Kitap tanıtımı: Milliyetçilik Kuramları (Antoine Roger)

Versus Yayınları arasında çıkan ve sekiz bölüden oluşanbu kitap başlıca milliyetçilik kuramlarını – Ernest Gellner, Karl Deutsch, Miroslav Hroch, Eric Hobsbawm, Anthony Smith, Louis Dumont, John Breuilly, Paul Brass, Guy Hermet ve Liah Greenfeld in geliştirdiği kuramlar – basit ve anlaşılabilir bir biçimde sunuyor. Ele alınan yazarları birbirinden ayıran ve birbirine yaklaştıran unsurların altını çeşitli düzeylerde çiziyor. Bu ayrım ise iki şekilde yapılmıştır; milliyetçiliği biyolojik açıdan tanımlayanlar ve kültürel gelişime bağlayanlar. Her kuramcıya şu beş soru soruluyor: Milliyetçiliği tetikleyen nedir? Milliyetçiliğin failleri kimlerdir? Milliyetçilik nasıl gelişir? Milliyetçilerin kullandığı eylem araçları nelerdir? Milliyetçi güzergâhlar nasıl farklılaşırlar?

10-12-2011


MEHMED MAKSUT
 İSLAM VE HAYAT
 

Versus Yayınları arasında çıkan ve sekiz bölüden oluşan bu kitap başlıca milliyetçilik kuramlarını – Ernest Gellner, Karl Deutsch, Miroslav Hroch, Eric Hobsbawm, Anthony Smith, Louis Dumont, John Breuilly, Paul Brass, Guy Hermet ve Liah Greenfeld in geliştirdiği kuramlar – basit ve anlaşılabilir bir biçimde sunuyor. Ele alınan yazarları birbirinden ayıran ve birbirine yaklaştıran unsurların altını çeşitli düzeylerde çiziyor. Bu ayrım ise iki şekilde yapılmıştır; milliyetçiliği biyolojik açıdan tanımlayanlar ve kültürel gelişime bağlayanlar. Her kuramcıya şu beş soru soruluyor: Milliyetçiliği tetikleyen nedir? Milliyetçiliğin failleri kimlerdir? Milliyetçilik nasıl gelişir? Milliyetçilerin kullandığı eylem araçları nelerdir? Milliyetçi güzergâhlar nasıl farklılaşırlar? Sekiz bölümden oluşan bu kitapta milliyetçilik başlıca şu kuramlarla tanımlanıyor.

BÖLÜM 1: Ernest GELLNER

Bir Kültürel Homojenizasyon Mantığı

Gellner’e göre endüstrileşmenin etkisi sadece ekonomik alanda sınırlı değildir.Sanayileşme homojen bir toplum yapısını da beraberinde getirmiştir. Milliyetçiliği sanayi toplumuyla ve onun üretim biçimiyle ilişkilendiren Gellner, milliyetçiliğin yükselişini sanayi devriminin sonucuyla ve modern dönemin devlet oluşumuyla açıklamaya çalışır. ona göre, sanayileşme büyük bir coğrafi hareketliliği, becerilerin standartlaştırılmasını ve daha etkin bir eğitim sistemini gerektirir. Modern sanayi, mesleki ve coğrafi yönden hareketli, okur-yazar ve teknolojik bakımdan donanımlı, eğitimli bir iş gücüne ihtiyaç duyar ve modern devlet kitlesel, kamusal, zorunlu ve standart eğitim sistemini destekleme yoluyla böyle bir iş gücünü sağlayabilme yetisine sahip tek örgütlenmedir. Sanayileşme ve kapitalizm süreci, birbirine ve toprağa bağlı halde yaşayan insanların harekete geçmesini ve ulus bilinciyle ortaya çıkmalarını sağlamıştır. Çok sayıda insanın aynı ekonomik ve siyasi sistemin katılımcısı hale geldiği modern sanayi toplumunda eskisi gibi akrabalık ideolojisi, feodalizm ve din bu insanları etkin bir biçimde örgütleyemez. Bu toplumsal bölünmüşlüğün üstesinden gelebilecek, bireyler arasında uyum oluşturabilecek ve kültürel homojenliği sağlayabilecek yeni bir ideolojiye ihtiyaç vardır ve bu işlevi ise Gellner göre milliyetçilik üstlenir. Sonuç olarak Gellner’e göre modernleşme milliyetçiliği, milliyetçilik da milleti doğurmuştur.

BÖLÜM 2: Karl W. Deutsch

Bir Toplumsal İletişim Mantığı

Milliyetçiliğin oluşması konusunda, Deustch’un dikkati tarımsal evreden endüstriyel evreye geçiş üzerindedir. Endüstrileşmeyle birlikte bir homojen iletişim ağı zorunlu hale gelmiştir. Milliyetçilik olgusu tamda bu temel üzerine inşa edilmektedir. Bu ağ oluşturulurken, toplumsal asimilasyon ve toplumsal hareketlenme arasında bir ilişki meydana gelir. Bu ilişki ise milliyetçiliğin yolunu açmaktadır. Bu iletişim ağının ilk aşaması dildir. Sanayileşmeyle birlikte insanlar, birbirleriyle daha fazla irtibat kurma gereği duymuştur. Bu da ikinci bir ortak dilin kullanımını gerektirmektedir. İkinci evre ise ulaşım ve haberleşme şebekelerinin geliştirilmesidir. Böylece şahıslar aradaki fiziksel mesafeyi de ortadan kaldırmışlardır.

Bu ağ bütünleşmeyi getirir ve sonuç olarak ortak bir Dünya milliyetçiliği oluşturur. Bu ekonomiye endeksli milliyetçilik zamanla kimliğe karşı ağır basacaktır. Tarım toplumundan alınıp sanayi toplumuna atılan bireyler bir karmaşaya düşerler. Tüm fertlerini tanıdıkları köyleri artık yoktur. Çoğu zaman şehirdeki komşularını bile tanımazlar. Bu karmaşa toplumlarda içsel psikoza neden olur ve eskiye özlem başlar. Bu da propaganda ve tarihselciliği getirir. Propaganda ve tarihselcilik temelde farkında olmadan milliyetçiliği beslemektedir. Bu durumda milliyetçilik toplumsal bir özgürleşme mantığını da içinde barındırır.

BÖLÜM 3: Miroslav Hroch

Bir Toplumsal Özgürleşme Mantığı

Hroch’a göre yöneten ve yönetilen arasındaki çatışma emperyalizmin ürünüdür. Bu sebeple ilk milliyetçilik tezi anti-emperyalist bir çehrededir. Sanayileşme ile birlikte emperyal devletler sömürgeleştirme yoluna gitmişlerdir. Buna tepki olarak yerel halk, ayaklanma çabasına girişir. Burada iki milliyetçilik çıkar karşımıza; sömürü milliyetçiliği ve emperyal milliyetçilik. Bu milliyetçiliklerin temeli ekonomiye bağlanmaktadır. Tüm bu hareketlenmeler sonucunda Büyük ve Küçük Uluslar ortaya çıkar. Hroch bu tezi ortaya atarken milliyetçiliği salt ekonomi ürünü olarak açıklama hatasından kaçar. Tabii ki etnisite de önemlidir der. Fakat milliyetçiliğin eksenine ekonomi yön vermektedir.

Milliyetçi hareket, toplumsal ve ideolojik bir hareketlilik kutbudur. Milliyetçi hareket ulusta var olan eksik sıfatların tamamlanması için çabalar. Ulustaki eksik sıfatları belirleyen ve tamamlanmasına çaba harcayan kişilere “ yurtseverler “ adını vermektedir. Hroch göre bu yurtseverler başlangıçta az sayıdadır. Fakat sayıları zamanla artacaktır.

Burada bahsedilen Büyük ve Küçük uluslara gelince; coğrafi boyutları ile değil, toplumsal yapıları ile ayırt edilir. Toplumun nüfus yapısı; “ burjuva ” “ köylü ” ve “ malik ” sınıfları içinde barındırdığı zaman Büyük Ulus; Diğer türlüsü ise Küçük Uluslardır. Sonuç olarak ise Hroch milliyetçiliği; burjuvazi ve proletaryanın birbirine karşı kullandığı bir silah olarak nitelendirir. Burada olmazsa olmaz bir diyalektik vardır.

BÖLÜM 4: Eric Hobsbawm

Bir Kimlik-Yeniden Kullanım Mantığı

Hobsbawm milliyetçiliği tanımlarken sosyalist bir tutum sergilemektedir. Ona göre milliyetçilik Ulus Devlet’e karşıt olarak doğmuştur. Ulus Devlet ise kapitalist ekonominin ürünüdür. Bu etkileşimin gelişimini ise şöyle Hobsbawn şöyle açıklamaktadır;

Serbest piyasa ekonomisinin varlığını sürdürebilmesi için merkezi güce ihtiyaç vardır. Bu güç Ulus Devlet’ten başkası olamaz.Yasalar kapitalist sistemi korumakla sorumludur. Geri kalmış ve ikinci plana atılmış toplumlar zamanla sistem içindeki yerlerini terk edeceklerdir. Bunun sonucu ise milliyetçilik fikrini doğuracaktır. Örneğin İngiltere gibi kapitalizmin doruğunda yaşayan ülkeler, milliyetçilik fikri ile sömürgelerini kaybedeceklerdir. Çünkü sömürülen bölgelerdeki halk birleşerek ulusal bilinci oluşturacaktır.

Hobsbawm kapitalizmin üç tür geleneği icat ettiğini savunmaktadır;

1-) Topluluklara aidiyet duygusu ve türdeşliği oluşturma,

2-) Kurumları, statüyü ve otoriteyi oluşturma,

3-) Toplumsallaşmaya yönelik inanç oluşturma.

Burada en önemlisi birinci gruptur. Buradakiler bir bir ulus olarak belirginleşmiştirler. Bu çerçevede milliyetçilik toplumsal bütünlüğü korumaya yönelik siyasi bir akım; ulus ise toplumsal bölünmüşlükleri aşmak için milliyetçiliğin icat ettiği bir kurgudur.

BÖLÜM 5: Anthony D. Smith

Kültürel Olarak Yeniden Temellenme Mantığı

Smith’e göre milliyetçilik millete bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Milliyetçilik büyük bir ailedir, anavatanda yaşar ve ortak bir dili konuşur. Ona göre ahlak, kültür, mitler, ekonomi,  coğrafya gibi unsurlar olmazsa olmazdır. Territoryal ve etnik olmak üzere iki tür milliyetçilik vardır. Territoryal milliyetçilikte kişi hangi ulusa bağlı olmak istediğine kendi karar verebilir. Fakat etnik milliyetçilikte öyle bir şansı yoktur kişinin. Etnik olarak hangi ırktan doğmuşsan o ırka mensupsundur. Bunu değiştiremezsin. Smith özellikle etnisizme dikkat çekmektedir. Ona göre entnisite ilkçağlardan beri var olan bir olgudur ve milliyetçiliğe temel oluşturur.

Etnisizmin altı olmazsa olmazı vardır:

1-) Ortak bir isim (Alman Irkı)

2-) O etnik grubun oluşmasına dair ortak bir mitos (Yaradılış Destanı)

3-) Ortak bir tarihi geçmiş

4-) Ortak bir kültür (Aborjinler)

5-) Ortak bir coğrafya

6-) Etnik grubu temsil eden şahıslar arasındaki dayanışma ruhu

Tüm bu savların sonucunda, Smith’e göre milliyetçilik “ Var olan bir millet ya da millet oluşturabileceğini düşünen bir halk adına; özerklik, birlik ve kimlik edinmek ve bunları sürdürmek için çaba gösteren bir ideolojik hareket ”tir.

BÖLÜM 6: Louis Dumont

Bir Kültürel Etkileşim Mantığı

Dumont milliyetçiliği açıklarken kimlikten yola çıkmaktadır. Kimlik, gelenek ve modernizasyonun etkileşimiyle milliyetçiliği ortaya çıkarır. Bu ikisi arasında diyalektik bir bağ vardır. Yani biri olmadan diğeri de olamaz. Geleneksel toplum bütünleyici, modern toplum ise bireycidir. Bu toplumlar aynı zamanda tarım ve sanayi toplumuna denk gelmektedir. Bu da ekonominin de milliyetçiliği açıklamada önemli olduğunu gösterir. İdeolojiler bunlardan birini destekleyerek diğerinin karşı savunmaya geçmesine zemin hazırlarlar. Bu ise genelde modernitenin gelenekselciliği kuşatması ile sonuçlanmaktadır.

Ayrıca Dumont tüm ulusal ilişkilerde benzerlik ve farklılıkların olduğunu savunur. Buna bir kadın ve bir erkek örnek verilebilir. İkisi de insandır, fakat cinsleri farklıdır. Bu farklılıklar milliyetçiliğin dayanağını oluştururlar. İdeolojik düzlemde milliyetçiliği böyle açıklayan Dumont; sosyolojik düzlemde ise iki yaklaşım arasında gidip gelmektedir. Bu iki yaklaşım aynı zamanda Dumont’un kimlik tanımlarını da içermektedir.

1-) Biyolojik Milliyetçilik: Doğumla beraber kişilere atfedilmiştir. Türk, Arap veya yunan olarak doğmak. Bu alt kimliği oluşturur. 2-) Kültürel Milliyetçilik: Kişilerin yaşamları boyunca kazandıkları edinimlerdir. Bir futbol takımı milliyetçiliği. Bu da üst kimliği oluşturmaktadır.  

Sonuç olarak kökeni ve izlediği yol ne olursa olsun, Dumont İdeolojilerin daima milliyetçiliği kullanacaklarını söylemektedir.

BÖLÜM 7: John Breuilly-Paul Brass

Bir Siyasal Talep Mantığı

Milliyetçiliği bir siyaset biçimi olarak gören Breuilly’nin milliyetçilik tanımı “ iktidarı ele geçirmeye ya da kullanmaya çalışan ve bunu haklı göstermeye çalışan siyasi harekettir. ” Milliyetçi savdan bahsedilen ise üç temel doktrin çerçevesinde şekillenir.

1-) Kendine özgü karakteri olan bir millet olmalıdır.

2-) Bu milletin değer ve çıkarları diğer tüm değer ve çıkarlardan üstündür.

3-) Son olarak bu millet bağımsız olmalıdır.

Breuilly’ye göre milliyetçiliği kimlik, ideoloji, sınıf ve modernleşme ile tanımlamak yetersiz ve yanıltıcıdır. Çünkü bu kavramları hareket noktası kabul eden kuramcılar milliyetçiliğin iktidarı elde etme kaygısını atlamaktadırlar. Milliyetçilik her şeyden önce devletin yönetimini ele geçirmeye ve kullanmaya bağlıdır. Dolayısıyla milliyetçiliği çözümlemeyi amaçlayan herhangi bir kuram, Öncelikle  onun devlet ile olan ilişkisini belirlemek zorundadır. Sonuç olarak Breuilly devlet toplum ilişkisini sağlamak için milliyetçiliği siyasi otoritenin dayanağı olarak görmektedir.

Brass milliyetçiliği; seçkinlerin idareyi ele geçirmek için kullandıkları bir araç olarak görmektedir. Ona göre milliyetçiliğe etnik kimlik, temel oluşturmaktadır fakat bu kaçınılmaz değildir. Bundan kaçmanın yolu ise seçkinlerin etnik kimliği vurgulamayı bırakıp birlikteliği ön plana çıkarması ile gerçekleşir. Brass iki tür toplumun olduğunu savunur; egemen ve dışlanmış toplum. Milliyetçilik egemen ve dışlanmış toplumları hükmetme faaliyetine göre şekillenen bir olgudur..

BÖLÜM 8: Guy Hermet-Liah Greenfeld

Bir Siyasal Meşrulaştırma Mantığı

Hermet ve Greenfeld, milliyetçiliğin siyasi otoriteyi meşrulaştırma aracı olduğunu savunmaktadırlar. Hermet’in gözünde milliyetçilik yurttaşlık aracıdır. Bir yurttaşlık bilinci oluşturarak halkı ulus devlete bağlı hale getirir. Bunu yaparken devlet, halk egemenliği ilkesini egemen kılabilir ve temsili demokrasinin bir zümrenin çıkarına hareket ettiği gerçeğini halktan saklayabilir. Bu işlevleri yerine getirirken milliyetçiliğe ihtiyaç duymaktadır. Burada bahsedilen zümre muhakkak ki ekonomik olarak elit tabakayı oluşturan gruptur. Sonuç olarak Hermet, milliyetçiliğin ulus demokrasisinin ürünü olduğunu savunmaktadır. Devlete karşı değildir aksine Ulus Devleti besleyen unsurlardan biridir.Ulus demokrasisi ise 19. YY’ dan bu yana vardır.

Greenfeld ise milliyetçiliğin, devletin yapısındaki değişikliğe yanıt olarak meydana geldiğini savunur. Milliyetçilik seçkinlere bu değişikliği meşrulaştırma olanağı sağlamanın yanında tartışmasız bir tahakküm olanağı vermektedir. Milliyetçilik her zaman ortada olan bir olgu değildir. Toplumdaki seçkinler varolan, alıştıkları statüden vaaz geçerek yeni bir statü zemini hazırlamak zorunda kaldıkları zaman milliyetçilik tekrar ortaya çıkar. Bu değişikliği ise zorunlu kılacak etmenler ekonomi ve ulusçuluktur. Milliyetçilik tekrar aktifleştiği zaman ise; bir ulusal azınlık anavatanı ile homojenleştirici devlet arasındaki gerilim devam ettiği sürece canlı kalacaktır.

Etiketler : #Kitap   #tanıtımı:   #Milliyetçilik   #Kuramları   #(Antoine   #Roger)   
YORUMLAR
  • Hakan Biçer   13-12-2011 09:37

    Bu tür kitap tanıtımlarının kesinlikle artması gerekiyor. Müslümanlar olarak bilincimizi geliştirmenin yolu, mümin olsun olmasın, düşünen insanların ürettiği fikirler üzerinde durmak, onları tartışmaktır. Fikirleri edinmenin en sağlıklı yolu da kitaptır. Fikrin gelişimi için başka bir yöntem varsa ben bilmiyorum. İslam ve Hayat'ın bu tür çalışmalarının devamını diliyorum. Mehmet Maksut'a da bu değerli çalışması için teşekkür ediyorum.

  • izmirden   12-12-2011 17:15

    sayın editöre islam ve hayat sitesinde böyle bir kitabın tanıtılması uygun mu? ümmet çizgisinde duruşuna şahit oldugumuz bir site milliyetçiliği tanıtıcı (belkide reklam unsuru) kitapların yayınlanmasının ümmet çizgimize uygun olmadıgını bildiğiniz halde neden buna hizmet edecek bu tarz çalışmalara yer verdiğinizi anlamış degilim. ED:TÖRÜN NOTU: Değerli kardeşimiz, kitapta ulusçuluğun (milliyetçiliğin) reklamı yapılmamakta, bu ideolojinin bir anlamda çözümlemesi yapılmaktadır. Bizler Müslümanalr olarak bâtıl ideolojileri de tanımak durumundayız.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN