür’et eyler mi aceb eylemeye o isyân”

İskilipli Mehmed Âtıf, Muallim Naci, Namık Kemal, Şirazi’den beyitler naklediyor yeri geldiğinde. Bu ilişkilendirmeler silsilesi aynı zamanda İslâmî ilimlerin şiirle münasebetini aralamaya, açmaya ve açımlamaya katkı sunabilecek evsafta. Hatta platonik sanat karşıtlarına sille atacak kertede yol açıcı. Neredeyse her ayetin tefsirini tamamlarken tavsiye babında şiirin imkânlarından yararlanıyor İskilipli Mehmed Âtıf:

“ Bilirim ben kusurumu yâ Rab

Gerçi pek nakısım ibâdette

Ma’a-hâzâ ibâdetim sanadır

Kılma şermende hîn-ı hâcette

Sen meded kıl inâyet eyle bana

Lutf edip bâ-husûs tâatte”

Fâtiha-i Şerîfe Sûresinin Tefsiri, İskilipli Mehmed Âtıf portresine, müfessirin dünyasına ve ufkuna ışık tutan bir belge. Gerisi gelmeli, Türk okurunun ilgisini çok çekecek bir külliyat olmasa da Risale Yayınlarının tez elden müellifin diğer eserlerini neşre hazırlatmasını dileyelim. Zira bu kültürel hafıza açısından önem taşıyor. Bunlar tamamlanırsa İskilipli Mehmed Âtıf’ın dünyasının altyapısını farklı bir gözden okunması mümkün olabilecektir. Bu tefsirin tefsir usulü açısından nasıl okunacağını ise önümüzdeki yıllarda görme imkânını elde edeceğiz. Madem şiirden bahsettik kitaptan iki beyitle bağlayalım bu değiniyi:

“Hidayet eyleyip yâ Hayy ü Kayyûm

Bizi her dem sırât-ı müstakime

Düşürme nâra îsâl eyle yâ Rab

Bizi lütfunla cennât-ı naîme”

Asım ÖZ

Etiketler : #İskilipli   #Atıf   #Hoca'nın   #Fatiha   #Tefsiri    
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN