
"temelinde" Arama Sonuçları

Bugün Filistin’de siyonist işgal rejiminin varlığı söz konusu ise, işgal 1948’den bugüne varlığını daha da genişletiyor ve İslam coğrafyasının merkezi bir bölgesi olan Filistin’de sürekli olarak hunharca katliamlar gerçekleştirebiliyor, 500 güne yaklaşan bir süredir de Gazze’de açık bir soykırım gerçekleştirebiliyorsa, tüm bunların temelinde, İngiliz emperyalizmi tarafından İslam coğrafyası için bir asır önce biçilmiş olan ulus, ulusal sınırlar ve ulus-devlet formatı yatmaktadır.

Kolektif bilincin, akılların birleştirilmesinin, kısacası paylaşımın olmadığı bir yerde “iktidar ahlakı”ndan söz etmek beyhude olacaktır. İslam’ın asli ve asil değerlerini teşkil eden hakkaniyet ve ona dayalı adalet öğretisi, Hukukullah ve Hududullah temelinde “hukuku’l-ibad”ı (kulların hak ve hukuklarını) gözetmeyi ve yeryüzünde bu düzlemde bir işleyişi cari kılmayı öngörür.

Popüler kültür, ahlaka, güzelliğe, hayra endeksli değil. Popülizme ve dolaysıyla her türlü ahlaksızlığa, alçaklığa endeksli bir kültür. "Şeker Portakalı" ve benzeri rezil sözde kitapların "bestseller" olmasının temelinde de bu acı gerçek yatıyor. Mahmut Uçak kardeşimiz, söz konusu rezil metni değerlendirdi...

Hayvanlar, kendilerine sınır konulamaz, dokunulmaz “kutsal varlıklar” haline getirilince de, insanın hizmetinde olması gereken hayvanlar, önü alınmaz bir şekilde insanlar için tehlike haline gelmektedir. Kısacası, yaşanan bu tür sorunların temelinde, Rabbimizin belirlediği ve vahiyle bize bildirdiği varlık hiyerarşisine ittiba etmek yerine, o hiyerarşiyi alt üst etme tuğyanı yatmaktadır.

Batı'da hikaye şöyle başladı: Kadın haksızlığa uğramıştır... Ona yapılan bu haksızlık da son bulmalıdır... Evet, haklı bir istek; ancak bu haksızlık nasıl son bulacak? Kadınların hak ve görevlerini hakîkat ve adâlet temelinde açıklayan ve sınırları belirleyen ilahî bir yasa var mı? Hayır... Batı'da insanlara sunulan böyle bir sistem yok.

Babasının camideki vaazdan eve taşıdığı “İttegullah” ikaz-ı ilahisi temelinde edindiği ilk İslami hassasiyet nüvelerini hayatının yol azığı edinmiş Ercişli bir Kürt çocuğunun, Köy Enstitüsü kültürüyle yetişmiş öğretmenlerin görev yaptığı yatılı bölge okulunda yaşadıkları, 28 Şubat sürecinde “irtica”dan ihraçla noktalanan komutanlık dönemi anıları ve en önemlisi tasavvuftan tevhide uzanan sorgulama ve arınma, Kur’ani/Nebevi çizgiyle tanışma süreci… Yazı ve sohbet çalışmalarıyla tanıdığımız Şahin Özdaş’la sıradışı hikâyesini konuştuk.

Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mücahit Gültekin’le, mevcut aile ve kadın politikaları üzerine söyleşi gerçekleştirdik. Gültekin, “Aile politik bir mesele ve iktidarla ilişkili; iktidar kendisine anne-babayı şerik olarak görmek istemiyor. Hem ulusal, hem de küresel patronlar çocuğu doğrudan kontrol etmek ve anne-babayı devreden çıkarmak istiyor” tesbitinde bulunuyor.

Sağlık Allah’ın insanlara verdiği en büyük nimettir. İnsanın kendi eliyle bu nimeti yok etmesi kadar vahim başka bir fiil olmasa gerek. Irkçı emperyalizmin insanın fizyolojisine dönük bu ifsad çalışmasının temelinde, insanlığın hem fiziksel hem de zihinsel olarak köleleşmesi amacı vardır

Ferudun Sinirlioğlu: Bu çokkültürlü coğrafyanın inanç ve din özgürlüğü temelinde seküler, demokratik bir geleceğe doğru yönelmesi gerektiğini de görüyoruz. Zaten 2011’de başlayan Arap Baharı da bu taleple ortaya çıkmıştır. İnsanlar demokrasi talep ediyordu. Demokrasi ve sekülerizm birlikte gündemdeydi. Bu süreç başlangıçta çok büyük beklentilerle hemen netice alınabilecekmiş gibi erken ve aşırı bir iyimserlik havası yarattı. Ama hemen arkasından da büyük bir karamsarlık ortaya çıktı. Ne o iyimserlik doğru yaklaşımdır ne de daha sonra içine düşülen karamsarlık. “Bu bölgenin kültürüyle demokrasi bağdaşmaz” yaklaşımı çok yanlış ve hatta ırkçı bir anlayışın ürünüdür. Akdeniz’in güneyinde ve doğusunda 2011’de başlayan demokratikleşme ve Akdeniz’in kuzeyindeki demokrasilerle ortak paydada buluşma süreci devam edecek. Bu değişim ve dönüşümün ne kadar süreceğini kestirmek mümkün değil. Ama eninde sonunda, halkların iradelerini ve rızalarını yönetimlerine seçimler yoluyla yansıtabilecekleri bir seküler demokratik düzen kurulacaktır. Bu süreç zaman alabilir. Unutmayalım, Doğu Avrupa’da Soğuk Savaş sonrasındaki demokratikleşme süreci de 10 yıl sürdü, hatta bazı yerlerde aslında hâlâ tamamlanamadı. Dolayısıyla beklentilerimizde sabırlı olalım ve hedefi gözden kaybetmeyelim.

İşte Ortasu (Roboski) köylülerinin başına gelen büyük acının temelinde bu gerçek yatmaktadır. En doğal hakları olduğu üzere, hemen yanı başlarındaki coğrafyadan ticaret yaparak geçimlerini sağlamaya çalışan bu mazlum insanlar, ulusal sınırları kutsayan zihniyet tarafından “kaçakçı” olarak yaftalanmakta ve adeta katledilmeleri meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Emniyet yetkililerine göre, evden kaçışların temelinde, aile problemleri, macera hevesi ve lüks hayat arayışı yatıyor... Bir anlamda televizyonda seyrettikleri, internette okudukları hayatlara özenip felakete sürükleniyorlar. Tabii bu kaçışlarda yanlış terbiyenin, anne-baba umursamazlığı, bilgisizliği ve ilgisizliğinin, artan boşanmalar yüzünden oluşan sahipsizliğin ve sevgi boşluğunun da rolü var.

"Yoktan yaratmış olduğu insana, yeryüzüne ve tüm varlığa ölçü ve sınır koyan, hükmeden ve belirleyen hakim bir Allah inancı yerine, insanlar tarafından tanımlanan, insanların kendisi için sınır belirlediği, neye karışıp neye karışmayacağını insanların karara bağladığı mahkum bir Allah inancı yerleşik hale getirilmiştir."

Bilal Songür:Mü'min erkekler ile mü'min kadınların, akide ve takva temelinde birbirleriyle yardımlaşmaları kardeşliğin bir gereği olarak zikredilmektedir. Bu yardımlaşma, bireysel ve toplumsal hayatta iman ve takva ilkesinin egemen olmasını sağlamak için gerekli görülmektedir. Nitekim bu amaçla biraraya gelen kimselere Allah'ın rahmet edeceği belirtilmektedir: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır..." (et-Tevbe, 9/71).

İlahiyatçı Şakir Şahin, Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği’nde (TOKAD) “Nasıl Bir Peygamber Tasavvuru” başlıklı bir seminer sundu. Gelenekteki yanlış peygamber anlayışını Kur’an’dan delillerle tartışan Şahin, insanlığın vicdanı olan, tevhid ve adalet temelinde mücadele eden, bu uğurda bedel ödeyen bir peygamber anlayışı yerine tarih içerisinde Kur’an’da reddedilen gerçek dışı bir peygamber tasavvurunun ikame edildiğini söyledi ve ana hatlarıyla aşağıdaki tespitlerde bulundu...

AKP’nin başarısının temelindeki en önemli nokta, Erdoğan’ın vizyonu sayesinde, kurucu ideoloji nedeniyle 80 küsur yıldır sistemden dışlanmış gibi yaşamak zorunda kalan insanları tekrar sistemin içine çekmek oldu; kitleleri AKP sisteme eklemledi.

Zehra Çomaklı Türkmen, Müslüman kadın ve erkeklerin vahyin ışığında bir aile yapısı kurmaları gerektiğini, Rabbimizin bunu emrettiğini, Hz. İbrahim ve Hz. Nuh örneğinde de gördüğümüz gibi asıl ailemizin tevhid temelinde bir araya geldiğimiz aile olduğunu yoksa kan bağının çok da belirleyici olmadığını ifade etti.

Vuslat Dergisi'nin düzenlediği "Şehadetinin 42. yıldönümünde Seyyid Kutub ve Yoldaki İşaretler" konulu konferansın konuşmacılarından Hamza Türkmen, Seyyid Kutub'un ümmetin yeniden Kur'an nesli temelinde oluşmasını önceleyen bir yaklaşıma sahip olduğunu kaydetti.

Eski milletvekili ve el-Fetih yöneticisi Husam Hıdır, Hamas’ın siyonist düşmanla olan çatışmayı direniş sayesinde çok büyük bir ustalıkla yönettiğini belirterek, karşılıklı ve eş zamanlı olma temelinde imzalanan ateşkes anlaşmasını tebrik etti.

“İlk Dönem Siyasi Hadiselerinin Din Anlayışlarına Etkileri” konusunu sunan Ahmet Örs, Müslümanların, tarihlerini menkıbevi üslupla okumayı terk etmesi gerektiğini belirterek “Bugün yaşadığımız problemlerin temelinde ilk dönem siyasi çekişmelerinin rolü çok büyüktür” dedi.
Makaleler
Hava Durumu