
"olursak" Arama Sonuçları

Emperyalizmin taşeronluğunu yapan sözüm ona Müslüman devletçiklere gelecek olursak; bunların Ashabı Uhdud kıssasında Allah’ın lanetlediği grubu teşkil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bugün Filistin genelinde ve Gazze özelinde yaşananlara tamamen ortaktır bu devletçikler ve başındaki yöneticiler. Daha da ötesi tüm İslam beldelerinde dökülen kanların birinci sorumlusu bunlar.

Kur’an’da, câhiliye kavramının dört ayette ve her birinde ayrı terkipler içinde kullanılmaktadır. Bu ayet-i kerimeler nüzul sırasıyla Âl-i İmrân 154, Ahzâb 33, Fetih 26 ve Mâide 50. ayetleridir. Kullanılan terkipler ise, yine sırasıyla ifade edecek olursak “zannel câhiliyye”, “teberrucel câhiliyye”, “hamiyyetel câhiliyye” ve “hukmel câhiliyye”dir.

Günümüz şartlarında da bâtılla mücadelenin kapsamını büyük oranda sosyal medyaya hasretmiş durumdayız. Daha doğrusu sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, hatta eşle dostla paylaşmadıklarımızı bile burada paylaşmaya alıştığımız için cihadımızı da buraya taşıdık gibi gözüküyor. Hepimizin samimâne, hâlisâne bir çaba içinde olduğumuz varsayımıyla konuşacak olursak dahi bize acilen bir "sosyal medyada bâtılla mücadele rehberi" gerekiyor

Evet, kelle avcılarıyla konumuza dönecek olursak; bu zulüm, işkence ve idamlar; ekmeksiz kalan fakat “KELLESİZ” kalmak istemeyen yoksul İstanbul halkını canından bezdirmiş olacak ki, şapka kanununa muhalefet sanılmasın diye Beyoğlu şapkacılarına hücum etmişler, satılmasına imkân olmayan en tapon malları bile göz açıp kapayıncaya kadar altın fiyatına kapışmışlardı. Artık halk için sorun; şapka takıp takmamakla alakalı bir sorun olmaktan çıkmış, sorun sadece “Şapkanın giyileceği kafayı yerinde tutabilmeyi becerebilme sorunu” haline gelmişti.

Ailenin temeli nedir, diye soracak olursak İslam'la bütünleşmiş, İslam'ı anlamış ve yaşayan mü'min erkek ve mü'mine kadının oluşturduğu aile yapısı diyebiliriz. Örnek-model olmalıdır.

Aramızda tekrar edip durduğumuz bir ilke olan cahiliyyenin tüm şahıs ve kurumlarını Reddetmedikçe araya kırmızı bir çizgi koymadıkça cahiliyyeden ayrılmadıkça Nebevi hareket metodu uygulanamaz.

Hz. Yusuf bir peygamberdir. Hiç şüphe yok ki onun risâleti de, gönderilen bütün peygamberlerin risâletlerinin aynısıydı ki, o risâletler Allah’ın dinini diğer bütün din ve düzenlere gâlip kılma ve yüceltme risâletidir. Yoksa biz Yusuf’un (a.s.) hükümette bulunduğu süre içerisinde, bir kâfir yöneticinin emrine ve hizmetine girerek, onun yardımcılığını yaparak, Allah’ın dinine göre değil de, hükümdarın/tâğutun kanunlarına göre hükmettiğini kabul edecek olursak, o takdirde Hz. Yusuf’un Süleyman Demirel’den, Bülent Ecevit ve benzerlerinden ne farkı kalır?

“Bu akıl tutulmasına sebep olan hastalık nedir?” diye soracak olursak bunu ben “konfor” hastalığı olarak tanımlıyorum. Öyle ki bu hastalık insanların vahye olan ilgisini azaltıyor, Kur’an okuyanların Kur’an’a teslim olmalarını değil ona dilediklerini söylettirebilme çabalarına girmeye sevk ediyor.

Ayhan Yaraşıklı: Yaşadığımız toplum, içinde farklılıklar barındırmasıyla beraber genel bir değerlendirme yapacak olursak cahiliye diye de tanımlayabileceğimiz üçüncü tip bir tavrı egemen bir düşünce ve hayat tarzı olarak kabul etmiş diyebiliriz. Bize düşen içinde yaşadığımız bu toplumun bize etkilerini de hesaba katarak doğru yaklaşımlar göstermek. Toplumu uyarmakla sorumlu olan bizler kimliğimizi koruyarak, toplumdan kopuk olmadan ilişkilerimizi sağlıklı bir zeminde inşa etmeliyiz.

Biz Müslümanlar her nerede olursak olalım; eğer bu alanda bir iddiamız olacaksa (ki olmalıdır) Rabbani ölçülerin dışında hiçbir ölçüyü tanımadığımızı net bir şekilde izah etmeliyiz. Diğerlerini kabul etmediğimizi, edemeyeceğimizi alenen haykırmalıyız. Sadece İlahi adalete talip olmalıyız. Bunun dışında hiçbir yapının içinde, önünde, arkasında, sağında, solunda asla yer almamalıyız.

Diğer tarafta Suriye rejimini bir tür şeytanileştiren Amerika'nın da sanılanın aksine Baas rejimin hemen çekip gitmesini istediği de söylenemez. Sorun mevcut rejimin yapısal özelliklerinden çok muhtemel rejimin ne olacağı sorusuyla alakalı. Biraz daha açacak olursak, dün ABD Dışişleri bakanlık sözcüsü V. Nuland'ın açıklamasını bu çerçevede çözümlemek gerekiyor. Türkiye'nin " artık sabrımız tükendi" yönündeki açıklamasını "çok sert" olarak niteteyen sözcü, "Suriye konusunda daha temkinli olmak gerektiği"ni belirtmiş...

"Ne 'Firavun'un sarayında imanını gizleyen Mümin' kıssası, ne de Hz. Yusuf'un kıssası, bugün batıl sistemlerle içli dışlı olmaya dayalı, sistem içi konumlarını korumak için inandıklarını eğip bükmekten kaçınmayan, batılın kutsallarına tazim ve bağlılık gösterileri sunan yöntemlere dayanak teşkil edecek bir mahiyete sahiptir. Tam tersine bu kıssalar bize, hangi konumda olursak olalım imamızla asla çelişmemeyi, onun gereğini yapmaktan kaçınmamayı öğretmektedir."
Makaleler
Hava Durumu