
"Nesne" Arama Sonuçları

Yaratmanın ve emretmenin elinde olduğu Rabbimizin farzına uymak yerine, çağın dayattığı tarzların peşisıra koşuşturmanız, Rabbinizin emirlerine tâbi olarak anlamlı bir hayatın öznesi olmak varken, modernizmin iğvasına kapılarak tüketilen, tüketen ve tükenen bir hayat anlayışının nesnesi olmanız, siz farkında olmasanız bile biz mü’minleri fazlasıyla üzmektedir.

Rasulullah’ın mevlidini kutlamak, onu üsvetün hasene edinen bir İslam ümmeti tarafından yepyeni bir İslam ümmeti inşa etmek uğrunda bir çaba değildir; mevlid-i nebî ihtifalleri sadece Rasulullah’ı tüketme, tüketim nesnesine dönüştürme gayretidir.

Cuma hutbesi: Kur'an, Sanat Nesnesi Değil Hayatın Öznesi Olmak İçindir - Şükrü Hüseyinoğlu - Kur'an Nesli İlim Merkezi - 30 Zilhicce 1443 / 29 Temmuz 2022

Bu putlar öyle bir şey olmalı ki hâlâ yaşıyor, nefislerin hevasından kaynaklanıyor ve “isimlerinin” hâlâ bir anlam ifade ediyor olması ve tapınç nesnesi haline getirilmiş olması lazım. Hem de ne anlam ifade ediyor! Hem de ne tapınç! Bakın nasıl…

Rufi Tiryaki, tam anlamıyla bir “kitap okuru”. Kitap sevgisi, kitaplarla kurduğu sıkı ilişki ve okuduğu kitap sayısı dillere destan. Binlerce kitabın yer aldığı ve bir dekorasyon nesnesi değil, okunan, altı çizilen kitaplarla dolu kütüphanesiyle, Anadolu’daki bir kitap dostu. Rufi Bey’le kitaba dair konuştuk. Kitap okumaya olan ilgisinin nasıl başladığını, kitaplarla irtibatının biçim ve yoğunluğunu, kütüphanesini, hatıralarını konuştuk.

"Kur'an'dan Hayata Dersler" programında geçen haftanın canlı yayın sohbet konusu "İletişim Araçları Karşısında Nesne Değil Özne Olmak" idi.

Herhangi bir nesneyi başka bir nesneye veya özneyi özneye bağlayan bir araç olarak ip, bu “bir şeyi başka bir şeye bağlama, bağlılık ve bağlam oluşturma” niteliği sebebiyle mecazen geniş anlamlar ve çok önemli bağlamlarda kullanılmaktadır.

Her şeyden önce, ailenin sağlam kaldığı bir toplumda, modernleşmenin enstrümanı/nesnesi olacak kadın potansiyelinin temini mümkün olmayacaktır.

Kapitalist sistem bizleri bilinci körelmiş tüketim nesneleri haline getirdi. Bizler dizilere ve eğlence programlarına odaklı yaşayıp hoşça vakit geçirdiğimizi düşünürken, zihnimize gönderilen mesajlar, davranışlarımızı ve tüketim şeklimizi şekillendirmeye başladı. Giyim tarzımızı, yeme içme adabımızı, insanlarla ilişkilerimizi bize ekranlarda sunulan modele uydurarak sisteme entegre olmaya başladık

Kültür ve Turizm Bakanlığının başvurusuyla "nazar boncuğu" internet ortamının vazgeçilmez unsurlarından olan emojilerin arasına dahil edildi. Bu gelişme iktidar medyasında Anadolu kültürünün önemli simgelerinden olan nazar boncuğunun emoji olarak kabul ettirilmesi büyük başarı" şeklinde verildi. Oysa nazar boncuğu denilen bu nesnenin, aslen cahiliye Arap kültürüne ait bir şirk nesnesi olduğu ve temime adıyla anıldığı biliniyor.

Ahmet İnsel’e göre Kemalizm’in genç ve olgun olarak iki ayrı dönemde incelemek gerekir. Genç Kemalizm inkılâpları, modern bir toplum yaratmak kadar; devletin denetiminde bir “insan türü” yaratmayı da amaçlıyordu. Zira Kemalistler için devlet, Atası etrafında toplanan millet idi. Kemalizm devlet için “siyasal özne”, toplum için devletin dönüştürebileceği “siyasal nesne” konumlandırmasına sahipti.

Eserlerinde sık sık tarihçinin tarafsız ve nesnel olması gerektiğine vurgu yapar yapmasına ama Yahudi kimliğinin etkisiyle olsa gerek İsrail şiddetine tek kelime etmez. Bunun yerine Filistinlileri eleştirir. Ona göre bütün sorun Filistinlilerdedir. Sadece Filistinlilerde olsa iyi, daha geniş bir evren olan tüm İslam dünyasında Müslüman kimliği taşıyan her bir bireydedir.

Faruk Beşer: Bazıları Batı biliminin etkisiyle Kuranıkerim'in laboratuvara sokulacak bir nesne gibi anlaşılmaya zorlanabileceğini sanıyor olabilirler. Yatırırsın masaya, uygularsın hermeneutiğin kurallarını, o da anlaşılmak zorunda kalır. Hala direnen ayetler olursa onları da tarihsel diye geçmişe gömersin olur biter diyebilirler, ya da böyle demiş gibi olurlar. Oysa o bize anlaşılmasının yolunu da kendisi gösteriyor. Kısaca onu yaşadığımız kadar anlarız. Nasıl mı?...

Sayısız nimetin kendisine bahşedildiği insan, aldığı ve verdiği her nefeste, işittiği her seste, gördüğü her şeyde, tattığı her lezzette, dokunduğu her nesnede, kavradığı, idrak edebildiği her gerçekte bu kabiliyetleri kendisine veren Allah’ı anmalı, kendi âcizliğinin farkına varmalı ve kendisine hayat bahşettiği için Yüce Yaratan’a şükran duymalıdır. Unutmamalıdır ki, sadece kendisi değil melekler de dâhil olmak üzere yedi kat göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar hamd ile Allah’a karşı minnettarlıklarını dile getirmektedirler. Dolayısıyla hamdeden bir kul olmak kâinat bütününün anlamlı bir parçası olmak demektir.

Şayet Kur’an’dan çalınıp eğlence ve tüketim kültürünün nesnesi kılınan Ramazan’ı yeniden aslî kimliğine kavuşturmak istiyorsak, bu konuda samimi ve ciddî isek, işe sahur ve iftar sofralarımızdan başlamalıyız. Orucu bile damak zevkinin, iştahın, israfın nesnesi kılan hakim tasavvuru kökünden yıkıp atmalıyız.

İnsanlar ister dile getirsinler veya getirmesinler herkesin bir kıblesinin olduğu gerçekliğine değinen Hamza Er, “Bu kıble, herhangi bir bölge, herhangi bir düşünce, herhangi bir şahıs, herhangi bir nesne veya herhangi bir ideal olabilir; o her neyse insan hayatında eksen olup, insanın duygu ve düşüncelerini, yaşam tarzını etkileyip yönlendiriyorsa kişinin kıblesi olmaktadır” dedi.

"Tüketim ile hayat tarzı arasında ciddi bir bağlantı söz konusu. İnsanlar kim oldukları sorusuna, nasıl bir hayat tarzına sahip oldukları üzerinden, nasıl bir hayat tarzına sahip oldukları sorusuna ise tükettikleri nesneler ve bu nesneler arasında kurdukları kombinasyon ve üslup üzerinden cevap veriyorlar artık."

Evet, sen Kur'an diyorsun, ama hangi Kur'an? Cehaletin elinde teberrük edilip kutsanan bir nesne olan Kur'an mı? Cinayetin mızraklarının ucundaki Kur'an mı? Yoksa çeyrek yüzyıldan daha az bir sürede, çölün dağınık ve düşman kabilelerini birleştirerek, dünyanın egemen güçlerini -Bizans, Sasani- çökerten, insanlığın kaderini ele geçiren, devrimci yapısıyla insanlık tarihinde yepyeni bir medeniyet ve kültür meydana getiren bir kitap olarak mı Kur'an?

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın iftar sofrası, Ramazan'ı damak zevkinin nesnesi haline getirmeye çalışan anlayışa karşı direnmenin güzel bir örneği. Tahran'da yetim çocuklara iftar veren Ahmedinejad'ın sofrası, tıpkı oğlunun düğünündeki son derece mütevazi ikramı çağrıştırıyor.

Resmî ve sun’î / yapmacık bir heyecan sonunda, beklenen misafir gözüküyordu: Bir ‘büst’! Subaylar onu kutsal bir nesne gibi, tâzim ile taşıyor ve herkes huşû’ içinde selâmlıyordu. Ve, bu ‘ilkel ülke’nin neresi olduğu açıklanınca da, insanlar daha bir hayret ediyorlardı. Bu ilkel ülke, ne yazık ki, benim ülkemdi..
Makaleler
Hava Durumu