Rıdvan Kaya ve Roni Marguiles "İrtica Eylem Planı"nı değerlendirdi 

'İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili gelişmeleri Haksöz Dergisi yazarı Rıdvan Kaya ile Sosyalist yazar Roni Marguiles değerlendirdi.

25-06-2009


Darbelerin, darbe planlarının, muhtıraların, fişlemelerin, andıçların ve benzerlerinin ülkesi Türkiye’de Ergenekon davası, AK Parti’nin kapatılamaması, hükümetin seleflerine nazaran statükoya karşı daha dik durması ve kamuoyunun darbe ihtimaline karşı alerjik reaksiyon göstermesinden hareketle tam bir normalleşme yaşanıyor derken, Taraf gazetesi huzurumuzu (!) bozan bir belge yayınladı ve o belge gündeme oturdu.

 

Genelkurmay karargahından çıktığı – her ne kadar askeri savcılık aksini söylese de – iddia edilen ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ndan bahsediyoruz. Belgede Ak Parti ve Fethullah Gülen hareketi hedef alınıyor ve hükümetin hukuk dışı yollarla indirilmesinden, ‘cemaat evlerine’ silah koyulmasına, medyanın yönlendirilmesinden terör eylemleri düzenlenmesine bir dizi ‘darbeder’ suç var.

 

Darbeciler çalışır da biz boş durur muyuz? Hemen söz konusu kesimin en çok ifrit olduğu iki görüşe ait insandan – bir Müslüman ve bir Sosyalist –  yaşadığımız son süreci bize değerlendirmelerini istedik ve kendilerine üç soru sorduk.

 

İşte sorular ve aydınlarımızın cevapları:

 

Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın Nisan 2009 tarihli olması son dönemlerde seçilmiş hükümetlerin ve/veya genel olarak sistemin askeri vesayetten arındırılmaya başlandığı yönündeki iyimser yorumlarla beraber düşünüldüğünde ne anlama geliyor?

 

R. Marguiles: Benim için “su uyur, Türk askeri uyumaz” anlamına geliyor. Askeri vesayetten kurtulma doğrultusunda yavaş yavaş ama çok yavaş adımlar atmakta olduğumuz doğru, saf ve anlamsız bir iyimserlik değil bu. Fakat bu adımların atılıyor olması darbeci mantığın ortadan kalktığı ve darbecilerin vazgeçtiği, teslim olduğu anlamına gelmiyor elbet. Hatta belki de şimdi en tehlikeli oldukları zaman. Kendilerini savunuyorlar, yara aldılar, daha da saldırganlaşabilirler.

 

R. Kaya: Özellikle 27 Nisan bildirisi sonrasında gelişen olaylar zincirine ve daha derinlemesine bir süreç olarak Ergenekon davasının gelişim seyrine baktığımızda askeri vesayetin bir gerileme içerisine girdiğini söylemek mümkün görünmektedir. Elbette bu bir süreç! Zikzaklar çizen bir süreç. Daha önemlisi de geri dönüşlerin mümkün olduğu bir süreç. Belirleyici olacak şey diğer toplumsal kesimlerin bu süreci yönlendirme ve sürdürme iradeleri. Doğal olarak etkinlikleri azaltılmaya çalışılan, iktidar imkanları daraltılan asker-sivil bürokrasi direnecek, bu süreci durdurmaya, bu mümkün değilse akamete uğratmaya, yavaşlatmaya çalışacaktır. Taraf Gazetesinin yayınladığı belgenin de bu direnme, karşı koyma çabalarının bir yansıması olduğunu düşünebiliriz. Kendileri açısından umutsuz bir ortam var olsa dahi, militarist güçler alışkanlıklarını sürdürmekte, mevzilerini savunmakta, bu arada yer yer taarruz taktiklerini uygulamaktan da vazgeçmemektedirler. Bu ne zamana kadar sürer? Militarist güçlerin ellerindeki kozların tamamını tüketmesine ya da söz sahibi olması gereken organların müdahale edip darbecileri yasadışı araç gereçlerinden, imkanlarından, ayrıcalıklarından tamamen arındırmasına dek!

 

Ortaya çıkan belgenin en önemli işlevlerinden biri askerin Ergenekon çetesinin tasfiyesine onay verdiği şeklindeki iddianın boşa çıkması olmuştur. Görüldüğü üzere açığa çıkan, teşhir olan darbecilerin tasfiyesine karşı çıkmamak değil, karşı çıkamamak durumu söz konusudur. Nitekim Ergenekon zihniyetinin ve eylem planlarının Genelkurmay karargahında aynen yaşatıldığı bu belgeyle inkar edilemez biçimde açığa çıkmıştır. 

 

Genelkurmay’ın açıklamaları ve AK Parti’nin savcılığa şikayette bulunmasından sonra oluşan tabloyu değerlendirebilir misiniz?

  

R. Marguiles: Genelkurmay’ın bütün bu olaylar, andıçlar, davalar ve bulunan silahlar hakkında açık seçik tavır belirtmemesi darbecilerin işini kolaylaştırıyor. Bir yandan demokrasiden yana olduğunu iddia eden Genelkurmay, bir yandan da Ergenekon sanıklarını cezaevinde ziyarete gidiyor, Ergenekon kelimesinin kullanılmamasını istiyor, belgeler hakkında kuşku yaratmaya çalışıyor. Daha da önemlisi, askeri yetkililer bugüne kadar silahlı kuvvetler içinde kimseyi tutuklamadı, suçlamadı, eleştirmedi. Demek ki, ya tek bir darbeci yok, ya Genelkurmay bunlarla işbirliği içinde, ya da Genelkurmay beceriksiz. Bir sürü darbeci olduğunu bildiğimize göre, ikinci veya üçüncü şık geçerli olmalı, yani ya Genelkurmay darbecileri onaylıyor ya da yakalamayı beceremiyor. Her iki durumda da Genelkurmay suçlu.

 

R. Kaya: Genelkurmay’ın açıklamalarında yeni bir şey yok! Hep aynı taktik izleniyor: Zamana yayıp, unutturmak, örtmek! “Ordumuz demokrasiye bağlıdır” nakaratını duymak açıkçası artık gülünç falan değil, düpedüz iğrenç geliyor. Tamam Türkiye’de yaşıyoruz ama bu kadar ikiyüzlülük burası için bile çok fazla!

 

AK Parti’nin suç duyurusunda bulunması, en azından hukuki adımların atılmasından kaçınılmaması anlamında önemli bir gelişme. Mamafih sorunun asıl doğasının siyasi olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla çözüm de öncelikle siyasi zeminde geliştirilmeli. Hükümet darbecileri kalıcı biçimde püskürtmeyi hedefliyorsa militarist tahakküme topyekün karşı koymalı. Bunun için de öncelikle “Hükümet ve Genelkurmay”, “siviller ve asker” şeklindeki ikili anlatımlar tümüyle terk edilmeli. Darbeciliğe karşı mücadele için atılması gereken adımlar “kurumlar arası çatışma (veya uyum)” türünden sade suya tirit söylemlerle sulandırılmamalı. Olayın eşitler arası ilişkiler şeklinde algılanması ya da uzlaşması gereken kurumlar arasındaki bir gündem şeklinde algılanması ve sunulması başlı başına bir zaaftır. Burada hükümet gerçekten hükmetmek istiyorsa askere “iktidar ortağı bir güç” olmadığını, kendisine bağlı bir kurum olduğunu net bir biçimde hatırlatarak işe başlamalıdır. 

 

Gözlemlerinize dayanarak halkın süreçle ilgili değerlendirmelerini ve tepkilerini paylaşabilir misiniz? 

 

R. Marguiles:  Halk her fırsatta askerin siyasete müdahalesini onaylamadığını belirtiyor. Tüm seçim sonuçları, tüm kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor. Toplumun yaklaşık %20’sini oluşturan CHP seçmeninin bile hepsi darbeden yana değil. Zaten durum böyle olmasaydı çoktan darbe olurdu. Darbe için toplumsal destek sağlayamadıkları içindir ki şu ana kadar darbe yapamadılar.

 

R. Kaya: Halkın ne yazık ki, olması gereken manada militarizm tehlikesini, tehdidini, tahakkümünü algılayabildiğini ve buna bağlı olarak bir karşı tavır geliştirebildiğini söylemek zor. Şüphesiz bir dizi gelişme darbeci yapılanmanın kuşku duyulmayacak ve savunulamayacak biçimde açığa çıkartılmasını getirmiştir. Bu olgu geniş kitlelerin Kemalist düzenin militarist niteliğini asli boyutlarıyla kavraması açısından önemli bir imkan ve zemin sunmaktadır. Muhalifler açısından, daha genelde de toplumun ruh sağlığı açısından bu açık bir kazanımdır. Ama bunu düzeni tüm boyutlarıyla tanıma ve bir sonraki aşamada da oligarşik, zalim sisteme karşı bir mücadele zeminine taşıma imkanına dönüştürmek şu aşamada kolay görünmemektedir. Ne yazık ki, darbecilerin açık, sistemli saldırılarına hedef olanlar dahi hala hiç utanmadan orduya methiyeler düzebilmektedir. Devletçi bakışın körelttiği zihinleri hakla, hakikatle tanıştırmanın uzun soluklu bir mücadele gerektirdiğini bilenler gelişmelerin ortaya çıkardığı avantajları görmekle birlikte, abartılı, mesnetsiz değerlendirmelerin peşine kapılıp, bilahare hayal kırıklıkları yaşamak ve yaşatmaktan kaçınmalıdırlar.

 

 

Roni Marguiles: Yahudi asıllı Sosyalist yazar ve aktivist. Halen Taraf gazetesinde haftalık yazıları çıkmakta.

 

 

 

Rıdvan Kaya: İslamcı yazar ve aktivist. Haksöz Dergisi yazarı ve Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi.

 

(Röportaj: Ersen Akyıldız / Timeturk)

Etiketler : #Rıdvan   #Kaya   #ve   #Roni   #Marguiles   #İrtica   #Eylem   #Planını   #değerlendirdi    
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN