Direniş Ahlaklı Olmalı

El-Kaide'nin amacı İslam Dünyası'nı emperyalistlere karşı direnişe geçirmekse, bu amacı bütün gücümüzle desteklemeye hazırız. Fakat El Kaide'nin içindeki bazı unsurlar, sırf kendileri gibi düşünmedikleri için Müslümanlara karşı bombalı eylemler düzenliyorlar. Tekfircilik hastalığı El Kaide'nin içinde gün geçtikçe daha da etkili oluyor. Bu durum çok tehlikeli. Direnişin de bir ahlakı olmalı.

23-07-2007


ABD’nin başına 5 milyon dolar ödül koyduğu ve tüm dünya basınının peşinden koştuğu İslami Cihad Örgütü’nün lideri Dr. Şallah Gerçek Hayat’a konuştu.

1980 yılında Fethi Şikaki tarafından kurulan İslami Cİhad, Hamas ve FKÖ'den sonra Filistin topraklarında İsrail'e karşı mücadele eden en güçlü üçüncü örgüt. Kendilerini "Devrimci İslamcılar" olarak nitelendiren İslami Cihad'cılar, genelde eğitimli kişilerden oluşuyor. İslami Cihad Örgütü'nün lideri Dr. Ramazan Abdullah Şallah da bir akademisyen. Mısır İktisat Fakültesi'nde eğitimini tamamlayan Dr. Şallah; sırasıyla Gazze, İngiltere ve Amerika'nın Güney Florida Üniversiteleri'nde hocalık yapmış.
¦ İslami Cihad'ın lideri olduktan sonra İsrail'in hedefe koyduğu Dr. Şallah, Mossad'ın ölüm listesinde bulunuyor. Ayrıca Dr. Şallah'ın yerini ihbar edene veya onu öldürene ABD Dışişleri Bakanı Rice tarafından yapılan bir açıklamayla 5 milyon Dolar ödül vaad edildi.
İslami Cihad lideriyle görüşmenin; benim gibi bu meslekte yeni sayılabilecek bir muhabir için oldukça zor olacağını biliyordum. Çünkü Dr. Şallah; güvenlik nedeniyle uzun zamandır basına özel röportaj vermiyordu. Bizzat kendisinin İfadesine göre bir çok ünlü Batılı ve Arap gazetecinin görüşme talebini geri çevirmişti. Fakat gösterdiğim yoğun çaba ve ısrar, bana Dr. Şallah'la röportaj yapma imkanı sağladı. Aylardır hayalini kurduğum röportajı gerçekleştirirken. Dr. Şallah'ın nezaketi ve alçak gönüllüğü dikkatimi çekti. Türk basınında ilk defa Gerçek Hayat'a konuşan Dr. Şallah; Lübnan'daki son gelişmeler, El Kaide'nin düzenlediği eylemler, İran'ın Irak politikası ve Hamas hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.

Lübnan Ordusu ile Fethü-I İslam Grubu arasında yaşanan silahlı çatışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çatışmalarda adı geçen hareket olan Fethü-I İslam, geçmişte bazı Arap ülkeleri tarafından maddi olarak desteklenmişti. Hatta Lübnan'da etkili olan bir takım çevreler de, Fethü-I İslam'ın güçlenmesi için çaba harcadılar. Fethü-I İslam'a içerden ve dışardan destek verilmesinin nedeni, Lübnan'da Şii Hizbullah'a karşı Sünni bir güç ekseninin oluşturulmak istenmesiydi. Ancak Ahmedinejad'ın Ürdün Kralı Abdullah'la görüşmesi ve Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret, İran'la bu ülkeler arasında karşılıklı jestler yapılmasının önünü açtı. Fethü-I İslam'a geçmişte destek olan Arap ülkeleri, desteklerini aniden kestiler. Bunun üzerine Lübnan Ordusu da Fethü-I İslam'ı bitirme kararı aldı. Lübnan askerleri tıpkı İsrail Ordusu'nun işgal edilmiş topraklarda yaptığı gibi, bir mülteci kampını basarak onlarca masum Filistinli'yi öldürdü.

Fethü-I İslam'ın Filistin'deki direnişle arasında nasıl bir ilişki bulunuyor?
Fethü-I İslam Grubu'nun şu an İslami Cihad veya Filistin'deki direnişle hiç bir ilişkisi yoktur. Fethü-I İslam; Lübnanlılar çoğunlukta olmak üzere Cezayir, Tunus gibi ülkelerden gelen kişilerin içinde bulunduğu bir gruptur. Bu grubun içinde Filistinli gençler de var. Fakat bunların sayısı çok az. Ayrıca Fethu-I İslam'ın mücadele alanı Filistin değil; Lübnan'dır.

İslami Cihad Örgütü direnişçileri 1 aydır Sderot şehrine yoğun şekilde füze atıyorlar. Bu yoğun bombardıman daha ne kadar sürecek?
Siyonistler topraklarımızı terk edene kadar onları bombardıman altında tutacağız. Füzelerimiz Siyonistlerin kalbinde büyük bir korku dalgasının yayılmasına neden oldu. Hatta bu korku sebebiyle işgal edilmiş Sderot şehrinden yoğun şekilde Yahudi göçü başladı. Bu göçlerin daha da artmasını umut ediyoruz.

Filistin seçimleri öncesi Hamas'ın siyasal sürece dahil olmasını eleştirmiştiniz. Bugün de Hamas'a yönelik aynı eleştirinizi sürdüyor musunuz?
Şu an Filistin topraklarının yüzde 78'i işgal altında. İşgal altında olan bir halkın işgalin gölgesinde yapılan seçimleri boykot etmesi de, direnişin bir parçasıdır. Biz bu ve benzeri nedenlerden dolayı seçimlere katılmadık. Hamas'ın seçimlere iştirak etmesine karşı çıksak da Hamas'ın seçim zaferine sevindik. Çünkü Hamas ile İslami Cihad; kardeş iki harekettir. Hamas'ın seçim zaferine sevinmemiz kendi özgün duruşumuzu değiştirdiğimiz anlamına da gelmez. Seçimlerden sonra yaşanan olumsuz gelişmeler ise İslami Cihad'ın duruşunu haklı çıkardı.

Bu konuyu biraz daha açalım. Mesela siyasal sürece dahil olmak Hamas'a ne kaybettirdi?
Hamas'lı kardeşlerimiz bize, "seçimlere katılarak direnişle hükümeti birleştireceğiz" demişlerdi. Fakat küresel güçler ve İsrail böyle bir şeye asla izin vermez. Hatta bu tercihin faturası Filistin halkına çıkarıldı. Halkımız ambargoya maruz bırakıldı. Direniş hareketlerinin siyasal sürece dahil olmaları başka bir olumsuzluğu daha ortaya çıkardı. Bu da Filistinlilerin olmayan bir koltuk için birbirlerinin kanını akıtmaları. Fakat Hamas-El Fetih çatışması nedeniyle Filistinli gençlerin ölmesini asla istemiyoruz. Siyasal sürece katılmanın Hamas'a hiçbir faydası olmadı. Bugün onlarca Hamaslı Bakan İsrail zindanlarında tutuklu. Hamas bu durum karşısında ne yapabiliyor? Veya Hamas'ın yerine hükümette İslami Cİhad olsaydı bu durum karşısında ne yapabilirdi? Hiçbir şey işgale karşı tek çözüm yolu direniştir. Direnişin dışındaki bütün çözüm yolları boşa zaman harcamaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Irak politikası nedeniyle Araplar arasında İran'a karşı büyük bir antipati oluştu. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
İran'ın Irak politikası, kendisiyle dost olan birçok çevreyle arasında ayrılık sebebi oldu. Biz de İran'ın Irak'ta uyguladığı politikaya birtakım eleştirilerde bulunuyoruz. Fakat İran'ı kendi mahallemizin bir sakini olarak görüyor ve görmeye de devam edeceğiz. İran, Filistin halkına ve Filistin direnişine en çok destek veren ülkelerden biri. Herkesin bildiği gibi Filistin'deki direniş Şii bir direniş değildir. Biz ümit ediyoruz ki İran'ın Irak'taki politikası da Filistin'de uyguladığı politika gibi olur. Araplar'ın İran'a düşman olmaları ise son derece hatalı bir tavır. Bazı Araplar, İran'ın ABD ve İsrail'den daha tehlikeli olduğunu söylüyorlar. Bu kesinlikle içinde kötü niyet barındıran bir yaklaşımdır.

ABD emperyalizmine ve İsrail'in Filistin'deki işgaline karşı muhalefet eden devrimcî-sol ve anti-küresel hareketler de var. Bu hareketlere nasıl bakıyorsunuz?
İslami Cihad olarak farklı dünya görüşlerini paylaştığımız bu hareketlere müteşekkiriz. Çünkü bu hareketler emperyalizm ve Siyonizm karşısında doğrunun ve mazlumun yanındalar. Onların çabalarına değer veriyoruz. Bu duruşu onurlu bir duruş olarak görüyoruz.

ABD sizi öldürene veya yerinizi ihbar edene 5 milyon dolar ödü! vereceğini açıkladı? Şu an CIA ve Mossad'ın ölüm listesindesiniz. Her an ölüm tehlikesiyle yaşamak nasıl bir duygu?Biz nefislerimizi şehadete ulaşana kadar cihad yoluna adadık. Amerika ve İsrail'den en ufak bir korkumuz da yok. Biz Müslümanız ve Müslümanlar sadece Rablerinden korkarlar. Çekdiğimiz sıkıntlar ve aldığımız tehditler asla bizi bu yoldan döndürmeyecek. Şehadeti ise kutlu bir misafir gibi karşılayacağız. Amerika'ya benim başıma koyduğu 5 milyon dolar için "Zafere kadar cihad" diyerek cevap veriyorum. İsrail'e de beni öldüreceklerini açıklamaları nedeniyle “Zafere kadar direnişimiz sürecek” mesajını yolluyorum. Umarım gereken mesaj alınır.

İslami Cihad Türkiye'ye nasıl bakıyor? Türkiye hakkındaki düşüncelerinizi anlatır mısınız?
Türkiye halkı uzun bir dönem hilafet bayrağını taşıdı. 1924 yılında hilafetin yıkılmasıyla İslam Ümmeti gerileme dönemine girmiştir. Türkler bir zamanlar İslam Bayrağı'nı Avrupa'nın kalbi olan Viyana'ya kadar taşımışlardı. Bu ümmet tekrar ayağa kalkacaksa bunda en fazla görev Türkiye halkına düşecek. Çünkü onların tarihleri buna müsait. Türk halkı devrimlerden sonra yapılan onca baskı ve engellemelere rağmen İslam'ı ve Filistin davasını terketmedi. Sizler bizim kardeşlerimizsiniz. Lütfen, bunu unutmayın ve Filistin direnişine olan desteğinizi her zaman sürdürün.

El-Kaide'de tekfircilik yayılıyor

El-Kaide ve bu hareketin eylem tarzı hakkında ne düşünüyorsunuz?
El-Kaide'nin amacı İslam Dünyası'nı emperyalistlere karşı direnişe geçirmekse, bu amacı bütün gücümüzle desteklemeye hazırız. Fakat El Kaide'nin içindeki bazı unsurlar, sırf kendileri gibi düşünmedikleri için Müslümanlara karşı bombalı eylemler düzenliyorlar. Tekfircilik hastalığı El Kaide'nin içinde gün geçtikçe daha da etkili oluyor. Bu durum çok tehlikeli. Direnişin de bir ahlakı olmalı. İslam bize savaşla ilgisi olmayan sivilleri öldürmemizi emretmiyor. Londra'da düzenlenen saldırıların, İslam'ın savaş hukukuyla bir ilgisi olabilir mi? Biz de direnişten yanayız. Fakat bu direniş gerektiği zaman düşmanın haklarını bile gözeten bir direniş olmalıdır.

El Kaide'nin Filistin'de de etkili olmaya başladığı yönünde iddialar var. Bu iddialar doğru mu?
Bazılarının yaygara yaptığı çapta olmasa da böyle bir etkinin oluşmaya başladığından söz edilebilir. Filistin'deki gençler arasında asıl olarak yayılan cihadi selefililiktir. El Kaide'de cihadi selefilikle özdeşleştirdiği için bu gençlerin sempatisini kazanıyor. Cihadi selefilik bugün bütün dünyada yayılıyor. Bu durum artık İslam Dünyası'nın bir gerçeğidir.

Direnişimiz işgal topraklarında

Filistinli örgütler 1980'den önce İsrail hedeflerine yönelik dünyanın her yerinde eylemler düzenliyorlardı. Fakat 1980'den sonra silahlı direniş sadece Filistin sınırları içine hapsedildi. Bu bir zaafiyet midir?
Hayır zaafiyet değildir. Direniş hareketleri herşeyden önce kendi bulundukları coğrafyanın şartlarını ve dünya sistemini çok iyi analiz etmeliler. Bu analiz yapılmadan girişilen mücadele, direnişçilerin başarıya ulaşmalarını engeller. Biz Filistin dışındaki bir ülkede Siyonist hedefleri vurursak, topraklarında eylem gerçekleştirdiğimiz ülkeyi de kendimize düşman etmiş oluruz. Siyonist İsrail'i, işgal ettiği topraklarda vurmak en iyi tercih.

Farklı ülkelerdeki ABD hedeflerinin vurulmasına da karşı mısınız?
İşgale uğrayan halkların ABD'ye karşı verdikleri mücadeleyi destekliyoruz. Ayrıca biz sürekli olarak ABD'yi vuruyoruz. Çünkü İsrail'e vurmak aynı zamanda ABD'ye vurmaktır. Çünkü İsrail herhangi bir yara aldığında ABD’de acı hissediyor. Hem de en etkili şekilde.

Hizbullah'ın Lübnan savaşında İsrail'e karşı verdiği savaş, Filistin İntifadası'na nasıl bir etki yaptı?
Hizbullah'ın başarısı Filistinli direnişçilere zaferin bir hayal olmadığını gösterdi ve İntifada'ya coşku kattı. Bu zafer Siyonistlerin planlarını alt üst ederek, İsrail'in tarihine şiddetli bir deprem olarak geçti. Hizbullah'a böyle bir zaferi Ümmetimize hediye ettiği için müteşekkiriz.

(Röportaj: Adem Özköse- Gerçek Hayat)

Etiketler : #Direniş   #Ahlaklı   #Olmalı   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN