
"Kanaati" Arama Sonuçları
İslam'ın Kanaati, Cahiliyenin Tamahı (VİDEO)
Cuma sohbeti: İslam'ın Kanaati, Cahiliyenin Tamahı I Şükrü Hüseyinoğlu I Kur'an Nesli İlim Merkezi
Hilal'in gözetlenmesi / Ramazan'ın başlangıcıyla ilgili yaklaşımımız
Ramazan'ın başlangıcının ayın hareketlerine, dolayısıyla Hilal'in gözetlenmesine bağlanmış olması, Ramazan'ın bir dinamizmle karşılanmasını da beraberinde getiren Rabbani hikmetin bir işaretidir diyebiliriz. Bununla birlikte, Hilal'in gözetilmesi hükmünün "yerelleştirilmesi", İslam'ın evrenselliği ve Müslümanların birliği şiar ve gayesine aykırı düşmektedir, kanaatindeyim.
Ahmed Kalkan: Emri bil maruf ve nehyi anil münker can simidine sarılmalıyız
Geçtiğimiz hafta Rabbine uğurladığımız Ahmed Kalkan hoca ile, "Dâvet" kitabı çerçevesinde 2018 yılında İktibas dergisi için bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Söyleşiyi, faydalı olacağı kanaatiyle okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:
Şentop me'şum sözleşmeyi savundu: "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmayı zorunlu kılan bir durum yok"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili açıklamalarda bulundu. Şentop, "Sözleşmeden çıkmayı zorunlu kılan bir durum olduğu kanaatinde değilim" dedi.
Tek büyük
Dikkat ederseniz Ehad’in bir ikincisi yoktur. Bu da ikincisiz olarak Allah’a (cc) kulluk etmek demektir. Zaten “Ehad” kelimesinin öncelikle ilk ayette gelmesi, kanaatimce şirkin en öncelikli bir sorun olduğunu bizlere hatırlatır.
Ey "Müslüman"lar gelin "Müslim" olalım
"Müslüman" kelimesi "Müslim"in Farsçadaki karşılığı olup Türkçeleşmiş bir kelimedir. Kur'anî ölçülere uygun biçimde içi doldurulmak kaydıyla "Müslim" kavramının Türkçe karşılığı gibi kullanılmasında bir mahzur olmayacağı kanaatindeyim. Ancak maalesef pratikteki "Müslüman" kavramının içeriği Kur'an'daki Müslim kavramıyla asla uyumlu değildir. Ülke halklarının Kur'an eksenli olmaktan ziyade bir kültürel aidiyet ifade eden Müslümanlaşma sürecinde kitleler, iyi niyetle kendilerini "Müslüman" olarak nitelemelerine rağmen, Kur'an'da zikredilen ölçülerde Müslim olmanın ne olduğundan bile habersiz bir hâli yaşamaktadırlar. Böyle olunca, Kitabî olmayan ve geleneksel ya da modern bid'at ve hurafelere dayalı "Müslümanlık" Kur'an'daki "Müslimlikle" örtüşememiştir. Özellikle son on yılda, söz konusu yozlaşma, zihinsel karmaşa, istikamet ve kimlik krizi tevhidî uyanış süreci bakıyesi kesimleri bile kuşatmış bulunmaktadır.
Dilipak'a açık mektup
Öncelikle, mevcut gayri İslami sistemi yönetmeye talip olan muhafazakâr çevrelerce yıllardır dillere pelesenk edilen Hz. Yusuf konusunda doğru bilgiye sahip olmadığınız anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yanlış bilgi beraberinde yanlış kanaati getirmekte ve Rabbimizin bu güzide elçisinin katiyetle beri olduğu batıl bir konumu ona yakıştırabilmekte ve onun üzerinden bugünkü batıl yönelimleri meşrulaştırmaya çalışmaktasınız.
Mengüşoğlu ile "düşünmek" üzerine
Mengüşoğlu: Kişisel kanaatim odur ki Kur’an-ı Kerim’deki her altı ayetten biri insana düşünmenin muhtelif kompartımanlarından birisini harekete geçirmesine dair bir uyarı, hatırlatma ve kılavuzluk yüklüdür. Mesela Hıristiyan ve Yahudi teolojisi ve Mukaddes Kitapları incelendiğinde, orada insanın düşünme merkezine değil duyu veya duygu merkezlerine dokundurmalar vardır. Menar müfessiri Reşit Rıza’nın tespiti doğruysa o diyor ki; Kitab-ı Mukaddes’te akıl ve türevlerine dair bir kelime dahi yoktur. O muharref kitaplar baştan sona duygu yüklüdür. İnsanları duygu sömürüsüyle yakalamaya çalışır. Oysa bir de Kur’an-ı Kerim’in hem de herhangi bir suresi veya ayetler blokuna bakılsın. Aradaki fark açıkça görülecektir. Türkçede düşünce dediğimiz kelime karşılığında Kur’an Arapçası neredeyse yüze yakın kelime ve kavram kullanır. Düşünme işinin bütün inceliklerini karşılayan her durumu ayrı bir kelimeyle öğretir inananlarına.
Mengüşoğlu ile "düşünmek" üzerine
Mengüşoğlu: Kişisel kanaatim odur ki Kur’an-ı Kerim’deki her altı ayetten biri insana düşünmenin muhtelif kompartımanlarından birisini harekete geçirmesine dair bir uyarı, hatırlatma ve kılavuzluk yüklüdür. Mesela Hıristiyan ve Yahudi teolojisi ve Mukaddes Kitapları incelendiğinde, orada insanın düşünme merkezine değil duyu veya duygu merkezlerine dokundurmalar vardır. Menar müfessiri Reşit Rıza’nın tespiti doğruysa o diyor ki; Kitab-ı Mukaddes’te akıl ve türevlerine dair bir kelime dahi yoktur. O muharref kitaplar baştan sona duygu yüklüdür. İnsanları duygu sömürüsüyle yakalamaya çalışır. Oysa bir de Kur’an-ı Kerim’in hem de herhangi bir suresi veya ayetler blokuna bakılsın. Aradaki fark açıkça görülecektir. Türkçede düşünce dediğimiz kelime karşılığında Kur’an Arapçası neredeyse yüze yakın kelime ve kavram kullanır. Düşünme işinin bütün inceliklerini karşılayan her durumu ayrı bir kelimeyle öğretir inananlarına.
Âkif'in Kur'ân Meâli: Sevinç ve tereddüt arasında
Mehmet Âkif’in 1961 yılında yakıldığı belirtilen Kur'an mealinin üçte birlik bölümü olduğu kanaatine varılan meâl yıllar sonra gün yüzüne çıktı. Fakat bu yayın Âkif’in meâli hakkında bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Hilal Kaplan yazdı: Neden İslâmcı değilim?
İslâmcılık, muhafazakârlık, dindarlık, vb. yeni mefhumlar üretmek ve tüketmek yerine, Müslüman kavramının azametini Müslümanlara anlatmanın, neden sosyolojik bir kategorinin ötesine işaret ettiğini göstermenin, bizlere emanet edilmiş bu kıymetli ismin arkasında barındırdığı ontoloji, epistemoloji ve aksiyolojiyi idrak edip tavzih etmenin gerekli olduğu kanaatindeyim.
Emperyalizmin Libya oyunu
Askerî operasyonun ısıtılmaya başlandığı sırada Libya’daki gelişmelerin sürekli Kaddafi medyasının ağzından aktarılması tahmin ettiğim kadarıyla bir taktikti. Çünkü bu haberler, artık direnişçilerin diktatörün paralı savaşçıları karşısında sürekli yenilgi aldığı, yıprandığı, kontrolündeki şehirleri tek tek kaybetmeye dolayısıyla çökmeye başladığı kanaati oluşturma amacına yönelikti. Oysa gerçekte murtezika adı verilen paralı askerlerin baskınları korsan gece baskınlarından ibaretti ve hepsinde de yenilgiye uğratılmışlardı.
İslami uyanışın emektar öncüsü
Hasan el Benna, şimdilerde üstü örtülmeye çalışılsa da yüzyılın en büyük öncülerindendir kanaatimizce... Müslümanlar için öncü olmak ve bir öncünün vasıflarıyla vasıflanmak ve de kitleler için sağlam, fasih ve yerli yerince bir dava dili kurmak, kurabilmek... Zor ama meyvesi tatlı bir uğraş. Esas mesele budur…
"İslam, sermaye ile emek arasında denge kurar"
"Bence İslâm kapital düşmanlığı yapmaz, Kapitalizm'de olduğu gibi kapitalin insana öncelenmesine karşı çıkar. Kapitalizm'de emek kapitalin üretilmesi için bir araçtır sadece. Benim kanaatime göre, İslâm kapital ile emek arasında bir öncelik değil de denge gözetir. Çünkü İslâm'da sermaye ister devletin ister fertlerin elinde bulunsun sosyal olmak durumundadır. Böylelikle neticede emek de kapital de kamu yararına aykırı kullanılmamış olacağından birinin diğerine öncelenmesi gerekmez."
Makaleler
Hava Durumu





























































