
"yazm" Arama Sonuçları

Müsaadenizle tekrarlayacağım, sıralamanın karışmaması şartıyla. Yani öncelik namazı eda etmektir. Çocukların gençlerin eğlenmesi değil. Her Ramazan şahit olduğum durumları görmekten, yazmaktan yoruldum. Gönlüm yoruldu.

İnsanı gülümseten ve tabi düşündüren bir cevap. E tabi, iyi yazabilseydi Murat marka bir “külüstür” yerine, son model bir arabaya binerdi! “İyi yazanlar”, lüks araba ve evlerin yanında özel korumalarla da gezmekteydi nitekim.

Yazmayı bitirdikten ve İslam'ın doğru olduğunu anladıktan sonra, onu hâlâ kabul edemedim. Müslüman olmak istemedim. Artık masamdan tüm kitaplarımı kaldırırken bazıları raftan düştü. Ve bu kitaplardan biri de Kur’an'dı. Elime aldığımda baş parmağım Hac Sûresi’nin 46. âyet-i kerîmesindeydi...

Afganistan yardım hesabına gönderilerinizde, hesap sahibi ve adı için İLMİ VE KÜLTÜREL ARAŞTIRMALAR VAKFI yazmanız yeterli, Açıklamalar bölümüne de AFGANİSTAN YARDIMI ifadesini de yazmanız gerekmektedir.

Bu arzusunu ve hatta mücbir olan sebebini başka muhitlerde de söylemiş olacaklar ki, o günlerde bana Şer’iye Vekili Konya Mebusu Hoca Vehbi Efendi ve sözüne inandığım bazı zatlar şu malumatı vermişlerdi: “Gazi, Kur’an-ı Kerim’i bazı İslamlık aleyhtarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır. Sonra da Kur’an’ın Arapça okunmasını namazda dahi men ederek bu tercümeyi okutacak. O züppelerle de işi alaya boğarak aklınca Kur’an’ı da İslamlığı da kaldıracaktır. Etrafında böyle bir muhit kendisini bu tehlikeli yola sürüklüyor.”

Mehmet Pamak'ın bir yıl önce yazmış olduğu makaleyi tam da yaşadığımız sürece hitap etmesi sebebiyle tekrar paylaşmak istedik. Rabbimiz, ibret alıp sorumluluklarımızı idrak etmeyi ve gereğince amel edip mübarek rızasını kazanmayı hepimize nasip etsin İnşaAllah.

Almanlar ise Türkiye’ye giden trenlerin üzerine bile “ENVERLAND’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmışlardır. “Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a!” Kibir ve ihtiras demiştik ya! Paşa’nın şu ifadelerine bakınız: “Beni Napolyon’a benzetmişlerdi, kabul etmem, çünkü ben ikinci adam olamam.”

Türkiye’nin en ciddi meselesi okumak veya okuma alanındaki eksiklik değildir. Türkiye’deki en ciddi mesele, entelektüel eksiğimiz ve yazı yazma alışkanlığımızın hiç olmamasıdır. Okuma hayatımızın temelinde yazı yazma faaliyetinin bulunmamasıdır. Yazı yazmak doğru okumanın anahtarıdır. Yazı yazabilirseniz veya okuma sürecinizi yazıyla sağlama alabilirseniz, okuma sürecinizde hızlı ilerler.

Mescid-i Aksa’daki Yazma Eserler Merkezi Müdürü Rıdvan Amr, Siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarının arttığına dikkat çekti. Mescid-i Aksa’da durumun endişe verici olduğuna işaret eden Amr, işgal güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin bu yıl Ramazan’dan bir ay sonra Mescid-i Aksa bekçilerini ve görevlilerini hedef almaya başladıklarını bildirdi.

Kaldı ki tek başına çalışma yapan kişiler de çalışmalarında başkaca araştırmacıların yazmış oldukları kaynak eserlerden vs. istifade etmekte, okumalar yapmak sureti ile de bir nevi istişare içerisinde olmaktadırlar.

Yavuz Bahadıroğlu, Musul'u Atatürk'ün verdiğini belirttiği yazısında "'Musul’u Atatürk vermedi, zaten verilmişti' diyenler, ezberletilmiş çaresizliklerini seslendirmiş oluyorlar. Bal gibi de Atatürk verdi…" diye yazmış.

Hamid Golpira şöyle yazmıştı: Zulme karşı mücadele azmimizi korumalıyız fakat mücadelede düşmanın ahlaksız ve adaletsiz yöntemlerini benimsememeliyiz. İnsanlığımızı kaybetmemeliyiz. Zalimlerin başlıca emellerinden birisi de bu zaten: Bize insanlığımızı kaybettirmek... Onlar bizi insan olarak görmüyorlar ama biz onları insan olarak görmekten (ve onlarla mücadelede insan haklarını gözetmekten) vazgeçemeyiz. Aksi takdirde bizi kendilerine benzeterek savaşı kazanmış olurlar.

Fransa'nın tarihi soykırım ve katliamlarla dolu. 1830' da sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir' de her türlü insanlık suçunu çekinmeden işleyen Fransızlar, 1962' de bağımsızlığını kazanana kadar ülkede çeşitli soykırımlar ve katliamlar gerçekleştirdi.

Yaşayarak yazmayı ve yazarken de yaşamayı bizzat soluyan bir kahramandı o. Ardında bıraktığı direniş mirasının yanında, bir de pratize edilmesi gereken teorik bilgileri bir kitapta toplayıp sunması, onun ne kadar büyük ufuk sahibi bir dava adamı olduğunu bize hatırlatıyor. Davasını sürdürecek, mirasını yürütecek olan halefleri için hayatî stratejiler olma özelliği taşıyan, istikametten sapmamaları için yol haritası hükmünde olan bu el risalesivarî kitap, aynı zamanda tarihe verilmiş yaman bir cevaptır da.

Bazı müslümanlar bu akıma kapılarak, 'gerçek sosyalizm İslam'dadır' demeye başladılar. Tıpkı şimdilerde 'Gerçek Demokrasi İslam'dadır' dendiği gibi. Oysa Seyyid Kutup cahiliye dönemi saydığı fikri savrulma yıllarını çoktan terk etmiş, İslam'ın güzelliklerini anlamış ve şiir gibi bir üslupla 'Kuran'ın Gölgesinde' adlı sosyal içerikli muhteşem tefsirini yazmıştı.

Son olarak CNN Türk'te program yapan ve Radikal gazetesinde yazı yazan Beki'nin, Hürriyet gazetesinde yazmaya başlayacağı bildirildi.

İki yıl önce objektiflere "Sessizliğiniz bizi öldürüyor" diye poz veren Ahmed Swaan da katledildi.

Amerika'nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Prof. Jefri Lang İslama giriş hikayesini yazmış olduğu 'Melekler soruncaya kadar' isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle, ruhani duygular arasında ilk namazını şöyle dile getiriyor.

Meselenin ucunun, hassas bir nokta olan Atatürk'e değecek olması.Bu yıllarda Atatürk tarafından Hitler'e yazılan yazıları tarihçi Mustafa Armağan ortaya çıkardı

İstiklal Mahkemelerinde asılan o hacı, hocaların aileleri ve talebelerinden ne zaman özür dileyecekler? Darbeler sebebi ile askerler milletten ne zaman özür dileyecek mesela.. Öğretmenler öğrencilerden ne zaman özür dileyecekler mesela o yalan tarih için.. İmamlar cemaatten ne zaman özür dileyecekler korkup gerçekleri söylemedikleri için. Ben bir gazeteci olarak her gerçeği yazmadığım/yazamadığım için özür dilerim..
Makaleler
Hava Durumu