29-03-2014 16:24

Hak ile bat�l, asla kavu�maz iki yoldur

Hakla-bat�l birbirinden tamamen ayr� iki hayat sistemidir. Birbirine asla kavu�maz iki yoldur. �kisinin birbirine ba�lanmas� m�mk�n de�ildir. Aralar�nda var olan �ey, sadece sava�t�r. Bar��� imk�ns�z olan bir sava�... �yleyse cahiliyeden ayr�lmak bir zorunluluktur. De�i�ik ana i�aretlerin ortaya ��kmas� i�in ayr�lmak...

Hak ile batýl, asla kavuþmaz iki yoldur

“�slam �a�r�s�n�n temel �zelli�i” b�l�m�n�n son iki k�sm�n� ilginize takdim ediyoruz.

Hakla-bat�l birbirinden tamamen ayr� iki hayat sistemidir. Birbirine asla kavu�maz iki yoldur. �kisinin birbirine ba�lanmas� m�mk�n de�ildir.

Aralar�nda var olan �ey, sadece sava�t�r. Bar��� imk�ns�z olan bir sava�...

�yleyse cahiliyeden ayr�lmak bir zorunluluktur. De�i�ik ana i�aretlerin ortaya ��kmas� i�in ayr�lmak...

bulu�aca��n�z bir ortak nokta yoktur. Hayat sistemini onlar�nkinden, evrensel d���nceni onlar�n d���ncesinden, Sahip oldu�un Hakk� onlar�n bat�l�ndan, iman�n� onlar�n k�fr�nden, nurunu onlar�n karanl�klar�ndan ve hakseverli�ini onlar�n cahiliyyesinden ay�ran geni� iki yaka aras�na hi� bir k�pr� atamazs�n. Kar��l�kl� olarak ge�i� sa�layan hi� bir k�pr�...

�yleyse sabret. Bu i� uzasa da, fitne �iddetlere de; cazip teklifler gelse de ve yol uzasa da, sabret.

Bu ayr�l�� ger�ekle�mezse, aldan�� s�recektir. Yaranma s�recektir. Yamanma ve kar��ma s�recektir.

S�z konusu esaslara dayal� olmayan bir �sl�m �a�r�s�; zay�f, s�n�k ve g��s�z olmaya mahkumdur. ��nk� bu �a�r�n�n dayanaklar�; kararl�l�k, a��kl�k, belirlilik ve cesarettir. �lk �a�r�n�n kulland��� yol buydu.

Taviz Vermek ve Orta Yol ��z�mlerine Ba�vurmak

Elimizde iman davas�na ili�kin b�y�k bir hakikat bulunmaktad�r. �sl�m davet�ilerinin s�rekli olarak hat�rlamalar�; derinden derine d���nmeleri, bunun iman�, pratik ve psikolojik muhtevas�n� iyice kavramalar� gerekiyor.

Allah'�n Resul� (s.a.s.), m��rikleri sadece Allah'�n ubudiyyetine �a��r�rken, hi� ��phesiz bunu m�cerred bir inan� ve g�n�l i�i bir itikad plan�nda yapm�yordu. E�er durum b�yle olsayd�, mesele �ok kolay halledilirdi.

M��riklerin savundu�u karmakar���k �irk akidesi, �sl�m'�n apa��k, sade ve g��l� akidesine, kesinlikle kar�� koyacak kuvvet ve sa�laml�kta de�ildi. M��riklerin Hz. Peygamber'e (s.a.s.) inatla kar�� koyu�lar�n�n as�l nedeni, akidenin getirece�i d�zen ve y�netimdi.

Tarihsel rivayetlerin anlatt��� ve Kur'an-� Kerim'in s�k s�k �zerinde durdu�u ger�ek budur.

Y�ni bu inat�� kar�� koyu�un as�l nedeni, toplumsal mevkilerdi. O g�nk� ortamda egemen olan �v�n� vesilesi yarg�lard�. Ve t�m bunlar�n gere�i olan maddi ��karlard�.

��te bozuk ve ��r�kl��� besbelli olan �irk akidesiyle sa�lam ve dosdo�ru �sl�m akidesine kar�� cephe almalar�n�n as�l nedeni buydu.

Cahili hayat�n bi�im ve ��karlar�, lezzet ve �ehvetleri ise daha ba�ka nedenlerdi. Hi� ��phesiz bu nedenler de m��riklerin inat ve direni�lerini artt�rmaya yaram��t�r. Yeni akideye ve bu akidenin getirdi�i ahlak� ve ruh� �st�n de�erlere kar�� daha da sertle�melerini sa�lam��t�r. ��nk� bu akide �st�n ahl�k� de�erleriyle, zevk ve �ehvetlerin azg�nl���na m�saade etmiyordu. Ahlak� kay�tlardan uzak, ��lg�nca cahil� hayata g�z yummuyordu.

��te ilk �sl�m davetine, bu nedenlerin t�m�yle kar�� konuluyordu. Yani:

- toplumsal makam ve de�er �l��lerine,

- hakimiyete,

- mal ve ��karlara ili�kin nedenler ile gelenek ve g�reneklere,

- yerle�ik ya�am bi�imine ve

- hi�bir ahlak� de�eri kabul etmeyen s�n�rs�z �zg�rl�klere ili�kin nedenlerin t�m� bir arada engel te�kil ediyordu.

Ve ayn� nedenler her yerde ve her ku�akta ayn� i�levi yerine getirmektedirler. Yani �sl�m davas�na kar�� koyu�un de�i�mez nedenleridir bunlar. ��nk� akide kavgas�n�n de�i�mez inat�� d��manlar� vard�r. Hemen bitmeyecek bir kavgad�r bu. Pek �ok zorluklar�, sorumluluklar� ve y�k�ml�l�kleri vard�r. Ve t�m bunlara ra�men direnmeye devam etmek, muhakkak ki b�y�k bir me�akkat demektir.

Bundan dolay� �sl�m davet�ileri, nerede ve hangi zamanda bulunursa bulunsunlar, Y�ce Allah'�n a�a��daki buyru�unda sakl� bulunan b�y�k ger�e�i kalblerinde ya�atmak zorundad�rlar:

 "Rabbinin h�km� (gelinceye kadar) sabret. (M��rik) g�nahk�r veya kafirlere sak�n itaat etme." (el-�nsan: 24)

Bu ayetin Hz. Peygamber'e (s.a.s.) nazil oldu�u �artlar, muhakkak ki belirli bir sava��n �artlar�yd�. Bir �sl�m davet�isinin nerede ve ne zaman bir sava�� varsa s�z konusu olabilen �artlard�r bunlar.

Allah'�n Resul� (s.a.s.), Rabbinden insanlar� uyarma g�revini al�nca kendisine:

"Ey �rt�ye b�r�nm�� adam! Kalk ve uyar" (el-M�ddessir: 1) diye emredildi.

O, kalkt��� zaman s�z konusu t�m engel ve nedenleri kar��s�nda bulmu�tu. �nsanlar�, yeni davetten al�koyan, sahip olduklar� bat�l inan�la harekete koyulan ve �iddetli bir tepki g�stermekle sonu�lanan t�m nedenler...

- �nan� ve y�netimlerini,

- makam ve ��karlar�n�,

- kurulu d�zenlerini,

- lezzet ve �ehvetlerini,

yani bu yeni davetin �iddetle tehdit etti�i her �eylerini korumak i�in inat�� bir savunmayla sonu�lanan k�fr�n engel ve nedenleri...

M��riklerin bu �iddetli tepkisi �e�itli bi�imlerde ger�ekle�ti, �ncelikle m�'min az�nl��a i�kence yoluna ba�vurdular. Yeni davaya uymu� bu az�nl��� tehdit ve i�kenceler yoluyla inan�lar�ndan �evirmeyi denediler. �sl�m akidesini, �e�itli t�hmet ve y�ntemlerle �arp�tmaya ve k�t� g�stermeye �al��t�lar. Ama�lar� yeni m�'minlerin davaya kat�lmamas�yd�. Bununla beraber insanlar�n akide sanca��na kat�lmas�n� �nlemek; iman�n hakikatini tan�y�p tadan kimseleri fitne ve eziyete vermekten daha kolay yap�labiliyordu.

Bununla da kalmad�lar. T�m bunlar� yaparlarken dava sahibi Hz. Muhammed (s.a.s.) ile u�ra�maktan geri kalm�yorlard�.

Kimi zaman cazip gelecek teklifler yapt�lar.

Kimi zaman tehdit ve eziyet yoluna ba�vurdular.

T�m arzular�, O'nunla orta bir yolda anla�maya varmakt�. Kar��l�kl� olarak raz� olacaklar� bir noktada anla�makt�. ��nk� bu, insanlar�n geleneksel bir al��kanl���yd�. ��karlar�n �at��t��� noktada orta yol ��z�mlerine ba�vurmak bir gelenek olagelmi�tir. Maslahatlar, ��karlar ve bilinen d�nya i�leri konusundaki orta yollar...

Bu ve buna benzer y�ntemler, davet�ilerin her zaman ve her ku�akta kar��la�abilece�i y�ntemlerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.), - Allah'�n fitneden ve insanlar�n �errinden korudu�u bir Resul olmakla beraber - bir insand�. Bir avu� zay�f m�'minle a��r bir hayat prati�ine g���s geren bir insan...

Y�ce Allah, onun bu durumunu muhakkak ki biliyordu. Bundan dolay� da onu bu a��r �artlar kar��s�nda yaln�z, tek ba��na ve yard�ms�z b�rakm�yordu. Yol i�aretlerini kendisine g�stermeden b�rakm�yordu. Bu yard�m, bu destek ve bu yol i�areti de �uydu:

"Hi� ��phesiz biz Kur'an'� b�l�m b�l�m �zerine indirdik." (el-�nsan: 23)

Bu, birinci uyar� i�aretiydi.

Bu davan�n ba�vuru kayna�� ve hakikatinin ��k�� noktas�; muhakkak ki bu kitapt�r. O, Allah'tan gelen biricik kaynakt�r. Bu Kur'an'�, bu davan�n kayna�� olmas� i�in indirmi�tir. Bu davan�n ba�ka hi�bir kayna�� da yoktur.

�u halde Kur'an hakikatini; bu kaynaktan beslenmeyen ba�ka bir kaynakla kar��t�rmak m�mk�n de�ildir. ��nk� bu kaynaktan ba�ka hi�bir yerden bilgi al�namaz, medet beklenemez ve �d�n� al�namaz.

Bu akide konusunda ba�ka bir yerden hi� bir �ey al�namaz ve buna hi� bir �ey kar��t�r�lamaz.

Bu Kur'an'� indiren ve onu bu davan�n kayna�� k�lan Y�ce Allah, bu davay� asla yard�ms�z b�rakmayacakt�r. Bu dinin davet�ilerini kesinlikle yaln�z b�rakmayacakt�r. ��nk� davet�iyi g�revlendiren de O'dur. Kur'an'� indiren de O'dur.

Bat�l ise m�'minlerin �zerine varacakt�r. �er kuvvetler �i�ine duracakt�r. M�'minler eziyete u�rayacakt�r. Fitne, onlar� kovalay�p duracakt�r. Allah'�n yolundan al�koymak �sl�m d��manlar�n�n vazge�ilmez silah�d�r.

Onlar bu i�i �srarla yap�p duracaklard�r. Kendi inan�, y�netim ve geleneklerinden �ok; i�ine bo�ulduklar� fesat ve �erri korumaktan daha �ok bu konuda �srar edeceklerdir. Bar�� yapmay�, bir �lkeyi ikiye ay�rmay� ve orta yolda anla�maya varmay� , kendileri teklif edeceklerdir. B�ylesine olumsuz �artlarda bu t�r teklifleri reddedip kabul etmemek zor bir i�tir.

Ama i�te tam b�yle bir s�rada Y�ce Allah'tan ikinci bir uyar� i�areti geliyor:

"Rabbinin h�km� (gelinceye kadar) sabret. G�nahk�r veya kafirlere sak�n itaat etme."

Her �ey, Allah'�n takdirine ba�l�d�r. Bat�la m�hlet ve k�t�l��e s�re veren, m�'minlerin �ekti�i �ile, deneme ve ar�nma d�nemini uzatan O'dur. Ve O t�m bunlar�, kendi bildi�i bir hikmete binaen yapar. Kaderini ve h�km�n� icra etmesi i�in bunlar� yapar,

"Rabbinin h�km� (yaz�lm�� va'di gelinceye kadar) sabret."

Fitne ve eziyetlere kar�� sabret. Galebe �alan bat�la ve �i�ineduran (�o�alan) k�t�l��e kar�� sabret. Sana Kur'an'la gelen hakk�n �zerinde daha �ok sabret. Akide hesab�na sana �nerdikleri bar��� ve orta yol ��z�mlerini dinlemeden sabret.

"G�nahk�r veya kafirlere sak�n itaat etme."

��nk� onlar, seni iyilik ve itaate �a��rm�yorlar. Seni hayra �a��rm�yorlar. Onlar, g�nahkar kafirlerdir. Seni bir t�r g�nah ve k�fre davet ediyorlar, �yleyse seni yolun yar�s�nda bulu�maya �a��rd�klar�nda buna uyma. �lgini �eker ve seni raz� eder zann�yla sana teklifler yapacaklar. Buna uyma. ��nk� onlar iktidar �ehveti (iste�i) ad�na, mali ve beden� �ehvetler ad�na Hz. Peygamberi �a��r�yorlard�. Ba�lar�nda reis olmaya ve en zengin adamlar� olmaya �a��r�yorlard� onu. Hatta ona g�zel kad�nlarla evlenmeyi teklif ediyorlard�. Utbe b. Rebia O'na:

"Gel bu i�ten vazge� de seni k�z�mla evlendireyim. K�z�m, Kurey�'in en g�zel k�z�d�r," diyordu.

K�saca onlar, her zaman ve her yerdeki davet�ileri sat�n almak i�in bat�l ehlinin bildi�i t�m �ehvetleri teklif ediyorlard�.

Y�ce Allah ise uyar�yordu:

"Rabbinin h�km� (gelinceye kadar) sabret. G�nahk�r veya kafirlere sak�n itaat etme."

Yani bulu�aca��n�z bir ortak nokta yoktur. Hayat sistemini onlar�nkinden, evrensel d���nceni onlar�n d���ncesinden, Sahip oldu�un Hakk� onlar�n bat�l�ndan, iman�n� onlar�n k�fr�nden, nurunu onlar�n karanl�klar�ndan ve hakseverli�ini onlar�n cahiliyyesinden ay�ran geni� iki yaka aras�na hi� bir k�pr� atamazs�n. Kar��l�kl� olarak ge�i� sa�layan hi� bir k�pr�...

�yleyse sabret. Bu i� uzasa da, fitne �iddetlere de; cazip teklifler gelse de ve yol uzasa da, sabret.

Allah'�n dinine davet eden kimselerin hat�rdan ��karmamalar� gereken bir hakikat vard�r. Bu, Y�ce Allah'�n, ilk davet�i Hz. Muhammed (s.a.s.)'e bildirdi�i hakikattir.

Yani bu davet g�revini ona indiren, Allah't�r. Davan�n sahibi O'dur. �ndirmi� oldu�u hakk�n, kafir g�nahk�rlar�n �a�r�s�n� yapt�klar� bat�lla bir arada ya�amas� m�mk�n de�ildir. Bu hakla bat�l�n yard�mla�mas� veya orta yol ��z�mlerinde anla�mas� m�mk�n de�ildir. Hakk�n davet�isiyle bat�l�n davet�ileri, hi� bir �ekilde anla�amazlar.

��nk� hakla-bat�l biribirinden tamamen ayr� iki hayat sistemidir. Birbirine asla kavu�maz iki yoldur. Bat�l, sahip oldu�u g�� ve debdebeyle m�'min az�nl��a ve onlar�n g��s�zl���ne kar�� bir zafer kazanm��sa bu; muhakkak ki Y�ce Allah'�n takdir etti�i bir hikmet i�indir. Allah; h�km�n� verinceye kadar sabretmek zorunludur.

Dua ve tesbih ile Allah'tan yard�m ve destek beklemek zorunludur.

Dua ve tesbih, bu yolun vazge�ilmez az���d�r. G�� sa�layan az���d�r, �yleyse bu yolun yolcular� s�z konusu hakikati, i�lerinde ya�atmak zorundad�rlar.

M��riklerin Hz. Peygamber (s.a.s.)'e kar�� kulland�klar� pek �ok y�ntem vard�. T�m bu �abalar�nda "davet" konusunda pazarl�k s�z konusuydu. Ama Y�ce Allah, Peygamberini korudu. Bu �abalar, iktidar sahiplerinin davet�ilere kar�� s�rekli olarak ba�vurduklar� �abalard�r. �ktidar sahipleri onlara cazip teklifler yaparlar. Az bile olsa sap�tmalar�n�, davalar�n�n istikametinden ayr�lmas�n� ama�lamaktad�rlar. B�y�k mal� ��karlar kar��l���nda orta yol ��z�mlerinde anla�may� isterler, �yle ki davet�ilerin i�inden kimisi, buna aldanabilir. ��in daha kolayla�t��� zann�na kap�ld��� i�in aldan�p davas�ndan sapabilir. �ktidar sahipleri, davet�inin t�m�yle davas�ndan vazge�mesini istemiyorlar. Davet�iden bir tak�m tavizler istiyorlar. Yolun yar�s�nda onunla bulu�abilmek i�in bu tavizleri istiyorlar.

�eytan, bu gedi�i kullanarak davet�iye musallat olabilmektedir. Davas�ndan biraz taviz verirse iktidar adamlar�n� kazanaca�� zann�na g�t�r�yor. Bu i�in dava hayr�na olaca�� d���ncesine kapt�r�yor. Ne var ki, yolun ba�lang�c�nda verilecek en k���k bir taviz; yolun sonunda tam�tam�na bir sap�tmaya d�n��ecektir.

Kald� ki az bile olsa bir teslimiyet kabul eden, ufak bile olsa bir ucu elden ka��ran davet�inin bundan sonra durmas�na imkan yoktur. Yolun ba��ndayken teslimiyet g�sterirse, kendisini durdurmas�na imk�n yoktur. Dava ad�na geriye do�ru her bir ad�m att���nda, cahiliyeye teslimiyeti daha da artacakt�r.

��nk� mesele, davan�n t�m�ne iman meselesidir. Az da olsa bir taviz veren, k���k de olsa bir noktay� �nemsemeyen bir kimsenin, davas�na gerekti�i gibi iman etmi� olmas� imkans�zd�r.

��nk� m�'minin nazar�nda, davan�n her bir y�n�, di�er y�n� gibi hakt�r. Bu konuda �st�n ve en �st�n anlay��� yoktur. "Zorunlu" ve "fazladan" anlay�� yoktur.

Yani davadan isti�na edilecek hi� bir �ey yoktur. O, tam ve m�kemmeldir. Bir par�as�n� kaybetmekle, t�m �zelliklerini kaybedip gider. T�pk� bir organizma gibi. Bir ��esini kaybetti mi t�m �zelliklerini kaybeden bir organizma gibi...

�ktidar sahipleri, istidrac yoluyla (basamak basamak) davet�iye yakla��rlar. Bir par�adan �d�n veren davet�iler, heybet ve sa�laml�klar�n� kesinlikle kaybederler. �ktidar g��leri, pazarl��� s�rd�rmenin - fiyat artsa bile - sonu�ta anla�mayla bitece�ini biliyorlar.

Davan�n bir taraf�ndan - k���k bile olsa - verilecek par�a, hezimet demektir. Onlar� kazanay�m diye verilecek en ufak bir taviz, ruh� yenilmi�lik demektir. ��nk� iktidar sahipleri, bu davan�n yard�mc�lar� olamazlar. ��nk� m�'minler davalar� i�in sadece Allah'a g�venip dayan�rlar. Ruhun derinliklerine sirayet etmi� bir hezimetin zafer getirmesi m�mk�n de�ildir.

"Neredeyse onlar, (�nerileriyle) seni, sana vahy ettiklerimizden sapt�r�yorlard�. �zerimize yalan d�zeydin diye (bu �nerileri yap�yorlard�.) Seni, ancak o zaman kendilerine dost edinirlerdi. E�er sana sebat vermemi� olsayd�k, neredeyse az da olsa onlara meylediyordun. O takdirdeyse sana hem d�nyada hem de ahirette kat kat azap verirdik. Ve bundan sonra sen bize kar�� bir yard�mc� da bulamazd�n. Onlar, seni k�sa bir zaman i�inde yurdundan ��karmaya �abal�yorlard�. Bu durumda onlar, senden sonra �ok az bir s�re orada kal�rlard�. Bu, senden �nce g�nderdi�imiz peygamberlerin durumu  hakk�ndaki kanundur. Bizim kanunumuzda asla bir de�i�iklik g�remezsin." (el-�sra: 73-77)

Ayetten de anla��ld��� gibi akideden az�c�k bir sapman�n bile etkileri, ba�ka alanlara da yay�l�r. Akide s�n�rlar�n� a�arak toplumsal hayat �artlar� ve geleneklere kadar sirayet eder. Akide, hayat�n temel dinami�idir. Bu dine ili�kin pazarl�k y�ntemleri ise pek �oktur. D��man�n amac�, orta bir yolda anla�maya varmakt�r. T�pk� ticar� anla�malarda oldu�u gibi.

Ne var ki itikadla ticaret aras�ndaki fark b�y�kt�r. Bu bak�mdan akide sahibi, bunun hi� bir �eyinden vazge�mez. ��nk� onun k���k bir par�as� aynen b�y�k bir par�as� gibidir. Bundan �te, akidede k���k ve b�y�k yoktur. ��nk� o, par�alar� m�kemmel olan bir tek hakikattir, �yleyse akide konusunda ba�kas�na itaat edilemez ve onun hi� bir �eyinden asla vazge�ilemez, �sl�m ve cahiliyenin �zerinde anla�abilece�i bir orta yol veya hi� bir yol kesinlikle yoktur.

"Onlar yumu�aman� istedikleri i�in yumu�uyorlar " (el-Kalem: 9)

�sl�m'�n, cahiliyeye kar�� her zaman ve her yerdeki durumu budur. D�nk� cahiliye ile bug�nk� ve yarinki cahiliye aras�nda hi� bir fark yoktur. �sl�m'la onlar�n aras�nda a��lmas� imk�ns�z bir u�urum vard�r. �zerine hi� bir k�pr�n�n at�lamayaca�� bir u�urum...

�kisinin birbirine ba�lanmas� m�mk�n de�ildir. Aralar�nda varolan �ey, sadece sava�t�r. Bar��� imk�ns�z olan bir sava�...

�yleyse cahiliyeden ayr�lmak bir zorunluluktur. De�i�ik ana i�aretlerin ortaya ��kmas� i�in ayr�lmak...

Orta yol anla�malar�n� t�m�yle reddeden bir �eli�ki vard�r aralar�nda. �tikad ve d���nce temelinde, hayat sistemlerinin hakikatinde ve metodun �zelli�inde �eli�ki vard�r aralar�nda.

Tevhid ve �irk birbirinden tamamen ayr� ve uyu�maz iki sistemdir.

Tevhid; hem insan�, hem de t�m kainat� orta�� olmayan bir Allah'a y�nelten sistemdir. �nsan�n;

- itikat ve kanununu,

- de�er yarg� ve �l��lerini,

- edep ve ahlak�n�,

- insan ve hayata ili�kin d���ncesini nereden alabilece�ini belirleyen bir sistem...

Ve m�'min, t�m bunlar� Allah' tan al�r. Sadece Allah'tan...

T�m hayat�n - �irkin gizli veya a��k hi� bir bi�imine bula�madan- bu esasa dayan�p seyretmesinin nedeni budur. Bu a��kl�ktaki ayr�l���n ger�ekle�mesi, hem davet�i a��s�ndan, hem de davet edilenler a��s�ndan bir zorunluluktur.  

Cahili d���nceler, iman� bak�� a��s�na; �zellikle akideyi tan�d�ktan sonra sap�tan toplumlarda kar��abilir. Bu t�r toplumlar, hile, sapma ve kaymadan soyutlanm�� bir imana kar�� en kat� tav�r alan toplumlard�r. Akideyle hi� tan��mam�� toplumlardan �ok daha fazla kat�...

Bunun nedeni; s�z konusu toplumlar�n sap�tm�� ve kaym�� hallerine bakmadan kendilerini do�ru yolda sanmalar�d�r.

Ger�ekte ise bu t�r toplumlarda bozuk akidelerle ameller birbirine kar��m��, iyiyle k�t� birbirine bula�m��t�r.

�yi olan taraflar� kabullenip bozulmu� taraflar� d�zeltmeyi �ekici g�ren bir davet�i, buna kolayl�kla aldanabilir.

Bu hileli �ekicilik ise son derece tehlikeli bir �eydir.

Cahiliye, gene eski cahiliyedir. �sl�m da ayn� �sl�m'd�r. Aralar�ndaki fark �ok b�y�kt�r.

�yleyse tek �are, cahiliyeden t�m�yle ��k�p �sl�m'a t�m�yle girmektir. Cahiliyeyi her �eyiyle b�rak�p �sl�m'a - her �eyiyle - hicret etmektir.

Yolun ilk ad�m� ise davet�inin ayr�lmas�d�r.

Cahiliyeden tamamen kopmu�lu�un �uurunu ta��mas�d�r.

"D���ncesiyle, metoduyla ve ameliyle" cahiliyeden ayr�lmas�d�r.

Zaten bu ayr�l�� ger�ekle�irse cahiliyeyle orta yolda anla�maya imkan kalmaz. Onunla yard�mla�maya imk�n kalmaz. Cahiliye insanlar�, d�zenlerini tamamen b�rak�p �sl�m'a ge�i� yap�ncaya kadar s�recek bir ayr�l��t�r bu.

�u halde yolun ortas�nda bulu�mak yoktur.

Cahiliyeye yama olmak yoktur. Orta yol ��z�mleri yoktur.

Cahiliye, �sl�mi �rt�lere b�r�nse de, �sl�m ad�n� iddia etse de cahiliyedir.

Ondan ayr�lmak ve bu ayr�l��� �uur alt�na yerle�tirmek, davet�i i�in temel ta�� demektir. ��nk� o, kendisinin t�m bu cahiliye insanlar�ndan ayr� oldu�unu bilmek zorundad�r. Bunu �uur alt�na yerle�tirmek zorundad�r.

Onlar�n dini onlara, kendi dini de kendinedir.

Onlar�n yolu onlara, kendi yolu da kendinedir.

Bir tek ad�m bile olsa onlar�n yolunda y�r�yemez.

��nk� davet�inin g�revi; yaranmaya kalk��madan, dininden k���k veya b�y�k hi� bir �d�n vermeden onlar� yollar�yla ba� ba�� b�rakmakt�r. ��nk� tam bir ayr�l�k, tam bir soyutlanma ve apa��k bir kararl�l�k s�z konusudur:

"De ki: Ey k�firler!"

"Ben sizin tapt�klar�n�za ib�det etmem"

"Siz de benim ib�det etti�ime, ib�det edenler de�ilsiniz."

"Ben kesinlikle sizin tapt�klar�n�za (ilerde de) ib�det edecek de�ilim."

"Siz de benim ib�det etti�ime ib�det edecek de�ilsiniz."

"Sizin dininiz size, benim dinim banad�r." (el-Kafirun: 1-6)

�sl�m davet�ileri bug�n, bu ayr�l��a, bu uzakla�maya ve bu kararl�l��a ne kadar da muhta�t�rlar. Sap�tm�� bir cahili ortamda, akideyi daha �nce tan�y�p da zamanla sap�tm�� insanlar�n aras�nda �sl�m'� yeniden hayata ge�irme �uuruna ne kadar da muhta�t�rlar. Akideyle tan��m�� olduklar� halde bilahere:

"Kalbleri kat�la�an ve pek �oklar� da fas�k olan" (el-Hadid: 16) insanlar�n aras�nda bu �uura ne kadar da muhta�t�rlar.

- �u halde orta yol ��z�mleri yoktur.

- Yolun yar�s�nda bulu�mak yoktur.

- Cahiliyenin ay�plar�n� �slah etmek yoktur.

- Cahili sisteme yama olmak yoktur.

��nk� olmas� gereken �ey, sadece davettir. T�pk� ilk g�nk� davet gibi...

Cahili bir ortamda davet etmek vard�r. Cahiliyeden tamamen ayr�lmak vard�r.

"Sizin dininiz size, benim de dinim banad�r."

Bu ayr�l�� ger�ekle�mezse, aldan�� s�recektir. Yaranma s�recektir. Yamanma ve kar��ma s�recektir.

S�z konusu esaslara dayal� olmayan bir �sl�m �a�r�s�; zay�f, s�n�k ve g��s�z olmaya mahkumdur. ��nk� bu �a�r�n�n dayanaklar�; kararl�l�k, a��kl�k, belirlilik ve cesarettir. �lk �a�r�n�n kulland��� yol buydu.

"Sizin dininiz size, benim de dinim banad�r."

Kesin Bir Red

�sl�m pratik bir hayat nizam�d�r. Teorik kal�plara s�k��m�� kuru ve hayali ideallere dayanmaz. ��nk� o, insanl���n hayat�na hitap eder. Zorluklar�, engelleri �artlar� ve cazibeleri olan bir pratik hayata...

Ve �sl�m'�n amac�, b�yle bir hayat� hem d�zene koymak, hem de ileriye g�t�rmektir. Yeterli ve ameli ��z�mlerle, d�� ve hayal aleminde u�madan, yani pratikteki de�eri olan �arelerle bu hayata hitap etmektedir.

�sl�m, kendi h�rmetlerini g�zeten kimselerin dokunulmaz h�rmetlerini g�zetir ve bu prensibi savunup korur. Ama bu h�rmetleri �i�neyip iyi insanlara eziyet veren kimselerin s�z konusu de�erleri maske haline getirmelerine kesinlikle g�z yummaz. Bu h�rmetlerle oynayarak salih ki�ileri �ld�ren, m�'minleri fitneye veren ve muhalif bildikleri herkesi sindirip duran kimselere asla m�samaha etmez.

"H�rmetleri korumak gerekir" bahanesi alt�nda bile olsa bu i�leri yapanlar� ho� g�rmez. ��nk� �sl�m'�n metodu budur.

�rne�in; �sl�m, g�ybet etmeyi haram k�lar; ama fas�k�n g�ybeti olmaz.

�taatten ��km��l���yla nam salan bir fas�ka hi� bir h�rmet yoktur.

Fas�kl�k �rg�t�n�n i�kencesine u�rayan ki�iye g�re fas�k adam�n hi� bir h�rmeti olmaz.

Gene �sl�m, k�t�l��� a���a vurmay� haram k�lar. Ama "zulme u�rayan kimseyi" bundan istisna eder.

Yani zulme u�rayan kimse, kendisine zulmeden ki�i hakk�ndaki �ikayetini a���a vurabilir. ��nk� bu, onun hakk�d�r.

Ayr�ca bu haks�zl��� a���a vurmamak; zalim adam�n hak etmedi�i halde bu sayg�n prensibin ad� alt�nda saklanmas�na da neden olabilir.

Bununla beraber sayg�n bir konuma sahip olan �sl�m, asi ve k�t� kimselerin d�zeyine inmez. Onlar�n baya�� sil�hlar�na ve i�ren� y�ntemlerine ba� vurmaz. Yapt��� tek �ey �sl�m cemaatini onlar�n sava��yla g�revlendirmektir. G��lerini k�rmak; gerekirse onlar� �ld�r�p be�er hayat�n� temizlemekle g�revlendirmektir. Ve bunu a��k�a yapmakt�r.

��te �sl�m b�ylesine a��k, g��l� ve mant�kl�d�r. D�n�p dola�maz. Teredd�t ge�irmez ve k�t�lere f�rsat vermez. Yani etraf�nda d�n�p dola�mak ve onu ku�atmak isteyen kimselere kar�� tavr� budur. ��nk� Kur'an-� Kerimin, m�minleri davet etti�i net ve belirli tav�r budur. Aya��n sa�lam basmas�; bu tavr� korumaya ba�l�d�r.

Allah'�n dini yolunda yery�z�n� fitne ve fesattan temizlemekle g�revlendirilen M�sl�manlar�n endi�eler i�inde kalmas�na m�saade etmeyen Kur'an, onlar�n kalbini huzursuzluk ve vesveselerle ba� ba�a b�rakmaz.

�u �err ve fesatt�r Bu da isyank�rl�k ve bat�ld�r. �yleyse bunlara hi� bir h�rmet yoktur.

As�l amac�, dokunulmaz h�rmetleri arkadan vurmak olan kimselerin, bu dokunulmazl�k perdesi alt�nda gizlenmelerine izin vermek de yoktur.

M�sl�manlara d��en, inan�, g�ven ve g�n�l huzuruyla, yani Allah'�n verdi�i huzurla yollar�nda y�r�mektir. Bat�l g��ler, aldat�c�l��a ve sapt�r�c�l��a dayal� �e�itli i�ren� y�ntemler kullanarak "M�sl�man cemaatin sald�rgan oldu�unu, dokunulmaz h�rmetleri �i�nedi�ini" propaganda edebilirler. Bunu d�n de b�yle yapm��lard�. Buna kar�� ilahi �nderli�in g�n�llere huzur veren emri elimizde bulunmaktad�r:

"Sana haram ayda sava�man�n (h�km�n�) sorarlar. De ki: Haram ayda sava� b�y�k bir �eydir. (Ama) Allah'�n dininden al�koymak, Allah'� �nk�r etmek Mescid-i Haram ziyaretini engellemek ve (Mescid) halk�n� oradan ��karmak, Allah kat�nda �ok daha b�y�k (bir su�tur.) M�sl�manlar� fitne (ve i�kenceye) u�ratmak, �ld�rmekten daha b�y�k (bir g�naht�r.)" (el Bakara: 217)

Ta�ut� g��ler, konu�tuklar� hak kelimeden bat�l bir �eyi ama�lamaktad�rlar. Ve bu, sadece bat�l� �rt�p korumaya yarayan bir oyundur. ��nk� ama�lar�, bunun arkas�na s���n�p M�sl�man cemaatin tutumunu �arp�tmakt�r.

Y�ce Allah'�n bize ��retti�i budur. Bu kimselerin azg�n, asi ve sald�rganlar� g�ruhu oldu�unu, mukaddesata hi� bir �nem vermediklerini ve dokunulmaz h�rmetleri �i�nemekten hi� �ekinmediklerini Y�ce Allah bize ��retmektedir.

��nk� toplumun ahlak, din ve inanc�n�, hi�e sayan, insanlar� hak yola girmekten engelleyen, m�'minleri fitneye veren ve en �iddetli i�kencelere u�ratan bu kimselerdir. Dokunulmaz h�rmetlerin perdesi alt�na girerek mukaddesat ad�na ortal��� velveleye verenler de bu kimselerdir. �sl�m'�n bunlara yakla��m bi�imi nas�l olmal�d�r?

Hi� bir anlam ifade etmeyen �topik ��z�mlerle mi kar�� koymal�d�r?!

�uras� kesindir ki, e�er �sl�m b�yle bir �ey yaparsa se�kin M�sl�manlar� silahs�z b�rakm�� olur. Facir, ta�ut ve asi �sl�m d��manlar� her t�r silah� kullan�rken ve hi� bir silaha hay�r demezken M�sl�manlar�n silahs�z kalmas� olur mu?

Hay�r!...

�slam, b�yle bir �ey yapmaz. ��nk� �slam, prati�e pratikle kar�� koyar.

F�cur ve k�t�l��� ortadan kald�rmak ister. Bat�l�n pen�esini kesip d�nyay� hay�r dolu bir kuvvete, yani M�sl�man �nderli�e teslim etmek ister.

Bundan dolay� da ta�ut ve facirlerin, dokunulmaz h�rmetleri kalkan olarak kullanmalar�na izin vermez.

��nk� izin verirse bu ta�utlar, salih, yap�c� ve iyi insanlar� g�ven ve huzur i�inde vurup duracakt�r.

�u halde mukaddesat�n tamamen korunabilmesi; �nderli�in sa�lam, a��k ve dosdo�ru m�min cemaatin eline ge�mesiyle m�mk�nd�r. T�pk� Y�ce Allah'�n diledi�i gibi...

�n�allah , Bir sonraki  Ana ba�l���m�z "Bu Dinin D��manlar�" olarak devam edecektir.

(Kaynak:  Fi Zil�l-il Kur’an'da Davet Yolu /  Ahmed Faiz / �eviri; Ubeydullah Dalar / Se�kin Yay�nc�l�k, �slam ve Hayat i�in yay�na haz�rlayan: R�dvan Din�er)
YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !