Nuref�an ERDEN

21 Ocak 2010

Y�NEL��

Uzun yol yürüyü�ünde insan�n emekledi�i, h�zl� ad�mlarla yürüdü�ü, ko�tu�u veya tak�l�p dü�tü�ü sahnelere �ahit olmu�uzdur. Dü�en bir insan�n kalk�p avuçlar�n� temizlemesi, üstünü ba��n� topraktan ar�nd�rmas� ise bilinen bir manzarad�r. Muhtemelen bu insan kendi içinden neden dü�tü�ünü de sorguluyordur.

 

Tefekkür; bir yönüyle bireyin kendisini çevresiyle birlikte sorgulamas�d�r. Yanl��lar�n�, do�rular�n�, dü�ü�ünü sebep ve sonuçlar�yla birlikte ele almas�d�r. Veya tefekkür insan�n kendini aynada görmesidir.

 

�slam teslim olmaksa, Müslüman teslim olansa, biz bu teslimiyetin neresindeyiz? Yanl��lar� bulmada maharet kazanan insan�m�z, her nedense do�ruyu bulmada ve do�rularda sebat etmekte zorlan�yor. Hâlbuki bir davada hakl� olmak yeterli de�ildir. Önemli olan bu konuda sürekli ve kararl� olmakt�r. Bizler bugün �slam’dan önceki cahiliyenin belki t�pk�s�y�zd�r, beklide daha kötü durumunday�zd�r. Çevremize �öyle bir bakt���m�zda birçok �eyin cahiliye damgas� ta��d���n� görürüz. �nsanlar�n bak�� aç�lar�nda, inançlar�nda, al��kanl�klar�nda, geleneklerinde, kültür ve kaynaklar�nda, sanat ve edebiyatlar�nda, yasa ve hukuklar�nda, hatta �slam kültürlerinde, �slami kaynaklar�nda, �slami dü�üncelerinde bile cahiliyeden izler bulmak mümkündür. Peki, tüm bunlar� bir kenara b�rakal�m bugün tevhidi bilince ula�m�� bizler, �slam kesim olarak çogunlukla bireysel ya da küçük c�l�z gruplar halinde da��n�k durman�n yol açt���, güçsüzlü�ünde besledi�i çok boyutlu zaaflarla malul oldu�umuzun fark�n dam�y�z?

 

”Siz Ey imana ermi� olanlar! Allaha kar�� sorumlulu�unuzun bilincinde olun, Ona daha yak�n olmaya çal���n ve Allah’�n yolunda gayret gösterin ki mutlulu�a eri�ebilesiniz” (Maide;35)

 

Bir insan susad��� ve su aramaya ba�lad��� zaman, Allah onu mutlaka suya götürür. E�er kendiniz susuzlu�unuzun fark�nda de�ilseniz, a�z�na kadar dolu bir barda��n önünüzde durmas� faydas�zd�r. Ve bu umursamaz tav�rlar�m�z hesap verme gününün yakla�mas�na ra�men böylece uzay�p gidiyor.

“�nsanlar�n hesap verme günü yakla�t��� halde onlar hâlâ gaflet içinde gerçe�e yüz çeviriyorlar.

Onlar Rab’lerinden gelen her yeni hat�rlatmay� hep e�lenerek dinliyorlar,

Hiç ku�kusuz bu Kuran’da Allah'a kulluk edenler için yeterli olacak nitelikte bilgi ve mesaj vard�r.”(Enbiya;1.2.106)

Ar�nmak, dünya imtihan�n� kazanmak ve kurtulu�a ermek için mutlaka do�ru bir yakla��mla Kur’an’� okumak ondan ö�üt almak, özümsemek ve onunla amel etmek mecburiyetimiz var. ��te Kur’an bu kadar merkezde durmaktad�r. ��te �slam ümmeti olarak içinde bulundu�umuz zillete sürüklenmemizin arka plan�nda Kur’an’�n ve Resulullah’�n güzel örnekli�inden kopu�umuz yatmaktad�r. Bu halimizin sebeplerinin en ba��nda kitap eksenli din anlay���m�z� ve kulluk eksenli hayat tasavvurumuzu yitirerek yolumuzu kaybetmemiz var. Dinimizin din, ibadetlerimizin ibadet, ramazanlar�m�z�n ramazan, oruçlar�m�z�n oruç olmaktan ç�kmas�, içerikten ihlâstan derinlikten uzakla��p anlam ve istikamet kayb�na u�rayarak �ekle indirgenmesinden kaynaklanmaktad�r. Bizi biz yapan, bize anlam de�er ve �ahsiyet kazand�ran vahye dayal� özgün paradigma ve Muhammedül emin bir kimliktir. Böyle bir kimlikten koparak, seküler kültüre ve dünyevile�meye do�ru zelilce savrulmak hiçbir zaman öz kimli�imizle ba�da�la�maz bir durumdur. Asl�nda Kur’an bu zafiyetlerimizi bizlere çok öncelerden bildirmektedir.

“Hay�r;siz çarçabuk geçmekte olan� (dünyay�)seviyorsunuz.(tercih ediyorsunuz)Ve ahreti terk edip b�rak�yorsunuz.(K�yamet; 20-21)

Zaten bugün ben Müslümanlardan�m diyen birçok kimse asl�nda �slam’�n tevhid niteli�ini kaybetti�i, gelene�in üretti�i pek çok bidat ve hurafe ile buland�r�lm�� farkl� bir dini ya�amaktad�rlar. ��te bu sahih olmayan din anlay���n�n toplumu ku�at�r hale gelmesiyle Müslüman toplumlar tevhid ve adalet toplumu olma özelli�ini, zindeli�ini kaybederek cahili toplumlar haline dönü�üp bugünkü zelil konuma sürüklenmi�lerdir. Rabbimiz “Ben insanlar� ve cinleri yaln�z bana ibadet (kulluk etsinler diye yaratt�m”(Zariyat;56)  ayetiyle yarat�l�� gayemizin sadece kendisine ibadet (kulluk) oldu�unu aç�kça ifade etmi�tir.

Buna ra�men Allah’a kulluk ve ibadetin belirleyici olmaktan ç�kar�l�p ikinci plana at�ld���,  iman/amel bütünlü�ünün parçaland��� bir din alg�s� ile ya�ant�m�za yön vermeye çal���yoruz. Sahih bir öze dönü� ancak yeniden gerçek kayna�a dönmekle ve vahyi yeniden ya�ant�m�zda belirleyici özne konumuna getirmekle mümkün olacakt�r. E�er bizler böyle bir anlay�� için ad�m atmazsak cehenneme do�ru yol alan bu ad�mlar�m�z asla yön de�i�tirmeyecektir. Çünkü; "Herhangi bir toplum tutumunu de�i�tirmedikçe Allah onun konumunu de�i�tirmez." (Rad; 11)