BEŞERİN BEŞERE KULLUĞU CAHİLİYEDİR

Emrullah AYAN

29-04-2014 09:00


“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa: 65)
 
Cahiliye, yaşanmış tarihi bir dönem değildir. Beşerin beşere kulluğu söz konusu olan bütün hayat metodlarını, nizamlarını kapsar. Bugün yeryüzünde egemen olan bütün hayat metodları ve nizamları istisnasız bu kapsamın içindedirler. Beşerin tabii olduğu bugünkü sistemlerin tümünde, insanlar, düşüncelerini, ilkelerini, ölçülerini, değerlerini şeriat ve kanunlarını, gelenek ve göreneklerini kendileri gibi insanlardan alıyorlar. Bu durum, her yünüyle cahiliyenin ta kendisidir. Bazısının bazısını Allah'tan başka rabler edinmesiyle beşerin beşere kulluğu esasına dayanan cahiliye...
 
İslam ise, insanların düşüncelerini, ilkelerini, ölçülerini, değerlerini, şeriat ve kanunlarını, gelenek ve göreneklerini, almada başvurdukları yegane merci Yüce Allah olduğundan; beşerin beşere kulluk yapmaktan kurtulduğu biricik sistemdir. Başlarını eğerken, yalnızca Allah'ın önünde eğerler. Yasalarına itaat ettiklerinde bir tek Allah'a itaatleri söz konusudur.
 
Sistemine boyun eğdiklerinde yalnız ve yalnız Allah'a boyun eğmiş olurlar... İşte o zaman -ortaksız- Allah'a boyun eğmiş olurlar. İşte o zaman, yalnızca o zaman -ortaksız- Allah'A kul olmak suretiyle, kullara kul olma zilletinden kurtulmuş olurlar... İşte her çeşidiyle cahiliye ile İslam arasındaki yol ayrımı.
 
Bu dinin yani İslam'ın, ya da genel bir ifadeyle tarih boyunca gelen bütün resullerin tebliğ ettiği Allah'ın dinin ele aldığı temel sorun yeryüzünde uluhiyetin ve kullar üzerinde rububiyetin kime ait olacağı sorunudur. Diğer bütün sorunlar, insanları ilgilendiren ve bütün konular, bu sorulara verilen verilen cevap üzerine ikâme edilir. Uluhiyet ve rububiyet kime aittir? Yarattıklarından hiçbir ortağı bulunmayan Yüce Allah'a... İşte iman budur... İşte İslam budur... Ya da onunla beraber, veya onsuz, bazı ortaklarındır uluhiyet ve rububiyet. İşte inkar budur, apaçık kafir budur...
 
Uluhiyet ve rububiyetin Allah'la beraber ya da O'nsuz başkasına verilmesi, kulları hayatında Allah'tan başkasına boyun eğme, itaat etme, kulluk yapma ve insanlardan bir kısmının diğerleri için Allah'ın kitabına ve otoritesine dayanmayan, başka otoritelere dayalı kanunlar, değer yargıları ve ölçüler benimsetme şeklinde ortaya çıkar. Bundan sonra, Allah'a imandan ve İslam'dan söz edilemez. Bu apaçık şirk, fısk ve isyandır. İşin hakikati budur. Allah'ın hukukunu aşmak, bir tek emirde olduğu gibi bütün bir hayat nizamında da olabilir. Sonuç itibariyle ikisi de birdir; çünkü bir tek emir din olduğu gibi, bütün bir hayat nizamı da bir dindir. İnsanların hayat sistemlerini düzenlemede başvurdukları merci, onların uluhiyet ve rububiyete uygun gördükleri merciyi gösterir. İnsanlar bu noktada, ya sadece Allah'a tabii olurlar, ya da müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen O'ndan başkasına tâbi olmak suretiyle şirki ve küfrü tercih ederler.
 
İman ile Allah'ın şeriatıyla hükmetmemek veya ondan hoşnut olmamak bir arada olamaz. Hayatlarında Allah'ın şeriatıyla hükmetmeyenler ya da hükmolunduğunda ondan razı olmayanların kendileri ya da başkaları için kullandıkları iman sıfatı boş sözden başka bir şey değildir. Yalan bir iddiadır. Ve şu kesin nas onların yalanlarını yüzlerine çarpmaktadır. “Onlar mü'min değildirler” {nur:47} Konu sadece Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyen yönetenlerle ilgili değildir. Ayetin işaretiyle yönetilenler de müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen böyle bir durumda iman dairesinden çıkarlar.
 
“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar” {nisa:65}
 
Bu ayetin muhatabı, yönetenlerle beraber yönetilenlerdir de. Allah'ın ve Rasulünün verdiği hükme razı olmayan ve O'ndan yüz çevirenler iman dairesinden çıkmışlardır.
 
(Not: Bu metin, İLKAV'da Cuma hutbesi olarak okunmuştur. Dolayısıyla başka yazarlardan kimi alıntılar yapılmış, ancak dipnotlara yer verilememiştir.)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN