Ahmet DURMU�

18 Ocak 2025

�SLAM�IN DEVLETS�Z, M�SL�MAN�IN BA�SIZ HAL�

Kur’an’da ad� geçen nebi ve rasullere bakt���m�zda yapt�klar� tebli� sonucu k�sa zamanda etraflar�nda az say�da da olsa birtak�m insanlar�n kümelendi�ini ve davete icabet etti�ini görürüz. Zaten ça��ran�n da ça��r�lan �eyin (dinin) de amac� insanlar� biraraya getirmek ve bireysel kullukla beraber toplumsal bir ya�am/cemaat/ümmet olu�turmakt�r. Cemaati, ümmeti bir araya getiren �ey hakikatin gücü olmakla beraber bir öncünün ilkeli duru�u, bir liderin dirayetli olu�u, ayn� zamanda metaneti ve sabr� da inkar edilemez bir gerçektir. Bunun içindir ki davet edildikleri hayat tarz�n�n hakikat, hakikate ça��ran�n da Allah’�n elçisi oldu�una inanan insanlar için vahiy ve vahyin tebli�cisi olan nebiler, müminler için s���n�lacak bir liman, güvenilecek bir otorite ve bir dost olarak görülmü�tür. Belki bu yüzden davete ilk ko�anlar daha çok mustazaflar, mazlumlar ve yal�n ayakl�lar olmu�tur. Bu kulak kesilme asl�nda insan için f�tridir. F�tri özelli�inden dolay� insan tek ba��na dünya hayat�n� ya�ayamayaca�� için yine f�trat�na en uygun buldu�u dü�ünceye, dine, topluma, ya�am biçimine yak�nl�k duymu�tur ve ona intisap etmi�tir. Ama ne hikmetse hakikatin tüm ç�plakl���na ra�men insanl���n büyük ço�unlu�u atalar�ndan devrald�klar� ya�am biçiminden, sapk�nl�ktan vazgeçmemi�tir. (Maide: 49) Vahyin ta kendisi olan �slam’a ve tebli�cisi olan Allah’�n elçilerine her dönemde çok az insan tabi olmu�tur, ki bunun en büyük ve en mü�ahhas örne�i Nuh (as)’d�r. (Hud: 40). (Selam O’nun üzerine olsun)

Ancak Davud, (as) Süleyman (as) gibi nebilerle beraber bir de nebi olup olmad���n� bilemedi�imiz Zülkarneyn’in durumu di�er nebi ve rasullerden farkl�l�k arz ediyor. Bu iki Nebi ve Zülkarneyn büyük bir güç ve ihti�am sahibiydiler ve bu güce bu ihti�ama içeride ba�kald�racak bir çete veya ba�ka güç odaklar� yoktu, e�er olsayd� Kur’an bize bundan bahsederdi. Hatta Zülkarneyn’e Ye’cüc ve Me’cüc’e kar�� bir set yapmas� için vergi vermeyi teklif eden kavmin teklifini Zülkarneyn elinin tersiyle itiyor, reddediyor ve onlar�n sadece beden gücüyle yard�mlar�n� kabul ederek rabbinin kat�ndan verilenlerin kendisi için daha hay�rl� oldu�unu söylüyor. (Kehf: 94-95). Süleyman (as) ise “Allah’�n bana verdikleri sizin verdiklerinizden daha hay�rl�d�r” diyerek Belk�s’�n hediyesini geri çeviriyor ve ekliyor; “bununla ancak sizin gibi insanlar sevinir. (Neml: 36). Süleyman’�n (as) bu ilkeli duru�u modern insana ne anlat�r, onu da sizin taktirinize b�rak�yorum. Dikkat edersek di�er elçilere gösterilen tepki, ba�kald�r� ve direnç örnek verdi�imiz �ahsiyetlerde söz konusu de�il. Çünkü çok güçlü bir temsiliyet makam� var ve insanlar bu güce kar�� isyan� de�il itaat etmeyi tercih ediyorlar. Buradan anl�yoruz ki toplumsal adaletin, güvenin ve huzurun kayna�� adil ve güçlü bir otoritedir. Bu yüzden Allah demiri ve mizan� indirmi�tir. (Hadid: 25). Ve bu yüzden adalet ve güç sahibi elçiler mü�rik, fasit, zalim ve ilahl�k taslayan otoriteleri boyun büktürüp itaat etmek zorunda b�rakm��lard�r.

Yeryüzünün insanlar taraf�ndan fesada sürüklenmesi, ekinin ve neslin bozulmas� sebebiyle Allah’�n müdahalesi tarihin her döneminde vuku bulmu�tur. Tu�yan eden insan için s�k s�k elçiler gönderilmi�, uyar�lm��, ikaz edilmi�tir. Ama nankör (17: 67) olan insan bunu büyük oranda anlamam�� veya anlamak istememi� ve elçilerin bir k�sm� yalanlan�rken bir k�sm� da sürgün edilmi� veya öldürülmü�tür. Son olarak ise risaleti Hz. Muhammed’in (sav) devralmas�yla �slam tevhidi yürüyü�ünü sürdürmü�tür.

Ve Miladi 610 y�l�nda Hz. Muhammed’in (sav) a��r bir yükü yani nübüvveti (Müzemmil: 5) yüklenmesiyle beraber �slam yeniden tarih sahnesine ç�km��t�r. Atas� �brahim’in (as) dinine (Nahl: 123) uymakla emrolunan Muhammed’le (sav) beraber yeni bir hayat�n ���klar� da ilk olarak karanl���n ortas�ndaki Mekke’de yanmaya ba�lam��t�r.

Nübüvvetin ba�lamas�yla Muhammed’in (sav) on y�ll�k Mekke dönemi de yukar�da k�saca bahsetti�imiz nebilerden çok farkl� de�ildi. Küfür cephesi taraf�ndan atalar�n�n u�rad��� hakaretlere, a�a��lamalara, i�kencelere, yalanlamalara maruz kald� Allah’�n Rasulü ve Müslümanlar. Küfür kar��s�nda güç olarak çok zay�f olan Müslümanlar, bask�lar kar��s�nda çareyi önce k�smi olarak Habe�istan’a daha sonra da Medine’ye hicret etmekte bulmu�lard�. Bir ç�k�� yolu ve aranan çarede ise sevki ilahiyi görmezden gelmek inanan insan için asla mümkün de�il, çünkü Allah’�n tarihe ve topluma yön verdi�ini ve her an müdahil oldu�unu unutmamal�y�z..

Hicretle beraber de�i�en �artlar ve mekan�n bask�dan uzak olu�unun etkisiyle her geçen gün say�lar� artan Müslümanlar k�sa zamanda güçlendiler. Dün insan yerine bile konmayan bu bir avuç Müslüman bugün hesaba kat�lmas� gereken bir temsiliyet ve bir otorite haline geldiler. Art�k gündemi �slam, Allah’�n elçisi Muhammed (sav) ve Müslümanlar belirliyordu. Bundan böyle ba�lar�nda lider ve otorite olarak Allah ve Rasulü vard�. Ve art�k söz Kur’an’�nd�. Yap�lan bir sözle�meyle Medine �slam devletinin temelleri at�lm��, herkesin insanca ya�ayabilece�i bir ortam tesis edilmi�, ancak �slam’�n kesin belirleyici olu�u hükme ba�lanm��t�. Daha düne kadar inand�klar� Nebi’nin, liderin, ba� komutan�n dahi kendilerine sahip ç�kamad���; horlanan, a�a��lanan, aç b�rak�lan, k�zg�n kumlara yat�r�l�p üzerlerine ta� y���lan, sürgün edilen Mekkeli Müslümanlar bugün art�k hürdüler ve söz sahibiydiler. Medine’de Muhacir Ensar karde�li�iyle beraber büyük bir güç olma yolunda h�zl� ad�mlarla ilerlediler. Ba�lar�ndaki Allah’�n elçisinden ba�ka kimsenin bir mezhebi, bir cemaati veya �eyhi yoktu. Nihayet zaman h�zl� ak�yordu ve 630 y�l�n�n ocak ay�nda Mekke fethedildi. Bu fetih ne Rasul’e ne de Müslümanlar�n ço�unlu�una tevazuyu asla unutturmad� ve ba�lar� e�ik ama vakarl� bir �ekilde Mekke’yi fethetmenin gururunu ya�ad�lar. Art�k devlettiler, güçlüydüler ve bu güçle beraber bu devletin adil bir lideri ve güçlü bir temsiliyet makam� vard�.

Çok ilginçtir, k�sa zaman öncesine kadar yalanlanan yok hükmünde kabul edilen �slam’a, art�k insanlar fevç fevç (Nasr: 2) ak�n ediyordu. Çünkü art�k �slam belirleyici bir güç olmu�tu ve bu gücün önünde durmak hiçbir kafirin haddi de�ildi. Allah Rasulü ve ona yürekten iman eden Müslümanlar Allah’a güvenmenin, yaln�z onu ilah ve rab tan�man�n mükafat�n� alm��lar ve bir devlet olarak ödüllendirilmi�lerdi. Bundan sonra bu devleti korumak ve ya�atmak Müslümanlar�n ilk günden itibaren durduklar� yeri terk edip etmeyeceklerine ba�l�yd�. E�er bozulur ve da��l�rlarsa güçlerinin gidece�i uyar�s� Allah taraf�ndan bizzat yap�lm��t�. (Enfal: 46).

Buraya kadar söyledi�imiz sözler ve verdi�imiz örnekler gösteriyor ki, �slam devletsiz olmaz. Müslümanlar da ba�s�z/lidersiz olmaz. E�er olursa t�pk� Filistin gibi, Irak gibi, Suriye gibi, Lübnan gibi olur. Hatta sözüm ona tüm �slam ülkelerini buna dahil edebiliriz. Çünkü hiç birisi ne �slam’�n ne de Müslümanlar�n temsilcili�ini yapamad��� gibi menfaatini, özgürlü�ünü ve mai�etini de dü�ünmüyor. E�er bugün �slam devlet olsayd� Müslüman’�m diyen bizler de bu devlete sahip ç�kabilseydik bu böyle olmayacakt�. Bugün �slam co�rafyas�n�n en büyük sorunu temsiliyet meselesidir. Kafir ve küfür cephesi o kadar parçalanm��l��a ra�men tek bir ümmet gibi hareket ediyor ve Müslümanlar�n burnu küffar�n eliyle alabildi�ince sürtülmek isteniyor. Çünkü onlara göre kar��lar�nda ezeli bir dü�man olan �slam ve Müslümanlar var. Ya Müslüman cephesinde ne var dersek; bizde me�repçilik, mezhepçilik, kavmiyetçilik, konforculuk ve ekonomicilik var. Halbuki biz bunlar� tart���rken kafirlerin kur�unlar�yla kad�nlar�m�z, çocuklar�m�z ve �slam’�n yi�it evlatlar� her gün k�rkar, elli�er ve yüzlercesi topra�� kan�yla sulamakta. Bunun tek sebebi gücümüz, devletimiz, ümmet bilincimiz ve sabitelerimizin olmamas�.

Kafir ve küffar ordular�n�n bu kadar pervas�z, bu kadar ac�mas�z ve bu kadar korkusuz davranmalar�n�n sebebi bu. Çünkü mevcut �artlarda hiçbir gücün kar��lar�na ç�kamayaca��n� çok iyi biliyorlar. Hamaset diliyle, k�namayla, kendilerinin kurdu�u BM’ye AB’ye �ikâyetle bu kafir Siyonist sürüsü durdurulamaz. Kimse kimseyi aldatmas�n �u an tüm dünyada Müslümanlar öteki, öksüz ve yetim olarak küffar�n vicdan�na terkedildi. Ba��m�za gelenleri hak ettik mi dersek Kur’an’a göre hak ettik, ama bu ba�ka bir konu ba�l���. �u an yap�lacak tek �ey Siyonistlerin anlad��� dilden konu�abilmek, ancak böyle bir ç�k�� ufukta gözükmüyor. E�er �slam’�n tek Allah’a kulluk eden ba��ms�z bir devleti ve Müslümanlar� temsil edecek bir ba�� veya hilafet makam� olsayd� bu böyle olmazd�, olamazd�. Çünkü Allah bizi Enfal suresi 65-66. ayetlerde müjdeliyor. Yani sorun bizim say�m�z�n ve teknolojimizin az olmas� de�il, sorun bizim �slamî bir devletimiz ve Ömer (ra) gibi Ebu Bekir (ra) gibi adil ve dirayetli bir liderimizin olmay���d�r.

Bütün bunlar� hesaba katarak Müslümanlar lüzumsuz tart��malardan ve abesle i�tigal etmekten vazgeçip ümmet olman�n yollar�n� aramal� ve buna kafa yormal�. Gazze’de �ehit dü�en herhangi bir Müslümanla dü�ünce yap�n, beslendi�in kaynak bire bir uyu�mayabilir, ama bundan dolay� onlar�n davas�na sahip ç�kmamak tek kelimeyle yanl��t�r ve kafirin i�ini kolayla�t�rmakt�r. Allah’�n Rasulü aralar�nda olmas�na ra�men sahabe aras�nda farkl� ki�ilik ve farkl� dü�ünebilen �ahsiyetler olabiliyordu. Fakat ayn� sahabe �slam ordusuna kat�l�p Müslüman karde�leriyle beraber Allah için omuz omuza sava��yordu. ��in içerisinde �irk yoksa Allah’� tek ilah ve Rab olarak kabul ediyorsa ona sahip ç�kmak her Müslümana farzd�r. Hatta Müslüman olmasa bile bizden yard�m isteyen mazlum bir toplulu�a yard�ma ko�mak biz Müslümanlar�n görevidir.

Bugün Suriye’de ya�anan karma�a bu dü�üncemizin çok aç�k kan�t�d�r. Tüm dünya kafirleri birle�mi� Suriye’de bir oyun kurman�n ve �ii-Sünni gerilimini art�rman�n pe�inde. Ama di�er taraftan daha ilk günden itibaren Siyonist ordular� k�namalar e�li�inde çok rahat bir �ekilde ta �am’a kadar ilerledi ve bunu tüm dünya seyretti. Onlar�n bu azg�nl���n�n tek sebebi var o da �slam dünyas�nda onlar� durduracak güçlü bir temsiliyetin olmay���. E�er geli�meleri do�ru okuyacaksak Hz. Süleyman’�n, Hz. Davud’un ve Zülkarneyn’in adilce, merhametlice ama dirayetlice yapt��� temsiliyeti bugün ABD ve müttefikleri zalimce, zorbaca, barbarca ve kafirce yap�yorlar. Neden? Çünkü güçleri var ve tüm dünyaya adeta diz çöktürmü�ler ve mazlum milletleri inim inim inletiyorlar.

Son olarak baz� �slamc� ayd�nlar�n �slam devlet önermez güzellemesine, hadi oradan deyip onlar�n bu ç�k��lar�n�n ne kadar mesnetsiz ve tutars�z oldu�unu bugün Filistin ve Suriye bize �ahitlik etmektedir. Biz diyoruz ki hay�r, sizin dedi�inizin tam tersine �slam devlet önerir ve hatta bu �slam’�n olmazsa olmaz�d�r. Senin ne oldu�unu bile tam olarak tan�mlayamad���n demokrasinin tüm dünyaya söyleyece�i bir sözü, önerece�i bir modeli, bir kurallar bütünü var da �slam’�n yok öyle mi? Tam tersi yar�n bir gün demokrasinin esamesi bile okunmayabilir ki öyle olaca��na inan�yoruz. Ama �slam evrensel bir dindir ve k�yamete kadar da bu böyle devam edecektir. Çünkü o evreni yaratan yegane gücün eseridir ve ça�lar üstüdür. Has�l� kelam �slam ve onu bize bah�eden Allah çok güçlüdür, önemli olan �slam ümmeti bu gücü do�ru idrak edebilsin. Bugün �slam ümmetinin büyük ço�unlu�u bunu hakk�yla idrak edemedi. (Hac: 74). Ne zaman bu dinin kadrini bilir ve ümmet bilinciyle hareket edersek inan�yoruz ki o zaman bir devletimiz ve bir temsiliyet makam�m�z olacakt�r. Bu elbette �u anlama gelmez, biz dünyada bir cennet in�a edece�iz! Hay�r kast�m�z tüm insanl�k ad�na huzurun ve güvenin hakim oldu�u ve �slam’�n söz sahibi oldu�u bir dünyay� in�a edip gelecek nesillere miras b�rakmakt�r. �brahim (as) diyor ya “Rabbim! Bana gelecek nesiller aras�nda do�rulukla ve hay�rla an�lmay� nasip et” (�uara: 84). Mutlak do�ru Allah’a aittir.