Akif Emre ile unutulmayan s�yle�i: `M�sl�manlar hi� Kur`an okumuyorlar m�?`
Akif Emre: Bazen bak�yorum, yahu bu insanlar hi� Kur�an okumuyor mu diyorum. �ok a��k, net h�k�mlerde bile, b�rak�n f�kh� yorumlar veya i�tihatlar�, �ok a��k, net ilkelerde bile insanlar bir sivil toplum sava���s� olarak ��k�yor kar��m�za. Yahut Bat�l� herhangi bir h�manist insan tipi ��k�yor kar��m�za M�sl�man k�l�kl�, M�sl�man oldu�unu s�yleyen, ama d�nyaya bak���, olaylara modernitenin paradigmalar�yla yakla�an tipler var. Peki, bu Kur�an ne diyor? �slam liberalizme kar�� de�il, liberalizmi kabul ediyor dendi�inde, �slam�dan neleri feda etti�ini d���nm�yor mu insanlar?

"Dümdüz, çok aç�k, net �eylerde bile, b�rak�n f�khî yorumlar veya içtihatlar�, çok aç�k, net ilkelerde bile insanlar bir sivil toplum sava�ç�s� olarak ç�k�yor kar��m�za" diyen Akif Emre:
MÜSLÜMANLAR Hï¿½Ç KUR'AN OKUMUYORLAR MI?
Türkiyeli Müslümanlar aras�nda, 28 �ubat süreciyle ba�layan ve ard�ndan AKP'nin iktidar�yla birlikte önü al�namaz bir hal alan zihinsel dönü�ümler, AKP üzerinden sisteme eklemlenme süreci, �slamî de�er yarg�s� ve iddialar�n giderek yerini liberal söylemlere terk etmesi, kapitalistle�me e�ilimlerine tepki olarak ortaya ç�kan ve "�slamî sol" olarak nitelenen eklektik söylemler...
Gazeteci-yazar Akif Emre ile, bu meselelerin yan� s�ra Uludere hadisesi, M�T krizi, "Arap Bahar�" olarak nitelenen bölgemizdeki h�zl� de�i�imler, Suriye'de ya�ananlar, �ran'�n Suriye konusundaki tutumu gibi birçok konuda verimli bir söyle�i gerçekle�tirdik. Emre'nin tesbitlerini ilgiyle okuyaca��n�za inan�yoruz.
(Söyle�i: �ükrü Hüseyino�lu / �ktibas Dergisi Mart 2012 Say�s�)
De�i�en bölge ve dünya dengeleri söz konusu. Siz zaman zaman da bu konuyla ilgili yaz�lar�n�zda ifade etmeye çal���yorsunuz. K�saca özetlemek gerekirse, bu gidi�at� nas�l görüyorsunuz? Bir anlamda diktatörlük üzerine kurulu düzenden daha �l�ml�, demokratik bir düzene geçi� var. Gidi�at sizce ne yönde?
Yani Arap Bahar� ne anlama geliyor diye soruyorsunuz...
Evet, Arap Bahar� ne anlama geliyor? Gidi�at�n ne yöne oldu�u konusunda sizin yakla��m�n�z� sormak istiyorum...
�imdi baz� �eyler çok yanl�� anla��lmaya müsait. Yani Arap Bahar� nereye evrilebilir veya bunun sonuçlar�na i�aret etti�iniz, konu�tu�unuz vakit, romantizmden s�yr�l�p biraz daha böyle ac�tan sorular sordu�unuz vakit, her �eyi komployla izah emek gibi bir suçlamayla kar�� kar��ya kalmay� göze alman�z gerekiyor. Pe�inen �unu söylemem gerekir: Ne Tunus’ta, ne Libya’da, ne de M�s�r’daki insanlar�n talepleri haks�z talepler de�ildi. Hiç kimse Hüsnü Mübarek döneminin �u andakinden daha iyi oldu�unu söyleyemez. Orada bask� olmad���n�, kapal� rejimlerin olmad���n�, insanlar�n pek çok özgürlük alanlar�n�n k�s�tlanm�� oldu�unu vesaire, ekonomik, siyasal, sosyal anlamda pek çok sorunun olmad���n� kimse iddia edemez. En temel sorun da burada. Zaten orada bir özgürlük sorunu vard�, halka ra�men, me�ruiyeti olmayan yönetimler vard�, bunlar ya askeri diktatörlüklerdi yahut da monar�ik yönetimlerdi veyahut da ideolojik tek parti yönetimleriydi. �kincisi, dünyan�n en büyük zenginlik kaynaklar�na sahip olmalar�na ra�men dünyan�n gelir da��l�m�n�n en bozuk oldu�u ve fakirli�in diz boyu oldu�u bölge yine bu ülkeler. �srail’le olan ili�kiler vard�. Dolay�s�yla, bu sorunlar asl�nda hem uluslararas� arenada, hem de içeride birbirini me�rula�t�rmaya da yar�yordu. Bu diktatörler �slamî hareketleri bast�rd�kça, bak�n Bat� kar��t� fundamentalist hareketlere kar�� güvence benim diyor, d��ar�dan destek al�yor. Kendi halk�na da, �srail’le sava��yormu� gibi gösterip bak�n biz olmasak memleketi Siyonistler i�gal edecek, Kudüs’ü tekrar kurtaraca��z propagandas� yaparak çift yönlü bir denge yürütüyordu. Ama bu ne kadar yürütülebilirdi? ��te ileti�imin bu kadar yayg�n oldu�u, insanlar�n art�k gözünün aç�ld���, yurt d���na gidip geldi�i, ne olup bitti�ini gördü�ü bu dönemde bu zaten art�k sürdürülebilir de�ildi. Dolay�s�yla, bu süreci, komplo olup olmad��� �eklinde de�il, çok aç�k olan hareketlerin bizatihi nedenleri üzerinden de�il, sonuçlar�n�n nas�l �ekillendi�i üzerinden okumakta fayda var. Mesela Bin Ali neden k�sa bir süre içerisinde ülkeyi terk etmek zorunda kald�? Hüsnü Mübarek, tecrübeli bir politikac� olarak de�i�imi okumam�� olmas� imkâns�zd�. Art�k dengelerin kendi aleyhine dönü�tü�ünü gördü. Dolay�s�yla, Hüsnü Mübarek’i orada tutan d�� destek, uluslararas� sistem art�k bu i�in sürdürülebilir olmad���n� i�aret edince çekilmek zorunda kald�. Bu anlamda e�er komplo aranacaksa bu ili�kilerde aranmal�.
Ben esas sorunun �u oldu�unu dü�ünüyorum: Bundan sonraki yönetim postkolonyal dönemde oldu�u gibi tek parti veya dikta yönetimleriyle uzun vadede sürdürülebilir de�ildir. Bunun yerine �slam dünyas�n�n küresel sisteme eklemlendi�i bir sürece girilmesi öngörülüyor. Yani kapitalizmin geldi�i yeni a�ama, yeni co�rafyalar�n, yeni toplumlar�n bu tüketim toplumuna, kapitalist üretim biçimlerine entegre edilmesini zaruri k�lan bir yap�y� gerektiriyor. So�uk sava��n bitmesi, Sovyet blo�unun kapitalist sisteme entegre olmas�yla sonuçland� ve devasa bir pazar kazand� kapitalizm. Oysa �slam dünyas�, temeldeki ilkeleri itibariyle, �slam’�n kendinde var olan ilkeleri itibariyle, moderniteye kar�� ve kapitalizme direniyor. Yani bir Müslüman topluluk veya herhangi bir Müslüman, bu tür ideolojik, teorik çözümlemelerden hiçbir haberi olmasa bile, hayat�nda faiz haram diye inan�yorsa…
�sraf�n haraml���na inan�yorsa...
Evet, israf haramd�r diyebiliyorsa, payla�may�, adaleti ve bu tür temel �slamî ilkelerle hala fert düzeyinde, insan teki düzeyinde de olsa hayat�n� bu ilkelere göre biçimlendiriyorsa, o insan tek ba��na kapitalizme kafa tutuyor demektir. Bu de�er yarg�lar�n�n de�i�tirildi�i, dönü�türüldü�ü, ama ba�örtüsünün de serbest oldu�u bir yap�ya do�ru gidiliyor.
Evet, hatta Bat�'da bu yönde projeler de üretiliyor...
Çünkü bu gidi�at, �slam'�n bütüncül bir hayat tarz� olarak alg�land���, ya�at�ld��� bir de�erler sisteminden tam anlam�yla Protestan ahlak�n�n geli�tirildi�i bir model olu�turulmak isteniyor. �slam'�n ilkelerinden uzakla�m�� bir dindarl�k, üretime daha canl�, daha h�zl� kat�labilir, daha dürüst olur falan. Diktatörlüklere kar�� aya�a kalkan kitlelerin niyetlerinin bu oldu�u anlam�nda söylemiyorum ama bunu yönlendirmek isteyenlerin, süreç içerisinde kontrol alt�na al�p yönlendirmek isteyen güçlerin Arap Bahar�’yla yayg�nla�t�rmak istedikleri, hem �srail’le olan ili�kileri, hem sahip olduklar� o zengin yer alt� ve yer üstü kaynaklar�n�n kontrolü ve payla��m� meselesi, hem de toplumu bir tüketim toplumuna dönü�türerek kapitalizmle kurdu�u ili�kinin yeniden biçimlenerek eklemleme sürecine dahil edilmesi isteniyor. Esas s�nav da bundan sonra verilecek. Libya �slam devleti oldu�unu ilan etti. Bunu niye ilan edersiniz? Teorik olarak Hüsnü Mübarek dönemi Anayasas�nda da, �eriata ayk�r�, �slam hukukuna ayk�r�, Kur’an’a ayk�r� yasa ç�kar�lamaz diye yasa vard�. Teorik olarak böyle olabilir ama faiz meselesi konusunda ne diyorsunuz? Sahip oldu�unuz petrolü kimlerle, nas�l payla�acaks�n�z? Bu petrolün sahibi Libyal�lar m� olacak, yoksa Frans�z �irketleri gelip yeniden pazarl�kla daha kârl� anla�malar m� yapacaklar veya �ngilizler mi daha çok pay alacak? Yani kimse �unu söyleyemez: liberal müdahalecilik ad� alt�nda Libya bombalan�rken, her biri birkaç milyon dolarl�k devasa bombalar oralara at�l�rken, �ngilizlerin çöldeki zavall� Libyal�lar�n özgürlü�ü için bu paralar� harcad�klar�n� kimse söyleyemez. Kimse böyle safiyane dü�ünmemelidir. Bu soruyu sormuyorsan�z veya özellikle sordurulmuyorsa, burada ciddi bir zihinsel problem var demektir, yani hayata ba�ka türlü bak�l�yor demektir. Romantizmden de daha öte bir safl�k var demektir. Böylesine entelektüel körlük, ileti�im a�lar�n�n bu kadar yayg�n oldu�u bir düzlemde dikkat çekicidir. Esas bu yaralay�c�, kanat�c� soruyu burada bizim sormam�z laz�m. Yap�lmak istenenin, �slam dünyas�n�n medeniyet düzeyinde alternatif olu�turmak için ç�kar�ld���, ilkelerinden vazgeçip küresel sistem içerisinde uyumlu, entegre olmu�, meydan okumayan, alternatif olu�turmayan bir alt kültür haline getirilmesi, kültürel bir �slam anlay���n�n yeniden canland�r�lmas�d�r.
Müslümanlar iddias�zla�t�r�lmak isteniyor yani...
Dünyay� �ekillendirme iddias�n�n ortadan çekildi�i, salt kültürel olarak ne�vü nema buldu�u, bu �ekilde belli bir görünürlülük kazand�r�ld���, fakat özellikle, t�rnak içinde, geli�mi� ülkelerin ihtiyac� olan kaynaklar� sa�lama anlam�nda da bir engelin olmad��� bir yeni yap�n�n daha toplumsal kat�l�mla “me�ruiyeti” sa�lanm�� olarak olu�turulmas�…
Müslümanlar da ikna edilerek...
Avrupa’daki �u andaki kriz bölgelerine bak�n, Avrupa Birli�i’nin geldi�i sürece... Nehir kurudu, yeni kaynaklara ihtiyaç var. Daha sofistike yöntemlerle bu i�in dönü�türülmesi gerek. Gerekti�inde daha klasik kolonyal dönemin, sömürge dönemin yöntemlerine de ba�vurabileceklerini gösterdiler. Yani geni� anlamda bakt���m�zda, �slam dünyas� küresel kapitalist sisteme entegre edilmek isteniyor. Hem zihnen, hem de toplumsal olarak o sürece dahil edilmek isteniyor, ben böyle okuyorum.
Bu söylediklerinizle paralel olarak, Mehmet Altan, tam da Tunus ve M�s�r’�n, Libya’n�n dönü�üm sürecinde Samanyolu TV’de kat�ld��� yorum programlar�nda birkaç defa �unu söyledi: Adamlar Iphone satmak istiyor. Mübarek’in, Bin Ali’nin yönetti�i ülkeye Iphone satamaz dedi...
Yani sembolik olarak anlatm��.
Burada iki uç yakla��m var. Birisi hadiseyi komplocu bir yakla��mla alg�l�yor. Yani Amerika her �eyi planlad�, sonra da halklara…
Yok, böyle bir �ey mümkün de�il.
Kimisi de bu komplocu yakla��m� reddedece�im diye bu sizin söyledi�iniz gerçekleri de görmezden geliyor. Yani emperyalizmin ve liberal sermayenin bu süreci yönlendirme çabas�n� görmezden geliyor...
�imdi hiçbir toplumsal olay durup dururken olmaz. So�uk Sava�'� bitiren süreci dü�ünelim. Sovyetler Birli�i çökmeden on sene evvel, on be� sene evvel NATO’nun, Amerika’n�n bu sürece yönelik hiçbir plan�n�n olmad���n� söyleyebilir misiniz?
Tabii ki hay�r...
Her söylenene komploculuk itham�yla yakla�mak da do�ru de�il. Bu kadar basit mi oluyor bu i�ler? Yani Bat� blo�unun Rusya’y� fantezi bir y�ld�zlar sava�� veya k�talar aras� füze yar���na sokup ekonomisini zorlad�ktan sonra bir anda iflas noktas�na getirdi�i tespitini yapmak zorunday�z. Bunun verileri ortada, girdi�i silahlanma yar���n� sürdüremeyen Sovyetler iflas�n e�i�ine geldi�inde adeta teslim alan bir süreç devreye girdi.. Arap Bahar� örne�inde Bat� blo�u, pazarl�k pay� bu kadar güçlü de olmayan bölgedeki olu�umlar� nas�l etkilemeyecek? Veya tam tersini soral�m; M�s�r gibi devasa ülke bir anda el de�i�tirirken, Tunus’ta, Libya’da bunlar olurken, Bahreyn’de niçin süreç böyle i�lemedi? Bütün bunlar asl�nda her �ey böyle kendili�inden oldu yakla��m�n�n her zaman geçerli olmad���n� gösteriyor.
Suudi Arabistan bölgenin kilit ülkesi bir anlamda, kültürel anlamda �slam co�rafyas�n�n tabii merkezi konumunda. Suudi Arabistan’da bir ara bir hareketlilik oldu, sonra duruldu. Sizce Suudi Arabistan bu de�i�im sürecinden bîgane mi kalacak?
Yani çok �iddetli bir sars�nt� ben beklemiyorum Suudi Arabistan’da. Hem toplumsal yap�s� aç�s�ndan, hem siyasi dengeler aç�s�ndan. Hareketlili�in oldu�u yerler de çok marjinal düzeyde, petrol bölgesine yak�n �ii bölgeler oldu. Onu da kolayl�kla bast�rd�lar. Kald� ki Yemen gibi Bahreyn’deki ayaklanmay� da Suudi Arabistan ordusu bast�rd�. Bununla birlikte oras�n�n da tümüyle sessiz kalabilece�ini dü�ünmüyorum, muhtemelen daha yumu�ak bir geçi�in planlar�n� yap�yor olabilirler. Nitekim baz� düzenlemeler yap�l�yor, palyatif tedbirler al�n�yor. Suudi Arabistan gerçekten anahtar bir role sahip. �kinci Dünya Sava�� sonras� Yalta Konferans�'ndan sonra Amerikan Devlet Ba�kan�’n�n Suud Kral�yla Kahire’de yapt��� petrol pazarl���n�n hala geçerli oldu�unu dü�ünüyorum. Zaten üretti�i ba�ka bir �ey de yok. Dolay�s�yla, oras� kilit bir ülke. E�er Suudi Arabistan’dan vazgeçiyor olsalar, bu bütün petrol üreticisi ülkelerde yeni bir yap�lanmaya geçilmesini gerektirir. Bunu bu kadar kontrol edebilece�ini zannetmiyorum. Olay �u: Evet Amerika’n�n veya NATO’nun veya ba�ka ülkelerin gönüllerinden ba�ka bir �ey geçiyor olabilir, ba�ka alternatifleri de dü�ünüyor olabilirler ama gelinen noktada hiçbir gücün �u anda, hiçbir küresel gücün, bir anda bölgede 5-6 tane kriz bölgesini yönetme gücü yok. Di�er bölgeler oturmadan k�sa vadede Suudi Arabistan’�n böyle alt üst olabilece�i bir krizi göze alamazlar. Bu kriz �akaya gelmez.
Yönetilemez bir durum ortaya ç�kar yani…
Petrol �akaya gelmez. Dolay�s�yla, bu i�, bütün t�rnak içinde evrensel de�erlerden, bat� de�erlerinden, bat� medeniyeti de�erlerinden falan da önemlidir.
Petrol Bat� için her �eyden önemlidir...
Petrol hepsinden önemli, petrol yüzünden koskoca bir Osmanl� �mparatorlu�u da��t�ld�. �ki tane büyük dünya sava�� ç�kar�ld�, bu i�ler �akaya gelmez ve hiç de romantik birtak�m kavramlar pe�inde de olmaz bu i�ler. Ancak baz� “evrensel” ilkleri müdahalelerini me�rula�t�rmak için kullan�rlar.
Suriye’deki geli�meleri nas�l de�erlendiriyorsunuz? Gidi�at nereye do�ru sizce?
Gidi�at�n ne yöne evrilece�ine dair bir �eyler söylemeden önce geli�melerin ç�k�� noktas�na göz atmam�z gerekir. Tunus, Libya, M�s�r ve di�er bölge ülkelerini etkileyen ve “Arap Bahar�” denilen dalgan�n Suriye’yi de etkilememesi dü�ünülemezdi. Ancak olaylar Suriye’de de ba�lad���nda kendi kendime �u �ekilde hay�fland���m� çok iyi hat�rl�yorum: Eyvah, yanl�� bir ba�lang�ç yap�l�yor. Çünkü Suriye hem siyasi yap�s�, hem jeostratejik konumu, hem de sosyal yap�s� gere�i ve rejimin refleksleri göz önüne al�nd���nda ne M�s�r’d�, ne Tunus’tu. Dolay�s�yla, bölgedeki dalgan�n, o romantik havan�n daha do�rusu, Suriye’de yans�ma bulmas�, insanlar� etkilemesi do�ald� ama bunun böyle bir kalk��maya, bir isyana, bir özgürlük mücadelesine t�rnak içinde dönü�türülmesinin zamanlamas� aç�s�ndan bence çok talihsiz bir ba�lang�çt� diye dü�ünüyorum. Bu kayg�m, �u anda her gün onlarca insan�n katledildi�i Suriye'de halk�n taleplerinin haks�z, me�ru olmayan talepler oldu�u anlam�na gelmiyor. Sadece Baas rejiminin yap�s�, bunun yasland��� sosyal ve etnik mezhebi kökleri göz önüne al�nd���nda, iktidar�n bu tür taleplere nas�l cevap verece�i sorusu apaç�k belliydi. Baas rejiminin bu denli tepki gösterece�i biliniyordu, çünkü zaten sab�kal� bir rejim, bu bir. �kincisi, Suriye’nin siyasi konumu, �srail, �ran, Türkiye eksenindeki o tam fay hatt�nda bulunuyor olmas�, olay� sadece toplumsal taleplerin siyasete ta��nd��� bir sosyal patlama ve siyasi devrim olmaktan öteye ta��nan bir boyuta itti. Dolay�s�yla, �u anda ya�anan süreç, Suriye’nin gelece�inin ne olaca��yla alakal�, toplumun taleplerinin nereye ta��naca��ndan çok, Suriye’nin dünya sistemi içerisinde nerede duraca��yla alakal� faktörlerin daha fazla belirleyici olma riski ta��yan bir örnek. Bu sivil taleplerle k�r�labilir mi M�s�r’da oldu�u gibi, Tunus’ta oldu�u gibi? Bu soruya verece�imiz cevap da asl�nda Arap Bahar� dedi�imiz olaylar�n do�as�n� okuma anlam�nda da bize bir ipucu verebilir. Muhtemelen Suriye’de ayaklanma ba�lad���nda, belli talepler yükseldi�inde d�� müdahalenin bask�s�yla en az�ndan, siyasi bask�s�yla bu çok do�al say�lmas� gereken toplumsal talepleri, siyasal talepleri kar��lamak zorunda kalaca�� varsay�lm��t�, Fakat hiç de öyle olmad�. Çünkü yap� çok farkl�, Suriye’de yap�lmak istenen daha ba�ka bir �ey. �u anda Ortado�u’da olu�turulmak istenilen mezhep temelli bir ayr��man�n, fay hatt�n�n tam ortas�nda duruyor. Bir yanda, bir tür so�uk sava� diliyle konu�acak olursak Çin ve Rusya’n�n diplomatik olarak destekledi�i -ama bu deste�in mutlak oldu�u kesinlikle söylenemez- ve �ran-Suriye hatt�n�n, ki Irak da buna eklenebilir, olu�turdu�u sistem d��� muhalif bir hat var, onun d���nda da Ortado�u’da daha liberal, küresel sisteme daha entegre olmu�, daha yumu�ak bir ili�ki a��yla birbirlerine yak�nla�t�r�lm�� Sünni blok denilen, ki bu devletler Sünni midir, asl�nda bu çok tart���l�r bir �ey, dolay�s�yla böyle bir tan�mlama düzeyinde bile mezhep ekseninde derin bir ayr�k olu�turuluyor. Bu arada Suriye’de onlarca insan ölmeye devam ediyor. Bunun tek bir ç�k��� görülüyor, muhtemelen bu da her an gerçekle�irse sürpriz saymam ben hiçbir zaman: Esad, bunca mücadele s�ras�nda gider Amerika’yla anla�abilir, kendi hesab�n� kendisi görebilir. Buna da çok müsait. Fakat bu, Amerika’n�n veya Bat� blo�unun, NATO’nun nas�l bir Ortado�u vizyonu istedi�iyle alakal� bir �ey. Bu oyun bozulamaz m�, bozulursa nas�l olabilir? O soru �imdilik çok müphem duruyor. Yani bunun “�öyle olursa” diyebilece�imiz bir cevab� yok. Çünkü sivillere yönelik bir katliam ya�an�yor ve bu oldukça, insanlar�n kan�n�n döküldü�ü, insanlar�n can verdi�i konularda do�rusu ben insani olarak, vicdani olarak bunun üzerinde stratejik bir hesap yap�p, �u olursa �u olmal�, ama bunun bedeli birkaç bin ölüdür gibi bir �ey söylemeyi ben Müslüman olarak do�ru bulmuyorum. Gerçi liberal yazarlar, Türkiye’de bunu çok rahatl�kla yap�yorlar. Irak’ta 1,5 milyon insan katledildi evet, “fakat demokratikle�mek için bu göze al�nmal�yd�” diyen çok ahlaks�zca yorumlar yap�ld�. Suriye'de netice olarak insan kan� akmaya devam ediyor, esas ac�tan, yaralayan boyutu da bu.
Türkiye, Suriye'de taraf olmak yerine hakem rolü oynamal�yd� diyorsunuz yaz�lar�n�zda. Gerçekçi bakt���m�z zaman, Türkiye bu olayda taraf olmay�p da ne yapabilirdi? Netice itibariyle Suriye halk�n�n hakl� talepleri var, bask�c� bir rejim var ve en ufak hareketlenmede soka�a ç�kanlar�n üzerine kur�un ya�d�rd�, katliama ba�vurdu. Türkiye'nin ya�ananlara kar�� ilk ad�m�, dahil olu� tarz� nas�l olmal�yd� sizce?
Bu olaylar ba�lamadan önce, Suriye ile çok �a��rt�c� bir yak�nla�man�n ya�and��� dönemde de özellikle �slamî camiada dü�ünen, yazan baz� insanlar taraf�ndan çok yanl�� bir te�his kondu. Öncelikle �unu belirtmeliyiz: Ne Suriye, ne M�s�r, ne Ürdün, ne de ba�ka bir bölge co�rafyas�yla, oradaki hakim rejimler ne olursa olsun o toplumlarla, Müslüman Araplarla, hatta Müslüman olmasa bile bölge insan�yla aradaki yapay duvarlar�n kald�r�lmas�na yönelik bir sürece kimse itiraz edemez ve bu olmal� idi. Kültürel, ticari ili�kilerin artt���, gidi�-geli�lerin oldu�u bir yap�, bizi dü�man k�lan ulus-devlet yap�s�n�n birbirimizden ay�rd��� duvarlar� esnekle�tirir. Bu süreç arzulanan bir durumdur. Fakat öyle bir hava estirildi ki, sanki Baas rejiminin 1982’deki Hama gibi bir sab�kas� yok. Bunun hesab�n� sanki ödemi�, faturas�n� ödeyip temize ç�km�� bir rejim gibi alg�lanmak istendi. Hatta baz� arkada�lar abartt�lar, ümmetçi bir duyguyla sanki iki devlet birle�iyor filan gibi çok romantik, gerçeklikle kopuk bir manzara çizmek ho�lar�na gitti. �a��rt�c� olan, bu abart�l� manzara üzerinden birdenbire tehditkâr bir tavra dönü�ülmesi. Ne o sa�l�kl�yd�, ne �imdiki sa�l�kl� asl�nda. Sonuçta orada olup bitenlere Türkiye bigâne kalamazd�. Türkiye ister o bölgede rol oynas�n veya oynamas�n bigâne kalamazd� ya�ananlara. Bununla birlikte Bat�’n�n insan haklar� ad�na, özgürlükler ad�na, toplumun taleplerini yerine getirmek için rejime bask� uygulamak gibi bir niyetinin olmad��� aç�k. Burada tedirginlik veren nokta �u: Türkiye acaba Bat� ad�na kullan�lmak m� isteniyor? Hükümetin ve Türkiye’yi yöneten insanlar�n gönüllü olarak, isteyerek �unun veya bunun ard�ndan, oradaki katliamlardan pay ç�kararak böyle bir müdahaleye kendili�inden raz� olacaklar�n� dü�ünemiyorum, böyle bir niyetlerinin oldu�unu varsayam�yorum. Ancak Türkiye’deki sivil toplum, dü�ünen insanlar ve medya, Türkiye’yi yöneten insanlar üzerinde bu konuda bir bask� kurmal�yd�. E�er NATO ad�na, Bat� ad�na, Suriye üzerinde onlar�n stratejilerini gerçekle�tirmek ad�na bir plana dahil olacaksan�z, Türkiye’deki toplum buna kar�� ç�kar yönünde bir bask� olu�turulmal�yd�. Türkiye �öyle bir ikilemde kald�: Her �eyden evvel Türkiye bir NATO üyesi. NATO üyesi olman�n ne anlama geldi�ini hala bizdeki kamuoyu kavrayabilmi� de�il. Sonuçta bu, �u demektir: Söz konusu olan ister Suriye olsun, ister �ran olsun veya Rusya olsun veya ba�ka bir ülke olsun, NATO’nun stratejik ç�karlar� do�rultusunda Türkiye tercihe zorlanmaktad�r. Ancak �u anda Türkiye’nin muhtemelen yapmak istedi�i, yapabilece�i �ey �u olmal�: NATO üyesi olarak, NATO içerisindeki a��rl���n� kullanarak Bat�’n�n emperyal projelerini engelleme yönünde bir �ey yapabilecek mi, yapamayacak m�? Dolay�s�yla, biz hem NATO’da olaca��z, hem Avrupa Birli�i’nin kap�s�n� çalm�� bir ülke olaca��z, hem de Bat�ya ra�men ba��ms�z, özgür, kendi ve bölgenin ç�karlar�na uygun bir �ekilde bir politika geli�tirece�imiz gibi böyle çok iyimser bir yakla��m bana ütopik geliyor. Türkiye’nin bölgeye yönelik stratejisinin NATO konseptinden ba��ms�z oldu�unu, tümüyle ba��ms�z oldu�unu söyleyemeyiz.
Peki, az önce söyledi�inizle ba�lant�l� olarak, Türkiye’nin bugün NATO'da üstlenmi� oldu�u rol sizce nedir? Mesela Clinton’la Davuto�lu’nun bir görü�mesi vard� Suriye ile ilgili. Tüm bu görü�meler Suriye halk� için mi?
E�er haf�zam�z bizi yan�ltm�yorsa, tarihte NATO’nun pek çok operasyonu, i�galleri, insani yard�m, insan haklar�, demokrasi gibi çok yald�zl� ve ça�da� kavramlar üzerinden gerçekle�tirdi�ini biliyoruz. Daha Afganistan’dan ç�kmad�, Afganistan’� niçin bombal�yor NATO hala? Dünyan�n en fakir ülkesini niçin bombal�yor? Afganistan’� demokratikle�mek için, insan haklar�, kad�n� özgürle�tirmek için! Irak niye i�gal edildi, gerekçesi ortada. Dolay�s�yla, Türkiye’nin istemeden de olsa, çok iyi niyetli birtak�m insani yard�m talepleriyle birlikte, arkada, hatta Bat�’n�n koçba�� gibi bölgeye müdahil oldu�u bir güç durumunda görünmesi, hem Türkiye’deki �u andaki yöneticilerin dillendirmeye çal��t��� bölgesel güç olmak, lider olmak, hatta biraz daha geni�letelim, yeni Osmanl�c�l�k gibi özlemler ve idealize edilmi� politikalar�n da önünü kesecek bir �ey. Bu zamana kadar zaten so�uk sava� döneminde Türkiye, Ortado�u’da �öyle görünüyordu: Bat� ittifak�n�n, Bat� emperyalizminin ileri karakolu durumundayd�, bu k�smen k�r�ld�. Kabul edelim veya etmeyelim, özellikle son dönemde Hükümetin en ba�ar�l� oldu�u alanlardan biriydi, bütün ele�tirilerimize ra�men. Bu çok önemli bir �eydi. Siyasi olarak da, söylem olarak da Türkiye bölgeyle yeniden bar��ma sürecine girdi. Bu sürecin çok menfi biçimde k�r�labilece�i, geri döndürülece�i, art� Türkiye’yi de etkileyece�i bir boyutu vard�. Özellikle Hükümete yak�n çevrelerde, seçmen taban�nda; “Suriye’ye girelim, oradaki Müslümanlar� kurtaral�m!” Bu, bu kadar basit bir denklem de�il, buna çok niyetli, haz�r insanlar�n da var oldu�unu dü�ünüyorum, fakat bu kadar basit de�il. Olay, içeride silahl� bir çat��maya dönü�mü� vaziyette. Esad’�n her zaman oradaki direni�çilerden daha fazla silah� vard�r. O zaman uluslararas� bir mücadele alan�na dönü�ecek demektir ve o saatten itibaren ne olabilece�ini kimse art�k kestiremez, yani en kötü senaryo da bu. Peki, Esad geri ad�m atabilir mi? Esas can al�c� soru da bu. Nas�l ald�r�labilir, bunun üzerinde kafa yormak laz�m.
�ran’�n Suriye meselesiyle ilgili tutumunu nas�l yorumluyorsunuz?
�imdi �öyle, bir-iki tespit yapmak laz�m. �ran’�n Suriye’yle olan ili�kisi, Suriye’de ç�kan ayaklanmayla ba�lam�� bir olay de�il. �ran, ta devrimden beri stratejik ili�ki içerisinde, bunu sürdürüyor. �kinci tespit; �ran, san�ld��� gibi evrensel ölçekte ümmetçi bir politikayla, kendi ulusal ç�karlar�n�n üstünde, ümmetin ç�karlar�n� gözeten dini bir devlet de�il, dini iddialar� olan, dini göstergeler sahibi olan bir ulus devlet. T�pk� Türkiye nas�l kendi ç�karlar�n� gözeten, Yunanistan nas�l kendi ulus ç�karlar�n� gözeten seküler bir devletse... Dolay�s�yla �ran, kendi stratejik ç�karlar� çerçevesinde bak�yor. Suriye’de ortaya ç�kan ve muhtemelen bölge d��� güçlerin müdahalesine kap� aralayacak bu geli�me kar��s�nda e�er �ran yöneticileri basiret sahibi olsalard�, retori�i bir kenara b�rak�p Türkiye’yle �ran, yanlar�na da birkaç önemli bölgesel gücü alarak buna müdahil olup bir çözüm bulabilirlerdi. Fakat �ran hala retorik pe�inde. Tamam, NATO'nun esas hedefi evet Suriye de�il �ran, bunu çok aç�kça söyleyelim. Suriye’yi ald�ktan sonra �ran’a gelir. Tamam da, bunu önleminin yolu, bunu sürekli dillendirmek de�il ba�ka daha ak�lc� manevralar yapmakt�. Bu de�erlendirilemedi diye dü�ünüyorum. Hala f�rsat geçmi� de�il belki. Hatta muhtemel operasyonlar, e�er Türkiye, �ran, hatta M�s�r gibi birkaç bölge ülkesinin bir araya gelip böyle bir soruna el koyma potansiyeli varsa onu önleyecek palyatif çözümler de önerilecektir. Türkiye sonuçta gitti Bat�yla beraber att� ad�mlar�n�. �ran’�n da çok sa�l�kl�, sa�lam bir yerde durdu�unu dü�ünemiyorum, orada insanlar ölüyor. Yani bu ölen insanlar�n akan kan� her türlü stratejik hesab�n da üstünde olmas� gerekir diye dü�ünüyorum. Öbür taraftan da NATO’nun, Avrupa Birli�i’nin, bölge d��� ülkelerin çok ciddi hesaplar� var, oradaki ayaklanma üzerinden bölgedeki mezhebi fay hatlar�n� harekete geçirip sonunda �ran’la ba�� kopar�p ve �ran’� izole edip orada ba�ka bir uzun vadeli operasyon yapmak istedikleri, o da bir gerçek. Ama bu, bu �ekilde önlenemezdi. Zaten ba��ndan beri söyledi�im �ey de o. Suriye’deki ayaklanma Arap Bahar�’na benzemezdi, onu görmeleri laz�md�. Yani e�er orada basiretli bir yönetim, stratejik akla sahip bir liderlik olsayd�, önlemlerini al�rd�. Tamam, Esad gider, 3 y�l, 5 y�l sonra gider, ama o arkada dökülen kan�n hesab� ne olacak? Bosna örne�i ortada. Avrupa-Amerika rekabetindeki çatlak yüzünden Amerika ne yapt�? 3 y�l seyretti, sonra büyük kurtar�c� mele�i olarak geldi, oray� yeniden dizayn etti, katilleri ödüllendirdi, arkas�ndan da Kosova’yla birlikte Güneydo�u Avrupa’y�, yani Do�u Avrupa’y� hatta Rusya’y� çevreleyecek en büyük üslere el koymu� oldu. Oradaki 200 bin insan�n kan�n bedeli Amerika’n�n bölgeye el koymas� oldu.
Maalesef küresel mücadele böylelikle ac�mas�z ve hiçbir vicdani, insani de�ere yer vermeden bu �ekilde yürütülüyor; korkum esas�nda bu. Bunu yanl�� anlayanlar var, bunu biliyorum. Mesele o de�il, buradan nereye ç�k�lacak, nas�l bir sonuç geli�ecek, muhtemel tehlikeleri konu�mak zorunday�z ve bunun ba�tan oturup konu�ulmad���n� dü�ünüyorum. Hatta birtak�m provokatif örgütler, birdenbire ç�kt���, ne oldu�u belirsiz örgütler olay� provoke etmi� olabilirler. ��in silahl� mücadeleye dönü�mesi, art�k bu saatten sonra silahs�z da ba�ar�ya ula��l�r m�, o ayr� bir sorun, ama e�er i� silahlara dönü�üldü�üyse silah veren ülke verdi�i oranda o mücadeleye müdahil olacak demektir. Bir çuval patates alm�yorsunuz, silah al�yorsunuz, silah verdi�inizde de böyle bir �ey, böyle bir sarmala dönü�üyor i�. Ha, hiçbir �ey bedel ödenmeden elde edilmez, ama bedel ödemeye haz�r olmak, akl� iptal etmek anlam�na gelmez, onu dü�ünüyorum.
28 �ubat sürecinin y�ldönümünün oldu�u bir ay içerisindeyiz. Bu olaylarla ba�lant�l� olarak �unu sormak istiyorum: Müslüman kamuoyunun, Müslüman zihnin bölgemizde ya�anan hadiseler kar��s�nda, küresel emperyalizmin bölgemize müdahalesini kabullenir bir görüntü vermesi, yani buna çok fazla da bir muhalefet yapmamas�, hatta NATO’nun Libya’y� bombalamas� örne�inde oldu�u gibi bundan medet umar bir hale gelmesinde 28 �ubat’�n rolü var m� sizce? Yani Müslüman zihnin "terbiye" edilmesi anlam�nda...
Muhtemelen vard�r, fakat birdenbire, bir anda olmuyor bu i�ler. 28 �ubat zihnen de bir bask� olu�turdu. Ve 28 �ubat’�n temsil etti�i her ne varsa ona kar�� olan bütün de�erler sorgulamas�z bizim penceremizden, kap�m�zdan içeri giriverdi. Bu bazen taktik anlamda, bazen de fark edilmeden oldu. Bir bakt�k ki bu kavramlar evimizin asli unsuru haline gelmi�, mobilyalar� haline gelmi�. Sonuçta da biz o mobilyalar üzerinde ilânihaye oturarak çok mutlu ve huzurlu bir aile saadeti sürece�imizi varsay�yoruz. Yani 28 �ubat bizim zihin ve gönül dünyam�za yabanc� unsurlar�n önce bacadan girmesine vesile oldu, daha sonra biz bu yabanc� unsurlara kap�lar�m�z� da açt�k. Sembollerle metaforik olarak ifade edersek biraz da böyle bir �ey. Ve �u anda maalesef epeyce benimsenmi� vaziyette. Dolay�s�yla, haz�r hale getirildik bu tür yakla��mlara.
Bir anlamda s�tmaya raz� edildik...
Bir bak�ma öyle, evet.
Peki, Türkiye üzerinde konu�ursak, i�te Ak Parti’nin iktidar oldu�u bir süreç var. AKP’yle birlikte Müslümanlar�n sisteme eklemlendi�i gibi ele�tiriler söz konusu. Yani Müslüman entelektüellerin, Müslüman gruplar�n vesaire... Buna kat�l�yor musunuz? Böyle dü�ünüyorsan�z bu eklemlenme sürecini neye ba�l�yorsunuz?
�imdi burada iki boyut var. Bir; kavramlar ve de�erler dünyas� aç�s�ndan, ya�ad���m�z hayatla kurdu�umuz ili�ki biçimi var. Bir de; reel politika anlam�nda ya�ad���m�z dünya var. Bir devlet var, bir yönetim biçimi var. Bunun içerisinde Müslümanca hassasiyetleri olan, dü�ünceleri olan, kayg�lar� olan insanlar�n bu sistem içerisinde, bu sistemle olan ili�kileri meselesi var. Bu meselede asl�nda çok net, insanlar�n kendi kafalar�nda oturmu�, sonucu belirlenmi� bir ili�ki biçimi yok. Ço�u zaman pragmatist, ço�u zaman da günübirlik ihtiyaçlar� kar��lamaya yönelik tav�rlar geli�tirildi. Cemaatler de böyleydi, entelektüellerimiz de böyleydi. Fakat AKP ile birlikte gelen süreç, insanlarda �öyle bir kanaat olu�mas�na yol açt�: Biz bu yolla hayat�, siyaseti de�i�tirebiliriz. K�smen de bunun sonuçlar�n� ald�. Fakat atlanan ve görülmeyen, görülmek istenmeyen mesele �uydu ki, sistem zaten kendisini dönü�türmek istiyordu, bu eski yönetici elitle, seçkinlerle, Kemalist, seküler elitle bu i� yap�lamazd�. Onlar çok kat�la�m�� ve dünyan�n geldi�i yeni durumu okuyacak bir esnekli�e sahip de�illerdi.
�ki; Anadolu’da, �stanbul’un d���nda yeni bir sermaye, yeni toplumsal güçler olu�uyordu ve sistem buna bir �ekilde kar��l�k vermek zorundayd�. AKP tam da buna tekabül etti. Fakat burada Müslümanlar�n veya kendini Müslüman olarak tan�mlayan bireylerin devlet içerisinde, yönetim erki içerisinde, ekonomide belli bir yere gelmeleriyle bunun �slamîli�i aras�ndaki tart��ma hiç yap�lmad�. Bir yerlerde Müslümanlar olabilir, Müslümanlar�n o belli mevkilerde oluyor olmas�, yönetim tarz�n� �slamîle�tirir mi? Yani sistemle kurulacak ili�ki �öyle mi olmal�yd�, böyle mi olmal�yd� tart��mas� ayr� bir tart��ma, ama bu gelinen noktada hayat�m�zda pek çok önemli kavram�, Müslümanlar�n kendisini zinhar uzak tutmay� çal��t��� meselelerin art�k mesele olmaktan ç�kt���n� gördük. Nedir? Art�k bugün faizle ilgili, finans sistemi, finans kapitalizmiyle olan ili�kilerde maalesef Müslümanlar�n çekinceleri ortadan kalkm�� vaziyette.
Daha temel düzeyde, sekülerizmle kurdu�umuz ili�ki biçimi art�k çok daha farkl� boyutlara gelmi� durumda. Hayat�m�z�, kendimizi sekülerle�tirdi�imiz gibi, sekülerlikten ne anlad���m�z, zihniyetimizi de dönü�türmü� vaziyette. Bütün bunlara bakt���m�zda, Müslümanlar sadece Türkiye’yi yöneten zihniyetin de�il, küresel sistemlerin de parças� olmaya haz�r hale getirildi. Bunun sosyolojik, siyasal nedenlerini tart��abiliriz, bir günde olmad� bu zihinsel dönü�üm. Fakat bunun pratik sonuçlar�n� da görünce kendi hayat�nda insanlar bunun do�ru bir yol oldu�unu varsayd�lar. Belki sokaktaki insan için ben bunu yad�rgamam, elindeki alternatifler içerisinde tercihini yap�yor. Fakat âliminden ayd�n�na, entelektüelinden dü�ünürüne bu i�e kafa yoran, insanlar� uyarmas�, yol göstermesi gereken insanlar�n da bu süreçte gönüllü destekçi, hatta sürecin savunucusu haline geldiklerini maalesef gördük. Bir yanda �slamc�l�ktan muhafazakârl��a do�ru evrilirken, di�er taraftan h�zl� bir sekülerle�me süreci ya�an�yor. Dünya konjonktürü gere�i Ba�bakan�n M�s�r’a, Tunus’a gitti�inde laiklik önermesi kendinin bilece�i bir i�. Fakat ne dü�ünürlerden, ne yazarlardan bunun bir Müslüman için ne anlama geldi�ine, Müslüman�n nerede durmas� gerekti�ine, bunun nas�l okunmas� gerekti�ine dair ciddi ele�tiriler yap�ld���n� hat�rlam�yorum. Sesi ç�kanlar da çok c�l�z kald�. Hatta �u i�i halletseniz de biz de sekülerizmi, rahatl�kla savunsak türünden yaz�lar� da hayretler içerisinde okudu�umu hat�rl�yorum. Dolay�s�yla, bu sürece de�er miydi, de�mez miydi, ciddi olarak gelinen bu noktada dü�ünülmesi, tekrar konu�ulmas� laz�m. �slamî dü�ünü� ve ya�ay�� anlam�nda Müslümanlar nereye gelmi�tir? Evet, toplumda görsel olarak bir muhafazakârla�ma görülüyor, fakat içi bo�. Zaten muhafazakârl�k da böyle bir �eydir asl�nda. Bat� tarihine, Bat�’daki geli�melere de bakt���m�zda; kapitalizmin siyasal muhafazakârl�k üzerinde geli�ti�ini görürüz. Bat�da büyük dönü�ümler muhafazakâr kadrolar eliyle yap�lm��t�r. �ngiltere’de de böyle olmu�tur, Amerika’da da böyle olmu�tur. Türkiye’de kapitalizmin yeni haliyle bütün kurumlar�yla yerle�ti�i bir süreç ya��yoruz ve bu da kendi kimli�ini Müslüman olarak vurgulayan insanlar eliyle yapt�r�ld� neticede. Bunun kar��l���nda ne oldu? Hem sistem kendini yenilemi� oldu, biraz sanc�l� da olsa çok fazla sorun olmadan bu sistemin yönetim erkini elinde tutan kadrolar k�smen el de�i�tirdi zaten kaç�n�lmaz olarak el de�i�tirmek zorundayd�. Fakat bunun kar��l���nda Müslümanlar�n, evrensel ölçekte, yerel ölçekte Müslümanl�klar�na dair var olan tasavvurlar�ndan, ideallerinden de vazgeçilmi� oldu. Bu zaten sistemin i�lerli�ini sa�layan bir tür evrensel kurala dönü�mü� bir �eydir. Mesela Arap Bahar�’yla k�yaslayacak olursak, çok arkaik bir örnek gibi ama tarihin 50 y�l gerisinden, Türkiye deneyiminden bahsedebiliriz. Türkiye’nin tek partiden çok partili demokratik hayata geçmesi, 2. Dünya sava�� sonras� büyük payla��mda Türkiye’nin Bat� pay�na dü�mesiyle alakal�yd�. NATO standartlar� art�k demokratik bir ülke olmay� gerektiriyordu. Kemalist, tek partili CHP kadrolar�na bakt���n�zda, devrim elden gidiyor, devrime ihanet ediliyordu. Öbür tarafa bakt���n�zda, ezan�n Arapça okunmas� kar��l���nda da sistem kendini yeniledi…
Kendini tabana yayd�...
Me�rula�t� ve kitleselle�mi� oldu, kendini yeniledi. �imdi M�s�r’da, Tunus’ta olanlar bunun yeni versiyonu. �nönü o zaman gerçekten siyasi olarak ak�ll� bir politikac� oldu�u için, sinyali erkenden alarak yönetimi devretmeyi kabul etti, çünkü etmek zorundayd�. Hüsnü Mübarek bir ay kadar direndi, süreci geç okudu belki de, farkl� oldu. �imdi Türkiye'de bu daha ileri bir postmodern versiyon olarak, küresel sistemle daha entegre olmu� biçimde gerçekle�tiriliyor. Toplumun dönü�türülmesi daha muhafazakâr kadrolar eliyle sa�lan�yor, ben böyle okuyorum nihai anlamda. Onun d���nda bana e�er, iyi ama 28 �ubat’ta �öyle bask�lar oluyordu, bu oluyordu diye sorarsan�z, zaten o sürdürülebilir bir �ey de�ildi. Kemalist kadrolar�n biyolojik ömrünü de tamamlamak üzereydi ve Türkiye art�k yönetilemeyen bir ülkeydi. Banka krizleri, ekonomik krizler, siyasi krizler vard�. Art�k postkemalist sürece geçti Türkiye.
Memuruna maa��n� ödeyemeyen bir duruma gelmi�ti sistem....
Bir yenileme olacakt�, yani sonuçta toplumla bar��mas� gerekiyordu, ama bar���rken de toplumu dönü�türmü� oldu yeniden, olay budur...
Çizdi�iniz tablo, kötü bir tablo sonuçta bizim aç�m�zdan. Çünkü Müslümanlar�n zihninin dönü�mesi söz konusu. Müslümanlar aç�s�ndan durum iç aç�c� de�il mi, gelecek aç�s�ndan bakarsak?
Yok, her �ey bitmi� de�il. Önemli olan ne olmakta oldu�unu do�ru te�his etmektir.
Bu gerçekleri gören Müslümanlar�n hala var olmas� önemli o zaman...
�üphesiz. Her �ey bitmedi diyen, kenarda kö�ede küsuratlar düzeyinde de olsa, marjinal gibi görünse de var olan ve gerçekten bu toplumun da vicdan�n�, namusunu, ak�l özgürlü�ünü, fikir özgürlü�ünü savunan insanlar�n var oldu�unu dü�ünüyorum. �ahsen gitti�im yerlerde hiç ummad���m reflekslerle kar��la�t���m oluyor. Her �ey bitmi�tir mant���na Müslümanl�kta zaten yer yoktur. Yani hiç ummad���n�z yerde yeni bir aç�l�m yapar, yeni bir ç�k�� yapar. Bunun böyle olacak olmas� bizi sorumluluktan kurtarmaz, herkes kendi sorumlulu�unu ta��yor neticede. Bu evrensel ölçekte �slam medeniyetinin geldi�i bir süreçtir, yüzle�mek zorunda oldu�u sorundur, nas�l 1900’lerin ba��nda Müslüman ayd�nlar, mütefekkirler, o zaman, bugün �slamc�l�k dedi�imiz ak�mla, Bat� medeniyetinin sömürgeci yüzüyle, teknolojik gücüyle yüzle�erek bir cevap geli�tirme kayg�s�yla hareket ederek, bazen yanl�� da olsa, ama çok ciddi bir hesapla�maya girip bir �eyler üretmi�lerse, �imdi de postmodern yüzüyle, liberal ça�da kapitalizmin gittikçe küreselle�ti�i bir düzlemde sadece teknolojik anlamda de�il ekonomik anlamda, sosyal anlamda, zihinsel anlamda bu meydan okumaya yeniden bir cevap geli�tirmek ve kendi cevab�n� üretmek zorunda, bu kaç�n�lmaz bir �ey ve insanl���n ba�ka bir tercihi yok asl�nda. Gerçekten de “tarihin sonu “ denilen bir yakla��m söz konusu olsa da, tarihin bitmedi�ini söyleyecek olan ve tarihin hiç de böyle her zaman dümdüz çizgi �eklinde gitmedi�i gerçe�i bir kaderse, insanl���n kaderi buysa, bu kaderi belirleyecek olan�n da yine Müslümanlar�n söyleyecekleri sözler ve ortaya koyacaklar� tezler oldu�u ortadad�r. Ve bunu yapmamam�z için bir sebep de yoktur.
�imdi hem küresel anlamda bakt���m�zda, hem de yerel anlamda bakt���m�zda totalitarizmle liberalizmin bir çat��mas� var. Müslümanlar�n burada �unu görmesi gerekiyor: Totalitarizmin kar��s�nda olaca��z diye liberalizmin yan�nda yer al�nca, ona s���n�nca, oradan bir yol bulmaya çal���nca biz, biz olarak kalmay�z. Bunu görmek gerekir herhalde.
Evet.
Bu anlamda Müslümanlar için nas�l bir gelecek görüyorsunuz ve neler tavsiye ediyorsunuz? Liberal ça�a geçi�te Müslümanlar nas�l bir duru� sergilemeli özgün konumlar�n� yitirmemek için?
En az�ndan herkes Müslüman kalabilmeyi sürdürmeli, sürdürmek zorunday�z. Zaten teke tek hepimiz Allah’a hesap verece�iz. Haram haramd�r, faizi yeniden tan�mlay�p da birtak�m �eyleri me�rula�t�ramay�z. Ha günah diyorsan�z, o ayr� bir �ey. Fakat günah� me�rula�t�racak, günah olmaktan ç�karacak bir yakla��mdan kaç�nmal�y�z. �u anda geldi�imiz süreçte as�l kriz biraz da burada. Yani günaha günah bile denilmeyecek bir döneme girilmi� olmak…
Tanzimat sürecinde gâvura gâvur denilmesinden vazgeçilmesi gibi...
Yani… Dolay�s�yla 150 y�l önce ba�layan sürecin de�i�ik bir versiyonuyla, belki de daha vahim bir versiyonuyla kar�� kar��yay�z. Bu sadece ba��m�zdaki diktatörleri y�kmakla alakal� de�il, daha demokratik diktatörlükler gelebilir, demokrasinin evrensel kurallar� diye bize dayat�lan, ama Bat�’n�n kendi tarihsel süreci içerisinde gelmi� ve içini kendinin doldurdu�u kavramlarla hayat�m�z�n, zihnimizin dönü�türülmesiyle, bu kavramlarla yüzle�mek zorunday�z. �unu hat�rlatmakta yarar var: hiçbir kavram nötr de�ildir, her kavram kendi medeniyetinin de�er yarg�lar�n� yans�t�r. Yani insan haklar� diyorsa bir insan, o insan haklar�n� do�uran medeniyetin de�er yarg�lar�n� yans�t�r, o anlamda ütopik bir evrensellikten de bahsedilemez. Evrensel oldu�u iddia edilen birtak�m kavramlarla medeniyetimizin asli kavramlar�yla yer de�i�tiriyor olmas�, ödünç kavramlarla dü�ünüyor, siyaset yap�yor olmam�z hakk�nda dü�ünmemiz gerekiyor. Kavramlar�m�za yeniden dönmek, kaynaklar�m�za yeniden dönmek, bu gelene�in bin 400 y�ll�k birikim içerisinde olu�mu� o medeniyet birikiminin yeniden, yani tekrar� de�il yeniden üretilerek hayata dönü�türülmesi, modellendirilmesi gerek. Kaybetti�imiz çok �ey var, ama neyi nerede kaybetti�imizi iyi te�his edip ona göre tekrardan üretmek zorunday�z. Çünkü inançlar her an yeni bir tehditle kar�� kar��yad�r, bu her zaman olmu�tur. Bu askeri tehdit olur, zihinsel tehdit olur…
Hayat, biraz da böyle bir �ey!
Evet, hayat�n kendisi biraz da böyle bir �eydir. Dolay�s�yla biz kendi asli kaynaklar�m�zla ba��m�z�, tarihten ald���m�z o birikimi de canl� tutarak bu ça�a cevab�m�z� yeniden üretebilmemiz laz�m. Yani o anlamda �slam medeniyeti var m�yd�, yok muydu, öldü mü, ölü bir medeniyet mi tart��mas�n�n ne kadar absürt bir tart��ma oldu�unu zaten zaman gösterdi. Ben bunun temenniden öte bir �ey oldu�unu dü�ünüyorum. Tespitler iyi yap�l�rsa, sahte sorunlarla u�ra�mak yerine gerçek sorunlarla ilgilenip yüzle�meyi ba�ard���n�zda, hem uleman�n, hem ayd�n�n, hem dü�ünenin bu çaba içinde olmas� durumunda, yeniden kurucu bir aksiyonun gerçekle�ebilece�ine inan�yorum.
Gerçek sorunlar nedir sizce, yani somutla�t�rmak gerekirse sahte ve gerçek sorunlar ikilemini…
�u anda liberal dünyan�n, demokratik dünyan�n, kapitalist dünyan�n hayat tarz� ve kavramlar�n� içselle�tirme sorunuyla kar�� kar��yay�z. Bu kavramlarla dü�ünüyoruz, bu kavramlarla hayat�m�z�, bireysel hayat�m�z�, aile hayat�m�z�, hatta biyolojik yap�m�z� bile bunlarla belirlemeye, de�erlendirmeye ba�l�yoruz art�k. Kendi kavramlar�m�za geri dönmeden hayat� yeniden anlamland�ramay�z. Art�k Müslümanlar, Müslüman olsun olmas�n bir insan�n f�trat�n� yeniden yakalayabilece�i bir söylemi, program�, örneklili�i yeniden sergilemek zorundalar. Bugünün problemleri, belki 20 y�l öncesinin problemlerinden daha farkl�. Esas olarak de�i�mese de mücadele etmek zorunda oldu�umuz bugünün sorunlard�r. Yani bu insanlar e�cinsellikten i�te faiz sorununa kadar, kapitalizmden bireyselcili�e kadar bir �eyleri art�k hayatlar�nda sorgulam�yorsa, bunlarla yüzle�mek zorundas�n�z. Bunun alternatifini, asli olan�n� ortaya koymak zorunday�z. Aile kurumunu, ailedeki de�i�iklikleri, kad�n-erkek ili�kilerindeki modern dayatmalar�... Yani toplumsaldan bireye kadar bir sürü sorun var ve bu ça��n, bu üretim biçiminin evrenselle�tirerek dayatt��� sorunlar. Bu sorunlarla yüzle�mek zorundas�n. Bunlar� yok sayarak ben bildi�imi yapar�m diyemezsin, bunlarla yüzle�ece�iz, hesapla�aca��z sonuçta.
Oyunu sorgulamak yerine mevcut oyunda rol kapma yanl���na m� dü�üldü?
Sorun burada, e�er biz bunu sorun olarak görmez ve sürecin bir parças� haline gelirsek, getirilirsek, Türkiye’de denenmek istenen biraz da böyle bir �ey. Evet, çok �ey de�i�ti Türkiye’de, birtak�m sahte tehlikeler önümüze ç�kart�larak sahte çözümlere raz� edildik, ikna edildik. Önce itirafç�l�kla ba�lan�ld�, öz ele�tiri ad�na itirafç�l�k yap�ld�, pe�inden de bu, t�rnak içinde, �slamc�l�ktan vazgeçti�imiz oranda merkezde yer aç�ld�. Dolay�s�yla bir sorun kalm�yor. Senin art�k 1930’lar�n, 40’lar�n kafas�yla falan�n köylü veya �ehirli olmas�…
Sakall� ya da sakals�z olmas�…
Sakall� veya örtülü olunmas�yla art�k ilgilenmiyor, yani ba�örtülü ama hayat tarz� seküler, sakall� ama ultra kapitalist bir tip ortaya ç�km��sa bunun bir sak�ncas� yok art�k. O zaman her �eyi yeniden dü�ünüp yeniden konu�man�n vakti gelmi� demektir. Bir Müslüman olarak bunu e�er müslümanca ya�ama ve dü�ünme önünde bir tehdit olarak görmüyorsan�z sorun yok. Zaten bakt���n�zda caddede, sokakta çürümenin kol gezdi�i, zihinsel olarak, bedensel olarak çürüdü�ü bir toplumda bunu görmüyor ve sizden kabul etti�iniz insanlar�n belli yerlerde egemen hale gelmesine, sembolik düzeyde gücü ele geçirmelerinden rahats�zl�k duyulmuyorsa ciddi sorun var demektir.
Sorunun özüne inmek gerekiyor yani...
Evet.
Bu anlamda muhtaç oldu�unuz kudret de Allah’�n kitab�nda var zaten...
�üphesiz. Bazen bak�yorum, yahu bu insanlar hiç Kur’an okumuyor mu diyorum. Çok aç�k, net hükümlerde bile, b�rak�n f�khî yorumlar veya içtihatlar�, çok aç�k, net ilkelerde bile insanlar bir sivil toplum sava�ç�s� olarak ç�k�yor kar��m�za. Yahut Bat�l� herhangi bir hümanist insan tipi ç�k�yor kar��m�za Müslüman k�l�kl�, Müslüman oldu�unu söyleyen, ama dünyaya bak���, olaylara modernitenin paradigmalar�yla yakla�an tipler var. Peki, bu Kur’an ne diyor? �slam liberalizme kar�� de�il, liberalizmi kabul ediyor dendi�inde, �slam’dan neleri feda etti�ini dü�ünmüyor mu insanlar?
Zaten o mant��a göre �slam hiçbir �eye kar�� ç�km�yor!
Dolay�s�yla, yanl�� sorular sorup yanl�� cevaplar pe�inde ko�uyoruz. Önemli olan �ey �u ki, �slam’da liberalizm, sosyalizm var m�, yok mu sorusu yanl�� bir soru, buradan do�ru bir cevap verilemez. �slam ne istiyor, nas�l bir insan ve toplum istiyor sorusunu sormadan, eklemlenmi�, eklektik sorular�n pe�inde ko�tu�unuz vakit yanl�� sonuçlara var�rs�n�z.
Tam da bu noktada �unu sormak istiyorum: Di�er cephede de sosyalist sol, "�slamî sol" denilen söylem var, yani kapitalist ve liberalist sürece eklenmemeye tepki olarak ortaya ç�kan…
Tepkisel, sa�l�ks�z bir yakla��m.. Evet, hak, adalet, e�itlik, bunu sol diyerek yap�yorlar. Yani dü�ünün, asl�nda sembolik düzeyde çok heyecan verici bir sahne, bir be� y�ld�zl� otelin önünde iftar yap�l�yor. Tamam, haks�zl��a sembolik bir kar�� ç�k��. Fakat o çürümeye kar�� ç�karken, yan yana oturdu�un bedensel ve ahlaki de�erlerinizi hiçe saym��, e�cinselli�i savunucular�yla koalisyon kurarak, bir sürü �eyin art�k �slamî bir çekince olmaktan ç�kt��� ve bunu aç�kça dillendirdi�i insanlarla nas�l bir hakk mücadelesi vermi� olabilirsiniz? Yani bu etki-tepkinin insanalr� ifratla tefrite götürmesinin, ba�ka bir yere savurulman�n tipik bir örne�idir. �slam’�n bizatihi kendisi buna kafi. Haks�zl��� vurgulamak için sol olman gerekmiyor, solun tarihine de hiçbir zaman ihtiyac�n yok. Yani �slam eklektik bir din de�il ki.Burada medyatik terörün de çok ciddi etkisi oldu�unu dü�ünüyorum. Gerçekten taban� olmayan, ama böyle bir tür artistik ç�k��lar� medya çok kullan�r. Baz� insanlar�n da bunu fark edip etmemesiyle alakal� bir �eydir. Yani örnek olsun diye söylüyorum, Türkiye’de gerçekten dü�ünen, yazan çok ciddi insanlar var, dü�ünürler var ve bunlar�n bir tek sat�r� bile herhangi bir medya ortam�nda yer almaz. Ama içi bo�, ama herhangi popüler konuyu dillendirecek (magazin de�erinden ba�ka anlam� olmayan), söylemler üzerinden �slamî dü�ünü� temsil ettirilir. Ve o insanlar da bir müddet sonra büyük �slam dü�ünürü, haline getirilir. Çünkü, bu insanlar üzerinden birtak�m ideolojik söylemler daha kolay ta��t�l�r, yayg�nla�t�r�labilir. Bu hatalar içerisinde olan insanlar�n hepsinde böyle bilinçli �ey oldu�unu söylemiyorum, ama bu bir tav�rd�r. Ben y�llardan beri buna dikkat ederim. Yani medya birilerini birdenbire çok öne ta��yorsa, neyin pe�inde diye dü�ünülmesi gerekir. Bu, hem medyan�n arkas�ndaki siyaset-sermaye ili�kisi, hem de bizatihi medyan�n do�as�yla alakal� bir durumdur.
Emniyet-M�T çat��mas� olarak medyaya yans�yan olay� nas�l yorumlad�n�z?
�çeride nas�l bir güç mücadelesi oldu�unu bilemem. Bunun uzmanlar� var, hem M�T içerisinde., hem polis içerisinden, hem Hükümet içerisinden bunun uzmanlar� konu�uyor. Ama benim dikkatimi çeken �eylerden biri �u: M�T ilk defa d�� dünyada yurt d��� örgütlenmeye gitti ve yurt d��� istihbarata a��rl�k verdi. Bu �u demektir: Yurt d���na yöneliyorsan�z yurt d��� istihbarat örgütlerini kar��n�za alacaks�n�z demektir. Dolay�s�yla, burada MOSSAD’�n hiç de ho�lanmad���n�, aç�k aç�k zaman zaman da bunu dillendirdi�ini, en az�ndan bu duruma son derece sevinece�ini dü�ünüyorum; olay�n bir bu boyutu var. �kincisi; bir de neyin gösterilip neyin yap�ld���n� da bilmiyorum. Onu zaman gösterecek. Söz gelimi, 2014 cumhurba�kanl��� seçimlerine yönelik bir haz�rl�k olabilir. Ve en önemlisi de �u: Bu olay bir iç sorun ise, bu ülke içerisinde bir güç mücadelesi ise bir sorun yok; bir �ekilde �u veya bu galip gelir ve yoluna girer. Ama bu olay�n uluslararas� bir boyutu varsa, uluslararas� bir ayak oyununun veya plan�n parças�ysa o zaman daha tehlikeli. Yani olay�n boyutlar� sizin kontrolünüzün d���na ç�k�yor, en az�ndan kontrol etmekte zorlanaca��n�z boyuta ta��n�yor demektir. Olaylara biraz da bu boyuttan bakmak laz�m. Di�er k�sm�, polisiye k�sm�. Onlar beni a�an konular, ilgi alan�ma da girmez zaten.
Siz Uludere’de ya�anan katliam� nas�l de�erlendiriyorsunuz? Yani Uludere olay�n� genelde okudu�unuz zaman…
Uludere konusunda tam olarak ne oldu, ne bitti bilmiyorum, her �ey mümkün, yani bugünkü hamleye bakt���m�zda belki onun bir parças� da olabilir, tesadüf de olabilir, bütün bunlar mümkün. Ama ben Türkiye’deki Müslümanlar�n �öyle bir tav�r eksikli�ini hissettim, orada esas beni ilgilendiren �ey �u: Türkiye etnik olarak ayr��t�r�lmaya çal���l�yor Kürt-Türk diye. �u andaki en büyük tehlike bu etnik ayr��mad�r, kal�c� ayr��ma. ��in kötüsü, aram�zda hiçbir fark olmad���, bu zamana kadar �slamî hassasiyete sahip insanlar�n Türk veya Kürt etnik kökenli olmas� hiçbir zaman öne ç�kan bir konu de�ildi, hala da öyledir, ama bu Kürtler ve Türkler ayr��mas�nda bizim aram�zda da safla�ma olmas� için çal���l�yor. Ve bu oyunun bozulmas� için asl�nda bu bir f�rsat olabilirdi. Orada öldürülen s�radan Müslümanlard�, Türk veya Kürt olmas� hiç önemli de�il benim için. Orada yanl��l�kla veya kasten provoke edilerek veya �u veya bu �ekilde devletin güçleri taraf�ndan birtak�m insanlar öldürüldüler. O insanlara �zmir’deki, �stanbul’daki, Konya’daki, Erzurum’daki, Diyarbak�r’daki insanlar�n ayn� anda ayn� hassasiyetle sahip ç�kmas� gerekirdi. Orada 35 tane Müslüman suçsuz yere öldürülmü�lerdir. Kimlerin yapt���n� bilmiyoruz. Bu insanlara sahip ç�kmakla bu oyun kitlesel anlamda bozulabilirdi fakat bu yeterince yap�lmad�. Kimseden ciddi anlamda ses ç�kmad�, çünkü herkes art�k Hükümet gibi dü�ünmeye, onun yan�nda konumlanmaya ba�l�yor. Bu, önemli bir k�r�lmad�r ve bu k�r�lma üzerinde konu�ulmas� ve bunun telafi edilmesi gerekti�ini dü�ünüyorum.
Bu sorun her olayda kendini göstermeye ba�lad�. Hükümet'in yan�nda konumlanma sorunu...
Yani Hükümet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hükümetidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik sorunlara, bölgesel sorunlara nas�l bakt��� belli, her ne kadar eskisi gibisi olmasa da… Müslümanlar�n bu bak�� aç�s�yla özde�le�meleri gerekmiyor. Müslümanlar�n alametifarikas� da, bu bak�� aç�s�n�n d���nda duruyor olmalar�, muhalif olmalar�yd�. Ulusçulu�un ç�kar yol olmad���n�, bunun modern bir proje oldu�unu, toplumu böldü�ünü, parçalad���n�, di�er taraftan ba�ka de�erlerin oldu�unu söyleyen bir duru�tu Müslüman duru�u. Siz, yan�lt�c� bir iktidar yan�lsamas� kar��s�nda e�er bu duru�tan vazgeçiyor veya vicdan�n�z� oraya ipote�e veriyorsan�z, o zaman vahim bir durum ortaya ç�k�yor. Yani ba�tan beri söyledi�imiz o eklemlenme süreci böyle bir �eyi getiriyor.