
"inanm" Arama Sonuçları

Meryem Cemile, Batı’nın kadına bakışını eleştirdikten sonra o döneme göre Batılı bir kadından beklenmeyecek şu dikkat çeken Kur’ani tespiti yapmaktadır: “Her kadının mümkün olan en iyi eğitimi alması gerektiğine inanmakla beraber, kadının iş âleminde erkeklerle yarışmalarına karşıyım. Bence kadının yapacağı en iyi şey, çocuk bakımını anaokullarından evlere kaydırabilecek ölçüde çocuk terbiyesi öğrenmesidir.”

Taha Abdulbaki Sürur’un Kur’an devleti adlı kitabı, Kur’an devlet önermez diyenlere bir cevap niteliği taşımaktadır. Yapılması gereken Müslümanların ciddi bir öze dönüş hareketi gerçekleştirmesi ve yakinen buna inanmasıdır.

Şunu sormalıyız kendimize: “Niçin varız bu dünyada? Yapmamız gereken, bizden istenen nedir?” Bir amaç uğruna varız burada. Bu amaç; daha iyi, daha ahlaklı birey olmak konusunda yarışmak, ancak ulvî değerlere bağlı kalarak kalıcı değerler üretmenin mümkün olduğuna inanmak ve Yaratan’ın rızasına nâil olmak.

Hayatının tamamına veya bir kısmına Kur’an yerine başka kuralların, hükümlerin, otoritelerin ya da heva ve arzuların yön verdiği kimseler, zamanla o yaşadıklarının doğruluğuna inanmaya başlarlar. Hatta o yaşadıklarını meşrulaştırmak, doğruluğunu ispat etmek için Hakkı tahrif edip, kendi batıl hâllerini ve tercihlerini Hakk’a tasdik ettirmeyi bile zorlamaya başlarlar.

Kur’an ile her türlü şiddet önlenir. Öncelikle buna, şiddetten kurtulmak isteyenlerin inanmaları gerekir. İnanmak da yeterli değildir. İmanın etkili olması için yeteri ölçüde bilgi birikimi olmalıdır. İlim sahibi olmayanın dindarlığı eksik kalır. Çünkü “cahilin sofusu şeytanın maskarası olur. ” Şiddetten kurtulmak isteyenlerin imanlı, ilim ehli, ihlas ve sadakat sahibi olmaları gerekmektedir. Bunlarla beraber iyi niyet, güçlü irade ve kişilik gerekir.

Vaktin, sadece dünyevi gelir ve çıkar planında son haddine kadar kullanılma düşüncesi, modern dünyanın, özellikle liberal kapitalist sisteme inanmış toplumların, sürekli gündemde tuttuğu hususlardan biridir.

İnsanın kaçınamayacağı yasalar vardır. İnansın, inanmasın bunu kabul etmek mecburiyetindedir. Bu yasalardan birisi de insanın tek ve zayıf doğması ve yine tek zayıf ölmesidir.

Zayıf yaratılmış olan insanoğlu zorda kalınca birine sığınma ihtiyacı hisseder. Böyle durumlarda Allah dışındaki varlıklara sığınmak, büyük bir onursuzluktur. Hem dünyada hem de ahrette rezil olmaya yol açar. Görece bir başarısızlık durumunda bile mü’minler, tağûtî otoritelerin görece güçlerine değil, bâkî olan Allah’a sığınmalıdırlar. Çünkü tağûta sığınmak, karanlığa teslim olmaktır. Müslümanlar ise her rek’at namazda okudukları “Yalnız Senden yardım dileriz” (Fatiha: 4) ibaresiyle sadece Allah’tan yardım dilerler.

Siyonist işgalci katil İsrail Başbakanı Netanyahu, akıllara durgunluk veren bir açıklama yaptı.

Onları bir kez daha düşünmeye, inanmaya, dirilmeye ve Selam Yurdu’na davet ediyoruz. Gelin biz ve onlar olmaktan kurtulup yalnız O’na, yalnız O’na, yalnız O’na kul olalım!

Ölüm Bir Son Değil; Başlangıçtır, Köprüdür. Ölümü, yok oluş, bitiş ve neticesiz olarak gören insan, hayatın mânâsından da uzaktır. Onun için hayat, tesadüfler oyuncağıdır, kabir karanlıklara açılan bir kapı, ecel bütün sevdiklerinden bir daha kavuşmamak üzere bir ayrılıştır. Bunun için âhirete inanmayan kimsenin ruhu acı ve ıstırap içindedir; dehşet ve vahşet içindedir, mânen kıvranmaktadır. Böyle bir insana hangi şey teselli verebilir? Cansız ve şuursuz cisimlerin bir zerresi bile kaybolmaz iken ve dağılan yıldızların atomlarından yeniden bir başka yıldız yaratılırken; büyük emânete tâlip, yeryüzünün efendisi/halîfesi insanın ölümden sonra bir avuç toprak olacağını düşünmek, insafsızlık olsa gerek. O, ölümünün ardından, sahip olduğu nimetlerden, yüklendiği emânetten hesaba çekilecek, mükâfat veya ceza için Cennet ya da Cehenneme gönderilecektir.

28 Kasım 2015 tarihinde, Venhar Kur'an Evinin konuşmacısı Ali Sürer idi...

Venhar'ın kuruluşunun birinci yılında, geçtiğimiz Cumartesi günü (1 Mart) Prof.Dr.Yaşar Düzenli, Venhar Kur'an Evi'nin konuğu idi.

"Alevilik hem zahiri yönden hem de batıni yönden işleyen bir inançtır. Batıni yanı inancın gerçek ilmini, bilgisini oluşturur. Aleviler yokluktan varoluşa inanmaz. Varlığın kendi iç disiplinindeki varoluş gerçekliğini bilir. Varlık, özelde de insan oluşumunda dört elementin birliğini temel alır. Havadan, ateşten, sudan ve topraktan kalıbı tutar insanın."

İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım. Kur’an’ın inzal olduğu ay olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.

Berlin ziyareti öncesi Alman gazetesine konuşan Muhammed Mursi “Biz din devletine inanmıyoruz, ancak iktidarın barışçıl yollarla el değiştirdiği, demokrasi ve özgürlüklerin hakim olduğu, muhalefete saygıyla sosyal adaletin gözetildiği modern bir devlete inanıyoruz” dedi.

‘Bilim söylüyorsa doğrudur’ yalanına inanmak zorunda mıyız? Günümüzde bilimlerin hangileri aslında bilim bile değil, cevabı bu kitapta.

Çeçenistan’da işgalin ortadan kalktığı, ülkenin müreffeh ve insanlarının mutlu olduğu yalanına inandırılmaya çalışılan heyet, eğer akıl ve vicdan sahibiyse, nasıl bir ihanet senaryosunun figuranı durumuna düşürüldüğünü anlamış olmalıdır. Eğer bu yalana inanmışlarsa, kendilerini Çeçenistan’a ilk indiklerinde havaalanında karşılayan devasa boyuttaki Vladimir Putin ve Medvedev portrelerini görmemiş olmalıdırlar.

İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak bu açıdan kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım. Kur’an’ın doğum ayı olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.

Hurafecilik, israiliyyat sevicilik, İslam dışı hayali rivayetleri büyük bir ihlas görüntüsüyle benimseme, bütün bid’at ve hurafeleri büyük bir vecd ile benimseme tam bir inanç, iz’an ve fikir hastalığıdır. Bu hastalıklardan, Kur'an şifahanesinde, tam teşekküllü bir tedavi programına talip olmaksızın kurtulmak mümkün değildir. Allah’ın şerefli elçilerinden hiçbiri ve son elçi Muhammed (sav) Hızır gibi, Hıdırellez gibi hurafelere, mitolojilere asla inanmadılar, böyle bir dalaleti telaffuz etmediler.
Makaleler
Hava Durumu