��kr� H�SEY�NO�LU

07 Ocak 2011

SEYY�D KUTUB VE B�Z: GER� DE��L �LER�

Önceki yaz�m�zda, son dönemlerde s�kça dillendirilen “Seyyid Kutub’un art�k a��lmas� gerekti�i” yönündeki söylemleri ele alm�� ve bu tür söylemlerin temelde �slami mücadele çizgisindeki bir t�kan�kl���n a��lmas� çabas�ndan ziyade, küresel ve yerel ölçekte Müslümanlar� etkisi alt�na alan entegrasyon süreçlerine uyum sa�lamakla ilgili oldu�unu vurgulamaya çal��m��t�k. Ard�ndan da Müslümanlar�n mirasyedi gibi haz�r� tüketmekle as�rlar geçirmek yerine, her dönem bir öncekinden daha fazlas�n� üreten insanlar olmay� bilmesi gerekti�ini ifade etmi� ve Kutub’u a�maktan ancak bu çerçevede söz etmenin do�ru oldu�unu savunmu�tuk.

 

Seyyid Kutub’un a��l�p a��lmamas� meselesini do�ru konumland�rmak için öncelikle Kutub’un biz Müslümanlar için ne ifade etti�ini tesbit etmemiz gerekir. Kutub’un tart���lan tezleri, belli bir co�rafya ve zaman dilimine dair ictihadi ç�kar�mlar m�d�r, yoksa Kur’an’�n tarihsel süreçte anlamlar� daralt�lan ve yer yer de sapt�r�lan evrensel hakikatlerine yap�lan vurgular m�d�r? Kutub, Yoldaki ��aretler’de, 1960’l� y�llardaki M�s�r �artlar�na uygun bir sosyal ve siyasal strateji önermeye mi çal��m��t�r, yoksa Kur’an’�n temel sosyo-politik ilkelerine mi vurgu yapmaktad�r?

 

��te bu sorular�n cevab� konumuz aç�s�ndan hayati önem ta��maktad�r. �ayet Yoldaki ��aretler’de savunulan tezler, Kur’ani referanslara dayanmakla birlikte M�s�r’�n konjonktürel �artlar�na cevap üretmeyi hedefleyen dü�ünceler ise bu durumda evrensel �slami mücadele çizgisi için kal�c� bir anlam ta��mad���n� söylememiz mümkündür. Belirli bir konjontürel ortama yönelik sosyo-politik duru� üretmenin ötesinde, as�rlar içinde yata��ndan uzakla�t�r�lan evrensel bir ihya ve in�a projesinin temel ilkelerini konu ediniyor, bu ilkeleri Müslümanlar�n zihninde güncellemeyi hedefliyor ve bunda da takdire �ayan bir ba�ar� sa�l�yorsa bu durumda ayn� �eyi söylememiz mümkün olmaz.

 

Yoldaki ��aretler için ikinci ��kk�n geçerli oldu�unu kimse inkâr edemez. Kutub, bu eserinde Müslümanlar�n ya�ad��� sorunlar� temelde Kur’an’dan uzakla�maya ba�lamakta ve ç�k�� yolu olarak Kur’an’a dönü�ü i�aret etmekte, çözülmü� olan ümmetin ihyas� için yeniden öncü bir Kur’an neslinin te�ekkül etmesi gerekti�ini vurgulamakta, Müslümanlar� birbirine ba�layan yegâne ba��n akide oldu�unu kaydetmekte, �slam - cahiliye uzla�mazl���na de�inmekte ve Müslümanlar�n her ça�da cahiliye ile ili�kilerini bu uzla�mazl�k üzerine bina etmeleri gerekti�ini kaydetmektedir.

 

Kutub, Yoldaki ��aretler’de �öyle demektedir: “�slam’�n görevi, yeryüzünde egemen olan cahiliye dü�ünceleri ile uzla�mak, her yerde yürürlükte olan cahiliye uygulamalar� ile ba�da�mak de�ildir. Bu onun ilk geldi�i gün görevi olmam��t�r, bugün de yar�n da misyonu bu olmayacakt�r. Cahiliye,  yine ayn� cahiliyedir. Cahiliye, yaln�zca Allah’a kul olma ilkesinden ve Allah’�n buyurdu�u ya�ama tarz�ndan ayr�larak ilahi kaynak d���nda ba�ka bir kayna�a dayanarak sosyal düzenler, hukuk sistemleri, adetler, gelenekler ve de�er ölçüleri ortaya ç�karmakt�r. �slam da ayn� �slam’d�r. Görevi de insanlar� cahiliyeden ç�kar�p Allah’�n yoluna eri�tirmektir.” (Yoldaki ��aretler, Sh. 100, Hicret Yay�nlar� bask�s�)

 

��te son dönemlerde baz� çevrelerden ayakba�� muamelesi gören, art�k a��lmas� gerekti�i söylenen Yoldaki ��aretler’in muhtevas�, her ça��n Müslümanlar� için ba�lay�c� niteli�i bulunan bu gibi Kur’ani ölçülerin yeniden hat�rlanmas�na yöneliktir. Dolay�s�yla illa da Seyyid Kutub’un a��lmas�ndan söz edilecekse, bu, Kutub’un hat�rlatt��� Kur’ani ilkelerin konjonktürel �artlar hat�r�na a��nd�r�lmas� �eklinde de�il, bu ilkelerin hayatla, sosyo-politikle ve konjonktürle ba��n� kurmada daha somut tez ve modeller geli�tirmek �eklinde tezahür etmelidir.

 

Cahiliye – �slam uzla�mazl��� gibi onun bir kere daha alt�n� çizdi�i Kur’ani ilkeleri söylem ve eylemlerimizden uzakla�t�rmakla, �slami mücadelede asla Kutub’un ilerisine geçmi� olamay�z. Bu, �slami mücadele çizgisinde ileriye de�il geriye do�ru at�lan bir ad�m� i�aret edecektir/etmektedir.

 

Ne yaz�k ki bugün Kutub’u a�maktan söz eden Müslümanlar�n söylem ve eylemleri, Kutub’un Müslümanlara yeniden hat�rlatt��� ba��ms�z, özgün ve net �slami duru�u bugünün �artlar�nda daha ileri noktalara ta��mak yerine, bu duru�un terk edilerek, modern �irk sistemlerinin entegrasyon süreçlerine dahil olmak ve �slami mücadele hatt�n� temel ideal ve iddialar�ndan uzakla�t�rarak, egemen sistemler bünyesinde bir çe�ni, farkl� bir renk olarak varolmay� kabullenmek �eklinde tezahür etmektedir.

 

Hayat�n içinde olmak ve mücadele alanlar�nda bulunmak, �ahitlik misyonunu üstlenmi� Müslümanlar için imani bir yükümlülüktür evet, fakat ilkelere sadakat ondan da öncelikli bir imani yükümlülüktür. Do�ru olan, mücadele alanlar�nda olmak ad�na ilkeleri a��nd�rmak de�il, mücadele alanlar�n� ilkelerle biçimlendirmektir.

 

70’li y�llar�n atmosferini ya�ayan a�abeylerimizden, Yoldaki ��aretler’in Türkiyeli Müslümanlar üzerindeki sars�c� etkisini çokça dinlemi�iz/okumu�uzdur. Türkiyeli Müslümanlar�n eklektik dü�üncelerden tevhidi dü�ünce çizgisine do�ru yol almas�nda, �slam’�n, geleneksel ve modern cahili dü�üncelerden net olarak ayr��t�r�lmas� ve bütüncül bir hayat nizam� olarak alg�lanmaya ba�lanmas�nda Yoldaki ��aretler’in katk�s� tart���lmazd�r.

 

Bugün yap�lmas� gereken, bu kazan�mlardan geriye gidip, cahiliye, �irk, zulüm, ta�ut, �slam toplumu, �slam nizam� gibi temel argümanlar� terk etmek ve �slami mücadeleyi cahili toplumsal ve siyasal yap�lar içerisinde varolma hakk� taleplerine indirgeyerek küresel ve yerel �irk sistemlerine entegrasyon süreçlerine dahil olmak de�il, cahiliye – �slam uzla�mazl���na dayal� �slami mücadeleyi bugünün �artlar�nda nas�l somutla�t�raca��m�za yo�unla�arak tevhidi kazan�mlar� ileriye ta��makt�r.